18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 4 Nisan 2018 12 yorum/haber EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN TASARIM: SERPİL ÜNAY Köşemen Biz sana teşekkür ederiz Ülkü Tamer Ülkü Tamer’i bana sorarsanız “şair” derim. Hem de has şairlerden. Usta bir şair. İkinci Yeni’nin yaşayan en önemli temsilcisiydi. Ama biyografisine baktığınızda yaşamına ne kadar çok işi sığdırdığını görüp şaşırmamak elde değil. Üstelik kültür alanında birçok işte de öncü görevi üstlenmiş. Biyografilerinde şairliğinin yanı sıra gazeteci, oyuncu ve çevirmen olduğu belirtilmiş ama dergi ve yayınevi editörlüğü, telif hakları temsilciliği, sinema filmleri ithalatçılığı, şarkı sözü yazarlığı gibi kültür endüstrisini ilgilendiren birçok işte çalıştığını da biliyoruz. Ülkü Tamer için tam bir “kültür adamı” diyebiliriz. Dostları onu “iyi insandı” diye anımsıyor. “Zarif, alçakgönüllü, çok değerli bir insan” olarak sözü ediliyor. Bakışlarındaki sıcaklığı unutmak mümkün değil. Hiç tanımasanız bile hemen sohbete girebileceğiniz bir yakınlık duygusu oluşturuyordu insanda. Hoş sohbetti. “Ülkü Tamer’i şahsen tanır mısınız? Benim çocukluk arkadaşımdır ve hâlâ koca bir çocuktur. At yarışlarına gider, altılı ganyan oynar, maçları kaçırmaz, Laz hikâyelerine bayılır ve yaşamda en çok hayran olduğu kişi Antep’te Nakıp Sineması’nın kurucusu ve sahibi Nakıp Ali’dir. Bir çocuk için bu kadar ilgi alanı yeter de artar bile. Ama onun, sizin de bildiğiniz çok önemli bir özelliği daha var: Ülkü Tamer, yıllardır çok güzel şiirler yazar” diye anlatmış hemşerisi Onat Kutlar. Ülkü Tamer Gaziantepliydi. Öykülerinde, anılarında Antep’i anlattı hep. Yaşamöyküsünde Antep kadar, belki daha fazla İstanbul’un yeri vardır oysa. Antep’te Dayı Ahmet Ağa İlkokulu’nu bitirdikten sonra Robert Kolej’de okumuş. İlk ilgi alanının da tiyatro olduğu anlaşılıyor biyografisinden. 1948’de 12 yaşındayken yazıp yayımlattığı tek perdelik oyunu Duygular Konuşuyor’u ilk eseri olarak anmış hep. Robert Kolej yıllarında tiyatroya başlamış, daha sonra da özel tiyatrolarda oyunculuk yapmış. Çok sayıda tiyatro eserini de Türkçeye kazandırmış. Ama 12 yaşından sonra başka tiyatro eseri yazmamış olması da ilgi çekici. İlk şiiri Dünya’nın Bir Köşesinden Lucia’nın yayım tarihi 1954. 17 yaşında. İkinci Yeni’nin en genç şairi diyebiliriz herhalde. İlk kitabı Soğuk Otların Altında da 1959’da yayımlanıyor. Yayımcısı 1950 kuşağının dergisinin yayınevi “A Dergisi Yayınları”. İngiliz ve Amerikan edebiyatlarından çok sayıda çeviri yapmış. Birçok şairin dizelerini onun ölümsüz çevirileri ile anımsıyoruz. En çok anımsanan dizesi “Hem dersini bilmiyor hem de şişman herkesten” dilimize yerleşmiş bir deyim, bir atasözü gibidir. Oysa birçok unutulmaz şiiri ve dillerde dolaşan dizesi vardır. Ülkü Tamer adı ilk anda İkinci Yeni’yi akla getirse de kendine has bir şiiri vardı büyük ustanın. Şiirindeki mizah gücü, yaşama sevinci, muzip bakış açısı onu “çocuk duyarlığını öne çıkaran bir şair” olarak değerlendirmelerine yol açmış. Sanırım şiirinin en önemli özelliği ironidir. Onun kadar ironik dizeler yazan bir şair az bulunur. Şiiriyle modern İngiliz ve Amerikan şiiri arasında bağlar kurulsa, öyküye yakınlaştığına dikkati çekilse de çok renkli çok boyutludur, onda mitolojiye göndermeleri de, sinema tekniğini de bulursunuz. Zamanla halk şiirine yakınlaştığını görüyoruz. Zülfü Livaneli’nin bestelerine yazdığı sözler de halk edebiyatına yakınlaşmasının somut örnekleri sayılabilir. Zengin imge dünyasıyla halk edebiyatının edası birleşince çok ilginç ve belleklerde kalan örnekler ortaya çıkmıştı. Türkçenin en güzel aşk şiirlerinden birini de Ülkü Tamer yazmıştır. “Ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün / Ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün” diye başlar o unutulmaz şiir. Asıl biz sana teşekkür ederiz Ülkü Tamer. Bize unutulmaz şiirler, dillerden düşmeyen şarkılar, öyküler, çeviriler ve güzel anılar bıraktın. 4 NİSAN 2018 SAYI: 33782 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05:08 04:55 05:21 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06:36 13:13 16:48 06:22 12:58 16:32 06:45 13:21 16:54 Akşam 19:38 19:22 19:44 Yatsı 21:01 20:43 21:02 Alışılmadık bir görüntü Sayın Cumhurbaşkanı’nın Hatay’daki son görüntüleri doğrusu şaşırttı beni. Onu kimi zaman kravatsız, gömleğinin yakası açık görmüş olsak da belleklerimizdeki fotoğrafları hep takım elbiseli, kravatlı, son zamanlarda modaya uygun olarak yelekliydi. Bu kez, bize ve dünyaya Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başkomutanı olduğunu anımsatmak kaygısıyla olacak, kolunda “cumhurbaşkanlığı forsu” bulunan bir kamuflaj üniformasıyla göründü. Çevresinde “sanatçılar” diye anılan şarkıcılar, türkücüler ve birkaç futbolcu ile çok sayıda bakan… Ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile iki kuvvet komutanı… Gözler, sanatçılar arasında sinema, tiyatro, opera, bale sanatçılarını, klasik müzik bestecilerini, yorumcularını, ressamları, heykeltıraşları, yazarları, şairleri, çizerleri arıyor. O “sanatçılar” arasında bu mesleklerden hiç kimse yok! Çağrılmıyorlar mı yoksa çağrılıyorlar da gelmiyorlar mı? Bilmiyoruz. Ha, bir de fotoğrafın yerleşiminde bir “sorun” var. Bilindiği gibi Sayın Cumhurbaşkanı kendisini sevenler/beğenenler arasında “uzun adam” olarak anılıyor. Oysa görüntüde ikisi de kendisinden uzun görünen Turizm ve Kültür Bakanı Numan Kurtulmuş ile AB Bakanı Ömer Çelik arasında “kısa” kalmış. Danışmanları bu tür çekimlerden önce bu noktayı mutlaka dikkate almalılar diye düşünüyorum. Can Dündar’a kırmızı bülten MİT TIR’larının durdurulmasına ilişkin davada mahkeme, eski genel yayın yönetmenimiz Can Dündar’a, “gizli belge ve bilgileri açıklamak” Saptamalar suçundan 5 yıl 10 ay, gazetemizin Ankara Temsilcisi Erdem Gül’e ise 5 yıl hapis cezası vermişti. Ancak Yargıtay 16. Ceza Dairesi Can Dündar’ın, “gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla temin etme” suçundan 15 yıldan 20 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması gerektiğine hükmederek mahkemenin kararını bozmuştu. Bozma kararının ardından İstanbul 14. Ceza Mahkemesi’ne ulaşan dava dosyasının tensibini hazırlayan mahkeme, davanın “firari sanığı” olan Can Dündar hakkında gıyabi tutuklama kararı verilmesine hükmetti.  Can Dündar hakkında kırmızı bülten çıkarılmasına da karar veren mahkeme ayrıca Dündar’ın iade edilmesi için Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü ile de yazışma yapılmasını hükmetti. Tüm bu olup bitenler, bu kararlar, bu bültenler benim gibi size de “tuhaf” gelmiyor mu? Gazetemizde yayımlanan, Can Dündar’ın ve Erdem Gül’ün yargılanmalarına neden olan o haberin ve fotoğrafın haftalar önce başka bir gazetede yayımlandığını görüp okumamış mıydık? O halde… Can Dündar Cumhuriyet’in genel yayın yönetmeni olarak kuşkusuz ki yargılanmalıydı. Fakat bambaşka bir kurumda/makamda ve bambaşka bir “suçtan”. “Sen nasıl olur da bayatlamış bir haberi yeniymişçesine gazetenin okurlarına sunarsın?” diye… Yüce Türk adaletinin değerli yargıçları bu gerçeği gözden kaçırmış olabilirler. Anımsatalım dedik… Türkiye’ye Afgan göçü Bir süredir erkekli, kadınlı, çocuklu binlerce Afgan İran sınırından topraklarımıza girerek Erzurum’a doğru yürüyor. Bu insanların bir bölümü yollarda yakalanarak “geldikleri yere gönderilmek” üzere kamplarda tutuluyor. Kamplara yerleştirilenler şanslı, büyük bölümü ise tutuldukları yerlerde açlıkla, soğukla mücadele ederek ölüm kalım savaşı veriyor. Türkiye nedense Suriyelilere gösterdiği şefkati Afganlara göstermiyor. Oysa bu “kaçak göçmenlerin” anneleri, babaları, dedeleri Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda bizim en büyük destekçimizdi. 1919 yılında bağımsızlığını kazanan Afganistan’dan kısa bir süre sonra Türkiye de bağımsızlığını kazanmıştı. Cumhuriyetimiz kurulmadan önce 1.3.1921’de yeni TBMM’yi ilk tanıyan ülke Afganistan’dı. Tarihi kaynaklara göre, Afgan kadınları, bağımsızlık mücadelesi veren halkımıza ziynetlerini göndermişlerdi. Çanakkale’de de ülkemiz için çarpışmış, can vermiş birçok Afgan gencinin cansız bedeni hâlâ o “geçilmez” topraklarda yatıyor. Onların bugün ülkemize sığınan çocuklarını, torunlarını “karanlık bir bilinmezliğe” geri göndermeden önce biraz durup düşünmek gerekmiyor mu? Onların safı Ensar 1milyonöğrenci tarikatların elinde! Halkevlerini mühürleyen müdürün vukuatı çok: Erkek ve kızların aynı merdivenleri kullanmasından rahatsız olmuş Ankara’da Halkevleri şubelerinin mühürlenmesi kararını alan komisyonun başkanlığını yapan Yenimahalle İlçe Milli Eğitim Müdürü Tamer Kırbaç’a, Batıkent Halkevleri tepki gösterdi. Kırbaç’ın Trabzon Milli Eğitim Müdürü’yken “cinsiyetçi açıklamalar” yaptığına dikkat çeken Halkevleri yetkilileri, “Kırbaç, kız ve erkek çocuklarının özgürce var olduğu Halkevi’nden rahatsız mı oluyor” diye sordu. Kırbaç’ın, 2013’te Trabzon Milli Eğitim Müdürü’yken, yurtlarda kalan öğrenciler için “Erkekler ile kızlar aynı binada altlı üstlü kalıyor. Aynı merdivenleri kullanarak uyumaya gitmeleri inanın beni iki yıldır rahatsız ediyor ve diken üstünde oturmama sebep oluyor” dediği ve görevden alındığı ortaya çıkmıştı. Nazlıaka peşinde Halkevleri’nin açıklamasının ardından, Batıkent Halkevi şubesini basan ekipler, şubeyi “mühürlü odalarda faaliyet göstermeye devam etmek” suçlamasıyla tamamını mühürledi. Halke vi yetkilileri ve çocuklar ise mühürleme işleminden sonra faaliyetlerine parklarda ve sokaklarda devam etti. Tamer Kırbaç’ın 2013’te yaptığı açıklama ile ilgili soru önergesi veren Ankara milletvekili Aylin Nazlıaka, Halkevleri’nin Cumhuriyet tarihi ile eşdeğer olduğunu belirterek, “Halkevleri aydınlanma ihtiyacımızı ve sanat ihtiyacımızı karşılayan Türkiye’nin en önemli değeri” diye konuştu. Kadına, çocuğa, barınma hakkına ve eğitimde gericileşme eylemlerinde her zaman Halkevleri’nin büyük önem taşıdığını belirten Nazlıaka, “Bugün bu karanlık zihniyetler Halkevleri’ne düş manlık duyuyor” dedi. Nazlıaka, Kırbaç’la ilgili olarak da “Bun Tamer Kırbaç dan 5 yıl önce önerge verdiğim şahıs, kız ve erkek öğrencilerin birlikte eğitim almasından ne denli rahatsız olduğunu anlatıyordu. Bugün Batıkent Halkevi’ni mühürleyen kişi aynı, bugün bu şahıslar, bu karanlık zihniyetler kadın erkek eşitliğinden korkuyor. Onların safı Ensar’dan, bizim safımız aydınlanmadan yanadır, bu hukuksuzluğa karşı omuz omuza mücadele etmeye ve yan yana durmaya devam edeceğiz” diye konuştu. l ANKARA / Cumhuriyet Halkevi’nden MEB’e mühür Ankara’da izinsiz eğitim faaliyeti yaptıkları gerekçesiyle binaları mühürlenen Halkevleri, MEB’i mühürledi. MEB önüne gelen Halkevi üyeleri MEB girişine “Bu kurum eğitimi cemaat ve tarikatlara teslim ederek laiklik karşıtı faliyetleri sebebiyle süresiz olarak kapatılmıştır” notu astı. Halkevi üyesi 5 kişi polis müdahalesinin ardından gözaltına alındı. Eylemde konuşan Halkevleri Merkez Yürütme Kurulu üyesi Betül Öztürk, “Kapatılmak isteniyor Halkevleri. Bizler mühürlemek isteyenlerin derdini biliyoruz. Halkevleri’ni değil, cemaatleri ve tarikatları mühürleyin” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] YUSUF ÖZKAN Akademisyen Prof. Dr. Esergül Balcı ve gönüllü ekibinin Türkiye’nin 16 ilinde yaptığı yüz yüze görüşmeler sonrasında yayımladığı rapor İzmir’de Eğitimİş üyeleriyle paylaşıldı. Çarpıcı sonuçlar Hazine kaynaklarından milyarlarca liranın dernek, vakıf ve sivil toplum örgütü şemsiyesi altında çalışan tarikatlara aktarıldığı belirtilen raporda, şu saptamalara yer verildi: n Türkiye’de bir milyon çocuk tarikatların elinde eğitim görüyor. n 2.6 milyon vatandaşın bir tarikatla organik bağı bulunuyor. Tarikat üyesi olan ya da faaliyetlerine sürekli katılan kişi sayısı ise 1.1 milyon. Sempatizan/destekçi/üye olmasa da toplantılarına en az bir kez katılmış ve yeniden katılabileceğini ifade eden kişi sayısı 1.5 milyon. n Tarikat üyesi olduğunu ifade edenlerin yüzde 9’u ılımlı İslam tabirini reddediyor. Bunlar, İslam’ın özünün cihat olduğuna inanıyor. 234 bin tarikat üyesi potansiyel şiddet eğilimli ve teröre yatkın kişiler. n Türkiye’de belli başlı 30 tarikat silsilesi ve bunların 400 kolu var. Sadece İstanbul’da 445 tekke faaliyetlerini açıktan sürdürüyor. Türkiye genelinde 800’ün üzerinde faal medrese bulunuyor. n MEB verilerine göre, Türkiye’deki özel öğretim kurumu sayısı 10 bin 53’tür. Bu kurumların 3’te 1’i mutlaka bir tarikata bağlı. n Tarikat okul ve yurtlarındaki öğrenci sayısı 210 bin dolayındadır (üniversiteler hariç). 4 binin üzerindeki özel yurdun 2 bin 480’i bir tarikatla bağlantılıdır. Tarikatlara bağlı yurtların kapasitesi 380 bin. Bu yurtlarda kalan öğrenci sayısı 224 bini buluyor. n Medreselere kaydolma yaşı ülkenin bazı bölgelerinde 3’e kadar düşüyor. l İZMİR Devamsızlığa rehabilitasyon OZAN ÇEPNİ Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) öğrencilerin artan devamsızlık oranlarına karşı harekete geçti. Liselerde yüzde 40’a varan 20 gün ve üzerindeki okula devam edilmemesi problemine karşı, MEB verileri analiz ederek illere talimatlar gönderdi. Bakanlığın verilerine göre, devamsızlıkta ilk sırada meslek liseleri geliyor. İlkokullarda 20 gün ve üzeri devamsız öğrenci oranı yüzde 6, ortaokulda yüzde 10 iken bu oranlar liseye geçildiğinde katlanıyor. Devamsızlık oranlarına bakıldığında, Anadolu İmam Hatip liselerinde 20 gün ve üzeri devamsız öğrenci oranı yüzde 32, Mesleki ve Teknik ortaöğretimde ise bu oranın yüzde 40’a ulaşmadı dikkat çekiyor. Evlere devamsızlık ziyareti Devamsızlık oranlarının azaltılması sorununa karşı MEB’in eylem planında ilk sırada “acil” müdahale edilebilmesi için öğrenci devamsızlıklarının aynı gün elektronik sisteme işlenerek veliye bildiriminin sağlanması bulunuyor. Okula devamsızlığı alışkanlık haline getirmiş öğrencilere ulaşılarak rehberlik servislerine yönlendirilmesi, devamsızlığa neden olan problemlerin belirlenmesi, öğrencinin kurslara yönlendirilmesi, velilerin bilinçlendirilmesi ve uzman desteğinin sağlanması planlanıyor. Bakanlık “ekonomik sebeplerden dolayı çalışmak zorunda kalan devamsız öğrencilere” ise okul aile birlikleri ve yerel yönetimlerle birlikte maddi destek imkânı oluşturulmasını öngörüyor. Ayrıca öğrencilerin devamsızlık yaparak yöneldikleri internet kafe, oyun salonu gibi yerlere okul süresince öğrencilerin erişiminin engellenmesine ilişkin olarak Emniyet Müdürlükleri ile işbirliği yapılması isteniyor. Ayrıca devamsız öğrencilerin velileri ile iletişim kurularak ev ziyaretleri yapılması da planlanıyor. l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle