23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR 14 Yas nedeniyle perdeler kapanacak İsrail’in Gazze’deki protestolara yönelik saldırısının ardından Türkiye’de 3 günlük milli yas ilan edilmesi nedeniyle Ankara, Bursa, Trabzon ve Diyarbakır Devlet Tiyatrosu’nda bugün ve yarın oyun sahnelenmeyecek. Sunucu ve oyuncu Okan Bayülgen’in hayata geçirdiği Dada Salon Kabarett’teki oyunlar da ertelendi. EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: İLKNUR FİLİZ Cannes’da protesto Cannes Film Festivali’nde Lübnan asıllı Fransız oyuncu Manal Issa, “Gazze’ye saldırıları durdurun” yazılı pankartla objektiflere yansıdı. Hayatını kaybedenler için bir grup Filistinli tarafından gerçekleştirilen 1 dakikalık saygı duruşuna ünlü aktör Benicio del Toro’da katıldı. [email protected] Çarşamba 16 Mayıs 2018 22. YAPI KREDİ AFİFE TİYATRO ÖDÜLLERİ ‘Çürümüş bir şeyler var ama Danimarka’da!’ 22. Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri töreni yitirdiklerimizi anarak başladı. Önceki gece, yapılan törende sahnede barkovizyondan yan sıtılan fotoğraflara çellist Çağ Erçağ’ın canlı müziği eşlik etti. Ahmet Cemal, Ercan Yazgan, Ercüment Balakoğlu, Fikret Hakan, Muzaffer İzgü, Münir Özkul, Pa yidar Tüfekçioğlu, Sıt kı Sezgin, Ülkü Tamer ve Yılmaz Onay coş kulu bir alkış ve say CEREN ÇIPLAK gıyla anıldı. Daha son DRILLAT ra Ece Dizdar ve Engin Hepileri’nin sunduğu gecede ödüller sahiplerini buldu. Şev ket Çoruh ve Murat Akkoyunlu’nun rol aldığı “Bir Baba Hamlet”, Haldun Dormen Özel Ödülü dahil olmak üzere geceden üç ödülle ayrıldı. Yılın En Başarılı Genç Kuşak Sanat çısı ödülünü “Dönüşüm”deki oyuncu luğuyla alan Erkan Akbulut, yazar Ha san Ali Toptaş’ın “Şu yeryüzünde göz göze gelmenin bile bir hatırı yok mu dur?” sözünü hatırlattı. ‘Bağımsızlık ve tiyatro’ Cevat Fehmi Başkut Özel Ödülü’nü “Yuva” isimli oyunuyla alan Sami Berat Marçalı, “Bağımsızlık ve tiyatro hep yanımızda olsun” dedi. Komedi ya da müzikal dalındaki oyunlara verilen Haldun Dormen Özel Ödülü’nü alan “Bir Baba Hamlet”in oyuncusu aynı zamanda kendi imkânlarıyla hayata geçirdiği Baba Sahne’nin kurucusu Şevket Çoruh ödülü alırken “O ka 22. Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri’nde ‘Yılın En Başarılı Oyunu’ ödülü “Romeo ve Juliet”e gitti. ‘Bir Baba Hamlet’le ‘Yılın En dar götüremezsek sahte dindarlığa, yalana karşı mücadelede silah olarak ne kullanacağız?” “Bir Baba Hamlet” ile Yılın Başarılı Erkek Oyuncusu’ ödülünü alan Murat En Başarılı Erkek Oyuncusu Akkoyunlu’nun Shakespeare üzerinden politik göndermeleri alkış topladı. Murat Akkoyunlu ödülünü alan Murat Akkoyunlu Shakespeare’in ‘Hamlet’inden “ama” parantezi açarak yap dar çok kredi çekmiş bir adamım ki bir bankanın bunu fark edip ödül vermesi çok güzel” diye espiri yapınca salondan alkış aldı. Özgür tiyatro vurgusu yapan Çoruh, “Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet” dedi. Yapı Kredi Özel Ödülü’ne de us Ertuğrul’un izinde 50 yılı aşkın tiyatronun her cephesinde mücadeleye katkım oldu. Biliyorum son dönemde yaralılarımız çok. ‘Seni öldürmeyen şey güçlendirir’ diye bir söz vardır. Lütfen ölmeyelim. Ölmemek için el ele, kol kola, yürek yüreğe vere tığı alıntı büyük alkış aldı: “Çürümüş bir şeyler var ama Danimarka krallığında!” Akkoyunlu, “Cesur oyun diyenler çıktı. ‘Eyy İngiltere’ diye bağırıyor Şevket Abi. Cesaret bu. AKM yıkılırken, Muammer Karaca çürümeye terk edilmişken Şevket Abi Don Kişot ta oyuncu Tijen Par değer görüldü. lim. Adalet, eşitlik, laiklik, özgürlük, olarak çıkıp Baba Sahne’yi kurdu. Gü Tiyatro tarihine geçen ustalara tak cumhuriyet, demokrasi, barış için... zel bir hareket yaptı. Böyle güzel ha dim edilen Muhsin Ertuğrul Özel Gençlere uzanan bir dilekle sözü reketlerin devamını bekliyoruz. Ba Ödülü’nün ise bu yılki sahibi Yü mü bağlamak istiyorum. O söz Muh ba Sahne’den küçük ve butik bir işlet cel Erten oldu. Erten şöyle konuş sin Ertuğrul’a ait: “Eğer tiyatroyu me olan Koç grubundan da bekliyoruz tu: “Birçok meslektaşım gibi Muhsin Anadolu’nun en ücra köşelerine ka böyle güzel hareketler” dedi. Yılın en başarılı oyunu: ‘Romeo ve Juliet’ n Yılın En Başarılı Oyunu: Romeo ve Juliet (İstanbul Devlet Tiyatrosu) n Yılın En Başarılı Yönetmeni: Emrah Eren (Bir Baba Hamlet) n Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu: Özlem Zeynep Dinsel (Yuva) n Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu: Murat Akkoyunlu (Bir Baba Hamlet) n Yardımcı Rolde Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu: Canan Atalay (Mutluyduk Belki Bugüne Kadar) n Yardımcı Rolde Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu: Ali Yoğurtçuoğlu (Kayıp El) n Yılın En Başarılı Sahne Tasarımı: M. Nurullah Tuncer (Romeo ve Juliet) Spike Lee: Direnişe devam... Karamsarlığımız artıyor... Yaratıcı kimlikleri ve yaşam felsefeleri birbirinden çok farklı iki usta yönetmen, acı gerçekler karşısında gözlerini kırpmadan bilinçli bir durum saptaması yapmaktalar. Amerikalı siyahilerin sözcüsü Spike Lee (1957), zenci düşmanı ‘Beyaz Amerikalıların’ geçen yıl giriştikleri ırkçı eylemlerden alınmış belgesel görüntülerle (ve katil eylemcileri neredeyse savunan Başkan Trump’un hoşgörülü (!) söyleviyle) noktalıyor “BlacKkKlansman”i. Her şey eskisi gibi, dercesine... 40 yıl önce yaşanmış gerçek olayları gerilimli bir politik/polisiye filme dönüştüren Spike Lee, kara mizahı da çok iyi kullanıyor. Siyahi bir polisin içine sızmayı başardığı Ku Klux Klan örgütünün o dönemdeki (bugün de temelde değişmeyen) yüzünü sergiliyor. Trump Amerikası’nın çekirdeğini oluşturan ırkçı/faşist boyutun altını kalın kalın çiziyor. Yine de, direnişçi ruhunun getirdiği iyimserliği elden bırakmak istemeyen Spike Lee, herkesi, öncelikle de zencileri, temel özgürlüklere sahip çıkmak için savaşı sürdürmeye davet ediyor. Kazanılan demokratik hakların gün be gün tehlikeye düştüğünü belgeleyerek... Yedi yıl önce, Nazi yanlısı provokatif sözleri nedeniyle Cannes’da istenmeyen adam ilan edilen Danimarkalı lanetli sanatçı Lars von Trier (1956) bu kez ağız ucuyla da olsa yarışma dışı seçkide festivalin konuğu oluyor. Bu nedenle resmi basın toplantısı yapmayacağına göre, olası skandal sözleri özel söyleşilerin filtresinden geçecek. Karşıt sert tepkiler doğuran “Jack’ın İnşa Ettiği Ev” ile nihilist felsefenin ka Irkçılığa karşı cesur bir film imzalayan Spike Lee, gerçek olayları anlattığı “BlacKkKlansman”de Trump’un “Önce (Beyaz) Amerika” sloganını öfkeyle çiğnerken direnişe devam çağrısı yapıyor. ‘BlacKkKlansman’ ranlık sularında daha da derinlere doğru kulaç atan Lars von Trier, yer yer Tanrı’dan umudunu kesmiş gibi görünse de, bu farklı seri katil öyküsü gerisindeki metafizik boyut, filmin temel harcını oluşturmakta. Tanrı tarafınan “iyi işler“ yapmakla görevlendirildiklerine, önlerindeki engellerin ulvi güçler tarafından bu nedenle temizlendiğine inanan psikopat canilerin yaptıkları kötülüklerin ayırdında bile olmadıklarını gösterirken; temelde benzer narsist algı ve davranışlar sergileyen dikatörlerle bağlantı kurmaktan da geri durmuyor. Sararmış görüntüler eşliğinde Hitler’i, Stalin’i perdeye yansıtıyor. “Pol Pot bile vardı ama atlamadıysam Mao yoktu bu çok renkli faşist reisler resmi geçidinde” diyen İtalyan meslektaşla hemfikir olduğumuz bir nokta daha var: Danimarkalı yönetmen, önceki filmlerindeki felsefi çizgiyi daha derinlemesine sürmeyi başarmış. Cinsel iliskilerin sınırlarını sorgularken yaptığı gibi, yine son kertelere dek itiyor kışkırtıcı tavrını. Sırılsıklam psikopat, özgüveni sağ lam, seri katil Jack (Matt Dillon), her cinayeti mükemmeliyetçi bir yaratıcı ruhla işliyor. Sonra, davraları devasa derin dondurucunun içine, kendini aşmaya çabalayan bir sanatçının titizliği içinde yerleştiriyor. sergiliyor. Kulak verin! Jack’ın ‘Dehşetler Müzesi’nin ana malzemesini ürettiği cinayetlerin en kanlı ayrıntılarını da görüntüleyerek, izleyicisinin sınırlarını zorlamaktan haz duyan Lars von Trier’yi ellerinin tersiyle itip filmi sonuna dek izlemeyenler, kendilerini önemli bir beyin jimnastiğinden mahrum ediyorlar. Dünyamızın küresel hallerinin hiç de iç açıcı olmadığını biliyorduk ama, Cehennemin bu derece yakınımıza geldiğini hâlâ fark edemeyenlerin Spike Lee ile Lars von Trier’ye kulak vermeleri gerekir. ‘Allah’ın belası o adam var ya!.. ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR Son filmi “BlacKkKlansman” ile Cannes Film Festivali’nde yarışan ABD’li yönetmen Spike Lee dünkü basın toplantısında ABD Başkanı Donald Trump hakkında ağır ifadeler kullandı. Lee önce, geçen yıl Charlottesville’deki ırkçılık karşıtı yürüyüşü bozan aşırı sağcıların saldırısıyla öldürülen Heather Heyer’e selam durdu, Trump’ın bu cinai eylemi savunmasının kabul edile meyeceğini söyleSpike Lee di. Heyer’in hayatı nı kaybettiği arabalı saldırıdan görüntülerin ailesinden izin alınarak yer verildiğini söyleyen Lee, beş dakikalık konuşmasını okuduktan sonra eli ve ayağının titrediği görüldü. “Beyaz Saray’da bir adam var, Allahın belası adını söylemeyeceğim ama sadece Amerikalılar için değil tüm dünya için tehlike arz ediyor. Bu Allah’ın belası adam bize nefret yerine sevgi mesajı verme şansını geri teperek, Nazileri, Klu Klux Klan örgütlerini ve aşırı sağcıları lanetlemedi. Amerika güya demokrasinin beşiğiymiş, saçmalığın daniskası! ABD bu toprakların yerlisini katledilerek, soykırım uygulanarak, kölelik getirilerek kuruldu! Amerikanın kumaşı işte budur!”. 61 yaşındaki sinemacı, Trump’ı kasdederek “Bir delinin eline dünyayı yok edecek nükleer silahın şifresi emanet edilmiş, olacak iş değil” dedi. l CANNES Festival kentle iç içe İstanbul’un 46 yıllık festivali kentin ilkbaharını yaza bağlar, çağlar öncesiyle gündelik yaşantımızı harmanlar. Bunu müziğiyle olduğu kadar mekânlarıyla yapar. Yıllardır Sultanahmet’teki Aya İrini konserlerindeki atmosfer gibi. Bu yılın mekânları kentin çokkültürlü geçmişini bir kez daha sergileyecek: Aşgenaz, İtalyan veya Neva Şalom sinagoglarında; Sen Piyer, St. George, Sent Antuan kiliselerinde müzikle beraber çok dinli, çokkültürlü kent tarihini yaşayacağız. Kapalıçarşı Kalpakçılar’dan Sirkeci Garına uzandığımızda Osmanlı döneminin ara sokaklarına gireceğiz. İstanbul Boğazına dokunmak için Yeniköy’deki Avusturya Kültür Merkezi’nden, Bebek’teki Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall Salonu’na, HaliçHasköy’deki Rahmi Koç Müzesi’ne, Kadıköy’deki Süreyya Operası’na uzanacağız. Ve yeni İstanbul’un konser alanları, Levent’teki İşSanat Salonu, Harbiye’deki Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi Salonu, Şişli’deki Bomontiada bizleri daha çağdaş ortamlarda bekleyecek. Babylon’da mezzo Senem Demircioğlupiyanist İklim Tamkan dinletisi, Bomontiada’da Anadolu Nefesli Beşlisi’ni izleyeceğiz. “Yolda” başlıklı çokdisiplinli projede piyanist Gülsin Onay’ın, içinde yolculuk gizleyen piyano yapıtları Murat Özbek’in kamerasındaki yaratıcılıkla birleşiyor. Bu kez Süreyya Operası salonunda olsanız da kendi imge dünyanızda, salonun duvarları dışına yelken açıp uzaklara yol alacaksınız. Bütün dünyada festivaller kentlerin tarihiyle ve coğrafyasıyla özleşiyor. Gün geçtikçe nice ünlü, yıllanmış festival, hem izleyicisine hem de yorumcusuna yeni çekim alanları yaratıyor. Bunlar kusursuz akustiğe sahip olmasalar da dinleyiciyi ortamları ile kaynaştırıyorlar. Zaten o ortama girince beklenen de kusursuzluk değil, bütünlüğün başarısı. Bu yıl festivalin başlığı Aile Bağları. Aileler halinde büyüklü küçüklü müzikçiler davet edilmiş. Ünlü çellist Mischa Maisky ile kemancı oğlu Sasha ve piyanist kızı Lili; iki kız kardeşin kurduğu Skride Quartet; GüherSüher Pekinel ve FerhanFerzan Önder gibi iki ikiz piyanistimizin dinletileri, gibi. Pekineller, festivalin kapanış konserinde, İngiliz Oda Orkestrası eşliğinde Poulenc’in ikipiyano konçertosunu çalıyorlar. Amsterdam Sinfonietta eşliğindeki Önderler de J.S.Bach’ın İkili konçertosunu ve Tabakova’nın “Birlikte Hatırla Dans Etmeyi” başlıklı yapıtını seslendirecekler. İdil Biret büyük müzik ailesi içinde destek arayan yarının genç kadın yıldızları ile Albert Long Hall’de bir araya gelecek. Kapalıçarşı’nın Nuruosmaniye kapısında eski İstanbul Ezgilerini bulacağız. Bir başka İstanbul teması da Meral Azizoğlu ile Sirkeci Garı peronundan seslenecek. St.Antuan Kilisesinde üç parlak yıldız “Festival Buluşmaları” bağlamında, ustalıklarını sergileyecek: kemancı Alican Süner, çellist Jamal Aliyev ve piyanist Can Çakmur. Rahmi Koç Müzesi’nde BACH adlı caz etkinliği festivale değişik bir boyut. 46. festivale dünyanın tepesinden katılan başka konuklar da var. Onlar gelecek haftaya... Krank’ta ‘Yer Değiştiren Ufuklar’ sergisi Krank Art Gallery, küratörlüğünü Misal Adnan Yıldız’ın üstlendiği “Yer Değiştiren Ufuklar / Shifting Horizons” adlı karma projeye ev sahipliği yapıyor. 15 Haziran’a kadar sürecek sergide farklı disiplinlerden gelen üretimleriyle Nilbar Güreş, Khaled Barakeh ve Neşe Karasipahi’nin eserleri yer alıyor. Küratör Yıldız’a göre sergi, “Birbiriyle ilişkilendirilebilecek resimsel, fotoğrafik ve heykelsi formların ortaklığında kurulan bu eski usül oda sergisinin en net açısı, yaşamın değerini, çemberini ve anlamını özgürlük, yer değiştirmek, değişen doğa ve yaşam şartları etrafında yeniden düşünmek” üzerine kurgulanıyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle