25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 3 Mayıs 2018 2 dizi EDİTÖR: SİBEL BAHÇETEPE TASARIM: İLKNUR FİLİZ sibelbahcetepe@gmail.com Her 100 yoğun bakım Yoğun bakımda yatağından 35’i uygun kullanılmıyor. Bu nedenle hastalar, yer kırmızı alarm bulmaktasorunyaşıyor İktidarın Sağlıkta Dönüşüm Programı, özellikle kamu hastanelerindeki satan Uyar, “Bu oran gelişmiş ülkeler ile kıyaslandığında yeterli bir sayıdır” diyor. sorunların kangrenleşmesine neden oldu. Hayati önem taşı İdari baskılar yan yoğun bakım yatağı bul “Yoğun bakım yatakla ma sorunu, hasta yakınlarını rı akılcı kullanılmalı” diyen canından bezdiriyor. Yoğun bakımların akılcı kullanılmaması ve bu servislere yatırılması gerekmeyen hastalarla doldurulması nedeniyle gerçek yoğun bakım hastalarının yer bulamadığı belirtiliyor. Bu süre içinde ne yapacağını bilmeyen ve endişe içinde yoğun bakım yatağı arayan hasta yakınları, perişan. Türk Yoğun Bakım Derneği (TYBD) Başkanı Prof. Dr. Mehmet Uyar, aslında yoğun bakım yatak sayısının yeterli olduğunu ancak yoğun bakımların akılcı şekilde kullanılamaması nedeniyle sorunlar yaşandığını belirterek “Yani yoğun bakım tedavisinden fayda gör Uyar, şöyle devam ediyor: “Yani yoğun bakım tedavi sinden fayda görmeyecek bazı hastaların yatırılması, tedavisi tamamlanan bazı hastaların da taburcu edilememesi yatak sıkıntısının temel nedenleridir. Bu duruma yol açan çeşitli sebepler mevcuttur. Bunlar arasında yoğun bakımlara kabul ve taburcu sırasında belirli kuralların bulunmaması, yoğun bakım hekimleri üzerinde hasta yatışı açısından çeşitli sosyal ve idari baskılar olması, acil ser vislerden ve 112 acil çağrı sisteminden yoğun bakıma yatışı uygun olmayan hastaların yönlendirilmesi gibi nedenleri saya meyecek bazı has biliriz. Özellikle acil taların yatırılması, servislerden yoğun tedavisi tamamla bakımlara yönelik çok nan bazı hastaların Prof. Mehmet Uyar büyük bir talep mev da taburcu edilememesi yatak cuttur, kalabalık olan acil ser sıkıntısının temel nedenleri vislerin boşaltılması kaygısıy dir” yorumunu yapıyor. la hastalar hemen yoğun ba Evde bakım artmalı Sağlık Bakanlığı verileri kımlara yönlendirilmektedir.” Fatura hastaya ne göre, ülkemizde yaklaşık Yoğun bakım yataklarının 22 bin erişkin, 12 bin yeni uygunsuz kullanımı halin doğan ve bin 500 çocuk yo de faturanın hastaya kesildi ğun bakım yatağı olmak üze ğini söyleyen Uyar, “Uygun re 35 bin 500 civarında yoğun bakım yatağı bulunuyor. Yoğun bakım yataklarının yüzde 43’ü özel hastanelerdeyken yüzde 40’ı devlet hastanelerinde, yüzde 17’si ise üniversite hastanelerinde bulunuyor. Masrafı çok olan hastalar, devlet ve üniversite hastanelerinde aşırı yığılma sorunu yaşıyor. Her 100 yoğun bakım yatağından 35’i ise uygun kullanılmıyor. Bu yataklardaki hastaların yüzde 20’si kendilerine uygun olmayan yoğun bakım seviyesinde tu suz kullanıma ilişkin yaptırım yalnızca ilgili hastanın faturasında geri ödemede kesinti yapılması yoluyla gerçekleştirilmektedir. Halkımızın yoğun bakım hekimlerine güvenmesi çok önemlidir. Yoğun bakıma yatacak olan hastanın yatışına ve çıkışına o ünitenin hekimi karar vermelidir. Hasta yakınları tedavi sürecinde hekim ve sağlık personeli üzerinde baskı oluşturucu davranışlardan kaçınmalıdır” diyor. tuluyor. Uyar, bunun neden lerini, şöyle sıralıyor: “Hastalığı yoğun bakım te davisinden fayda görmeyecek kadar ilerlemiş olan ya da artık hastalığının son dönemin Bakan ne demişti? de bulunan hastaların yoğun bakımlarda yatırılmasıdır. Örneğin kanserin vücudun çeşitli organlarına ve bölgelerine yayılmış olan son dönem kanser hastaları, beyninde veya sinir sisteminde kalıcı hasar bulunan, tedavi ile düzelmesi mümkün olmayan has Sağlık Bakanı Ahmet Demircan geçen aylarda İstanbul’da katıldığı bir programda “Yoğun bakım yatağı ihtiyacı aslında Türkiye’nin ihtiyaç duyacağını hesapladığımız yatak kapasitesine ulaşmış durumdayız. Ama yoğun talar gibi... Bu hastaların te bakım yataklarımızı biraz davileri palyatif (hastanın acı verimli kullanmıyoruz nok çekmesinin giderilmesi ve ya tasında konu bizim önü şam kalitesinin artırılmasına müze geliyor, o da nedir; odaklı bir bakım şekli) bakım yoğun bakım yatağında ünitelerinde veya evde sağlık sistemi içerisinde sürdürülmelidir. Bunun sağlanamaması nedeniyle sistem kendi içinde bir kısır döngü yaratmakta, hastaların bir kısmı kendi düzeyine uygun yoğun bakımlarda yer bulamamaktadır.” Ülkemizde her 10 bin kişiye 2.25 civarında yoğun bakım yatağı düştüğünü anım ihtiyaçtan fazla hasta tutulursa, ihtiyacı olan hasta için orası dolu görünüyor. Burada hastaların uygun zamanda normal odaya alınmalarının sağlanması gerekiyor. Ama biz yine de ihtiyaçları tekrar gözden geçiriyoruz. İhtiyaç olan yerlerde yoğun bakım yatak sayısını da arttıracağız” demişti. ‘Hasta yakınları sürece dahil Olmamalı’ Prof. Mehmet Uyar, yoğun bakıma yatış, tedavinin tamamlanması, taburculuk veya ra yol açmaktadır. Hasta yatışı sadece hekimler arası haberleşme ve görüş alış verişi üzerinden başka bir üniteye transfer edilme gibi kararları yürütülmelidir. Bu konuda kamu ve özel arasında yalnızca yoğun bakım hekiminin vermesi gerek fark olmamalıdır. Yoğun bakım organizasyonu tiğini belirterek, yoğun bakım yatağı bulunması nu tamamlamış özel hastanelerin hasta yatışın sırasındaki işleyişi şöyle anlatıyor: dan kaçınmaları pek görülen bir durum değildir, “Normal şartlarda yatak bulunması, yataklı ser yoğun bakım tedavi hizmetleri özel hastaneler vislerden ve acil servislerden konsültasyon sis için önemli bir gelir kaynağıdır. Bu nedenle, ka temi üzerinden ve 112 acil çağrı sisteminden ge mu hastaneleri ile kıyaslandığında, özel hastane len talepler üzerinden yapılmaktadır. Hasta ya ler özellikle son 10 yılda yoğun bakım yatak sayı kınlarının bu sürece dahil olması ciddi sıkıntıla larını çok yüksek oranda arttırmışlardır.” Hastaları bekleyen tehlike: Sepsis Bu yıl 40. yılını kutlayan TYBD’nin geçen günlerde düzenlenen Ulusal Yoğun Bakım Kongresi’nde konuşan TYBD 2. Başkanı Prof. Dr. Necmettin Ünal, yaşlı nüfustaki artışın, yoğun bakım ihtiyaçlarını da artırdığını vurguluyor. Yoğun bakım kliniklerinde görülen bir diğer önemli sorunun da sepsis olduğunu söyleyen Ünal, sepsisin dünyada her yıl 20 milyon insanı etkilediğini ve 6 milyon kişinin de ölümüne yol açtığını anlatıyor. Hastanede ve yoğun bakımda uzun süre yatmanın sepsis nedenleri arasında bulunduğu kaydeden Ünal, gereksiz antibiyotik kullanımı, sağlık çalışanları başta olmak üzere toplumda el hijyenine gereken özenin gösterilmemesi, ellerin sık sık yıkanmaması ve aşılamanın yetersiz oluşu da sepsise zemin hazırladığını kaydediyor. ‘Etkin kullanılmıyor’ Avrupa Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. Jozef Kesecioğlu ise 100 bin kişiye düşen yoğun bakım yatak sayısının Almanya’da 29, Portekiz’de Antalya’da düzenlenen “Ulusal Yoğun Bakım Kongresi”nde ülkemizdeki yoğun bakım yatak sorunu ve akılcı kullanımı gündeme gelmişti 3 ile 5 arasında olduğunu anımsatarak “Avrupa ve Türkiye’deki yoğun bakımlar arasında kalite ve bakım açısından fark yok ama Türkiye’nin yoğun bakım üniteleri etkin kullanılmıyor. Örneğin; terminal dönemdeki hasta (tedavi umudu kalmayan ve son aşamada olan) yoğun bakıma alınmaz. O hastaya yardım edilir ve palyatif bakım verilir. Tedavi şansı olmayan hastanın kalan günlerini rahat ve huzurlu geçirebilmesi için palyatif bakım yapmak ve destek vermek atılacak en önemli adımdır” dedi. Dr. Zafer Çukurova ise “Türkiye’de 4 bin civarında pal yatif yatak var ve bunun 10 binin üzerine çıkması gerekiyor” diyor. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden Doç. Dr. Tuğhan Utku ise tedavi tamamlandığı halde bazı hastaların yoğun bakımdan çıkarılmadığına, bunun da sorunun diğer önemli nedeni olduğunu vurguluyor. Ülkemizde organ bekleme listesinde 30 bin kişi bulunduğunu da anımsatan Utku, tüm hastanelerde 1 yılda 2 bin beyin ölümü tespit edildiğini ancak 2 bin beyin ölümünden yalnızca 500 tanesi organ bağışına dönüştüğünü ve yetersizliğe de dikkat çekiyor. ‘Palyatif bakım artmalı’ Prof. Mehmet Uyar, yoğun bakımların etkin kullanılması için yapılması gerekenleri şöyle özetliyor: n Akılcı yoğun bakım kullanımı ilk öncelik olmalıdır. n Yoğun bakımlara tedaviden fayda görmesi beklenen hastalar yatırılmalıdır. n Yoğun bakımların branş yoğun bakımları şeklinde yapılanmaları işgücünde ve altyapıda kaynak israfına neden olmaktadır. Yoğun bakımlar ağır lıklı olarak genel yoğun bakım şeklinde düzenlenmeli ve işletilmelidir. n Yoğun bakım hekimleri yoğun bakımda tam gün çalışmalıdır. n Yoğun bakım tedavileri tamamlanan ve uzun süreli bakım gerektiren hastalar ya da terminal dönemdeki hastalar için palyatif bakım yatak sayıları arttırılmalıdır. n Evde sağlık hizmetleri geliştirilmeli ve bu hizmeti al ması gereken hastaları için aile eğitimleri dahil yeniden organizasyon yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. n Yoğun bakım yataklarının akılcı kullanımının sağlanamaması öncelikle hasta sağlığı üzerinde olumsuz etkilere yol açmakta ve ekonomimiz üzerinde boyutu bilinemeyen bir yük oluşturmaktadır. SÜRECEK YSK artık çok ayıp ediyor! Çok Partili Rejim’in ilk darbesi pek çok kişinin sandığı gibi bir askeri darbe değil, bir sivil darbedir: Demokrasiye karşı ilk darbe Menderes’in 1827 Nisan 1960, “Tahkikat Encümeni” Darbesidir. 18 Nisan’da “Basının ve muhalefetin rejim aleyhtarı faaliyetlerini incelemek” üzere, Tahkikat Encümeni kurulmuş, 27 Nisan’da bu Encümen’in görev ve yetkileri belirlenmiştir. Bu yetkiler, hem sivil, hem askeri yargılama usullerini, hem savcı, hem yargıç görevlerini ve üstelik de kararların temyiz edilemeyeceğini öngörmektedir. Anayasa’nın bağımsız yargıya tanıdığı bütün bu yetkilerin, Meclis’teki 15 milletvekilinden kurulan bir “Encümene” devredilmesi, açık bir anayasa darbesidir. Bu darbe Türkiye’yi bir dizi askeri ve sivil darbeler sarmalına sokmuş ve bu sarmal, özellikle askeri darbelerle, Demokratik Rejim’in altını oyarak günümüze kadar gelmiştir. HHH Erdoğan / AKP iktidarı, kendi sivil darbe sürecini, Anayasa Mahkemesi ve Yüksek Seçim Kurulu aracılığıyla uygulamaya koymuş ve koymaktadır. Akla, mantığa, evrensel hukuka ve elbette yürürlükteki Anayasa’ya karşı ilk darbe, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlıktan istifa etmeden 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmasına ve sonrasına, Yüksek Seçim Kurulu’nun izin vermesiyle yaşanmıştır. Demokratik Rejime ikinci darbe, yine YSK tarafından, “tarafsızlık” yemini etmiş olan Cumhurbaşkanı’nın, bütün genel ve yerel seçimlerde, açıkça iktidar partisi AKP lehine propaganda yapmasına ses çıkartılmamasıyla vurulmuştur. Demokratik Rejime üçüncü darbe, Erdoğan/AKP iktidarının “Allah’ın Lütfu” diye nitelediği 15 Temmuz 2016 kalkışmasından 5 gün sonra, 20 Temmuz 2016’da ilan edilen Olağanüstü Hal uygulamaları çerçevesinde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerin anayasal denetim dışında bırakılmasıyla, Anayasa Mahkemesi tarafından vurulmuştur. Rejime dördüncü ve asıl darbe, YSK ve AYM tarafından birlikte, 16 Nisan 2017 Anayasa Halkoylaması ile vurulmuştur. Bu Halkoylamasının hem Demokratik Rejim’e aykırı maddeler içermesi, hem Olağanüstü Hal koşullarında çıkarılan KHK’larla, eşitsiz ve adaletsiz koşullar altında yapılması, hem tarafsız Cumhurbaşkanı’nın taraf olarak propagandaya katılması, hem de oylama yapılırken, mühürsüz oyların ve zarfların kanunun açık hükümlerine karşı olarak sayıma dahil edilmesi, yürürlükteki yasalara ve Anayasa’nın hem ruhuna hem lafzına aykırı bir tutumu vurgular. HHH Şimdi önümüzde Türkiye’nin bir kader seçimi var: Bu seçimde ya Demokratik Rejime karşı yapılan bu sivil darbeler tsunamisi savuşturulacak ya da Demokrasiyi rafa kaldıran Tek Adam Yönetimine boyun eğilecektir. Erdoğan / AKP iktidarının, Anayasa’nın eşitlik ve adalet ilkelerine açıkça aykırı olan bir “Partiler arası ittifak” kararıyla mevcut yasadaki yüzde 10 barajını yok etmesi, kabul edilen yeni seçim yasasındaki garipliklerden, seçimlerdeki şeffaflığı ve adaleti zedeleyen hükümlerden sadece biridir. Şimdi YSK, yayımladığı bir kararla bütün adayların uyacakları yasakları belirtiyor ve Alican Uludağ’ın haberine göre: Kendisi de cumhurbaşkanı adayı olarak bu seçimlere katılacak olan ERDOĞAN’I YASAKLARIN DIŞINDA TUTUYOR! Böylece Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerini daha baştan, bir kez daha şaibe altına sokuyor! DİREN ANAYASA... YAŞASIN DEMOKRASİ! Sabaha karşı gelen müjdeli haber Antalya’da yaşayan kronik böbrek hastası Erol Çoban (49), saat 04.00’te, uygun böbrek bulunduğu habe ri verilmek üzere cep te lefonundan arandı. Numara rehberinde kayıtlı Erol Çoban olmadığı için telefonunu açmayan Çoban, da ha sonra jandarma tarafından arandı. Nakil için hastaneden arandığını öğrenen Çoban, Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Organ Nak li Merkezi’nde beyin ölümü gerçekleşen kişi den alınan böbrekle sağlığına kavuştu. Çoban “O saatte dolandırıcıların ya da kötü niyetli ki şilerin arayabileceğini düşündüm. Ardından arayan jandarma, hastaneden aradıklarını, gelen telefona bakmamı söyledi. Yeniden ça lan telefonu heyecanla açtım, hemen hasta neye gittim. Tetkiklerin ardından tam uyumlu böbreği naklettiler” dedi. l ANTALYA/DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle