14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 22 Haziran 2018 ‘8Tarihi’ EDİTÖR: TAMER KAYAŞ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ emiting HDP EŞ GENEL BAŞKANI PERVİN BULDAN: Twitter üzerinden emiting düzenleyen Demirtaş, ‘Demokrasi tarihi açısından tarihe geçiyoruz. AA flaş haber geçsin diye söylüyorum’ dedi HDP’nin cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş, cezaevinden düzenlediği emitingine, “Demokrasi tarihi açısından ‘tarihe geçiyoruz’ şu an. Anadolu Ajansı flaş haber geçsin diye söylüyorum” diyerek başladı. Erdoğan’ı eleştiren Demirtaş, “Hz. Ömer’in adaletini vaat etti, Yezit oldu. Devleti aile şirketi haline getirdi. Medya kaynında, enerji ve silah sektörleri damadında, eğitim oğlunda, istihbarat da eniştesinde” dedi. Bu akşam için de esohbet yapacaklarını belirten Demirtaş, “Neredeyse gerçek zamanlı olarak hem de. Yöntemi sürpriz” ifadelerini kullandı. Demirtaş, dün akşam saat 19.3021.30 saatleri arasında Twitter üzerinden emiting düzenledi. Mesajlarını tutuklu bulunduğu Edirne Cezaevi’nden, avukatları aracılığıyla ileten Demirtaş’ın paylaşımları şöyle: l Ya diktatörlüğü ya da demokrasiyi tercih edeceksin: Değerli kardeşlerim, siyasi tarihimizin belki de en önemli seçimi için, 3 gün sonra sandığa gidiyoruz. Mührü elinize aldığınızda, aslında iki tercihten birini yapacaksınız. Ya tek adamı ya da çok insanı seçeceksiniz. Ya diktatörlüğü ya da demokrasiyi tercih edeceksiniz. l Ya madenciye ya tekmeciye oy vereceksiniz: Ya Soma’da maden işçilerini tekmeleyenlere ya da maden faciasında ambulansa binerken sedye kirleniyor diye mahcup olan işçilere oy vereceksiniz aslında. Ya ‘OHAL’i işçileriniz grev yapmasın diye getirdik’ diye seslendikleri patronlara ya da alın terinin hakkı için grev hakkını savunan işçilere oy vereceksiniz aslında. l ‘Analar ağlamasın’ dediler, kan siyaseti yapar hale geldiler: Seçilmişleri atanmışlara kurban etmeyeceğiz’ diyerek geldiler, seçilmişleri cezaevine koydular. Atanmış memurları, milyonların oy verdiği belediyelere kayyum getirdiler. Hatırlıyorsunuz değil mi? ‘Analar ağlamasın’dediler; bugün elleri tabutların üzerinde, gençlerin kanı üzerinden siyaset yapar hale geldiler. ‘Kürt sorunu benim sorunum’ deyip halkın oyunu alarak iktidar oldular, bugün Diyarbakır’da Kürtlerin gözünün içine baka baka ‘Kürt sorunu yoktur’ diyecek hale geldiler. l Hz. Ömer’in adaletini vaat etti, Yezit oldu: Hz. Ömer’in adaletini vaat etti, Yezit oldu. Devleti aile şirketi haline getirdi. Medya kaynında, enerji ve silah sektörleri damadında, eğitim oğlunda, istihbarat da eniştesinde. l Ketılın suyu bitti: Kusura bakmayın beklettim biraz. Yo, prompter arızası değil, ketılın suyu bitti, kaynamasını bekledim. Yeminle acayip yakıyor ketıl. 1015 twitte bitiyor suyu. Tüp taktırmak istedim, cezaevi yönetimi bırakmıyor. Evet, ne diyordum, çokuz ve güçlüyüz. l Tek ampul değil, avize olalım: Bizler ancak, Edirne’den Hakkâri’ye güçlerimizi birleştirirsek gidişatı değiştirebiliriz. Bunun için tek adamda, tek düşüncede, tek ampulde birleşmemiz gerekmiyor. Demokrasinin evrensel ilkelerinde birleşebiliriz. Tek ampul değil, avize olalım. l Haber Merkezi ‘AKP’ye oy verenler bile rahatlayacak’ HDP’nin tutuklu cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş, dün avukatları aracılığıyla Twitter’dan açıklama yaptı. 16 yıllık AKP iktidarının 24 Haziran’da sona ereceğini belirten Demirtaş, “Göreceksiniz, AKP’ye oy vermiş olanlar bile rahat bir nefes alacak. Kendilerini, partileri iktidardayken hissetmedikleri kadar huzur ve güven içinde hissedecekler. Adil, eşit ve özgür bir yaşamı 81 milyonun tamamı hak ediyor” dedi. “Yaşadığımız musibetler hepimize, bütün siyasetçilere nasihattir” diye Demirtaş, “Ülkenin Sünnisi, Alevisi, Türk’ü, Kürt’ü, muhafazakârı, seküleri, Kemalisti, sosyalisti geçmişten çıkardığı derslerle demokrasiye geçiş sürecine destek olmalıdır. Önce hep birlikte güçlü, kurumsal bir demokrasi inşa edelim. İç barışımızı sağlayıp güven içinde yaşayalım. Ye ‘Yenilgiye saygı duyacak’ Tutuklu cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uzun süre önce seçim kaybetmeye başladığını ancak bunu kabullenme sorunu yaşadığını söyledi. FransızAlman ortak televizyonu ART’den Mayalen de Castelbajac’ın sorularını yanıtlayan Demirtaş şunları söyledi: “Fakat zamanı doldu. Sonuçlarına saygı duymayacağı bir seçim yok önümüzde. O da bunu biliyor ve saygı duyacağını düşünüyorum.” ni bir anayasa ile bunu taçlandıralım. Sonra demokrasi içinde, kıyasıya siyasi rekabete devam edelim. Ne bölünme korkusu kalsın ne de inkâr edilme korkusu” ifadelerini kullandı. Türkiye’yi düze çıkaracak şeyin “demokratik birlik” olduğunu söyleyen Demirtaş, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Bu anlayışla, her türlü şiddet, silah sorununu da çok kı sa zamanda ülkenin gündeminden nihai olarak çıkarmayı başaracağız. 24 Haziran büyük barışın önünü açacak. Herkes değişime hazır olsun. Değişmek güzeldir. HDP bu değişimin anahtarıdır. Mutlaka sandığa gidin. Oyunuzu demokrasiden yana kullanın. Oylarınıza sahip çıkın ve böylece değişim sürecini başlatın. Birlikte çok güzel şeyler yapacağımıza inanın.” l Yurt Haberleri AKP’nin lale devri artık sona erecek HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, dün Bitlis’te miting düzenledi. Buldan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın, tutuklu cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın adaylığı konusunda İstanbul Sultangazi’deki mitinginde söylediği “HDP, başka adam bulamıyor mu?” sözüne yanıt verdi. “Kimi başkan yapacağımızı halkımıza sorduk, sana niye soralım Recep Bey” diyen Buldan, “Bizde adam da çoktu, kadın da çoktu; ama biz Selocan’ı başkan yapmaya karar verdik” ifadelerini kullandı. Çiller ve Ağar’a vurgu HDP’ye yönelik saldırıların 24 Haziran yaklaştıkça arttığını kaydeden Buldan, “Bu ülkenin Cumhurbaşkanı her gün meydanlarda HDP’yi terörist ilan ediyor, dinsizlikle suçluyor. Böyle bir hadsizliği kabul etmiyoruz. Biz onlar gibi dini siyasete alet etmedik, etmeyeceğiz! Dini, siyaseti, kültürümüzü, dilimizi de bunlara emanet etmeyeceğiz. AKP Bitlis mitinginde caminin minaresine bile kendi pankartını astı. Camiler sizin seçim büronuz değildir” dedi. Buldan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Onların Tansu Çiller ve Mehmet Ağar’la birlikte oluşturdukları bu ittifak Kürt düşmanlığı üzerinedir. Çünkü onlar Kürtlerin varlığından rahatsızlık duyuyorlar. ‘Bu ülkede Kürt sorunu yoktur’ diyorlar. Onlar bizden daha iyi biliyor ki bu ülkede Kürt sorunu vardır. 24 Haziran’da bu ülkenin halkları, Kürtleri, Türkleri, Alevi ve Sünnileri, kadınları ve gençleri AKP’ye iyi bir ders verecektir. Artık AKP devri bitti, lale devri bitti; gül devri başlıyor.” l Yurt Haberleri HDP’ye yönelik operasyonlar sürüyor HDP’nin Ağrı Doğubayazıt mitinginde gözaltına alınan 17 kişiden 2’si tutuklandı. “Demokrasi şehitleri” dediği için gözaltına alınanlardan sunucu Faruk Sefkan ve Emine Örs “örgüt propagandası” iddiasıyla sevk edildikleri mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Öte yandan Van’ın Gürpınar ilçesinde dün sabah saatlerinde yapılan belirli adreslere yapılan operasyonlarda Şehabit Görentaş ve Ali İnce adlı yurttaşlar gözaltına alındı. l Yurt Haberleri Vahşi çocuk yine ormanda Onu sokaktan tanıyan, muhabirliğine hayranlık duyanlardan kimileri onun HDP’den adaylık tercihine burun kıvırmış da olabilir. Ama şu da gözlerden kaçmamalı: HDP, bu ülke siyasetinde sokakla ilişkisi en diri olan parti. Onu 90’lı yılların başında tanıdım. Holding medyasının kendisini zaten bir denetim me operasyon masasında kesilip biçilmemiş, bozulmamış; ve muhabir de haliyle bir vahşi, hayvani bir asi. Evet, Ah dında Manisalı çocuklara işkenceden, Metin Göktepe cinayetinden, 19 Aralık Hayata Dönüş katliamına kadar nice rin davasına yamayarak bir kez daha hapse attılar Ahmet Şık’ı ve o da 435 gün sonra yine tahliye olduğunda dava kanizması değildi de, ama güç odak met Şık bir enfant sauvage’dı. Keskin hak gazeteciliği başarısı bıraktı. boyunca her duruşmada olduğu gibi bir larının arasında bir güç odağı olma ve bozulmamış. 2005’te Çağdaş Gazeteciler kez daha demokratik muhalefetin en nın bile ötesinde, iktida Ahmet Şık, müzmin muhabir, haber Derneği’nin Dayanışma Ödülü holding cesur söylemlerini haykırdı aynı cezae rın ve vesayetin payda le öyle içten, öyle dürüst bir ilişki ku medyasında sansüre direnişimiz sebe vinin kapısında. Hükümet için ürkütü şı, bizzat ortağı olarak ruyordu ki, gazetecilik okullarının bü biyle ikimiz arasında paylaştırılacaktı. cü bir de ja vu olmuştur bu. kabul ettiği, gördüğü bir tün o ideolojik, sadece güçlüye, patro Gazetecilik, Ahmet Şık için hep her Ahmet Şık, şimdi Halkların Demok dönemdi. Şehrin perife naja, iktidara yarayan tarafsızlık öğreti yerde yapılabilecek bir iş oldu. Yeter ki ratik Partisi’nin (HDP) İstanbul 2’nci Ahmet Tulgar risinde büyük devlet teşvikleriyle inşa ettikleri ve muktedir olmanın PORTREgörkemini çağrıştıran postmodern medya center’ler, medya plaza’la sini çoktan okul sırasının altındaki çantalıkta bırakmış, halktan, ezilenlerden, sesini duyuramayanlardan yana safını öyle bir belirliyordu ki, birçok gidişinin dönüşünde hırpalanmış, coplanmış, isteyesin. 2000’lerin ikinci yarısında Ahmet Şık gazeteciliğiyle akademinin fildişi kulelerini çatlatan işler yaptı, üniversitede ders verdi, medya eleştiri bölge milletvekili adayı. Onu sokaktan tanıyan, muhabirliğine hayranlık duyanlardan kimileri onun bu tercihine burun kıvırmış da olabilir. Ama şu da gözlerden kaçmamalı: HDP, bu ülke si ra taşınmıştı gazeteler. Ahmet Şık, bu yumruklanmış oluyordu arkadaşım. si yazıları yayımladı. Gülenciler hak yasetinde sokakla ilişkisi en diri olan beton, cam ve çelik alaşımı posttruth* Ahmet Şık, ateşli konuşmalarını bu kez 2000’lerin ikinci yarısı holding med kında yazmakta olduğu kitap daha ya parti. Ve sosyolojik olarak bakıldığında (gerçeksonrası) fabrikası postmodern meydanlarda seçmenleri için yapıyor. yasının radikal şık’lardan artık bıktığı yımlanmadan, henüz AKP hükümeti ile ise Nâzım’ın ‘kardeşlik ormanının’ ta sarayların nikel tırabzanlarından haşarı bir çocuk gibi kayarcasına inerken görülürdü daha çok ve onu şehrin merkezine, habere yetiştirecek araçların ve sürücülerinin beklediği ulaştırma servisinin loş karanlığında kaybolurdu. Her gün aynı firar, mimarinin cismi, redaksiyonun ideolojik hipergerçekliğinin** elinden şehirdeki halk gerçeğine, toplumsal gerçekliğe bir kaçış. O zamanlar iktidar propagandisti, hükümet üzerinde askeri vesayet adına denetçi, devlet özentili holding medyası, solcu, sosyalist gazetecileri bir tür radikal şıklık*** olarak istihdam eder ama imajını makyajlarken hem de solun zihin açıklığından, solcunun haber kayna ğından istifade ederdi. Bir ara çalıştığı gazetenin adı Radi kal, kendi soyadı da Şık olsa da Ahmet Şık radikal şık’lık işlevini sorunsuz kabul edecek biri değildi. O bir radikal şık olmadı. O bir enfant sauvage’dı**** (vahşi çocuk) çünkü. 12 Eylül 1980 darbesinin yenilmiş, yaralanmış ve dünya evine girmiş abilerinin, ablalarının kentin cangılında emzirdiği, beslediği bir vahşi çocuk. Kapitalizmin maaş kapanıyla avlanıp ormandan getirildiği hipergerçeklik medeniyetinde evcilleştirilemeyen bir vahşi. Ama haber de böyle olmalıdır işte; ham, doğal, ideolojik redaksiyonun nın ya da yeni hükümete bu haşarı çocukların işlevini anlatamadığının anlaşıldığı bir dönem oldu. Radikal şıklık yerine radikal demokrat gömlek giymiş bu haşarı çocuklar çekilmek istedikleri kızakları reddedip hipergerçeklik plaza’larını, center’lerini o zaman terk etmeye başlamışlardı. Ben de bu ilk dalga da terk edenlerdenim holding medyasını, Ahmet Şık da. Neyse ki, arşiv unutmaz. Gilles Deleuze’ün, Michel Foucault için söylediği gibi. “Bir gün şehre yeni bir arşivci gelir” ve holding medyasının arşivlerine de girip gazeteciliğin yüzünü ağartmış sayfalar döker ortaya. Ahmet Şık da holding medyasını terk ederken ar FETÖ’nün arasından su sızmadığı bu dönemde, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından “bombadan bile tehlikeli” bulundu ve Ahmet Şık Mart 2011’de Ergenekon davasına istinaden tutuklandı. Enfant sauvage, vahşi çocuk bir kez daha evcilleştirilmek isteniyor, muktedirler imkânsızı deniyorlardı. Hem onu evcilleştireceklerini sanarak hem de ondan Ergenekoncu çıkarabileceklerini. Mart 2012’de tahliye olurken savunduklarından bir adım bile geri atmayan ateşli konuşmalar yapacaktı cezaevi önünde. Aralık 2016’da tekrar ama bu defa daha önce onu tutuklatmış FETÖ’cüle kendisi. Vahşi çocuklar öyle ya da böyle, ormanın yolunu buluyor işte. Dipnotlar: Posttruth: Nesnel hakikatlerin belirli bir konu üzerinde kamuoyunu belirlemede duygulardan ve kişisel kanaatlerden daha az etkili olması durumu; gerçeksonrası. Hipergerçeklik: Jean Baudrillard’a göre gerçekten yoksun gerçekliğin modeller aracılığıyla simule edilmiş hali. Radikal şıklık: Üst sınıfların siyasi radikalizmi bir stil, bir tarz olarak kabullendikleri, ortamlarına yakıştırdıkları durumun tanımı. Bu tanım ilk kez 1970’te ABD’li gazeteci Tom Wolfe tarafından kullanılmıştır. L’enfant sauvage: Vahşi ortamda büyüyüp oradan toplum yaşamına getirilmiş çocuk; bütün dillerde Fransızcası kullanılır. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle