22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 25 Şubat 2018 12 yorum TASARIM: İLKNUR FİLİZ Cinsellik üstüne ahkâm kesenlere gelsin! Açıkça söylemem gerekiyor, sakallı, takkeli adamların millete sürekli cinsel hayata dair ders vermelerinden(!) acayip sıkıldım. Bütün bilgileri, camii önlerinde satılan, dine göre cinsel hayat nasıl olmalıdır türünden kitaplar ve son yıllarda da interneti istila eden porno filmler olan bu kişilere bir ders vermek için kolları sıvadım ve ünlü Fransız yazar Anais Nin’in bir mektubunu sizlerle paylaşmaya karar verdim. Kırklı yıllarda, Anais Nin ile Henry Miller, pek bir parasız kalmışlar ve kendilerine sayfa başına para ödeyen bir adam için erotik öyküler yazarak hayatlarını kazanmışlar. Kendine koleksiyoncu dedirten bu müşteri, yani pornografi koleksiyoncusu, üsluba filan değer vermiyor, “şiirselliği atlamalarını” bunun kendisini ilgilendirmediğini söyleyip, yalnızca seks üzerinde yoğunlaşılmasını istiyormuş. Sonunda Anais Nin’in canına tak demiş ve aç kalmayı göze alarak adama unutamayacağı bir ders vermiş. Şöyle bir mektup yazmış: “Sevgili Koleksiyoncu... Sizden nefret ediyoruz. Seks, apaçık, alışıldık, abartılı olduğunda, mekanik bir saplantı halini aldığında, tüm gücünü ve büyüsünü yitirir. Bir can sıkıntısına dönüşür. Seksi, duygularla, isteklerle, arzularla, şehvetle, fantezilerle, kaprislerle, kişisel esinlenmelerle, rengini, tadını, ritmini ve yoğunluğunu değiştiren derin ilişkilerle karıştırmama yanılgısını herkesten fazla siz öğrettiniz bize. Cinsel etkinliği, onu harekete geçiren bir yakıt olan özellikleri, yani düşünsel, düşsel, romantik ve duygusal yanlarını dışarıda bırakarak mikroskop altında incelemekle neler kaybettiğinizi bilemezsiniz. Sekse şaşırtıcı dokusunu, o narin dönüşümlerini, uyarıcı öğelerini kazandıranlar da onlardır. Siz duygusal dünyanızı adamakıllı küçültüyor, onu solduruyor, açlıktan öldürüyor, ona kan kaybettiriyorsunuz. Siz cinsel yaşantınızı, aşkın şehvet duygusuna şırınga ettiği tüm o heyecan ve serüvenlerle beslenebilseydiniz, dünyanın en iktidarlı adamı olurdunuz. Cinsel iktidarın kaynağı meraktır, tutkudur. Siz o minicik alevinizin havasız kalarak sönmekte olduğunu görüyorsunuz. Tekdüzelik seks için bir ölümdür. Duygular olmadan, buluş yeteneği ve yatkınlık olmadan yatakta hiçbir sürpriz olmaz. Seksin, gözyaşlarıyla, kahkahalarla, sözcüklerle, vaatlerle, kavgalarla, öfkelerle, hasetlerle, korkunun tüm bileşkenleriyle, yurtdışına yolculuklarla, yeni yüzlerle, romanlarla, öykülerle, düşlerle, fantezilerle, müzikle, dansla ve şarapla karışması gerekir. Siz, farklı ve benzersiz harikalarla oluşan bir haremin tadını çıkarabilecekken, cinsel organınızın ucundaki periskop yüzünden neler kaybettiğinizi biliyor musunuz? Birbirinin eşi iki saç yoktur, ama siz, sözcüklerimizi saçı tanımlamak için harcamamıza izin vermiyorsunuz; birbirinin eşi iki koku da olamaz, ama bu konularda derinleşmek istesek, yaygarayı koparıyorsunuz ‘Şiirselliği atlayın’ diye. Aynı dokuda iki ten yoktur; ışık, ısı ya da gölgeler asla aynı olamaz; hareketler hiçbir zaman aynı değildir; çünkü bir sevgili, gerçek aşkın heyecanına kapıldığında, aşk biliminin yüzyıllara dayanan dizgisini uygulayabilir. O ne çeşitliliktir, o ne yaş farklılığıdır, olgunluk ve masumiyette, azgınlık ve sanatta o ne çeşitliliktir. Saatlerce oturup sizin nasıl biri olduğunuzu merak edip durduk. Duygularınızdan ipeği, ışığı, rengi, kişiliği, mizacı esirgediyseniz, artık tümüyle sararıp solmuş olmalısınız. Seks ırmağına dökülerek onu besleyen dereler benzeri, küçük küçük onca duygu vardır. Yalnızca cinsellikle yüreğin birlikte atması yaratabilir o coşkuyu.” Cinsellik üstüne yazılan bu harika mektup, sadece hiç durmadan bu konu üstüne acayip ahkâm kesen sözüm ona din bilginlerini değil, hepimizi ilgilendiriyor. Bir de ben haddim olmadan bir yorum yazayım: Libido bizim yaşam kaynağımızdır, onu ıvır zıvırla harcamayın. 25 ŞUBAT 2018 SAYI: 33744 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:14 05:58 06:22 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07:38 13:23 16:25 07:21 13:08 16:11 07:43 13:31 16:36 Akşam 18:56 18:42 19:06 Yatsı 20:16 20:00 20:22 İnsanlığa yalnız bilgi değil, bilgi metodu kazandıran başyapıt, “Ansiklopedi”nin matematikçi D’Alembert ile birlikte kurucusu ve başyazarı Denis Diderot (17131784); “ahlak” görüşüyle de çığır açan bir filozoftur. Ahlakı dinden soyutlar. ‘Etika’ diye adlandırılan laik erdemi iki doğal içgüdü, “yardımseverlik” ve “mutluluk” üzerine oturtarak tanrıtanımazlıkla bağdaştırır. Çağımızda sayıları giderek artan dindar ama ahlaksız, dinsiz ama ahlaklı kişi ve topluluklara doğru ışık tutan bu görüş, insan odaklı bir dünya düzeni hedefler. Çünkü dinden bağımsız ahlak anlayışı, hem akla, hem de içgüdülere dayanması bakımından, insanın doğasıyla en uyumlu olandır. Ama insanın doğasıyla uyum sağlaması ve bu uyumdan hem yardımseverlik, hem akıl içgüdüsünü açığa çıkarması, her babayiğidin başaramayacağı çok güç bir “temizlik” eğitimidir: Yüzyıllar boyu beynine işlenmiş tüm dogmatik koşullanmalardan arınması, yerleşik fikir esaretinden kurtulması, özgür düşünebilmek için her bildiğinden kuşku duyarak, her şeyi sorgulayarak yeni baştan öğrenmesi gerekmektedir. Dolayısıyla laik erdemli olmak, sınır tanımadan bilgi edinmek azmi, ya da zevkiyle mümkündür. HHH Oysa dine bağımlı ahlak anlayışında, ‘iman’a bağlı yardımseverlik ve mutluluk daha kolay görünür. Yardımseverlik Tanrısal ödülün ve cennetin kapılarını açmakta, fedakârlık gerektirse bile izlenen ahlakın Tanrı katında değerlendirilecek olması, mutluluk yaratmaktadır. Zaten dindarlıkta asıl mutluluk Tanrı sevgisi, her iş ve uğraşta o sevgiye sadakat değil midir? Ansiklopedik ahlak! Ama Tanrısal ödül vaadine rağmen, tepeden inme, günün koşul ve gereklerine kimi kez ters düşen, hatta çoğu kez ‘absürd’ kalan bir zorlama vardır dini ahlakta… İnsanı anlamadan kabullenmeye iterek, aklıyla inancı arasında uyumsuzluk yaratabilir. İşte bu yüzdendir ki din eğitimi, inancı aklın önüne geçirir ve düşünmeyi engellemek amacıyla öğretilenden, yani dogmalardan kuşku duymayı günah ilan eder, sorgulamayı yasaklar. Çok kurnazca bir sistemdir bu. Kuşku ve sorgu yasak olunca, düşünce donar, ne bir yenilik üretir, ne de yaratır. Bilginin yolu kesilmiştir. İcat edilen ve edilecek her şey kutsal kitaplarda zaten yazılıdır, tartışılmaz! HHH Mars’a füze mi fırlatıldı? Uzaya mı gidildi? Kılıfına uydurulur. Kutsal kitaplar füze, uzay istasyonu, bilgisayar ve interneti “muştulayan” yorumlarla ye niden okunur; evrim teorisini çürütmekte epeyce zorlanılsa da uğraşılır, falan... Denis Diderot, kadın arkadaşı Sophie Volland’a yazdığı 26 Eylül 1762 tarihli mektupta, “Düşünürü özel kılan, kanıtsız hiçbir olguyu kabullenmemesi ve yanıltıcı kavramlara kanmamasının yanı sıra mutlak, muhtemel ve şüphelinin sınırlarını kesin çizebilmesidir. Bu eser (Ansiklopedi) zamanla zihinlerde bir devrim yapacak ve umarım ki diktacılar, baskıcılar, fanatikler, bağnazlar artık kazanamayacaklar. İşte o zaman, insanlığa hizmet etmiş oluruz” der. Dünyanın gidişatı, Diderot’yu haklı çıkarmadı. Bilgi, hiç bu kadar hızla çoğalmamış, yayılmamıştı. Evet, dogmatik öğretilere ters düşen bilimsel ve teknolojik icatları, kutsal kitapların yorumuna mal etmek oldukça zorlaştı. Ama vasat insan mantığının bağnazlık zincirlerini kırmak kolay değil. Ve toplulukları zincire takıp akıl dışına kolayca sürümenin yöntemi her yerde aynı: cehaleti yaymak, beslemek, arttırmak. Mutluluk ve iyiliğin içgüdüselliğine giden ahlak yolunda, engel çok. Diderot’nun ansiklopedisi, bağnaz cehaletten beslenen dikta ve ‘tör’leri bilgiye dayalı erdeme razı edemedi. Kötülerin önceliği hep aynı, düşünmek yasak! İnsanlık olgunlaşamadan, dünya çürüyor. HHH Bugün saat 14’ten öteye Ankara Kitap Fuarı’nda kitaplarımı imzalayacağım. Ankara’lı okurlarımı Kırmızı Kedi Yayınları standına beklerim. Ankara’daki yabancı diplomatlarla yabancı muhabirler s“EıyYrıgmine!en” eddkeeomonn’euusninnsiwtaadwnvawech.,maıhemt@etgtamn.aciol.mcom Türkçe öğrenmeye çok he kendisini “BOP’un veslidirler. Eşbaşkanı” ilan et En büyük zorlukları ise mesini de “Stratejik eski deyimler, sözcüklerdir. Müttefik”in kalleşliğine Şimdilerde dillerine malum bağlamalıyız. sözcüğü dolamışlar. Aralarında tane tane ve son he Gerçi henüz bir tepede ve doru bir kıs Dünya daha büyük! Muvaffak ittifak...ceye vurgu yaparak tekrar layıp duruyorlar: “İt ti fak!” Türkçeye ilgisiz, dalga rak üstünde, göğsümüzü kabartacak bir fotoğraf veremedi ise de kendisi neticeten cı meslektaşları da, ekşi başkomutanımız.. sözlük’e bile girmiş meşhur masın, doçenttir.) Devlet Bey’in 40 Ayrıca ülkemizin Londralı emlakçı fıkrasıyla onlarla sene önce yazdığı tezinin konusu kahraman evlatları da haftalardır, dalga geçiyorlar:. “Türk Ekonomisinde Yapı Değişik vatanımızın bekası için canlarını hi “Muvaffak, bu mutfak, çok liği” imiş.. çe sayarak çetin bir savaşın için ufak!” diye fısıldayan eşe, emlak Tayyip Bey “Yardımcı Doç.” un de.... çının sorduğu “Bu faklı fuklu dil vanını kaldırtı. Bu biraz da Devlet Denecek ki Başkomutan, “ma hangi dil” sorusunu yineliyorlar. Bey’e karşı bir stratejik hamleydi! kamzede” olma korkusu çeken (“Fak”, bilenin malumudur. Bizde Belli ki onu “Türk Siyasetinde Ya bir başka parti lideri ile kafa kafa mahkeme tutanaklarına “sinkaf” pı Değişikliği” diye deneysel bir tez ya verip “verilmemiş oylarlar seçi diye geçen ve +18 Amerikan film yazıp oynatmaya zorluyor. Devlet mi nasıl kazanırız?” derdine düş lerindeki “bip’lenen” küfür..) Bey de buna dünden razı. İttifak müş ise bu yazılır. (Aslında Erdo HHH tan yenik çıksa bile, 70’inden son ğan, ağzının tadını biliyor. 2002 İttifak, aslında devletler arasın ra “Prof.” unvanına kavuşmuş ola seçimlerinin tadı damağında kal dadır. Taraflara da “müttefik” de cak. Vin vin yani!. mış. Yüzde 34.4 oy alıp (seçmenin niyor. En acı ittifak örneğini de bi HHH 1/3’ü) ile, Meclis’in 2/3’ü ele geçir zim tarih kitapları verir: “1. Dünya İktidarının ilk on yılında koalis miş, yani 365 vekillik kazanmıştı.) Savaşı’nda İttifak Devletleri yenildi yonlara lanet okuyan Erdoğan me Bunları yazmak da bir vatan hiz ği için biz de yenilmiş sayıldık!” ğer gizli tansiyon gibi, “gizli koalis meti!. Yani her ittifak kurtuluş değildir. yon hastası” imiş. Elbette bu da doğru. Bazen felaket de getirebiliyor! Ruhunu şeytana satmış Fet Ama bendeniz gibi mesleğe HHH hullah ile “sehven!” koalisyon ku 1971 darbesi döneminde başla Bizim “Stratejik müttefik”in rarak başladığı devlet hayatına yanlara belletilen başka bir doğ Afrin’de terörizme yardım ve ya Has Parti’nin “ince saz” Numan’ı ru da şu: taklık yaptığı ortaya çıkınca, bi ve Demokrat Parti’nin “küfürbaz” “Oğlum elbette hep doğru zim Başkomutan da, Amerikan Süleyman’ı ile yola devam ediyor. yu yazacaksın. Ama bu ülkede Devleti’nin yerine Devlet Bey’i ika Bir ara bu koalisyona, “AKP’nin her doğruyu yazmanın bir zama me etti! nesi yerli ve milli; bu parti Bizans nı var!” “İttifak” ateşten gömlek. Devlet kadar bile yerli değil! Hem lideri de (En son “Ananı al git!” dedi ler bile bu oyunda zorlanıyor. Tay Yüce Divanlık!” diyen MHP’li Tuğ ği çiftçinin anasının öldügünü öğ yip Bey, Külliyesi’ni külliyen kay rul Türkeş’i de ekledi. Öteki iki renince, “Çok şükür Azrail aldı gitti “Biliyor musunuz, vücudumuzda dünya kadar mucize var.” Dr. Mehmet Öz bu tümceyle giriyor söze. Ardından tek tek duyu organlarımızın ne denli mucizevi olduğunu anlatıyor. Türk Hava Yolları’nın son reklam filminden söz ediyorum. Yayımlandığının ilk haftasında YouTube’da 15 milyonu aşkın insan tarafından izlenmiş. Çekimler güzel, mekânlar, sloganlar, verdiği mesajlar… Başarılı bir reklam. Danimarkalı ödüllü yönetmen Martin Aamund çekmiş. Yine de izlerken rahat durmuyor zihnim. Sanki reklam filmi, daha fazlasını söylemek istiyor da söyleyemiyormuş gibi bir izlenime kapıldım nedense. Zihnim reklamı izlerken, boşlukları doldurmaya başladı. “Mesela gözlerimiz 10 milyon renk tonunu görebiliyor. Bazen tek yapmanız gereken başınızı kaldırıp bakmak” diyor Dr. Öz. “Haklı. Gözlerimiz gerçekten harika. Peki, neden bu kadar körüz!” diye geçiyor içimden. Dünya 6. büyük yok oluş sürecine girdi. O muhteşem gözlerimiz bu gerçeği bir türlü göremiyor. Her yıl binlerce canlı türü yok oluyor. Her bir canlı türünün yok oluşuyla Dr. Öz’ün reklam filminde sözünü ettiği “mucizelerden” birini de yitirmiş oluyoruz. Niye göremiyoruz bu gerçeği? Şimdi uzayda bir canlı türüne rastlasak ne olur? Dünya bu haberle çalkalanır. Günlerce o tür hakkında haberler okuruz gazetelerde, internette. Peki, dünyada kaç canlı türü yaşıyor? 8 milyon 700 bin diyor uzmanlar. Bilimsel olarak saptanabilenler 2 milyon ci betme, Devlet Bey ise adının ağır li gibi Türkeş’in küfürden de ağır de kadıncağız canını kurtardı!” diye varında. Dünyadaki canlıların büyük çoğun lığı altında ezilip daha yaygın bir sözlerini sineye çekmekle kalmadı, yazdık. 4 yıla kadar mahkumiyet luğunu tanımıyoruz bile. Adlarını bile bilme isim olan “Muhtar”lık tehlikesi al onu da başbakan yardımcısı yaptı. talebiyle adliyeyi boylamıştık!) diğiniz kaç canlı türlü her yıl yok oluyor? Dr. tında. Şimdi sıra belli ki daha da ağırlarını “İttifak muvaffak” olursa doğruyu Öz, “Bazen tek yapmamız gereken başımı Oysa kendisi doçenttir. (Hep söyleyen Devlet Bey’de. yazmanın, hele hele okumanın zı kaldırıp bakmak” diyor ya, ben de tamam sağlık ve afiyet dilediğimiz De Neden mi “Gizli koalisyon has zamanı hiç, ama hiçbir zaman gel lıyorum: Bazen tek yapmamız gereken, bu niz Baykal da, benzetmek gibi ol tası” olduğu için belki de!.. meyecek! dünyayı diğer canlılarla paylaştığımızın bilin cine varmak. Bazen tek yapmamız gereken, SAYISAL LOTO 5710172021 6 BİLEN: 1 milyon 829 bin 774 TL (birinci devir) 5 BİLEN: 3 bin 83’er TL 4 BİLEN: 51’er TL 3 BİLEN: 9’ar TL ikramiye kazandı. dünyanın sahibi değil, bir parçası olduğumuzu anlamak. Bazen tek yapmamız gereken bencillikten kurtulmak. Kendi yaşamımızın, doğadaki diğer canlıların yaşamına bağ lı olduğunu anlamak, doğaya saygı göster KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr mek. “Kulaklarımız 20 herz’den 20 bin herz’e binlerce ses duyabiliyor” diyor Dr. Öz reklam filminde. O sırada ekranda bir grup dalgıcı balinalarla birlikte yüzerken görüyoruz. Hari ka bir görüntü. Balinalar muhteşem hayvan lar. Onların aşk şarkılarını dinlediniz mi hiç? YouTube’a bağlanıp dinleyebilirsiniz. Birbir lerinin şarkılarını denizde bin kilometre öte den bile duyabiliyorlarmış balinalar. İnanıl maz. Yazık ki artan deniz trafiği yüzünden artık bu mesafelerden aşk şarkılarını duy mak mümkün olmuyormuş. Ama balinaların tek sorunu aşk şarkılarını duyamamak değil. Yaşanan korkunç avcılık. Ticari amaçlı balina avı 1986 yılında alınan bir kararla dünya çapında yasaklandı. Ancak buna rağmen her yıl irili ufaklı yaklaşık 300 bin balina ve yunus öldürülüyor. Kulaklarımız iyi duyuyor fakat balinala rın yardım çığlıklarını neden duyamıyoruz? Balinaların aşk şarkılarını söylemeye hak ları yok mu? Sadece balinalar değil yaşam savaşı veren. Liste epey uzun. Kutup ayıla rı, dağ gorilleri, orangutanlar, filler, kaplan lar… Türkiye’de Caretta Caretta’lar, Akde niz fokları... Dilimiz 100 bin farklı tadı tanıyabiliyormuş. Ekranda deniz ürünlerini güzelce mideye in diren genç bir adam görünüyor. Benimse aklıma “Kırmızı başlıklı kız” hikâyesi geliyor: ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Gözlerin niye bu karar büyük? Seni daha iyi görebilmek için. Dişlerin neden bu kadar sivri? Seni daha iyi yiyebilmek için... Bedenimizdeki mucizeleri anlattıktan son ra “Harekete geçin, keşfe çıkın” diyor Dr. Öz. “Evet” diyorum içimden, “Bu İklim Deği şikliği belasından kurtulabilmek için gerçek ten de harekete geçmek gerek. Yoksa çev remizdeki mucizeler bir bir yok olacak. Geri ye keşfedilecek mucize kalmayacak!” Reklamda slogana küçük bir ek yapmalı yım: Dünya daha büyük, onu keşfet ve koru! İkinci slogan: “Dünyaya bakışını geniş let. Sadece sen yaşamıyorsun burada. An la artık!” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle