25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 2 Mart 2018 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY haber 9 l TRT’DE SANSÜR ‘Diğer TV’ler de yasaklasın’ Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, Milli Eğitim Bakanlığı’nda katıldığı bir programda gazetecilerin sorularını yanıtladı. TRT’nin 208 şarkı için yasak kararının anımsatılması üzerine Bozdağ, bu haberlerin “kasıtlı” yapıldığını söyledi. Küfür, alkol, sigara ile ilgili TRT’nin tedbir almasının görevi olduğunu belirten Bozdağ, “TRT bugüne kadar bu görevini yaptı. Geçen sene de aynısını yaptı, bir önceki sene de. Her sene yapıyor bunu. Bunu diğer televizyonların da yapması gerekiyor. TRT’nin her sene yaptığı bir işi sanki ilk defa yapıyormuş gibi kamuoyuna takdim etmek, TRT’nin kanunun verdiği görevi yerine getirmesini kanun dışı yapılmış bir sansürmüş gibi takdim etmek büyük bir ahlaksızlıktır. Bunu yapanları kınıyoruz. TRT görevini yapıyor” dedi. TRT: Yasal zorunluluk Şarkıları yasaklanan sanatçıların tepki göstermesi üzerine TRT de yasakları savundu. TRT’den yapılan açıklamada, haberlerin gerçeği yansıtmadığı belirtildi. Açıklamada, “Sigara ve alkol tüketimini özendirecek, çocukların gelişimini olumsuz etkileyecek ve terör propagandası barındıran tüm içeriklerin denetlenip ve yayınlanmaması sadece TRT’nin değil tüm yayıncı kuruluşların uymakla yükümlü olduğu yasal bir zorunluluktur” denildi. TRT’nin 2016 yılında 32 bin 848 programın denetlendiğinin belirtildiği açıklamada, “Sadece 2 TV programı, 30 TV reklam spotu, 8 radyo reklam spotu ve 208 müzik ezeri yasal gerekçelerle yayınlanmamıştır” ifadeleri kullanıldı. TRT’de bir sanatçının yasaklanmasının söz konusu olmadığı, ismi geçen sanatçıların eserlerinin TRT’nin değişik mecralarında yayımladığı belirtildi. Sertel’den yanıt Yasakları ortaya çıkaran CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel ise Bozdağ’ın “ahlaksızlık” açıklamasına, Twitter hesabı üzerinden, “Bozdağ efendi TRT’de şarkı sözlerine sansür için, ‘Sanki ilk kez yapıyormuş gibi kamuoyuna takdim etmek kanun dışı sansür gibi takdim etmek ahlaksızlıktır’ demiş. Ahlaktan söz edecek son kişi Bekir Bozdağ’dır. Herkes kendi ahlakını ortaya koyacak” karşılığını verdi. l ANKARA / Cumhuriyet l PROPAGANDA İDDİASI Hayat TV davasında hapis istemi CANAN COŞKUN Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Hayatın Sesi Televizyonu yöneticilerinin IŞİD, TAK ve PKK propagandası yaptıkları iddiasıyla yargılandığı davada esas hakkındaki mütalaa açıklandı. Savcı üç yöneticinin 13’er yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmalarını talep etti. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya yargılanan Hayat TV yöneticileri Mustafa Kara ve İsmail Gökhan Bayram ile Gökhan Çetin’in avukatları Devrim Avcı ve Gülşah Kaya katıldı. Duruşmada savcı Cem Üstündağ esas hakkındaki mütalaasını açıkladı. Savcı Üstündağ mütalaasında, Hayat TV’nin 11 Eylül 2015 tarihli ana haber bülteninde IŞİD’in 18 Türk işçiyi kaçırması ile ilgili haberde “silahlı milislerin önünde savunmasız bir şekilde duran işçilerin korku ve çaresizlik içindeki durumları herhangi bir flulaştırma yapılmadan ekrana getirilerek” IŞİD propagandası yapıldığını öne sürdü. Savcı, Ankara Garı ve 19 Mart 2016’da İstanbul Taksim’deki saldırılara ilişkin yayımları da IŞİD propagandası suçlamasına dayanak yaptı. Savcı, Taksim saldırısı ile ilgili yayın ile ilgili “İstanbul Valisi’nin ‘güvenlik sıkıntısı yok” demesine rağmen böyle bir olayın meydana geldiğinin ifade edildiğini, böylece terör örgütü propagandasının yapıldığını” iddia etti. Savcı Üstündağ, Ankara Güvenpark’ta TAK’ın 13 Mart 2016’da gerçekleştirdiği bombalı saldırıya ilişkin yayının da editoryal denetim olmadan yapıldığını savunarak örgüt propagandası yaptığını iddia etti. Mart 2016’da Cizre’de sokağa çıkma yasağının kaldırılmasının ardından yapılan yayımlar ile PKK propagandası yapıldığını ileri sürdü. Savcı örgüt propagandası suçunun zincirleme bir şekilde işlendiğini savundu. Mahkeme, esas hakkındaki savunmaların hazırlanması için duruşmayı 24 Nisan’a erteledi. ÇAĞLAYAN ADLİYESİ’NDEKİ ADALET NÖBETİ 48. KEZ TUTULDU 9 Mart günü Adalet Nöbeti’nin ardından yapılan basın açıklamasının emniyet görevlileri tarafından kamera ile kayda alın ması dikkat çekti. Vedat ARIK Silivri’ye gidiyoruz Gazetemizin yayın politikasının hedef alındığı dava kapsamın “Bu nedenledir ki yüzlerce avukat ve gazetecinin mesleki faaliyetleri engellenmek da asılsız ve akıldışı iddia tedir. Görevi halkın haber al larla tutuklu bulunan avu masını temin etme olan ga katımız ve icra kurulu baş zeteciler mesleki faaliyetleri kanımız Akın Atalay nezdin nedeniyle koşulları bulunma de tüm haksız tutuklamala masına rağmen hukuka aykı ra karşı çıkmak için avukat rı bir şekilde tutuklu olarak ların Çağlayan’daki İstanbul yargılanmaktadırlar. Birçok Adliyesi’nde başlattığı Ada meslektaşımız hakkında sırf let Nöbeti dün 48. kez tutul mesleki faaliyetleri nedeniy du. Adliye binasındaki bir sa le, hukuka aykırı bir şekil atlik nöbetin ardından bina de soruşturma açılmakta, tu önünde Bursa Barosu Başka tuklu yargılanmakta, birçok nı Gürkan Altun tarafından meslektaşımız hakkında da basın açıklaması yapıldı. Ba kısıtlama kararı verilerek sa sın açıklaması emniyet gö Adalet Nöbeti’ne Cumhuriyet Davası’nda yargılanan avukatla vunma görevini ifa etmeleri revlileri tarafından kamera ile rımız Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör de katıldı. engellenmektedir.” kayda alındı. darbe girişiminin ardından çıkarılan Avukat Altun, yargının kuru Avukat Gürkan Altun’dan önce kı KHK’lerle hukuk güvenliğinin ortadan cu unsuru olan bağımsız savunma ve sa bir konuşma yapan avukat Ke kalktığını, meclisin devre dışı bırakıl onların örgütlü gücü olan baroların he mal Aytaç, yazar ve yöneticilerimi dığını, demokratik laik hukuk devle defte olduğunu anımsatarak, “Barola zin yargılandığı davanın 6. duruşma tinin temel ilkelerinin yok edilemeye rın bölünüp parçalanması, yetkilerinin sının 9 Mart’ta görüleceğini anımsa çalışıldığını, ifade özgürlüğünün orta alınması, siyasi görüşlere göre kurula tarak, mahkemenin gerekçesiz bir şe dan kalktığını belirterek, “Demokra cak derneklere dönüştürülmesi yönün kilde duruşmayı Silivri’ye taşımasının si ve hukuk tarihinin belki de en ka de yapılacak düzenlemeler, avukatlık keyfi bir tutum olduğunu belirtti ve ranlık günlerinden geçmekteyiz” de mesleğinin bağımsızlığının esasen de “9 Mart’ta meslektaşlarımız ve tutuk di. Bugünkü yargı pratiğinin siyasal savunma hakkının ve adil yargılanma lu gazetecilerle dayanışmak için güç etki ve baskı altında, Devlet Güvenlik hakkının ortadan kaldırılmasına, mes lü bir biçimde Silivri’de olacağız” de Mahkemeleri’nin, Özel Yetkili Mahke lek örgütümüzün güçsüzleştirilerek et di. Ardından Gürkan Altun basın men melerin devamı niteliğinde olduğunu kisizleştirilmesine yol açacaktır” dedi. suplarına açıklamada bulundu. Altun, belirten Altun, şöyle devam etti: l İSTANBUL / Cumhuriyet İHSAN ELİAÇIK’TAN ENGELLEMEYE TEPKİ Her şeyi yasaklayacaklar Kayseri Kitap Fuarı öncesi saldrırıya uğrayan, Trakya Kitap Fuarı’nda engellenen ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık’ın Isparta Kitap Fuarı’na katılması da engellendi. Gazetemiz yazarı, şair Ataol Behramoğlu, Hanefi Avcı, Enver Aysever ve İbrahim Kaboğlu’nun da bulunduğu birçok isim fuarı boykot etme kararı aldı. Gazetemize konuşan İhsan Eliaçık, “17 Şubat’ta belediye başkanı fuarın afişini Twitter’dan paylaştı. Benim de afişte fotoğrafım var. Açılış için MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli çağrılmış. Benim resmimi görünce ‘bunu çıkarın, almayın fuara’ demiş belediye başkanına. Belediye başkanı yayınevine, ya yınevi de bana söyledi. Ankara Kitap Fuarı’nda yayınevinin diğer yazarlarına da anlattım. Yayınevinin diğer yazarları Ataol Behramoğlu, İbrahim Kaboğlu, Hanefi Avcı, Enver Aysever, ‘o zaman biz de gelmiyoruz’ dediler. Levent Gültekin de söyledi. Birçok kişi beni arayıp gelmeyeceğini söyledi. Bir siyasinin, fikirleri hoşuna gitmediği bir yazarı karpuz seçer gibi ‘bunu almayın’ demesi kabul edilir bir durum değil. Bugün bana yarın başkasına olabilir” diye konuştu. Daha önce Kayseri ve Trakya Kitap Fuarı’nda yaşanları ve Türkiye’deki baskı ortamını değerlendiren Eliaçık, “Kayseri’de AKP’li belediye başkanıy dı, Çorlu’da AKP iktidarına yakın organizayon firması fuarın ödeneğini kesti. MHP de hükümet çevresi olmaya başladı. Güç ellerine geçince hemen yasak getiriyorlar, yasakçı zihniyete sahipler. AKPMHP olması farketmiyor. Ellerine geçen ilk fırsatta herşeyi yasaklayacaklar. Başı açık kadınlara başörtüsü takma zorunluluğu getirebilirler. Kot pantolonla, mini etekle dışarı çıkmayı yasaklayabilirler. Bazı şeyleri yasaklayamıyorlarsa henüz güçleri yetmediği için. İtiraz edecek, sokağa çıkacak kimse kalmadığını düşündüklerinde her şeyi yasaklayacaklar. Özgürlükten yana herkesin birlikte mücadele etmesi gerekir” dedi. l Yurt Haberleri Yasakların gölgesinde Diyarbakır’da faaliyetlerine başlayan Dicle Amed Kadın Platformu (DAKAP), 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında, 13 kadın gazetecinin, farklı kentlerdeki etkinliklerde çektiği, “Kadının objektifinden” adlı fotoğraf sergisi açtı. Serginin açılışına katılan HDP Diyarbakır Milletvekili Feleknas Uca, 8 Mart etkinlikleriyle ilgili Valilik’le yapılan görüşmelere değinerek “Kaç gündür 8 Mart etkinlikleri için görüşmeler yapılıyor. 8 Mart mitingi ne izin verildi fakat 8 Mart’tan önce dışarıda yapılacak etkinliklere izin verilmiyor. Hiçbir tarihte kadın eylemleri yasaklanmadı ama şimdiki zihniyet yasaklıyor. Yaptığımız bir fotoğraf sergisine bile onlarca polis ve TOMA gelmiş. Buradan yasakları tanımayacağımızı söylüyoruz” dedi. Kadınların dün kentte gerçekleştirmek istedikleri karanfil dağıtma etkinliği ve dilek feneri uçurma etkinliklerine izin verilmedi. l MAHMUT ORAL / DİYARBAKIR 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ Kadınlar 4 Mart’ta Bakırköy’de buluşuyor İstanbul 8 Mart Platformu, 4 Mart’ta Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda miting düzenleyecek. Mitinge katılma çağrısı yapan platform üyeleri, “Her türden saldırı ve gerici politikalarınıza karşı sessizliği değil çığlığı, biat etmeyi değil direnişi seçiyoruz” dedi. İHD İstanbul Şubesi’nde bir araya gelen platform, “Savaşa, OHAL’e, cinsiyetçiliğe karşı emeğimiz, kimliğimiz, özgürlüğümüz için direniyoruz” pankartı açarak açıklama yaptı. Platform bileşenleri adına açıklamayı okuyan Demet Koca “Bizler yaşamımızın her bir yanını baskı, şiddet, istismar, taciz, tecavüz, savaş, OHAL ve katliam politikaları ile zapturapt altına almaya çalışan iktidar anlayışına karşı yaşam alanlarımızı 8 Mart ruhuyla sa vunuyor, birlikte güçleniyoruz” dedi. “Biat etmeyi değil direnişi seçiyoruz” diyen Koca şöyle devam etti: “Biz Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Boşnak, Pomak, Ermeni ve bütün uluslardan, dinden ya da dilden kadınlar olarak özgürlük ve eşitlik çığlıklarımızı boğmanıza izin vermeyeceğiz. Kadın bilincimizle her türlü gerici erek egemen cinsiyetçi, şovenist, heteroseksist saldırılarınıza geçit vermeyeceğiz, demek için 4 Mart’ta Bakırköy Cumhuriyet Meydanı’ndayız.” Toplantıda, Miting Tertip Komitesi’nin İstanbul Emniyet Müdürlüğü’yle yaptığı görüşme hakkında da bilgi verildi. Dikilitaş’ta saat 11.00’den itibaren toplanmanın başlayacağı ve 13.00’te de mitingin başlamasının öngörüldüğü belirtildi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Yasaklı bir şarkı açın; televizyonu da camdan atınerör marifetiyle altı üstüne gelmiş bir ülkede yaşıyorsunuz. T Olağanüstü hal bahanesiyle de mokratik tüm haklarınız gasp edildi. Sağınız solunuz neden tutuklandığı meçhul insanlarla dolu. Hukuk sisteminiz yerle bir. Haber alma özgürlüğünüz bitmek üze re. Tuhaf bir darbenin gölgesi kâbus gibi üzerinizde. Can güvenliğiniz yok. Her an biri sizi yerli yersiz ihbar ede bilir. Cumhurbaşkanına hakaret ettiğiniz ba hanesiyle ya da terör örgütüne yardım ve yataklık yaptığınız ya da halkı savaştan soğuttuğunuz gerekçesiyle içeri alınabilirsiniz. Sizi uzun süre gözaltında tutabilirler. İsterlerse aylarca tutuklu alıkoyabilirler. Yargısız infaz edebilirler. Tanıdıkları tek kanun kanunsuzluk. Hesap soramazsınız. Hakkınızı arayamazsınız. Böyle bir ülkede yaşıyorsunuz... Ve televizyonda, yoksul bir mahallede geçen, kabadayıların bol çatışmalı mafyatik hayatını anlatan bir dizi izliyorsunuz. Dizide tabancalara, tüfeklere övgüler düzülüyor. “İyi kalpli” gangsterlerin silah kaçakçılığı yapması vakai adiye sayılıyor. Onca silahın nereden gelip nereye gittiği; hangi işlerde kullanıldığı üzerine hiçbir hikâye kurulmuyor. Terör yüzünden altı üstüne gelmiş bir ülkede yaşıyorsunuz. Severek seyrettiğiniz dizide silah kaçakçılığının korkunç trafiğinde kan gövdeyi götürüyor, siz dizinin müziklerine bayılıyorsunuz. Her saniyede onar beşer adam ölüyor, o ayrı ayrı beğendiğiniz kahramanlar cesetlerin üzerinden atlaya atlaya duygusal sahnelere yürüyor. Ve RTÜK... O dizide... Bir kadınla adam öpüştü diye... Bir kadınla adam öpüştü diye... Bir kadınla adam öpüştü diye... Ceza kesiyor. HHH Kadınların kapanarak özgürleşeceğine ikna olarak düşülen bir tuzağın dibinde çırpınırken... Çocukların kaç yaşında evleneceğini tartışan... Otobüslerden hastanelere, okullardan düğünlere kadınlarla erkekleri bir arada görmeye dayanamayan... Erkeklerin kadınlardan hangi koşullarda tahrik olacağı konusunda ahkâm keserken ne aile ne de çocuk tanıyan... Ahlak dendiğinde her türlü ahlaksızlığı hatırlayan cahil bir güruhun aklıyla kendini ifade eden bu sistemin pençesinde... Televizyondan savaşı naklen seyrettiğiniz... Şarkı sözlerine kadar inen bir sansürle yaşamaya boyun eğdiğiniz.. Ve size sunulan her şeyi hiç sorgulamadan “severek” izlediğiniz sürece... Yaşadığınız ülke asla “iyi” bir yer olmayacak. Bir şeylerin değişmesini istiyorsanız önce kendinizi değiştirin. Mesela... Şimdi müzik sisteminizi açın ve TRT’de yasaklanan şarkıların içinden rastgele birkaç tanesini seçip dinlemeye başlayın. Aşktan, şaraptan, sigaradan bahseden o şarkıları dinlerken içiyorsanız bir sigara yakın, seviyorsanız kendinize bir içki koyun, varsa sevgilinize iyice sokulun. Ve o televizyonu... Salonunuzun ortasındaki, yatak odanızdaki, mutfağınızdaki, çocuğunuzun odasındaki, beyninizin içindeki, kalbinizin üstündeki, böğrünüzdeki, ensenizdeki televizyonu... O televizyonu... O televizyonu kaldırıp camdan atın. Terör marifetiyle altı üstüne gelmiş bir ülkede, hatta bir dünyada yaşıyorsunuz. Terörün gerçekte ne olduğunun, ne işe yaradığının, hayatınıza nereden sızdığının farkına bir zahmet artık varın. Üç akademisyen daha hâkim karşısında Barış bildirisine imza attıkları için terör örgütü propagandası yapmakla suçlanan 3 akademisyen daha haklarında açılan tekil davalarla İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıktı. Duruşmalarda avukatların derhal beraat ve davaların birleştirilmesi talepleri reddedildi. Savunma için ek süre veren mahkeme heyeti üç duruşmayı da 4 Ekim’e erteledi. Avukatlar ayrıca, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden dört akademisyenin yargılandığı dava dosyasının istenmesi talebinde bulundu. Mahkeme, dosyanın iddianamesinin, tutanaklarının ve dava kapsamında Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinde düzenlenen “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama” suçundan verilen iznin istenmesine karar verdi. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle