19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Süreyya Operası’nda ‘İstanbul’dan Paris’e 2 Besteci 2 Kentet’ Türkiye ve Avrupa’nın önde gelen konser salonlarında konserler vermiş olan genç oda müziği topluluğu Ludus Ensemble, “İstanbul’dan Paris’e 2 Besteci 2 Kentet” fuaye konserini bu akşam saat 18.00’de Süreyya Operası’nda verecek. Banu Selin Aşan, Eylül Umay Taş (keman), Göknil Özkök (viyola), Yılmaz Bişer (çello) ve Elif Gökçe Tuğrul’dan (piyano) oluşan topluluk, konserde U.C. Erkin ve G. Fauré’nin “Piyanolu Beşli” eserlerini seslendirecekler. Pazartesi 26 Kasım 2018 EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: İLKNUR FİLİZ [email protected] Bir dağa bakmak... 21 İstanbul Modern’de, fotoğraf sanatçısı Yıldız Moran’ın 86 siyah beyaz yapıtının yer aldığı ‘Bir Dağ Masalı’ adlı sergi, yaşasaydı bugün 86 yaşında olacak sanatçı ya bir saygı duruşunda bulunuyor. Fotoğrafa ilgi duyanlar için Yıldız Moran adı yabancı değil, ama adı “Moran’ın fotoğraflarında yansıttığı atmosfer, adeta sihirli bir dağ masalından kopup gel nı bilmeyenler bile muhak miştir. Dağ, insanların hayran kak onun çektiği siyah beyaz lıkla baktığı, zirvesinde olmayı karelerden birçoğuna aşinadır. Türkiye’de fotoğraf denin EMRAH KOLUKISA ce akla gelen önemli isimler arzuladığı, ardına güvenle saklanabileceğini düşündüğü coğrafi bir oluşumdur ve tıpkı ev den biri olan Yıldız Moran’ın sade rendeki tüm diğer nesneler gibi, ba ce 12 yıl sürse de devasa olarak nite kanların niyetlerine göre kendine ait lendirilebilecek kariyerini özetleyen yüzlerinden birini göstermeyi seçer” “Yıldız Moran: Bir Dağ Masalı” baş sözleriyle sergiye neden “Bir Dağ lıklı sergi İstanbul Modern’in Fotoğ Masalı” adını koyduklarını anlattı. raf Galerisi’nde ziyaretçilerini bekli Akoğul, Moran’ın 12 yıllık kısa ka yor. 12 Mayıs 2019’a kadar sürecek riyerini, kendini eşi Özdemir Asaf’a sergi Moran’ın dünyasına bir pence ve çocuklarına vakfetmesine bağ re açtığı gibi 1950’li yılların Türki lıyor ve “Ben mesela keşke 25 se ye’sini de farklı bir ne çekseydi diye perspektiften gör bir şey hissetme mek için güzel bir dim doğrusu, o ka fırsat. dar çok eser ortaya ‘İlk defa görülecek’ koymuş ki” diyor. Moran’ın sadece tek bir renkli fotoğrafı Serginin basın toplantısın nı gördüğünü söyleyen Akoğul, “Hepsi da söz alan İstan bul Modern Yöne tim Kurulu Başka Yıldız Moran nı Oya Eczacıba şı, Türkiye’nin akademik eğitim al mış ilk profesyonel kadın fotoğraf sanatçısı Yıldız Moran’ın yapıtları nı sergilemenin önemine değinerek, “Moran’ın hayatına ve bıraktığı za mansız karelere baktığımızda, ken dimizi gerçekten bir masalın için de düşleyebiliriz. Moran’ın sergileye ceğimiz yapıtları arasında, izleyiciy le ilk defa buluşan fotoğraflar da yer alıyor” dedi ve Yıldız Moran’ın 93 fo toğrafını müzeye bağışlayan sanat çının oğlu Olgun Arun ve eşi Nazlı Arun’a şükranlarını sundu. Serginin küratörü Merih Akoğul, siyah beyaz ve burada da sergilediğimiz 6X6 Rolloflex çift objektifli makineyle çekmiş fotoğraflarını. Hepsi 80 milim sabit objektifle çekilmiş, yani gözün gördüğü gibi. Ne geniş açı ne tele... O yüzden de dünyanın neresinde olursa olsun insanlara hep belirli bir uzaklıkta” diyerek açıklıyor sanatçının tekniğini. Sergide Özdemir Asaf, Füreya Koral, Adalet Cimcoz, Cevat Şakir Kabaağaçlı, Ahmet İsvan gibi tanınmış isimlerin portrelerinin yanı sıra, Paris, Londra, Roma, Lizbon, Sevilla gibi Avrupa kentlerinden karelerin de yer aldığı ama büyük ölçüde İstanbul ve Anadolu fotoğrafları öne çıkıyor. O tatlı S ergi alanında kısa bir de tur yaptığımız Merih Akoğul ilk kez gün ışığına çıkan fotoğrafları da gösteriyor ve özellikle Grant Wood’un ünlü “Amerikan Gothic” tablosuna benzettiği bir kareyle, 1954’de Dilovası İskelesi’nde çektiği bir seri fotoğrafın kendisini ne kadar heyecanlandırdığını anlatıyor ve Moran’ın üslubuyla ilgili şu bilgiyi paylaşıyor: “Eğitimini İngiltere’de alıyor Yıldız Moran, 195052 yıllarında. İngiliz fotoğra griler fında da orta griler çok hâkimdir, Moran da çok kontrastlara gitmeden, orta grilere dikkat ediyor. Anadolu güneşli örneğin ama fotoğraflara baktığımızda o tatlı grileri, kontrastın dinamiklerini aşırı kullanmadan bazen çok kontrast verdiğinizde çarpıcı bir sonuç alırsınız ve ilgi çeker teknik oyunlara neredeyse hiç başvurmayarak bize yaşamın, insanın, doğanın kendisini gösteriyor.” ‘Sonsuz ve İmge’ sergisi Evin’de Ahmet Elhan Fırat Arapoğlu ve Osman Nuri İyem’in farklı disiplinlerden sanatçıları bir araya getirerek düzenlediği “Sonsuz ve İmge” isimli sergi 4 29 Aralık tarihleri arasında Evin Sanat Galerisi’nde sanatseverler ile buluşacak. Gülsün Karamustafa, Ahmet Elhan, Orhan Cem Çetin, Hakan Gürsoytrak, Murat Germen, Krassimir Terziev, Şahin Domin, Hülya Özdemir, Sinem Dişli, Setenay Alpsoy, Osman Nuri İyem, Faruk Geyran ve Begüm Yamanlar’ın çalışmalarının yer alacağı “Sonsuz ve İmge” isimli sergi teknik, zanaat, popüler kültür ve sanat tarihi ilişkisi üzerinden fotomontajın, postprodüksiyonun ve montajın, kısaca imaj üretiminin bugününe odaklanıyor. l Kültür Servisi İncesaz’dan İsveç’te konser İsveç’in başkenti Stockholm’de devam eden “Doğu’nun Güçlü Kadınları Festivali”nde İncesaz müzik grubu sahne aldı. İsveç Devlet Tiyatrosu, festivali her yıl düzenliyor. Kültür Evi’nde sahneye çıkan İncesaz üyelerinin konserine Türklerin yanı sıra İsveçliler de ilgi gösterdi. İncesaz’ın solistleri Ezgi Köker Aldemir ve Bora Ebeoğlu dinleyenlerden alkış aldı. l AA Kuvayı Milliye Destanı Gazi Sahnesi’nde Samsun Sanat Tiyatrosu (SST) Nâzım Hikmet’in eseri “Kuvayı Milliye Destanı” ile Gazi Sahnesi’nde izleyicisiyle buluşuyor. Nâzım Hikmet’in aynı isimli eserinden uyarlanan oyunu SST Genel Sanat Yönetmeni Yaşar Gündem yönetecek ve oynayacak. Müzik tasarımını Özer Akçay, koreografisini İhsan Bengier ve ışık tasarımını Yüksel Aymaz’ın üstlendiği tek kişilik oyun 19 Aralık Çarşamba saat 20.00’de sahnelenecek. l CEMİL CİĞERİM / SAMSUN Devrim Erbil ‘Eserlerinden Bir Seçki’ Ressam Devrim Erbil’in büyük boyutlu ‘İstanbul’ ve ‘İkili Bakış’ adını verdiği eserleriyle sedef panoları ve özgün baskılarından oluşan sergi önceki gün Beyoğlu’ndaki rh+artporject sanat galerisinde açıldı. Erbil, tuval resmi yanı sıra gravür, ipek baskı, sedef işleme ve halı dokuma gibi uygulamalı sanat dallarını da önemsiyor. 31 Aralık’a kadar gezilebilecek sergide, büyük boyutlu tuval eserleri yanında uygulamalı sanat dallarındaki eserlerinden de örnekler yer alıyor. HIV ve AIDS deşifre olacak Amerikan Hastanesi Sanat Galerisi “Operation Room”, 1 Aralık itibaren “Pozitif Alan” başlıklı sergiye ev sahipliği yapacak. Sergi 2 Şubat’a kadar ziyaret edilebilecek. Alper Turan’ın küratörlüğünde gerçekleşecek olan sergi, video, yağlı boya, kolaj, heykel, yerleştirme ve fotoğraf gibi farklı medyaları kullanan sanatçıların işlerini birbirleriyle temas ettirecek ve HIV/AIDS’i deşifre etmeyi amaçlayacak. “Pozitif Alan”, kaydeden, ayrıştıran, kabul eden, reddeden, bulaşan ve yayılan öznel bedenlerin karşısında ideolojik ve medikal bedeni, görünürlük ve damgalanma, kurban ve suçlu halleri, haz ve hastalık gibi HIV/AIDS’le doğrudan ilişkilenen konuları tartışmaya açıyor. Sergi “pozitif olmayı” olumluyor olsa da, AIDS’i bir “metafor” olarak görebiliyor. Küratöre göre, bulaştığı hücreyi yok etmeyen, onu savunmasız hale getiren baskılanmamış HIV, eril tahakkümün, biyoiktidarın pratiklerini de hatırlatır. “Pozitif Alan”, bu pratiklere karşı yeni bulaşma teknolojileri arıyor. l Kültür Servisi ADT, aralık ayında 5 oyun sahneleyecek Adana Devlet Tiyatrosu (ADT), aralık ayında biri çocuk oyunu olmak üzere 5 yeni oyunla sanatseverlerin karşısına çıkacak. Daha önce sahnelenen, “Kadın Sığınağı” ile 1 Aralık günü 15.00 ve 20.00’de seyirci önüne çıkacak olan ADT oyuncuları, 47 Aralık tarihlerinde “Yarınlara Geç Kalmadan” adlı oyunda sahne alacak. ADT oyuncuları, “Yolcular” adlı eseri ise 1322 Aralık tarihleri arasında hafta içi her gün yineleyecek. ADT, “Fareler ve İnsanlar” adlı oyunu 2529 tarihlerinde sahneleyerek 2018’e veda edecek. l SAVAŞ KÜRKLÜ / ADANA ‘Hamlet / Collage’ Shakespeare’in “Hamlet”i her zaman tiyatrocuların kendilerini sınadıkları bir metindir. Bu anlamda bir kaynak metin de denilebilir, çünkü ona dayanarak, onu düşünerek, onunla boğuşarak pek çok yeni metin ve konsept geliştirilmiştir. 2014’te sahneye koyduğum Heiner Müller’in “Hamlet Makinası” adlı metni de bu çabanın herhalde en ileri noktalarından biriydi. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 22. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında izlediğimiz “Hamlet Collage” da yine bu kaynak metinle girilmiş bir mücadele serüveninin sonucu. Metni uyarlayan ve sahneye koyan ünlü Kanadalı yönetmen Robert Lepage; oyundaki Hamlet dahil 11 karakteri oynayan ise ünlü Rus aktör Yevgeni Mironov. Gerek Lepage gerekse Mironov hem kendi ülkelerinde hem de uluslararası düzeyde defalarca ödüllendirilmiş isimler. Mironov’a 22 Kasım akşamı Zorlu PSM’deki ilk temsilinin ardından da İstanbul Tiyatro Festivali’nin direktörü Leman Yılmaz tarafından Festival Onur Ödülü verildi. Bu kadar önemli isimleri ve iz bırakan işleri Tiyatro Festivali kapsamında bizlerle buluşturan İKSV’ye ve başta Leman Yılmaz olmak üzere Festival ekibine gerçekten teşekkür etmek gerekiyor. Etkileyici çevre düzeni “Hamlet Collage” hiç arasız 2 saat 15 dakika sürüyor. Etkileyici bir çevre düzeni var. Bütün oyun sahnede asılı duran ve devinim halindeki bir küpün içine sığdırılmış. Lepage’ın daha önce başka bir oyununda da kullandığı bu tasarım Carl Fillion’a ait. Lepage gerek multimedya olanaklarını gerekse ışık, çeşitli görsel ve işitsel efektleri kullanarak “Hamlet”in bütün temel sahnelerini tek oyuncuyla, uzay istasyonunu andıran, sanki yukarıdan yeryüzüne bakan ve zaman boyutunu da işe katan bir kübün içinde gerçekleştiriyor. Tam bir meydan okuma, bir iddia... “Hamlet”in o vurucu sahneleri bulunmuş yeni görsel, sahnesel karşılıklarla peşpeşe sıralanıyor. Casus Polonius ile tüm şatoyu kameralarla gözetlediği odasında tanışıyoruz önce. Sonra Hamlet’in annesini, Kraliçe’yi yargıladığı sahneyi Polonius’un gözünden izliyoruz, Hamlet ile Kraliçe de perdenin arkasında gölge tiyatrosu figürleri haline geliyorlar. Ophelia’nın banyosunun içine kadar giriyor, sonra da o banyonun çayıra ve nehre dönüşmesiyle suyun içinde, bir anaforda, bir kara delikte yok oluşunu izliyoruz. Yönetmenin iddiası Yönetmen “Hamlet”in her sahnesini nasıl yeni bir biçimde görselleştirebilirim diye uğraşmış. Dolayısıyla, söylenen sözden çok resmin, seyirciye “Aaa bunu da böyle yapmış” dedirten buluşçuluğun öne çıktığı ve teknik bakımdan kusursuz işleyen bir multimedya gösterisi oluşmuş. Ancak sahnedeki temel geçiş devinimi olan kübün hareketinin 2 saat 15 dakika boyunca sürekli tekrarlanması bir noktadan sonra sıkıcı hale gelebiliyor. Her sahnede üzerinize yağan atraksiyonlar da bir noktadan sonra çağrışım açıcı değil, yorucu olabiliyor. İnsan hiç değilse bir iki sahnede de karşısındaki oyuncuyla baş başa kalıp, Shakespeare’in insana, ihanete, ölüme, zamana, çürümüş Danimarka’ya dair o ölümsüz dizelerinin tadına varmak istiyor. Ne yazık ki karşımızda mükemmel bir aktör olmasına rağmen, teknoloji bazen aramıza giriyor, yönetmenin imgelemini yansıtan “kapalı” resimler, Shakespeare’in sözünde var olan “açık” çağrışım gücünü engelliyor. Yevgeni Mironov’un tekniği kusursuz, beden kullanımı harika. Dönen bir küpün içinde hiç hareket etmeden sadece bacak kaslarının sağladığı dengeyle konumdan konuma geçmek ve bu arada repliklerini söylemeyi sürdürmek, herkesin harcı değildir. Ama kullanılan teknoloji önümüzde çok ilginç perspektifler açsa da oyuncu için yarattığı zorluk, tiyatronun sahne ile seyirci arasında kurduğu o gizli ve sihirli temas duygusunu sekteye uğratıyor. Bunu da anlayan anlıyor tabii. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle