18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 3 Mayıs 2018 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: İLKNUR FİLİZ Imar değil rant barışıMİMARLAR ODASI BAŞKANI MUHCU, ‘İMAR BARIŞININ’ İÇYÜZÜNÜ ANLATTI Bu açık bir imar affı. Kaçak, kural dışı yapılar sağlammış gibi kayıt altına alınacak ve iskân verilecek. Bu işin kamu yararıyla ilgisi yok. TOKİ’nin aracılık ettiği, koruduğu iktidar yanlısı büyük inşaat firmalarına yeni inşaat alanları için altyapı oluşturuluyor. Bodrum gibi sahiller ve Karadeniz yaylalarındaki kaçak yapılar, Sarraf’ın yalısı, silueti bozan gökdelenler bu sayede yasalaşacak. BAKAN ÖZHASEKİ: Vatandaş devletle helalleşiyor Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, erken seçim öncesi açıklanan ekonomi paketi içinde yer alan ve ‘imar barışı’ şeklinde nitelendirilen imar affı düzenlemesiyle ilgili açıklamalarda bulundu. “Vatandaş devletle helalleşiyor” diye savunduğu düzenlemeden 150 milyar lira gelir beklediklerini açıklayan Özhaseki, bu paranın kentsel dönüşümde kullanılmayı planladıklarını söyledi. Bakanlık binasında gazetecilere açıklamalarda bulunan Özhaseki, “imar barışı” düzenlemesiyle ruhsatsız ve kaçak yapıların kayıt altına alınacağını söyledi. Özhaseki, şöyle konuştu: “Belediye başkanlarının kanuna karşı yapmış oldukları ihale listeleri bitmiş oluyor. Sosyal faydası bunlar; vatandaş, devletle helalleşiyor. Ekonomik faydası; hazine arazisi, vatandaşa en uygun modelle hazine kazanmış oluyor. Vatandaşın evi ve iş yeri yasallaşıyor. Ekonomik olarak da kullanabiliyor. Bunun karşılığında kredi alıyor. İkinci fayda; konut üzerinden, iş yeri üzerinden vergiler alınabilecek. Toplamda bir gelir elde edeceğiz. Bu bedel, kentsel dönüşüm için kullanılacak. Buradan elde ettiğimiz geliri belediyelere 3 yıl ödemesiz, sıfır faizle kredi kullandıracağız.” Bir gazetecinin, “İstanbul’da Avcılar’da 5 kat olan yerde 8 kat çıkılmış, 3 kat ilave çıkılmış, dubleks veya fazladan katlar yapmış. Bunlarla yüzde 3 bedelle barışmış mı olunacak? Boğaziçi’ndeki durumda yasaya tabi olacak mı” sorusu üzerine Özhaseki, “Zaten devletin takdir ettiği bir ceza var, yüzde 3 diyoruz. Bağışlamıyoruz. Cezanın miktarı, az ya da çok dersiniz bir şey diyemem.” dedi. Burada sıkıntıda olan vatandaşın devletle ihtilaflı olanlar olduğuna dikkati çeken Özhaseki, bu kişilerin zaten yıkım ve para cezalarıyla karşı karşıya olduğunu, şimdi bu miktarı ödeyerek orada rahatça oturabilir hale geleceğini anlattı. İstisnası yok Bu işin bir istisnası olup olmayacağına ilişkin de Özhaseki, “Şu anda bir istisna maddesi koymadık. Bir çok şey var burada. Plan Bütçe Komisyonunda bunlar tartışılırken bir istisna maddesi, konur mu konmaz mı onu da kestiremiyorum” dedi. Boğaziçi’ndeki mevzuata aykırı yapıların hatırlatılması üzerine Özhaseki, burada ortaya çıkacak imara ve iskâna aykırılık sayısının bu çalışmanın 10 binde biri olacağını ifade etti. Özhaseki, “10 bin birinin işini çözerken, bir birimden dolayı bir şeyin feda edilmesi de asla doğru değildir. Orada da zaten değerinin çok üzerinde bir bedel alınarak verilecektir” diye konuştu. l Haber Merkezi AKP iktidarının seçim öncesi “imar barışı” olarak duyurduğu düzenleme Türkiye genelinde mülkiyet ve imar so runu olan, ruhsatsız binaların yanı sıra ruhsatlı fakat imar mevzuatına aykırı olarak ek lentiler yapılmış yapıları da kapsıyor. Başbakan Bina li Yıldırım bu düzenleme nin “imar af fı” değil “imar barışı” oldu ğunu savunsa da mimarlar bu HAZAL OCAK nun üstü kapalı bir “imar affı” olduğu görüşünde. Mimar lar Odası Başkanı Eyüp Muhcu’ya çıka rılması planlanan yeni düzenlemeyi ko nuştuk. Muhcu, düzenlemeyi Türkiye genelinde düşünmek gerektiğini belir terek “Rıza Sarraf’ın kaçak yalısından Kapadokya’daki otellere kadar bir çok kaçak bina yasallaşır” diyor. Muhcu’nun tartışma yaratan dü zenlemeye ilişkin sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle: n Bu düzenleme yurttaşı nasıl etkiler? 1984 yılında Turgut Özal zamanında imar affı gündeme getirilmişti. İmar affının ken te, çevreye ve yaşam değerleri ne yaptığı olumsuz etkilerin so nuçları görüldü. Bundan dolayı kamuoyunda imar aflarına karşı bir tavır oluştu. Vaat edilenlerin hiç biri olmadı. Örneğin imar affı çıkarı lırken bundan sonra kaçak yapılaşma ya asla izin verilmeyeceği söylendi. Her seferinde imar afları sonrasında kaçak yapılar oldu. Bu süreç daha da hızlan dı. Vatandaşlar arasında eşitsizlik ve adaletsizlik oluştu. Yasaya say gılı vatandaşlar cezalandırıldı, yasaları çiğneyen kesim ödül lendirildi. İmar afları bir son raki imar affının nedeni oldu. Kaçak yapılaşma hiçbir za man önlenemedi. Bütün kent ler, yaşam değerleri, akarsu lar ve kıyı alanları, mutlak ya pı yasağının olduğu bölgeler kaçak yapılarla doldu ve yaşan maz hale geldi. ‘Açık bir imar affı’ n Bu düzenlemeyle gelen kaynağın deprem dönüşümüne kullanılacağı söyleniyor. İstanbul’daki kentsel dönüşümü bu düzenleme nasıl etkiler? Bu açık bir imar affıdır. Üstü kapalı bir şekilde imar barışı adı altında gündeme getirilmektedir. Deprem de bir bahane olarak öne sürülmektedir. Sağlam yapıların oluşturulması söz konusu değildir. Söz konusu imar affıyla birlikte kaçak, kural dışı yapılan ve kamu denetim olmadan üretilen yapılar sanki sağlammış gibi kayıt altına alınacak ve iskân verilecek. Son dönemde yapılan yüksek yapılar ve TOKİ’nin aracılık ettiği pek çok yapı kamu denetimi olmadan gerçekleştiriliyor. Bu yapılarla ilgili kural dışı eklemeler ve ilave katlar söz konusu. Bunların deprem açısından güvenli olduğunu iddia etmek mümkün değil. Yurttaşların mağduriyetinin giderileceği de doğru değil. Çünkü söz konusu işlemin kamu yararıyla bir ilgisi yok. Söz konusu imar affıyla kamu arazilerinin işgalinin yoğunlaşması, yeni ilave ve kaçak yapılaşmaların yapılması söz konusu. Seçim sürecinde kaçak uygulamaların hızlanacağını tahmin ediyoruz. Asıl amaç seçim sürecinde vatandaşların oylarını toplamak. Ekonomik krizi bir ölçüde rahatlatmak için vatandaşlardan para toplamayı hedefliyorlar. Son 16 yıldır iktidar tarafından korunan kimi inşaat firmaları ve kimi sermaye grupları aracılığıyla kural dışı ve yasalara aykırı yapılaşma gerçekleştirilmiştir. Bütün bu yapıların yasalaştırılması esas ve gizlenen amaçlardan biridir. Bir diğer amaç ise TOKİ’nin aracılık ettiği, koruduğu iktidar yanlısı BODRUM KIYILARI BETONARME UZUNGÖL İSTANBUL’UN YENİ SİLÜETİ büyük inşaat firmalarına yeni inşaat alanlarının oluşturulması için altyapı oluşturmaktır. Doğa bedel ödeyecek n Nedir bunlar? Doğal ve arkeolojik sit alanları üzerinde oteller, AVM’ler, rezidanslar ve birtakım ticari tesisler yapıldı. Bodrum yarımadası üzerindeki 5 yıldızlı ve 7 yıldızlı oteller dikkat çekmektedir. Bu otellerin birçoğu hükümet ve bakanlık tarafından korunarak, bütün hukuk kuralları yok sayılarak gerçekleştirildi. Kıyı bölgelerindeki turizm tesislerinin çoğu aynı nitelikte. 1. Grup Arkeolojik Sit alanı olan Kapadokya’daki lüks oteller ve ticari yapıları yine aynı anlayış çevçevesinde gerçekleştirildi. Doğu Karadeniz’in eşsiz güzelliğe sahip yaylaları, Uzungöl ve Ayder gibi aynı şe kilde betonlaştırıldı. Mağdur, yoksul, dar gelirli yurttaşların sorunlarının gidereceği söylemiyle manipüle edilen bu yasayla asıl olarak iktidarın yarattığı sermaye grupları ve müteahhit firmalarının çıkarları korunacak. Bedelini de doğa, tarih ve kültür değerleri ödeyecek. n Müteahhitler nasıl etkilenir? Bu yasa düzenlemesiyle birlikte tıkanan ve kriz halinde olan inşaat sektörünün önünün açılması nın hedeflendiği biliniyor. Bu amaçla özellikle TOKİ’ye iş yapan iktidar yanlısı müteahhitlere, imar parselleri üretilmesi hedeflenmektedir. Bu müteahhit firmaları ada ya da mahalle bazında iktidarın desteğiyle kentsel dönü şüm projelerini gerçekleştirmek için birtakım girişimlerde bulunulmuş ve yatırımlar da söz konusu olmuştur. Bu yatırımlarda hukuksuzlukların, yasaya aykırılıkların imar affı yasasıyla aşılması için birtakım düzenlemeler söz konusu. Bu mütehait firmalarının göz koyduğu mahallelerdeki mülkiyet sorunlarının çözülmesinin, mahallelere daha hızlı bir şekilde el konulmasının yolu açılmaktadır. İstanbul’da Okmeydanı ve Küçük Armutlu gibi rant değeri yükselen yerlerin iktidarın hedefin de olduğunu biliyoruz. Kentsel dönüşüm uygulamalarının başarısızlığı ortadadır. Fikirtepe örneği var. Ciddi sorunlar var n İstanbul Boğazı’nın tarihi siluetini olumsuz etkileyen yapı lar bu düzenlemeden nasıl etkilenir? SİT alanları, arkeolojik alanlar, kıyılar, boğazlar, tarım arazileri gibi kısmen ya da tamamen yapı yasağı olan yerlerde, ya kaçak ya da ayrıcalıklı yapı haklarıyla yapılar türedi. Bu alanlara yapılan AVM, rezidans, otel, ticaret komplekslerinin ciddi sorunları var. Söz konusu yapılara karşı davalar açıldı, planları iptal edildi ve yapılar tamamen kaçak hale geldi. Meslek örgütlerinin yatırım kararlarına karşı açtığı davalara planları iptal edilen ve kaçak haline gelmiş yapılar bundan yararlanacak. Hukuk davalarının kadük hale gelmesi ve yargı devre dışı bırakılmış olmasına neden olacak. Bu kapsamında 1453 Konutları’nın planları 8 kere odanın açtığı dava sonucu iptal edildi. Çıkarılacak imar affından bunların da yararlanması söz konusu. Boğaziçi’ndeki başta Sarraf’ın kaçak katlı yalısı gibi birçok yapının yasallaştırılması söz konusu. Mehmet Cengiz’in Boğaz’a bakan ve şüpheli bir yangınla kül olan tarihi köşkünün de bu affın içine eklenmesi amaçlanıyor olabilir. Akatöy sahilindeki yüksek yoğunluklu yapılaşmaların, İstanbul’un tarihi siluetini bozan 16.9 ve benzeri gökdelenlerin de bu süreçten yararlandırılnması amaçlanmaktadır. Kaçak artacak Eyüp Muhcu n Eklemek istediğiniz bir şey var mı? İmar affına başvuru süresi yıl sonuna kadar devam edecek. 24 Haziran ve 2019’da yapılması öngörülen yerel seçimler sürecinde Türkiye’nin kaçak yapılarla doldurulacağı anlaşılmakta. 31 Aralık 2018 tarihine kadar başvuru süresi konmuş. Bu başvuru süresinde kaçak yapıların artacağı ortada. Kamu yönetimlerinin önlem alması ve yurttaşların duyarlılıklarının göstermesine ihtiyaç var. İmar affıyla vatandaşlar mağduriyetlerinin giderileceği iddiası yanlıştır. Kayıt altına alınan kaçak yapılara her ne kadar elektrik su ve benzeri kamu hizmetlerinin verilmesi söz konusu olsa da nihai olarak hukuka aykırı olan bu yapıların yasallaştırılması söz konusu değildir. Hiçbir yasa diğer imarla ilgili yurttaş, çevre haklarıyla ilgili diğer yasaları geçersiz kılmaz. Çıkarılacak imar affıyla birlikte koruma yasası, orman ve tarımla ilgili yasalar ve kıyı kanunu ve benzeri yasal düzenlemelerin geçersiz olması mümkün değildir. haber 9 Piyesin son sahnesi Dün trajik ve bir o kadar da tuhaf bir haber vardı. Ankara’da bir evde kayınpeder, evdeki köpeğe sinirlenmiş. Köpek havlıyormuş. Köpeğe öfkelenince geliniyle tartışmış. Tartışınca gelinini bıçaklamış. Sonra da sinirini alamayıp aynı bıçakla kendini yaralamış. Haberi okuyunca iki şey düşündüm. Birincisi, evdeki köpeğe ne olduğunu merak ettim. Deliren kayınpeder onu da mı bıçaklamıştı yoksa hayvancağız insanların bu şiddet ritüelini salondaki bir kanepenin altından titreyerek mi izlemişti? İkincisi, bir biçimde bu dramatik sahnenin Türkiye siyaseti için ideal bir metafor olduğunu düşündüm. Memleketin hali, kötü bir dramdan tam bir trajediye dönüştü. Shakespeare’in bazı piyeslerinde, birinci ve ikinci perdede olaylar karman çorman hale gelir ve son sahnede ana karakterler ya birbirini öldürür ya da bir bir intihar eder. Bizdeki durum da bu. İktidar da, muhalefet de, toplu bir intihar seansının eşiğinde. Bu güzelim memleketi elbirliğiyle dünyadan koparıp, içini oyup, zehirli böcekler salıp, ruhunu paralayıp, şimdi de saçma bir yarışa soktular. İktidar intihar ediyor, çünkü son 15 yılda Türkiye’de değişim ve kalkınma isteyen seçmenin büyük teveccühünü almışken, bilinçli ve kararlı bir biçimde demokrasiden çıkma yoluna gitti. Bu, Türkiye’de İslamcı ideoloji açısından sonun başlangıcı. İktidar partisi kutuplaşmaya oynadı, demokrasi ve hukuku rafa kaldırdı. Devlete sahip olacağım derken o devleti ayakta tutan kurumları bir bir çökertti. Türkiye gibi çoğulcu ve çağdaş bir ülkede, bu siyasi intihardır. Kurumları olmayan ve demokrasiyi rafa kaldırmış bir ülke, freni patlamış bir kamyon gibidir. Haliyle memleketin 5 ya da 10 yıl öncesine kıyasla daha ağır bir tabloyla karşı karşıya olduğu ortada. Siz bir de ona önümüzdeki dönem gelmesi beklenen ekonomik krizin faturasını ekleyin... İkinci büyük hata, bir o kadar ‘yıkıcı’. Son iki yılda AKP+MHP bloku, Türkiye’yi ‘SünniTürk’ devleti olarak yeniden tanımladı. Bu, nüfusunun neredeyse beşte biri Kürt olan bir ülke için akıllara ziyan bir durum. Devletleri güçlü yapan, tarihte imparatorlukları ayakta tutan, çoğulculuktur. Kürt seçmeni dışlayan, Kürtlerin yarıdan fazlasının oy verdiği siyasi parti olan HDP’yi sistem dışına iten mevcut politikaların ne ahlaki ne de akıl kârı olduğunu düşünüyorum. Amaç Türkiye’yi “Irak’laştıma” operasyonuysa, aynen böyle yapın. Yok, değil de gerçekten Türkiye’nin bekasını, geleceğini düşünüyorsanız, bu ülkede yaşayan Kürtlerin aidiyet hissini sağlamlaştırır, Meclis’teki temsil yolunu açarsınız. Ezcümle iktidar, sayıları milyonlarla ifade edilen Kürt seçmene Meclis yolunu kapalı tutarak, Türkiye’nin bütünlüğüne ve birliğine zarar vermektedir. Adalet ve Kalkınma Partisi bu seçimi MHP’nin desteğiyle kazansa dahi, Baskın Oran’ın deyimiyle “büyü bozuldu”. Artık AKP’nin siyasetteki egemenliğinin son dönemecine girdiğimizi görmek zor değil. Ancak karşısında, ayağına gelen topu gole çeviremeyen bir muhalefet var. Trajedinin ikinci karakteri de muhalefet. Geçen hafta CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun oyun kurucu olarak muhalefet blokunun önünü açtığını, CHP seçmeni ötesinde bir sosyolojiye ulaşmak ve ‘kazanmak’ için kapalı kapılar ardında önemli hamleler yaptığını yazmıştım. Bu görüşüm, değişmedi. CHP liderinin önayak olmasıyla İyi Parti ve Saadet’le kurduğu seçim ittifakı da önemlidir. Ancak Kılıçdaroğlu tüm çabalarına rağmen İyi Parti’yi ortak adaya ya da HDP’yi de ortak demokrasi blokuna almaya ikna edemedi. Haliyle yukarıda iktidar için yaptığım eleştiriyi, muhalefet bloku için de yapıyorum. Kürtleri dışlamak, hem bu ülkenin birliğine ihanettir hem de akıl kârı değildir. Oluşan tablo, bu seçimlerin Türkiye’yi çok iyi bir yerlere taşımayacağını gösteriyor. Ülkeler demokrasiden sapınca, fetret dönemleri başlar. Hele de böyle bir coğrafyada hata üstüne hata yapıldığını düşünürseniz, işimiz çok zor. İktidar kazansa dahi, ağır bir ekonomik kriz ve en az yüzde 45’lik bir muhalif kitleyle karşı karşıya kalacak ve zorlanacak. Muhalefet kazansa dahi, aynı riskleri barındıran bir Türkiye devralacak. Peki ya bizler? Bizim bu trajedideki rolümüz, herkes birbirini bıçaklarken kanepenin altına gizlenip olayın durulmasını beklemek. Onlar memleketi paralarken biz kuytu bir yerlerden izleyeceğiz. Kendimizi korumaya çalışacağız. Her şey durulduğunda da köşemizden çıkıp kırılan parçaları toplama, bu ülkeyi ayağa kaldırma işi, yine bizlere düşecek... C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle