19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 29 Mart 2018 haber 8 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: İLKNUR FİLİZ Gazeteye baskın Gazeteci satın almak/ Medyayı satın almak Satın alınmış gazeteciler vardır. Yeni değil. Oldum bittim vardır. Sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada vardır. Her gün, her an görev başında değillerdir. İşe yarayacakları an beklenir ve satın alanlardan talimat gelir, o da kolları sıvar. Bilirdik. Biliriz. Mesela bir büyük çevre felaketi yaşandığında, o felakete yol açan şirketin (diyelim bir petrol şirketinin) satın aldığı gazeteci, meslek hünerinin elverdiğince felaketin aslında söylendiği kadar büyük olmadığını, yol açtığı zararın kısa sürede giderilebileceğini anlatan, basılı gazete ise okurların, TV ise seyircilerin yüreğini serinletecek, içini rahatlatacak haberler, yorumlar döktürür. Yutan yutar. Çevre felaketi bir örnekti. İlaç, kimya, silah, inşaat, gıda, tarım, kozmetik, enerji, nükleer enerji sektörlerine, burada sayamadığım, sizin aklınıza gelebilecek her türlü sanayi sektörüne genişletin. Bankaların, büyük finans kurumlarının yolsuzluklarından başlayın, siyasal iktidarlara, yerel yönetimlere, siyasal partilere kadar uzatın. Hepsinde satın alınmış gazetecilere rastlayabilirsiniz. Ayrıntılara, kanıtlara meraklıysanız, mesela 2010 Nisanı’nda Meksika Körfezi’ndeki petrol arama platformundaki büyük patlamanın ve sızıntının ardından yaşanan, “Yüzyılın çevre felaketi” diye anılan olayı hatırlayın. Japonya’da 2011 Martı’nda yaşanan Fukuşima Nükleer Santralı’nda yaşanan felaketi hatırlayın. Çernobil’i unutmayın. 1972 Haziranı’nda yaşanan, ABD Başkanı Richard Nixon’u istifaya götüren Watergate skandalını, o büyük demokrasi suçunu hatırlayın. Nikaragua’da karşıdevrimci çetelere sağlanan silahları unutmayın... Sayın sayabildiğinizce ve hepsinde kolları sıvamış, mesleğimizin ak yüzüne kara çalan ama karşılığında cebini doldurup cukkasını kapan gazeteciler vardı. Bildiğimiz buydu. Sövüp saysak da alışmıştık. HHH AKP iktidarında bir eşik aşıldı. Bezirgân siyaseti satın alınmış gazetecilerle uğraşmaktan vazgeçti. Gazeteci satın almak yerine gazeteleri, televizyonları satın aldı. “Havuz medyası” dediğimiz işte tam da bu. Devletten büyük ihaleler kapan iri kıyım sermaye sahiplerine gazeteler, televizyonlar aldırttılar ve onları birer “organ”a dönüştürdüler. Organ bizim mesleğimizde aşağılayıcı bir anlam taşır. Ekmek parası uğruna bir “organ”da çalışmak zorunda kalan arkadaşlarımızın kederi, öfkesi, hatta utancı ile çok karşılaştık. Türkiye’nin en büyük medya grubunun birkaç gün önce tümüyle el değiştirmesine bir de bu gözle bakın... Bir de... (Hay Allah! Söylesem mi, yazsam mı acaba? Yoksa yakışık almaz mı?) Amaaan!.. İnceldiği yerden kopsun: Cumhuriyet’i kimse satın alamaz. Alamaz çünkü Cumhuriyet’i satacak bir patron yok. Dahası Cumhuriyet’i kimse “organ”a dönüştüremez. Doğru ve gerçek haber verme çabasının kimse önüne geçemez. 2018 ilkbaharında Cumhuriyet’in önemi de anlamı da daha bir büyüdü. PROPAGANDA İDDİASI Eliaçık’ın 7.5 yıl hapsi istendi Bir internet sitesinde yazdığı yazılarda, terör örgütü PKK’nin propagandasını yaptığı iddiasıyla yargılanan yazar İhsan Eliaçık’ın 1.5 yıldan 7 yıl 6 aya kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşmada mütalaasını açıklayan savcı, “Sanığın yayınlanan yazılarının bir bütün olarak değerlendirilmesi halinde, eylemlerinin terörist şiddete çağrı, tahrik ve teşvik edici, silahlı direnişe ve isyana davet ile şiddet eylemlerini övücü nitelikte olduğunu” savundu. Artı Gerçek internet sitesine konuşan Eliaçık, “2016 yılında İstanbul’daki Din Âlimleri Toplantısında yaptığım konuşmamın ardından yapılan isimsiz bir ihbar üzerine hakkımda soruşturma açılmış. Orada Hendek Savaşı’nı anlatmıştım. İhbar sahibi Hendek Savaşı’nı sanki Sur, Cizre ve doğu illerindeki hendekleri meşrulaştırmak için anlattığımı söylemiş. Savcı da Hendek Savaşları’nı anlatarak hendekleri savunduğum iddia edip cezalandırılmamı istiyor” diye konuştu. l Haber Merkezi Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi’nin binası ve matbaası sabaha karşı basıldı, sahibi ve 10 çalışanı gözaltına alındı Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi’nin Beyoğlu’da bulunan merkez binası ve basımı yapılan matbaası dün gece saat 03.00’te polis tarafından basıldı. Gazete imtiyaz sahibi ve matbaa sahibinin de aralarında olduğu 11 kişi gözaltına alındı. Özgürlükçü Demokrasi yazarı Hüseyin Aykol gazetenin TMSF’ye devredildiğini ve kayyım atandığını öğrendiklerini söyledi. TMSF ise kendilerine böyle bir bilgi gelmediğini belirtti. Soruşturma kapsamında gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Yılmaz Yıldız’ın Bağcılar’da bulunan evine de baskın yapıldı. Yıldız’ın bulunmadığı evde telefonuna ve bilgisayarına el konuldu. Operasyonda, Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi İmtiyaz Sahibi İhsan Yaşar, Gün Matbaası Sahibi Kasım Zengin, matbaa çalışanları Erdoğan Zamur, Kemal Kurt, Musa Kaya, Cemal Tunç, Kemal Daşdöğen, İrfan Karaca, Mehmet Emin Sumeli, matbaanın eski çalışanları Olcay Sarıkaya İstanbul’da, Uğur Selman Kelekçiler ise Diyarbakır’da gözaltına alındı. Gözaltına alınanlara 24 saatlik avukat görüş yasağı getirildi. Gazete avukatlarına, savcılık kaleminden, iki ayrı soruşturmanın yürütüldüğü ve dosyalarda gizlilik kararı olduğu bilgisi verildi. İlk soruşturmanın 7 Şubat’ta, ikinci soruşturmanın ise 23 Mart’ta başlatıldığı ifade edildi. Avukatların, TMSF’ye ilişkin sorularına ise yanıt verilmedi. Savcılık kalemi, ‘daha sağlıklı bilgi’ için avukatları emniyete yönlendirdi. Evrensel gazetesinin haberine göre baskından sonra gazetede bulunan takım elbiseli bir kişi TMSF görevlisi olduğunu söyledi. ‘Memur’, TMSF görevlisi olduğuna dair kimlik göster meye ve bilgi vermeye yetkisi olmadığını belirterek “TMSF’den gerçek yetkilileri bekliyorum. Ben gözlemci olarak buradayım” dedi. Gazetenin TMSF’ye devredildiği ve kayyım atandığı iddialarına ilişkin Evrensel gazetesinin görüştüğü TMSF yetkilisi ise kendilerine böyle bir bilgi gelmediğini, binadaki yetkilinin TMSF’den olduğuna dair kimlik göstermesi gerektiğini söyledi. İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbulŞubesi’nde bir araya gelen gazete çalışanlarına, HDP İl Eşbaşkanı Esengül Demir ve Cengiz Çiçek, HDK Eşsözcüsü Gülistan Kılıç Koyçiğit, TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, DİSK Basın İş’ten Alptekin Babaç, DBP, Yakayder, ESP İstanbul İl Örgütü, İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, ÖHP, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği, Zindanlarla Dayanışma İnisiyatifi de destek verdi. Sözlü tebliğ edildi İHD İstanbul Şube Genel Başkanı Gülseren Yoleri, “Polis baskını sabaha kadar devam etti. Gazeteye gelen çalışanlar içeriye alınmadı. Sadece basın özgürlüğü değil, düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğüne de saldırı söz konusu” dedi. Gazetenin editörü Hicran Ürün, “Gazetemize ve hiçbir ilişkisi olmadığı halde basımın yapıldığı matbaaya baskın yapıldı. Bu bas kılar ilk değil, daha önce de defalarca kez dağıtımcılar gözaltına alındı, tutuklandı. Gazetemize 79 kez erişim engellendi. Bu dönemde muhalif seslere ve Kürt gazetecilere baskı arttı. TMSF eliyle gazetemiz kapatıldı ancak tarafımıza tebliğ edilen resmi bir bilgi yok. Baskından sonra sözlü olarak deklare edildi. Bu da hukuksuzluğun ayrı bir boyutu. Muhalif sesleri susturmaya devam edecekler” dedi. ‘Korkmuyoruz’ Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto yaptığı yazılı açıklamada, “Talebimiz bir an önce OHAL’in kaldırılarak, gazetecilerin üzerindeki baskıların giderilmesidir. Tek tip insan ve tek tip basın istiyorlar. Diğer gazetelere de her an baskınlar olabilir. OHAL olduğu sürece bir KHK’ye bakar. Oradan verilen talimata bakar” ifadesini kullandı. TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, “Bugün yapılan baskın, muhalif medyalara yapılacak operasyonun da habercisi. Daha önce KHK’lerle kapattılar, ikinci dalga olarak TMSF ile Türkiye tek sesliliğe sürükleniyor. Haber için mücadeleye devam edeceğiz” dedi. DİSK Basınİş Sendikası Genel Başkanı Faruk Eren de “Daha önce Özgür Gündem’i kapattılar ki Özgür Gündem birçok baskıya, katliamlara, bombalamalara rağmen bölgede neler yaşandığını kamuoyuna duyuran gazeteydi. Özgürlükçü Demokrasi de o geleneğin devamcısıdır. Onu da kayyım atayarak susturmaya çalışıyorlar. Ama susturamıyorlar. Özgürlükçü Demokrasi seslerini duyurmaya çalışacaktır” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet BUGÜN 52. KEZ TUTULUYOR Adalet Nöbeti bir yaşında Gazetemizin yayın politikasının suçlama konusu edildiği dava kapsamında asılsız ve akıl dışı iddialarla 515 gündür tutuklu bulunan icra kurulu başkanımız ve avukatımız Akın Atalay’ın nezdinde tüm haksız tutuklamalara karşı çıkmak için Çağlayan Adliyesi’nde Nisan 2017’de tutulmaya başlanan Adalet Nöbeti, bugün 52. kez tutulacak. Bir yılını dolduran nö bet saat 11.30’da adliyenin C kapısı girişindeki Themis heykellerinin bulunduğu alanda başlayacak. Nöbetin ardından saat: 12.15’te C kapısı önünde avukat Erkan Ünüvar, ÇHD İstanbul Şubesi Başkanı avukat Gökmen Yeşil ve ilk Adalet Nöbeti’nde gözaltına alınan 8 avukat adına avukat Sevinç Sarıkaya birer basın açıklaması yapacak. l İSTANBUL / Cumhuriyet Altan’a bir ret daha CANAN COŞKUN Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “özgürlük ve güvenlik hakkı” ile “ifade özgürlüğü hakkı”nın ihlal edildiğine ilişkin karar verdiği tutuklu yazar Mehmet Altan’ın tahliye talebi ile ilgili müebbet hapis cezası veren İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi dosyadan el çekildiği gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına hükmetti. Yazar ve akademisyen Mehmet Altan, 10 Eylül 2016’da gözaltına alınarak, 22 Eylül’de tutuklandı. Altan, 8 Kasım 2016’da Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu. Hakkında tutukluluğundan 7 ay sonra iddianame düzenlenen Altan’a darbeye ve Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve örgüt adına suç işleme suçlamaları yöneltildi. İddianameyi ka AİHM’nin hak ihlali kararının ardından yapılan tahliye başvurusunu değerlendiren mahkeme, Altan’ın hükmen tutuklu olduğunu belirterek, dosyadan el çekildiğini kaydetti ve karar verilmesine yer olmadığına hükmetti. bul eden İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, Altan’ın sanıkları arasında bulunduğu davanın ilk duruşmasını 19 Haziran 2017’de yaptı. AYM, 11 Ocak 2018’de Altan’ın başvurusunu değerlendirerek, oyçokluğu ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar verdi. Altan’ın avu katlarınca müvekkilinin tutukluluk halinin sonlandırılması için yapılan tahliye talebi yerel mahkeme tarafından reddedildi. 16 Şubat 2018’de de tahliye talebini reddeden mahkeme Altan’ı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırarak “tutukluluk halinin” sürdürülmesine karar verdi. 20 Mart 2018’de AİHM, Altan’ın “özgürlük ve güvenlik hakkı” ile “ifade özgürlüğü” hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Bu kararın ardından Altan’ın avu katları Adalet Bakanlığı’na ve tutukluluğa devam kararı veren mahkemeye tahliye talebiyle başvurdular. AİHM kararı gelmedi Talebi değerlendiren mahkeme, Altan’ın hükmen tutuklu olduğunu belirterek, dosyadan el çekildiğini kaydetti. Bu aşamadan sonra tutukluluk hususunda değerlendirme yapılamayacağını ifade eden mahkeme, yetkinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili ceza dairesinde olduğunu aktardı. Mahkeme, öte yandan mahkemeye resmi yoldan ulaşan bir AİHM kararı olmadığını da kaydetti. Tekrar başvurdular Altan’ın avukatlarının 20 Mart’ta Adalet Bakanlığı’na yaptıkları başvuruya ilişkin bugüne dek herhangi bir yanıt verilmedi. Altan’ın avukatları da dün Adalet Bakanlığı’na bir başvuru daha yaparak, kararın tercüme edilmesini ve ilgili merciiye tebliğ edilmesini talep etti. OECD 43 ülkedeki araştırmacı gazetecilere sordu Ne güvenliyiz ne güvensiz OECD (Uluslararası Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) medya ve araştırmacı gazete cilerin, rüşvet başta olmak üzere yol suzluk olaylarının ortaya çıkarılmasında kritik bir rol oynadığın dan hareketle bir anket düzenledi. Anket yolsuz luk alanındaki gazetecilik faaliyetlerinin, kamunun dikkatine sunulması do ÇİĞDEM TOKER layısıyla değerli olduğu esasına dayanıyor. Geçen yıl (2017) OECD’de uzman bir ekibin, 43 ülke den, 101 araştırmacı gazeteci arasında yaptığı anket, yolsuzluk olaylarının orta ya çıkarılma öyküleri ve söz konusu ga zetecilik faaliyeti, kolluk güçleri ile ad li makamlar arasındaki etkileşime dair kayda değer verileri sergiledi. Paris’te bir dizi tematik toplantılarla devam eden “Yolsuzluk Karşıtı Küresel Entegrasyon Forumu” dolayısıyla ya yımlanan anket sonuçlarından özet bir değerlendirme derledik: YOLSUZLUĞUN TİPİ: Ankete ka tılan gazeteciler, çalıştıkları dosyaların yüzde 23’ünün pasif, yüzde 21’inin aktif yolsuzluk olduğunu bildirdi. Pasif yol suzluk, rüşvetin bir kamu görevlisi ta rafından talep edilmesini; aktif yolsuz luk ise birey ya da kurumlarca rüşve tin kamu görevlisine teklif edilmesini ta nımlıyor. Dünyanın dört bir yanında görev ya pan araştırmacı gazetecilerin yüzde 19’unun çalıştığı dosyalar yerel yöneti cilerin yolsuzlukları üzerine. Yabancı kamu görevlilerinin ço kuluslu işlerde karıştığı rüşvet olayla rı yüzde 18 ile dördüncü, özelden özele denebilecek iş dünyasi arasındaki rüş vet olayları ise yüzde 12 oranıyla beşin ci sırada yer aldı. İHBARLAR İLK SIRA: Gazeteci açı sından yolsuzluk dosyalarının kaynak sıralamasında “ihbarlar” yüzde 35 ora nıyla ilk sırada. Bunu yüzde 23 ile diğer ülkelerdeki meslektaşlarla işbirliği, yüzde 18 ile si vil toplum, yüzde 16 ile kamusal nitelikli açık kaynaklar izliyor. ENGELLER: Yolsuzlukların orta ya çıkarılmasında başlıca engellerin ne ler olduğu sorusuna, ankete katılan ga zetecilerin yüzde 21’i ifade özgürlüğü alanındaki mevzuatın yetersizliği, yine yüzde 21’i yasal soruşturmaların gizlili ği yanıtını verdi. Araştırmacı gazetecile rin yüzde 18’i kaynaklarla iletişim yeter sizliği, yüzde 15 oranında da iftira suçu düzenlemelerin, yolsuzluk karşıtı haber cilikteki güçlükler olduğu yanıtını verdi. NE GÜVENDE NE DEĞİL: Yolsuzluk dosyaları üzerinde çalışan araştırmacı gazetecilerin yüzde 36’si kendilerini “ne güvenli, ne güvensiz” hissediyor. Bu konudaki soruya yüzde 8’i güvensiz, yüzde 6’sı tamamen güvensiz hissetti ğini söylerken, gazetecilerin yüzde 22’si “tamamen güvenli”, yüzde 28’i “orta derecede güvenli” yanıtlarını verdi. Yolsuzluk haberleri yaparken ad li makamlardan bilgi talep edilip edil mediği sorusuna, gazetecilerin yüz de 54’ü evet, yüzde 46’sı hayır yanıtı nı verdi. Adli makamların yayımlanmış bir yolsuzluk haberinin fikri takibini sağ layıp sağlamadıkları sorusuna yine yüz de 54 evet, yüzde 46 oranında da hayır yanıtı geldi. OECD anketine katılan gazetecilerin yüzde 35’i adli makamlarla olan ilişkinin nasıl olduğu sorusuna “tatminkâr” ya nıtını verirken, yüzde 20’si tatminkâr ol madığını, yüzde 18’i ise zayıf olduğunu bildirdi. l PARİS Basın Konseyi: Editoryal çizgi değişmemeli Basın Konseyi Yüksek Kurulu, dünkü toplantısında Doğan Medya Grubu’nun satışını değerlendirdi. Toplantının ardından yapılan açıklamada, “Her şeyden önce; bu devrin gerçekleşmesi, evrensel gazetecilik ilkeleri ve demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan çok seslilik açısından bir tehlike doğuracaktır. Bu noktada, satış ve devri müzakere edilen medya organlarının yayın çizgilerine müdahalelerin yapılmaması, demokratik zorunluluk arz etmektedir. Aksine bir davranışla, devralınan medya organlarının editoryal çizgilerinin değiştirilmesi yönündeki çabalar, Türk demokrasisine yeni bir darbe indirilmesi anlamına gelecektir. Böyle bir devrin rekabet hukuku açısından meşruluğunu incelemek görevine sahip olan Rekabet Kurumu’nun da mevzuat çerçevesindeki gerekli incelemeyi en kısa sürede ve kapsamlı bir şekilde yapması, bulgularını da şeffaf ve açık bir şekilde kamuoyuna bildirmesi gerekmektedir” denildi. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle