18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 25 Şubat 2018 EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY / ELİF TOKBAY TASARIM: EMİNE BİLGET 18 yaşına kadar herkes çocuktur 12 yaş sınırının dini referansla belirlendiğini belirten uzmanlar çocuk cinsel istismarının en büyük insanlık suçu olduğuna dikkat çekti AKP hükümetinin çocuk istismarının önlenmesine yönelik yasal ve idari tedbirleri belirlemek için kurduğu altı bakanlı komisyonda 12 yaşından küçük çocukların cinsel istismarına verilecek cezanın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası olması SEYHAN AVŞAR ZEHRA ÖZDİLEK yönündeki öneriler kamuoyunda tartışmalara neden oldu. Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre 18 yaşından küçük her bireyin çocuk olduğunu belirten kadın ve çocuk hakları savunucuları komisyonun yaş sınırını 12 olarak belirlemesine tepkili. Kadın ve çocuk hakları savunucuları ile komisyonun tartışmalara neden olan ‘cinsel istismarda 12 yaş sınırı’ konusunu ele aldık ‘ASIL MESELE GÖZ ARDI EDİLİYOR’ lİsa Örken (İnsan Hakları Derneği Çocuk Hakları Komisyonu Dönem Sözcüsü) 12yaş sınırı kesinlikle kabul edilebilir bir durum değildir. 12 yaş sınırının dini referanslarla belir lendiğini düşünüyoruz. Türkiye’nin de taraf olduğu BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre 18 yaşına kadar her kes çocuktur. Bu söz leşmenin referans alınması gerekli ve zorunludur. Çocuğa ÖRKEN yönelik her türlü cinsel saldırıya karşı iyi hal indirimi ve çocuğun rızası uygula masının işletilmemesi gerekir. Bu sal dırılar ağır cezalar ile cezalandırılma lıdır. Bütün bunlarla birlikte verilen ağır cezaların suçun işlenmesinin ön lenmesine yetmeyeceğinden bu suçla ra neden olan etkenlerin ortadan kal dırılması gereklidir. İdam ve ağır ceza gibi suni gündemler yaratılarak asıl mesele göz ardı edilmektedir. ‘Sakıncalı ve tehlikeli ayrım’ l Yasemin Öz (Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği gönüllüsü, avukat) Zaten cezalar ağır olduğu halde bu suçlar işleniyor. Öncelikle çocuklar eğitilmedikleri için başlarına ne geldiğini bilmiyorlar. Çocuklar toplum sal baskı ve korkulardan dolayı kendilerini ifade etmekten çekiniyorlar. Çocuk ifade et se dahi yine toplumsal baskılardan dolayı yargı mekanizmasına yansımıyor. Dolayısıyla ÖZ toplumun eğitilmesi, istismarın önlen mesi için çalışmalar yapılması gereki yor. 12 yaş üstü ya da altı çocuk ayrı mı çok sakıncalı ve tehlikeli. 18 yaşın altındaki bireyler çocuktur. Böyle bir ayrıma gitmek, “12 yaş üstünü bir cin sellik yaşı ve bu yaşın üstündeki ço cuklarla ilişki kurulabilir” gibi bir al gıyı meşrulaştırabilir. ‘ÖNLEYİCİ HİZMETLER ŞART’ l Selmin Cansu Demir (Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı Başkan Yardımcısı, avukat) Hapis cezalarının daha da ağırlaştırılması, çocukların cinsel istismardan korunması amacına hizmet edemez. Zira bu davaların genelinde, failler arkalarında delil bırakmadığından, eyleme ilişkin fiziksel bulgu saptanamamakta ve mağdu run beyanı dışında başkaca bir delil bulunamamaktadır; bu tür dosyalarda yüksek hadden ceza tayin etme zorunluluğu, hâkimler üzerinde baskı yaratarak, cezasızlık içeren kararların DEMİR çıkmasına neden olabilmektedir. Örneğin, 2016 adli istatistik verilerine göre çocuğun cinsel istismarı suç ve karar sayılarında beraat oranı yüzde 20,9. Toplumsal talebin, gerçekten çocukların yararına hizmet etmesi isteniyorsa öncelikle bu suçların toplumsal temellerinin ortadan kaldırılmasına ilişkin adımlar atılmalı ve cezalara değil önleyici hizmetlere odaklanılmalı. ‘Ezberler tekrarlanıyor’ Mor Çatı Derneği “Adalet Bakanlığı Gündem Değiştirmesin” başlıklı yazılı bir açıklama yaptı. Bugüne kadar kadın hareketinin cinsel suçlarla mücadeleye dair etkili politika geliştirme önerilerine kamu otoritelerinin sırt çevirdiğini belirten Mor Çatı, “Ne zaman toplumu rahatsız eden bir cinsel şiddet, çocuk is tismarı olayı basına yansısa, uygulama sorunlarını görmek ve bunları ortadan kaldırmak yerine en kolay yolu seçerek çözümden uzak ezberleri tekrarlıyor. Bakanlıkların cebinden çıkan hazır basın açıklamaları hadım, en ağır ceza ve idam gibi insan haklarını yok sayan söylemlerden ibaret oluyor” ifadeleri yer aldı. Açıklamada özetle şu ifade ler yer aldı: “Cinsel sağlık ve cinsiyet eşitliği eğitiminin başta tüm çocuklar olmak üzere herkes için erişilebilir hale gelmesi en acil önlemlerden. Bakanlıkların, cinsel şiddete maruz kalan çocuklar ve yetişkinlerin ses çıkarabileceği ve mevcut kanunların uygulanmasını sağlayacak koşulları yaratmasını talep ediyoruz.” ‘Vahim bir hata olur’ ‘12 yaş sınırı çözüm değil’ l Gülsüm Kav (Kadın Cinayetlerini Durduracağız 12Platformu Genel Temsilcisi) yaş sınırı çözüm değil. Ceza bu konunun üçüncü, dördüncü ba samağı. Çocukların ko runması yönünde önce likle yapılması gereken ler var. Koruma kanununu düzgünce uygulamak. Ço cuk haklarına özen gös teren bir toplum olmak. Türkiye’de çocuklar ser KAV viste unutularak ölürken, yurtlarda yanarak ölürken, toplu istismar olguları ya şarken sadece faile dönük ceza de ğil, genel toplumsal tavır alma çocu ğa önem veren bir siyaset, toplum ya ratmak birinci aşamadır. Biz yapma mız gerekeni yaptığımızda zaten azala azala gidecek bu suçlar. ‘BİR AYET, HADİS YOK’ Çl İhsan Eliaçık (İlahiyatçı yazar) ocuk yaşı 12’dir diye bir ayet ya da hadis yok. Bu 12 yaşı nerden çıkarıyorlar. Yeryüzünde ergenlik yaşı +18 diye bi liniyor. Dine uygun olan da budur. Kuran’da bir yaş belirtilmez ergenlik yaşın dan bahseder. Çocukların buluğ çağına gelinene ka dar maddi, manevi olarak korunması gerektiği söy ELİAÇIK leniyor. 18 yaşına kadar olan herkes çocuktur ve koruma altı na alınması gerekir. l Canan Arıtman (Çocuk İstismarıyla Mücadele Derneği Başkanı) Son zamanlarda sık sık cocuk cinsel istismarı vakalarının ya talepleri yükselirken, iktidarda daha önce AYM’nin iptal ettiği yönet şanması toplumsal infiale neden ol menlikte yer alan ‘kimyasal hadımı’ du. İktidar cenahından duyulanla uygulayacaklarını beyan etti. Çocuk ra bakılırsa Türk Ceza Kanunu’nun cinsel istismarı bence en büyük in (TCK) 103. maddesindeki mağdur sanlık suçudur. Mutlaka caydırıcılı çocuktaki 15 yaş hududu 12 yaşa in ğı olan ceza yasaları düzenlenmeli dirilecek. Bu vahim bir hata olur. dir. Ancak bunlar yasa sayfalarında Böyle bir düzenleme çocuklara yöne kalan, iyi hal indirimleriyle, haksız lik tehdidi artırır, sübyancıların iş tahrik ve “çocuğun rızası vardı” gi tahını kabartır. Bilgilendirilmiş bir bi bilim dışı, hukuk dışı, vicdan dışı toplum olarak buna karşı çıkmalı abukluklarla kuşa döndürülen yasa yız. Yakın tarihte iktidarın 15 yaş al lar olmamalıdır. tı çocuğa tecavüz eden faillerin, mağdurla evlenmesi karşılığında cezasını ortadan l‘Seühbinyeaçnaclıılşaarıcnak’ kaldıracak bir yasal düzenle Gelelim hadım cezasına. meyi meclise getirdiğini asla İki tür hadım yöntemi var. unutmamalı ve şimdiki tek Biri cerrahi kastrasyon ki lifleri de bu bilgiyle değer yine geri dönüşü olmayan, lendirmeliyiz. Devletin kana çağdışı bir cezalandırma lında “6 yaşındakı kız çocuk yöntemi olduğu için yasala la evlenilebilir” diyen sözde rımızda yeri yoktur. Diğeri din âlimi sapıkların cezalan de kimyasal kastrasyondur. dırılmadığı, diyanet işlerinin Bu yöntemle kadınlık hor 9 yaşındaki kız çocuğu baba ARITMAN monları verilerek erkeklik sının kucağına oturunca ba hormonunun üretimi bloke banın şehvet duyacağı gibi sapık fet edilir. Cinsel dürtünün engellenme vaların verildiği ve bedel ödetilmedi si hedeflenir. İlaç kesildiğinde cinsel ği bir ülkede çocuk cinsel istismarı aktivite geri döner. Hem de genel niye artıyor diye şaşırmamak lazım. likle çok daha güçlü ve şiddet içeren Afsız, indirimsiz bir cinsel aktivite söz konusu olur ki bu hal çocuğa yönelik tehdit ve teh Mevcut, yürürlükteki yasaları likeyi artırır. mızın afsız, indirimsiz uygulanma Ülkemizde çocuk cinsel istismarı sı halinde bile yeterince caydırıcılık faillerine kimyasal hadım uygulan sağlanacaktır. Cinsel istismar vaka ması sübyancıları bir an önce hapis larının toplumda infial yaratmasının ten kurtarma yöntemi olarak kulla ardından 15 yıldır iktidarda olanlar nılacaktır. Şahsen, kimyasal hadım bu kamuoyu baskısına dayanama uygulamasının ülkemizde başarılı yarak cezaları artıracaklarını belir olamayacağını, toplumun aleyhine, tip altı bakandan oluşan bir komis sübyancıların lehine çalışacağını be yon kurdular. Halktan “idam isteriz” lirtmek isterim. l İSTANBUL haber 11 Ne oldu hayır cephesine? 2019 seçimlerinin gerilimi, şimdiden hissediliyor. Başından beri “erken seçim” teorisine inananlardan değilim. İktidar bu kadar rahat at oynatırken; medya bu kadar suspus olmuşken; referandumdaki yüzde 49’luk Hayır bloku paramparçayken; seçim yasası, siyaset tarihimize “sopalı seçimler” olarak girmiş 1912 ve 1946 seçimlerini çağrıştıran şekilde yeniden şekillendirilirken, kim neden erken seçim yapsın? Bir aralar ekonomik kriz gerekçesiyle erken baskın seçim yapılacağı tezi çok dile getirildi. Ancak bunu dile getirenlerin, ne ekonomiyi ne de Tayyip Erdoğan’ı doğru okuyabildiğini düşünüyorum. Doğru, ekonomi, yapısal anlamda kötü gidiyor. Türkiye IMF döneminde getirilen mali disiplinden hızla uzaklaşıyor, cari açık büyüyor, enflasyon ve işsizlik artıyor. 1990’lı yıllardaki ‘yüksek faizyüksek enflasyon’ modeline geri dönüyoruz. Demokrasi ve hukuk olmadığı için de dışarıdan yatırım gelmiyor (girçık yapan sıcak para dışında). Bir noktada duvara toslama ihtimalimiz yüksek. Ancak bu, mevcut illüzyonun 2019’a kadar sürdürülemeyeceği anlamına gelmiyor. Bu model, 2019’a kadar ite kaka ve devletin borcunu sürekli artırmak suretiyle devam ettirilebilir. Tayyip Erdoğan faktörüne gelince... Erdoğan’ın erken seçim fikrine ezelden beri karşı olduğunu biliyoruz. Bunu bir zayıflık olarak görüyor. Ayrıca karşısında erken seçimi zaruri hale getirecek büyük bir tehdit yok. Geçen nisan ayında durum böyle değildi. Referandum, kıl payı ve binbir manevrayla geçti. O dönem, yüzde 49 gerçekten Erdoğan için bir tehdit sayılabilirdi. Ama aradan geçen zamanda ne olduysa ‘yüzde 49’ diye bir şey kalmadı. Üç internet sitesi ve iki yandaş kalemin yaygarası kadarmış yüzde 49’un ömrü. İktidarın yaylım ateşi yüzünden Hayır Bloku, kimsenin yan yana durmaya cesaret edemediği onurlu bir kaybedenler kulübüne dönüşüyor. CHP, Kürtlere selam bile vermekten, Meral Akşener ise sol ve demokratları tavlayacak üç laf etmekten çekiniyor. Varsa yoksa muhalefetteki herkes birbirine milliyetçilik satıyor, ki onun da âlâsı zaten MHPAKP ittifakı tarafından yapılıyor. Haliyle kim niye erken seçime gitsin? Peki bunun karşısında ‘Evet Bloku’ ne yapıyor? Belli ki AKPMHP, seçime kadar devam edecek bir askeri seferberlik haliyle oyları konsolide etmeye bakıyor. Bu blok, Meclis’e sunduğu son tasarıyla mühürsüz oy ve sandıklara kolluk gücü dikmeyi yasallaştırarak, niyetini gizlemeye bile çalışmıyor. Afrin sonrası sınırlarımızın ötesinde sürekli bir askeri mobilizasyonla OHAL’i devam ettirmeye kararlı. Sosyolojik anlamda SünniTürk çoğunluk kimliği üzerine bir siyasi dalga inşa etmek istiyor ve bunun doğal sonucu olarak da ‘öteki’ kimliğinin dışlanmasını, Türkiye’nin geleceği için bir tehdit olarak görmüyor. Buna karşı yüzde 49 ne yapabilir? Bir, sandık güvenliği için şimdiden kolları sıvayabilir. İki, akıllı bir siyasetle yüzde 51’lik bir Türkiye kucaklaşması yaratabilir. Son günlerde ufacık oyuna rağmen Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu’nun yarattığı rüzgâra bakın! Neden herkes Karamollaoğlu’nu konuşuyor biliyor musunuz? Ezber bozduğu, siyasi geçmişine rağmen karşı mahalleye empati yaptığı, demokratik ortak paydalarda buluşmayı vaat ettiği için. Bir ilaç gibi geliyor topluma bu tavır... Diğer muhalefet liderleri ise bu kafada değil. Bırakın kucaklamayı, karşı mahalleyle konuşma gayreti bile yok. CHP, CHP’liye; Akşener, MHP’liye; HDP de sadece Kürtlere konuştuğu sürece, ortaya ne 2019 için bir demokrasi cephesi çıkar ne de kazanma formülü. Bu işler bakkal hesabıyla değil, zamanın ruhunu yakalamakla olur. ‘Demokrasi’ demeden, karşı mahalleye empati yapmadan, ‘Kürt’ sözünü ağzına almadan yüzde 51’e ulaşmak mümkün değil. Umarım çok geç olmadan bunu anlayan çıkar... ALADAĞ DAVASI ‘Laik kamusal eğitim için sahip çıkın’ Adana’nın Aladağ ilçesinde 29 Kasım 2016’da Süleymancılar tarikatına ait Aladağ Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği’nde 10 kız öğrenci, 1 yetişkin ve yurt müdürünün küçük kızı olmak üzere 12 kişinin yaşamını yitirdiği, 16 kız çocuğunun da yaralandığı yangınla ilgili davanın 5. duruşması yarın Kozan Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Sosyal Haklar Derneği ve Aladağlı Aileler tarafından yapılan yazılı açıklamada, laik ve kamusal eğitim talep eden tüm yurttaşlara davaya sahip çıkma çağrısı yapıldı. Açıklamada 4 tutuklu sanığın tahliye edildiği anımsatılarak, “Devletin temel görevlerinden biri olan kamusal laik eğitimi devlet kendi eliyle tasfiye etmiş; ortaya çıkan boşluğu yine devlet eliyle tarikatlar ve cemaatler doldurmuştur” denilen açıklamada “Olayda ihmali olan tüm sorumluların yargılanmalarını ve hak ettikleri cezaları almalarını istiyoruz. Aladağ davası laik kamusal eğitimi talep eden tüm yurttaşların davasıdır ve sahip çıkılmalıdır” denildi. l Yurt Haberleri C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle