19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 18 Kasım 2018 18 Seyhan’da Yaşar Kemal coşkusu Yeraltı ORHUN ATMIŞ Bu yıl ikincisi düzenlenen Yaşar Kemal Sanat Günleri, önceki gün Seyhan’daki Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde yapılan törenin ardından Kardeş Türküler konseriyle sona erdi. Seyhan Belediyesi ve Yaşar Kemal Vakfı tarafından gerçekleştirilen etkinlikler 6 haftaya yayıldı. Yaşar Kemal Sanat Günleri’nde röportaj, kısa film, kapak tasarım atölyeleri halkla buluştu. Kapanış töreninde katılımcıların kısa filmlerinin gösterimi yapıldı. Ardından ilk olarak Yaşar Kemal’in “Hüyükteki Nar Ağacı” kitabı kapsamında atölye katılımcılarının çizdiği kapak tasarımlarının sergisi açıldı. Daha sonra ise Yaşar Kemal’in hayatından kesit ler sunan gazetemiz arşivi başta olmak üzere, Zeynep Oral, Şükran Soner, Nebil Özgentürk gibi isimlerin armağan ettiği fotoğrafların yer aldığı “Yiğidin Eyisi Özünden Olur” fotoğraf sergisi hayata geçti. Törene, açılışa ve konsere halk yoğun ilgi gösterdi. Seyhan Belediye Başkanı Zeydan Karalar, kapanış törenin de Yaşar Kemal Sanat Günleri’nin gelecek senelerde de sürmesini istediğini dile getirdi. Yaşar Kemal’in eşi ve vakıf başkanı Ayşe Semiha Baban Gökçeli ise başkan Karalar’a etkinliği hayata geçirmesinden dolayı teşekkür etti. Baban, sanat günlerine katılımın kendisini çok mutlu ettiğini söylerken, kısa filmlerden ve kapak tasarımlarından övgüyle bahsetti. Bu yıl 25. yaşını kutlayan Kardeş Türküler’in konseri ise büyük coşkuya sahne oldu. Salonun merdiven boşluklarını bile dolduran Adanalı izleyiciler grubun söylediği her dilden türküye eşlik etti, halay çekti. Kardeş Türküler şarkı aralarında Yaşar Kemal’i andı. l ADANA Ayaaklanıyor!!! Takvimler 14 Kasım Çarşamba’yı gösterdiğinde, şehrin üzerindeki siyah bu lutlar kalınlaşmış, günler kısalmış, ufaktan kış geliyordu. Kadıköysahne’nin önü bir avuç kalabalığın heyecanıyla ısınmış tı. Bu gece insanlar memleketin ilk Punk Low Sexual Desire’ın (L.S.D.) şarkılarını derleyen kaset ve CD’nin (50 adet bası lan plak da yolda) yü zü suyu hürmetine buradalar. Birazdan dört topluluğun sah ne alacağı tanıtım ge MURAT BEŞER cesi başlayacak. Merdivenleri sağa dönerek indiğimiz de bizi Dead Generation Records Semih’in, açtığı ufak stant ile ye raltı aleminin yakası açılmadık ürünleri karşılıyor. Gerekli malu matları kendisinden topladıktan sonra içeri giriyoruz, ama kabin boş; Narmanlı Han’ın muhteşem fi gürü DJ Deniz Pınar’ın gelemeye ceğini öğreniyoruz. Açılış Uluru’dan Kadıköysahne’de büyük değişiklikler olmuş; kulis ve tuvaletlerin yeri değişmiş, mekân eski handikaplarından kurtarılmış. Bunları memnuniyetle karşıladıktan sonra bir sevinç de kuliste yaşıyoruz; Spinners Zuhal yıllar sonra bir konsere gelmiş. L.S.D.’nin şarkısına yaptığı göndermeden adını alan “Yeraltı Ayaaklanıyor” gecesinde perdeyi rahmetli Apaçi Ayhan’ın en sevdiği yerli topluluklardan Uluru açıyor, biz de ruhuna izliyoruz. Temmuz ayında EP yayımlayan Deli Gömleği çalarken, üç beş kişi yaptığı “kontrollü” pogo ile sahne önünü hareketlendiriyor. İçlerinden bazıları ertesi gün fizik tedaviye gitmek ya da pilates yapmak zorunda kalabilir. Son parça “I Wanna Be Your Dog” kavırında Reptilians Tolga vokaliyle eşlik ediyor. Reptilians From Andromeda 24 yıl sonra Kadıköysahne’de izleyici karşısına çıkan Punk LSD, pogoya davet eden şarkılarıyla geceyi ateşledi. (RFA) bizim Blondie’miz; karı koca Aybike ile Tolga, Debby Harry ile Chris Stein gibiler. Bassız çıkmak zorunda kalmış, zira Bülent iş icabı Berlin’de. Olsun varsın biz onları bassız da seviyoruz, üstelik böyle daha Punk olmuşlar. Davulcu Başak da sağlam çalıyor. 24 yıl sonra... Ve derken 24 yıl sonra L.S.D. yeniden sahnede... Değişmeyen iki şey var diyor solist Zafer, “değişimin kendisi ve sizdekiyle bizdeki Punk ruhu”. Zafer gerçek bir frontman; kayıp bir değer, muadilleri Iggy Pop gibi dünya yıldızları, izleyiciyi avcunun içine alıyor, yönetiyor. Basçı Headbang İsmail ise bizim Punk tarihimiz ile özdeş yaşayan efsane. Sinkaflı şarkı sözleri, gaza getirici çılgın ritimler izleyicileri pogoya davet ediyor. Üstünü fora eden biri (maalesef erkek), eski punk gecelerinin fotoğrafını tamamlıyor. Her şeye rağmen mutluyuz İzleyenler arasında yeraltı camiasından Güven Erkin Erkal, Çağlan Tekil, Akmar’ın yoldan çıkmış simaları Zihni ve Ritmo Ersin de var. Son parçada Zafer davula geçiyor, davulcu Burak da vokale: “Anarchy in the Turkey”. Gecenin en güzel anları, salatanın dibi gibi son dakikaları... Yoksulluk yıllarına, fabrika ayarlarına geri dönüyoruz. Doksanların başını özleyen bir avuç insan, her şeye rağmen mutlu bu akşam burada. Her ne kadar eskiye gitsek de, biliyoruz tarihin tekerrürden ibaret olmadığını; bu kültürün yeni kuşaklarla yeniden ama başka biçimde yaşanacağını. [email protected] Eskişehir’de festival heyecanı Araştırmacı Gazetecilik Kursu 1995 yılından bu yana, dünyada ve Türkiye'deki gelişmeleri izleyen ve sorgulayan, gazetecilik meslek ilkelerine saygılı, toplumsal duyarlılık ve sorumluluk taşıyan, Uğur Mumcu'nun gazetecilik çizgisini devam ettirecek gazeteciler yetiştirmek amacıyla yıllardır Araştırmacı Gazetecilik Kursu düzenliyor. Son başvuru tarihi: 14 Aralık 2018 um:ag'da, 25 yaşını aşmamış, üniversite (4 yıllık fakülte) mezunu gençler arasından yüz yüze görüşmeler sonucunda seçilecek adaylara, karşılıksız bursla 3,5 ay kurumsal eğitim veriliyor ve eğitimi başarıyla tamamlayanlara, medya kuruluşlarında mesleki deneyimlerini geliştirme olanağı sağlanıyor. Başvurularınız için: www.umag.org.tr Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Sinema Genel Müdürlüğü’nün destekleri ile Anadolu Üniversitesi ve İletişim Bilimleri Fakültesi tarafından gerçekleştirilen Eskişehir Uluslararası Film Festivali önceki gece yapılan açılış töreniyle başladı. Gecede Performans, Emek ve Onur ödülleri de sahiplerine verildi. İnanoğlu’na ödül “Sinema Kültürüne Katkı Ödülü” bu yıl 1997 yılında, yapımcı ve yönetmen Türker İnanoğlu tarafından kurulan TÜRVAK Türker İnanoğlu Vakfı’na takdim edildi. Ödülü SinemaTelevizyon Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erol Nezih Orhon’dan alan İnanoğlu; “Anadolu Üniversitesi’nin sinemayı sevdiren çok önemli bir üniversite olduğunu söyledi. Festivalde, son iki yıldır olduğu gibi bu yıl da seçkisine aldığı yerli filmlerdeki performansları ile dikkat çeken iki oyuncuya “Yılın Performansı” ödülü verildi. Bu yıl festivalde “Yılın Performansı Ödülle Gecede Damla Sönmez’e (üstte) Performans Ödülü, Yeşilçam’ın emektar yönetmeni Yılmaz Atadeniz’e Emek Ödülü verildi. ri”, “Sibel” filmindeki başarılı rolüyle Damla Sönmez’e ve “Güvercin” filmindeki başarılı rölüyle Kemal Burak Alper’e verildi. ‘Sinemayı hayaller yaşatır’ Emek Ödülleri bu yıl yönetmen Yılmaz Atadeniz, görüntü yönetmeni Çetin Tunca ile makyaj uzmanı, ses sanatçısı ve oyuncu Suzan Kardeş’e takdim edildi. Ödülü alırken Suzan Kardeş, “Ben çok gururlandım böyle bir ödül için. Çünkü biliyorumki sinema bir kişi ile olmaz, bir ekip işidir. Ve bütün ekip arkadaşlarıma da hediye hediyorum.” derken, Çetin Tunca ise ödülünü bir sinema okulundan aldığı için, bu ödülü yıllar sonra bir diploma olarak kabul ettiğini söyledi. Yeşilçam’ın usta yönetmeni Yılmaz Atadeniz ise “İnsanların hayalleri bitmezse filmcilik de ölmez” diyerek sinemaya verdiği değeri dile getirdi. kültür EDİTÖR: Emrah KOLUKISA TASARIM: ECE KURTULUŞ Ey dünya! Sen bu ince işleri anlamazsın! Dünyanın en görkemli kentlerinden birinde, St. Petersburg’dayım. Uluslararası Tiyatro Eleştirmenleri Birliği’nin (IACT) konuğuyum. Hem Uluslararası Birliğin olağan kongresi var; hem de “17. Avrupa Tiyatro Ödülü” bu akşam ünlü Rus tiyatro adamı Valery Fokin’e; Özel Ödül ise Nuria Espert’e verilecek. (Bu sonuncusuna İspanya’nın Yıldız Kenter’i denebilir.) Ayrıca her gün sabahtan akşama tiyatro eleştirileri, paneller, konferanslar ve günde 2 ya da 3 oyun izleme... Bugün size bütün bunları paylaşacağım keyifli bir pazar yazısı yazacaktım. Tiyatronun iyileştirici, onarıcı, ufuk açan yanını anlatacaktım... Güzel haberler verecektim... Türkiye Eleştirmenler Birliği’nin (TEB) kurucu kuşağı olarak, derneğimizi gençlere devrettiğimizden beri içimiz rahat diyecektim. Bu kongrede Türkiye’yi Başkan Ragıp Erdoğan, 2. Başkan Nalan Özübek temsil ediyor ve uzun bir aradan sonra yeniden Uluslararası Federasyon’un yönetimine girmeye hak kazandık diyecektim... Sadece bunun bile, yalnız bıraktırılmak istenen, evrensel çağdaş değerlerden koparılmaya çalışılan ülkem için önemini anlatacaktım... Ama hiçbirini yapamıyorum. Yapamam. Çünkü... Çünkü 21. yüzyılda haberler, dünyanın neresinde olursanız olun, hızla her yere anında ulaşıyor. Cuma sabahından başlayarak 70 ülkenin tiyatro uzmanları, sanatçıları çevremi sarmış, beni soru bombardımanına tutuyor... Ve ben şimdi yazımı yazmak yerine soruları yanıtlamaya gidiyorum. HHH Benim zavallı ülkem, iyidir, güzeldir, biriciktir diyeceğim... Hep dış mihraklar kötülük etmek ister... Arada bir yanlışlık olur ama hemen düzeltiriz... Biz hukuk devletiyiz... Yargı her şeyin üstündedir... Az biraz “demokrasimsiyiz” diyeceğim... 5 yıl önceki Gezi olayı hiç şimdi sorgulanır mı? Kaçmayacağını bildiğimiz insanlar evlerine baskınla gözaltına alınır mı? Bir yıl boyu iddianamesi olmadan suçlu diye kim hapiste tutulabilir ki diyeceğim... İddianame hazırlamanın zorluklarını anlatacağım... Siz bilmiyorsunuz ama ülke nüfusunun yarısı “potansiyel suçlu” diyeceğim. Sokakta “duran adam”, “piyano çalan adam”, kırmızı elbise giyen tüm kadınlar, saçları rüzgârda uçuşan kadınlar; bunların hepsi tehlikeli diyeceğim... Anadolu kültürünün dününe ve yarınına sahip çıkan film prodüktörü ya da sanatçı; barış isteyen, istediğini beyan eden matematik profesörü ya da akademisyen; yurtdışından uzman ya da eğitimcilerle ilişkide olan herkes, cehalete prim vermeyen yüz binler; dünyada hiçbir ülkenin artık kendi içine hapsedilemeyeceğini kavrayanlar... Bunların hepsi cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya niyet edebilir, diye açıklamaya çalışacağım... Diyeceğim ki: Benim zavallı ülkemde, yapacak çok iş güç olmadığından, herkesin rahatı ve huzuru, işi ve aşı, çocukları ve yarınları güvence altında olduğundan, artık yalnız şununla uğraşıyoruz: Hangi sözlerin hangi tarihte, nerede ve kim tarafından söylendiğini bilmekle. Çünkü aynı cümle şu tarihten önce alkışlanırken, bu tarihten sonra “suç” sayılır. Falanca söylerse “kahraman”; filanca söylerse “vatan haini” olur. Sarayda söylenirse mubah, sokakta söylenirse günahtır! Ey dünya vatandaşları! Sen bu ince işleri anlamazsın!.. Benim zavallı ülkem, iyidir, güzeldir, biriciktir diyeceğim... Ve bunları söylerken kusmamaya, öğürmemeye, ağlamamaya çalışacağım. Mideme saplanan kramplara engel olmaya... Kin, öfke, nefret duymamaya... Çıldırmamaya çalışacağım. HHH Bugün bizim Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivalimiz başlıyor. Tutuklanmayanlar, gözaltına alınmayanlar, evine sabahın köründe baskın düzenlenmeyenler, mahkemelerde süründürülmeyenler, gidebildiğiniz kadar çok tiyatroya gidin. Tiyatroya gidenler kolay kolay aldanmaz, aldatılmaz, aldatılamaz. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle