22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Pazartesi 29 Ocak 2018 Zorlu’da çocuklar için Yaratıcı Yazarlık Atölyesi Çocukların hayal gücünü harekete geçirmek amacıyla “Bir Hayal Bir Oyun” yarışmasına imza atan Zorlu Holding, ilk 10’a kalan katılımcılar için, 2728 Ocak’ta, “Yaratıcı Yazarlık Atöl yesi” düzenledi. Süleyman Bulut ve Renan Özdemir tarafından verilen eğitimlerde, yazmanın temel bilgileri, yazmayı besleyen unsurlar ve yaratıcı yaklaşımlar işlendi. EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: ECE KURTULUŞ [email protected] 15 YUksekten uçtu!‘Kelebekler’, Sundance Film Festivali’nde En İyi Film Ödülü’nün sahibi oldu Yönetmen Tolga Karaçelik’in yazıp yönettiği yeni filmi “Kelebekler”, bağımsız filmlerin “kalesi” Sundance Film Festivali’nde “En İyi Film” ödülünü aldı. “Kelebekler”, bu ödüle Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hiçbir destek almadan ulaştı. Karaçelik, bakanlığın destek vermeme kararını sosyal medya hesabından “Kültür Bakanlığı yeni filmim Kelebekler’i desteğe layık bulmamış” diyerek duyurmuştu. Bu nedenle filmin tamamlanabilmesi için “fonlama kampanyası” başlatılmıştı. “Kelebekler”, dünyanın en prestijli festivallerinden biri olan ve bu yıl 1828 Ocak tarihlerinde ABD’nin Utah eyaletinde 32’si düzenlenen Sundance Film Festivali’nde dünya prömiyerini gerçekleştirmişti. Sinemaseverlerin yoğun ilgi ve beğenisiyle karşılanan film, 27 Ocak Cumartesi akşamı gerçekleşen ödül töreninde, “En İyi Film” ödülüne layık görüldü. Aynı festivale iki sene önce “Sarmaşık” filmiyle katılan Tolga Karaçelik, yeni filmi “Kelebekler” ile festivalde bu kez ödüle ulaşmayı başardı. Öte yandan film, festival yolculuğuna 24 Ocak 4 Şubat 2018 tarihleri arasında düzenlenen, Avrupa’nın en önemli festivallerinden 47. Uluslararası Rotterdam Film Festivali ile devam ediyor. “Kelebekler”in festival kapsamında Avrupa prömiyeri yarın gerçekleşecek. Birbirini çok az tanıyan üç kardeşin, yıllardır haber almadıkları babalarının aramasıyla bir araya gelmelerini konu alan “Kelebekler”de; Bartu Küçükçağlayan, Tuğçe Altuğ, Tolga Tekin, Serkan Keskin, Hakan Karsak, Ezgi Mola, Ercan Kesal gibi oyuncular rol alıyor. Filmin mart ayında Türkiye’de vizyona girmesi bekleniyor. Antik kente destek Çanakkale’de gün yüzüne çıkarılan Troia Antik Kenti, Assos Antik Kenti, Parion Antik Kenti, Apollon Smitheion Kutsal Alanı, Alexandria Troas Antik Kenti’ndeki kazılar devam ederken, tarihi kazıların başkanları İstanbul’da buluştu. 5 antik kentin ana sponsorluğunu yaptıklarını söyleyen İÇDAŞ A.Ş. Sosyal Sorumluluklar Direktörü Suat Karataş, “İÇDAŞ’ın kültür ve tarihimize sponsorluğu 2008 yılında Parion Antik Kenti kazılarıyla başladı. Apollon Smitheion Kutsal Alanı için 2011 yılında, Troia Antik Kenti kazıları için 2015 yılında, Assos Antik Kenti kazıları için 2016 yılında başlayan desteğimizi şimdi Alexandria Troas Antik Kenti için de veriyoruz” dedi. Toplantıya Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Kazılar Dairesi Başkanı Köksal Özköklü, Troia Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Rüstem Aslan, Assos Antik Kenti Kazı Başkan Yardımcısı Caner Bakan, Parion Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Vedat Keleş, Apollon Smintheus Kutsal Alanı Kazı Başkanı Prof. Dr. Coşkun Özgünel, Alexandria Troas Antik Kenti Kazı Başkanı Doç. Dr. Erhan Öztepe, İÇDAŞ A.Ş. Sosyal Sorumluluklar Direktörü Suat Karataş katıldı. l İSTANBUL/Cumhuriyet YKKS’de Hezarfen Ensemble konseri Yapı Kredi Kültür Sanat (YKKS) Loca, 31 Ocak’ta uluslararası alanda tanınmış, ödüllü çağdaş müzik topluluğu Hezarfen Ensemble’ın konserine ev sahipliği yapacak. Topluluk, bir “portre konseri” niteliğindeki bu dinletide genç Türk asıllı Alman besteci Hakan Ulus’un eserlerini yorumlayacak. Konserde Ulus’un piyano triosu için yazdığı A.Q. adlı eserinin prömiyeri de gerçekleşecek. Hakan Ulus, müzikbilimci Dr. Martin Greve’le gerçekleştireceği söyleşide eserleri hakkında bilgi verecek. BAUART ve Kunststiftung NRW ortaklığıyla düzenlenen konser; Yapı Kredi Kültür Sanat’ın ev sahipliğinde ve GoetheInstitut Istanbul’un desteğiyle gerçekleşecek. KARAÇELİK’TEN İMALI TEŞEKKÜRLER Ödül töreninde sahneye filmin yapımcısı Diloy Gülün, filmin başrol oyuncularından Tuğçe Altuğ ve besteci Ahmet Kenan Bilgiç ile birlikte çıkan Tolga Karaçelik, ödülünü Cannes’da “Kare” ile Altın Palmiye kazanan Ruben Ostlund’un elinden aldı. Ödül konuşmasında “Sanırım burada böylece durup akıllı bir adam görüntüsü vermem en iyisi, çünkü ağzımı açacak olursam aptalca şey ler söyleyeceğim. Bu filmi 18 günde çektik. Bu burada gösterilen ikinci filmim, ilki 2015’te gösterilen “Sarmaşık”tı ve onu da 19 günde çekmiştik. Umarım bir sonraki filmim için 6 haftalık bir süremiz olur en azından. Yapımcım da burada, onu alkışlamanızı rica ederim, ki düzgün bir film çekebilmek için en az 6 hafta gerektiğini anlasın... Ayrıca bu filmin yeterince iyi olmadığını düşünen tüm satıcı firmalara da teşekkür ederim, çünkü günümüzde hangi filmi izleyip izlemeyeceğimize onlar karar veriyor. Müstakbel eşim Tuğçe’ye de teşekkür ederim, ona bir hafta kadar önce evlenme teklif ettim ve kabul etti. Yani son 15 günde bu ödülü aldım, bir eşim oldu ve artık gidiyorum” diyen Karaçelik, sözlerini tüm jüriye ve Sundance ekibine teşekkür ederek sonlandırdı. Salonun orta yerinde deli halayı Onur Doğman Salon’un dar arka çıkmazında, ellerindeki nevale ziği var sahnede. Salon’un sesi fena değil, ama ışığı da lerle konser öncesi atıştırma ha iyi. Üzerlerine vuran çok lık işini görmeye çalışanlar, renkli çapraz ışıklar müziğin alışık olduğumuz hiphop tay tesirini ikiye katlıyor. fasına hiç benzemiyor. Ağaçkakan sempatizanlarının nis MURAT BEŞER Mütevazı ve cool bir görüntü veriyor Burkay, atlet üs peten daha kentli, okumuş ve tü sünmüş siyah kapüşonlu entelektüel bir halleri var, üstelik sweatshirtü ile. Öfkeyi dervişlikle, kız erkek oranı da dengeli... mutsuzluğu sükunetle, açlığı tok Beş dakika öncesine değin içeride lukla dengelemiş; cenneti cinnete, sadece 20 kişilik bir kalabalık var cinneti cennete çevirmiş ufak tefek ken, açılışı yapan Document1’in ka bir adam... ranlık elektronik seti, uzunca bir Sahnede şarapçı ayyaşlar gibi intro’ya bağlanınca, birer ikişer Burkay; “bi liran var mı” diye so damlamaya başlıyor ahali. ran Taksim evsizlerini andırırcasına Ağaçkakan kişisel bir proje, sahibi sendeleyerek, yalpalayarak, titreye Burkay Yalnız. İlki Babylon, ikincisi rek söylüyor parçaları. Karga’daydı, “A Naşkvit” albümün Ayaklar sabit, vücutlarını bir ile den sonra verdiği bu üçüncü konser ri geri sallarken, kafalarını sağa sola de kendisine eşlik eden iki yoldaşı; döndürerek dans eden dinleyiciler, eski Proudpilot’un yakışıklı davulcu müziğin yükselmesiyle doğru oran su Golem ile müziğin belkemiği ola tılı olarak canlanıyor. Heyecanlı baş rak bas çalıp, bir yandan da elektro ladığı konserin ortalarına doğru fena nik altyapıları kullanan Emil Adil. açılıyor Burkay, havaya giriyor. Üç kişiden beklenmeyecek bir gü Sahne önünde küçük ve utan rültü çıkarıyorlar, ciddi bir grup mü gaç pogo’lar da olmuyor değil, ama bir metalciye göre oldukça kibarlar. Arada omuz omuza sağa sola gidip gelerek havaya zıplayan arkadaş grupları var. Bu bir hiphop halayı olmalı ya da bir Replikas şarkının adındaki “Deli Halayı”. Bütünün parçaları gibi Ağaçkakan şarkıları, bilhassa içeriği açısından; labirentin koridorlarına yerleştirilmiş eğretilemeleri sayesinde. İyi kafa yapıyor bu müzik, insanın içine giriyor; Fight Club üyelerinin terapi seansları ile bir ruhaniyet zikri arasında Ağaçkakan... Zamanın ruhu, karanlık rant toplumuna karşı bir çığlık, memleketin özeti Taksim’in en gerçekçi fotoğrafı... “Münkir” ile açılıp yine biste aynı parçayla kapanan 70 dakikalık repertuvara, beş adet albüm dışı şarkıyı sıkıştırıyor Ağaçkakan: “Nazdrovya”, “Teneke”, “Palto”, “Saligia” ve “Hallelujah”. Golem geceyi kapatacak DJ setinin başına geçerken, gece 12’deki son metroyu kaçırmak istemeyenler çıkışa doğru seğirtiyor. Maruf Önal’a şükran plaketi Tütengil ve İpekçi Aileleri, ilk matbaa binasını Milliyet’e yapan, gazetenin ricasıyla Abdi İpekçi Anıt Mezarını (1979) ve ardından kendi önerisiyle Cavit Orhan Tütengil Anıt Mezarını (1979) tasarlayan, ünlü mimar Prof. Dr. Maruf Önal’a (19182010) şükranlarını iki anıt mezara koydukları plaketle sundular. Maruf Önal’ın duyarlı bir mimar olduğunu dile getiren Tütengil’in kızı Deniz Mahsun Tütengil, “Babamın meza rını yapma talebi ondan bize gelmişti. Sonra 1996 yılında annemi kaybettiğimizde nasıl bir kompozisyon olması gerektiğini kendisine danışmış, onayını almıştık. Nüket İpekçi İzet ile Maruf Bey’in anısına saygı olarak, iki anıt mezara anonim bir tasarım olmadıklarına Maruf Hoca’nın özel tasarımı olduğuna dair birer plaket koyarak şükranlarımızı sunmak istedik” diyerek akıl etmekte 40 yıl gecikmiş olmalarının üzüntüsünü belirtti. Sadece Diktatör Charlie Chaplin “Büyük Diktatör” filmini yaptığında yıl 1940’tı. Senaryosunu, müziğini yazdığı filmin hem yapımcısı hem de yönetmeniydi. Üstelik filmde hem Adenoid Hynkel’i (yani Hitler’i) hem de ona ikizi gibi benzeyen Yahudi berberi oynamıştı. O sırada ABD henüz savaşa girmemişti; filmin zamanlaması çok doğruydu, Chaplin’in en çok seyredilen yapımlarından biri olmuştu. Ama Chaplin 1964’te kaleme aldığı “Otobiyografi”sinde, “Eğer o zaman toplama kamplarında yaşanan dehşetin boyutları hakkında bir fikrim olsaydı, böyle bir komedi filmi çekmezdim” diyecekti. Diktatörler ve mizah Hitler’i oldukça öfkelendirdiği rivayet edilen filmin en unutulmaz sahnelerinden biri, “Diktatör”ün Dünya ile bir balon gibi oynadığı sahne, en unutulmaz repliklerden biri de kaçabilmek için “Hynkel” kılığına giren Berber’in atmak zorunda kaldığı nutuktaki şu cümlesidir: “Diktatörler kendilerini özgürleştirir, halkı köleleştirirler!” Evet, modern zamanlardaki anlamı etimolojik kökeninin dayandığı Roma İmparatorluğu’ndaki kullanımından çok uzaklaşan “Diktatör” tipinin ayırt edici özelliği, Chaplin’in de ifade ettiği bu özgürlük isteğidir, tabii sadece kendisi için… Yasalardan, hatta anayasadan, mahkemelerden, denetleyici tüm kurum ve kurallardan, dolayısıyla kuvvetler ayrılığından, etkili bir parlamentodan vb kurtulmak, özgür olmak ister. Ama aynı kurumları, özellikle de adli makamları, yine Chaplin’in çok doğru bir öngörüyle ifade ettiği gibi, “halkı köleleştirmek” için kullanmaktan hiç çekinmez. Modern diktatörlerin bu deva bulmaz çelişkisi, mizah için bulunmaz bir malzemedir ve zaten bu nedenle diktatörler filmden, tiyatrodan karikatüre varıncaya dek mizah ve hiciv sanatından hiç hoşlanmazlar. Yasaklama kampanyası Onur Orhan’ın yazdığı, Caner Erdem’in yönettiği, Barış Atay’ın da tek başına oynadığı “Sadece Diktatör”, bildiğim kadarıyla 20152016 sezonundan beri sahnelerde. Ama her ne hikmetse, 20172018 sezonundan itibaren, yani prömiyerinden iki sene sonra bir yasaklama kampanyası başladı. Anadolu’da nereye turneye gitse valiler, kaymakamlar tarafından yasaklanan oyunun 19 Ocak’ta Kadıköy’de sahnelenmesi de, Emek Tiyatrosu’nun açıklamasına göre, polis marifetiyle engellendi. Tutanakta, “Sadece Diktatör’ün ‘kamu düzen ve güvenliği’ni olumsuz etkileyeceği, emniyet ve kamu esenliğini tehlikeye düşürebileceği, toplumsal huzur ve güven ortamını bozabileceği” gerekçesiyle, Kadıköy’de tüm açık ve kapalı alanlarda yasaklandığı belirtiliyordu. En son haberlere göre, dün de (27 Ocak) Kocaeli’ndeki gösteri kaymakamlık tarafından “toplumsal infiale neden olabileceği” gerekçesiyle engellendi. Bütün bu yasaklama kararlarının ortak bir noktası var: Hepsi OHAL, yani Olağanüstü Hal Kanunu’na dayandırılıyor. Bu durum biraz yukarıda sorduğum, 20152016 sezonunda prömiyer yapmış bir oyuna neden iki yıl sonra böyle bir idari yasaklama kampanyası başlatıldığı sorusuna da açıklık getiriyor: Çünkü aradan OHAL geçti… Demek ki bu memlekette OHAL bir zamanlar epeyce örnek gösterilen Fransa’dan farklı anlaşılıyor, farklı uygulanıyor, farklı kullanılıyor. Hani devlet büyüklerimiz sık sık, “Fransa’da da OHAL var, bizde olunca mı sorun çıkıyor” diye soruyorlardı ya, ondan dolayı hatırlatma gereği duydum: Ben Fransa’da hiçbir tiyatro eserinin OHAL kanununa dayanılarak yasaklandığını duymadım, duyan var mı? Bu yasaklamalara karar verenler, uygulayanlar, durumdan vazife çıkaranlar, acaba gerçekten bunun yararına inanıyorlar mı? T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İSTANBUL DEVLET OPERA VE BALESİ MÜDÜRLÜĞÜ LA BELLE HÉLÈNE (GüzelHelen)* / J.Offenbach operet 2 perde 1, 6, 7,9,13 Şubat Saat: 20.00 / 3,10 Şubat Saat: 16.00 ŞEHİR ORMAN ** / B.MurphyR.Altın / modern dans 2 perde 4, 18 Şubat Saat:16.00 VIVALDI İLE SEVGİLİLER GÜNÜ /konser 14 Şubat Saat: 20.00 Grand Pera Emek Sahnesi BRAHMS’TAN MASALLAR * /konser 17 Şubat Saat: 16.00 NAPOLİTEN KONSERİ 20 Şubat Saat: 20.30 Zorlu Performans Sanatları MerkeziDrama Sahnesi 24 Şubat Saat: 19.00 Kadıköy BelediyesiYeldeğirmeni Sanat * **Kadıköy Belediyesi Süreyya Opera Sahnesi Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat Bilet satış için: www.dobgm.gov.tr / www.biletiva.com Kadıköy Belediyesi Süreyya Opera Sahnesi: 0216 346 15 31 / 120 121 C M Y B29 ocak ilan.indd 1 1/26/18 2:41 PM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle