16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 10 Ekim 2018 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: İLKNUR FİLİZ 3 YIL ÖNCE 103 KİŞİNİN VAHŞİCE ÖLDÜRÜLDÜĞÜ 10 EKİM KATLİAMININ YILDÖNÜMÜ Vicdanlar ağır yaralı GÖZ GÖRE GÖRE KATLİAM 10Ekim’den önceki bir hafta boyunca Ankara Emniyeti’nin çizelgelerinde her gün yol uygulaması alındığı görüldü. Ancak 9 Ekim ile katliamın yaşandığı 10 Ekim saat 10.00’a kadar yol uygulamasının yapılmadığı ortaya çıktı. Gaziantep’teki hücre evinden yola çıkan canlı bombalar, elini kolunu sallayarak mitingin toplanma alanı olan Gar Meydanı’na geldi. Kent girişinde miting nedeniyle hiçbir arama noktası oluşturulmadı. Gar meydanı çevresinde o sırada sadece 75 polis görevliydi. Hayatta kalmayı başaranlar; yaralılara yardım etmeye çalıştı. Olay yerine gelen polis; kan gölünü biber gazına boğdu. Katliam günü alanda olan doktorların ifadelerinin yer aldığı Türk Tabipleri Birliği’nin raporurda, tanık sağlıkçıların; “Polisin sıktığı gaz nedeniyle yaşamsal müdahalede bulunduğum bir hastayı bırakıp, gazın yoğun olmadığı bir alanda bir süre bekledim ve geri döndüğümde müdahalede bulunduğum şahıs ölmüştü” ifadelerine yer verildi. İnsan Hakları Derneği’nin raporunda ise az sayıda ambulansın olay yerine yaklaşık 1520 dakika içerisinde ulaştığını, bu yüzden yaralıların büyük çoğunluğunun özel araçlarla hastanelere taşındığını ortaya koydu. Sağlık Bakanlığı bu olay için soruşturma izni vermedi. Saat 13.48... Katlimdan sonra başlatılan idari soruşturmada, mülkiye müfettişlerinin hazırladığı rapor gösterdi ki; 2015 yılının başından katliam gününe kadar MİT, tam 62 kez bir “canlı bomba gerçekleştirilebileceğini” raporlamıştı. Katliamdan 25 gün önce İŞID’in canlı bomba eylemi yapacağına dair istihbarat, mitingle ilgili önlem almakla sorumlu Güvenlik Şube Müdürlüğü’ne iletilmedi. Bombacı Yunus Emre Alagöz’ün de adının geçtiği Emniyet ve MİT’ten gelen son istihbarat, 10 Ekim günü 13.48’de yani katliamdan yaklaşık 4 saat sonra emniyet birimlerine ulaştı. RAPORLAR YALANLADI 10Ekim Davası Avukat Komisyonu kararı, “İçişleri Bakanlığı Müfettişlerince olaya ilişkin hazırlanan Mülkiye Müfettişleri Raporu Ankara, Adana, Gaziantep ve Kilis vb. yerlerde görev yapan birçok kamu görevlisinin bu katliama yol verdiğini ortaya koymaktadır. Buna rağmen mahkeme heyeti ve savcılık bu kişilerin davamıza sanık olarak dahil edilmesi hususunda yeterli çaba içerisinde olmamış, tanık olarak dinlenmesi taleplerini de gerekçesiz reddetmiştir. Yine dosyada yer alan Gaziantep Ağır Ceza Mahkemelerinden gelen dosyalar, sanıkların iletişim tespiti dosyaları, Gaziantep ve ülkenin çeşitli yerlerinde kamu kurumları ile yapılan yazışma yanıtları da dava konusu katliamın sorumluluğu konusunda çok geniş bir devlet sorumluluğu olduğuna işaret etmektedir. Bütün bunlara karşın, adeta ‘Devlete dokundurmayız, alın size IŞİD’lilerin bir kısmı bunlarla yetinin!’ denilerek adaleti değil, suç işleyen kamu görevlilerinin sorumsuzluğunu esas alan bir tavır içerisinde olunmuştur” açıklaması ile yorumladı. Yargılama sırasında Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi; katliamda ihmali bulunan “kamu görevlileri hakkında soruşturma olup olmadığını” Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na sordu. Daha önce dönemin Ankara Emniyet Müdürü, İstihbarat ve Güvenlik Şube müdürlerinin de aralarında olduğu kamu görevlileri hakkında takipsizlik kararı veren savcı Hamza Yokuş, mahkemeye doğrudan Yazı İşleri Müdürlüğü’ne sorulmasını istedi. Bu arada mahkeme, takipsizlik kararı verilen dosya üzerinden suç duyurusunda bulunarak dosyanın yeniden açılmasını sağlamıştı. Ancak Yazı İşleri Müdürlüğü de mahkemeye dosyanın akıbeti ile ilgili bilgi vermedi. 10Ekim Ankara Garı katliamının üzerinden 3 yıl geçti. 103 insan dı. Oysa mağdur aileleri ve avukatları; ilk günden itibaren davanın “kamu görevli IŞİD’in bombalı saldırısı sonu lerini” de kapsayacak şekil cu vahşice katledildi. 580 insan yaralandı. 30 insan ömür SİNAN TARTANOĞLU de genişletilmesini, saldırının bir “insanlık suçu” ola boyu engelli kaldı. Binlerce insan rak değerlendirilmesini, sanıkla da derin yaralar ve izler bıraktı. rın tümünün örgüt bağlantılarının 19’u tutuklu, 17’si firari 36 sanığın açıkça ortaya konulmasını istedi; yargılandığı dava 3 yılda ancak ta reddedildi. Kararın istinaf mahke mamlandı. Sadece 9 sanığa “anaya mesine taşınması için hazırlıklar sal düzeni ihlal” ve “kasten öldür sürerken; 16 firari sanık için açı me” suçlarından 101’er kez ağır lan yeni davanın ilk duruşması 8 laştırılmış müebbet hapis cezası Kasım’da... verildi. Müebbet hapis cezası alan 10 Ekim’de katledilen 103 insan sanıklar, ayrıca 300’den fazla kişi bugün; 3 yıl önce katliamın yaşan yi “öldürmeye teşebbüsten” 10 bin dığı yerde ve saatte, Ankara Garı 557’şer yıl hapis cezasına çarptırıl önünde anılıyor. İHMAL YOK SAYILDI Mülkiye müfettişleri hazırladıkları raporda, gelen istihbaratın değerlendirilmemesine ilişkin eski Ankara Emniyet Müdürü Kadri Kartal, eski İstihbarat Şube Müdür Vekili Cihangir Ulusoy, TEM Şube Müdürü Hakan Duman, eski Güvenlik Şube Müdür Vekili Adem Arslanoğlu ile TEM Şubesi C Büro Amiri Hüseyin Özgür Gür hakkında soruşturma izni verilmesi istenmesine rağmen Ankara Valiliği soruşturma izni vermedi. Ankara 6. İdare Mahkemesi de, yaşamını yitiren Hasan Baykara’nın eşi, çocukları ve kardeşlerine 500 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmetti. Mahkeme, idarenin “hizmet kusurunu” görmezden gelerek kamu görevlilerinin ihmalini yok saydı. ‘Kan davası gütmüyoruzKATLİAMDA YAKINLARINI YİTİRENLERİN ACISI DİNMEDİ sadece adalet istiyoruz’ Patlamada kızı Başak Sidar Çevik ile kız kardeşi Nilgün Çevik’i kaybeden, kan gölüne dönen meydanda yaralı eşine sarılmış halde görüntülenen fotoğrafı katliamın sembolü haline gelen öğret men İzzettin Çevik, kararın kendilerini tatmin etmediğini belirterek, 8 Kasım’daki duruşmayı da takip edeceklerini dile getirdi. Çevik, “Burada İzzettin Çevik kamu görevlilerinin sorumlulukları bellidir. Aslında kan davası gütmüyoruz. Bizim çocuklarımız, 103 kişi, geldikleri aileler, geldikleri sınıflar aynı. Bombalayanların sınıfları da aynı. Aynı aileden insanlara yaptırıyorlar. Nasıl inandırıldıklarını ben anlıyorum, özel eğitim öğretmeni olduğum için daha iyi anlıyorum. Evet, kan davası gütmüyoruz. Sadece hukuk ve adalet istiyoruz” dedi. ‘10 Ekim unutuldu bile’ Devlet Demir Yolları çalışanı Gök han Yaralı, katliamda sağ dizinin al tını kaybetti, yüzde 94 engelli kal dı, protezle yaşama ya çalışıyor. İşe hiç gitmediğini söyle yen Yaralı, “Olay dan sonra kulağım dan yapılan ame liyat başarısız ol du. Tekrar ameli Gökhan Yaralı yat olmam gerekiyor. Ameliyatı SGK karşıladı. Protezin büyük bir kısmı nı ben karşılıyorum. Terör mağduru sayıldık, ama bununla ilgili hiçbir belge verilmedi. Çok uzun zaman dır dışarı çıkmıyorum. Bir tek Devlet Demir Yolları sahip çıktı bize. İnsanlar 10 Ekim’de ne olduğunu hatırlamıyorlar bile” dedi. ‘Hiç mi suçları yok?’ Yaralı, “Bir tane kamu görevlisinin de suçu yok mu? Ellerini kollarını sallaya sallaya, bombaları almışlar getirmişler, patlatmışlar. Aranmadan. Emniyet Müdürlüğü’ne ihbar gelmiş, ‘zaten hep geliyor’ diye kayda alınmamış. Sağlık Bakanlığı ‘10 dakika içinde geldik’ diyor. İzzettin Çevik’in eşine sarılmış halde çekilen fotoğrafı katliamın acı bir sim gesi oldu. ‘OYLAR ARTTI’ Patlamadan yaklaşık 8 saat sonra “Saldırı demokrasiye” diyen Davutoğlu; sandığa iki hafta kala “Ankara’da terör saldırısı sonrasında yüzde 44 bandına doğru yükselme trendi devam ediyor” ifadelerini kullanacaktı. “Yenilenen seçimlerde”, “demokrasi saldırıya uğrasa da” AKP yeniden tek başına iktidara geldi. Avukatlar GPS kayıtlarını çıkarıyor, 5556 dakikadan önce yaralı götürülmemiş. Yalan beyan veren Sağlık Bakanlığı personelinin de mi suçu yok. Bu kayıtları incelemeyen savcıların da mı suçu yok. Sanıklar, ‘İHH ile pasaportsuz geçtik, bu arada bombaları da geçirdik’ diyor. Sınırdaki görevlilerin hiç mi suçu yok? Bu ülkede kamu görevlilerinin hiç mi suçu yok? Bunlar sadece Facebook mu takip ediyor? Hepsi melek. Olan halka oluyor” sözleri ile isyan etti. ‘Yol gösterenler cezalandırılsın’ Yaşamını yitiren 3 gencin babası gazetemize konuştu. Babalar, “Mahkemenin kararını kabul etmiyoruz. Hepsi insanlığa karşı suçtan yargılanmalılar” diyor SELAHATTİN GÖKATALAY Mitinge katılmak için Ankara’ya giden Malatya CHP Gençlik Kolları üyesi 18 gençten 11’i saldırı sonucu yaşamını yitirdi. Katliam kurbanı CHP’li gençlerden Mehmet Ali Kılıç’ın babası Kemal Kılıç, Canberk Bakış’ın babası Abdullah Bakış ve Gülbahar Aydeniz’in Babası Salih Aydeniz gazetemize konuştu. “Katliam göz göre göre geldi” diyen Kemal Kılıç, şöyle konuştu: “Gençler umut için, barış için, demokrasi, insanca yaşamak, daha iyi bir Türkiye için güle oynaya Ankara’ya gittiler. Ama IŞİD terör örgütü tarafından 109 insan katledildi. Tabii bu katliam ülkemizde tek değildi. Bizler Sivas ve Maraş’ta da katliamları gördük. Biz katliamda yaşamlarını yitirenlerin aileleri olarak 10 Ekim’de Ankara’da olacağız. 55 duruşma sonunda mahkeme karar verdi. Biz bu kararı kabul etmiyoruz. Çünkü bizler sanıkların Terör örgütü üyeliğinden değil bu katliamın ‘insanlığa karşı suç’ olması nedeniyle bu kapsamda yargılanmalarını istiyoruz. Bizler yine 10 Ekim’de Ankara Gar’ında olacağı, barış umutlarını yerden alıp mücadeleyi sürdüreceğiz.” Yargılama sonucunda verilen hükümlere isyan eden Abdullah Bakış, “Gençler Ankara’ya barış mitingi için gittiler. Ama insanlık suçu işlenerek katledildiler. Onlar sadece barış istiyorlardı. Mahkeme sanıklara belirli cezalar vermiş olabilir, ama asıl onlara yol gösterenlerin cezalandırılmalarını istiyoruz. Bizler katliamın yapıldığı alana her yıl gittiğimizde, gül bırakmamıza bile izin verilmiyor, 3 kontrol noktasından giriş yapı lıyor, birinde gaz bile yedik. Bu bir insanlığa karşı suç ve sanıkların buna göre yargılanmaları gerekiyordu” diye konuştu. ‘Adalet arıyoruz’ Yıl dönümü anmalarına izin verilmemesine tepki gösteren Salih Aydeniz, “Yargılananın bizler hep ‘Terör’ suçundan değil, insanlığa karşı suçtan yapılmasını istedik. Ama mahkeme sanıkları terör suçuyla yargıladı ve ona göre hüküm verdi. Belki birçoğu 35 yıl sonra çıkacak. Bu saatten sonra anlatacak bir şey yok. Adalet arıyoruz. Yine Ankara’da olacağız. Biz sadece Ankara’da karanfil bırakmak istiyoruz. Ama jopla karşılaşıyoruz. Ne taşımız olacak, ne de bir pankartımız. Sadece karanfilimizle 10 Ekim’de saat 10.04’te katliamın yapıldığı alanda olacağız” dedi. l MALATYA haber 9 Namuslular da namussuzlar kadar... Kurtuluş Savaşı’nın en önemli komutanlarından, Lozan müzakerelerinin yürütücüsü, İkinci Cumhurbaşkanı, özetle cumhuriyet tarihimizin ikinci adamı İsmet İnönü, Erdoğan’ın sıkıştıkça sığındığı bir kişi oldu. Asıl hedef Atatürk... Ancak ona doğrudan saldırmanın toplum karşısında maliyeti yüksek olacağı için bu yöntemi tercih ediyor. Biliyor ki, eğer İnönü’ye çatarsa toplumun pek çok kesiminden tepki yükselecek. Bu tepkiyi verenler, o günkü iktidarın eleştirilmesi gereken icraatını ister istemez ikinci plana itecekler. İnönü örneğinde olduğu gibi, tarihi gündeme getirecekler. Böylece asıl gündem gölgede kalacak. Bunun genel adı şu: En iyi savunma saldırıdır! HHH Erdoğan’ın Türkiye tarihine saygısı olmadığı için bugünkü başarısızlığını “tarihe bak” diyerek kendince örtmüş oluyor. Bunda başarılı oluyor mu? Bir söz vardır; gerçek ayakkabısını giyinceye kadar, yalan üç tur atar. Sıcak gündemi tartıştırmama konusunu başarmış olsa bile; gerçek, zamanın çocuğudur. Zamanla büyüyen yalanlar değil, gerçekler olur. Erdoğan bu yöntemle kendi medyasına da manşet vermiş oluyor. Bir süredir ekonomik kriz olmadığını anlatmak için çırpınıyorlardı. Erdoğan’ın tarihe ve CHP’ye saldırısıyla bir nefes aldılar. Oysa en sıcak gündem şu: Biz IMF’ye bile borç verecek kadar güçlendik derken, IMF’nin ancak taşeronu olabilecek bir danışmanlık şirketine neden muhtaç olduk? Bu muhtaçlığı anlatırken, “Buna karşı çıkanlar ya cahildir ya hain” deyip, iki gün sonra neden vazgeçtiğimizi açıkladık?  Bu, şaşkınlığın, çaresizliğin, yalpalamanın fotoğrafı değilse, ne? Bu soruların öne çıkmamasının başlıca yolu, gündemi değiştirmek. HHH Üç gündür, Erdoğan’ın İnönü’nün elindeki Türk bayrağını karartıp Amerikan bayrağını öne çıkaran fotoğrafına farklı kesimlerden yanıtlar veriliyor. Her biri gerek tarihsel gerçekleri gerekse İnönü gerçeğini ortaya koyan netlikte. Aslında buna en güzel yanıt İsmet İnönü’nün kendisinden. Ne diyor: “Bir memlekette namuslular da namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memleket kurtulmaz.” Gün, İnönü’ye, Türkiye Cumhuriyeti’nin kökenlerine yapılan saldırılara yanıt vermekten çok, bu saldırıların yapılamayacağı bir Türkiye için mücadele etme günü. Gün, bu iktidarın yaptıklarını, yapamadıklarını listelemekten çok “başka bir iktidar mümkün” hedefini en karamsar kesimlere kadar ulaştırma günü. Gün, siyaseti iktidarın istediği minderden alıp halkın önüne getirme günü. Bunun yerine siyaset sadece karşılık vermekle sınırlı kalınca şu oluyor: Hırsıza hırsız deme, çuvalı başına geçirir! Anıt sözü de tutulmadı ŞEYMA PAŞAYİĞİT Ankara Garı Katliamı’na yön veren arka plan sorumlularıyla birlikte ihmali olan kamu görevlilerinin yargılanması için uğraş veren aileler, bir de “emek, barış, demokrasi” umuduyla alana gidenler için yapılmasını istedikleri anıtın mücadelesini veriyor. Katliamlar arası bağı güçlendirmek, kesişen hikâyeleri ve ortak acıyı anımsatmak ve toplum bilinci yaratmak isteyen aileler, her ayın 10’unda anıt taleplerini dile getiriyor. Gerçek bir anıtın yapılmamasının yanı sıra katliamın olduğu yerde duran sembolik anıt, sürekli saldırıya uğruyor. Sembolik anıta dahi tahammülü olmayanlar için ne bir önlem alınıyor ne de kamera kayıtlarına bakılarak soruşturma açılıyor. Katliamdan 5 gün sonra Ankara Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nin anıt dikilebileceği kararının olmasına karşın 36 aydır gerçek bir anıt yapılmadı. Bu süreçte anıt için yapılan görüşme talepleri belediye tarafından reddedildi. 10 Ekim Dayanışma Derneği Başkanı ve katliamda yaşamını yitiren Uygar Coşgun’un eşi avukat Mehtap Sakinci Coşgun, belediyeye verdiği dilekçede alınan kararın yerine getirilmesini istedi. Çoşkun, yanıt verilmemesi durumunda konuyu idari davaya taşıyacaklarını bildirdi. l ANKARA Vefa Kartal açlık grevini sonlandırdı 96gündür ölüm orucunda olan hasta tutuklu Vefa Kartal, hastanede tedavi görme talebi kabul edilmesi üzerine, açlık grevini sonlandırdı. Vefa Kartal Dayanışma’dan yapılan açıklamada Kartal’ın eylemini sonlandırdığı, hastaneye sevk edildiği belirtildi. Ailesi adına konuşan Vefa Kartal’ın kardeşi Umut Kartal, cezaevi yönetiminin kendilerine garanti verdiğini söyleyerek, “Biz de takipçisi olacağız. Vefa’yı birazdan Tekirdağ Devlet Hastanesi’ne götürecekler. Bugün (dün) bir saat 40 dakika görüşme yaptık Vefa’nın morali iyi ve herkese selamı var” dedi. l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle