18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 16 Mayıs 2018 6 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ / TAMER KAYAŞ TASARIM: EMİNE BİLGET ‘Özerklik’ yerine ‘yerel demokrasi’ HDP’nin 24 Haziran seçim bildirgesinde özerklik ya da özyönetim ifadeleri, geçmiş dönemde kriminalize edildiği ve seçim döneminde bir dava sürecinin yaşanmaması amacıyla kullanılmadı MAHMUT LICALI Kürt siyasi hareketinin 2007 yılından bu yana parti programlarında, anayasa teklifi ve pek çok seçim bildirgesinde yönetim modeli olarak savunduğu “özerklik” ve “özyönetim” önerisine HDP’nin 24 Haziran için hazırlanan seçim bildirgesinde yer verilmedi. HDP’nin 7 Haziran ve 1 Kasım tarihlerinde gerçekleşen seçimler için hazırlanan bildirgelerde yönetim modeli olarak özerklik önerisi yer alırken, söz konusu öneri üzerinden partinin pek çok vaadi de şekillenmişti. Partinin 24 Haziran seçimleri dolayısıyla hazırlanan seçim bildirgesinde ise “Nasıl bir rejim istiyoruz” sorusu na “Üniter devlet yapısına ve demokratik parlamenter sisteme tezat oluşturmayan, bilakis bu sistemi güçlü kılan yerel demokrasi, demokratik yerinden yönetim modeli” ifadesi yer aldı. Engellenmişti HDP kaynaklarından edinilen bilgiye göre, seçim bildirge sinde özerklik ifadesinin yer almamasına yönelik özellikle bir politik karar alınmadığı belirtildi. HDP kaynakları, 1 Kasım seçimleri kampanya döneminde “özyönetim” ifadesi kullanıldığı gerekçesiyle partinin seçim bildirgelerinin yargı kararıyla toplatıldığı ve benzer bir sürecin yaşanmaması adına farklı kavramların kullanılmasının tercih edildiğini bildirdi. Parti kaynakları, “özerklik” ifadesinin bir yönetim modeli önerisi olmasına karşın Türkiye’de söz konusu ifadenin kriminalize edildiği ve olumsuz pek çok anlam yüklendiği; söz konusu ifadenin kullanılmamasıyla toplumda oluşan olumsuz algının kırılmasının amaçlandığı belirtildi. l ANKARA İnce’li tahliye talebi Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş için mahkemeye sunulan 56 maddelik dilekçede, diğer adayların adil seçim vurgusuna yer verildi 4Kasım 2016’dan bu yana Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan Sela hattin Demirtaş’ın Cumhur başkanlığı adaylığının ke sinleşmesinin ardından avu katları ha rekete geçti. Demirtaş’ın tu tuklu olduğu ana davaya ba kan Ankara ALİCAN ULUDAĞ 19. Ağır Ceza Mahkemesi’ne dün 56 madde lik dilekçe sunan avukatları, tahliye talebinde bulundu. Demirtaş’ın adaylığı nın YSK tarafından Resmi Gazete’de yayımlanarak ke sinleştiği anımsatılan dilekçe de, şu değerlendirme yapıldı: “Gerek Anayasa ve gerek se 298 sayılı kanun uyarınca seçimlere ilişkin ilkelerin en belirleyici olanları eşitlik ve serbestlik ilkeleridir. Eşitlik ve serbestlik ilkeleri, seçme nin seçme ve oy hakkını kap sadığı gibi, seçime katılacak adayların kullanacağı olanak lar ve yetkiler için de geçerli dir. Seçimlerin temel faaliyeti PROVOKASYON GİRİŞİMİ Dilekçenin mahkemeye verilmesinin ardından Demirtaş’ın avukatları ve HDP Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran, Ankara Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı. Avukat Mahsuni Karaman’ın konuştuğu sırada açıklamayı izleyen üç kişi, bozkurt ve Rabia işareti yaparak, “Recep Tayyip Erdoğan” sloganı attı. Açıklama için adliye önünde bekleyen polisler ise bir süre olayı izledi. Avukatların tepkisi üzerine üç şahıs alandan uzaklaştırıldı, ancak gözaltı işlemi uygulanmadı. propaganda ve tanıtım faaliyetidir. Eşitlik ve serbestlik ilkesinin hayata geçmesi açısından tüm adayların tam bir serbestlikle ve eşit şekilde propaganda olanaklarından yararlanması, kendi programını seçmenin bilgisine sunması gerekir. Bu şekilde serbestçe oluşacak kamuoyu sonrasında seçmen gizli oyla seçimini yapar ve bu suretle demokratik sistemlerin tanımlayıcısı olan ‘etkin siyasal makamların seçimle belirlenmesi’ ilkesi gerçekleşmiş olur. Seçim sürecinin temel faaliyet leri olan açıkkapalı yer toplantıları, radyotelevizyon konuşmalarının tutukluluk koşullarında yerine getirilmesi mümkün değildir. Serbest seçimler ve eşitlik ilkesinin sadece soyut olarak kabulü yeterli değildir, fiili olarak da uygulanması gerekir. Her ne kadar müvekkil tutuklu olmasına rağmen cumhurbaşkanı adayı olarak seçime katılma hakkını kullanmakta ise de seçim faaliyetlerine eşit şekilde katılmasının tutukluluk sebebiyle engellenmesi, anayasanın 19. maddesi ile bağlantılı olarak 67/1 maddesini ihlal edecek niteliktedir.” 16 Nisan hatırlatması Dilekçede, Demirtaş’ın tutukluluğunun, milletvekili olması nedeniyle seçilme hak kının ağır ihlali niteliğinde olduğu gibi, kendisine temsil yetkisi veren seçmen açısından da “seçme hakkının” ağır ihlali olduğu vurgulandı; Demirtaş’ın tu tuklu olduğu tarihten bu yana hiçbir yasama faaliyetine katılamadığı gibi, 16 Nisan referandumunda da herhangi bir faaliyet yürütemediğine dikkat çekildi. Demirtaş dışında diğer 5 Cumhurbaşkanı adayının, her türlü propaganda araçlarından yararlanarak seçim çalışması yürüttüğü belirtilen dilekçede, “bu şartlarda yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminin meşruiyetine gölge düştüğü genel olarak kamuoyunca da kabul edilmektedir” ifadesi kullanıldı. Demirtaş’ın tutukluluk koşullarında yapılacak bir Cumhurbaşkanlığı seçiminin adil olmayacağı hususunun, diğer birçok siyasi parti temsilcisi ve bizzat Cumhurbaşkanı adayları Muharrem İnce ve Temel Karamollaoğlu tarafından da sıklıkla dile getirildiği anlatılan dilekçede “AİHS 5, Anayasa 19, CMK 100. maddeleri ile AİHM içtihatlarına göre; delil karartma ve kaçma şüphesinin soyut değil, somut olması, somut delillerle ispatı gerekir” denildi. l ANKARA KARAMOLLAOĞLU: Kavga değil, onarım hükümeti kuracağız Saadet Partisi Genel Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Temel Karamollaoğlu, partisinin milletvekili aday adaylarına seslendi. Karamollaoğlu, “İlk hükümette eğer omuzlarımıza bir vazife yüklenirse herkes bilsin ki bu Karamollaoğlu bir onarım hükümeti olacak. Biz, Meclis’te birlikte çalışacağız. İster kanunlar mecburi kılsın, isterse kılmasın. TBMM ile cumhurbaşkanı birlikte çalışacak. Bakanlar Meclis’e gelip bütün soruları cevaplayacaklar, hesap verecekler. Biz kimseyi layüsel kabul etmeyiz. Kavga etmek için değil birlikte çalışmak için Meclis’te olacağız” dedi. ‘Herkesin oyu kendi partisine’ Karamollaoğlu, Millet İttifakı’nda neden yer aldıklarına ilişkin sorulara “Kendi davamızdan milim sapmamız manasına gelmiyor ki. Onlar gitti MHP ile ittifak kurdular. Elbette muhalefettekiler de bir araya gelecek, bu barajı yok hükmüne getirdiler. Bizler bu tereddütleri ortadan kaldıracağız. Herkes seçimde kendi partisine oy verecek” ifadelerini kullandı. Karamollaoğlu, medyanın tavrı hakkında da “Havuz medyası dedikler bir medya var. Gözlerinin biri görüyor, diğeri görmüyor. Ama ben görmemelerine şaşırmıyorum, tahrikkâr tavırlarına, yanlışlara nasıl kapıldıklarına, iftiralara nasıl destek verdiklerine şaşırıyorum” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet ‘SARAY’I BOŞALTIYORSUN Temelli, tutuklu Cumhurbaşkanı adayları Demirtaş’ın özgür bırakılmasını istediklerini belirterek Erdoğan’a, “Senin bu ara yapacağın yegâne iş eşyaları toplamak olsun, 24’ünde Saray’ı boşaltıyorsun” dedi. NECATİ SAVAŞ HDP’den sandık çağrısı Eş Genel Başkan Temelli, partisinin grup toplantısında 7 Haziran’da yarım kalan işi 24 Haziran’da tamamlayacaklarını belirterek seçim güvenliği vurgusu yaptı Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin olağan grup toplantısında 24 Haziran seçimlerine değinerek Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a “Senin bu ara yapacağın yegâne iş eşyaları toplamak olsun, 24’ünde Saray’ı boşaltıyorsun” diye seslendi. TBMM’de kabul edilen yetki kanununun anayasa ihlali olduğunu söyleyen Temelli, “Bu dönem, OHAL, KHK’ler, demokratik siyasetin tasfiyesi dönemidir. Tüm bunları alt alta yazdığınızda aslında bu zihniyetin önümüzdeki dönem nasıl bir rejimi hayata geçirmek istediğinin bütün yolunu, yöntemini görmüş oluyorsunuz” dedi. Temelli, HDP’nin parlamentoda çok güçlü bir şekilde yer almak istediğini belirterek “Eğer hep birlikte bu ge ‘Asgari ücret 3 bin lira olacak’ Asgari ücretin 3 bin lira olmasını istediklerini söyleyen Temelli, şöyle konuştu: “Bu ülkenin yoksulluk sınırı 6 bin liradır. Bu hesap öyle uydurulmuş bir vaat programı değildir, yoksullukla mücadele programıdır. Eğer kaynakları yeniden pay laştırıyorsanız borçları düzenlemeye ihtiyaç vardır. Öncelikle yoksulların, emekçilerin, mecbur kalarak borçlanmış olanların borçlarını silelim, yeniden yapılandıralım. Önümüzdeki dönem Erdoğan olmayacağı için bu daha kolay olacaktır.” çiş programını hayata geçireceksek parlamentoda da güçlü yer almak zorundayız. Baraj meselesi HDP’nin değil Türkiye’nin meselesidir. Türkiye halkları, emekliler, kadınlar, gençler 7 Haziran’da ve 1 Kasım’da barajı nasıl yıktıysa 24 Haziran’da da öyle yıkacaktır” ifadelerini kullandı. Temelli, 24 Haziran’da HDP’nin 7 Haziran’da yarım bıraktığı işi tamamlayacağını belirterek “Bunun için ön celikle Selahattin Demirtaş’ın özgür bırakılmasını istiyoruz. Sandıklarımıza sahip çıkacağız. Tüm Türkiye halklarını, sandıklara sahip çıkmaya çağırıyoruz” görüşünü belirtti. Ortak çözüm Temelli şunları söyledi: Programımızı herkesle birlikte yaptık, gücümüzü buradan aldık. Türkiye’nin içinde bulunduğu ortak sorunlara ortak çözümler ürettik. Bir yan da cumhurbaşkanlığı, bir yanda milletvekili seçimi olacak. Türkiye olağanüstü hal döneminden ancak ‘olağanlaştırma’ dediğimiz bir politikayla çıkabilir. Önümüzdeki dönem nasıl bir siyaset izleyeceğimizi anlattık. Cumhurbaşkanımız bu yetkileri kullanmayacak. KHK’ler sürecine son vereceğiz. Bu geçiş döneminde artık 12 Eylül anayasasından kurtulacağız. Basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü acilen atmamız gereken adımlardır. Güçlü bir programla yolumuza devam edeceğiz. Sayın Selahattin Demirtaş, tam da bu programı savunduğu için cumhurbaşkanı adayımızdır. Kendisi bu sistemi değiştirmeye geliyor. Cumhurbaşkanlığı sistemine karşı demokratik cumhuriyet ve barış için geliyor.” l ANKARA / Cumhuriyet İnanç borsası nefslere açılırken… Tasavvufi söylemin merkezî kavramlarından biridir “nefs”. Birey bazında ahlaki, davrannışsal ve psikolojik dinamiklerle ilişkilendirilir. İnsanda doğru ile yanlışın, iyi ile kötünün, güzel ile çirkinin ne olduğu nefsle bağlantılı şekilde ayırt edilir. Tasavvufta amaç, “nefsin insandaki kibrini kırmak, nefsi alt etmek, böylece ruhu sevindirmek”tir. Nefsi alt etmek, kötülüğü yenmek, ruhu sevindirmek iyiliğin önünü açmak anlamına gelir. İnsani katmandaki nefs ve ruh ikiliği, ilahi katmanda “AllahŞeytan” ikiliğine karşılıktır. Nefs, insanda Şeytan’ın yatağıdır. Ruh da Allah’ın… Kendi doktora çalışmamdan, bir tarikat şeyhinin “fantastik” söyleminden örnekle daha da açık kılalım: “Nefs, Şeytan’ın ‘partner’idir. Nefs, içimizde faaliyet yürütürken Şeytan dışımızda faaliyet yürütür. Şeytan, içimize girmek istediği zaman nefsimize kapıyı açmasını söyler ve o da Şeytan’a kapıyı açar.” (T. Atay, “Batı’da Bir Nakşi Cemaati”, 2011 [2. Baskı]). Nefs konusunu ve onun İslami/ tasavvufi söylemdeki yerini hasbelkader bilen, üzerine bir şeyler de yazmış biri olarak hafta başında eposta adresime duyurusu gelen “Nefs Diyeti” adlı kitabı görünce heyecanlandım. Ne yalan söylemeli, başlıktaki “diyet” sözcüğünün mecazi anlamda kullanıldığını, dolayısıyla öyle yemeiçme ile değil, maneviyat ve “takva”yla ilgili bir eserle tanıştırılıyorum diye düşündüm. Yanlmışım. Tam da yemeiçme ile ilgili, diyetisyen Simge Çıtak’ın kaleminden çıkmış, yeni bir sağlık ve zayıflama modeli öneren bir çalışmaymış bu. Gerçi yazarı bunun “diyet” kitabı olmadığını da söylüyor ve diyor ki bu bir “beslenme rehberi”. Amaç, okuyucuyu yemekle sağlıklı, keyifli bir ilişki kurmaya davet etmek… Ve işte yemek üzerinden, mistikmanevi nefs söylemine, daha doğrusu “nefsruh ikiliği”ne işlevsel ve operasyonel bir köprü kuruluyor. “işlevsel” ve “operasyonel” ile şunu demek istiyorum: Asli hedef, yukarıda netleştirmeye çalıştığım gibi, ibadet ve “marifet” (“ilahi hakikat” bilgisine ulaşmak) değil… Nefsin somut karşılığı olan “beden”le ilgili, onu zayıflatmaya dönük, bu yolda dengeli beslenmeye çağrıda bulunan, dolayısıyla dünyevi mi dünyevi ve bir yandan da ticariendüstriyel bir faaliyet sergileniyor aslında. Deniyor ki kitap okuyucuyu daha sağlıklı bir yaşam için motive ederken aynı zamanda “spiritüel” bir yolculuğa çıkarıyor. Bu da akla oruç tutmayı bir yandan da sağlıklı beslenme ve zayıflama için “araçsallaştırmaya” dönük telkinleri getiriyor... Hâlbuki oruç tutmanın da birinci hedefi, nefsi terbiye yolunda sabrı kazandırmaktır insana ki sabırsızlık, bir nefsani karakteristik sayılır. Tabii kitabın hemen Ramazan başında piyasaya sürülüyor olması da hayli manidar. Ramazan, “inanç borsası”nın açıldığı ay. Dolayısıyla bugünden itibaren ekranlarda, muhtemelen dolar ve Avronun uçmuş olması nedeniyle “kaşesi” 800900 bin liralara çıkmış “televaiz”leri göreceğiz. Ama galiba diğer yanda da işte mevzubahis ettiğimiz bu kitap gibi ürünler karşımıza çıkacak. Kitabı okumasam da duyuru olarak gelen epostadaki “Nefs Diyeti’nin 10 Emri”ni okudum. “Bedenini dinle” deniyor önce… Sonra her diyet uzmanıya da kitabından gelecek standart öneriler: “Doğal beslen”, “mevsimsel beslen”, “bilinçli ye”, “yemek yap”, “kilona değil sağlığına odaklan…” Ardından da manevi soslamalar; “şükretmenin gücünü unutma”, “ruhunu besle” gibi… Sonuçta elektronik duyurunun en altında yer alan kitabın kapağı ile onun yanındaki yazar görüntüsü çarpıyor gözümüze… Geriye bir tek bu “nefs diyeti”nin “fiyat”ını öğrenmek kalıyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle