18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA YEMEN’DE BU KEZ DE DİFTERİ SALGINI Suudi Arabistan ile İran’ın “vekâlet savaşı” alanına dönen Yemen’de insani kriz her geçen gün büyüyor. Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyonun önceki gece yarısı Hudeyde kentinde İran destekli Husilere yönelik saldırısında 12 sivilin yaşamını yitirdiği belirtildi. Bombardımanda 36 Husi savaşçısının da öldüğü iddialar ara sında. BM’nin dünya tarihinin en büyük insani krizlerinden birinin yaşandığını, 8 milyon kişinin kıtlık tehlikesine, 1 milyon kişinin ise koleraya maruz kaldığını açıkladığı Yemen’de difteri salgını da yayılıyor. Dünya Sağlık Örgütü, geçen yılın ağustos ayında başlayan salgının 471 kişiyi etkilediğini, 2 Ocak itibarıyla difteri kaynaklı 46 ölümün kayda geçirildiğini açıkladı. Cuma 5 Ocak 2018 [email protected] TASARIM: BAHADIR AKTAŞ İran, ABD’yi şikâyet etti 7 İran’da geçen hafta ekonomik krize yönelik tepkilerle başlayıp rejim karşıtı eylemlere dönüşen protestoların ardından ABD yönetiminden gösterilere açık destek mesajlarına Tahran’dan tepki yükseldi. İran, ABD’yi içişlerine müdahale ettiği suçlamasıyla Birleşmiş Milletler’e (BM) şikâyet etti. İran’ın BM’ye gönderdiği mektupta, ABD Başkanı Donald Trump’ın ve yönetiminin attığı tweetlerle protestocuların cesaretlendirildiği savunuldu. Washington’ın, Tahran hükümetinin düşürülmesi hedefini taşıdığına atıf yapıldı. ABD’nin “İran’da nüfuz kurma amaçlı garip denemelerle uluslararası hukuku ihlal ettiği, BM’nin ilkelerini çiğnediği” suçlaması dile getirildi. BM üyesi diğer ülkelerin ABD’yi kınaması istendi. İran’ın BM Büyükelçisi Gulam Ali Hoşru’nun, örgütün Genel Sekreteri Antonio Guterres’e sunduğu mektupta, “ABD Başkanı ve Başkan Yardımcısı’nın attığı çok sayıda tweet, İranlıları yıkıcı eylemlere katılmaya teşvik etti” ifadesi kullanıldı. Rusya: Karışmayın Suriye konusunda Tahran yönetimiyle yakın işbirliği bulunan Rusya’dan da ABD’ye İran’ın içişlerine karışmama uyarısı geldi. Trump, Twitter hesabından yaptığı son açıklamada, “Yozlaşmış hükümetlerini geri almaya çalışan İran halkına saygı duyuyorum. Uygun zaman gelince ABD’den büyük yardım göreceksiniz” demişti. Washington Post gazetesine bir makale kaleme alan ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’in ise 2009’da rejimin kanlı bastırdığı “Yeşil Hareket” protestolarına işaret ederek “Bu kez İran hakkında sessiz kalmayacağız” cümlesi de dün gündeme yansıdı. Washington’ın İran’daki olaylara ilişkin bir tasarıyı BM’ye taşımak istediği daha önce gündeme yansımıştı. BM Genel Sekreteri Guterres’ten Washington yönetiminin rejim karşıtı protestolara destek vermesini içişlerine karışmak olarak değerlendiren Tahran, konuyu BM’ye taşıdı Yönetim karşıtı protestoların ardından önceki gün ve dün İran’ın dini lideri Hamaney’in posterleri ellerinde, rejim yanlıları ülkenin çeşitli bölgelerinde sokağa çıktı. ABD, İsrail karşıtı sloganlar atıldı. Fransa ve Almanya’da ise rejim muhalifleri eylemdeydi. Londra’da yaşayan Nobel Barış Ödülü sahibi İranlı hukukçu, aktivist Şirin Ebadi’den de İranlılara sivil itaatsizlik çağrısı geldi. “Faturaları ödemeye son verin” dedi. NASRALLAH: Trump, umduğunu bulamayacak Lübnan Hizbullahı lideri Hasan Nasrallah’tan İran’da protestoların kontrol altına alınacağına emin olduğu, bunun da ABD Başkanı Donald Trump’ı hayal kırıklığına uğratacağı çıkışı geldi. İran’ın yakın müttefiki Hizbullah’ın lideri, El Mayadin kanalına verdiği demeçte, İran otoritelerinin olaylara doğru müdahale ettiğini, isyancılarla göstericiler arasındaki farkı ayırt edebildiklerini savundu. Nasrallah, “Trump’ın, İsrail’in ve Suudilerin İran için umutları boşa çıkacak” dedi. İran’daki eylemlerin siyasi değil, ekonomik gerekçeli olduğunu söyledi. Suriye konusuna da değinen Nasrallah, savaşın en çok bir ya da iki yıl içinde sona ereceği iddiasında bulundu. de İran’daki olaylara ilişkin şiddetin sona ermesi, insanların özgürlük, protesto haklarına saygı duyulması çağrısı geldi. Msöayclreomni’’duayna‘rsıasvı aş Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise İran’la diyaloğun korunmasının önemine vurgu yaptı. Macron’un, ABD, İsrail ve S. Arabistan’ın çıkışlarındaki tona ilişkin “neredeyse bizi bir savaşa götürebilecek türden” yorumu da dikkat çekti. İran’a ancak sakinliğe dönülmesi ve özgürlüklere saygının gösterilmesi halinde ziyaret gerçekleştirebileceğini belirtti. ‘Düşman değiliz’ Ülkedeki ekonomik kriz, yolsuzluk gerekçesiyle protestolara katılan İsfahan’dan Rıza adlı bir kişi Reuters’a telefonla verdiği demeçte, rejimin kendilerini düşman olarak nitelemesine tepki gösterdi. “Ülkemi seviyorum. Benim, çocuklarımının parasını çalmaya sona verin diyorum” ifadesini kullandı. Amacın ülkeye zarar vermek olmadığını söyleyen Rıza, “Ama ülkenin böylesine yolsuzca yönetildiğini gördüğümde boğulacak gibi oluyorum.. Sadece konuşuyorlar. Her şeyden ‘düşmanları’ suçluyorlar” dedi. İran Devrim Muhafızları Komutanı Muhammed Ali Caferi önceki gün yap tığı açıklamada ülkedeki protestoların sona erdirildiğini savunmuş, “Bu eylemlere katılan devrim karşıtları gözaltına alındı” ifadesini kullanmıştı. Kimi İranlı yetkili protestoların başlamasından bu yana 450’yi aşkın kişinin gözaltına alındığını duyurmuştu. Geçen perşembe günü başlayan protestolarda en az 21 kişinin yaşamını yitirdiği gündeme yansımıştı. Rejim karşıtlarına yönelik Devrim Muhafızları’nın tonu her geçen gün sertleşirken Genelkurmay Başkanlığı da polisin talep etmesi halinde kendilerinin de destek için sokaklara inerek güvenlik konusunda katkı sağlayabileceklerini söyledi. Hmeymim Üssü’ne saldırı Rusya’nın Suriye’deki Hmeymim Hava Üssü’nde geçen yılın son gecesi iki askeri personelin havan saldırısında öldüğü açıklandı. Rusya Savunma Bakanlığı, üsse yönelik “bir militan grubun ani saldırısının gerçekleştiğini” belirtti. Bu açıklama öncesinde ise Rus Kommersant gazetesi Hmeymim’de 7 savaş uçağının imha edildiği, 10 askerin yaralandığı iddiasını aktardı. Buna Rus yetkililerden ise yalanlama geldi. Önceki gün de Rus yetkililer, yine 31 Aralık’ta Suriye’nin Hama hava üssüne uçan bir helikopterin “teknik sorun sonucu sert iniş yaptığını, iki pilotun yaşamını yitirdiğini” aktarmıştı. ‘23 sivil öldü’ Öte yandan muhalefete yakın Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, cihatçıların kontrolündeki Doğu Guta’ya yönelik önceki geceki bombardımanda üçü çocuk 23 sivilin öldüğünü iddia etti. Bölge kaynaklarının bombardımanın arkasında bölgede ilerleyişini sürdüren ordu ile Rus jetlerinin olduğunu anlattıkları aktarıldı. Gözlemevi 31 Aralık’tan bu yana Doğu Guta’da 70 sivilin öldürüldüğünü iddia ederken Rusya ve Suriye ise cihatçı grupları hedef aldıklarını savunuyor. Şin Bet, idam tasarısına karşı İsrail parlamentosu Knesset’in, askeri mahkemelerde terör suçu hükümlüleri için idamı kolaylaştıran kanun tasarısını ilk oylamada onaylamasına İsrail iç istihbarat servisi Şin Bet tepki gösterdi. Haaretz’in haberine göre servis, hükümlü Filistinliler için kullanılmak üzere gündeme gelen tasarının nihai olarak onaylanması halinde “yalnız İslam ülkeleri değil Batı’da da Yahudileri kaçırma dalgasına yol açacağı” uyarısında bulundu. Yasalaşması için üç oylama gereken tasarı ilk oturumda 49’a karşı 52 oyla kabul edilmişti. Öte yandan, İsrail ordusu önceki gece Gazze’den yapılan füze atışlarına yanıt olarak Hamas hedeflerine hava saldırısı gerçekleştirildiğini duyurdu. ADALET ARAKANLIYA UĞRAR MI?... Myanmar’da geçen ağustos ayında İslamcı Arakan Rohingya Kurtuluş Ordusu’nun (ARSA) karakollara saldırı düzenlemesi ile patlak veren olaylarda ordu ve Budist çetelerin sert yanıtı ile iki ateş arasında kalarak komşu Bangladeş’e sığınan 600 bini aşkın Arakanlı Müslümanın zorlu yaşam mücadelesi sürüyor. BM’den Myanmar’a Arakanlılara yönelik “etnik temizlik” uygulanmış olabileceği uyarıları yükselirken Myanmar’da Devlet Başkanı Htin Kyaw’dan “azınlıkları kapsayan demokratik reform” çağrısı gündeme düştü. Ülkesinin Britanya’dan bağımsızlığını ilan ettiği günün yıldönümünde yaptığı açıklamada, darbe ürünü olan anaya sada reform yapılması gerektiğini söyleyen Kyaw, federal bir yapı altında, tanınan tüm azınlıklar için adalet getirecek bir yapıya geçilmesi gerektiğini söyledi. Kyaw konuşmasında Arakan halkının adını doğrudan telaffuz etmedi. Arakanlı Müslümanlar Myanmar’da vatandaş statüsünde görülmüyor. Saray’ı karıştıran kitap ABD başkanlık seçimlerine Rusya’nın müdahil olduğu id diasına yönelik yakın ekibine uza nan soruşturmalarla boğuşan Do nald Trump, bu kez de kendisini Be yaz Saray’a taşıyan, ardından yol larını kavgalı ayırdığı isimlerden Steve Bannon’ın hedefinde. Michael Wolff tarafından yazılan bir kitap henüz raflarda yerini almadan Trump’ın başını ağrıtmaya başladı. Bannon ile Trump’ın arası seçimler sonrasında, Beyaz Saray’a taşınılmasından kısa bir süre sonra bozulmuştu. Guardian gazetesi tarafın News’in yayın yönetmenliğini yapan dan, “Ateş ve Öfke: Trump Beyaz Bannon’a göre, Savcı Robert Mueller Sarayı’nda Yaşananlar” başlıklı kitap tarafından yürütülen ABD seçimlerine tan yayımlanan bazı bölümlerde, ge Rus müdahalesi soruşturmasının he çen ağustos ayına kadar Trump’ın baş definde “para aklama” suçunun açığa stratejistliğini yapan Bannon, ABD çıkarılması da var. Başkanı’nın oğlu Donald Trump Jr. ve bir grup Rus yetkili arasında 2016 ya ‘Kazanmayı beklemiyordu’ zında yapılan görüşmeyi “haince” ve New York Post’un aktardığı bölü “vatansever olmayan” şeklinde tanım me göre ise Trump seçimlere “tica lıyor. Görüşmenin FBI’ın haberi olma ri değerini güçlendirmek” için katıl dığını söylüyor. Aşırı sağcı Breitbart dı ve kazanmayı da hiç beklemiyor du. Times gazetesinin yer verdiği bölüme göre ise eski Britanya Başbakanı Tony Blair geçen şubat ayında Beyaz Saray’da Başkan’ın damadı ve aynı zamanda danışmanı Jared Kushner’le görüştü. Britanya’nın istihbarat biriminin Trump’ın ekibini, hatta muhtemelen bizzat Trump’ı dinlediğini söyledi. ‘Aklını kaybetti’ Trump’ın, Bannon’a yanıtı ise sert oldu. Yazılı açıklama yapan ABD Başkanı, “Bannon’ın benimle ya da başkanlığımla hiçbir işi yok. Kovulduğunda sadece işini kaybetmedi, aklını da kaybetti” dedi. Bannon’la nadiren baş başa görüştüğünü savunan Trump, eski danışmanının “etkiye sahipmiş gibi davrandığını” savundu. Trump’ın avukatı Bannon’a görev dönemine ilişkin gizliliği ihlal ettiği suçlamasını yöneltti. Guadealupe Konferansı ve İran İran’da İslam Cumhuriyeti’ndeki huzursuzluğu ‘demokrasi devrimine çevirme’ hevesleri gayet anlaşılır. Lakin bu noktada emperyalizmin rolü ihmale gelmez. ‘Emperyalizm artık değişti, zaten nedir ayol, bir grup anlaşamayan adam’ analizlerini bırakıp en başta tarihe bakmalı. O da bize ABD’nin şu veya bu biçimde müdahil olduğu bir kriz varsa, ‘sakınmak gerektiğini’ gösteriyor. Bizatihi İran’ın kendi tarihi ibretlik derslerle yüklü. HHH Hayır, salt İran’da petrol kaynaklarını millileştirip, gelenekçi Şii toplumunda ilerlemeci sosyal ve ekonomik reformlara soyunmuş seçilmiş Başbakanı Muhammed Musaddık’ın CIA darbesiyle devrilmesinden bahsetmiyorum. Asıl sol muhalefeti kırıp Şii ulemayı güçlendiren bu hamleden sonra ABD’nin bizzat İslamcı İran’ın yolunu açması var. Bu açıdan Amerika’da 2016 ortalarında gizliliği kaldırılan diplomatik belgeler ve şöyle bir anılıp geçilen Guadealupe Konferansı önemli. HHH 47 Ocak 1979’da Karayipler’de Fransa’ya bağlı Guadeloupe Adası’nda Cumhurbaşkanı Valery Giscard d’Estaing’in ev sahipliğinde ABD Başkanı Jimmy Carter, Batı Almanya Şansölyesi Helmut Schmidt, Britanya Başbakanı James Callaghan’ın buluşması ‘Guadeloupe Konferansı’ diye anılır. Dünya işlerinin konuşulduğu konferansın asıl gündemi İran’daki siyasi çalkantıydı. Dört lider İran şahı Muhammed Rıza Pehlevi’nin artık kurtarılamayacağına hükmetmiş, bunun iç savaş ile Sovyet nüfuzunun artmasına yol açacağını öngörmüştü. Konferansta Şah’ın aslında devrilmesine karar verildi ve ‘İslamcı İran’ için düğmeye basıldı. Zaten Carter yönetimi ve CIA çalışmaktaydı. HHH İran resmi anlatısında devrim, Humeyni’nin cesurca ABD’ye meydan okuması ve ‘Büyük Şeytan’ın Şah’ı çaresizce iktidarda tutma girişimi olarak sunulur. ABD anlatımında Carter yönetiminin Şah’ın arkasında durması ve istihbarat zaaflarına vurgu yapılır. ABD diplomatik yazışmaları ise bize, önemli nüansları sunuyor. Nedir bunlar? Carter yönetimi Humeyni ile doğrudan diyaloğa geçmiş, İran ordusunun üst düzeyini gemlemiş, ‘İslamcı İran’ın bizzat yolunu açmıştır. İran’ın siyasi kaos yaşanan, kamu hizmetlerinin altüst olduğu, işçi grevlerinin petrol akışını sekteye uğrattığı, ordunun solcu muhalefetle kapıştığı günlerde, Ayetullah Ruhullah Humeyni’nin liderliğini yaptığı Şii ulema aslında ABD ile pazarlığa oturmuştur. HHH Humeyni 5 Ocak’ta Fransa’da kendisini ziyaret eden Amerikalı’ya, Washington’a iletmesini istediği mesajında “Petrol konusunda bir korku olmamalı. Petrolü ABD’ye satmayacağımız doğru değil” der. 14 Ocak’ta ABD Dışişleri Bakanı Cyrus Vance’ın Humeyni ile doğrudan temas kanalı açılması talimatı gelir. 15 ve 18 Ocak’ta ABD’nin Fransa elçiliğindeki siyasi temsilci Warren Zimmermann Paris dışındaki NeauphleleChateau’da Humeyni’nin ekibinin başı İbrahim Yezdi ile görüşür. Humeyni’nin derdi İran ordusunun üst kademeleridir. Carter, ABD yatırımları, petrol akışı, askeri ve siyasi ilişkiler ve Sovyetler’e karşı ortaklık ister. 27 Ocak’ta Humeyni’den Washington’a ulaşan mesajda ‘dönüşü için yumuşak yol’ bulunması, anayasal hükümetin istifaya zorlanması ve ordunun tavizi istenir. Humeyni bölgeyi istikrarsızlaştırmayacaklarını ve bölgeye karışmayacaklarını vaat etmiştir. İki gün sonra Washington’dan verilen yanıt 35 sene gizli kaldı. Burada İran siyasi sistemine dair ‘esnek olunacağı’, ‘anayasanın değiştirilebileceği’ ve ‘ordunun sözde bütünlüğünün korunması’ yer alır. Humeyni’ye kilit enformasyon verilmiştir: İran askeri liderlerinin siyasi geleceklerine dair esnektiler. Mesaj Tahran elçiliğine yollandığından Ayetullah’ın eline hiç geçmez. Zaten fark etmez. 1 Şubat’ta Ayetullah geri dönüş yoluna koyulmuştur. ABD’nin evdeki hesapları çarşıya uymaz tabii. Sonrası malum. HHH Hasılı, ABD İran’da siyasal İslamcıların iktidar olmasını umursamadı. ‘Yeter ki Amerikancı olsunlar’ diye düşünülüyordu. Umursadıkları da hâlâ değişmiş değil. Bizde de ‘sosyal özgürlük’, ‘kadın devrimi’ denildiğinde akan sular duruyor. Acıklı olan da bu. Fujimori istifaları sürüyor Peru hükümetinde Devlet Başkanı Pedro Pablo Kuczynski’nin eski diktatör, insan hakları ihlalinden suçlu Alberto Fujimori’yi “sağlık” gerekçesiyle affetmesine tepki istifaları sürüyor. Son olarak Savunma Bakanı Diego Nieto görevinden istifa etti. Nieto’dan önce Kültür Bakanı Salvador del Solar istifa etmiş, kendi partisinin vekilleri de Kuczynski’ye tepki göstermişlerdi. Brezilya merkezli inşaat firması Odebrecht’ten rüşvet aldığı suçlamasıyla Kuczynski hakkında gensoru, Fujimori’nin siyasette olan oğlunun da aralarında olduğu vekillerce veto edilmişti. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle