21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 7 Şubat 2018 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ / TAMER KAYAŞ TASARIM: İLKNUR FİLİZ TTB bahanesi oldu haber 11 Bahçeli’nin “Kapısına kilit vurun” dediği Türk Tabipleri Birliği ile Türkiye Barolar Birliği gibi örgütlerin isimlerindeki “Türk ve Türkiye” ifadeleri çıkarılacak Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Türk Tabipleri Birliği’nin kapısına kilit vu Bahçeli rulmasını” istediğinin anımsatılması üzerine ‘Türk Tabipleri Birliği ve Türkiye Barolar Birliği’ gibi örgütlerin başında geçen ‘Türk ve Türkiye’ ifadelerinin hızla çıkarılması, hükümetin yanında yer almayan örgütlerin tamamen kaldırılıp yeniden oluşumunun sağlanması gerektiğini belirterek, bu konuda Bakanlar Kurulu’nun gerekli adımları atacağını söyledi. Partisinin grup toplantısında konuşan Erdoğan, “Bir defa onun başındaki ‘Türk’ ifadesi zaten Bakanlar Kurulu kararıdır. Bir defa onun oradan süratle çıkarılması lazım. Sadece Tabipler Birliği değil, Türkiye Barolar Birliği ile ilgili de aynı şey. Çünkü bunların milli, yerli, bu ülkenin şu anda yapmış olduğu vatanı korumayla ilgili mücadelede yanımızda yer alma diye bir durumları yok. Tam aksine karşımızda yer alma, teröristlere sahip çıkma, onlarla yandaş olma gibi bir durumları var. Ve bunları tamamen kal Yasa değişikliği gerekiyor Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözünü ettiği meslek örgütlerinin adlarındaki ‘Türkiye ve Türk’ ifadelerinin çıkarılması, örgütlerle ilgili yeni bir yapılanmaya gidilebilmesi için yasa değişikliği gerekiyor. Anayasanın ‘kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları’ başlıklı 135. maddesinin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşlarının yasayla kurulması ve organlarının kendi üyeleri tarafından yasada gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında gizli oyla seçilmesi hükmü yer alıyor. Söz konusu madde, “Amaçları dışında faaliyet gösteren meslek kuruluşlarının sorumlu organlarının görevine, kanunun belirlediği merciin veya cumhuriyet savcısının istemi üzerine mahkeme kararıyla son verilir ve yerlerine yenileri seçtirilir. Ancak, milli güvenliğin, kamu düzeninin, suç işlen mesini veya suçun devamını önlemenin yahut yakalamanın gerektirdiği hallerde gecikmede sakınca varsa, kanunla bir merci, meslek kuruluşlarını veya üst kuruluşlarını faaliyetten men ile yetkilendirebilir. Bu merciin kararı, 24 saat içerisinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim kararını 48 saat içinde açıklar, aksi halde bu idari karar kendiliğinden yürürlükten kalkar” hükmü yer alıyor. Erdoğan’ın tepki gösterdiği ve adından ‘Türkiye’ ifadesinin çıkarılmasını istediği Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) kuruluşu, Avukatlık Yasası’nda düzenleniyor. TBB, avukatların çalışma usulleriyle ilgili olarak Adalet Bakanlığı’nın onayıyla yönetmelik çıkarma yetkisine sahip bulunuyor. Türk Tabipleri Birliği’nin kuruluşu ise yine yasayla düzenleniyor. dırıp, sadece Türk Tabipler Birliği değil, her grup kendi oluşumunu yapar, faaliyetini gösterir. Aynı şekilde hukukçular kendi barolarını oluşturur, faaliyetini sürdürür. Ondan sonra da gelip oraya çöreklenme diye bir şey olmaz. Bakanlar Kurulu da gereken adımı atar” dedi. Erdoğan’ın bu açık lamayı, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin iki kurumla ilgili “derhal yasal düzenleme yapılması” talebinden sonra yapması dikkat çekti. l ANKARA / Cumhuriyet Erdoğan TBB’DEN JET YANIT: Siyasi gözlükle bakmayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘Türk Tabipleri Birliği ve ‘Türkiye Barolar Birliği’ gibi örgütlerin adında geçen ‘Türk ve Türkiye’ ifadelerinin hızla çıkarılması talimatı vermesine TBB’den yanıt geldi. TBB Başkanı Metin Feyzioğlu bir basın toplantısı düzenledi. Erdoğan’ın açıklamasını hayretle dinledikleri belirtilen açıklamada, “Türkiye’ye siyasi partinizin gözlükleriyle bakmayı bırakınız. Anayasada ettiğiniz yeminin gereği olarak milli gözlüklerinizi takınız. Sayın Cumhurbaşkanı’nı anladığımız kadarıyla yine yanlış bilgilendirmişler. Türkiye Barolar Birliği, büyük Türk milletinin kalbinde en özel yerini çoktan almıştır. Her söylemi, her uyarısı, her duruşu, her zaman milli olmuştur. Ancak Sayın Cumhurbaşkanı sadece kendisinin kullandığı kelimelerin kullanılmasını, sadece kendisinin kurduğu cümlelerin kurulmasını, sadece kendisi gibi düşünülmesini istemektedir” dedi. ‘FETÖ uyarılarımız’ FETÖ için iktidara yaptıkları açıklamaları anımsatan Feyzioğlu şu görüşlere yer verdi: “Yaptığımız uyarılar mı milli değildi de dinlemediniz? Kumpas davalarla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin omurgası balyozlanırken verdiğimiz mücadele milli değil miydi ki karşı çıktınız? Habur çadır mahkemesinde, pişman değiliz diyen teröristler tahliye edilirken içimiz cayır cayır yanarak yaptığımız karşı çıkış mı milli değildi? Açılım sürecinde “hiçbir devlet terör örgütü karşısında yenilmiş hissiyle masada oturamaz, hiçbir devlet milli ordusu yargısı tarafından esir alınmışken terörle mücadele edemez” çıkışımız mı milli değildi? FETÖ’nün en güçlü döneminde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yanında dimdik durmamız mı milli değildi.” Feyzioğlu, “Türkiye Barolar Birliği’nin milli duruşu, Türk milletince bilinmektedir. Türkiye Barolar Birliği’nin ismindeki “Türkiye” kelimesini de tabelalardan “T.C.” harflerini sildikleri gibi silebileceklerini düşünenler, bizi Türk milletinin kalbinden asla silemezler” dedi. Hekimler bugün açıklama yapacak Savaş karşıtı açıklama yaptıkları için 6 gün gözaltında kalan TTB Merkez Konseyi üyelerinin bugün saat 12.30’da basın açıklamasıyla Erdoğan’ın işaret ettiği düzenleme hazırlığını değerlendirecekleri bildirildi. l ANKARA / Cumhuriyet ANKARA BAROSU’NDAN ERDOĞAN’A: SİNMEYECEĞİZ Türkiye Barolar Birliği’nin adından “Türkiye” ibaresinin çıkarılması yönünde talimat veren Erdoğan’a bir tepki de Ankara Barosu’ndan geldi. Yapılan açıklamada; Türkiye Barolar Birliği’nin adını Avukatlık Kanunu’ndan aldığı anımsatılarak, 79 il barosunun ortak paydası olduğu belirtildi. Barolar Birliği’nin başındaki “Türkiye” ifadesinin ne demek olduğu anlatılan açıklamada, “Tür kiye ifadesi, tüm Türkiye avukatlarını ve yargının sacayağından biri ve vatandaşın sesi olan savunma makamını kucaklamaktadır. Türk yargısında savunma makamını temsil eden mesleğimi zin Türkiye çapındaki sesi olmaktadır” denildi. Erdoğan’ın baroları itibarsızlaştırmak üzere bu talimatı verdiği vurgulanan açıklamada, bu söylemlere susmayacakları ve sinmeyecekleri belirtildi. n Gar patlaması: 10 Ekim 2015 yılında Ankara Tren Garı önünde 102 kişinin ölümüne neden olan terör saldırısına ilişkin de TTB anma etkinlikleri, protestolar yapmış ve rapor düzenlemişti. TTB, DİSK KESK TMMOB ile birlikte yaptığı ortak açıklamada “Biz yaşamın her alanında arkadaşlarımızı yaşatacak, katilleri ve sorumluları hatırlatacağız. EmekBarışDemokrasi kazanacak” demişlerdi. Onlar hep ‘barış’ istedi TTB geçmişten günümüze pek çok kez ‘savaşa hayır’ dedi n Barış reçeteleri yazmışlardı: 1991 yılında Körfez krizinin gündeme gelmesi, TTB ve tabip odalarının gündeminde yer almıştı. İzmir’de sağlık meslek odaları yöneticileri yazdıkları reçetede savaş ilacına karşı barış ilacının sürekli kullanılması gerektiğini belirtmiş, savaşa karşı çıkmışlardı. O dönem TTB Başkanı olan Selim Ölçer, kitlelerin sağlığının korunması söz konusu iken hekimlerin mutlaka savaşa karşı çıkmak zorunda olduklarını, bu nedenle hem hekimlerin hem de TTB’nin savaş istemediğini söylemişti. TERÖR saldırılarını LANETLEDİLER n Kayseri terör saldırısı: Kayseri’de 17 Aralık 2016’da çok sayıda askerin içerisinde bulunduğu halk otobüsüne bombalı araç ile saldırı düzenlenmiş, saldırıda 15 asker şehit olurken 55 asker de yaralanmıştı. TTB yaşanan terör saldırısının ardından “Katliamlar ülkesi olmak, her hafta yeni acılarla yaşamak istemiyoruz. Kayseri’de gerçekleştirilen terör saldırısını lanetliyor, barış içinde yaşama talebimizden, yaşam hakkı savunumuzdan vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha belirtiyoruz” diyerek saldırıyı kınamıştı. n Beşiktaş terör saldırısı: 10 Aralık 2016’da İstanbul Beşiktaş’ta Vodafone Park yakınında ve Maçka Demokrasi Parkı içinde gerçekleştirilen iki ayrı bombalı intihar saldırısı sonucu 38 Emniyet personeli ve 8 sivil yaşamını yitirmiş, 166 kişi yaralanmıştı. Saldırıların ardından TTB, olayın olduğu yerde anmalar yapmış terörü lanetlemişti. Sultanahmet patlaması: 12 Ocak 2016’da Sultanahmet’te meydana gelen saldırıyı da kınayan TTB, meslek örgütleriyle saldırının yaşandığı yerde katliamda yaşamını yitirenleri karanfillerle anmış, açıklamalar yapmıştı. n Vezneciler terör saldırısı: İstanbul Vezneciler’de 5’i polis 11 kişinin hayatını kaybet mesine, 36 kişinin de yaralanmasına sebep olan saldırı sonrası da TTB ve İstanbul Tabip Odası yönetici ve üyelerinden oluşan bir heyet, saldırının yaşandığı yerde bir basın açıklaması ve anma etkinliği gerçekleştirmişti. Açıklamada, “TTBİstanbul Tabip Odası olarak; bombaların patlamadığı, hiçbir insanımızın canını kaybetmediği, yaralanmadığı, hiç kimsenin yüreğinin yanmadığı, mağdur edilmediği; barış, demokrasi ve özgürlüğün egemen olduğu bir ülke için dün nasıl mücadele ettiysek bugün de yarın da mücadelemizi sürdüreceğimizi bir kez daha duyuruyoruz” denilmişti. n Irak operasyonuı: TTB üyeleri, ABD’nin Irak operasyonunu geçmişteki eylemlerinde de protesto etmişti. 2002 yılında TTB Başkanı olan Füsun Sayek, Ankara’da ABD’nin o dönem olası Irak operasyonuna yaptığı açıklama ile tepki göstermiş ve “Türkiye ne herhangi bir maceraya kapılmalı ne de alet olmalıdır. Savaşa karşı çıkmalıdır” demiş, hekimler, “Savaş öldürür, savaşa hayır” yazılı parkant açarak, beyaz güvercinler uçurmuştu. n O dönem de yargılanmışlardı: TTB, savaş karşıtı açıklamalarının yanı sıra idam cezalarına karşı da geçmişte açıklamalar yapmış ve bu nedenle 1985 yılında TTB Merkez Konsey üyesi Prof. Dr. Nusret Fişek, Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu, Doç. Dr. Nevzat Eren, Doç. Dr. Ragıp Cam ve diş hekimi Hüsnü Çuhadar hakkında “Ölüm cezasının kaldırılması için, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve TBMM üyelerine bir mektup yazarak siyasetle uğraşmakla” suçlanmış ve görevlerine son verilmek istenmişti. Dünya Tabipler Birliği de “Doktorların ölüm cezalarının infazında bulunmalarının meslek ahlak kuralları ile bağdaşmadığını” üye kuruluşlarına bildirmişti. n Filistin raporu: Türk Tabipleri Birliği, aralarında Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Türkiye Psikiyatri Derneği ve Kocaeli Üniversitesi Ruh sal Travma ve Afet Çalışmaları Birimi tarafından oluşturulan bir heyet ile 914 Mayıs 2015 tarihlerinde İsrail ve Filistin’i ziyaret etmiş, ardından rapor hazırlamıştı. Raporda “Savaş, insanların ölmesi, yaralanması, sakat kalması, yoksullaşması ve göç demektir. Ailesini, yakınlarını, dostlarını kaybetmesi, korku, acı, şiddet ve gözyaşı demektir. Unutulmamalıdır ki, bu saldırılar yalnızca bugünkü mağdurlarını değil, süregelen etkisiyle sonraki kuşakları da örseleyen ağır travmalardır” ifadelerine yer vermişlerdi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Böyle buyurdu RTÜK İktidara gelir gelmez tüm kadınların başlarını kapatmadılar. Medeni hukuku bir anda yok edip yerine şeriat kanunları getirmediler. Yeniden hilafeti ilan etmediler. Sarıklı sakallı cüppeli cemaat liderleri iktidar koltuklarına kurulmadılar. Gücü ellerine geçirir geçirmez Cumhuriyeti yıkıp İslam devleti kurmadılar. Resim yapmayı, dans etmeyi, kadınların sahneye çıkmasını yasaklamadılar. Atatürk heykelleri henüz yıkılmadı. Devlet opera ve balesi daha kapatılmadı. Ama daha korkuncu oldu. Toplumun aklıyla oynadılar. Değerlerini ellerinden aldılar. Üzerlerine korkular saldılar. Tüm bunları da medyayı kullanarak yaptılar. Şimdi de... İnternet ortamının görece özgürlüğünde hâlâ inadına savunulan karşı fikirleri, ortaya çıkarılan gerçekleri, sorulan soruları bertaraf etmenin peşindeler. İnternet yayınlarına getirilmek üzere olan RTÜK denetimi, sansürde en üst noktaya yaklaştığımızın işareti. Baskıyı büyük bir gözaltı ve cezalandırma sistemiyle topluma dayatan... Tüm muhalif sesleri devre dışı bırakacak tedbirlerle, halkın haber alma hakkına alenen ambargo koyan... Bir karşıdevrim histerisiyle görüntüsünden zihniyetine kadar ülkeyi baştan aşağıya yeniden yaratmaya kalkışan iktidar aklı... Hayatı insan haklarından, düşünce özgürlüğünden ve hukukun üstünlüğünden söz bile edilemeyen bir hale getirme becerisinin meyvelerini toplarken, önündeki son engeli de bertaraf etmeye hazırlanıyor. Korkutulmuş, sindirilmiş, yılmış ve cahilleştirilmiş bir toplumu yeni değerlerle ve yandaş fikirlerle biçimlendirme projesinde son rötuşlara doğru yol alıyor. Başına gelenleri doğru okuyamayan toplum hak ettiğini yaşar. İnternet yasakları sadece müstehcen sahnelerinin kesilmesi, sigara görüntülerinin bulanıklaştırılması, küfürlü konuşmaların ayıklanması, yayınlara ahlaki kaygılarla sansür uygulanması anlamına gelmiyor. Külliyen insanın düşünce özgürlüğüne, halkın haber alma hakkına, habercinin haber verme sorumluluğuna ağır bir darbe indiriyor. Bugüne kadar vazifesi sözde, kamuyu zararlı yayınlardan korumak olan RTÜK, bundan böyle vahşi ve sınır tanımaz bir iktidarın kapısına bağlanmış bir bekçi köpeğine dönüşecek... Bu ülkede son yıllarda ardı ardına onca şey yaşandı; kıyamet kopmadı. Daha en başta... Havaalanlarındaki panolardan mayo reklamları kaldırıldığında... Onların yerini hemen başörtüsü reklamları aldığında... Belediyeler büyük şehirlerin işlek caddelerindeki içkili mekânların sokaklara masa atmasıyla uğraşmaya başladığında... Önce otobüs firmaları sonra da devlet demiryolları birbirini tanımayan kadın yolcularla erkek yolcuların yan yana seyahatini yasakladığında... İçki firmalarının konserlere sponsorluğu engellendiğinde... Üniversitelerdeki öğrenci şenlikleri tek tek bitirildiğinde... Devlet liseleri hızla imam hatip liselerine dönüştüğünde... Kirli işbirliklerin ipliği pazara çıktığında... Yolsuzluk dosyaları sapır sapır ortaya döküldüğünde... Medya iktidar tarafından alenen ele geçirildiğinde... Olan bitene itiraz edenler sorgusuz sualsiz içeri atıldığında... Hukukun üstünlüğü ayaklar altına alındığında... Hatta hatta... Cumhurbaşkanı alenen makamının tarafsızlık ilkesini çiğnediğinde bile... Kimsenin kılı kıpırdamadığı ve kıyamet kopmadığı için... Sineye çektiğimiz bunca şeyin bedeli şimdi bir bıçak gibi dayandı kalbimizde. İnternet RTÜK tarafından denetlendiğinde... Önümüzdeki herhangi bir savaşta ya da seçimde... Başımıza ne geldiğini artık tartışamayacağız bile. Cumhuriyetle birlikte aydınlanma yaşamış bu ülke... İran olmadı, Malezya ya da Pakistan da olmadı... Ama nevi şahsına münhasır bir şekilde rezil oldu nihayetinde. DBP’li Arslan’a Afrin gözaltısı DBP Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan, Afrin’e yönelik sosyal medya paylaşımları ve Evrensel gazetesine verdiği röportaj nedeniyle dün Diyarbakır’da partisinin genel merkez irtibat bürosu önünde polislerce gözaltına alındı. Mersin’de örgüt yandaşlarına moral verecek çeşitli eylemler düzenleyeceği iddiasıyla haklarında yakalama kararı çıkarılan 5 kişi gözaltına alındı, 2 kişi aranıyor. Konya’da 10 kişi gözaltına alındı. 4 kişinin yakalanması için çalışmalar sürüyor. Aydın Kuşadası’nda bir kişi gözaltına alındı. Kocaeli’nde gözaltına alınan 9 kişiden aralarında bir öğretmenin de bulunduğu 7 kişi tuuklandı, 2 kişi adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı. l DİYARBAKIR / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle