18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 4 Nisan 2018 TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Afrin ve uluslararası hukuk Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığı bir dizi hukuki meselenin de tartışılmasına yol açıyor. Türkiye’nin askeri operasyonunun “işgal” şeklinde nitelenmesiyse hem iktidar hem de muhalefet çevrelerince tepkiyle karşılanıyor. Siyasi dilde “işgal” olumsuz anlamlar barındıran bir kavram. Ancak uluslararası hukukun dilinde “işgal” olumlu ya da olumsuz bir anlam barındırmayan, nötr bir kavrama denk gelmekte. Bir devletin bir başka devletin topraklarının bir parçasında, o devletin iradesi hilafına askeri olarak etkin bir denetim sağladığı durumları uluslararası hukuk “işgal” olarak değerlendirmekte. Operasyonun amacı ilhak da olsa özgürleştirme de, bu değişmiyor. Zaten 1907 Lahey ve 1949 IV. Cenevre Sözleşmesi ve ek protokollerinde getirilen kurallar manzumesi de “askeri işgal hukuku” adında insancıl hukuk ile insan hakları hukukunun bir alt disiplinini oluşturuyor. Bu kurallar sözleşmesel kaynağından bağımsız olarak aynı zamanda teamül kuralı olma niteliğine de sahip. Özetle dünyadaki bütün devletleri bağlayan kurallar bunlar. Uluslararası hukuka göre Türkiye’nin Suriye’de etkin denetim sağladığı yerlerde Suriye kanunlarını uygulaması gerekiyor. Ancak kendi güvenliğini sağlamak, kamu düzeninin gerekleri ve insan haklarının korunması sebepleriyle Suriye kanunlarından değişik hukuk düzenlemeleri getirebilir. Askeri varlığın geçici olması da bir başka kural. Ancak belirtilmiş bir süre bulunmamakta. Getirilecek düzenlemelerin ve alınacak tedbirlerin Türkiye’nin bölgede kalıcı olacağına dair işaretler taşımaması gerekmekte. Bunların yanı sıra; özel mülkiyetin ve kültürel varlıkların korunması, kamu sağlığının sağlanması, ceza yargılamalarında asgari uluslararası teminatlara uyulması gibi kurallar ve nüfusun zorla bir başka yere nakli, bölge halkını askere alma, kolektif cezalandırma gibi yasaklar da bulunmakta. Türkiye’nin bölgede etkin denetim sağladığı sürece, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin uygulama alanı da askeri varlığının bulunduğu yabancı toprakları kapsayacak şekilde genişleyecektir. Bu bölgedeki Türk vatandaşı olmayanların da bireysel başvuru mekanizmasını harekete geçirme ihtimalleri bulunmakta. Son dönemde kendi aralarındaki unsurların çatışmasıyla ve Afrin’in ele geçirilmesinden sonra disiplinsiz hareketleriyle gündeme gelen ÖSO’nun her faaliyetinin Türkiye’ye atfedilmesi de büyük ihtimal. Yani ÖSO’nun yaptıkları uluslararası planda Türkiye’nin sorumluluğunu doğurabilir. Uluslararası içtihata göre bir devletin böyle paramiliter güçler üzerinde genel bir denetiminin bulunması dahi uluslararası sorumluluk doğurmaya yeterli. Umalım ki bütün sazlı sözlü halkla ilişkiler çalışmalarının gürültüsü içinde bu konuları bilen ve dikkate alan, “devlet ciddiyetine” sahip insanlar vardır. 230/6 0 260/1 2 0 90/4 0 170/7 0 220/3 0 140/ 2 0 110/ 3 0 190/3 0 260/1 0 0 210/6 0 200/3 0 haber 3 220/1 1 0 190/8 0 220/1 4 0 120/8 0 70/ 2 0 150/1 0 0 150/8 0 160/7 0 170/1 1 0 190/1 0 260/1 1 0 TARİHTE BUGÜN 1920: Çocukların ilk adımlarını atmasına yardımcı olan ilk yürüteç Paris’te satışa çıkarıldı. 1953: Dumlupınar denizaltısı, saat 02.45’te Çanakkale Boğazı’nın Nara Burnu açıklarında İsveç şilebi Naboland’da çarpıştı. Kazada 81 denizci şehit oldu. Şarap yasak, şiddet yasalhayyam’ın dizeleri bile rtük korkusuyla sansürleniyor Çok değil, bundan 5 yıl öncesine kadar bu memleket te RTÜK başta olmak üze re “kurgu komiserliği”nin en ön celikli hassasiyeti, dizilerde “şid deti teşvik” motif li içeriklerdi. Bun da o kadar uç ve abartılı noktalara gidilmekte, öyle sine “vur deyince TAYFUN ATAY öldür”meye varan kararlar karşımıza çıkmaktaydı ki “bu kadar da olmaz” demekten öte söyleyecek söz bulamıyorduk. Mesela 2013 başında bir sit kom (“Alemin Kralı”), kadına yönelik baskıları teşvik ettiği, kadın istismarını normalleştir diği iddia edilen içeriği nede niyle 340 bin lira para cezasına çarptırılmıştı. Üstelik dikkat le bakıldığında kurguda söz ko nusu olan, aslında gerçek ha yatta yaygın bir pratiğin (kadın istismarı) mizaha/komediye vurularak “yanlışlanması” idi. Ancak RTÜK bunu “düz, düm düz bir okuma” doğrultusunda Star’da ilgiyle izlenen karşı terör dizisi ‘Söz’. yorumlayıp cezayı kesti. O günler çok gerilerde kaldı. Şim di “şiddeti teşvik”, dizilerin normali, neredeyse “olmazsa olmaz”ı. Dinbaz iktidar öyle bir siyasalkültürel iklim yarattı ve yaygınlaştırdı ki memlekette, “şiddeti teşvik” artık zımnen resmi kabullere mazhar bir kurgusal tematik dizilerde... En dişe dokunur, içeriği ilgiye, dikkate, analize değer örneklerde bile hem bireysel, hem kitlesel ölçekte şiddeti, silahı, silahlı çatışmayı merkezileştirmeden yol alınamıyor. Savaş hikâyelerinin, terör/karşıterör kurgularının, etnofobik, sos yal ırkçı, şoven içeriklerin güncel ve tarihi dizi formatında özgürce serpilip gürbüzleştiği, tam anlamıyla altın çağını yaşadığı bir dönemdeyiz. Hatta neredeyse “yasallaştığı” dönemdeyiz. Buna karşılık “yasaklar” yok mu?.. Var tabii ki... Savaşı yasallaştırdığı ölçüde şarabı da “yasak”laştıran bir siyasi irade doğrultusunda şekillenmekte kurgular!.. Aynı irade, evli olarak kurgulanmış olsalar bile kadınla erkeğin öpüşmesini de yasaklıyor, onları gözetleyip yakaladığında cezayı şak diye kesiyor. Evet, “yeninormal” bu: Dizilerde öpüşmek yasak, dövüşmek serbest. Sevişmek yasak, savaşmak serbest. Şarap yasak, şiddet serbest.   Şarabın, bırakın bir kadehle gösterilmesini, adı bile yasak! “Doğu’nun büyük şiiri”nin büyük şairi Hayyam’ın dizelerinde geçen şarap sözcüğünün dahi “haram sayılıp” kurguda bip’lendiği ekranlarda, adeta pornografik mahiyette karşımıza çıkan silahlı çatışma, öldürmeöldürüşme sahnelerine bangır bangır şarkılar, türküler coşkuyla eşlik ediyor. Hayattan, aşktan ve kadından kendi korkularını emzire emzire alabildiğine korkunçlaştığı söylenebilecek bir iktidarın ölümcül siyaseti, kurgusal yansımalarını böyle buluyor. Şiddeti yücelten, savaşı fetişleştiren, silahı idealize eden politik kültür, popüler kültür üzerinde böyle yönlendirici oluyor. “Kültürel iktidar” olamadılar, doğru, ama kültür, popüler kültür “üzerinde” böyle iktidar oldular. ürküten ‘şiddet’ istatistikleri Martta 25 kadın öldürüldü Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, mart ayının ‘şiddet’ istatistiklerini açıkladı. Rapora göre mart ayında tam 25 kadın erkek şiddetiyle öldürüldü, 2 kadın ise tedavi görüyor. Cinsel şiddete maruz kalan kadın sayısı ise 28 olarak açıklandı. Mart ayında şüpheli ölümler ve faili meçhul cinayetlerin arttığını açıklayan Platform, öldürülen 25 kadından 11’inin şüpheli ölüm olduğu ve kadın cinayetlerinde artışın önüne geçilmesi için söz konusu cinayetlerin kim tarafından, neden işlendiğinin açığa çıkartılması ve faillere caydırıcı cezaların uygulanması gerektiğini belirtti. İstanbul’da hocasının odasında bayılıp şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden üniversite öğren cisi Alara Karademir gibi cinayetlerin aydınlatılmadıkça, şüpheli ölümlerdeki artışın süreceğini söyledi. Eşi tarafından 2016 yılında öldürülen Halide Özpolat’ın davasında mahkemenin sanığı duruşmaya çağırmayı unuttuğunu da hatırlatan platforum, “Bu şekilde ilerleyen kadın cinayeti davalarında konunun önemsenmediği ve yanlış ele alındığı ortaya çıkıyor” denildi. Çocuk istismarına dair basına yansıyan haberlerden sadece 269 çocuğun bu suça maruz kaldığı bilgisine ulaştıklarını belirten platform, gerçek rakamların bundan çok daha fazla olduğunu belirtti. l Haber Merkezi KKTC’li eski bakanın oğlu intihar etti Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) eski Milli Eğitim Bakanı Canan Öztoprak’ın oğlu Çetin Öztoprak (33), İstanbul’da yalnız yaşadığı rezidanstaki dairesin Çiftlik Bank yöneticisi Bulgaristan’da yakalandı Çiftlik Bank soruşturması kapsamında kırmızı bültenle aranan Düzgün Genç Bulgaristan’da ele geçirildi. Çiftlik Bank olayına ilişkin Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında 6 kişi hakkında kırmızı bülten çıkarılmıştı. Hakkında kırmızı bülten çıkarılan isimlerden Düzgün Genç adlı zanlı Bulgaristan’da yakalandı. Türkiye zanlının iadesi için harekete geçti. l Haber Merkezi de tabancayla inti har etti. Şişli’deki bir rezi dansta yalnız yaşa yan Çetin Öztoprak’ tan iki gündür haber alamayan komşusu, yönetime haber verdi. Saat 23.30 sıra Öztoprak larında çilingir yardımıyla daireye giren güvenlik görevlileri, Öztop rak’ı yatağında, yanında taban ca ile kanlar içinde buldu. Yapılan ilk incelemede intihar ettiği sapta nan Öztoprak’ın bir süredir psiko lojik tedavi gördüğü belirtildi. Olay la ilgili soruşturma başlatan polis, arkadaşlarının ifadesine başvurdu. Çetin Öztoprak’ın bir arkadaşı, “Bir taşımacılık şirketi vardı. Çetin’in son günlerde yaptığı işleri iyi değil di” diye konuştu. İngiltere’de yaşa yan bir arkadaşının ise “Çetin ge çen günlerde şaka yollu bana ‘İnti har edelim mi?’ diye sordu” dediği belirtildi. Acı haberi alan aile, Öz toprak’ın cenazesini almak üzere İstanbul’a geldi. l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle