23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 25 Ekim 2018 12 Müslümanlar nerede? Teokratik bir monarşi olan Suudi Arabistan, insan haklarının ve özgürlüklerin en fazla ihlal edildiği ülkelerden birisidir. Müslümanlara göre İslam dininin peygamberi olan Muhammed’in yaşadığı topraklarda kurulan bu devlet, sadece uluslararası hukuk açısından değil, İslam dininin temel kitabı olan Kuran açısından da, utanç verici bir yönetim tarzı sergilemektedir. Ateizm, agnostisizm ve deizm gibi felsefi kuramlar açısından bakıldığında veya siyasi bağlamda laiklik ilkesi esas alındığında, İslam üzerinden yapılacak bir çözümleme anlamlı olmayabilir. Ancak Müslüman olduğunu iddia edenlerin, kendi içlerinde tutarlı olup olmadıklarını ve gerçekten Müslüman olup olmadıklarını anlamak için, İslam paradigması üzerinden bir çözümlemenin yapılması da kaçınılmazdır. Kuran, sadece kozmolojik açıklamalardan, tarihsel olayların aktarımından ve ritüellerin önerilmesinden ibaret bir kitap değildir. Kuran aynı zamanda, bir ahlak anlayışını da ortaya koyar. Bu ahlak anlayışı da şöyle özetlenebilir: Müslüman isen, insan öldürmeyeceksin, zulüm yapmayacaksın, merhametli olacaksın, adil olacaksın, kibirlenmeyeceksin, böbürlenmeyeceksin, yalan söylemeyeceksin, iftira atmayacaksın, hırsızlık yapmayacaksın, mala, paraya, gösterişe düşkün olmayacaksın, muhtaç olanlara yardım edeceksin. Bu değerler ve ilkeler elbette dinin tekelinde değildir, dinlerden bağımsız olarak insanlık tarihinde ortaya çıkmıştır. Ancak bu değerler ve ilkeler, aynı zamanda, Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam gibi dinlerin de temelinde yer almaktadır. Kuran’da bunlarla ilgili yüzlerce ayet vardır. Ancak bazı insanlar hâlâ, Kuran’daki ahlak boyutunu yok saymakta, Allah’ın varlığını ve Muhammed’in peygamber olduğunu kabul etmekle, namaz kılmakla, oruç tutmakla, içki içmemekle, domuz eti yememekle, örtünmekle Müslüman olunacağını sanmaktadırlar. Vatandaşların beyanına göre Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu ülkelerde, sadece evrensel insan hakları ve uluslararası hukuk açısından değil, İslam dininin kendisi açısından da büyük bir sorun yaşanmaktadır. Hatta, ateistlerin, agnostiklerin ve deistlerin, yani dinsizlerin çoğunlukta olduğu İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka, Almanya, Fransa, Britanya, Hollanda, Belçika, İsviçre gibi ülkeler, insan haklarının ve hukukun en az ihlal edildiği, yolsuzlukların seviyesinin de en düşük olduğu ülkeler arasında yer almaktadır. “Eurobarometer” adlı araştırma kurumunun dindarlık konusunda ve “Transparency International” adlı araştırma kurumunun yolsuzluklar konusunda yayımladığı raporlarda ortaya konan veriler, bunu açık bir biçimde göstermektedir. Gazeteciyazar Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda katledilmesi, Suudi Arabistan’daki insan hakları ihlallerinin ve genel yozlaşmanın gündeme gelmesini gerektiren bir olay olduğu halde, petrolsilahdolar temelindeki kirli ve ahlaksız ilişkiler, bir yandan insan haklarını ve uluslararası hukuku, bir yandan da İslam dinini bekleme odasına alacak gibi görünmektedir. İşin garibi, Türkiye’de her fırsatta Müslüman olduğunu iddia eden vatandaşlar ve onların kurduğu sivil toplum örgütleri de üç maymunu oynamaktadırlar. İsrail askerlerinin bir Filistinliyi katletmesi durumunda camilere koşarak tekbir getirenler, İstanbul’un ortasında bir Suudi Arabistan vatandaşı Suudi Arabistan yönetimi tarafından katledildiği zaman, herhangi bir büyük çaplı protesto eylemi yapmamaktadırlar. Zulümün, merhametsizliğin, adaletsizliğin, kibirin, böbürlenmenin, yalanın, iftiranın, hırsızlığın, mala, paraya, gösterişe düşkünlüğün, bencilliğin son on yılda tavan yaptığı Türkiye’de, belki buna da şaşırmamak gerekir. İlahiyatçı Yaşar Nuri Öztürk, Türkiye’nin bir “Allah ile aldatma cenneti” olduğunu, halkının yüzde 99.5’inin değil, yüzde 0.5’inin bile Müslüman olmadığını söylemişti. Türkiye dahil, Müslümanların çoğunlukta olduğu sanılan ülkelerdeki insanlar, bir an önce, Müslüman olup olmadıklarına karar verseler, Mevlana’nın deyişiyle, oldukları gibi görünüp, göründükleri gibi olsalar, insanlık açısından önemli bir adım atmış olurlar.    25 EKİM 2018 SAYI: 33986 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça Sorumlu Müdür Ozan Alper Yurtoğlu Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Düzeltme: Mustafa Çolak Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur. l Okur Temsilcisi: Cengiz Yıldırım cengiz.yildirim@cumhuriyet.com.tr l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Baskı Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İmsak İstanbul 05:54 Ankara 05:39 İzmir 06:01 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07:19 12:54 15:48 07:02 12:39 15:35 07:23 13:02 16:00 Akşam 18:17 18:03 18:28 Yatsı 19:37 19:22 19:45 yorum TASARIM: İLKNUR FİLİZ Grup toplantısında ne patlama oldu ama! İşin trajikomedisi, rı koyduktan hemen sonra, her iki taraf da birden “ittifak devam ediyor da, hani yerel se Bahçeli aynı toplantıda kal çimde yok” söylemine gerile kıp “kimse niyetlenmesin, biz yiverdi. Erdoğan açısından bu milletimin ittifakına sonuna anlaşılır bir duruş. MHP deste kadar bağlıyız” demeci ver ği, elinin tersiyle itebileceği bir se, aynı alkış tufanı yine ko ortaklık değil. Unutmayalım pardı! Aslında bana sorsanız, ki, onlardan seçimlerde ve 59 ayrı sebep oluştu bu beraberliğin bitmesi için: İlk anda MHPAKP ittifakı referandumda gelen desteklerle bu rejim dönüşüp sa ‘essahtan’ çatlayabilir mi?aklımıza gelen sıcak konular Brunson’un salıverilmesi ve ray sefası başlayabildi! Gerçekten de MHP’nin AKP or yurtdışı yasağının kaldırılması, fındık fiyatları konusundaki ağır çatlak, Katar’dan kabul edilen ne idüğü belirsiz sözde hediye uçak, Erdoğan’ın muhalefetin baskılarını kabul edip McKinsey gafından geri adım atması, andımız konusunda AKP ve Erdoğan’ın Danıştay kararına gösterdiği aşırı direnç ve tep ki, “Af” yasa taslağı konusunda ana konuya inmeden, olayın “uyuşturucu terörüne bu yasayla geçit verip vermemek” konusundaki tartışmada tıkanması gibi başlıklardı. Bütün bunları üst üste eklediğinizde, ittifak çatlağı hakkında “gecikmiş bile!” diyebilirsiniz! Amaaaa... Bahçeli bu büyük tav taklığı biterse, ortaya hangi siyasi tablonun çıkabileceği birçok yönlü bulmaca olur! Bu riski, her iki taraf da pek istemez bence! Çünkü bu hesaplı değil, kontrolsüz güç olur. Dolayısıyla Erdoğan’ın “herkes kendi yoluna!” sözleri, özellikle parlamentoda kolay kolay yaşama geçemez. Kaşıkçı olayı ve yobazların küçük beyinleri... Ne yazık ki üç haftadır dediğimiz her şey, kâbus gibi gerçekleşti. Suudi Arabistan, bu dünyanın güvenilir bir hukuk devleti ile hiçbir ilgisi olmadığını(!) tekrar kanıtladı. İşin doğrusu, bu işin bu şekilde dünyada büyüyebileceğini hiç düşünmemişlerdi ve hatta bunun gerekçesini hâlâ anlamadılar! Mantıklarına göre “altı üstü bir adam” temizlediler, hepsi bu! Aradan 16 gün geçtikten sonra cinayetin kılıfını uydurmaya çalışan Suudiler, konuştukça battılar: Kral ve Prens’i aklamak için uydurdukları o ilkokul çocuklarını kandıramayacak masal, artık tam bir turnusol kâğıdı görevi üstlenecek; kimin bu fıkraya inandığını ve kimin “kral çıplaaaak!” diye bağırdığını dünya görecek... Masal, şimdiden Trump’ı mutlu etmeye yetti! Suudilerin yaptıkları palavra açıklamaya mesela Amerika’da Trump’tan başka inanan çıkacak mı!? Buna inanmış görünen siyasiyi, üç kuruş beyni olan hiçbir aydın, hiçbir “insan” affetmez! Bizim Cumhurbaşkanlığı sözcümüz de hemen “Suudilerle aramı zı bozmak istemediğimizi” gündeme getirdi. Acaba dünya Suudilere şu soruları soracak mı? “Madem Kaşıkçı sizin konsoloslukta öldürüldü, neden 16 gündür bundan kimseye bahsetmediniz? Sizin, ülkeler arası seyahat ederek tesadüfen aynı gün oraya gelen önemli gazetecileri kendi kararlarıyla öldürme hakkına sahip, kendi başına buyruk bir timiniz mi var? ‘Cesedi yerel bir işbirlikçiye vermek’ ne demek? Siz demek ki mafya devleti olduğunuzu baştan kabul ediyorsunuz. Her ülkede toplam kaç işbirlikçiniz var?” Yobaz beyin, her yerde yobaz beyindir. Muhakeme gücü azdır. Mantıkla şekillenmez. Yasalara, barışa, insan haklarına inanmaz. Kendi çıkarları için yalan da söyler, yılanken melek kılığına da girer, insanları kandırır, takıyye yapar... FETÖ’cülerle, şu utanılası kaçış açıklamalarını yapan bu devlet arasında büyük benzerlikler yok mu? Her ikisi de gözünü kırpmadan, kendinden olmayan insanı yok edebiliyor, insan mantığıyla alay edercesine yasadışı, alçak operas yonlara girişiyor. Biri gecenin saat 22.00’sinde Boğaz Köprüsü’nü kapatarak darbe başlatabileceğini sanıyor, sonra sokağa çıkan darbe karşıtı masum insanları yok etmeye girişiyor; diğeri, iki saat önce vahşice öldürdüğü gazetecinin kıyafetlerini giydirdiği bir şaklabanı sokağa salıp “Bakın işte bizim konsolosluktan çıkış yapmış” palavrasını dünyaya inandırabileceğini sanıyor! Aynen her noktanın artık mobese kameralarıyla izlendiğini unutan ve her akşam ana haberlerin palyaçosu olan amatör hırsızlar gibi! Yobazlardaki bu gelişememiş beyin ve saldırganlık, özellikle genç kızlarımızı “senin içindeki cinleri çıkaracağım”, “artık hasta olmayacaksın” gibi yalanlarla ağına düşüren veya kameralar önünde Cumhuriyetin kurucusuna saldıran seviyesiz, maneviyat dolandırıcısı sefillikle ortaya çıkıyor. Konumuz artık, katillerin Kaşıkçı olayına takındıkları kılıfların bayağılığı değil. Bu yasal kılıflı terör örgütünü, hangi devletlerin koruduğu ve suçlarını görmezden gelebilmeyi midesine ve onuruna yedirebildiği... Ara Güler Babil’den sonra da yaşayacak... Türkiye Ara Güler’in kaybı ile sarsıldı. Cenazesine katılabildim, bir gün sonra Çin’e gittiğim için kaçırmaktan korkmuştum. Duygusal, samimi ve bir sanatçı için görkemli bir buluşmaydı. Gerek Ara Güler, gerek cenazesi hakkında her şey söylendi. Buna rağmen birkaç noktayı vurgulamak istiyorum: Bundan yalnız iki ay önce Bomonti’de Ara Güler Müzesi açılmıştı. 90 yaşındaki usta fotoğrafçı, sürekli “Ben bir foto muhabiriyim” diyerek kendisine karşı mütevazı bir yaklaşıma girse de, Ara Güler, uzun ömrü boyunca çektiği tüm görselleri yani eski deyimlerle kontakları, diaları eski Leica’sı kadar sevmese bile dijitallerle yaptığı çekimleri, hepsini özenle biriktirdi, korudu. İşte onların güçlü bir müzeyle geleceğe doğru açıldığını görebilmesi, eminim hayatının en mutlu anlarından biriydi.  Sanatçıların en büyük sorunudur bu: “Benden sonra eserlerimin akıbeti ne olacak?” Özellikle yaşamla sürdürülen büyük kapışmanın “grande finale” dönemi yaklaşırken, bu koca kuşku çıkmaya başlar ortaya... Her büyük sanatçının bir rüyası, bir umudu ve kaygısıdır bu! Bunu laf gelişi değil, birinci elden, konunun içinden biliyorum. O gün Ara Güler için hissettiğim mutluluk ve keyif, o yüzden emsalsizdir.  Ara Güler için söyleyebileceğim bir diğer konu, fotoğrafları nedeniyle biraz kim vurduya giden yazarlığıdır. Örneğin en son Aras Yayıncılık’tan çıkan “Babil’den Sonra Yaşayacağız” başlıklı kısa hikâyeleri içinden, aynı ismi taşıyan metin, müzede de bir duvarı boydan boya kaplıyordu ve inanılmaz derecede etkiliydi: “Merhaba. Ben uzun boylu denizci. Tanıdığınız uzun boylu denizci. Doğuştan HintAvrupalı, Ari veya Sami ırklarına mensubum. Sarışınım, beyazım, Habeşim, karayım. Grönland, Kop, Adisababa, Bombay, Sulukule, Sidney, Leningrad, New York, Kanada veya Nagazaki’de doğdum...” diye başlayıp devam eden o müthiş kitabı bugün hemen alın ve okuyun. Kilisede yankılanan cümlenin dediği gibi, “küçük insanların muhteşem yaşamından” o müstesna kareleri, basit ve firara hazır anları çaktırmadan zaptederek çıkaran gözün, diline ve kalemine de nasıl hâkim olduğunu bizzat yaşayın! Mekânın cennet olsun... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI behicak@yahoo.com.tr kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Gökova Körfezi’nin gü 1 ney kıyısında, 2 doğal güzelliğiyle tanınmış bir 3 koy. 2/ Madenleri yontmada kullanılan çelik 4 5 araç... Aralıksız yinelenen ve 6 artık düşün 7 meksizin yapılan eylemlerin 8 tümü. 3/ Tek, eşsiz, biricik... 9 Nazilerin politikasında Germen ırkından kimselere yakıştırılan ad. 4/ Beyaz ya da mor renkte çiçekler açan bir 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 CARC I RAN 2 A T E RAKAM 3 LAYKA AKA bitki. 5/ Siirt’in bir ilçesi... 4 L H A K U R A N İlk damıtılan ve içinde anason bulunmayan rakı. 6/ Gümüşhane yöresine özgü, bir tür ıspanaklı pide... Ekolojide, bir canlının varlığını sürdürebildiği yaşama orta 5 6 7 8 9 ATAŞ S ANAVA AR İ LER MA OBE AK İ TA E T Z A Rİ A TE RR ŞK mının en küçük birimi. 7/ İlaç... Yalvartmak amacıyla yapılan davranış... Kenar süsü. 8/ Sipersiz şapka... Arka tarafında kırmaları çok, bacakları dar bir tür pantolon. 9/ Artvin’in eski adı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Antalya’nın Demre ve Finike ilçeleri arasında yer alan kıyı gölü. 2/ Bir tümceyi oluş turan birimlerden her biri... Türk müziğinde bir usul. 3/ Gödenbağırsağı... Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren sayı. 4/ Öğütülmüş susamın koyu sıvı durumu. 5/ Ürik asidin tuzu ya da esteri... Gidilen yol üzerinde olmayan, sapılarak varılan. 6/ Bir gösterme sıfatı... Akıl... Briçte roberi oluşturan iki bölümden her biri. 7/ Ağırlık ve uzunluk ölçüleri için kabul edilmiş yasal ölçü modeli... Bir cetvel türü. 8/ İtalyan mutfağına özgü bir cins pasta. 9/ Ni kel elementinin simgesi... Buğday, nohut, fasulye ve çeşitli yemişlerle pişirilen bir tatlı. T.C. BÜYÜKÇEKMECE 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2018/314 Esas KARAR NO: 2018/481 Davacı EMİRHAN ÇOBAN tarafından mahkememizde açılan Nüfus (Ad Ve Soyadı Düzeltilmesi İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda; Ali ve Arife’den olma, 05/01/1988 Bakırköy doğumlu, 44050392838 kimlik nolu, Emirhan Çoban’ın nüfusta “Emirhan” olan adının “Elif” olarak değiştirilmesine, karar verildi. 22/10/2018 Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 882498) T.C. BÜYÜKÇEKMECE 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2018/351 Esas KARAR NO: 2018/467 Davacı CAFER TUŞ tarafından mahkememizde açılan Nüfus (Ad Ve Soyadı Düzeltilmesi İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;Cemil ve Nazra’dan olma, 10/05/1984 Özalp doğumlu, 21593718196 kimlik nolu, Cafer Tuş’un nüfusta “Tuş” olan soyadının “Tunç” olarak değiştirilmesine, karar verildi. 10/10/2018 Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 882483) T.C. BÜYÜKÇEKMECE 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2018/23 Esas KARAR NO: 2018/485 Davacı FERHAT ŞEN tarafından mahkememizde açılan Nüfus (Cinsiyet Düzeltilmesi İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda; Abdullah ve Leyla’dan olma 18/08/1977 İstanbul doğumlu, 49942327820 kimlik nolu, Ferhat Şen’in nüfusta “ERKEK” olan cinsiyet hanesinin “KADIN” olarak, “FERHAT” olan adının ise “FİGEN” olarak değiştirilmesine, karar verildi. 10/10/2018 Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 882508) T.C. KÜÇÜKÇEKMECE 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN SAYI: 2018/335 Esas Konu: 2018/128 Edirne ili, İpsala ilçesi, Korucuköy mah, C:19, H:18, BSN:21’de nüfusa kayıtlı, 37726234396 T.C. kimlik numaralı, Ali ve Nazife’den olma 19/03/1955 doğumlu AKİF GÜLFİDAN’ın Akif olan isminin Yaşar Akif olarak nüfusa kayıt ve tesciline, ilan olunur. Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 882889) T.C. BÜYÜKÇEKMECE 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2018/383 Esas KARAR NO: 2018/464 Davacılar ENVER PEKSÖZ, SEHER PEKSÖZ (velayeten Sude PEKSÖZ) tarafından mahkememizde açılan Nüfus (Ad Ve Soyadı Düzeltilmesi İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda; Enver ve Seher’den olma, 16/07/2013 Silivri doğumlu 57736629432 kimlik nolu, Sude Peksöz’ün nüfusta “Sude” olan adının “ Elif Sahra” olarak değiştirilmesine, karar verildi. 10/10/2018 Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 882490) T.C. BÜYÜKÇEKMECE 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2017/498 Esas KARAR NO: 2018/477 Davacı HACER ÖZDEMİR tarafından mahkememizde açılan Nüfus (Cinsiyet Düzeltilmesi İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda; Hüseyin ve Emine’den olma, 24/06/1984 Giresun doğumlu, 32992567520 kimlik nolu, Hacer Özdemir’in nüfusta “ Kadın “ olan cinsiyet hanesinin “erkek” olarak nüfusta “Hacer” olan adının “Ömür” olarak değiştirilmesine, karar verildi. 10/10/2018 Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 882516) C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle