18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 16 Aralık 2018 12 Dünya, yapay zekânın insan haklarından yana kullanılabilmesi üzerinden tartışmalarla yatıp kalkıyor... Teknoloji çağında insan hakları Yapay zekâ, insan haklarının yeniden dibe vurduğu bir dönemde, yaşamın her alanında yaygın kullanımda. Yapay zekâlar farklı veriler üzerinden karar almada özgürler. Çok daha büyük çaplı, yakınlarımızdan daha iyi kullanılabiliyorlar. En kritik nokta veri analizi. İnsan hakları temelli mi? Veri seti bağımsız değilse, yapay zekânın kullanım sonuçları, gücü de bağımsız olmaz... Irkçılık, inanç ayrımcılıklarını benimsemiş, eşitsizlikler üzerinden çok daha pekiştirici yollara sapmayı getirebilir. Yolsuzluk, değerler aşınması, önyargıların pekişmesinde etkin kullanılabilirler. Mizah ile hakareti karıştıran filtreler çıkabilir. Gerçeklik ötesi yalan haberlere inandırma, uydurma safsata üretilebilir... Yapay zekâya veriler kullanılırken toplumsal denge bozuluyor. Gittikçe kutuplaşmış dönem için çalışmalar yapılıyor. Bizim verilerimizle bizim haklarımız üzerine karar veriliyor... Güncel tartışmalar İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) ve AB Bilgi Merkezi ortaklaşa etkinliğinde, “Teknoloji çağında insan hakları paneli” dünyanın yapay zekâ üzerinden güncel tartışmalarının, insan hakları sorgulamasıyla iç içe masaya yatırılmasına aracı oldu. Yapay zekâ gündemli güncel haberler, çelişkili gelişmeleri, algıları, uygulamaları kamuoyuna taşırken, yapay zekâya, önlenemez bir hız ve güçte yaygın kullanımına ilişkin algılamalarda da iki uç çelişkili verilerle beslenmiş olarak, iki uç sorgulamaları, kaygıları besleyen, geleceğe dönük gelişmelerin bilinmezleriyle de taşınmış oldu. Yapılan birden fazla araştırma bağımsız verilerle kurgulanmış yapay zekâ yargıçlarının insanlar yerine mahkemelerde karar verici olmaları halinde yüzde doksan üstünde daha sağlıklı karar çıkabildiğini ortaya koymuş. İngiltere’de mahkemelerde karar verici olarak yapay zekânın kullanılması gündemde. Uygulamaya geçmiş, sonuçtan memnun ül keler de var. Bir yandan da bizim başkanlık rejimi modeli de içinde, yapay zekâ üretim verilerinde inanç, bir mezhep ya da başka değerler üzerinden süzgeçlerden geçirilmeleri halinde ortaya çıkabilecek yargıçlık kararlarının vahameti kara mizah tadında sorgulanıyor. Öncelik, kuşkusuz yapay zekânın yaygın, en etkin kullanım alanları üzerinden... Bilimsel teknolojik devrim çağının, ne zamandır silahlı güçten daha etkin araç olduğu kanıtlanmış kamuoyu oluşturulması, toplumların güdülenmesi alanları üzerinden yapay zekâ kullanımında yaşanan patlamada... Ülkemizin de güdümlü tekel medyası gerçeğinde yaşandığı üzere, yapay zekâ kullanımının saklanan en yüksek oranlara ulaşmış olması bir yana, en fazla onlu yıllar dilimleri içinde dünya ölçeğinde kurumların tekelleşme güçleri ile doğru orantılı olarak yüzde doksan beşler gibi rekorlara ulaşacağı saptamaları bilimsel, uzman meslek örgütlenmeleri kayıtlarının içinde. Bir yanda da hakadaletin gerçekleştirilmesinde görev yapan kamu kurumları, polis, istihbarat örgütleri içindeki suçlu saptama verileri, algıları üzerinde kullanılmış ayrımcı setlerle ortaya çıkmış ayrımcı sonuçlar ürkütücü sonuçlar üretiyor. En yaygın bilineni ötekileştirilmiş göçmenler, siyah derililerin suç işleme kapasitelerine dönük önyargılarla, Amerika simge dünyanın göreceli insan haklarına duyarlı oldukları varsayılan ülkelerde yaşatılan, suçluluk üzerinden insan haklarına aykırı şiddet, polis, devlet gücü kullanımları. HHH Yapay zekâ kullanımındaki patlama ile insan hakları, hakhukuk, demokrasi kayıpları çakışmasının günah keçileri kim? HHH “Teknoloji çağında insan hakları paneli” başlığı, galiba ülkemiz ve dünya ölçeğinde yaşanan travmatik boyutlardaki insan hakları sorunları ile dünya ve ülkemiz ölçeğinde yapay zekâ kullanımının yaygınlaşması arasındaki ilişkilerin sorgulanması odaklı seçilmiş. İlişkiler üzerinde kafa patlatmış hukukçular ile yapay zekâ üzerinden uzmanlık çalışmaları yapanları zorunlu, çarpıcı, güçlü ilişkiler üzerinden ortak sorgulama adına buluşturmuş... Tek başına insan üzerinden hortlayan otoriter liderlikler, Trump, tek adamı hem parti hem Başkan yapan Saray rejimi, Ortadoğu’yu tehdit eden yeni paylaşım denge savaşları, Suudi rejimi suç ortaklıkları, yitirilen hakhukukdemokrasi, vicdan, insan hakları kayıpları... Çarpık kullanım Bir tür yeni ortaçağ sömgürgecilik düzeni araçlarında, yapay zekânın etkin kullanılabilirliği gerçekliği üzerinden, gerek ülkemiz, gerekse dünyadaki yeni emperyal dengeler, düzenler çatışmacılığında, kanlı savaşlar, çatışmalarda yaşananlar ürkütücü boyutlarda... Dünya, insan hakları sorunları ile yapay zekânın çarpık kullanım yöntemleri arasındaki ilişkilerin tehdit boyutlarının gerçekliği karşısında, dönüşü olamayacak vahim sonuçlardan kaçınılması adına, yapay zekânın insan haklarından yana kullanılabilmesi sağlıklı ilişkileri üzerinden tartışmalarla yatıp kalkıyor... Prof. Dr. Haluk Kabaalioğlu’nun TESEV adına yönettiği oturumda Prof. Bertil Emrah Oder, Dr. Özlem Armağan ve Dr. Mehmet Bedii Kaya yapay zekâ, insan hakları ilişkilerinin tartışmalı boyutlarını, yapay zekâ üzerinden çalışmaları yürüten pek çok bilim insanı, hukukçu ile birlikte masaya yatırdıklarında, bir yazıya sığdırılması söz konusu olamayacak sayısız sorun, sorgulamalı yanıt bekleyen belirsizlik, çelişkilerin ancak kimi satır başları ortaya çıkıyor... İnsan hakları, hakhukuk koruma süreçleri, yapay zekâ veri seti girdi hesapları çıktılarında, belirli öngörülere ulaşma politikaları belirleyici... Kırmızı alan, özel koruma, müdahale, yeni otoriterleşme, insan hakları açısından sorunları, tartışmaları üretiyor. Hangi temel hak ve özgürlükler üzerinden sorunlar olacak? Son kararı uygulayanın etkisi. Dünya ölçeğinde kollayıcı çerçeve ne? Gelişmiş demokrasilerde bile genel düzenleme yok. Özel yaşam, ifade özgürlüğü, adil yargılama hak özgürlükleri, seçme, seçilme hakları üzerinden ayrımcılıkeşitlik riskleri, çoğulculuk, özgürlükler, demokrasi açısından çok önemli... Kritik nokta veri analizi En kritik nokta yapay zekâ üretiminde veri analizi. Yapay zekâyı çok daha büyük çaplı, yakınlarımızdan daha iyi kullanabiliyoruz. İnsan hakları temelli mi? Tarafgir ayırımcı, hak kazanımları düzeyinde veriler, yapay zekâ gücüyle hak kazanımları düzeyini zorunlu insan hakları düzeyinin gerisine düşürebilir, eşitsizlikler üzerinden çok daha pekiştirici yollara sapmayı getirebilir. Medyatik güdülemede, toplumda, mizah ile hakareti karıştıran, doğrulukgerçeklik ötesi, yalan haberlere inandıran safsatalar üretilebilir. İnsan hakları, adil yargılama, medya sahipliği sorgulanmadan, ayrıcalıklı haklardan yararlanma cepheleşmesinde seçmenle paylaşılan üçlü bütünleşmede suçun üçlenmesi... Ülkeye göre, kendi değerlerine göre etkiler çok tehlikeli. Ekonomik verimlilik, insan hakları, savaşlarda yapay zekânın kullanıldığı silahlarda kim karar verecek? Gittikçe kutuplaşmış düzen için çalışanlar, bizim verilerimizle bizim haklarımız üzerine kararlar veriyorlar. Yapay zekâ kölelik hukuku mu? Vasıfsız işgücünde yapay zekânın, robotların kullanılması halinde, işsiz kalacaklara ne olacak? Yapay zekânın kamusal yarar alanlarında kullanılması düzenlemelerinde sayılamayacak kadar çok boyutlu düzenleme sorunları var... Kendine rağmen, başkası için ‘Closer’ oyununu sahneye koyan ikincikat’ın kurucularından Eyüp Emre Uçuray hem oyunu hem de özel tiyatroların durumunu anlattı DENİZ ÜLKÜTEKİN İstanbul’un kendine has tiyatro sahnelerinde ikincikat, Closer isimli oyun ile tiyatro meraklılarını selamladı. Britanyalı oyun yazarı Patrick Merber tarafından 1997’de sahneye koyulan ve Tony Ödülü de dahil dünya çapında çok sayıda ödüle layık görülen oyun 21 Aralık’ta Uniq Hall’da izleyicilerle buluşacak. ikincikat’ın kurucularından Eyüp Emre Uçuray ile hem Closer’ı hem de özel tiyatroların geleceğini konuştuk. Yalnızlığı ele alıyor n Closer oyununu sahnelemeyi neden tercih ettiniz. İkincikat’a özgü ne gibi yorumlar eklediniz oyuna? Benim için metnin en etkileyici tarafı Çehov ya da Shakespeare’de görmeye alışkın olduğumuz o insan ilişkileri, insan ilişkilerinin çıkmazları, bir şekilde içinde kaldıkları yalnızlıkları ve bunu anlatan modern bir hikâye olması. Bizim için bu çok çarpıcı ve cesur bir hikâye. Çünkü ilişki ağını, yalnızlığı apaçık bir dille ele alıyor. Bütün bu kriterler birleştiği zaman da ikincikat’ı hem dışarıya taşıyabilecek hem de kimliğini de muhafaza edebileceği bir iş olarak gördük. Sahneleme sürecinde ise yönetmen Cengiz Bozkurt’un oyunu sahnelerken kattığı reji, oyundaki bireylerin bencilliğini ve yalnızlığını çok ortaya döken bir hal oluşturdu. Bu gerçekçi ve dramatik yapı Bozkurt’un tasarımsal rejisi ile bir Özel tiyatro kooperatifi n Özel tiyatrolar kültür alanında bir sektör olarak yeterli koordinasyonu sağlıyor mu sizce? İstanbul’daki özel tiyatrolar arasında bir kooperatif girişim süreci devam ediyor. Tiyatro Kooperatifi Girişimi, İstanbul’daki özel tiyatroların bir araya gelmesiyle oluştu. Amacı özel tiyatroların ekonomik sıkıntılarının giderilebilmesinde rol oynamak, sektörel olarak profes yonelleşmek, özel tiyatroları temsilen bir muhattap olabilmek, çalışma koşullarının iyileştirilmesini sağlamak, yasal mevzuat değişiklikler için önerilerde bulunmak ve gerekli merciilerle işbirliği yapabilmek. Çok umutlu hareketler bunlar. Biz de ikincikat olarak bu sürecin içindeyiz ve desteklemeye devam ediyoruz. Çok yakın zamanda da somut gelişmeleri sizlerle paylaşıyor olacağız.. leşip seyir zevki yüksek ve başka bir seyir deneyimi yaratan bir performans ortaya çıkardı. Oyun, metni ve rejisiyle şehir insanının yaşadığı sıkıntıyı çok yenilikçi bir dille anlatıyor. Bu yüzden de işin yenilikçi olduğunu düşünüyorum. Feda etmek hali n Oyun izleyicide ilişkilerin zaman içindeki yönelimi açısından hangi duyguları öne çıkarıyor? Sürecin birebir tanığı olarak, ‘bi risi için kendini feda etmek’ kavramı benim için çok önemli bir noktada. Oyunda çok gerçekçi anlar var. Şahsi olarak hem bu eril hallerimizle yüzleştiğim, hem karşı tarafı nasıl algıladığımızı, kadın tarafından nasıl algılandığını gözlemleyebildiğim değişik anlar var. Bu ‘feda etme hali’ bana çok özel geliyor çünkü o kadar kendi süreçlerimizde, kendi “çıkarlarımız” üzerinden ilişkiler kuruyoruz ki, kendine rağmen bir başkası için bir şey yapabilme durumu as lında bizim nostaljik anılarımızda kaldı gibi geliyor artık. Bunu günümüz karakterlerinden irdelemek çok keyif verici oldu. Seyircinin de en çok böyle bir yerden etkileneceğini düşünüyorum. n Özel tiyatrolar açısından ekonomik olarak oldukça zor bir dönem. Devletin özel tiyatrolara destek vermesi konusunda nasıl adımlar atması gerekiyor sizce? Sürekli bu durumdan şikâyet edilmesinden yoruldum. Tabii ki sıkıntılar var. Biliyoruz başka memleketlerde, sanat ve kültür alanı devlet politikaları ölçüsünde ve halkın çeşitliliği üzerinden destekleniyor, en önemlisi de bu bence. Bir kesimin yakın olduğu düşünce akımının desteklenip diğerinin dışlandığı değil toplumun ideolojik bölünmelerine oranla her kesime, baskın olanına daha fazla, azınlığa daha az ama o azınlığa da hayat bulma şansı veriyor. Her birey kendi perspektifinde ya da kendi yarattığı ekosistemde kendine yakın kültür ürünlerine erişebilsin diye. Bence bizim en büyük eksikliğimiz bu. Neden olmuyor diye yakınmanın bir manası yok, belli bir ideolojik politika uzun yıllardır iktidarda ve bunun görmek istediği kültür ve sanat çizgisi var. Evet biz bu çizginin dışında kalıyoruz. Fakat o dışarıda bırakılanların da bir karşılığı var toplumda. Bugün tam tersi bir iktidar gelse eminim onları bastırıp bizleri daha ön plana çıkaracak. En büyük hata bu dengesizlik, önemli olan bir çeşitlilik yaratmaya çalışmak olmalı. hafta sonu EDİTÖR: GÜRER MUT TASARIM: SERPİL ÜNAY Bilge tarihçi, faşizm günlerinde derin sessizlik ve yüzümdeki acı tebessüm 1 Taner Timur ziyaretiyle başladı hafta. Güzel bir öğle sonrası, hava biraz puslu olsa da boğazı görmenin mutluluğuyla uzunca söyleştik. Hoca bilim insanı olmanın gereğini yaşam boyu sürdürmüş, ustam saydığım biri. Talihliyim, dilediğim her zaman sorabiliyorum, tartışabiliyorum hocayla. Yaşanan süreci gözden geçirdik, aynı yöne bakıyor olmanın sevincini duydum içimde. Popüler tarihçilerin bolca gevezelik ettiği şu günlerde, sağlıklı ölçüt koyan biriyle karşılaşmak nasıl duygu anlatamam. Fransız Devrimi’nden bu tarafa “aydınlanma” sorunsalı üstüne konuştuk. Taner Timur’un edebiyat yakınlığı, tarihçi olarak bu alana verdiği emeği ayrıca önemsiyorum. Bilgelik budur, diye geçirdim içimden. Bunca gürültülü dönemde, sakinliğini korumak ve sağlıklı düşünceyi açığa çıkarmak hiç kolay değil. Çalışkanlığına ne diyeceğiz ayrıca? Yeni kitaplar ardı ardına geliyor. Gördüğüm o ki, iyi bilimci, ilerleyen yaşlarda felsefeye daha emek veriyor, bıraktıkları yapıtların düşün boyutu iyice öne çıkıyor. Özellikle “Felsefe, Toplum Bilimleri, Tarihçi” kitabı ayrıcalıkla kütüphanemde! Söyleşinin sonunda yediğimiz nefis portakallı keki de unutmamak gerek. 2 Musil’in güncesinden; “Basın özgürlüğü, özgürce düşünmek ve inanmak, insan onuru… Bir insanın bütün bu temel hakları şimdi ortadan kalktı ve hiç kimse öfkelenmedi. Herkes sanki hava aniden bozulmuş gibi gelişmeleri kabullendi. Çoğu insan kendini ilgilendirmiyormuş gibi sesini çıkarmıyor. Olup bitenler hayalkırıklığı yaratabilir, ancak şimdi kaldırılan özgürlüklere insanlar kayıtsız kalıyor. Doğru. İnsan bugüne kadar inanç özgürlüğünden yararlandı mı? Buna hiç olanak çıkmamıştı ki… Bir şeye bağımlı insan sırtını bir yere dayamayı, kabul görmeyi, yönetilmeyi arzular.” Ekim 1932’de yazıyor bunları. Aralık 2019’da altına imzamı koyuyorum. Esmeray 3 Caddebostan Kültür Merkezi’nde Melike Demirağ ve arkadaşları bizi altmışardan seksenlere doğru yolculuğa çıkardı. Ercan Turgut, İskender Doğan, Yeşim, Kartal Kaan, Bilgen Bengü, Güzin ve Baha ardı ardına sahne aldı. Bir dönem şarkıları dile geldi. Esmeray abla anılırken çok duygulandım. “Unutma Beni”yi birlikte seslendirdiler. Esmeray abla 1998’de son kez benim tiyatromda, Çisenti’de sahneye çıktı. Hele öyle özel Tunceli turnesi yaptık ki unutmam olası değil. Demirağ “Arkadaş”ı söylerken, görüntülere Yılmaz Güney yansıyınca çılgınca alkış koptu. RTE’nin “memleketin kaymağını yiyenler” dediği insanlardı özlemle alkışlayanlar. Tüm sanatçılar Attila Özdemiroğlu ve Şanar Yurdatapan’ın kurduğu yapım şirketinden çıkardıkları plaklarla şöhret olmuşlardı, anlattılar, zevkle dinledik. Özdemiroğlu sıkı muhalefet etti, bilimden kopmadı, keşke aramızda olsaydı. Konser sonunda büyük övgülerle Şanar Yurdatapan’ı çağırdılar sahneye. İyi yürekli Kadıköylüler alkışladılar müzisyeni. Acı acı güldüm. 12 Eylül’de sosyalist olduğu için ülkeyi terk etmek zorunda kalan Yurdatapan, yazık ki “yetmez ama evet” diyerek AKP’yi bize pazarlayanlardan biriydi. Eminim pişmandır şimdi. Bu ülkeye ne çok zarar verdi bu sol liberaller. O savundukları siyasal İslamcıların bu şarkılardan haberi var mıdır acaba? Hazin… 4 Bergama turnesi pek keyifli geçti. Belediye başkanı Mehmet Güvenç’le konuşma olanağı buldum. İzmir her yanıyla üzerinde durmaya, tartışmaya değer şehrimiz. Genlerinde Demokrat Parti olmasına karşın, siyasal İslam iktidarıyla birlikte merkez sol partiye CHP’ye sığındı. Genç Parti, Anavatan Partisi türü utanç tercihlerini anmak bile istemem doğrusu. Bunun nedenleri üstüne de konuştuk biraz. Otuz dokuz yaşında başkan olmuş biri, on yıldır görevde, sanırım kırılmış. Siyasetin ödül, ceza terazisinin adil olmadığını yine anladım. Bölgede gelişen kooperatifçilikten söz ettik. İzmir eğer üstüne düşülürse, başka türden bir toplumsal muhalefete öncülük edebilir. Genlerinde yazılı olan Atatürkçülük kolaylıkla sol bilinçle taçlanabilir. Ağızına dek dolu salonda alkışlar şımarttı bizi. “Nereden Nereye” her yerde sevgi görüyor. Gösteri sonrası yemekte sırasıyla Burhan, Gökhan Şeşen şarkılar söyledi ve elbette Murat Güner. Yeniden gitsek Bergama’ya yakında, aklım orada kaldı. 5 Üç hafta oldu sanırım Çorlu Tren Cinayetiyle ilgili yayın yapalı. Evladı göz göre göre katledilen Mısra Öz Sel’la konuşmuştuk. Acılı kadın herkes duysun diye çığlık çığlığa haykırdı, ama nafile, yine tren cinayeti ve dokuz ölü. Bu siyasal İslamcıların ne denli tehlikeli olduğunu sadece buraya bakarak anlamak mümkün! TCDD genel müdür pişkince açıklamalar yapmaya devam ediyor. Dünyanın başka ülkesinde olsa çoktan yargılanırdı. Avrasya Tüneli, Üçüncü Köprü, Son Havaalanı, Hızlı Tren, Osman Gazi hepsi büyük risk taşıyor. Bu ülkede yaşıyor olmak büyük rastlantı. Bu insanlara zerre güvenim yok. Bilim düşmanları! 6 Janset ve Gökçe Özyol yayına konuk oldular. “Romantizma” adlı sevimli bir komedi oynuyorlar, söyleştik. Yayın sorasında kimileri ileti göndermiş “Acılı günde böyle yayın mı olur?” diye. İnsanımız çok tuhaf! Bir, evlendirme programı yapmadık, tiyatro konuştuk. İki, tepkinizi bize değil, görevini yapmayan yöneticilere gösterin! Sosyal medya aklına geleni yazma yerine döndü. Üstelik sahte isimlerin ardına saklanarak kabadayılık yapmak, tam da bu iktidarın özendirdiği ikiyüzlülüğe uygun davranış! Yayında canım Duygu Asena’yı andık. Kitaplarını yeniden okuyacağım. 7 “Kılıçdaroğlu’ndan Şok Telefon” adlı yazım pek popüler oldu, telefonum susmadı. Meğer ne büyük değişim beklentisi varmış CHP’de. Halkın bu isteğini anlıyorum kuşkusuz. Arayan yönetici konumundaki CHP’lilere ne demeli? Keşke biraz risk alsalar, bana söylediklerini genel başkanlarıyla da paylaşsalar. “Bunca çürümüşlüğün içinde umut nerededir?” diye düşünüyorum. “Merhaba” demek kıymetlidir, herkese demeyeceksin, işe oradan başlamak lazım! C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle