19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR ‘Çağdaş Arjantin’ sergisi açılıyor Arjantin Büyükelçiliği, Ankara’da “Çağdaş Arjantin Gravüründe Kişiliğin ve Maddenin Temsili” temalı gravür sergisi bugün açılıyor. Arjantin Büyükelçiliği’nin düzenledi ği sergide, Arjantinli sanatçıların yapıtları yer alacak. Çağdaş gravür sanatçılarından Roberto Koch, Ana Melano, Hilda Paz, Marcelo Malagamba ve Pablo Delfini’nin eserleri, 28 Haziran 7 Temmuz 2018 tarihleri arasında, Zülfü Livaneli Kültür Merkezi’nde sanatseverlerin beğenisine sunulacak. 14 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN [email protected] Perşembe 28 Haziran 2018 Yaşam Boyu Başarı Ödülleri’nin caz müziğinin usta isimleri Nezih Yeşilnil, Şevket Uğurluer ve Balarası Ahmet’e takdim edildiği gecede, Tuna Ötenel, Emin Sahnede caz tarihiFındıkoğlu, İmer Demirer, Okay Temiz, Neşet Ruacan, Önder Focan, Kerem Görsev gibi Türkiye caz sahnesinin kilometre taşları olan isimler sahneye çıktı. İstanbul Caz Festivali’nin açılış gecesi, tarihi buluşmalara sahne oldu Çeyrek asırı geride bırakan İstanbul Caz Festivali’nin açılış gecesi, kolay kolay unutulma yacak anlara, tarihi buluşmalara sah ne oldu önceki gece. Zorlu PSM’nin Ana Sah ne’sindeki konserin be nim için en saf zevk an ları İmer Demirer’in trompetine üflediği an EMRAH lardı belki ama konse KOLUKISA rin açılış notalarını üf leyen Tuna Ötenel’in varlığı ve sonrasında Emin Fındıkoğ lu ile birlikte piyanonun başına geç tiği parça şüphesiz caz tutkunlarının uzun zaman birbirlerine anlatacağı görüntülerdi. Velhasıl şanına, yaşına ve tecrübesine layık bir içerikle (içe rik kraldır demiş büyüklerimiz) açıl dı 25. İstanbul Caz Festivali. 1994 yı lındaki ilk festivalde rehberlik yap mış biri olarak bunca yıl sonra geriye bakmanın, geçen yıllara hafif de olsa ‘blue’ bir ruh haliyle hayıflanmanın ötesinde, bu festivalin çizgisini boz madan, kalitesini düşürmeden burala ra gelmesi ve memleket cazına böyle si bir saygı duruşunda bulunması bir gurur vesilesi oldu benim için de. Söy lemeden edemedim. Gelelim gecenin ilk anlarına... Yek Yıldızlar geçidi... Gece başladığı gibi devam etti ve sahneye birer ikişer efsane isimler gelip unutulmaz performanslar sundu. Okay Temiz, Neşet Ruacan, İmer Demirer, Önder Focan, Kerem Görsev, Nezih Yeşilnil, Ayşegül Yeşilnil, Ayşe Tütüncü, Yahya Dai, İlham Gencer, Nilüfer Verdi, Sibel Köse, Şenova Ülker, Ayşe Gencer, Deniz Dündar, Enver Muhamedi, Kristian Lind, Tamer Temel, Ayhan Öztoplu, Burak Cihangirli, Barış Ertürk ve konserin büyük bir bölümünde bu saydığımız isimlerin bir kısmına eşlik eden Kamil Özler şefliğindeki TRT Hafifi Müzik ve Caz Orkestrası ile Türkiye caz sahnesinin kilometre taşları olan solistler ve topluluklarından oluşan bir yıldızlar geçidi izledik. Bu gecenin en unutulmaz fotoğrafıysa konser sonunda sahneye çıkan tüm müzisyenlerin birlikte izleyiciyi selamladığı andı kuşkusuz. 27 mekân, 50’den fazla konser Festival 27 mekânda, usta müzisyenlerden genç yıldızlara 250’yi aşkın yerli ve yabancı sanatçının ağırlanacağı 50’nin üzerinde konserle müzikseverlerle buluşacak. 25. İstanbul Caz Festivali’nin ilk konuğu olacak Amerikalı caz sanatçısı Melody Gardot, bu akşam saat 21.00’de, Uniq Açık Hava Sahnesi’nde sahne alacak. Festivalin ilk konukları arasında ayrıca çağdaş cazın üç dev ismi Dave Holland, Zakir Hussain ve Chris Potter, 29 Haziran Cuma, 21.30’da Zorlu PSM Ana Tiyatro’da; günümüz caz ve klasik müzik dünyasının vazgeçilmezleri arasında yer alan Avishai Cohen ise 3 Temmuz Salı saat 21.00’de Sultan Park Swissotel the Bosphorus’da müzikseverlerle buluşacak. ta Kopan ile 2010 yılında festivalin Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü alan, İstanbul Caz Festivali danışma kurulu üyesi ve radyo programcısı Hülya Tunçağ’ın birlikte sunduğu tören, İstanbul Caz Festivali Direktörü Pelin Opcin’in teşekkür konuşmasıyla baş ladı. Konuşmanın ardından, festivalin 2002 yılından bugüne caz üstatlarına verdiği Yaşam Boyu Başarı Ödülü, kontrbasçı Nezih Yeşilnil, piyanist ve yorumcu Şevket Uğurluer ve ağız armonikası sanatçısı, Balarası Ahmet olarak tanıdığımız Ahmet Faik Şener’e İKSV Genel Müdürü Görgün Taner tarafından takdim edildi. Ödüllerin verilmesinin ardından Tunçağ ve Kopan sahneyi terk etmeyeceklerini ve konser boyunca bir köşede durarak parça aralarında caz tarihimize ve çalanlara dair bilgiler vereceklerini açıkladıklarında gecenin resmi de net bir şekilde belirmiş oldu. 25. festivalin açılışı Türkiye cazına bir aşk mektubu, bir saygı duruşu ya da daha da güzeli bir resmi geçit olacaktı; ve öyle de oldu. Bu konserin Tuna Ötenel gibi büyük bir efsaneyle başlaması ise muhtemelen kaçınılmazdı. Sahnede kendisine ayrılan koltuğa yerleşen ve piyanoda Emin Fındıkoğlu, kontrbasta Volkan Hürsever ve davulda Ateş Sezer ile birlikte kendi bestesi “Aurore”u çalan Tuna Ötenel caz sahnemizin en güçlü nefeslerinden biri, bunu söylemeye bile gerek yok. Ama yanındaki kadroyla birlikte, geçirdiği sağlık sorunlarını da unutmadan, iki parça boyunca sergilediği performans (ikinci parçada Fındıkoğlu’nun yanına oturarak piyano çaldı onunla birlikte) sanıyorum tüm beklentileri aştı, tüyleri diken diken etti. Ne kadar teşekkür etsek azdır. ‘Saraydan Kız Kaçırma’ Açık havada sinemaArkeolojiMüzesi’nde Gelenek sürüyor... 9. Uluslararası İstanbul Opera Festivali, gelenekselleşen Mozart’ın dünyaca ünlü başyapıtı “Saraydan Kız Kaçırma” ile sürecek. Geçmişten günümüze klasikleşen ve görkemli prodüksiyonuyla büyük beğeni toplayan “Saraydan Kız Kaçırma” operası, Yekta Kara’nın rejisiyle, Şef Zdravko Lazarov yönetimindeki İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından 2829 Haziran’da üst üste iki gece İstanbul Arkeoloji Müzeleri bahçesinin büyülü atmosferinde sahnelenecek. Yaşar Nabi Nayır ödülleri belli oldu Varlık dergisinin yayına başladığı günden bugüne ‘edebiyatımıza yeni değerler kazandırma’ çabasıyla verdiği Yaşar Nabi Nayır Ödülleri bu yıl 85. kez sahiplerini buldu. Bu seneki ödülün sahipleri öykü dalında Semih Öztürk, şiir dalında ise Enver Ali Akova oldu. Varlık Dergisi ve Varlık Yayınevi’nin kurucusu Yaşar Nabi Nayır adına 85 senedir verilen ödüller edebiyatseverleri yeni kalemlerle buluşturmaya devam ediyor. “Olmasını İstediğimiz Bir Park” adlı dosyasıyla şiir ödülüne layık görülen Akova,1996 İstanbul doğumlu, Koç Üniversitesi’nde Ekonomi anadal öğrencisi aynı zamanda Felsefe ve Matematik yandal programlarında öğrenimini sürdürüyor. Okul hayatı ve seçtiği dalların yoğun bir çalışma, odaklanma ve ilgi talep etmesine rağmen sanatın yaşamında hep ön planda olduğunu belirten Akova, “Sanata olan ilgim müzik ve karikatürle başladı, müzik ağırlıklı olarak devam etti, liseden bu yana ise edebiyat ön plandadır. Bana destek olmalarına rağmen ailem daha ziyade mühendis ve finans kökenli” ifadelerini kullandı. Beykoz Kundura’da 29 Haziran 6 Temmuz arasında “Bir Yaz Gecesi Sineması” programı sinemaseverlerle buluşacak. İzleyiciler açık havada Charlie Chaplin, Alfred Hitchcock, Ingmar Bergman, Agnés Varda gibi usta sinemacıların toplamda 11 filmini izleyecek. Program şöyle: 29 Haziran Cuma: “Hal ve Gidiş Sıfır (Zéro de Conduite)”, “Gençlik Yılları (American Graffiti)”; 30 Haziran Cumartesi: “Grease”; 1 Temmuz Pazar: “Rochefortlu Kızlar (Les Demoiselles de Rochefort)” 2 Temmuz Pazartesi: “Monika’yla Bir Yaz (Sommaren med Monika)”; 3 Temmuz Salı: “Bir Kır Eğlencesi (Partie de Campagne)”, “Günaydın Hüzün (Bonjour Tristesse)”; 4 Temmuz Çarşamba: “Şarlo Denizde (By the Sea)”, “Bay Hulot’nun Tatili (Les vacances de Monsieur Hulot)” 5 Temmuz Perşembe: “Arka Pencere (Rear Window)” 6 Temmuz Cuma: “Jaws.” Gösterimlerin tümü saat 21.00’de başlayacak. ‘Şarlo Denizde’ küçük İskender’den üzücü haber... Çağdaş şiirimizin önde gelen isimlerinden küçük İskender’e kanser teşhisi kondu. 54 yaşındaki şair ilerlemiş safhadaki hastalığını Bodrum’daki evinde sürdürdüğü tedaviyle atlatmaya çalışıyor. küçük İskender en son “İkinci Waliz” adlı şiirmetingünlük kitabıyla okurla buluşmuştu. Şiir, roman, deneme, günlük gibi pek çok edebi türde eserler veren, ilk filmi “Ağır Roman” ile oyunculuğa da adım atan küçük İskender 2000 yılında Orhon Murat Arıburnu, 2006 yılında Melih Cevdet Anday Şiir Ödülü’nü kazandı. 2014’te Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nü, 2017’de Necatigil Şiir Ödülü’nü almıştı. Kansu şiirleri besteleniyor BestecilerOrkestra Şefleri ve Müzi kologlar Birliği (BESOM) ile Kansu ailesi, Çağdaş Türk edebiyatının önemli ozanlarından Ceyhun Atuf Kansu’nun doğumunun 100. yılında, beste yarışması düzenliyor. Yarışmaya katılanlar eserlerini şairin şiirlerinden yararlanarak besteleyecekler. Ses ve piyano için yazılmış bestelerde, en fazla bir şarkıcı ve bir piyanist olma koşulu var. Besteciler metinleri, Kansu’nun Bilgi Yayınevinden yayımlanmış ve halen satışta bulunan; Güneş Salkımı, Halk Albümü, Bir Kasabadan Resimler ve Kardeş Sofrası kitaplarından seçebilecek. Yarışmanın jürisinde Muammer Sun, Turgay Erdener, Tuncer Tercan, Onur Türkmen, Hasan Uçarsu ve Işık Kansu yer alıyor. Her yaşta bestecinin başvurabileceği yarışmaya katılım ücreti 50 TL. Yarışmaya 15 Aralık 2018’e kadar başvurulabilecek. Yarışmaya Kansu ailesi tarafından konulan ödüller, birinciye 3 bin, ikinciye 2 bin ve üçüncüye bin lira olarak belirlendi. Katılımcılar, başvuru şartnamesine BESOM’un internet sitesinden ulaşabilirler. l ANKARA / Cumhuriyet Seçim sonrası buluşmaları… Siz bu satırları okuduğunuzda, ben sınıf arkadaşlarımla her yıl tekrarladığımız “Sınıf Toplantısında” olacağım… Bizim sınıf, İzmir Amerikan Kız Koleji’nden 1964’te mezun olmuş sınıf. Önceleri daha seyrek buluşurduk ama baktık ki, muhteşem arkadaşlarımız teker teker hızla bu dünyadan ayrılmakta, her yıl buluşma kararı aldık. Her yıl, farklı bir yerde… Bu kez 70 yaş üzeri 28 kadın Urla’da buluştuk. Benim için Sevgili Necati Cumalı’nın ve Yunan şair Seferis’in yuvası sayılan Urla’da, iki yazarın da adlarını taşıyan sokaklarda dolaştık, evlerini gördük. Urla’nın hemen yakınındaki Güzelbahçe’de “Mahalle” adını taşıyan resim, seramik, müzik atölyeleri, restoran ve pastanesi, olağanüstü bahçesiyle yaşama geçirilen sanat merkezini ziyaret ettik. “Öğrenmek için girdiğimiz, hizmet etmek için bitirdiğimiz” (okul mottomuz buydu) okul anılarını; çoluk çocuk, torun öykülerini bir çırpıda geçtik; sağlık sorunlarına hiç girmemeye çalıştık ve dönüp dolaşıp sözü hep Türkiye’ye, seçim sonuçlarına getirdik… Hiç ama hiç adil ve hiç ama hiç hak ve hukuk a ait olmayan seçimlere… Sevgili okurlar bundan sonra okuyacaklarınız kesinlikle bir politik analiz olmayıp sınıf arkadaşlarımın ilk tepkilerinden ibarettir. Düş kırıklığı İçlerinden çoğu dedi ki: “Ben kendimi sevgilisi tarafından terk edilmiş ve terk edildiğini başkalarından öğrenmiş gibi hissediyorum.” İçlerinden matematikçi olan dedi ki: “OHAL’de seçim böyle olur... 10 milyon değil ama 1.5 milyon oy çalınmışsa bile sonuçları nasıl etkileyeceği ortada…” Bir başkası: “Sen hangi ülkede diktatörlerin seçimle gittiğini gördün ki!” diye sinirlendi. İçlerinde çoğu ülkede artık rejimin değiştiğini, güçler ayrılığının hükmü kalmadığını vurguladı… İçlerinden çoğu dedi ki: “Hata yaptığında özür dilemeyi bilen, dürüst, güvenilir, zeki, esprili, donanımlı, sevecen, yürekli, sanat sever, anlayışlı, kasmayan, tepeden bakmayan, yüreğimizi titreten, herkesi kucaklamaya hazır bir kahramanımız oldu. Bundan böyle biz hep Muharrem İnce’yleyiz.” (Buna benzer bir mesajı Genco Erkal atmamış mıydı…) Sandık başında görev alanlar çok öfkeliydi… “Bir daha asla…” diyorlardı ki, onları vazgeçirmeye çalıştık. Tam tersine şimdi daha da çok sandığa sahip çıkmak gerektiğine onları ikna etmeye çalıştık. CHP’de dönüşüm isteği İçlerinden biri, (bu galiba bendim): “Milletvekili adaylarını açıkladıkları an, birçok kadın gibi ben de CHP’ye oy vermeme kararımı kesinleştirdim. Gençleri ve kadınları yok sayanlara bundan böyle hiç oy yok…” İçlerinden biri, “Ben son haftalarda egemen olan o coşkuyla, o dip dalgayla belki CHP’de bir dönüşüm sağlanabilir diye düşündüm, hâlâ o dönüşümü bekliyorum…” dedi. Hemen eklenenler oldu: “İnce bizlere büyük bir ümit verdi. Halk Partisi’nde değişim umuyorum…” Bu arada Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başarısından söz ettiği açıklamalarını dinlemiş ve kulaklarımıza inanamamıştık. Biri şrak diye “Koltuk sevdası olanların bu partide yeri yoktur” sözüne, Fikri Sağlar’ın mesajını burnumuza dayamaz mı: “Kendi koltuklarını sağlamlaştırmak için ‘merkez yoklaması’ yapanlar mı? Yoksa ‘ön seçim yapalım, üyelerimiz adaylarımızı belirlesin’ diyenler mi? Koltuk sevdalısı? ‘9 seçim kaybeden ve hâlâ başarılıyız’ diyenler mi? Yoksa ‘artık değişim gerekir’ diyenler mi? Koltuk sevdalısı!..” Bu arada bir de baktık change.org’da imzaya açılan “Muharrem İnce CHP’nin başkanı olsun” kampanyasında imzalar çoğaldıkça çoğalıyor… Mücadeleye devam İçimizden biri, “Bahçeli’nin oynadığı ve oynayacağı rolle, ülkenin ayrışmasına ve bölünmesine yol açılabileceği”ne dikkati çekti… İçimizden çoğu, “Umutsuzluğa öncelik vermeyeceğiz!” diye yakınmalara engel oldu. “Daha yeni başladık… Durmadan çalışmamız gerek” dedi okul sıralarında bile en sakin, en sağduyulu olanımız.… Yazımın sonu geldi, artık noktayı koyalım dediğimde, noktayı şöyle koyduk: “Muhalefetin bir arada kalıp güç birliğine devam ederek, tek adam rejimine rağmen, demokrasi, hak ve özgürlükler, laiklik ve hukuk mücadelesinden vazgeçmemeleri gerek.” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle