01 Ocak 2025 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 27 Şubat 2018 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Saldırana koruma eyleme özel yasak Alev Şahin KHK ile işten atıldığı için eylem yapan mimar Şahin, valiliğin yasak kararına “Benden selam olsun Düzce Beyi’ne” diye tepki gösterdi Düzce’de 6 yıl görev yaptığı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nden KHK ile ihraç edi len mimar Alev Şahin, bir yı lı aşkın süre dir oturma ey lemi yapıyor. Şahin’e geçen ZEHRA ÖZDİLEK hafta bir grup tarafından saldırı girişimin de bulunulmuş tu. Saldırıdan sonra Düzce Valiliği açık lama yaparak il gene linde eylemleri yasak ladı. Şahin dünkü eylem de gözaltına alındı. Eylemi öncesinde konuştuğumuz Şahin, “İşim, ekmeğim için uğramadığım provokasyon, saldırı kalmadı, saldıranlar ise korundu. Duydum ki Düzce Valiliği benim için eylem yasağı kararı almış. Biz Bolu Beyi’nin adaletsizliğine boyun eğmeyen Köroğlu’nun torunlarıyız. Benden Selam Olsun Düzce Beyi’ne” dedi. OHAL Komisyonu’na yaptığı başvuru olumlu sonuçlanana kadar eylemini devam ettireceğini hatırlatan Şahin, “Ekmeğimle oynayanların çalıştığım dönemde denetleyip para cezası kestiğim bir firma sahibi olduğunu, kendi gizli tanık ifade dosyalarından öğrendiğimden bu yana her perşem be Düzce İl Yönetimine seçilen bu şahsı il binasi önünde teşhir ediyorum. Bu durumdan duyulan rahatsızlık üzerine on gündür iktidar, polis, medya üçgeninde faşizmin tüm saldırıları ile karşı karşıya kalıyorum. Faşizme teslim olmayacağım” dedi. Şahin konuşmasını şöyle sürdürdü: “İşimi geri istiyorum dedim görmezden geldiler, ‘ekmeğimle beton firması oynadı’ dedim duymazdan geldiler, AKP binası önünden beton hırsızlarını korumayın dedim provokasyon ve saldırılar ile geldiler. Şimdi de eylem yasağıyla haklı sesimi kısmak istiyorlar. Ekmeğimden ne istiyorsunuz?” l İSTANBUL Darp EDEREK gözaltı Eylemine devam eden Alev Şahin, dün valiliğin yasağını gerekçe gösteren polisler tarafından gözaltına alındı. İhraç edilen arkadaşları tarafından gazetemize yapılan açıklamada, “Düzce’de mimar Alev Şahin dışında eylem yapan olmamasına karşın Düzce Valiliği işini geri isteyen Alev Şahin için eylem yasağı kararı aldı. Bugün (dün) saat 13.00’da Düzce kent meydanına işimi geri istiyorum döviziyle çıkan Alev Şahin işkence, darp ile keyfi bir şekilde gözaltına alındı. Keyfi olarak hâlâ gözaltında tutuluyor” ifadeleri kullanıldı. Şahin’in bugün savcılığa çıkartılması bekleniyor. Genç doktorlar mağdur OHAL’le gelen güvenlik soruşturması şartı, atanmayı bekleyen yüzlerce hekimin hayallerini yarım bıraktı, atanamamalarının nedenini öğrenemediler ŞEYMA PAŞAYİĞİT 15Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile birlikte çıkarılan 676 sayılı KHK’de yer alan “Kamu Personeline İlişkin Bazı Düzenlemeler” başlığı altında “Güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olmak” şartı, yüzlerce genç doktoru mağdur etti. Ayrıca güvenlik soruşturması ve arşiv taraması şartının kapsamına ilişkin hiçbir ayrıntı da KHK’de yer almadı. Mülakat sistemleriyle işe başlatılmayan yurttaşların mağduriyeti tartışmalara konu olurken; tıp fakültesinden mezun olduktan sonra Devlet Hizmet Yükümlülüğü Kurası sonucu devlet hastanesine yerleştirilen yüzlerce doktorun, mesleğini yapması engellendi. Gerekli şart ları yerine getirdikleri için atama bekleyen sayılarının en az 300’lerde olduğu belirtilen doktorlar, Sağlık Bakanlığı’nın “657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48’inci maddesinin birinci fıkrasının (A) bendindeki atama şartlarını taşımadığınız anlaşıldığından, atamanız yapılamamıştır” yazısı ile karşılaştı. “Güvenlik soruşturmasına takılan” hekimlerin büyük çoğunluğu, mesleklerini neden yapamadıklarının yanıtını ise öğrenemedi. Bakanlık, milletvekillerinin verdiği soru önergeleri ve meslek örgütlerinin talebine rağmen güvenlik soruşturmasından geçemeyen doktor sayısını açıklamadı. Güvenlik soruşturması sonucu açıklanmayan 332 doktor ise çalışmaya başlamak için hâlâ tebligat bekliyor. ‘18 YILLIK EMEK ÇÖPTE’ Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Adana’da plastik cerrahi uzmanlığı kazanan ancak güvenlik soruşturmasından geçemeyen A.G., çocukluğundan beri doktor olmak istediğini belirterek, “Ailenin tek doktoruyum. Herkesin benden beklentisi vardı. Zorunlu hizmetten sonra memleketim Adıyaman’daki insanlara kendi dilimde hizmet vermek istiyordum. TUS’tan sonra aileme yük olmamak için İzmir’de garsonluk yaptım. 18 yıllık emeğimiz vardı. Ben çok umutla bakıyordum, bu ülkeden gitmeyi hiç düşünmüyordum. Bu durumdan sonra Almanya’da mesleğimi yapmak için Almanca öğrenmeye başladım. Bakanlığa gittiğimde kurumların partileşmeye gittiğini de gördüm. Devran onların devranı, 18 yıllık emeği görmezden gelebiliyorlar” diye konuştu. ‘YURTDIŞINA GİDEN VAR’ Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden geçen yıl mezun olan ve 7 ay beklediği güvenlik soruşturmasından geçemeyen S.Ç., “Toplamda 19 yıllık eğitim hayatım boyunca Fetullah Gülen cemaatinin dershanelerine gitmedim, evlerinde bir gün kalmadım, yurtlarına adımımı atmadım. Hiçbir tarikatla en ufak bir ilişkim olmadı” dedi. Güvenlik soruşturmasının ardından başvurduğu onlarca özel kurumdan tecrübesizlik ve güvenlik soruşturması gerekçesiyle olumsuz yanıt alan S.Ç., “Aramızda ülkeden umudunu kesip yurtdışına göçenler var, geçimini sağlamak için hekimlik dışı işlerde çalışmak zorunda kalanlar var, tüm çevresiyle iletişimini kesip aile evinde umutsuzca bunalıma girenler var. Ülkede bu kadar hekim açığı olduğu söylenirken bu kadar hekimin çalışma hakkının fiili olarak elinden alınmasının mantıklı bir izahını bulamıyoruz” dedi. MİT RAPORUYLA SUÇLANDI Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 10 yılı aşkın süre önce mezun olan uzman hekim, zorunlu hizmetiyle birlikte 10 yıl sözleşmeli devlet memuru olarak çalıştıktan sonra branşına ait kadro açılınca ailesinin yanında olmak için görev yerini değiştirmek üzere istifa etti. Uzman hekim, atamasının ardından gelen güvenlik soruşturması şartı dolayısıyla bir buçuk yılını soruşturma sonucu beklemekle geçirdi. Başvurduğu mahkemede davası devam ederken güvenlik soruşturmasından neden olumsuz yanıt geldiğini öğrenen hekimin, MİT raporuyla “örgüt üyesi” olduğu iddia edildi. Olumsuz yanıt, “Üniversitede toplantı, gösteri, yürüyüş düzenlemek”, “üniversitede düzenlenen et kinliklere katılmak” olarak gerekçelendirildi. MİT raporunun resmiyeti olmadığını söyleyen uzman hekim, “Birileri sizin arkanızdan yakıştırma yapıyor ve somutlama zorunluluğunda da değil. Sizden hoşlanmıyorlarsa, muhalifseniz bir şeyler ekliyorlar. Örgüt mensubuysam neden tutuklanmıyorum? Hakkımda neden soruşturma yok? Örgüt üyesiysem nasıl 10 yıl devlet memuru olarak çalıştım”sorularını sordu. Dünya görüşü nedeniyle hükümet tarafından dışlandıklarını belirten uzman hekim, “Biz bu süreçlerde Fethullah Gülen örgütü mensubu olanların nasıl atandıklarını da biliyoruz. Atanamayan arkadaşların yüzde 90’ı sol kesimden” dedi. l ANKARA İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Cezaevleri Komisyonu, her hafta hasta tutukluların durumuna dikkat çekmek için her cumartesi “F oturması” eylemi yapıyor. Geçen Hasta mahpuslukhafta 309.’su Galatasaray Meydanı’nda yapıldı. idamdan beter Bir hasta hükümlü daha tahliyeden 10 ay sonra yaşamını yitirdi MAHMUT ORAL Cezaevinde lösemi hastalığına yakalanan ve ve uzun süre tedavisi yapılmadığı için hastalığı ilerleyen Nihat Baymiş, geçen yıl cezasının bitmesine 10 ay kala tahliye edildi. Baymiş, tedavi gördüğü hastanede dün sabah saatlerinde yaşamını yitirdi. “Örgüt üyeliği” iddiasıyla 7 yıl önce tutuklanan Nihat Baymiş, İzmir Şakran T Tipi 4 Nolu Cezaevi’nde tutuklu bulunduğu sırada lösemi hastalığına (kan kanseri) yakalandı. Yeterli tedavi uygulanmadığı için her geçen gün durumu kötüleşen Nihat Baymiş, cezasının bitmesine 10 ay kala 9 Haziran 2017’de şartlı tahliye edildi. Diyarbakır Dicle Üniversitesi Hastanesi’nin yoğun bakım ünitesinde 2 haftadır tedavi gören Baymiş, dün sabah saatlerinde yaşamını yitirdi. Baymiş’in cenazesi Bağlar ilçesindeki Yeniköy Mezarlığı’nda toprağa verildi. Cezaevlerinde halen 357’si ağır toplam 1025 Nihat Baymiş ağır hasta tutuklu ve hükümlü olduğunu belirten İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, hasta tutuklu ve hükümlelerin ölüme terk edildiğini belirterek “Hasta mahpusların durumu idamdan bile beter. Zamana yayarak acı çektire çektire insanların ölüme terk edilmesiyle, Adalet Bakanlığı ve Adli Tıp Kurumu tarafından suç işleniyor” dedi. Bilici, şunları söyledi: “Araştırma hastanelerinin ya da tıp fa kültelerinin bilim kurullarının verdiği raporlar ortada. Raporlar hasta tutukluların tam donanımlı sağlık kuruluşlarında, steril ortamlarda tedavi edilmeleri gerektiğini söylüyor. Ama Adli Tıp Kurumu (ATK) raporların aksine raporlar hazırlıyor ve tahliyelerin önünde engel oluyor. ATK, tamamen Adalet Bakanlığı ile hareket edip, politik davranıyor, siyasi ve ideolojik hareket ediyor. Bu insanlar belki ömürlerinin ilerleyen dönemlerinde özgür bireyler olarak toplumun içinde yer alabilecekten, tam anlamıyla ölüme terk ediliyorlar. Türkiye’de idam yok deniliyor ama idamın âlâsı yaşanıyor. Her gün nerede ise bir hasta mahpus için bize başvuru geliyor” diye konuştu. Cenaze töreninde konuyan HDP İl Eşbaşkanı Mehmet Şerif Çamçı, hasta tutuklu ve hükümlülerin durumuna dikkat çekerek “Ölümle pençeleşen 26 tutuklu var. Elinizi vicdanınıza koyun, bu zulümden vazgeçin” dedi. l DİYARBAKIR haber 11 Erdal Bakırcı, mahalledeki yıkıma tepki gösterenlere balkondan baktığı sırada gaz bombasıyla alnından vuruldu. Bakırcı 8 gün yoğun bakımda kaldı. Beraat bile az geldi YARGILAMA DURDURULDU HİLAL KÖSE İstanbul Maltepe’de polisin attığı gaz bombasıyla, alnının ortasından vurulan ve kafatası kırılan Erdal Bakırcı’nın davasında, 10 yıl sonra başa dönüldü. Mahkemenin beraat ettirdiği polisler hakkındaki yargılama, soruşturma izni alınmadığı gerekçesiyle durduruldu. Başıbüyük Mahallesi’nde 27 Şubat 2008’de ‘kentsel dönüşüm’ yıkımına tepki gösteren mahalleli, polisin sert müdahalesiyle karşılaştı. Gece saat 23.00 sıralarıyldı. Dışarda olanlara bakmak üzere balkona çıkan 17 yaşındaki Bakırcı, gaz bombasıyla alnından vuruldu. Kafatası kemiği kırıldı. Alnında çökme meydana geldi. 8 gün yoğun bakımda yaşam savaşı verdi. Yıllarca tedavi gördü. Askerlikten muaf tutuldu. Aynaya her baktığında o günü hatırladığı yara izi var. Bakırcı, o sırada evli olan ağabeyisinin yanında kalıyordu. Bostancı sanayide bir ay önce tornacının yanında işe başlamıştı. Ağabey kiracıydı. Evleri üçüncü kattaydı. Ağabey Servet Bakırcı, vurulan kardeşini kucağına alarak aşağı indi. Önce Süreyya Paşa Hastanesi’ne gittiler. Oradan ambulansla Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi. Yoğun bakımda yer olmadığı için Özel Çamlıca Hospitalium Hastanesi’nde tedavisine başlandı. ‘Orada değildik’ 5 polis hakkında ‘taksirle yaralama’ suçundan dava açıldı. Kartal Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nden alınan yazı ve görev bölgelerine göre olaya müdahale eden çevik kuvvet ekibinde gaz silahı kullananların şüpheliler olduğunun bildirildiği ancak şüphelilerin suçlamayı reddettiği ifade edildi. Dava 2010’da başladı. Bakırcı mahkemede, “Dışarıdan ses gelince balkona çıktım. Çıkar çıkmaz alnımdan vuruldum” dedi. Sanık polisler ise Erdal Bakırcı “TOKİ’nin konut yapımını engellemek amacıyla yapılan olayda görevliydik. Akşam, Galatasaray’ın maçı için Ali Sami Yen’e geçtik. Mahalleden ayrılırken diğer ekipler görevi devraldılar. Olay gece saatlerinde olmuş bilgimiz yok” dediler. ‘Şüphe sanık lehinedir’ İstanbul Anadolu 1. Sulh Ceza Mahkemesi’ndeki dava 20 Mayıs 2014’te 14. duruşmada sonuçlandı. Polisler, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle beraat etti. Gerekçeli karada, müştekinin sanıklardan hangisi tarafından yaralandığını bilmediği, olay tarihinde göz yaşartıcı gaz kullanan sanıklar dışında birçok personelin bulunduğu, müştekinin yaralanmasına kim ya da kimlerin sebep olduğunun kesin ve net olarak tespit edilemediği belirtildi. Yargıç, “Şüphe sanık lehinedir genel hukuk prensibini gözeterek’ beraat kararı verdiğini belirtti. Yargıtay bozdu Yargıtay 12. Ceza Dairesi ise 2016 yılında kararı bozdu. Kararda, polisler hakkında 4483 sayılı yasa kapsamında yargılama izni alınmadan yargılama yapıldığı belirtildi. Mahkeme ise 18 Ocak 2018’de davayı durdurdu. Karar kesinleşince, dosyanın soruşturma izni için inceleme yapacak merciye gönderilmesine karar verdi. AvukatlarI tepki GÖSTERDİ Bakırcı’nın avukatları ise karara tepkili: “Savcılık yeterli soruşturmayı yapmadı. MOBESE ve diğer kameralar araştırılmadı. Polisin kamera kaydı bulunup bulunmadığı yeterince soruşturulmadı. Yargılama boyunca sanıkların ifadeleri talimatla alındı. Bir kere bile duruşmaya gelmediler. Yargıtay ‘bu kişileri yargılayamazsınız’ diyor. Şimdi de mahkeme davayı durduruyor. 4483 sayılı yasanın iki ve devamı maddeleri gereğince, sanıkların bu eylemleri için yargılama iznine gerek yok. Mahkemeden yargılamanın devamını ve sanıkların cezalandırılmasını istedik. Sanıklar, taksirle yaralamadan değil, insan öldürmeye teşebbüs suçundan yargılanmalıydı. Aradan yıllar geçti, şimdi en başa dönülmesi kabul edilemez.” l İSTANBUL C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle