28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 18 Haziran 2018 TASARIM: İLKNUR FİLİZ Sosyalistleri kim birleştirecek? Solun kuvvetli olduğu her mahallede/dernekte, ‘ne yapmalı’ sorusuna yanıt aranıyor. Bölünmüş solun büyük kısmının HDP’ye destek verecek olması da ileriye dönük tartışmaları alevlendirdi bile Okmeydanı’nda Anadolu Kahvesi’nde iniyorum minibüsten. İlk gözüme çarpan Akrep denilen zırhlı polis aracı. Az ileride bir TOMA duruyor. Daha önce burada bir derneğe konuşmacı olarak çağrılmıştım. Adresi tarif ederken “TOMA’nın olduğu sokaktan aşağı in” denmişti. Bir heykel gibi sabit duruyorlar orada, ama ne yazık ki heykel değiller. Caddenin karşısındaki parktan Kürtçe müzik sesleri geliyor. HDP standı kurulmuş. Duvarları sloganlarla dolu sokaklardan aşağı iniyorum. İlk durağım ÖDP’nin semt temsilciliği. Sokak diğerlerinden farklı. Burada duvarlar sloganlarla değil, devasa Yaşar Kemal, Nâzım Hikmet, Yılmaz Güney resimleriyle donatılmış. Yıllardır tanıdığım ÖDP’li bir dostla oturuyorum. HDP bileşeni Sosyalist Dayanışma Platformu’ndan (SODAP) bir arkadaş geliyor. Konuştuğumuz sırada ÖDP daha tavrını netleştirmemişti. Heyecanlı bir tartışma bizi bekliyor. Üçümüz demli çaylar eşliğinde seçimi, seçimde sosyalistlerin ne yapması gerektiğini konuşuyoruz. Birden sayımız artmaya başlıyor. Bir ara bakıyorum 15 kişi olmuşuz. Ama fraksiyon sayısı belki 20. Şaka tabii, ama herkes ayrı bir gruptan. Milletvekilliği seçiminde HDP’nin desteklenmesi gerektiğinde herkes hemfikir. Bazıları Cumhurbaşkanlığı seçiminde Muharrem İnce’ye oy verilmesi gerektiğini savunuyor. Faşizm, diktatörlük, sosyalizmin inşası, emperyalizm, kapitalizm, liberalizm, neoliberalizm gibi kavramlar havada uçuşuyor. Biri, tek başına seçime girse bindelik basamaklarla bile oy alamayabilecek grupların milletvekili çıkarmasını eleştiriyor. Kahvede oylar tamam “Diyelim ki ikinci turda Erdoğan yeniden çözüm sürecini başlattığını ilan etti. HDP Erdoğan’ı destekler mi” sorusu tartışmayı daha da hararetlendiriyor. Biz ÖDP temsilciliğinden çıkarken tartışma sürüyordu. Okmeydanı’nın gecekondudan apartmana dönüşmüş yapıları arasında bir kahvehaneye uğruyoruz. Kahvehanenin önündeki küçük bahçede duranlara soruyoruz seçimde ne yapacaklarını. Meclis seçimlerinde HDP’ye, Cumhurbaşkanlı’ğında Muharrem İnce’ye oy vereceklerini söylüyorlar. Seçimlerin olası sonuçlarını ko nuşurken kalabalıklaşıyoruz. Kahvehane önünde ayaküstü hararetli bir tartışma başlıyor. Yanımdaki arkadaşın mihmandarlığında 45 kahvehaneye girip seçimde ne yapacaklarını soruyoruz. Bu mini anketten ezici biçimde “İnceHDP” sonucu çıkıyor. Kentsel dönüşüm tehdidi altındaki bu solcu semt çoktan kararını vermiş gibi. Aşağıya, Haliç kıyısına iniyorum. İkisi 12 Eylül döneminde uzun yıllar hapishanede yatmış üç sosyalist arkadaşımla buluşuyorum bir kahvehanede. Seçimleri konuşuyoruz. Genç arkadaş boykottan söz ediyor. “Seçimin sonucu ne olursa olsun halk kaybedecek” diyor. Yıllarını cezaevlerinde geçirmiş yaşlı olanlar tepki gösteriyor. Boykotun iktidara yarayacağını söylüyorlar. Program tartışması Beyoğlu’nda sosyalist bir derginin bürosunda “Seçimler ve Sosyalist İnşa” konulu toplantıyı izliyorum. Konuşmacılardan biri özeleştiri yapıyor: “Yıllarca hata yapıp seçim zamanı doğru bir şey yapmak mümkün değildir. İdeal durum değildir ama siyaseten karşı karşıya kaldığımız sorun karşısında en iyi pozisyonu almak zorundayız. Bu nedenle HDP’ye oy verin çağrısı yapıyoruz.” Bir sosyalist “HDP’ye oy veriyoruz ama programına kefil değiliz” diyor, bir başkası karşılık veriyor: “Programına kefil olacak parti aranırsa kimse kimseye oy veremez. Bolşeviklere de oy verenlerin büyük bölümü Bolşeviklerin programına kefil olmamıştır.” Keyifli tartışma geçmişten örnekler, başka ülkelerin deneyimleri, karşılıklı sorularla devam ediyor. Sosyalistler hep tartışıyor, neredeyse her tartışma yeni ayrılıklar yaratıyor. Ve birlikte davranma, birlik çabaları hep hüsranla sonuçlanıyor. Ama bu seçimde bir paradoks oluştu. İş cinayetleri, grev yasakları, kadın cinayetleri, örgütlenme üzerindeki ağır baskılar ve saymakla bitmeyecek ağır sorunlara karşı bir araya gelmeyi beceremeyen sosyalistleri (en azından büyük bölümünü) HDP birleştirdi. Belli ki seçimden sonra çok şey değişecek ülkenin politik hayatında. Bu değişimlerden birinin de sosyalistler arasında olması muhtemel. YARIN: ANKARA’NIN VELİSİ VAR Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Başkanlar Kurulu üyesi Alper Taş: HAYIR’lısıyla TAMAM’layacağız akademisyen Nuriye Gülmen Faşizm sandıkla yenilmez KHK ile üniversiteden atılan, Yüksel nefes alalım. Caddesi’ndeki İnsan Hakları önün AKP’den seçimle kurtulmanın müm deki direnişi, açlık grevi ve tutuklan künlüğü tartışmasını bir kenara bıraka masıyla tüm Türkiye’nin tanıdığı Nuriye lım ve kurtulduk diyelim. Yeni gelecek Gülmen seçimin hiçbir soruna çözüm olanın, AKP’nin bugün büründüğü “fa olmayacağını savunanlardan: şist karaktere bürünmesi” çok sürme Faşizmin olduğu yerde seçimin bir yecektir. Bunların da iktidara ilk gel çare olduğunu düşünmüyorum. Faşizm diklerinde ne çok demokrasi vaat et pek çoklarının zannettiği gibi sadece tiklerini unutmayalım. Ama uzun sür “ağır baskı koşullarıyla” ilişkili değildir. medi. Yönetememe krizleri derinleş Öyle olsaydı tarihteki baskıcı her ik ti ve bugün geldikleri nokta ortada: tidarı faşist olarak nitelendirebilirdik. OHAL’siz yönetemez durumdalar. Bu Ama öyle yapmayız. Çünkü faşizm sı durum AKP’nin değil, sistemin karakte nıfsal bir tanımlamadır ve emperyalizm riyle ilgili. çağının yönetim biçimidir. Türkiye’de faşizmin ana karakterini belirleyen şey Çare halk meclislerinde de emperyalizme bağımlılıktır. Ülke Bugün sokağa çıkmak yasak, grev mizde yoksulluktan işsizliğe; sağlık, yapmak yasak. Örgütlenme hakkı cid eğitim, ulaşım gibi temel haklarla ilgi di bir saldırı altında. Evet, sendikalara li sorunlardan çevre sorunlarına kadar saldırmıyor çünkü kendini solda gös her sorunun kaynağı emperyalizme ba termeye çalışan ne memur ne de iş ğımlılık. Hal böyle olunca, ülkedeki de çi sendikaları iktidarın kontrolünün dı mokrasi sorununun ve yukarıda saydı şında bir şey yapıyorlar. Ama kontrolü ğım tüm sorunların çözümü A partisi dışına çıkabilecek her şeyi tehdit ola nin gidip B partisinin gelmesiyle müm rak görüyor. kün olmaz. Bağımlılık ilişkilerinden Yani seçimle halkın hiçbir sorunu çö kurtulmadan halkın tek sorunu çözüle zülmeyecek. Ne AKP’li, ne mez. Aslında Türkiye’de halkın sorun AKP’siz. Çözüm halkın ken larını, bugüne kadar yapılan seçim di meclisini yaratmasın leri ve kurulan hükümetleri düşü da. Halk meclisleri, işye nürsek meselenin tam da böyle ol ri meclisleri oluşturma duğunu görürüz. Şimdiye dek 27 se lı ve kendi sorunlarımızı bu çim yapılmış, 67 hükümet meclisler aracılığıyla çöz kurulmuş ama hiçbiri hal meliyiz. Ben de çok kın tek derdine derman isterdim oy vere olamamış. İşler her ge yim, yoksulluk or çen gün daha da kötü tadan kalksın, iş ye gitmiş. sizlik bitsin. Ama Şimdi “muhalif” olan olmuyor. Hal herkesin içinden ge kın tüm sorunla çen şu: Bırakın em rı yine halkın el peryalizmi filan, ön leriyle çözüle ce şu AKP’den bir cek. Başka yo kurtulalım, biraz Nuriye Gülmen lu yok. n Türkiye kritik bir seçim döneminde. Sosyalistlerin büyük bölümü HDP’yi destekliyor. ÖDP’nin tavrı nedir? Biz Türkiye siyasetinde güçlü bağımsızbirleşik solsosyalist bir seçeneğin olmamasını büyük bir eksiklik olarak görüyoruz. ÖDP, içinde yer aldığı Birleşik Haziran Hareketi’yle birlikte ocaktan beri bu eksikliği gidermeye çabalıyor. Sokakta ve sandıkta ortak bir kuvvet oluşturma, Cumhurbaşkanlığı seçiminde ortak aday çıkarma çabamıza maalesef olumlu yanıtlar alamadık. Bugün anlıyoruz ki birçok sosyalist birey ve grup, meseleyi parlementoda temsiliyet olarak ele almış. Ama biz parlamento dışı muhalefete adayız. Referandumun ikinci turu olarak gördüğümüz bu seçimde, stratejik hedef AKPMHP faşizminin yenilmesidir. O yüzden ikinci tura sol bir adayın çıkmasını, HDP’nin de mutlaka barajı aşmasını istiyoruz. n Bu kadar dağınık bir sol hareketten ortak bir sosyalizm anlayışı çıkabilir miydi? Mesele ortak sosyalizm değil, Türkiye’yi bu süreçten çıkaracak devrimci bir değişim programı ortaya koyabilmekte. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda, her siyasal eğilimin kendi adayı ve programı ile seçime katılması en doğru yol idi. İlk turda kimse kimsenin oyunu bölmüyor. Sosyal demokrat CHP ve radikal demokrat HDP dışında sosyalist hareket kendine bir yol açacaktı. Maalesef bu zemini değerlendiremedik. n Antidemokratik yönetim, ülkenin en önemli sorunlarından biri. Sosyalist bir aday çıksaydı bu konuda ne derdi? Temsili demokrasiyi de aşan, tek adam rejimine hayır diyen doğrudan demokrasi anlayışını anlatacaktık. Piyasa düzeninde de mokrasi olmayacağını; kamuculuğa, emeğe, toplumsal çıkara dayalı bir ekonomi temelin de gerçek bir demokrasiyi inşa edebileceği mizi anlatacaktık. Gerçek bir demokrasi için gerçek bir laikliğin, antiemperyalistliğin, ba ğımsızlığın elzem olduğunu anlatacaktık. Do ğayı sömürmeyen bir anlayışla, Kürt yurt taşlarımızla eşit uluseşit yurttaşlık temelin de gönüllü birarada yaşayarak, Alevilere eşit haklar tanıyarak, kadıner kek eşitliği ve özgürlüğü te melinde gerçek bir demok rasiyi inşa edebileceğimizi anlatacaktık. n Haziran Hareketi için deki gruplar seçimde fark lı tavırlar aldı. Bu, hareke tin geleceğini nasıl etkile yecek? Haziran bir fikirdir, bi çim değildir. Bu fikir kendini mutlaka yenileyecektir. Ha ziran Hareketi bu manada bitmez. Mutlaka kendini ye nileyecek ve aşacaktır. Bu na da Haziran Meclisleri ka rar verecektir. n ÖDP olarak seçim son Alper Taş rasına ilişkin öngörüleriniz nedir? AKP kazanırsa nasıl bir mücadele hattı öngörüyorsunuz? Seçimden, temsilden öte bir siyaset an layışına sahibiz. Emekçilerin ve ezilenle rin kendi söz ve eylem kapasitelerini, kendi öz örgütlenmelerini geliştirerek siyaseti an lamsız hale getirmek nihai amacımız. AKP MHP faşizmini yeneceğiz. Fakat bu elbette bir devrim manasına gelmeyecek. Her şey kendiliğinden güllük gülistan hale dönüşme yecek. Ama bu siyasal İslamcı faşizmi yen mek az buz bir şey değildir. AKP’nin inşa et tiği rejimin taşlarını söküp atmak uzun bir mücadele içerecek. AKP kazanırsa ki as lında uzun zamandır kaybediyor bizim için dünyanın sonu olmayacak. Yeni biçimler ve tarzda Türkiye’nin eşit, özgür geleceği için mücadeleye devam edeceğiz. Ama bu se fer Gezi’de, 7 Haziran’da, 16 Nisan’da, Ada let Yürüyüşü’nde tamamlayamadığımızı HA YIR’lısı ile TAMAM’layacağız. dizi 7 Ertuğrul Kürkçü Milyonların umutlarına tercüme imkânı sundu T ürkiye sosyalist hareketinin önemli isimlerinden Ertuğrul Kürkçü, HDP içindeki sosyalistlerden. İzmir milletvekili ve HDP onursal başkanı Kürkçü, sosyalistler ve HDP ilişkisini Cumhuriyet’e şöyle değerlendirdi: “Halkların Demokratik Partisi (HDP) 2011’de, Türkiye’nin toplumsal ve demokratik muhalefet güçleriyle Kürt özgürlük hareketinin tarihsel ittifakından doğdu. HDP kadroları ve milletvekillerinin büyük çoğunluğunu Kürtler; onların büyük çoğunluğunu da “sosyalistler” oluşturur; Türk’ü, Kürt’ü, Arap’ıyla “sosyalistler” “sosyalist” olmalarının gerektirdiği tevazuyla birlikte diğer özgürlükçü ve demokratik bileşenlerin değerleriyle barışık, onlarla yan yana HDP’de ortak ev sahibi ve kurucu öznedirler. HDP’de “yeni” ve “biricik” olan, “sosyalistler”in varlığı değil, partinin bu “çokluğu” tanıma düzeneği; bireyler, topluluklar ve politik partilerin tüzelkişiliklerini HDP çatısı altında da sürdürebilmelerine elveren konfederal işleyişidir. Türkiye’nin direniş odaklarının, simgesel değer verilen kişiliklerin önü HDP’de hep açık oldu. Özgürlük hareketinin Türkiye’nin demokratikleşmesiyle Kürtlerin özgürleşmesi arasındaki diyalektik bağı idrakinin yanında bu tutumun felsefi bir bağlamı da var: Devrimci mücadele kavrayışını 1971 yenilgisinin inkârından türeten özgürlük hareketi, kendi siyasi pratiğini de ayrı yataklardaki kurtuluş mücadelelerinin ortaklaştırılmasının imkânı ve itici gücü olarak görür. Öcalan’ın, HDP 1. olağanüstü kongresine “71 devrimciliği”ne atfen “bu tarihsel emanetin yükseklere taşınması dileğiyle” yolladığı mesaj, bu yaklaşımın özgül koşullardaki ifadesiydi. Ertuğrul Kürkçü HDP demokratik ve sosyalist görevler arasında istisnai bir köprü oluşturuyor. Onunla anlamlı bir ilişki kurmayı başaramayan bütün politik güçler, 24 Haziran denkleminde ister istemez boşluğa ya da diktatörlükle aynı hat üzerine düştüler. “Sosyalistler” ise faşizm ve sömürgeciliğe karşı parlamento dışında süregiden kavgaya taşıdıkları toplumsal enerji, heyecan ve akıl ölçüsünde ortaklığın toplumsal zeminini ileriye götürme, HDP’yi kendi suretlerine yaklaştırma imkânı yakaladılar. Bu imkânın gerçekliğe dönüşmesinin başlıca güvencesi, “sosyalistler”in HDP’nin parlamentoda sağladığı platform üzerinden gündelik siyasete etkin müdahale ve toplumla “en yüksek kürsü”den iletişim kurma kapasiteleridir. HDP, aday listelerinde yer alan, daha önce bileşeni olmayan “sosyalist” güç ve bireylerin yanı sıra ırkçılık, faşizm ve diktatörlüğe direnişin diğer mevzilerinden gelenlerin de taşıdıkları yeni deneyim ve söylem dağarcığını içererek değerler yelpazesini genişletme yükümlüğünün üstesinden gelmeyi başaracaktır. ‘Hoş geldiniz!’ Sırtımızda akamete uğratılmış 20. yüzyıl devrimlerinin yüküyle yürüyüşümüzü sürdürürken sosyalizmin yeniden kuruluşuna giden yeni yollar keşfetmekle, karşımıza dikilen yeni muammaları çözmekle yükümlü olduğumuzun idrakindeyiz. HDP, bu çözümü tılsımlı formüllerde değil, tahammül edilemez baskı ve sömürüye karşı ayağa kalkan her insanın ortak eyleminde arayan en kayda değer kolektif deneyimdir ve artık bir edinimdir; sosyalist tasavvur ve iddiaların insani kurtuluş arayışıyla baş kaldıran milyonlarca kadın ve erkeğin umutlarına tercüme edilebilmesi ve ulusdevletin ötesine bakan diğer özgürlükçü tasavvurların yanı sıra toplumun özdeneyimiyle sınanabilmesine imkân sunan istisnai bir seçenektir. Hoş geldiniz! C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle