19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ TASARIM: İLKNUR FİLİZ bilim ve teknoloji Herkese Bilim Teknoloji Dergisi’nin katkılarıyla hazırlanmıştır. Cumartesi 3 Kasım 2018 bYiürzmyıilnınikdaednımeydinadhea... Kasırganın da düşmanı var n Kasırgaları ne sonlandırır? Kasırgalar sonsuza dek devam etmez. Kasırgalar enerjilerini korumak için sıcak suların varlığına, gelişmeleri için düşük hava basıncı koşullarına ihtiyaç duyarlar. Düşmanları soğuk sular ve yüksek basınç alanlarıdır. Gerçekten de kasırgalar mayıs ile kasım ayları arasında ortaya çıkar. Bu dönemden sonra havalar kasırga için çok soğuktur. Ayrıca kara kütleleri, , özellikle dağlar, hava akımını kestikleri için rüzgârlar kasırga sistemini oluşturan sabit şekle gelmek için birleşemez. Kasırgalar güçlü oldukları kadar sürekliliğini devam ettirebilecek dayanıklılığa sahip değildir. Sistemin dengesi çok hassas olduğu için en ufak bir engelde dağılabilirler. Kasırgaların iki haftadan daha uzun süre varlıklarını sürdürdükleri görülmemiştir. Parmak izinizi özel kılan ne? n Bir insanın parmak izi anne veya babasının parmak izine benzer mi? Evet. İnsanlar parmak izlerinin boyutunu, şeklini ve kabartma çizgiler (Friction Ridge SkinFRS) arasındaki açıklığı kalıtım yoluyla ebeveynlerinden miras alır. Ancak bir parmak izinde kişiye özel kılan ayrıntılar genetik değildir. Çeşitli çıkıntı ve girintilerden oluşan FRS’ler kişiye özeldir ve sonsuza dek değişmez. Tek yumurta ikizleri de dahil, iki kişinin parmak izi birbirine benzemez ve bu yapı yaşam boyunca aynı kalır –ciddi bir yaralanma sonucu oluşan yara izinin yol açtığı değişiklikler dışındaParmak izinin genel şekli kalıtsal olmakla birlikte, özel yapısı niçin kalıtsal değildir? Bunun nedeni, fetüsün gelişim sürecinde, bazı özelliklerin oluşumunda zamanlamanın farklı olmasıdır. Fetüsün el parmakları, avuçları ve ayaklarındaki (volar) pedler dümdüzdür, üzerinde girinti ve çıkıntı bulunmaz. Çünkü kan damarlarının ve bağlantı dokularının öncüsü olan mezenşim dokusu burada şişkinlik yapar. Fetüs 10 haftalık iken volar pedlerinin büyümesi durur, ancak el büyümeye devam eder. Bundan sonraki birkaç hafta boyunca volar pedleri yeniden el tarafından absorbe edilir. Bu aşamada çıkıntıların ilk belirtileri ortaya çıkar. İlk çıkıntıların ortaya çıktığı dönemde volar pedleri genel şeklini almaya başlar. Genel şekil oluşmaya başlarken, kişiye özel yapı, derideki gelişigüzel, yerel streslere bağlı olarak oluşmaya başlar. Bu iki olayın zamanlaması –volar ped oluşumunun gerilemesi ve ilk çıkıntıların ortaya çıkması genetiktir. Çıkıntıların ve diğer özelliklerin oluşumu ise gelişigüzeldir. Yeni bir araştırmaya göre, benzer enerjiyi çok daha az bir maliyetle gönderen, daha küçük parçacık hızlandırıcılar ufukta görünüyor Dünyanın en büyük atom çarpıştırıcısı 27 kilometre çevre uzunluğuna sahip ve 5 milyar dolara İsviçre’de CERN’de kurulmuştu. Ancak yeni bir araştırmaya göre, benzer enerjiyi çok daha az bir maliyetle gönderen, daha küçük, belki 1 kilometre uzunluğunda, parçacık hızlandırıcılar ufukta görünüyor. Atom altı parçacıkların yapısını incelemeyi hedefleyen Büyük Hadron Çarpıştırıcısı, insanlığın bugüne kadar yaptığı en büyük deneylerden. İsviçreFransa sınırında, CERN laboratuvarında yerin 100 m altında kurulan ve yaklaşık 27 km uzunluğunda olan Büyük Hadron Çarpıştırıcı (LHC), içinde süper iletken mıknatıslar bulunan halka şeklindeki tünellerden oluşur ve burada aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülkeden bilim insanları çalışır. Parçacıklar hızlandırıcıda dönerken, fizikçiler, parçacıkların enerjilerini radyo dalgalarıyla yankılanan bir tür metal tünelden geçirerek artırırlar. Ancak ihtiyaç duyulan enerji arttıkça, gereken metal tünel miktarı da artar ve bu da “daha uzun ve pahalı hızlandırıcılar gerek “anlamına gelir. Örneğin, planlanmakta olan Uluslararası Lineer Çarpıştırıcısı (ILC) projesinde elektron ve pozitronları, 20 ila 40 kilometre uzunluğunda bir tünelde 250 milyar elektro volt (eV) miktarında bir enerjide çarpıştıracak ve maliyeti 7 milyar dolar. AWAKE ekibi geliştirdi Öte yandan, CERN bünyesindeki Advanced Wakefield (AWAKE) ekibi, içerisinde rubidyum gazı bulunan 10 metre uzunluğunda tünelden ibaret bir hızlandırıcı geliştirdi. Araştırmacılar, CERN’in düşük güçteki hızlandırıcılarından birinden gelen pro tonları, yoğun lazer palsleri ile birlikte gaza enjekte ettiler. Bu lazer palsleri gazı iyonlaştırırken, pozitif yüklü iyonlar ve negatif yüklü elektronlardan oluşan bir plazma yaratıyorlar. Çeşitli aşamalar geçildikten sonra sonuç olarak, proton demetlerinin arkasında bulunan alternatif pozitif ve negatif bölgelerden uyanma/canlanma bölgesi (wakefield) oluşuyor. Oluşan bu bölgeler parçacıkları hızlandırmak için kullanılıyor. Işık hızına yakın hızda ilerleyen parçacık demetleri ve lazer palsleri ile elektronların etkili bir şekilde uyanma bölgesinden geçmesi için üç set enjeksiyon senkronize etmek hiç basit bir süreç değil. Ancak AWAKE ekibinin Nature’da yayımlanan sözü edilen çalışmasında, plazma tüpünde elektronların hızlarının 2 milyar eV’ye yükseltildiği belirtiliyor. Yani elektronlar metre başı 0.2 milyar eV kazanıyor ki bu da yeni yöntemin en iyi radyo frekans hızlandırıcısından neredeyse iki kat daha etkili olduğunu gösteriyor. Buna karşın bazı fizikçiler protonların kullanılması durumunda sadece tek bir uzun plazmaya iihtiyaç duyulacağını düşünüyorlar. Çünkü, en başta protonları çok daha yüksek enerjilere çıkarmak mümkün. Araştırmacılar, önümüzdeki 5 yıl içinde hızlandırıcının gücünü 1020 metrede 10 milyar eV’ye kadar artırabilmeyi umuyor. Bu noktaya gelin diğinde, hızlandırıcının ürettiği bu ışınların parçacık fiziği deneylerinde kullanılabilinmesi mümkün olabilecek. Oxford Üniversitesi’nde parçacık fizikçisi olan Brian Foster ise “AWAKE işbirliğinin 2009 yılında teorik önerme halinde bir fikri bu kadar kısa sürede deneysel gerçekliğe dönüştürmesi oldukça etkileyici, ancak bu cihazın kurulum ve işletim maliyetine değecek yeni fizik sonuçlarına ulaşılabileceğinden emin değilim” diyor. @TercumeOdasiOrg http://www.sciencemag.org/ news/2018/08/muchcheapersmalleratomsmashersmaybehorizon İyi koku alan, yönünü daha iyi buluyor Bilim insanları iyi koku almak ve yön bulma becerisinin beynin aynı bölgeleriyle ilişkili olduğunu buldular. Peki bu ne anlama geliyor? Nilgün Özbaşaran Dede İyi koku alabilenler, yön bulma konusunda daha becerikli. Bilim insanları bu iki yetinin aynı beyin bölgeleriyle ilişkili olduğunu buldular. Bilim insanları koku alma duyusu ve yön bulma duyusu arasında bir bağlantı buldular. Sinirbilimci Louisa Dahmani ve ekibi, bir yerden diğerine ne kadar iyi gidebildiklerini test etmek için 57 gençten, bilgisayarda sanal bir kent içinde yön bulmalarını istediler. Daha sonra aynı gençlerin koku alma duyuları kontrol edildi. 40 kokulu keçeli kalemden birinin kokusunu alan katılımcılara ekranda dört kelime gösterildikten sonra, gençler kokuyla eşleşen kelimeyi işaretledikleri görüldü. Bu şekilde en iyi koku alanların ve en iyi yön bulanların aynı kişiler olduğunu gören araştırmacılar, bu iki yetiyi beyindeki belli bölgelerle ilişkilendiler. İyi koku alan ve iyi yön bulanların sol orbitofrontal korteksi ve sağ hipokampusların diğerlerinden daha büyük olduğu görüldü. Orbitofrontal korteks koku alma duyusundan, hipokampus ise hem koku duyusundan hem de yön bulma yetisinden sorumlu. Orbitofrontal korteksleri hasarlı olan 99 kişiyi inceleyen bilim insanları, bu kişilerin yön bulmada ve koku almada zorluk çektiklerini söylüyorlar. (Nature Communications dergisi) Dahmani, koku duyusunun evrim sürecinde, insanların yollarını bulmalarına yardımcı olmak için gelişmiş olabileceğini düşünüyor ki bu fikir “olfactory spatial hypothesis” ( koku alma duyusuyla yön bulma hipotezi) olarak adlandırılmakta. Türkiye internetinin 10 altın madalyası 10) I Kiss You Mahir : Bu listenin nazar boncuğu. Internette ilk Türk başarı öyküsü! 9) Internet Bağlantısı : Prof.Dr. Erdal İnönü’nün vizyonerliği unutulamaz. İlk bağlantı 1993’te sağlandı. 8) Internet Haftası ve Internet Konferansı: Internet Teknolojileri Derneği azimle her yıl organize ediyor. 7) Internet Cafeler: Her ilde, ilçede, beldede. Onca zorluğa rağmen hizmet sunuyorlar. 6) Ekşi Sözlük: Bu topraklara özgü eleştirel mizah kültürünün dijital muadili. 5) Biletix, Idefix, Gittigidiyor, YemekSepeti : Başarılı birer “eticaret” proje uygulaması 4) Reklamlar: Ixir ve eKolay reklamları sayesinde Türkiye interneti “tanıdı”. 3) Superonline: Vizyoner bakışa bir örnek. Kurulduğunda çalışmasına olanak tanıyacak yasal düzenleme bile yoktu. 2) 3G ve GSM Operatörleri : Mobil internetin yaygınlaşmasını sağladılar. 1) ADSL ve TTNET: Hızlı interneti tele fon kablosuyla hem evlere hem işyerilerine getirdi. kAıklalıvkuuzlulanma 5 n Nedir? Beynin en yararlı özelliklerinden biri de bilgi kırıntılarını toplamak ve aralarında bağlantılar oluşturmaktır. Bilgi aslında güçtür. Azı tehlikelidir, fazlası ise yaşam kalitesini artırır. n Nasıl çalışır? Bilgi tam olarak nedir? Olgular nasıl depolanır, düzenlenir ve ihtiyaç duyulduğunda nasıl geri çağrılır? Bilginin dayanağı doğal olarak bellektir. Bu bellek özellikle nesneler, kişiler, olaylar ve yerlerle ilgili genel bilgilerdir. Ve buna semantik bellek denir. Bu, Paris’in Fransa’nın başkenti olduğunu bilen bellektir. Bilgi, hangi bilgileri depoladığınızdan çok, bunları nasıl organize ettiğinizle ilgilidir. İyi organize edilmiş bilgi sayesinde dünya ile ilgili ayrıntılı ve zengin bir algıya sahip olabilirsiniz. Ancak beynin bu devasa bilgi hazinesini nasıl organize ettiği tam olarak bilinmiyor. Son yapılan bir araştırmaya göre beyinde bu düzenlemelerden sorumlu bir “merkez” bulunuyor. Bu merkez bildiğimiz her şeye bir etiket yapıştırarak sınıflara ayırıyor. Böylece birbiri ile ilgili şeyler arasında bağlantı kurabilmemizi sağlıyor. n Geliştirilebilir mi? Neyse ki beyne sığdırılabilecek bilgilerin bir üst sınırı yoktur. Bilindiği kadarı ile bugüne dek kimsenin beyni yeni bilgileri dolu olduğu için reddetmiş değildir. Oysa Almanya’daki Tübingen Üniversitesi’nden Michael Ramscar, uzun yaşayan insanların beyinlerinin zaman içinde bu doluluk noktasına eriştiğini ileri sürüyor. İnsanların yaşlandıkça bilişsel yeteneklerinin azalmasını, aşırı dolu bir PC sabit sürücüsünün yeni bilgileri kaydederken uzun zaman almasına benzetiyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle