15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Rapçi McMurray uçakta klip çekerken düşüp hayatını kaybetti Kanada’da genelde uçakta çektiği kliplerle bilinen müzisyen Jon James McMurray, Cessna tipi uçağın kanadına çıktı. Klip çekimi için kanatta şarkı söyleyen McMurray uçağın türbülansa girmesiyle dengesini kaybetti. Bir süre kanada tutunan McMurray’nin eli kayınca metrelerce yükseklikten düştü. Paraşütünü açamayan McMurray olay yerinde yaşamını yitirdi. Mc Murray, hareketli ve sıradışı müzik videoları ile tanınıyordu. Perşembe 25 Ekim 2018 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN [email protected] İçinizdeki çocuğa sergi 15 ‘Özlem’ sergisi, konuklarını içlerindeki çocuğu dışarı çıkarmaya çağırıyor ‘Bu resim benim için çok önemli Erdoğan Altındiş, serginin 5 numaralı odasında Kayseri’deki Ermeni mahallesinin nasıl tahrip edildiğini anlatan, yıllar önce tanık olduğu bir olayı resmetmiş: Ermeni evlerinin yıkıntıları üzerinde ayakta duran çocuklar... Çocuklardan birinin üstünde Türk bayrağı desenli bir tişört, geriye kalan evlerin ön yüzünde ise “Enkazı Satılıktır” yazısı. “Bu resim benim için çok önemli” diyen Altındiş, “O zaman çok çok üzülmüştüm” diye ekliyor. Beyoğlu’nun tarihi pasajlarından Suriye Pasajı’na adım at çekleştirebileceğimi hissettim. Aynı zamanda şansım da yaver gitti. Herkes bana yardımcı olu madan, İstiklal Caddesi’nde yordu okulda, yurtta... Hayatım “Özlem” sergisine dahil olu orada gelişti. Hem Alman hem yorsunuz. Türktüm. Çok tartışılan bir ko Çünkü pasa nuydu o zamanlar, ‘arada kal jın girişine mak.’ Türkler bana ‘Sen ne biçim büyük, püs Türksün, doğru düzgün Türkçe küllü uçurt konuşamıyorsun’ derlerdi, Al malar asılmış manlar da ‘Sen burada yaşıyor ORHUN ATMIŞ durumda. İçeriye girdiği sun, Almansın’ derdi. Ama ben ikisinden de vazgeçmiyordum. nizde ise ba Bir gün, arada kalmak değil de şınızı yukarı kaldırmadan ‘arada olmayı’ keşfettim. Yani edemiyorsunuz. Uçurtma bir köprü olmak... İki tarafa da lar katları ve pasajı birbiri en yakın mesafede olup onları ne bağlayan köprüleri sarmış. Dördüncü kattaki SUPA Atölye’de açılan “İçim “Özlem” sergisinin hayata geçtiği SUPA Atölye’de Erdoğan Altındiş ile bir araya geldik. birleştirme imkânı olduğunu gördüğüm zaman benim hayatım inanılmaz bir anlam kazandı. deki Çocuk” adlı sergi üçlemesinin 1. bölümü “Özlem” sergisi... nu olan yaşanmışlıklarını anlattı. “Acaba bu özlem, ‘Şimdiki aklımla çocuk ol ‘Annem ağlarmış’ Asıl mesleği mimarlık olan Erdoğan saydım’ şeklinde mi, yoksa çocuklu Altındiş, bu 45 yılı Kayseri’de ve Altındiş’in yaratıcısı olduğu sergi, is ğun o saf haline yönelik mi” sorusu ya Türkiye’de geçirmiş olsaydı aca minden de anlaşılacağı üzere çocuk na şu yanıtı verdi: “Saf haline... ‘Öz ba bu sergiyi açabilir miydi? Bu soru luğa duyulan özlemi konu ediniyor. lem’, gerçekten benim biyografimden yu şöyle yanıtladı sergi sahibi: “Ben Altındiş, 1112 odalı büyük dairenin dolayı oluştu. Ben 1 yaşındayken ço mimar olup Türkiye’ye sık sık ge her birine çocukluk anılarını yerleş cuk felci atlattım ve Kayseri’de 10 ya lip gidip annemle konuştuğumda an tirmiş. Her odanın ayrı bir hikâyesi şına kadar çeşitli zorluklar yaşadık. Ba nem bana içindeki korkularını anlat var. Nostaljik gazoz kapakları, oyun bam, Almanya’ya misafir işçi olarak git tı; ‘Oğlum ben senin hep Kayseri’de caklar, eski dergiler ve tüplü televiz ti, onun amacı beni Almanya’ya götü sokaklarda su satacak biri olduğunu yon sizi hemen içine çekiyor. Kori rüp orada muayene ettirmekmiş, son düşündükçe çok mutsuz oluyordum. dorda ilerlerken ise ayağınızın altı radan anladım. Bir gün, yaz tatilinde Ağlıyordum.’ Hiç belli olmaz ama ba na Haliç’i temsil eden binlerce mis babam beni Almanya’ya çağırdı. 3 ay bamın bana yapmış olduğu en büyük ket seriliyor. kalacaktım. Ama sonra bütün hayatım iyilik buydu. Hem fiziksel, sağlığım ‘Arada olmak’ değişti, tam 45 sene kaldım. Orada şu açısından aldığım hizmetler hem de nu kavradım; Kayseri’deki o acımalı ba eğitimim dolayısıyla... Bütün bunlar “Özlem” sergisinin hayata geçtiği kışlar, “zavallı” olarak görülme içimde benim ufkumu açtı. Bunun farkında SUPA Atölye’de Erdoğan Altındiş ile bir hırs uyandırmış. Almanya’da kala yım. Düşündükçe kendimi ayrıcalıklı bir araya geldik. Altındiş, odalara ko cağımı öğrenince böyle bir imkânı ger bir insan olarak hissediyorum.” PEN’den 29 Ekim açıklaması PEN Türkiye Yazarlar Derneği, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na yönelik “Aşk olsun Cumhuriyet’i kuranlara, yaşatanlara...” başlıklı bir açıklama yayımladı. Açıklama şöyle: “Cumhuriyet aşktır. Aşk, yaşatmaktır. Yaşamak, iyiye, güzele, çağdaşlığa akmaktır. Akmak ışık olmak, aydınlatmaktır. Aydınlık, kadınerkek birlikte dünyayı daha mutlu bir geleceğe taşırken, ülkenle gurur duymaktır. Biz Türkiye deyince Atatürk’ün Türkiye’si, Cumhuriyet deyince, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’le mutlu olmaya, gurur duymaya devam ediyoruz. Türkiye PEN olarak 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı aşkla kutluyoruz, Aşkın sonsuzluğuna inanıyoruz.” Hatemi ve Maadi İstanbul’a geliyor İran sinemasının önemli oyuncularından Leyla Hatemi ve Payman Maadi İstanbu’a geliyor. Berlinale’de Altın Ayı ve Gümüş Ayı ödüllerinin ikisini birden alan, 2012 yılında Yabancı Dilde En İyi Film dalında Altın Küre ve Oscar ödüllerini kazanan Asghar Farhadi filmi “A Separation / Bir Ayrılık” ile de tanıdığımız ikilinin, “Bomb: A Love Story / Bomba: Bir Aşk Hikâyesi” adlı filmi Türkiye’deki ilk kez Boğaziçi Film Festivali’nde gösterilecek. Dormen’den yeni oyun ‘Küllerin Arasından’ Duayen tiyatrocu Haldun Dormen’in hem metnini yazdığı hem de başrolünde oynadığı “Küllerin Arasından” adlı yeni oyunu; 2 Kasım’da gerçekleşecek prömiyerinin ardından 3 ve 8 Kasım saat 20.30’da Profilo Kültür Merkezi’nde tiyatroseverlerle buluşacak. Arena Oyuncuları prodüksiyonu “Küllerin Arasından”; sahnelere uzun süre önce veda eden, bir zamanların büyük aktörünün duyguları ve yaşadıkları üzerinden, sahne arkasının merak edilen yüzünü seyirciyle buluşturuyor. Tarihi Tophane Saat Kulesi’ne PVC kaplama Bursa’da, 1905 yılında ‘kesme taş’tan inşa edilen 33 metre yüksekliğinde, 6 katlı tarihi Tophane Saat Kulesi’nde, son yapılan restorasyonda PVC kaplama kullanılması tepki çekti. Mimarlar Odası Bursa Şube Başkanı Ömer Faruk Şahin, saat kulesinin 6’ncı katının kesme taş yerine beyaz PVC ile kaplanmasına tepki göstererek, “Yapının üst katındaki PVC kaplama bizleri çok üzüyor. Bu değerdeki bir ürüne daha özenli davranmak lazım” dedi. Merkez Osmangazi ilçesi Tophane semtindeki Osman Gazi ve Orhan Gazi türbelerinin yakınında yer alan park içinde, ilk kez Sultan Abdülaziz döneminde 1876 yılında yaptırılan Tophane Saat Kulesi, 1900’lü yıllarda yıkıldı. Saat kulesi, 1905 yılında kesme taştan tekrar inşa edildi. 33 metre yüksekliğinde, 6 katlı kulenin tamamında kesme taş kullanıldı. Ahşap merdivenle çıkılan kulenin her katının cephesinde, dikdörtgen bir pencere yer alıyor. Bursa Büyükşehir Belediyesi’nce yangın gözetleme kulesi olarak da kullanılan tarihi kulede son yapılan restorasyon çalışmasında PVC kaplama kullanıldı. Kulenin 6’ncı katı, PVC ile kaplandı. Kulede tarihi dokuyu bozan beyaz PVC, tepkilere neden oldu. Mimarlar Odası Bursa Şube Başkanı Ömer Faruk Şahin saat kulesinde gerekli düzeltmenin yapılacağına inandıklarını Tophane Saat Kulesi’nin, son yapılan restorasyonda PVC kaplanmış görüntüsü. 1905 yılında kesme taştan tekrar inşa edildi. 33 metre yüksekliğinde, 6 katlı kulenin tamamında kesme taş kullanıldı. söyleyerek, şöyle konuştu: “Biz bu düzeltmenin bu yıl içinde yapılmasını bekliyorduk. Şimdi bu restorasyonun 2019 bütçe planları kapsamında yer aldığını öğrendik. Yapı içinde ahşap karkas kısımda da sıkıntı var. Işıklandırma ile ilgili bazı sıkıntılar var. Bizlerin ricası bu tarz değerlerin korunması. Bu bölge aynı zamanda Arkeopark bölgesi. Burası yan tarafta bulunan Bitinya galerileriyle ciddi şekilde yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeri olmasıyla birlikte, Heykel ve Ulucami’ye bağlandığımız bir bölge. O yüzden kurumların süreçleri hızlandırmalarını rica ediyoruz.” Bursa Büyükşehir Belediyesi’nden yapılan açıklamada ise kulede tepki çeken restorasyonun yıllar önce park içindeki işletme sahipleri tarafından yapıldığı ileri sürüldü. Açıklamada, “Belediyemizce saat kulesine ait rölöve restitüsyon ve restorasyon projeleri hazırlanarak koruma kurulu onayı alınmıştır. Önümüzdeki yıl yatırım programı ve kurul onaylı projeler doğrultusunda aslına uygun olarak restorasyon uygulamalarına başlanması planlanıyor” denildi. l DHA BSO’da egzotik melodiler Bilkent Senfoni Or kestrası (BSO), yarın saat 20.00’de Bilkent Konser Salonu’nda konser verecek. Konserin solisti, günümüzün yükselen opera yıldızlarından biri olan soprano Pumeza Matshikiza olacak. Sanatçı operalardan sevilen aryalarla birlikte Güney Afrika halk şarkıları seslendirecek. Konseri yenilikçi Avustralyalı şef Vladimir Fanshil yönetecek. ‘Yazmanın İncelikleri Sertifika Programı’ Beykoz Üniversitesi bünyesinde geçen yıl ilki düzenlenen “Yazmanın İncelikleri” sertifika programının ikincisi 3 Kasım Cumartesi günü başlıyor. Bey koz Üniversitesi Sanat ve Ta sarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nüket Güz’ün önderliğinde yürütülecek olan programda, Ataol Behramoğlu, Pınar Kür, Buket Uzuner, Mario Levi, İnci Aral, Murat Menteş, Gülşah Elikbank, Alper Canıgüz ve Prof. Dr. Uğur Batı gibi edebiyat dünyasının usta isimlerinden eğitim alacak olan katılımcılar, usta yazarların deneyimlerinden yararlanırken, yazmanın kuramsal çerçevesi ile de teknik bilgiler edinecekler. Başvuru ve eğitim ile ilgili ayrıntıları merak eden katılımcılar, Beykoz Üniversitesi’nin internet sitesinde detaylı bilgiye ulaşabilecek. King’den ‘Özü Kristalleştirmek’ İstiklal Marşı yarışmasını kim açtı İstiklal Marşı, yurdumuzu işgal eden emperyalist devletlere karşı ulusça direncin, umudun, özgüvenin ve utkunun coşkulu bir refleksidir. Türkiye’de yaşayan herkesin marşıdır.                                                  Güfteyi, Mehmet Akif yazmış, Osman Zeki Üngör bestelemiştir. Bunu herkes bilir. Ama marş yarışmasının açılması, güftenin yazılma süreci pek bilinmez. Cumhuriyet Haftası’nda anlatmak iyi olur diye düşündüm. Anadolu’da Milli Mücadele başlamıştır. 1920’li yılların başında Erkânı Harbiyei Umumiye Reisi (Genelkurmay Başkanı) olan İnönü, Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) Rıza Nur’u, Orta Tedrisat Müdürü Kâzım Nami Duru’yu makamlarında ziyaret eder, “ulusal coşkuyu koruyacak”, “milli mücadelenin ruhunu taşıyacak”, “halkın moral değerlerini canlı tutacak”, “Fransız milli marşı olan Marseyyez (La Marseillaise) gibi bir marşa gereksinimimiz var” der.  Ordu olarak bir yarışma açtıklarını, güfte için 500, beste için 1000 lira para ödülü vereceklerini, yarışmanın önemini anlatır, bunun duyurulmasını ister. Dönemin şair ve edebiyatçısı sayılan herkes yarışmaya katılır. 724 şiir gelir. Çok güzel olanlar da vardır, bir türlü karar verilemez. Bakan değişir ve yeni Bakan Hamdullah Suphi (Tanrıöver), bu şiirler arasında marş olabilecek bir güfte bulunmadığı ortaya çıkınca, Mehmet Akif’in yazabileceğini düşünür.   Bir gün Balıkesir Milletvekili Hasan Basri (Çantay) ile karşılaşır. Ondan arkadaşı Mehmet Akif’e rica ederse, bu güfteyi yazabileceğini söylemesini ister. Hasan Basri “para olduğu için yazmıyor, paranın yarışma dışında olduğunu belirten bir yazı yazarsanız, o zaman yazar” diyerek Bakanın yazı yazmasını önerir.  O da yazar ama yolda düşüncesini değiştirir, yazıyı vermez. Güfte için para ödülünün kalktığını söyler, “Ben yazıyorum, sen de yazmalısın, 48 saatten az bir zaman kaldı” diyerek, onu yazmaya özendirir. Mehmet Akif aslında marşı kafasında yazmıştır, masaya oturur yazıya döker, kendine yazılan yazıyı öğrenmeden de yarışmaya katılır ve kazanır.  İstiklal Marşı, Meclis’te birkaç kez okunur, ayakta, dakikalarca alkışlanır. Akif, ‘mükâfat’ın  kalkmadığını öğrenince, parayı kabul etmez,  Kızılay’a bağışlar. O Mehmet Akif ki, Milli Mücadelenin içindedir, Mustafa Kemal’in Burdur Milletvekili’dir.  Onun için “Allah benim ömründen alsın, ona versin” diyecek kadar Atatürk’ü seven bir insandır. O İsmet İnönü ki, Milli Mücadele kahramanıdır. Mustafa Kemal’in en güvendiği silah arkadaşlarındandır. Onun başbakanı, daha sonra ondan cumhurbaşkanlığını devralan Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci cumhurbaşkanı, demokrasi için iktidarı yitirmeyi göze alan, cesur, namuslu bir siyaset adamı ve İstiklal Marşı yarışmasını açan, yazılmasını sağlayan bir yol açıcıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 95. yıldönümünü gururla kutluyoruz. Ama Cumhuriyet, Cumhuriyetin kalbi Ankara’da kutlanmıyor!  Neden? Sabah akşam Cumhuriyeti kuranlarla uğraşılıyor. İkide bir İnönü hakkında yanlış algı yaratılmaya çalışılıyor. Neden?  Cumhuriyeti, kurucuları Atatürk’ü, İnönü’yü doğru anlamak ve anlatmak varken, kimileri neden zorla hep yanlış anlar ve anlatırlar? Neden korkuyorlar? Oysa Mehmet Akif “Korkma” diyor! Neden gönülden gelen bir sevgiyle onların adını dile getirmiyorlar? Düşmandan kurtarılan ülkenin, ulusun, kazanılan umudun, utkunun, direncin, İstiklal Marşı’nın hiç mi değeri yok! Cumhuriyet Bayramımızı yürekten kutluyorum! Sofa Hotel HallArts, Melisa King’in “Özü Kristalleştirmek / Crystallizing the Essence” isimli İstanbul’daki ilk solo sergisine ev sahipliği yapıyor. King’in hepimizde ortak olan “öz”ü fark etme ve yeniden keşfetmeye yönelik yolculuğunda doğayı anlamaya çalıştığı sergi, 3 Kasım’a kadar ziyaret edilebilir. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle