23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 23 Ocak 2018 12 Sonuç için, AnkaraŞam işbirliği kaçınılmazdır Ankara haklı olarak Zeytin Dalı operasyonunu yapmak zorunda kalmıştır. Fırat Kalkanı’nda olduğu gibi son operasyon da, “ABD’nin Suriye’deki Kürdistan ayağını engellemeye yöneliktir.” YPG aynen PKK gibi ABD’nin bölgedeki uzantısıdır. Sözü eğip bükmeden, ayrıntıların içinde kaybolmadan, her şeyi net ve ulusal çıkarlarımız doğrultusunda görmek zorundayız. Ankara, Suriye konusunda 20102016 arasında yaptığı fahiş hatalardan dönerek Şam’la işbirliğine girmezse Suriye’nin ABD ve destekçileri tarafından bölünmesini önleyemeyiz. ABD, YPG üzerinden Suriye sınırımızda üslerini (ve tesislerini) kurmaya başladı. 20102016 arasında AKP iktidarını Şam ile kavga ettirerek YPG üzerinden bölgeye yerleşti. Ankara’yı, S.Arabistan gibi bir Türkiye düşmanı ülkenin yanına iteleyerek Suriye’deki eylemlerinin yolunu dün açtı. Bugün artık AKP üst yönetiminin (ve Erdoğan’ın) bu kıskaçtan çıkarak Şam ile derhal işbirliğine gitmesi gerekir. Ankara ve Şam’ın bugün ortak stratejik çıkarları tam olarak örtüşmektedir. Suriye ve Türkiye’nin ulusal çıkarları (ve bütünlükleri) bu işbirliğine bağlıdır. PKK, YPG ve hatta FETÖ’nün bitirilmesi, AnkaraŞam stratejik işbirliğine dayanıyor. Bu işbirliğini tercih etmez ve Şam ile kavgayı sürdürürsek şu sonuçlar doğar: 1) ABD Kuzey Suriye’de İncirlik benzeri üs (ve tesisler) kurar. 2) Türkiye haklı olarak müdahale ettiği operasyonlarla Suriye bataklığı içinde kilitlenir kalır. 3) Suriye, en az dört parçaya bölünür ve bu bölünme, “Türkiye içindeki bölücü terör örgütlerini daha güçlü hale getirir.” 4) Ve sonuçta BOP, AnkaraŞam stratejik işbirliği ile engellenir. ‘Zeytin Dalı’ ve Kıbrıs Barış Harekâtı Zeytin Dalı operasyonunu Kıbrıs Barış Harekâtı ile karşılaştıran kimi değerlendirmeleri izlerken büyük bir eksiklik gördüm. Ecevit’in liderliğindeki Kıbrıs Barış Harekâtı yalnız Kıbrıs Türklerini Makaryos’tan korumak için yapılmadı. Atina’daki “Albaylar Cuntası” Washington ile anlaşarak Nikos Samson adlı bir teröristi Makaryos’un yerine başa geçirerek adayı faşist Yunanistan’a ilhak etmek için 1974’te 15 Temmuz’da operasyona başladılar. Aynen 15 Temmuz 2016’da ABD’nin FETÖ’ye yaptırdığı operasyon gibi. İki amacı vardı: birincisi, “üçüncü dünyacı Makaryos’u göndermek”, ikincisi ise adayı Türkiye’nin garantörlüğünden kopararak ABD’nin emrindeki “Atina Albaylar Cuntası”na bağlamak. (*) ABD’nin FETÖ aracılığı ile yaptığı BOP hedefinin adeta başlangıcı gibiydi. Ecevit ve Erbakan’ın ABD’ye başkaldırması sonucu engellendi. Ancak hemen sonra ASALA devreye sokuldu. O da yetmedi 1984’te BOP’u hazırlamak için PKK kuruldu. Ve Ankara bugün PKK’yi (ve YPG) temizlemek için haklı olarak TSK’yi Suriye’ye sokmak zorunda kaldı. Ve işin trajikomik yanı, bizim bugün BOP (ve Kürdistan) projesini engellemek için yaptıklarımız, Adana’daki İncirlik Üssü üzerinden onların yürüttüğü sonuçları silmek içindir. AnkaraŞam kavgası en fazla “BOP”cuların işine gelir, buna daha fazla araç olmayalım, yeter artık. Denktaş’ın bu konuda bana anlattığı çok özel gerçekleri son kitapta yazdım. (*) (*) Gergedanlaşmak, sayfa 13. 23 OCAK 2018 SAYI: 33711 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:47 06:30 06:52 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08:16 13:22 15:53 07:57 13:06 15:40 08:17 13:29 16:07 Akşam 18:16 18:03 18:30 Yatsı 19:39 19:25 19:50 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY Genelkurmay Başkanlığı “Afrin Harekâtını” şöyle açıkladı: “TSK, hudutlarımızda ve bölgede güvenlik ve istikrarı sağlamak maksadıyla, Suriye’nin kuzeybatısında Afrin bölgesinde, PKK/KCK/PYDYPG ve DEAŞ’a mensup teröristleri etkisiz hale getirmek ve dost ve kardeş bölge halkını bunların baskı ve zulmünden kurtarmak üzere, 20 Ocak 2018 saat 17.00’den itibaren ‘Zeytin Dalı Harekâtı’nı’ başlattı.” HHH Yakın geçmişi anımsayalım… AKP hükümetleri, Irak’taki yasal devleti dışlayıp PKK’yi destekleyen Kuzey Irak ile olağanüstü ilişkiler kurdular. Mesud Barzani çeşitli kereler Türkiye’ye gelip Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmeler yaptı. Erdoğan bu görüşmelerle de yetinmedi, hatta “Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) Başkanı ve Kürdistan Demokratik Parti’nin (KDP) Başkanı Barzani ile Diyarbakır’da 2013’te bir mitingde buluştu. İbrahim Tatlıses ve Şivan Perver’in verdikleri konserin ardından Erdoğan bir konuşma yaptı. Erdoğan, Diyarbakır’daki mitinginde ilk kez “Kürdistan!” sözünü şöyle kullandı: “Sayın Barzani’nin şahsında Kuzey Irak Kürdistan Bölgesi’nde yaşayan kardeşlerimizi hürmetle selamlıyorum!” İçişlerine karıştığı Bağdat yönetimini küstürme pahasına, Kuzey Irak petrolü ile çevresindeki pek çok kişiyi milyoner etti. Barzani şımardı ve Kuzey Irak’ta özerk Kürdistan Devleti’ni kurdu. Ama O da bizimkiler de hüsrana uğradılar… Ankara, şimdi Bağdat yönetimi ile ilişkileri iyileştirmeye çalışıyor. HHH Başbakan Erdoğan yanında eşi Emine, kızı Sümeyye ile “kardeşim” dediği Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ve eşi Esma ile Bodrum’da tekneyle mavi yolculuk yaptılar. Sonrasında Esad “üvey kardeş” bile olamadı! 24 Ekim 2014 tarihli bu köşedeki yazımdan bir alıntı yapalım: Öte yandan İsrail’in isteği doğrultusunda Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etti, ama Birleşmiş Milletler’de ÖzAgecanr çuvalladı! Bu köşede, sıkça yazdığım gibi, amaçları Ku Özgenzey Irak’tan başlayıp Güney Anadolu’dan ve Ku zey Suriye’den geçip Hatay’da Amanos Dağı’nın eteklerinden Akdeniz’e inen bir “Kürt Koridoru” oluşturmak. Böylece bu oluşumla bölge devletleri zarar görmüş, İsrail güçlenmiş olacak! Kavşak HHH ‘Afrin’ mi, ‘Aferin’ mi? “Afrin Harekâtı” hakkında ABD’deki hükümetsizlik nedeniyle olsa gerek çelişkili, bölük pörçük haberler geliyor. Rusya’da ise, “Ankara Moskova arasında be “(…) Sultan, geçen hafta Afganistan dönüşünde lirgin bir anlayışın varlığı” sezinleniyor. Rusya’da, uçakta gazetecilere ABD’nin askeri destek yardımı ABD’nin Suriye’deki varlığına önemli bir darbe hakkında şöyle demişti: ‘PYD şu anda bizim için PKK ile vurma amacı gözleniyor. Ancak, Türkiye’nin, yine eşittir. O da bir terör örgütüdür. de Rusya konusun ABD’nin böyle bir yardımına da temkinli olması biz “evet” diyemeyiz.’ gerekir. Rusya’nın, Ama Sultan, her zamanki bu harekât için gibi geri vitese takarak, eli yaktığı “yeşil ışığın” beysbol sopalı ABD Başkanı sonsuz bir destek Barack Husein Obama’dan olmadığı akıldan çı gelen telefondan sonra silahlı karılmamalıdır. 200 peşmergenin Irak’tan yola Rusya’nın 29 30 çıkıp Türkiye üzerinden Kuzey Ocak’ta Soçi’de Tür Suriye’ye PYD’ye yardıma git kiye ve İran’la düzen mesini anında kabul etti.(…)” Kardeşler Mavi Yolculuk’ta. leyeceği “Suriye Ulu Bu açıklamadan öncesini, aynı sal Diyalog Kongresi” günkü yazımdan PYD’nin başkanını alıntılayalım: önemli bir toplantı olacak. Bu konuda ilk gelişmeyi “Partinin başında Türkiye’ye gelip AKP Hükümeti Veziri Azam verdi… Şam ile Moskova üzerinden ile sıkça görüşmeler yapan, İstanbul Teknik Üni bağlantı kurulduğunu açıkladı! versitesi mezunu bir mühendis olan Salih Müslim HHH (63) bulunuyor.” Ankara’daki AKP hükümeti, Bağdat ile Şam’ın HHH yasal hükümetlerini dışlamasaydı bunlar olur muydu? Göçmenler yasası oylamasında hükümeti devre Barzani ile Müslim’e kim çanak tuttu? dışı bırakan ABD Başkanı Donald Trump, bir yandan “Afrin” ancak çok ama çok gecikmiş bir “afe 400 teröristine silahlı eğitim verdiği PYD’ye, 4900 rin”dir. Bunu “kardeşi” ile birlikte, yıllarca önce yapsa TIR ve 2000 uçak dolusu silah ve malzeme gönderdi. daha iyi olmaz mıydı? Niçin gönderdi? İsrail’in isteği nedeniyle… (“Füzelerle Ördük Anayurdu” devam edecek) Kassandra çağrısıOlaylar ve GOrUSler EDİTÖR:NAZANÖZCAN posta@cumhuriyet.com.tr ÜMİT KARDAŞ Eski askeri yargıç Hukuku hukuk yapan adalettir. Adaletin somutlaşması, gerçeklik dünyasında görünmesidir. Bu nedenle gücün emrine girmiş hukukun adaleti gerçekleştirmesi mümkün değil. Hâkim tarafsızlığının tartışıldığı, adaletin sağlanmasının imkânsızlaştığı bir OHAL ortamında bulunmamız siyasi suçlar işlediği iddia olunan kişiler ve özellikle ifade özgürlüğü ortamında görevini ifa etmesi gereken gazeteci ve yazarlar bakımından önemli zararlar doğurmuş durumda. Nitekim Anayasa Mahkemesi, anayasanın 15. maddesiyle birlikte bir değerlendirme yaparak Mehmet Altan, Şahin Alpay ve Turhan Günay’ın anayasanın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında tutuklama koruma tedbiri bakımından kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının, Mehmet Altan ve Şahin Alpay bakımından ayrıca anayasanın 26. ve 28. maddeleri bağlamında da ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar verdi. AYM’nin görevi tam da o! Yüksek mahkemenin kararı gerekçeleriyle birlikte değerlendirildiğinde söz konusu ihlallerin incelenmesiyle ilgili olarak bir yetki gasbında bulunulmadığı, kovuşturmanın esasına müdahale edilmediği, beraat kararı verilmesi yönünde de herhangi bir imada bulunulmadığı anlaşılıyor. Ayrıca ihlalin tespit edilmesi bağlamında davada tek delil olan yazılar esas alınarak değerlendirme yapılması somut davanın konusu nedeniyle AYM’nin bizatihi görevi içinde bulunuyor. Sorumluluk yükledi Yerel mahkemenin AYM’nin “yerindelik denetimi” yaptığına ilişkin gerekçesi de kabul edilemez. Kişi özgürlüğü gibi önemli bir alanı sınırlayan tutuklama kararlarının hak ihlaline neden olup olmadığının tespiti tamamen AYM’nin yetkisi içindedir ve yüksek mahkemenin verdiği hak ihlali kararı bir yerindelik denetimi oluşturmaz. Bu karar hak ihlalini giderecek mahkemeye hukuki sorumluluk yükler. Bu nedenle yerel mahkemelerin gerekçeleri hukuki anlamda bir değer kazanmıyor. İktidarın hukuk devletiyle bağdaşmayan açıklamaları ise birçok olumsuz sonuçlara neden olma potansiyeli taşıyor. Mesela: Anayasa gereği kararları kesin ve bağlayıcı olan bir yüksek mahkemeyi fiilen işlevsiz bırakmak, hukuk devletinden vazgeçip kişileri hukuk güvenliğinden mahrum ederek güvenecekleri hiçbir yargı mercii bırakmamak, hukuk kaosuna neden olmak, AİHM’yi insan hakları ihlallerinde başvurula Hukuk devletinin en dip noktaya gerilediği, bunun da ifade ve basın özgürlüğü ile hâkim bağımsızlığı ve tarafsızlığı konularındaki endişeleri artırdığı açık. Siyasi iktidar ülkeyi nereye doğru savurduğunun farkında mı? Anayasa Mahkemesi’nin gazetecilere özgürlük kararı, alt mahkemelerce hiçbir dayanak sunulmadan uygulanmıyor. cak ilk merci haline getirerek kendi yargısını zayıflatmak. Karar kesin ve bağlayıcı 5982 sayılı kanunla anayasayı değiştiren anayasakoyucu, bireysel başvuruyla ilgili esas ve usule ilişkin düzenleme yetkisini yasakoyucuya bırakmış, ancak genel ilkelerde bir değişiklik yapıldığına dair aksi yönde bir irade belirtmemiştir. Dolayısıyla Resmi Gazete’de yayınlanmış olup olmamasından bağımsız biçimde AYM’nin bütün kararları Anayasanın 153/son ve 138/son uyarınca kesin ve bağlayıcıdır. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin 2. fıkrasında, “Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hallerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir” hükmü yer alıyor. Nitekim yüksek mahkeme, somut olayda başvurucuların kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği sonucuna vararak, bu ihlallerin ortadan kaldırılması için kararın bir örneğinin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verdi. Bunun dışında AYM’nin hak ve özgürlüklerin korunması yönünde verdiği kararların genel bağlayıcılığı vardır. Bu nedenle hak ihlaline uğrayanların tek tek başvuruda bulunması gerekmez. Hukuk sistemi içinde objektif bir etki yaratır. Hak ve özgürlüklerin korunmasında hiyerarşik bir derecelendirme ve işlevsel bir işbölümü söz konusudur. Bu nedenle de hak ve özgürlüklerin korunmasına ilişkin kararlar emsal teşkil eder ve alt derece mahkemeleri için emsalde gözetilen ihlallerin ortadan kaldırılması sorumluluğu doğar. OHAL nedir? AYM’nin 10/01/1991 tarihli kararında belirtildiği gibi demokratik ülkelerde olağanüstü yönetim usulleri, hukuku dışlayan keyfi bir yönetim anlamına gelmez. Olağanüstü yönetimler kaynağını anayasada ve evrensel hukukta bulan, anayasal kurallara göre yürürlüğe konulan, yasama ve yargı organlarının denetiminde varlığını sürdüren rejimlerdir. OHAL kararnameleriyle kişi hak ve özgürlüklerini doğrudan ilgilendiren ve temel bir kanun olan Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yapılan değişiklikler önemli ölçüde mağduriyet yaratıyor. KHK’lerin Meclis’e sunulmayışı, dolayısıyla yasama denetiminin dışına çıkarılması anayasa ihlali oluşturuyor. Yine OHAL KHK’leri anayasa gereği yargı denetimine tabi olmamasına rağmen yük sek mahkeme 1991 yılında verdiği KHK’deki düzenlemelerin anayasaya uygun olup olmadığını denetleme yetkisini kendinde görme kararından vazgeçerek ve hak ihlalleri başvurularını görüşmeyi erteleyerek meşruiyetini sorgulattı. Böylece OHAL, dokunulmazlık zırhına sokuldu, tabulaştırıldı, antidemokratik unsurlarla birlikte insan hakları ihlallerinin ana kaynağı olan bir rejim haline geldi. Ülke Cumhuriyet döneminin büyük bir kısmını istisnai bir rejim içinde geçirdi. İstisnai rejim adeta olağan rejim içerisinde görüldü. Zaman zaman görülen yalancı baharlar dışında istisnailik niteliği yozlaştırılarak sürekli hale getirildi. Siyasal ve hukuksal denetim buharlaştı. Şimdi de OHAL’in süreklilik hali kazandığını adeta hayatımızın bir parçası olduğunu görüyoruz. Nereye savruluyoruz? Gelinen noktada yargıda yaşanan gerilim, ülkedeki fay hatlarının ne denli derin olduğunu ve yargı kurumunun meşruluk dışına düştüğünü gözler önüne seriyor. Hukuk devletinin en dip noktaya gerilediği, bunun da ifade ve basın özgürlüğü ile hâkim bağımsızlığı ve tarafsızlığı konularındaki endişeleri arttırdığı açık. Siyasi iktidar ülkeyi nereye doğru savurduğunun farkında mı? Her şeyin bittiği bir noktada gidişi görenlerin çaresiz bir haklılık içinde, tıpkı Truva Savaşı’nın korkunç sonucunu görmesine rağmen kimseyi kendisine inandıramayan mitoloji kahramanı Kassandra gibi çığlık atmaları hiçbir işe yaramayabilir. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle