23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 23 Mayıs 2018 haber 8 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Kilit isim yakalandı Listelere değil demokrasiye oy vereceğiz… Dün poyraz epey şiddetliydi. Araba vapuru iskeleye zor yanaştı; küçük tekneler barınaktan çıkmadılar; sandalda olta sallamaya niyetliler kahvede adaçayı höpürdetip okeye dönmeyi yeğlediler… Dün poyraz epey şiddetliydi. Hatta bazı siyasal partilerde fırtına şiddetine bile ulaştı. Aslında siyasal fırtına pazar akşamı siyasi partilerin milletvekili aday listeleri sızmaya başladığında patladı; pazartesi gün boyu ve gece hem de gitgide şiddetlenerek sürdü gitti. Balıkçıların fırtınası her zamanki gibi denizde esti. Siyasal fırtına ise parti merkezlerinde kapalı kapılar ardında ama asıl internet medyasında göz önünde esti. HHH Listeleri beğenmeyenler, listelerdeki sıralamayı beğenmeyenler, listelerde yer alan kimilerini beğenmeyenler, listelerde kimilerinin yer almamasını beğenmeyenler yağıp gürlediler. Sırf eğlence olsun diye hızlı bir tarama yapıp notlar aldım. Facebook’undan Twitter’ına, blog sayfalarından adını ilk kez duyduğum haber (haber?) sitelerine kadar internette “atış serbest” deyip klavyeye yumulanlara göz attım. Kimileri CHP listesini didikliyorlardı. “Faşist İttihat Terakki geleneğine döndü” diyenlerle biraz daha insaflı davranıp “Sağa kayıp sağdan oy alacağını sanan aymazlar”la yetinenler yarışıyordu. Kim ağır bastı çıkaramadım. Ama anladığım zaten CHP’ye oy vermeye niyeti olmayanlar sanırım içlerini serinletmek içinCHP’ye yükleniyorlardı. (Benim ise Barış Yarkadaş, Musa Çam ve Eren Erdem arkadaşlarımın liste dışında kalmasına, Mahmut Tanal arkadaşımın kazanma şansı kuşkulu bir sıraya yerleştirilmesine bakıp canım sıkıldı. Sezgin Tanrıkulu’nun seçilecek bir sırada yer almasına, hele Enis Berberoğlu arkadaşımın ilk sıraya yerleşmesine sevindim. Ancak listeler, listelerdeki sıralamalar vereceğim tek oyu hiç ama hiç etkilemedi). HHH Klavye silahşörlerinin yazıp çizdiklerinden HDP de nasibini en az CHP kadar aldı. “Kürt milliyetçiliği ağır bastı”dan başlayıp, “Listeler Kandil’den geldi, sonuç da bu oldu” bilgiçliğine savrulanlar da vardı, “Kerameti kendinden menkul, üye sayısı bir elin parmaklarından ibaret solcu partiler listede baş köşelere yerleşti” deyip “HDP kendini inkâr etti”ye varanlar da. Selahattin Demirtaş’ın seçim bildirgesi niyetine kaleme aldığı metni “Marksist, Leninist” eleştiri kılıfı altında yerden yere vuran jiletten keskin solculardan “Ama tek satırla bile PKK’yi eleştirmiyor, terörü lanetlemiyor” diyen iflah olmaz Türk milliyetçilerine kadar bir kesim de aslında HDP’ye oy vermeyecekleri, ya boykot edecekleri ya da Vatan Partisi yanında saf tutacakları halde HDP’ye vur abalıya misali yükleniyorlardı. (Benim ise HDP listelerinde kiminin adını duyduğum, kiminin adını da duymadığım adaylara bakarak söz söylemeye, cümle kurmaya niyetim yok. Sadece “Ahmet Şık denen başımın püsküllü belasından galiba bu yolla ve beş yıllığına  kurtulacağım” diye içimi gizli bir sevinç kapladı, o kadar. Onun ötesinde HDP’nin listeleri de, listelerdeki sıralamalar da vereceğim tek oyu hiç ama hiç etkilemedi). HHH İnancım, fikrim o ki, bu seçim listelere bakıp, başkan ve milletvekili sandıklarına oy atacağımız sıradan bir seçim değil. Bu seçimde listeler, sıralamalar, adaylar üstüne değil demokrasi ile tek adam rejimi denen siyasal ucube arasında bir tercih yapacağız. Bundan ötesi bence gevezelik… Gün Matbaacılık iddianamesi ‘Sözde Kürtçe Dil Bilgisi’ kitabı basmak suç! Kayyım atanan Özgürlükçü Demokrasi gazetesi ve gazeteyi basan Gün Matbaacılık’ın tutuklanan 21 çalışanı hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu Savcısı Uygur Kaan Arısoy tarafından hazırlanan iddianame tamamlandı. İstanbul 26’ncı Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede 8 kişiye “örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek”, 13 kişiye de “Örgüte üye olmak”, “örgüt propagandası yapmak” ve “Örgüt yayınlarını basmak ve yayımlamak” suçlamaları yöneltildi. İddianamede matbaaya kayyım atanmasının gerekçesi olarak, basımı yapılan 110 kadar yayın için toplatma kararı verilmesi ve basımı yapılan gazete, kitap ve dergilerin yazar, genel yayın yönetmenleri ve eser sahipleri hakkında davaların açılması gösterildi. İddianamede, matbaa tarafından basımı yapılan “Zimanê Kurdi” isimli dil bilgisi kitabı için de “sözde Kürtçe dil bilgisi” denildi. l Haber Merkezi AKP’nin bir dönem kolladığı ve görevden almak yerine terfi ettirdiği eski istihbaratçı Zeki Güven ve eşine Eskişehir’de operasyon düzenlendi 15Temmuz darbe girişiminin ardından firar eden eski Ankara Emniyet Müdür lüğü İstihbarat Şube Müdürü Zeki Gü ven ve eski hâkim eşi Sevda Güven, Eskişehir’de yakalandı. Güven, FETÖ’nün Em niyet yapılanması içeri sinde kritik bir öneme sahip. Orhan Özdemir, ALİCAN ULUDAĞ 2010 yılında Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne geldiğinde ilk olarak İstihbarat’tan sorumlu emniyet mü dür yardımcısı Muharrem Durmaz ve İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Ze ki Güven’i görevden aldı. Ancak cemaat, yargı ve Emniyet içindeki güçünü kullanarak Anka ra Emniyet Müdürü Orhan Özdemir’i o yıl “suç işlemek için kurulan ör güte yardım etmek” iddiasıyla tu tuklattı. Yerine Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne atanan Zeki Çatalka ya, Zeki Güven’i terfi ettirerek İstih barat Şube Müdürü olarak atadı. Gü ven, 1725 Aralık 2013’te operasyon lar sürecinin ardından görevden alın dı. Güven’in 2014 yılı başına kadar Ankara Emniyeti’nin en kritik birimi olan İstihbarat Şube’de görev yapar Zeki Güven ken, dönemin iktidarı bu polis şefinin cemaat mensubu olduğunu biliyordu. Çünkü Güven, FETÖ içerisinde ilk deşifre olan Emniyetçilerdendi. Hanefi Avcı yazdı Hanefi Avcı, tutuklanmasına neden olan “Haliçte Yaşayan Simonlar Dün Devlet Bugün Cemaat” kitabını 2010 yılı ortasında yayımladığında, kitapta Güven’den de bahsediliyordu. Avcı, dönemin Ankara Emniyet Müdürü Orhan Özdemir’in tutuklanmasının altında cemaat olduğunu vurgu larken, Güven’le ilgili şu bölüme yer vermişti: “Orhan’ın tutuklanmasından kısa süre önce görevinden aldığı şube müdürü Z.G’nin adı önceki sayfalarda sunduğum cemaate ait çok önemli belgede Ömer kod adlı cemaat imamının ABD havaalanında yakalanması olayından üzerinden çıkan notlarda geçmesi, hem kendisinin hem de adliye mensubu olan eşinin telefon bilgilerinin bulunması tesadüf müdür? Olay hakkındaki genel kanaat şudur: Cemaat kendilerine engel gördüğü bir kişiyi daha bertaraf etmiştir.” Avcı belgeyi paylaştı Hanefi Avcı, kitabında cemaat içinde ele geçirdiği bir belgeyi de yayınladı. Belgede, Kozanlı Ömer kod adlı emniyet imamı Osman Hilmi Özdil’in ABD ziyaretini ve dönüşünde havaalanında çıkış yaparken bilgisayarına FBI görevlerinin el koymasından duyulan rahatsızlık anlatıldı. El konulan bilgisayar içinde Zeki Güven’in arasında bulunduğu cemaatçi polislerin adları yazılıydı. ABD bilgi verdi 5 Kasım 2007’de FBI irtibat görevlisi, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihba rat Daire Başkanlığı Uluslararası İlişkiler Şubesi’ne Özdil’in üst aramasında çıkanları gösteren 14 sayfa halinde belgeyi teslim etti. Ancak söz konusu belge, Ramazan Akyürek’in o dönem başında bulunduğu Emniyet İstihbarat tarafından imha edildi. Güven’in adının da yer aldığı bilgilerin cemaatin Emniyet imamının üzerinden çıktığının dönemin hükümet yetkilileri bilmesine karşın, Fethullahçı polis şefleri görevden alınmak yerine terfi ettirildi. Cemaat, ne zaman 1725 Aralık’tan sonra AKP’ye yönelince iktidar karşı savaş başladı. Bu süreçten sonra başlayan soruşturmalarla, Deniz Baykal ve MHP kaset olayı ile birçok usülsüz dinleme olayının arkasında FETÖ’nün emniyet kadrolarının yer aldığı ortaya çıktı. Güven hakkında bugün Ankara 2, 4 ve 14. Ağır Ceza Mahkemeleri’nde görülen üç dava bulunuyor. “Terör örgütü kurmak ve yönetmek”le suçlanan Güven’e, bir çok yasadışı dinlemeye imza atmaktan da ceza isteniyor. Baykal ve MHP kaset kumpası iddianamesinde ise Güven, bu olaylardan değil sadece 4 kişiyi sahte belgelerle dinlettiği iddiasıyla yargılanıyor. l ANKARA Duruşma öncesi Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), tutuklamalara tepki göstermek amacıyla adliye önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamaya 78’liler Girişimi de de destek verdi. Okunan basın açıklamasında OHAL ve KHK’lere tepki vardı. Eleştiri korkuttu Twitter paylaşımları nedeniyle yargılanan Ahmet Şık, duruşmada devleti eleştirince yargıç, gazetecilerin dijital aletlerine müdahale etti CANAN COŞKUN Haberleri ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle 1 yıl 2 ay tutuklu kalan gazeteci Ahmet Şık, Anadolu Ajansı (AA) muhabiri Kerem Kocalar’ın “Allah rızası için inceleyin” diyerek ihbar ettiği Twitter paylaşımları nedeniyle hâkim karşısına çıktı. Şık, sözlerinin devletin hukuksuzluklarına ilişkin radikal bir eleştiri olduğunu söyledi. Yargıç Mustafa Ün, bu sözleri not alan gazetecilerin bilgisayarlarını kapattırdı. İstanbul 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya Şık, avukatı Can Atalay katıldı. Yargıç Mustafa Ün, duruşmada Ahmet Şık’a suçlamaya karşı diyeceklerini sordu. Şık, tweet’lerinin suçlama konusu yapılamayacağını belirterek, sözlerinin ifade ve basın özgürlüğü kapsamında olduğunu ifade etti. Dava konusu tweet’lerin devlete yönelik radikal bir eleştiri ol duğunu söyleyen Şık, “Bu eleştiri devleti hukuk çizgisine çekecektir. Suçlama konusu edilecek bir biçim de taşımıyor” dedi. Cihazları kapattırdı Şık, devletin kutsal olmasının vatandaşına bakışının hukuk dışı olup olmadığı ile ilgili olduğunu vurgulayarak, “Ardında devletin bizatihi olduğu olaylarda gözaltında kayıplar, işkencede insan öldürme, faili meçhul ler ve yargısız infazları kattığımızda bunun bir terör faaliyeti olduğunu düşünüyorum. Bunu da söylemeye devam edeceğim” dedi. Şık, bu sözleri sarfet Ahmeş Şık tiği sırada yargıç Mustafa Ün, salonda not alan gazetecilerin bilgisayarlarını kapattırdı. Ün, yalnızca kalem ve kâğıtla not alınabileceği şeklinde kural olduğunu savunarak, gazetecilerin dijital cihazlarla not almalarını engelledi. Şık, sözlerine şöyle devam etti: “Bu sadece Türkiye Cumhuriyeti’ne dair bir fikir değil. Bugüne dek eline kan bulaşmayan devlet yoktur. Türkiye de bundan bağımsız bir yapıya sahip değildir. Bu dava siyasi iktidarın talimatıyla açılmıştır. Tehdit ve susturma için açılmıştır. Siyasi bir yargılamadır bu. Devletin hukuksuz uygulamalarının radikal eleştirisi olarak nitelediğim tanımlamalara itirazın görüşüleceği yer mahkeme değil. Bu yargılamanın kendisi o eleştirinin gereğidir. Bunlar ancak sohbet ve tartışma konusu olabilir.” Yargıç Ün, Şık ve avukatı Atalay’a soruşturmanın genişletilmesi taleplerini bildirmeleri ve esasla ilgili savunmalarını hazırlamaları için süre verdi. Duruşma 18 Eylül’e ertelendi. l İSTANBUL Altan için avukatlarından yeni dilekçe Anayasayı ihlal suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilen akademisyen ve yazar Mehmet Altan hakkındaki AİHM’nin hak ihlali kararının uygulanması için Adalet Bakanlığı’na yapılan başvuruya yanıt geldi. Bakanlık, anayasanın 138. maddesini anımsatarak, mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat verilemeyeceğini belirtti. Öne sürülen hususların yargı yetkisi ve takdir hakkı kapsamında kaldığından bakanlıkça yapılacak bir işlem olmadığının belirtildiği cevapta, taleplerin mahkemeye, istinaf mahkemesi veya Yargıtay’a iletilmesi gerektiği kaydedildi. Bunun üzerine Altan’ın avukatları Ergin Cinmen ve Figen Çalıkuşu da cevap dilekçesinde, bakanlığın anayasanın 138. maddesinden söz etmesinin kendilerini mutlu ettiğini ifade ederek “Keşke Adalet Bakanlığı, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11 Ocak 2018 tarihinde, müvekkilimiz Mehmet Hasan Altan’ın gözaltına alındığı 12 Eylül 2016 tarihinden itibaren üç hak ihlaline mahkeme kararı ile olumsuz yorum yapan hükümet üyesi Hayati Yazıcı’ya; anında CNN’de Şi rin Payzın’ın programına çıkarak, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu kararını anlamsızlaştırma çabası içine giren Cumhurbaşkanlığı Hukuk Baş Danışmanı Mehmet Uçum’a da, Anayasa’nın 138. maddesinin 2. fıkrasını hatırlatsaydı çok adil, hukuksal ve anlamlı olurdu” diye yazdılar. Dilekçede, AYM’nin Mehmet Altan hakkındaki hak ihlali kararının uygulanmayan bir karar olarak durduğu anımsatılarak, “Mehmet Altan’ın temel hak ve özgürlükleri ihlal edilerek hürriyetinin yok edilmesinden dolayı devleti mahkum etmektedir. Bu nedenle Adalet Bakanlığı AİHM’nin kararının doğrudan muhatabıdır” ifadelerine yer verildi. Çeviri bekleniyor Avukatlar, anayasanın 90. maddesi gereği AİHM’nin kararının resmi bir tercümesinin yapılarak, mahkemeye gönderilmesinin Adalet Bakanlığı için ivedi bir mecburiyet olduğunu vurgulayarak, çevirinin İstanbul Bölge Mahkemesi 2. Ceza Dairesi Başkanlığı’na (istinaf mahkemesi) gönderilmesini beklediklerini ifade etti. l CANAN COŞKUN / İSTANBUL BARIŞ İSTEYEN 11 KİŞİYE TAHLİYE Kadıköy’de ‘Savaşa hayır barış hemen şimdi’ eylemi yaptıkları için tutuklanan 11 kişi dün adli kontrol şartıyla tahliye edildi. İstanbul 23’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde gerçekleşen duruşmada “Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” iddiasıyla tutuklanan 11 kişinin savunması alındı. Ardından mütalaasını veren savcı, tüm tutuklu sanıkların tahliyesini talep etti. Verilen aranın ardından kararını açıklayan mahkeme sanıkları yurtdışına çıkış yasağı ile tahliye etti. Mahkeme sosyal medya incelemesini de durdurdu. Duruşma 3 Ekim’e ertelendi. l ZEHRA ÖZDİLEK / İSTANBUL BARIŞ AKADEMİSYENLERİ Mahkeme 301 için izin istedi Barış Bildirisi’ni imzalayan Yrd. Doç. Dr. Yıldız Silier için mahkeme BTCK’nin 301. maddesinden yargılama için Adalet Bakanlığı’ndan izin istedi. İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargıç karşısına çıkan Silier, savunmasında “Adil bir barış ortamı sağlanırsa güvenlik ve özgürlük bir araya gelebilir. Gandhi’nin ‘göze göz, dişe diş tüm dünyayı kör bırakır’ sözlerine canı gönülden inanıyorum. Bu nedenle, yöntem olarak silahlı mücadeleyi benimseyen herhangi bir örgütü desteklemem ya da propagandasını yapmam imkânsız. Devletin bazı politikalarını eleştirmek, terör örgütü propagandası yapmak değildir. Kesintiye uğrayan barış sürecine geri dönülmesini istemek, düşünce özgürlüğünü yansıtan meşru bir taleptir. Yargının siyasal baskılara direnerek vicdanıyla karar vereceğine inanmak istiyorum ve beraatımı talep ediyorum” dedi. Mahkeme heyeti, Adalet Bakanlığı’ndan TCK 301. maddesine göre yargılama yapılması için soruşturma izni istenmesine, bu nedenle dosyanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na verilmesine, usule ilişkin beyanların yargılamanın şu aşamada durmuş olması nedeniyle reddine karar verdi. Bir sonraki duruşma 27 Eylül’de görülecek. Mahkeme, Boğaziçi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ayşen Candaş Bilgen ve Yrd. Doç. Dr. Elif Aysimi Duman’ın dosyalarını da birleştirdi. Dava 12 Ekim’e ertelendi. Boğaziçi Üniversitesi’nde görevliyken çalışma izni iptal edilen Doç. Dr. Noemi Claude Matilde Levy ve emekli Prof. Dr. Ayşe Neş’e Bilgin ise İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargıç karşısına çıktı. Mahkeme heyeti, beraat ve birleştirme taleplerini reddederek davaları 1 Kasım’a erteledi. l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle