19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Uluslararası PEN’den Can Dündar’a İfade Özgürlüğü Ödülü Uluslararası PEN bu yılki İfade Özgürlüğü Ödülleri’nde Can Dündar’ı da unutmadı. Son 15 yıldır Uluslararası PEN, PEN Yazarlar Vakfı ve Oxfam Novib tarafından verilen İfade Özgürlüğü Ödülleri’ne bu yıl Eritreli şair, gazeteci Amanuel Asrat ve Mısırlı yazar ve kütüphaneci Omar Hazek ile birlikte yazar, gazeteci ve belgeselci Can Dündar da değer bulundu. Uluslararası PEN’in Başkanı Jennifer Clement, “Bu ödül, sözü geçen yazarların ifade özgürlüğü için yaptıkları büyük fedakârlıkları ve onların bu konudaki kararlılıklarını ve cesaretlerini onurlandırıyor” dedi. Çarşamba 21 Mart 2018 EDİTÖR: ÖZNUR ÇOLAK OĞRAŞ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN [email protected] 15 iGsyöabneı klitepe Arkeolog Çiğdem KöksalSchmidt kalıntılara beton döküldüğünü iddia etti, yetkililer ise ‘Kamuoyunu yanıltmaya çalışıyor’ diyor Şanlıurfa’da, dünyanın en eski anıtsal tapınağı olarak kabul edilen Göbeklitepe’de 2014 yı lında hayatını kaybeden kazı başka nı Klaus Schmidt’in eşi arkeolog Çiğ dem KöksalSchmidt, Göbeklitepe’de iş ma kinelerinin kalıntılar üzerinde çalışma yap tığı ve neolitik döneme ORHUN ATMIŞ ait kalıntıların üzerine beton döküldüğü iddiasında bulundu. Yet kililer ise çalışmaların UNESCO Dünya Kültür Mirası liste sine girebilmek için gerekli olduğu nu savunarak “Kamuoyu yanıltılma ya çalışılıyor” dedi. ‘Fotoğraflarda yanıltma var’ Arkeolog Köksal, sosyal medya hesabından “Benden başka kimsenin canı acımıyor mu? Taze beton dökülen alanın yanıbaşında görülen F yapısı (Kaya Tapınağı) adını verdiğimiz alan, üzerinde iş makinelerinin eze eze bitiremediği alan da hemen bu neolitik döneme ait mimari kalıntıların üç metre ilerisinde, orada yüzeyde bir şey görmeyince altında da bir şey yok sanıyorlar ama orada da 15 cm. derinlikte anakaya üzerinde neolitik döneme ait izler var” yaza Klaus Schmidt ve eşi Çiğdem Köksal Schmidt. rak fotoğraflar paylaştı. Ulaştığımız bir yetkili ise Köksal’ı yalanlayarak “Kültür Bakanlığı’nın bir Koruma Kurulu var, bu kuruldan izin alınarak bu çalışmaların hepsi yapılıyor. Kültür varlıklarının üzerine beton dökülmesi, iş makinelerinin çalışması gibi bir durum söz konusu değil. Fotoğraflarda bir yanıltma yapılmış. Kaya Tapınağı ile çalışılan alan arasında 510 metre mesafe var. Bu çalışmanın yapılmasının amacı da zaten Göbeklitepe’yi daha iyi koruyup gelen ziyaretçilerin rahatlıkla gezebilmesini sağlamak, ören yeri ve çevre düzenlemesi yapmak. İş makineleri hiçbir şekilde kazı yapmıyor, asfalt yapılmıyor. Sadece kenar bordürlerinin altına bir harç dökülüyor, o harç dökülürken de alta koruyucu seriliyor” diye konuştu. Köksal, 2013 yılında başlayan ahşap yürüme projesinin bir kısmının, başka bir güzergâh saptan dığı için söküldüğünü de belirterek “Yeni saptanan güzergâh tam da Klaus’un ziyaretçi yoğunluğu yönelmesin diye ferah tuttuğu bir Göbeklitepe’de iş makineleri kalıntılar üzerinde çalışma yaptı ve neolitik döneme ait kalıntıların üzerine beton döküldü. alanda. SİT alanına kesinlik le beton dökmeyiz, asfalt yap mayız demişlerdi Klaus ha yatta iken. Onun yapılması nı istemediği, Göbeklitepe’yi tahrip edeceğini bildiği her şeyi koştura koştura yapıyor lar” dedi. Yetkili ise projenin Alman kazı ekibinin bilgisi dahilin de ve istişare edilerek yapıl dığını söyleyerek, “Onların iznini alacak bir durum zaten yok ama onlarla istişare ya pılarak yürütülüyor projeler. Hem çatı, hem çevre düzen lemesinde aynı şeyler oldu. Ama çatı projesi bizzat Klaus Schmidt’in önceden tavsiye ettiği bir projeydi. Bizzat onun bilgisinin olduğu bir projeydi” diye konuştu. Yetkili yok iddiası manlarımız her gün oradalar. Her gün bizim denetimimizde projeler değerlendiriliyor, bakanlıkla toplantılar yapılıyor. Çiğdem Hanım, Klaus Schmidt’in vefatından sonra Alman Çiğdem Köksal, çalışma yapılan alanda arkeolog, bakanlık temsilcisi ve müze görevlisi olmadığını iddia etti. Yetkili ise öyle bir şeyin söz konusu olmadığını söyleyip “Bizim uz kazı ekibine girememişti, bunun bizimle de alakası yok. Belki ondan dolayı bir kırgınlığı vardır, kırgınlığını da bu şekilde dile getiriyor olabilir” diyerek Köksal’a tepki gösterdi. İSTİKLAL MARŞI Geçen hafta Cumhurbaşkanımız, 46. Muhtarlar Toplantısı’nda konuşurken İstiklal Marşı’nın bestesini beğenmediğini dile getirdi. “En büyük üzüntüm bu emsalsiz marşın hakiki manasını yüreklere nakşedecek bir bestenin bulunamamış olmasıdır” dedi. Milli Mücadele yıllarında bu ruhu ifade eden bir şiir yarışması açılmış. Katılan 724 şiirden hiçbirisi beğenilmemiş. Sonunda Mehmet Akif Ersoy’dan böyle bir güfte yazması istenmiş. Onun şiiri Mustafa Kemal’in başkanlığındaki 12 Mart 1921 tarihli Meclis oturumunda alkışlarla “ulusal marşın güftesi” olarak ilan edilmiş. Şiir (güfte) seçildikten sonra sıra beste yarışmasına gelmiş. 1922’de yapılan yarışmaya 24 beste katılmış ve bugün söylediğimiz marşın bestecisi Osman Zeki Bey beşinci, Ali Rıfat Çağatay’ın alaturka üsluptaki bestesi birinci olmuş. Yıllar sonra Çağatay’ın müziği “Çok melankolik ve yerel” gerekçesiyle kaldırılmış ve 1930’dan itibaren Osman Zeki Üngör’ün marşı söylenmeye başlanmış. Marşın orkestra uyarlamasını zamanın önemli hocalarından ve müzik otoritelerinden Edgar Manas, bando düzenlemesini de İhsan Servet Künçer yapmış. Etnomüzikolog ve araştırmacı yazar Etem Ruhi Üngör, şöyle anlatır: “Cumhuriyet devrine kadar bir milli marş yaptırılması düşünülmemiş. Padişahların şahıslarına yaptırdıkları marşlar kullanılmış. Halk kitlesine mal edilmediği için bilhassa dış memleketlerde birçok defa güç durumlarda kalınmış, sıra bize geldiğinde topluluğumuz şaşkına uğramış, bazen de ‘bizim milli marşımız yok’ demek cesaretini göstermişler. Hatta bir futbol ekibimiz, yine böyle sıkışık bir durumda kalarak milli marş yerine ‘Hamsi koydum tavaya’ türküsünü bile okumuştur.” İstiklal Marşımızın prosodisindeki (sözün sese uygunluğu) birkaç sorun yüzünden hecelerin ortasında kesilen melodi çizgisi veya hece ortasında başlayan yeni müzik cümleleri sözün sesle uygunluğu ve şarkıyı söyleme şeklini yer yer bozar. Aruz vezninin kalıplarına bağlı kalınarak aynı melodi içinde sadece sorun yaratan hece bölünmeleri için bir düzenleme yapılamaz mı? Her şeyden önce bu marşın giderek gevşeyip tempodan düşmesi sorundur. Rengim Gökmen yönetimindeki Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve Devlet Operası’nın korosuyla tempolu okuyuşu bir süre önce resmi dairelere ve okullara örnek olarak dağıtılmıştı. Şimdi diyelim ki yeni bir beste yapıldı. Onun içselleşip halka mal olması kim bilir kaç yıl alacaktır. Belki bundan sonraki yeni kuşaklar öğrenecekler ama orta yaşın üstündekiler için bu ev ödevi ağır gelecektir. Marşımızın ne melodisinde, ne güftesinde büyük sorunlar var denebilir. Ancak ses ile sözün birkaç yerde birleşmesi için çalışmalar yapılabilir. Bugün nice ülkenin marşından çok daha dinamik ve çağdaş bir marşa sahip olduğumuzu da unutmayalım. SALUT SALON KIZLARI, YENİDEN TÜRKİYE’DE ‘Başlat’ İKSV Galaları’nda... İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından DHL sponsorluğunda gerçekleştirilen İKSV Galaları, Steven Spielberg’in yönettiği “Başlat Ready Player One”ı sinemaseverlerle buluşturuyor. Sanal bir oyun evreninde geçen 3D bilimkurgu macera olan Başlat Ready Player One, 28 Mart’ta 21.30’da Cinemaximum City’s Nişantaşı’nda gösterilecek. ‘Shakespeare Perisi’ Boğaziçi’nde Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall Klasik Müzik Konserleri kapsamında “Shakespeare ve Müzik” adlı konser bugün saat 19.30’da gerçekleşecek. William Shakespeare’in farklı oyun ve sonelerinden metinler arası kolaj yöntemiyle hazırlanmış konserde, Shakespeare’in dizeleri müzikle ve tiyatroyla buluşacak. Etkinlik, Elizabeth dönemindeki şarkı ve müziklerde kullanılan dönem enstrümanlarıyla seslendirilecek. Konserde tiyatro sanatçısı Ayşe Lebriz Berkem, Soprano Linet Şaul, viola da gamba sanatçısı Bülent Oral ile birlikte, Rönesans udu ve barok gitarla Diego Leveric yer alıyor. Angelika Bachmann , Iris Siegfried, AnneMonika von Twardowski ve Sonja Lena Schmid isimlerindeki iki kemancı, bir çellist ve bir piyanistten oluşan klasik müzik topluluğu “Salut Salon”, 27 Nisan’da Ankara’ya MEB Şura Salonu’na ve 29 Nisan’da ilk kez Mersin’e, Mersin Uluslararası Müzik Festivali’ne geliyor. Müzik tarihinde iz bırakmış, şarkıları repertuarlarına ekleyen grup, Vivaldi’den Bach’a, Rachmaninov’dan Piazzola’ya kadar esintiler sunacak. Ayrıca, Marilyn Monroe ve Herbert Grönemeyer gibi isimlerin eserlerini de sahnede sunacaklar. Sibel Kasapoğlu, Tülin Akgün ve Şule Yiğit. Paris’te üç Türk... Paris’teki La Capitale Galerie’de açılan “Kesişen Bakışlar” adlı sergi farklı sanatçıların, farklı disiplinlerdeki çalışmalarını bir araya getiriyor. Sergide Tülin Y. Akgün cam heykel çalışmaları, Sibel Kasapoğlu resimleri ve Şule Yiğit de seramik heykel çalışmaları ile yer alıyor. Sanatçıların beden ve kimlik konuları üzerine atölye buluşmalarında yaptıkları tartışmaları, sohbet zemininden sergi zeminine ve böylece izleyiciye açık bir tartışma zeminine taşıdıkları bu proje, İstanbul’da da tekrarlanacak bir sergi ile iki toplum arasındaki bakış açılarına dair farklılıkları göstermeyi planladıkları bir üst projeye dönüşecek. Sanatçıların son dönem çalışmalarına ait örneklerden oluşan sergi 31 Mart tarihine kadar Paris, La Capitale Galerie’de izlenebilir. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle