16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 15 Haziran 2018 8 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY MgüüçclaedneiyleoyrulemTUTUKLU PINAR AYDINLAR’LA KAPALI GÖRÜŞ YAPTIK İHD’DE BASIN TOPLANTISI Kaçırılan askerleri unutmayın Gökyüzünü havalandırmaya çıktığımda görüyorum. En çok uçak geçtiğinde bir tuhaf oluyorum. Bir de arada çimen, ot kokusu gelince dışarıyı özlediğimi anlıyorum... Buradan başım dik ve güçlü çıkacağım. Çok daraldığım zaman ranzamın başına yazdığım ‘mücadele ettikçe güçleniyorsun’ sözüne bakıyorum ve daha da güçleniyorum. Cezaevi öykülerinden oluşan bir kitap yazıyorum. Şimdiye dek 8 hikâye oldu. Şu an Sabahattin Ali’nin kitabını okuyorum ve daha sonra Sabahattin Ali’ye mektuplar yazacağım. SİBEL BAHÇETEPE Pınar Aydınlar, tutuklanacağını bile bile Türkiye’ye geldi ve 15 Mayıs Salı günü Atatürk Havalimanı’nda gözaltına alınarak tutuklandı. O gün şunu söylemişti: “Ülkemiz zindanlarını Avrupa’nın süslü sokaklarına değişmem! Dönüş vakti, özgür günlerde görüşme umuduyla.” Şimdi bizim özgür günler için geri sayımımız başladı. En son sıkı sıkıya sarılarak cezaevi aracından yolcu etmiştim onu Bakırköy Cezaevi’ne. Bu kez yolculadığım yere ben gidiyorum. Günlerden 12 Haziran Salı. Bir aydan sonra Pınar’ın yüzünü ilk kez göreceğim. Bugün benim için çok erken başladı. Kapalı görüş ile yaklaşık 25 dakika telefonla camın arkasından da olsa onunla sohbet edeceğim için mutluyum, aynı zamanda da heyecanlı... Pınar ile ilk tanıştığım günü hatırlamaya çalışıyorum. Sanıyorum Tekel işçilerinin eyleminde görmüştüm onu ilk kez... Belki de öncesi... O direniş günlerinde, evlerine gitmeyen, çadırda yatıp kalkan işçilere yemek yapıp götürürdü. Pınar, direnen işçilerin, emekçilerin, ‘hak, hukuk’ diyen her kesimin, her zaman yanındaydı. Öyle başladı arkadaşlığımız ve dostluğa uzandı.. Birlikte çok vakit geçirdik, birlikte ağladık, birlikte güldük... Saatler geçmiyor Saat 11.15’te cezaevinden içeri alınacağımız söylenmişti. Ama ben saat 09.30’u gösterdiğinde cezaevinin karşısındaki ziyaretçi bekleme salonunda yerimi almıştım bile.. Pınar’ın ailesi ve arkadaşları ile birlikte 4 kişiydik. Saatin gelmesini bekliyorum. Büfede çalışanlar dikkatimi çekiyor. Giydikleri yeleklerde ‘denetimli serbestlik’ yazısı gözüme çarpıyor. Sohbet ettiğimiz çalışanlardan biri uzun yıllar cezaevinde kaldığını ve denetimli serbestlik ile cezaevi büfesinde garsonluk yaptığını söylüyor ve ekliyor: “Denetimli serbestlik ile tahliye edildim. Cezaevinden çıktıktan sonra geceleri yatamadım. Bir kuş aldım ve o bana terapi gibi geldi, şimdi iyiyim...” Bu arada bir şey daha öğreniyorum. Pınar’ın tutukluluğunun ardından iki kuşun da her sabah Pınar’ın evinin odasına geldiğini ve içeri girdiğini. Sonrasında öğrendiğim ise beni daha da şaşırtıyor. Pınar’ın da cezaevindeki hücresinin penceresine de her gün iki kuşun konduğunu ve uzun süre gitmediğini öğreniyorum. Sık sık saatime bakıyorum, zaman beklerken geçmiyor... 7’den 70’e ziyaretçi Görüş saati olan 11.15’te cezaevi kapısı önündeyim. Çocuklar, yaşlı teyzeler, amcalar cezaevindeki yakınlarını görmek için sıraya girmişler. Herkes de bir telaş... İlk girişteki aramanın ardından, göz taramasından geçip yaklaşık 1520 dakika daha bekliyorum. Sonrasında iki farklı kapı ve xray taramasının ardından yeniden göz taramasından geçiyorum ve tüm aramaları tamamlamış oluyorum. Ve artık cezaevinin içindeyim, görü Pınar ile ilk tanıştığım günü hatırlamaya çalışıyorum. Sanıyorum Tekel işçilerinin eyleminde görmüştüm onu ilk kez... Belki de öncesi... O direniş günlerde, evlerine gitmeyen, çadırda yatıp kalkan işçilere yemek yapıp götürürdü. İşçinin emekçinin yanında bir ömür Sizlere Pınar’ı anlatmak istiyorum. Her şeyden önce işçinin, emekçinin yanında yer alan bir insan O. Haksızlığa sesini yükseltmeyi adeta kendine görev edinmiş biri. Aynı zamanda ikizleri olan bir anne. 1979’da İstanbul’da dünyaya gelen Pınar, aslen Erzurum Aşkaleli. Her zaman merak ettiğim gözlerinin maviliğini, rahmetli babaannesinden almış. Çocuk yaşlarda ilgi duyduğu bağlamayı da 13 yaşında öğrenmiş. 17 yaşından itibaren Halk Eğitim Merkezi, Pir Sultan Abdal dernekleri gibi pek çok kurumda bağlama hocalığı yapmış. 1995 yılında da İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Türk Müziği Devlet Konservatuvarı’ndan mezun olmuş. 2003 yılında “Türkü Söylemek Lazım” adıyla ilk albümünü çıkardı. Bu albüm de yer alan ve klip çektiği ‘Hoyda Ya rim’ adlı eserde ise Pınar, pop star Tarkan ile düet yaptı. 2007 yılında “Kırmızı Gül”, 2011 yılında da “Mavi Bir Düş”, 2017’de ise “Gidenlerimiz Bêkes”lere adlı albümleri çıkaran Pınar, 2014 yerel seçimlerinde Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) İstanbul Büyükşehir Belediyesi için Sırrı Süreyya Önder ile birlikte eşbaşkan adayı oldu. Bugüne dek okuduğu türküler ve yaptığı konuşmalar nedeniyle hakkında çok sayıda dava açıldı. Bu süreçlerin birçoğunda birlikteydik Pınar’la... Bütün hepsini omuz omuza atlattık. Son olarak 2015 genel seçimlerinde Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) İzmir milletvekili adayı olarak seçim çalışmaları kapsamında yaptığı konuşmalar nedeniyle açılan bir davadan “örgüt propagandası” yaptığı iddiasıyla 7.5 ay hapis cezasına çarptırıldı. şün yapılacağı alanda... Uzun ve dar bir salonu andıran bir bekleme alanındayız. Bu odada bölmelere ayrılmış, kapalı görüş yerleri var. Her bir bölmenin önünde birer ikişer sandalye ve bir de adeta biraz sonra yapılacak görüşmelere kulak misafiri olacakmış gibi bekleyen bir telefon ahizesi duruyor. Camın ardındaki koridordan gelecek tutuklu ve hükümlüleri bekliyor yakınları... Gözüm koridorda, birazdan Pınar’da gelir diye düşünüyoruz. Yaklaşık yarım saatlik bekleyişin ardından koridorda ışığın yandığını gören bir mahkum yakını ‘geliyorlar’ diye bağırınca tüm aileler merakla camlı bölmenin ardından bakmaya başlıyor. Ve ilk gelenler arasında Pınar’ı görüyorum.. İşte karşımda... Nice yakınlığım, camın ardından sabırla, inançla ve kararlılıkla bana bakıyor. Türkiye’de cezaevleri hep birileri için okul olmuştur, muhaliflerin, öğrencilerin, aydınların kendini yeniden var ettiği mekânlar olmuştur. O okulun son konuklarından biri Pınar Aydınlar’ın cezaevi süreci... Anlatacaklarından fazlasıdır yaşadıkları... Uzun boyuyla camın arkasında el sallıyor bize. Mavi gözleriyle gülümseyerek selam veriyor. Bir süre camlı bölmeden birbirimize el sallıyoruz. “İlk sen görüş Pınar’la, biz daha önce de geldik, seni ilk kez görecek” diyor yanımdaki arkadaşlar. Cam bölmenin önündeyim. Ablam, dostum ile ellerimiz cam bölmenin ardından birleşiyor. “Ağlamak yok, inadına gülmeliyiz” diye içimden geçiriyorum. Camın ardından telefon olmadan birbirimizi duymamız mümkün değil. Telefonların açılmasını bekliyoruz. Telefonun ışığı yanınca başlıyoruz konuşmaya. Ön ce ne soracağımı bilmiyorum... “Nasılsın?” diyebiliyorum. “İyiyim” diyor gülümseyerek. Birkaç saniye öyle bakıyoruz birbirimize. Sonra başlıyoruz sohbete. “Sabahları genelde 07.00’de uyanıyorum. 08.00’de sayım başlıyor. 8 metrelik odamda mini bir buzdolabı, bir su ısıtıcısı var, televizyonum da var. Haber izleyerek güne başlıyorum” diyor. Kilo verdiğini gözlemliyorum ve soruyorum: “Evet 5 kiloya yakın verdim ama spor yapıyorum o yüzden. Her gün 22 adım uzunluğu ve 7 adım enindeki havalandırmada toplam iki saat yürüyorum.” Çimen kokusu... G22 koğuşta tek kaldığını anlatıyor: “Odamda küçük bir pencere var, alt kattayım. Gökyüzünü havalandırmaya çıktığımda görüyorum. En çok havalandırma sırasında uçak geçtiğinde bir tuhaf oluyorum. Bir de arada çimen, ot kokusu gelince dışarıyı özlediğimi anlıyorum... Her gün gazete okuyorum. Cumhuriyet mutlaka alıyorum, senin haberlerini okuyorum. Geçenlerde bir haberini okumuştum. Genç ve zinde kalmanın sırları diye. Orada su tüketimi çok önemli, günde ortalama 810 bardak su için demiştin. Buna uyuyorum, bol bol su içiyorum.” Güçlü çıkacağım En çok ikizlerini özlediğini anlatıyor. Konuşmamız sırasında sık sık onlardan bahsediyorum ve o an gözlerinin nasıl parladığına şahitlik ediyorum. “Buradan başım dik ve güçlü çıkacağım. Beni seven herkese çok selamlarımı iletiyorum” diyor. Bir de “Bugün tam 27 gün oldu. Çok daraldığım zaman ranzamın başına yazdığım ‘mücadele ettikçe güçleniyorsun’ sözüne bakıyorum ve daha da güçleniyorum.” Gençlere üzülüyorum Cezaevlerinde uyuşturucu nedeniyle çok sayıda çocukgencin olduğunu ve onlara üzüldüğünü söylüyor. “Bu illetle mücadele edilmeli. Bu çocuklara, gençlere çok üzülüyorum” diyor, günlerinin nasıl geçtiğini anlatmaya devam ediyor: “Her gün kitap okuyorum. Bir sürü kitap okudum. Cezaevi öykülerinden oluşan bir kitap yazıyorum. Şimdiye dek 8 hikâye oldu. Şu an Sabahattin Ali’nin kitabını okuyorum ve daha sonra Sabahattin Ali’ye mektuplar yazacağım.” Çıkınca yapacaklarımız hakkında da konuşuyoruz... Ve ardından aileden gelenlere telefonu veriyorum. Ara ara yine telefonu alıyor, aklıma gelenleri soruyor ve sohbet ediyoruz. “Muhalif sanatçıların ve kişilerin üzerindeki baskılar artarak devam ediyor. Mücadelemiz devam edecek” diyor Pınar. Tüm dostlara selamlarını iletiyor ve mektup beklediğini söylüyor. Konuşurken telefon birden kesiliyor. Anlıyorum ki görüşme bitti. Yine bir sessizlik... Birbirimize camın ardından selam veriyoruz, onu yeniden demir parmaklıkların ardına gönderiyoruz. Pınar’ın mavi gözleri camın arkasındaki bizlere hâlâ içten gülümsüyor. Sanki o gözler, “güzel günler göreceğiz” der gibi beni gazeteye uğurluyordu... Gerekçe fani ihraç baki Hakkında açılan tüm davalardan beraat eden, Mustafa Benli hâlâ memurluğa dönemedi ZEHRA ÖZDİLEK Mardin Vergi Dairesi’nde çalışırken 677 sayılı KHK ile ihraç edilen Mustafa Benli, ihracına sebep olan iki adli davadan da beraat etti. Kendisine verilen idari cezaların da mahkeme kararıyla bozulduğunu anlatan Benli, hâlâ memuriyete dönemedi. Benli, OHAL Komisyonu’na da başvuru yaptığını ancak umutlu olmadığını söylüyor. KESK’e bağlı Büro Emekçileri Sendikası Mardin Şube Başkanı olarak görev yaptığı sırada 10 Ekim patlamasını protesto ettiği için hakkında “terör örgütü propagandası yaptığı” ve “cumhurbaşkanına hakaret” ettiği gerekçesiyle iki adli, iki de idari dava açılan Mustafa Benli, dört davadan da beraat etti. Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesi Benli’nin eylem sırasında slogan atmadığını, elinde terör örgütünü temsil eden herhangi bir bayrak veya flamanın yer almadığını ve yeterli kanıtın olmadığını gerekçe göstererek beraat kararı verdi. “Cumhurbaşkanına hakaret” ettiği iddiasıyla yargılandığı Mardin 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Benli’nin ‘Katil Erdoğan’ sloganını attığı yönünde kanıt olmadığını belirterek beraat kararı verdi. Mardin Valiliği tarafından açılan idari davalar ise Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi tarafından “vali yardımcısının davacının disiplin amiri olmaması nedeniyle disiplin soruşturması başlatamayacağı ve disiplin cezası veremeyeceği”ni gerekçe gösterilerek düşürüldü. ‘Yargılanacaksınız’ İhraç edildikten sonra zeytinyağı satarak geçimini sağlayan Mustafa Benli, gazetemize konuştu. Benli, “Hangi gerekçe ile ihraç olduğumu bilmiyorum, sade ce tahmin ediyorum. Demokratik sendikal haklarımı kullandığımdan ve muhalif bir kamu emekçisi olduğumdan kaynaklı ihraç edildiğimi düşünüyorum. Memuriyetten ihracıma sebep olan adli davalardan beraat ettim. Şimdi de o davalarla ilgili açılan idari soruşturmalarda verilen cezalar yargı kararıyla kaldırılmaktadır. OHAL Komisyonu’ndan umudum yok. 24 Haziran’a umudumu bağladım. Eninde sonunda AKP gidecek, direnenler kazanacak. Bizler kalacağız. Bizi işimizden ekmeğimizden eden ihracımıza sebep olanlar yargılanacaksınız” dedi. İHD Genel Başkanı Türkdoğan, kaçırılan güvenlik görevlilerinin yakınlarıyla birlikte, Diyarbakır’da basın toplantısı düzenledi. İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, çeşitli tarihlerde PKK tarafından kaçırılan asker ve polislerin aileleriyle birlikte İHD Diyarbakır Şubesi’nde basın toplantısı düzenledi. Türkdoğan, asker ve polislerin 7 Haziran’da görüntülerinin yayınlandığını belirterek, bu haberde alıkonulan asker ve polislerin tümü, devletin/hükümetin kendileri için hiçbir şey yapmadığını, siyasi partilerin kendi durumlarını gündeme getirmediğini belirtip bir kez daha duyarlılık çağrısı yapmıştır. İHD olarak uzun yıllardan bu yana bu şekilde alıkonulan çok sayıda asker, polis ve sivilin teslim alınmasını gerçekleştirmiş ve aileleriyle buluşturmuş durumdayız. Ancak ilk defa üç yıla yaklaşan bir süredir alıkonulan asker ve polislerin teslimini gerçekleştiremedik. Bunun elbette sebepleri vardır. En önemli sebep devam eden silahlı çatışma ortamı ve savaştır. Dolayısıyla bir kez daha Kürt sorunun çözülebilmesi için, çatışmasızlık ortamına ihtiyaç bulunduğunu ve devam eden savaşın durdurulması gerektiğini belirtmek istiyoruz” diye konuştu. Siyasilere çağrı 24 Haziran seçimleri öncesi hükümete, siyasi partilere ve cumhurbaşkanı adaylarına çağrı yapan Türkdoğan şunları söyledi: “7 Haziran’da mesajları yayımlanan polis ve askerlerin sesine kulak verin. Onlar bu ülkenin vatandaşları ve güvenlik görevlileridir. Onların serbest bırakılması için gerekli her türlü girişimde bulunun ve onlar yokmuş davranmaktan vazgeçin. Özellikle siyasi parti liderlerine ve temsilcilerine sesleniyoruz. Alıkonulan asker ve polisleri gündeminize alacak mısınız? Ne zaman onlardan bahsedeceksiniz? İHD olarak alıkonulan asker ve polisleri her zaman teslim alabileceğimizi ve bu konuda her türlü girişimde bulunmaya devam edeceğimizi belirtmek isteriz.” İşte o isimler İHD verilerine göre PKK tarafından kaçırılan asker ve polislerin isimleri şöyle: l 24 Temmuz 2015’te DiyarbakırBingöl karayolunda kaçırılan polis memuru Vedat Kaya. l 28 Temmuz 2015’te DiyarbakırBingöl karayolunda kaçırılan polis memuru Sedat Yabalak. l 3 Ağustos 2015’te DiyarbakırLice karayolunda kaçırılan uzman çavuş Hüseyin Sarı ve er Sedat Sorgun ile er Süleyman Sungur. l 18 Eylül 2015’te Tunceli Erzincan karayolunda kaçırılan astsubay Semih Özbey. l 2 Ekim 2015’te TunceliPülümür karayolunda er Müslüm Altuntaş ve er Adil Kavaklı. l 12 Aralık 2015’te Şırnak merkezde kaçırılan uzman çavuşlar Sedat Vardar ve Ferdi Polat. l 21 Eylül 2016’da Hakkâri’de kaçırılan uzman çavuşlar Ümit Gıcır ve Mevlüt Kahveci. 3 yıldır gözümüz yollarda Kaçırılan polis memuru Vedat Kaya’nın annesi Emine Kaya, Kürtçe yaptığı konuşmada, çocuklarının bir an evvel serbest bırakılmasını istedi. Bugüne kadar bulundukları birçok girişimden sonuç elde edemediklerini söyleyen Emine Kaya, “Yarın bayram ama biz yaklaşık 3 yıldır bayramın ne olduğunu unuttuk. Oğlumun bir an evvel bırakılmasını istiyorum” dedi. Er Süleyman Sungur’un annesi Şirin Sungur ise, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP ve CHP liderlerine ricada bulunduğunu belirterek, “Çocuklarımızın bırakılması veya kurtarılması için girişimlerde bulunsunlar. 3 yıldır gözümüz yollarda ve çocuklarımızın gelmesini istiyoruz” diye konuştu. Ciğerimizi yakıyorsunuz PKK’nin kaçırdığı er Müslüm Altıntaş’ın annesi Songül Altıntaş da oğlunu devlete asker diye gönderdiğini ancak kaçırıldığını belirtti. Devletin kendilerine yokmuş gibi davrandığını kaydeden Altıntaş, “Devletimize sesleniyorum bu çocuklarımızı kurtarsınlar. Cumhurbaşkanı’na, Başbakana, bütün partilere sesleniyorum, kimin elinden ne geliyorsa yapsın” dedi PKK’ye de seslenen Altıntaş, “Ben de Kürtüm, yani bize bir iyilik mi yapıyorsunuz. Kürt hakkını savunuyoruz diyorsunuz ama benim ciğerimi yakıyorsunuz” diye tepki gösterdi. Astsubay Semih Özbey’in babası Güsel Özbey de yıldır büyük mücadele verdiklerini ifade ederek, çocuklarının kurtarılması için siyasilerden yardım beklediklerini söyledi. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle