22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 29 Ocak 2018 haber TASARIM: SERPİL ÜNAY 11 Cinayet gibi raporaMARŞLARLAUĞURLANDI Hidayet Kaya Avukat Kaya Denizler’e kavuştu 68 kuşağının, sosyalist hareketin öncü isimlerinden, İstanbul Barosu üyesi avukat Hidayet Kaya, dün, memleketinde son yolculuğuna uğurlandı. Yakınlarının, dostlarının ve mücadele arkadaşlarının katıldığı cenaze törenini ardından Amasra’daki Cumayanı Köyü’nde toprağa verildi. Kaya, bir davanın takibi için Ankara’dayken 26 Ocak Cuma günü kalp krizi geçirmişti. Ailesi, yoldaşları ve dostları, Kaya’yı toprağa verdikten sonra bir uğurlama töreni yaptı. Saygı duruşuyla başlayan törende yoldaşları adına konuşan Bülent Parmaksız, Kaya’nın mücadelesini, siyasi kişiliğini, espritüelliğini, dostlarına bağlılığını ve güçlü hafızasını anlattı. Yoldaşlarından Adnan Halis ve Mehmet Yücel ise Kaya’nın tüm yaşamı boyunca bu toprakların ilerici, devrimci tarihsel/kültürel değerlerine, ezilen halklara, işçi sınıfına, devrime, sosyalizme ve örgütlü mücadeleye bağlılığına dikkat çektiler. Konuşmalarının ardından, Enternasyonal marşı okundu. Hidayet Kaya kimdir? Kaya, üniversite öğrencisiyken Devrimci Öğrenciler Birliği (DÖB) ve DevGenç’e katıldı. Aynı dönemde TİP’in Eminönü ilçe yöneticiliğini yaptı. Öğrencilik yıllarında İsmet Demir’in önderliğindeki Yapıİş sendikası içinde işçilerin örgütlenmesi için çalıştı. 1968’de tanıştığı doktor Hikmet Kıvılcımlı’nın Sosyalist gazetesinde yazı işleri müdürü olarak görev yaptı. 12 Mart sonrasında Türkiye Sosyalist İşçi Partisi’nin (TSİP) ve Türkiye Komünist Partisi (Birlik) TKP(B)’nin kurucuları ve yöneticileri arasındaydı. l İSTANBUL Aktivist Zarakolu unutulmadı İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi üyeleri, yayıncı ve insan hakları aktivisti Ayşe Nur Zarakolu’yu ölümünün 16. yılında dün Zeytinburnu Eski Kozlu Mezarlığı’nda mezarı başında düzenlenen törenle andı. İHD üyeleri, “Dünyanın 50 cesur kadını” arasında sayılan Zarakolu ile ilgili “Baskılara, tutuklamalara, hakkında açılan davalara rağmen sözünü hiç sakınmadı, cesaretle söyledi. O bizim cesaret annemiz oldu. Onun insan hakları mücadelesini, cesaretini rehber edindik” dediler. İHD’nin kurucularından İHD’nin kuruluşunda yer alan Zarakolu’nun anma törenine İHD üyeleri ve Zarakolu’nun arkadaşları katıldı. Törende konuşan İHD İstanbul Şubesi Sekreteri Leman Yurtsever, Zarakolu’nun mücadelesi ve direngenliği ile cesaretin sembol isimlerinden olduğunu belirterek, “Mücadelesini insan haklarında, yayıncılıkta, siyasette ve her alanda sürdürdü. 12 Eylül askeri darbesi, savaşın yoğun olduğu doksanlı yıllarda hak ihlallerine karşı çıktı ve sessizlerin sesini duyurmak için hep mücadele etti. Baskılara, tutuklamalara, hakkında açılan davalara karşın sözünü hiç sakınmadı, cesaretle söyledi. O bizim cesaret annemiz oldu. Onun insan hakları mücadelesini, cesaretini rehber edindik insan savunucuları olarak” dedi. Leman Yurtsever, Zarakolu’ya çok şey borçlu olduklarını ve mücadeleye bıraktığı yerden devam edeceklerini kaydetti. Zarakolu’nun arkadaşı Hulusi Zeybel ise Ayşenur ve Ragıp Zarakolu’nun kurduğu Belge Yayınları’nın 12 Eylül sonrasının baskıcı, zor koşullarında en cesur yayıncılığı yaptığını anlattı. Zeybel, “Sessizliğe bir ses olmaya çalıştı” dedi. İHD Üyesi Nezir Erdemci ise “Ayşe’yi biz insan hakları savunucusu olarak tanıdık. Onu, onları hep savunacağız, mücadelelerini sürdüreceğiz” dedi. l İSTANBUL/ Cumhuriyet takipsizlik verdiler! 18 yıllık mahpus olan Mehmet Canpolat’ın, ağır hasta olmasına rağmen ‘cezaevinde kalabilir’ raporu verilmesinden 5 gün sonra yaşamını yitirmesine dair dosya kapatıldı Komünist Parti İnşa Örgütü davasında müebbet hapis cezasına mahkum edilen ve 18 yıllık cezaevinde kalan Mehmet Can polat (48), 12 Ocak 2015’te yaşamı nı yitirdi. Canpolat, Kocaeli Devlet Hastanesi’nin “cezaevinde kalabilir” raporu vermesinden beş gün sonra, beynindeki tümör nedeniyle komaya girmişti. Bu rapor, aylar öncesinde yapılan mua yeneye dayanılarak ha zırlanmıştı. Canpolat ai lesi, tedaviyi gecikti HİLAL KÖSE ren sorumlular hakkında suç duyurusunda bulundu. Dosya aylarca savcılıkta bekledi. Savcılığın, 7 Kasım 2016’da takipsizlik kararı verdiği ise geçen günlerde ortaya çıktı. Kararda gerçek dışı bilgiler de yer alıyor. Ölümüne infaz Cezaevinde uzun yıllar kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) ile mücadele eden, bir gözünü kaybeden Canpolat’ın avukatı, 13 Mayıs 2014 tarihinde, infazının ertelenmesi için savcılığa başvurdu. Kocaeli Devlet Hastanesi Sağlık Kurulu’nca 7 ay sonra verilen raporda “Cezasının infazının ertelenmesi gerekmez. Cezanın infazı hükümlünün hayatı için kesin bir tehlike teşkil etmez” denildi. Raporun çıkmasını beklediği süreçte Canpolat’ın baş ağrıları dayanılmaz bir hal aldı ancak hastanelerden ağrı kesicilerle koğuşa gönderildi. Bayılmaya başladı, giderek hareket edemez hale geldi. Diğer gözünde de görme kaybı başlayan Canpolat, 4 Aralık’ta, konuşamaz, hafızasını ve hareket kabiliyetini yitirmiş bir halde apar topar, Seka Devlet Hastanesi’ne, oradan da Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin tutuklu servisine sevk edildi. Burada bey ninde tümör olduğu tespit edildi ve 3 operasyon geçirdi. Yoğun bakım ünitesine konuldu. 40 gün savaş verdi Vücudu kemoterapiyi kaldırmadığı için uyutuldu. Canpolat’ın avukatı 10 Aralık’ta savcılığa infaz ertelemesi için yeni bir dilekçe sundu. Ancak avukatın talebine yanıt verilmedi. Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı İnfaz Bürosu, Adli Tıp’tan “hükümlünün hayatını yalnız idame ettirip ettiremeyeceği”nin bildirilmesini istedi. Adli Tıp raporunun sonuç bölümünde şu ifadeler yer aldı: “Hükümlünün hastane şartlarında yatırılarak infazına devam edilmesinin uygun olduğu, kişiye uygulanan operasyon notunun aslının, ameliyat öncesi ve sonrası kitleyi gösterir filmlerinin, akciğer kanseri öyküsü bulunup bulunmadığı Mehmet Canpolat’tan geriye aile fotoğrafları kaldı. konusunda düzenlenecek raporun, kesin tanısı konularak, bundan sonraki süreçte uygulanması planlanan tedavi yöntemi konusunda düzenlenecek raporun teminen gönderilmesi sonrasında, sorulan hususlar açısından değerlendirilerek mütalaa düzenlenebileceği oybirliğiyle mütalaa olunur.” Canpolat ise 40 gün sonra yaşam savaşını kaybetti. Doğal ölümmüş! Ailesi, sağlığa erişim hakkı ihlalinden suç duyurusunda bulundu. Aylarca, Canpolat’ın kesin ölüm nedeninin bildirilmesi için Adli Tıp raporu beklendi. Ailesi soruşturmanın sürdüğünü düşünürken, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bir yıl önce takipsizlik kararı verdiği ortaya çıktı. Kararda herhangi bir suç tanımı yapılmadı. “Suç” yerine “olay” yazıla Avukatı itiraz etti Karara itiraz eden avukat Gülizar Tuncer, “Savcılık bu kararı yeterli araştırma yapmadan vermiştir. Canpolat cezaevinde ağır hastalık geçirmesine karşın, kendisinin ve arkadaşlarının taleplerine rağmen kasıtlı olarak hastaneye kaldırılmamış, tedavisi gereği gibi yapılmadığı için ölmüştür. Savcılık, Canpolat’ın tedavisinden sorumlu doktorların bilgisine başvurmadı. Bilirkişi incelemesi yaptırmadı. Yalnızca, infaz koruma ve sağlık memurlarının ifadesiyle yetindi. Koğuş arkadaşlarını, eşini ve çocuklarını bile dinlemedi. Cezaevi idaresi, doktorlar, savcılık herkes gelinen tablonun sorumlusu” dedi. Adliyeye her gittiklerinde soruşturmanın akıbetini sorduklarını dile getiren Tuncer, “Her sorduğumda ‘devam ediyor’ yanıtı aldık. En son dosyaları araştırırken tesadüfen öğrendik. Kararı yeni tebliğ ettiler. Bu da bir hasıraltı etme yöntemi...” diye konuştu. rak, karşısına da “doğal ölüm” ifadesi kaydedildi. Canpolat’ın ‘bilinen’ beyin tümörü hastası olduğu, takip ve tedavi gördüğü sağlık kuruluşunda bilinç bulanıklığı gelişmesi ve genel durum bozukluğu nedeniyle 16 Aralık 2014’te, Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildiği, yoğun bakım ünitesinde tedavi görürken vefat ettiği belirtildi. 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu raporunda, kişinin ölümünün beyin tümörü ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana geldiğinin oybirliğiyle mütalaa edildiği kaydedildi. Başkasına atfı mümkün kasıt ve kusur bulunmadığı savunulan kararda, kamu adına takibi gerektirir ‘suç unsuru elde edilemediği anlaşıldığından’ kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Savcılığın 7 Kasım 2016’da verdiği karar avukatlara gönderilmedi. l İSTANBUL Silivri’de sürgün işkencesi Cezaevi nakli sırasında darp edilen 18 yaşındaki Murat Can’ın annesi, oğlunu ziyaret ettiğinde karşılaştığı manzarayı Cumhuriyet’e anlattı ALİCAN ULUDAĞ Silivri Cezaevi’nde 12 tutuklunun, salı akşamı darp edilerek koğuşlarından alınması ve Kırıkkale Cezaevi’ne yine darp edilerek sevk edilmesini Cumhuriyet daha önce gündeme getirmişti. Sevk edilen tutuklular arasında yer alan Murat Can Arslan’ın annesi Sakine Arslan, cuma günü Kırıkkale Cezaevi’ne giderek oğlu ile görüştü. İstanbul’da Turizm Meslek Lisesi’nde Turizm Otelcilik okuyan ve dershaneye gittiği sırada “gizli tanık” ifadesi sonucu tutuklanan Murat Can Arslan’ın annesi Sakine Arslan, oğlu ile yaptığı görüşmeyi Cumhuriyet’e şöyle anlattı: ‘Bir kazak verin dedim’ “Perşembe günü Silivri Cezaevi’ne gittim. Çocuk yok, gitti dediler. Bizlere hiçbir haber verilmedi. Cuma günü Kırıkkale’ye gittim, oğlum ile görüştüm. Salı günü akşam götürülmüşler. Oğlum, ‘uykunun içindeydim anne. Bir anda darp edilerek götürüldük. Kıyafetlerimi dahi vermediler. Üzerimde atletle buraya getirildim’ dedi. Kıyafet götürdüm. Ancak memur yok denilerek pazartesi teslim edileceği söylendi. Çocuk tir tir titriyordu. Kış günü. Kıyafetle içeride biz üşüdük. Oğlum altında pantolon, üzerinde atletle geldi. Sadece kapşonlu bir giysi vardı. Fermuarı açtı, anne bak sadece atlet var dedi. Görevlilere en azından bir kazak çıkarın verin dedim. Gardiyanlar, memurumuz yok veremeyiz dediler.” ‘Çıplak arama saldırısı’ Oğlunun anlattığına göre Kırıkkale Cezaevi’ne girerken çıplak arama yapılmak istendiğini ifade eden anne, “Karşı çıkmışlar. Saldırı olmuş. Çocuğumda darp izleri var. Boğazında kollarında morarma, tırnak izleri var. Sonuçta cezaevinden cezaevine götürüyorsun. Çıplak arama neden, bu eziyet nedendir? Saldırıdan sonra çocuklar hemen hastaneye götürülmemiş. Birkaç gün sonra izler azaldıktan sonra muayene etmişler.” Oğlunun 8 Aralık’ta gözaltına alındığını, 18 Aralık’ta tutuklandığını belirten anne Arslan, “Eğitim hakkı elinden alındı. Sadece gizli tanık ifadesi gerekçe gösterilerek tutuklandı. Bize bilgi vermiyorlar” dedi. l ANKARA İHD, ‘ROBOSKİ İÇİN ADALET’ İStEDİ İnsan Hakları Derneği (İHD) Hakikatler Komisyonu, Şırnak’ın Roboski köyünde 19’u çocuk 34 kişinin bombalanarak öldürülmesinin 73’üncü ayı dolayısıyla Galatasaray Meydanı’nda bir basın açıklaması düzenledi. Roboski’de yaşamını yitirenlerin fotoğraflarını taşıyan komisyon üyeleri, aradan 6 yıl geçmesine karşın olayın faillerinin yargı önüne çıkarılmamasına olan tepkilerini dile getirdi. “Eşim Mehmet Özdemir’in kaval kemiği zarar görmüş. Ciddi ağrıları olmuş. Revire gitmiş ama...” Mehmet Özdemir ve eşi Betül Özdemir. Silivri 2 No’lu L Tipi Cezaevi’nde DHKP/C soruşturmasından tutuklu Mehmet Özdemir’in de aralarında bulunduğu 11 tutuklu, 23 Ocak Salı günü sabah saatlerinde hiçbir gerekçe gösterilmeden Kırıkkale F Tipi Cezaevi’ne sürgün edildi. Özdemir’in eşi Betül Özdemir, “Sürgün haberlerini duyunca cezaevini aradık. Ancak hapishane yetkilileri önce ‘Burada’ deyip geçiştirdiler, sonrasında ‘Zırt pırt arayıp durma eşin burada yok’ şeklinde tepki verdiler” dedi. ‘Elbiseye izin yok’ Betül Özdemir, 26 Ocak günü eşini ziyaret etti. Eşinin ve beraber sürüldüğü 11 mahpusun işkence gördüğünü öğrendiğini belirten Özdemir, yaptığı yazılı açıklamada, “Silivri’den yaka paça işkenceyle ring araçlarına atmışlar. Bolu’yu geçince nereye götürdüklerini söylemişler. Biz de gün boyu hapishane yetkililerinden hiçbir bilgi ala madık, üstüne her aramamızda azarlandık. Ancak ertesi gün doğru bilgiye ulaştık” dedi. Eşinin ve diğer tutukluların Kırıkkale’ye girerken çıplak aramaya maruz kaldıklarını, coplandıklarını, sopalarla dövüldüklerini öne süren Özdemir, şöyle devam etti: Günde yarım saat su “Eşimin kaval kemiği zarar görmüş. Vücudunda ciddi ağrılar oluşmuş. Revire gittiğinde hapishane doktoru hiçbir muayene etmeden ‘hiçbir şeyin yok’ diyerek hücresine geri göndermiş. Sevkten kısa süre önce de Silivri Hapishanesi’nde yine eşimin gördüğü işkence sonucu kol kasları yırtılmıştı. Çocuklarımla beraber görüşe gittiğimizde çok zayıfladığını gördük. Bize eşyalarının, kitaplarının ve parasının verilmediğini, hücrelerinin çok soğuk olduğunu ve sıcak suyun günde sadece yarım saat verildiğini söyledi.” l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle