19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
OLAYLAR VE GÖRÜŞ[email protected] eposta: [email protected] Pazartesi 26 Kasım 2018 2 TASARIM: İLKNUR FİLİZ Kısa yolun uzunu: Kanal İstanbul Prof. Dr. İsmail Şahin Kanal İstanbul projesi kentin coğrafi özellikleri başta olmak üzere sosyal, çevresel, ekonomik ve güvenlik gibi birçok özelliğini olumsuz yönde değiştirme potansiyeline sahiptir. Bu olumsuzluklardan bazılarını değerlendirelim. Planlanan kanalda kaza olmayacağı kabulü yapılmaktadır. Ya da “olacaksa kanalda olsun, biz İstanbul Boğazı’nı koruyalım” düşüncesi bulunmaktadır. Boğaz’ı gemilerden koruyalım da, kendi insanımızın Boğaz’da yaptığı doğa tahribatı ve arazi yağması nasıl açıklanabilir? İstanbul Boğazının en dar yeri 700 metre genişliğindeyken planlanan kanal bunun dörtte birinden daha dardır. İstanbul boğazından geçen gemi sayısı yıllar içinde azalma eğiliminde olup, bölgemizde gerçekleştirilen doğalgaz ve petrol boru hatları, gemilerle yapılan tehlikeli madde taşımacılığını da azaltmaktadır. 20072017 yılları arasında İstanbul Boğazı’ndan geçen gemi sayısı yılda 1400 adet eksilmiş, 10 yıllık bu dönemde toplam yüzde 24 azalmıştır (Kaynak: Deniz Ticareti Genel Müdürlüğü). Boğazların kullanımına ilişkin bağlayıcı uluslararası antlaşma nedeniyle de, İstanbul Boğazı’ndaki deniz trafiği akışını daha güvenli hale getirmek en akılcı çözüm görünmektedir. Projenin olumsuz özellikleri Ulaştırma projeleri toplumun gereksinimlerini karşılamalı ve hayatı kolaylaştırmalıdır. Yeryüzünde insan eliyle yapılmış iki kanal geçmişten günümüze deniz taşımacılığında önemli verimlilik artışı sağlamıştır. Bunlar Süveyş (1869) ve Panama (1914) kanallarıdır. Her iki kanalın belirli rotalardaki deniz taşımacılığı üzerinde çok önemli coğrafi etkileri olmuştur. Süveyş Kanalı belirli limanlar arasındaki rotayı 6 bin km ve Panama Kanalı 13 bin km kısaltarak, yapılan taşımacılığın verimliliğini önemli ölçüde artırmıştır (Resim 1). Rotaların binlerce kilometre kısalması, bu kanalların yapım ve işletim fizibilitelerini olumlu sonuçlandıran temel etmendir. Halbuki Kanal İstanbul için durum bunun tam tersidir. İstanbul Boğazı’nın uzunluğu yaklaşık 30 km iken planlanan kanal 45 km Kanal İstanbul ve birlikte planlanan diğer inşaatlar kentin doğasına geri döndürülemez zararlar verecektir. Havayı, suyu ve toprağı kirleterek sağlanan ekonomik faydanın hiç kimseye yararı yoktur. Asıl olan yaşamın sürekliliğidir. Maddi kazanç kaybedilen doğayı geri getirmez. Projeden vazgeçilmesi akılcı ve vicdani son karardır. Resim 1: Panama ve Süveyş kanallarının kısalttığı rotalar. uzunluğundadır (Resim 2). Bu ölçüler Kanal İstanbul projesini açığa düşürmektedir. Süveyş ve Panama kanallarının paralelinde doğal bir suyolu bulunsaydı ve buradan geçiş ücretsiz olsaydı, yatırımcılar yine de alternatif bir kanal açmayı düşünürler miydi? Kapasite yetersizliği sonucu uzun bekleme kuyruklarının yarattığı ekonomik kayıplar, yatırımcıları alternatif geçişler aramaya sevk edebilirdi. Süveyş ve Panama kanalları var olmayan bir geçişe olanak sağlayıp belirli rotalarda önemli maliyet azalması sağladıkları için inşa edilmişlerdir. Kanal İstanbul’un böyle bir işlevi yoktur, çünkü paralelinde dünyanın doğa harikalarından biri, İstanbul Boğazı vardır. Ama bu projeyle bağlantılı diğer inşaat işlerinden elde edilmesi beklenen kazançlar, projenin ana gerekçeleri arasındadır. Ulaştırma projeleri erişmeyi kolaylaştırmalıdır. Yapay kanalın doğal alternatifine göre daha uzun olması projenin olumsuz özelliklerinden biridir. Ancak olumsuzluklardan daha önemlisi, kentin Avrupa yarımadasını ikiye bölmesi ve bunların birinden diğerine geçişi kesintiye uğratmasıdır. Bu bölünmeyle iki yakalı İstanbul üç yaka Resim 2: İstanbul Boğazı’nın uzunluğu 30 km iken planlanan kanal 45 km uzunluğundadır. Bu ölçüler Kanal İstanbul Projesi’ni açığa düşürmektedir. lı hale gelecek, geçişlerden doğalında yaşanan geçiş zorlukları yapayında da karşımıza çıkacak, kent yeni bir asma köprüler tuzağına düşecektir. Koruma ayağı sakat Kanal İstanbul gibi büyük ölçekli projeler kentin nüfusunu artırma potansiyeline sahiptir. Hazırlanan İl Çevre Düzeni planı, kentin sahip olduğu doğal kaynakların 16 milyon nüfusa yetebilecek düzeyde olduğunu saptamıştır. Ne var ki yapılan yatırımlar kentin nüfusunu 25 milyon seviyelerine çıkaracaktır. Kent nüfusunun ölçüsüzce artmasına katkı yaparak doğal kaynakların paylaşımında dengesizlik yaratması, bu projenin sosyal adalet ayağını sürdürülemez kılacaktır. Projenin çevresel koruma ayağı da sakattır: Kentin Avrupa yarımadasını kuzeygüney doğrultusunda bir karnıyarık gibi oyup, bölgedeki su toplama havzasında boylu boyunca bir kesinti oluşturacaktır. Sazlıdere içme suyu barajını yok ederken, geçtiği yerlerdeki verimli tarım arazilerini ve toprağı tuzlu deniz suyu ile zehirleyecektir. Bu nedenlerle Kanal İstanbul çevresel bir felaket yaratmaya adaydır. Projenin öne çıkan tek (cazip!) özelliği, yapılacak inşaatların ekonomik kalkınma yaratacağı beklentisidir. Bunların içinde kanal imalatı ile birlikte yapımı planlanan diğer inşaatlar (konutlar, asma köprüler, yapay adalar vd.) bulunmaktadır. Ancak, inşaat sektörünün imalatlar sürerken ekonomik canlılık yarattığı, sonrasında ise yapılanların katma değeri olmayan ürünlere dönüştüğü bilinmektedir. Son yıllarda inşaat sektöründe yaşanan deneyimler, inşaata dayalı ekonomik kalkınmanın sürdürülemez olduğunu acı bir şekilde bizlere göstermiştir. Kanal İstanbul ve birlikte planlanan diğer inşaatlar kentin doğasına geri döndürülemez zararlar verecektir. Havayı, suyu ve toprağı kirleterek sağlanan ekonomik faydanın hiç kimseye yararı yoktur. Asıl olan yaşamın sürekliliğidir. Maddi kazanç kaybedilen doğayı geri getirmez. Bu nedenle, Kanal İstanbul projesinden vazgeçmek akılcı ve vicdani son karardır. Norm kadro ve üniversiteler Doç.Dr. ARMAĞAN ÖZTÜRK Artvin Çoruh Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü Bir bu eksikti. Söze galiba böylesi bir yakınma ile başlamak yerinde olur sanırım. Yükseköğretim sisteminde sanki her şey yolunda gidiyormuş gibi bir de norm kadro uygulamasının getirdiği devasa kaosla uğraşmak zorunda kalacağız. Zaten OHAL’den ağır bir şekilde yaralı çıktı üniversiteler. Binlerce akademik personel KHK ile ihraç edildi. OHAL sadece insani değil, aynı zamanda kurumsal bir krizi de beraberinde getirdi. Özellikle belli üniversitelerde ciddi bir akademisyen açığı oluştu. İşte norm kadro uygulaması, 2018’in sonbaharında OHAL’den yeni çıkmış ve henüz yaralarını tam olarak saramamış bu üniversite gerçekliği içerisinde hayata geçiriliyor. Nedir norm kadro? Peki, nedir norm kadro? En azından kâğıt üstünde kamu hizmetinde görev yapan personelin nitelik, unvan, derece gibi unsurlar bakımından stan Yükseköğretim sistemi obez bir bedene benziyor. Aşırı şekilde şişmanlamış, hantal ve verimsiz. Bu sonuçtan kim sorumlu? Onlarca devlet ve vakıf üniversitesinin açılmasına neden onay verildi? Çanlar üniversiteler için çalıyor. dart hale gelmesini amaçlayan bir emek verimliği sistemi. Kamu hizmetinin yürütülüş esasları belirlenirken daha fazla faydaya daha az maliyetle ulaşma istemi norm kadronun temelini oluşturuyor. Kamunun piyasacı bir akılla düzenlenmesine karşıysanız norm kadro kendiliğinden bir şekilde karşı oluyorsunuz. Ancak böylesi bir ideolojik bagajınız yoksa norm kadro pekâlâ savunulabilir bir şey haline geliyor. Kayırmacılığa karşı liyakati ön plana çıkaran ve kurumsallaşmayı teşvik eden bir enstrüman çünkü. Ancak Türkiye’deki uygulama için o kadar da iyimser olmamak gerekir. Şöyle ki norm kadro kuruluşun hedef ve hizmet tanımına göre çalıştırması gereken personel sayısını asgari ve azami sınırları içerisinde ortaya koyuyor. Gelinen aşamada şu soru rahatlıkla sorulabilir: Norm fazlası olan öğretim üyelerine ne olacak? Yanıt açık değil mi? YÖK’ün getirdiği düzenleme çok sayıda öğretim üyesinin işine son verilmesine yol açacak büyük tasfiyenin hukuki dayanağını karakterize etmekte. Norm fazlası olan öğretim üyelerinin sözleşmeleri yenilenmeyecek. Doçent ve profesör kadrolarına yeni atama yapılmayacak. Bu kadar kesin konuşmak için biraz erken değil mi diye geçirebilirsiniz içinizden. Son iki haftada çıkan tüm akademik ilanların YÖK tarafından ya iptal edildiği ya da önemli ölçüde daraltılarak yeniden yayımlandığını hatırlatmak isterim size. Norm kadro büyük bir öğretim üyesi tasfiyesini beraberinde getirecek. Sonuç kesin olduğu kadar dramatik. Tabii bir de bölümlerin kapanması meselesi var. Şöyle ki, norm kadro uygulaması merkezdeki üniversitele ri kadro tahsisindeki sınırlamalar bakımından etkileyecek. Büyük ve köklü üniversitelerin neredeyse tüm fakülte ve bölümlerinde norm fazlası var. Taşrayı bekleyen tehlike ise bölümlerin kapatılması. Taşradaki üniversitelerde faaliyet gösteren pek çok bölüm ya yeterince öğrenci almıyor ya da artık hiç öğrenci almıyor. Öğrencisi olmayan bölümlerin hızlı bir şekilde kapatıldığına tanık olacağız yakın zamanda. Çanlar üniversiteler için çalıyor. Sorumlular kim? Peki, ya sorumlular? Türk yükseköğretim sistemi obez bir bedene benziyor. Aşırı şekilde şişmanlamış, hantal ve verimsiz. Bu sonuçtan kim sorumlu? Onlarca devlet ve vakıf üniversitesinin açılmasına neden onay verildi? Pek çok yerde doğru dürüst bir planlama yapmadan birinci ve ikinci öğretim programları nasıl açıldı? Şimdi kapatıyoruz bunları. Eğitim sistemi yapboz tahtası gibi. İdeolojik referanslarımızı bir kenara bırakıp çocuklarımızın geleceği için bir araya gelmeyi başaramadığımız müddetçe de böyle olmaya devam edecek. Bu kampanya; CUMOK’un (Cumhuriyet Okurları), Atatürk devrimlerine inanmış Atatürkçü Düşünce Derneği, kadın kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin çağrısıdır. Bu tüm halkımıza, “son kale”nin korunması için önemli, içten ve açık yürekli bir çağrıdır. Bu çağrıya Atatürkçü sivil toplum örgütleri, kuruluşlar destek imece’sinde son 5 gün vereceklerini Cumhuriyet Vakfı’na bildirmişlerdir. Vakıf senedimize göre, CUMOK’ların çağrısıyla başlayan kampanyayla bağış almaya vakfımız yetkilidir. Bağışlarınızı 30 Kasım’a kadar gazetemizden ve internet sitemizden duyurulan hesap numaralarına yatırabilirsiniz. l Cumhuriyet ve Atatürk aydınlanmasının kalesi Cumhuriyet ga zetesini yaşatalım. l Cumhuriyet’in kimseye muhtaç olmadan yayınını kesintisiz sürdürmesini sağlamak için destek verin. l Cumhuriyet gazetesi bir direniş mevziidir. Bu harekete bir tuğla da siz koyun. l TL Iban numarası: TR67 0006 4000 0011 3980 0074 52 l USD Iban numarası: TR69 0006 4000 0021 3980 0112 91 l Euro Iban numarası: TR28 0006 4000 0021 3980 0118 35  l Bağışlarınızı IBAN hesapları dışında ayrıca Türkiye İş Bankası Şişli Ticari Şube, Şube Kodu: 1398 Hesap No: 7452 No’lu hesaba da yatırabilirsiniz. l Cumhuriyet Vakfı’nın web sitesi www.cumhuriyetvakfi.org.tr adresi üzerinden de bağış yapabilirsiniz. Elinizdeki gazete... Bu köşeden değerli okurlarımıza her hafta bir yeniliği duyuruyorum. Aralık ayıyla birlikte iç sayfa mizanpajımızda değişikliklere gideceğiz. Arkadaşlarımız hazırlıklarını sürdürüyor. Cumhuriyet bir fikir gazetesi, iç sayfalarda da mizanpaj olarak bu ağırlığı hissettirmek istiyoruz. Bakalım “fabrika ayarlarına yeniliklerle geri dönüyoruz” cümlesiyle özetleyebileceğimiz yeni sayfa düzenimizi beğenecek misiniz?.. Özel haberlerle, araştırma dosyalarıyla okurun karşısına çıkan Cumhuriyet’in hafta sonuna özel sayfaları büyük ilgi çekti. Yazarlarımız Miyase İlknur, Enver Aysever, Mustafa Kemal Erdemol, Emrah Kolukısa’nın yazı ve söyleşileri, muhabirlerimiz Hilal Köse, Deniz Ülkütekin, Zehra Özdilek, Leyla Kılıç, Barış Önal’ın söyleşileri ile foto muhabirlerimiz Vedat Arık ve Kurtuluş Arı’nın fotoğrafları hafta sonuna renk kattı. Cumartesi ve pazar renkli sayfalarla okuru selamlamaya devam edeceğiz. Türkiye’nin gündemi yerel seçimlere endeksleniyor. Cumhuriyet, haberleriyle bu sıcak gündemi tüm gelişmeleriyle okura duyurmaya çalışıyor. Ankara’dan Emine Kaplan’ın “89 sendromu” başlıklı manşeti, anketlerde gerileyen AKP içinde “sahada SHP’nin seçim zaferine benzer hava var” görüşünü yansıtıyordu. İstanbul’dan Ali Açar’ın “Barzani’ye sarıldılar” başlıklı haberi, MHP ile ittifak görüşmelerine sığınan AKP’nin Kürt oyları için IKBY’den destek istediğini ortaya koyuyordu. Ankara Temsilcimiz Sertaç Eş’in hazırladığı “FETÖ TSK’yi Nasıl İşgal Etti” başlıklı yazı dizisi, TSK’ye yuvalanmış FETÖ’nün yöntemlerine ilişkin pencere açtı. Spor Servisi Şefimiz Arif Kızılyalın’ın “Cemaatten uzak dur” başlıklı haberi ise futboldaki cemaatçi yapılanmayı bir kez daha gözler önüne serdi. Uğur Abi ne demişti? Yeri gelmişken bir kez daha anımsatalım. Gazetecilik evrensel bir meslektir. Kuralları açık ve nettir. Burada yinelemeye gerek yok... Yabancı meslektaşlarım gazeteye röportaj için ziyaretime geldiğinde “Cumhuriyet sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en özel gazetesidir” derim. Kuruluşunda, Kurtuluş Savaşı’nın harcı vardır. Cumhuriyet’in yayın çizgisi bellidir. Kimsenin gücü o çizgiyi değiştirmeye yetmez, zaten yetmedi de... Kasap ya da hırdavatçı işletmek isteyen birileri çıkabilir. Ne kasaplığı biliriz ne de hırdavatçılığı. Bizim parayla, pulla işimiz olmaz. Biz yalnızca gazeteciliği biliriz. Bir de aydınlanma ışığımız olan Atatürk’ü!.. Zor günler geçirdik, ama Cumhuriyet’in emekçileri için öncelik hep gazete oldu. O yüzden yazarlarımızla, muhabirlerimizle, yazıişleri ekibimizle, tüm servislerimizle her gün Türkiye’nin en iyi gazetesini çıkarıyoruz. Cumhuriyet’i Yunus Nadi kurdu, Nadir Nadi ve Berin Nadi kurumsallaştırdı. Başyazarımız İlhan Selçuk’un emanetidir bu gazete. O emanet şimdi Cumhuriyet Vakfı’nın Yönetim Kurulu Başkanı, ağabeyim Alev Coşkun’un, değerli yönetim kurulu üyelerinin ve bizlerin elinde... Habercilikten taviz vermiyoruz, değerli yazarlarımızın her dönemde korkmadan vurguladıkları “hukuksuzlukları” ele alan yazılarıyla daha da güçleniyoruz. Cumhuriyet’in simge ismi Uğur Mumcu Ağabeyimiz ne demişti: “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz!..” Cumhuriyet’in tarihini bilmeden, “yazar” olunmaz!.. GÜCÜMÜZE GÜÇ KATTINIZ Cumhuriyet’in gerçek sahibi olan okurlarımızın “Cumhuriyet İmecesi”ne verdiği anlamlı destek, gücümüze güç kattı. CUMOK’un çağrısıyla başlayan ve 30 Kasım’a kadar sürecek imecede son 5 güne girilirken kampanyanın daha da büyüyerek sonlanacağına inancımız tam. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle