18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 22 Ocak 2018 EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Evliliğe 100/8 0 140/9 0 120/4 0 90/7 0 110/8 0 50/ 3 0 00/ 9 0 60/3 0 120/9 0 100/2 0 80/3 0 120/8 0 30/ 2 0 200/1 3 0 120/8 0 80/ 1 0 0 140/9 0 150/2 0 90/3 0 120/5 0 60/4 0 30/0 0 TARİHTE BUGÜN 1901: Britanya Kraliçesi Victoria 82 yaşında öldü. 1946: Ampul satışları serbest bırakıldı. 1949: Çin’de Mao Zedung, Kızıl Ordu ile Pekin’e girdi. itiliyorlar Üniversitelerin yaptığı araştırmalar erken yaşta evliliğin toplum tarafından normalleştirildiğini ve “sofradan bir tabak eksilmesi, başlık para sı uğruna kız çocuklarının evliliğe itildi ğini” gösterdi. 300’ü gebe 600 kız çocuğu arasında yapılan araştırmaya göre, evlili ğe itilen kız çocuklarının yüzde 10’u ‘is teyerek’ düşük yapsa da çıkış yolu olarak gördükleri evliliklerden şikâyet etmek ye rine memnun olduklarını dile getirip, statü kazandık larını düşünüyor. Evlilik dı şı çocuk doğurmak yaygın olmadığı için erken yaşta evliliğe baskıyla teşvik edi ŞEYMA len kız çocuklarının, arka PAŞAYİĞİT daşlarıyla görüşmek gibi te mel sosyal hakları da elle rinden alınıyor. Uluslararası Kadın Araş tırmaları Merkezi’nin tespitine göre; “is tismarı kapatan erken evliliklerin” engel lenmesi için yapılması gereken müdahale lerin başında kaliteli ve erişilebilir örgün eğitim ile yasal çerçevenin etkinleşmesi geliyor. Kızların 10 yıl eğitim almaları ev lilik yaşını 6 yıl geciktiriyor. Doç. Dr. Sel da Sivaslıoğlu’nun Gazi Üniversitesi’nde yaptığı araştırmalara göre, düşük ve or ta gelirli ülkelerde her yıl 15 milyon kız çocuğu ‘anneliğe’ itiliyor. Hastanelere ge be olarak getirilen çocuklarla görüşerek doktora tezi hazırlayan Sivaslıoğlu’nun araştırması çocuk istismarının boyutunu gözler önüne serdi. Araştırmanın dikkat çeken noktaları şöyle: Yaşamları tehlikede İstismara uğrayan kız çocuklarının yüzde 10’u ‘isteyerek’ düşük yapıyor. Ciddi sağlık sıkıntıları çeken kız çocukları, doğan bebeklerle de sorunlu bir ilişki kuruyor. Evlendirilen kız çocukları; cinsel ilişki, gebelikten korunma yolları, gebelik, düşük yapma, anne olma, bebek beslenmesi ve bakımı gibi konularda doğal olarak yetersiz olduğu için hem kendileri, hem bebek, hem de toplum için sorunlar oluşuyor. Uluslararası sözleşmeler ve birçok ulusal yasaya göre hak ihlali olan çocuk yaşta evlilik, kız çocuklarını eğitimden yoksun bırakıyor ve iş yaşamına katılmalarını kısıtlıyor. Gebelik ve doğumdaki komplikasyonlar, kız çocuklarının ölümünde önemli bir yer tutuyor. Gebe kız çocukları, ancak zorunlu olan eğitimi tamamlayabiliyor. Evlenmeden önce; yüzde 25’inin hiç arkadaşı yok, arkadaşı olan yüzde 20’sinin arkadaşıyla görüşme hakkı yok, yüzde 18’inin telefonu yok, yüzde 50’si sinema veya tiyatroya gitmemiş, yüzde 60’ının internete erişimi yok ve yüzde 11’i sıkıntılarını ailesiyle paylaşamıyor. Evlendikten sonra durum daha da vahim hale geliyor ve yüzde 66’sının arkadaşı kalmıyor. Aileler yönlendiriyor Kendilerini “ev hanımı” olarak niteleyen evlendirilen kız çocuklarının akraba evliliği oranı yüzde 25. Bebek kararını da eşiyle birlikte verdiğini söyleyen kız çocuğu oranı yüzde 75. Çocukların yüzde 78’i eşiyle her konuda konuşup ortak karar aldığını düşünüyor. Kız çocuklarının neredeyse tamamı aile yönlendirmesi ile evlendiriliyor. Kendilerini ekonomik yük olarak gören kız çocukları da çıkış yolu olarak itildikleri evliliği tercih ediyor. Kız çocukları, toplum tarafından olumlu olarak görülen evlilik kurumunun kendilerini kabul edilebilir bir statü sağlama aracı olarak görüyor ve kendilerini iyi hissettiklerini ifade ediyor. l ANKARA Yapılan araştırma çocuk istismarı ve erken yaşta evliliğin boyutlarını gözler önüne serdi: Sofradan eksilen bir tabak ve başlık parası Çocuk anne skandalıNA protesto Küçükçekmece’deki Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde toplanan bir grup kadın, “115 hamile çocuk” skandalını protesto etti. “Atakent Kadın Meclisi” üyesi kadınlar, dün öğle saatlerinde hastanenin poliklinik binasının önünde toplandı. Polisin yoğun güvenlik önlemi aldı ğı hastane önünde “Çocuğa istismarı örtemezsin” pankartı açan grup “Karanlığa teslim olmayacağız”, “Çocuk korkar, sen korkma” sloganları attı. Burada grup adına açıklamayı okuyan Gamze Şimşek, “2017 yılının ilk 5 ayında yalnızca bir hastanede duyarlı ve cesaretli bir kadın görevlinin şikâyeti üzerine ortaya çıkan 115 çocuğun hamilelik vakası, toplum vicdanına infial yaratmıştır. Bu durumun sorumlusu, olaylara sessiz kalan, olayların üzerini örten ve soruşturmaya izin vermeyen ve ısrarla çocuk hamileliklerini meşru gören devletin ta kendisidir” dedi. Kadınlar açıklamanın ardından bir süre daha slogan attıktan sonra dağıldı. l İSTANBUL / Cumhuriyet Hamile çocuk skandalı Meclis’e taşındı İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde ortaya çıkan hamile çocuk skandalı sonrası CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeynep Altıok konuyu Meclis gündemine taşıdı. Altıok, Başbakan Binali Yıldırım’ın yanıt laması istemiyle verdiği soru önergesinde “Kız çocuklarının evlendirilmesini ‘meşrulaştıran’ ve ilgili şikâyetleri ‘cezasızlıkla’ sonuçlandıran iktidarınızın bu skandallarda payı bulunmakta mıdır” diye sordu. Altıok, “Skandalın sorumluları kimlerdir; soruşturma açılmış mıdır; kimler tarafından atanmıştır; başhekim yardımcılarının soruşturulmasına neden izin verilmemiştir; skandala rağmen korunmalarının nedeni nedir” sorularına yanıt istedi. l ANKARA /Cumhuriyet ‘Erken yaşta evlilikler ve mağduriyetler önlenmeli’ Genel Sağlıkİş hükümeti önlem almaya çağırdı Genel Sağlıkİş Genel ken yaşta yapılan evlilikler Güvenlik birimlerine suç Başkanı Zekiye Bacak nedeni ile yaşanan mağduri mağduru olarak gelen 158 sız, TÜİK verilerine göre yetler önlenmelidir” dedi. bin 343 çocuğun yüzde 12’si 2016 yılında 18 yaş altı do İstanbul Kanuni Sultan nin cinsel istismar suçun ğum yapan kız çocuklarının Süleyman Eğitim ve Araş dan mağduriyet yaşadığını sayısının 16 bin 630 oldu tırma Hastanesi’nde 5 ayda kaydeden Bacaksız, “Türki ğunu belirterek, “1617 yaş yaşları 18’in altında 115 ço ye’nin de altına imza attığı grubunda olan kız çocukla cuğun hamilelik sebebiyle Çocuk Hakları Sözleşmesi, rındaki resmi evlenmelerin hastanede tedavi edildiğinin “her birey 18 yaşına kadar toplam evlenmeler içinde ortaya çıkmasının ardından çocuk olarak kabul edilir” ki oranı yüzde 4.6’dır. Evli Genel Sağlıkİş Genel Başka derken, örfi ve dini hiçbir lik yaşı 18’e çıkarılarak ço nı Zekiye Bacaksız yaptığı gerekçe ile on sekiz yaş al cuk yaşta yapılan evlilikle yazılı açıklama ile hükümeti tı evlilikler kabul edilmeme rin önüne geçilmeli ve er önlem almaya çağırdı. lidir” dedi. l Haber Merkezi haber 3 Vurmalı çalgılar orkestrası, Fusive ve Wallerstein A frin’de başlayan ve Menbiç’e uzanacağı anlaşılan toplu/ tanklı/tüfekli, ateşli/barutlu/ kanlı “Zeytin Dalı” harekâtı, adından da anlaşılacağı üzere, 1974 Kıbrıs “Barış” harekâtından esinlenme ve anıştırmaları akla getiren vurgulamalarla yol alıyor. Harekât üzerine temkinli, stratejik, puslu ve “pusu”lu bir mutabakat paydası da var içeride ve dışarıda... Şöyle ki Türkiye Genelkurmay’ı, harekâtın uluslararası hukuktan doğan haklar ve BMGK kararları çerçevesinde düzenlendiğini vurgulamış. Cumhurbaşkanlığı, Türkiye’nin işgal niyeti olmadığını vurgulamış. Cumhurbaşkanı, Suriye’nin toprak bütünlüğüyle, bağımsız ve müreffeh geleceğiyle ilgili en küçük bir menfi düşünceleri olmadığını vurgulamış. Başbakan, harekâtın amacının Kürtleri de, Arapları da, masum insanları bölücü terör örgütünün zulmünden kurtarmak olduğunu vurgulamış. MHP Başkanı, operasyonun çok önemli, adının dahi anlamlı olduğunu ve Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesi noktasındaki çabalara yol gösterici olacağını vurgulamış. Ana muhalefet partisi CHP’nin Başkanı, Türkiye’nin sınırlarında terör örgütünün konuşlanmasının hepimizin tepki göstereceği bir olay olduğunu vurgulamış. Pentagon, Türkiye’nin güvenlik kaygılarını anladıklarını söyleyerek bütün tarafların gerilimi tırmandırmaktan kaçınmasını vurgulamış. Rusya ise ilgili tüm tarafları itidalli davranmaya davet ederek Afrin krizinin tırmanmasına Amerikan yönetiminin provokatif adımlarının yol açtığını vurgulamış. Bunlara bakınca beni de bir suskunluk kaplıyor. Bazen suskunluk, en doğru cevaptır hükmünde!.. Fakat iki önemli sosyal bilimcinin eserlerinden pasajlar da zihnimde bu suskunluğa derin bir ürpertiyle eşlik ediyor. Bunlardan biri, Fransız siyasal antropolog Pierre Clastres’in “Devlete Karşı Toplum” kitabı... Clastres, Güney Amerika kabile toplumlarındaki gözlemleri temelinde bir yandan bu eşitlikçi toplumların devleti yaratacak “iktidar” olanağını bir lidere, “şef”lerine vermeme hassasiyetlerinin altını çizer. Öte yandan, bu toplumlarda sadece “eşitler arasında birinci” olan, ama bunun ötesine geçme arzusu gösteren hırslı şeflerin başına gelenleri aktarır. Bir şefin liderlik ve “yetke”sini sürekli kılabilmesinin savaştan başka yolu yoktur. Ama sürekli savaş halinde yaşamak istemeyen kabile üyeleri, yeri geldiğinde böyle savaşkan bir şefi yapayalnız bırakıp onu iktidar arzusuyla savaş meydanında tükenişe de terk edebilmektedirler. Clastres bunu Yanomamö kabilesi şefi Fusive’nin hayli dokunaklı öyküsü üzerinden örnekler: “Fusive düşman topluluklara karşı düzenlediği ve yönettiği başarılı akınlarla kazandığı saygınlık sayesinde kabilesi tarafından şefliğe getirilmişti. Kabilesinin isteğiyle girişilen savaşları yönetmiş, savaşçılık konusundaki teknik yeteneğini, cesaretini, dinamizmini kabilesinin hizmetine sunmuş, toplumun etkin bir hizmetkârı olduğunu göstermişti. Ama savaşçının talihi öylesine kötüdür ki, başarıların arkası gelmezse, savaşta kazandığı saygınlığı kısa sürede yitirebilir. Onun için, bir savaşçının sürekli savaş dilemekten başka seçeneği yoktur. Şefin savaşma arzusu toplumun savaş isteğine denk düşerse toplum onu izlemeye devam eder. Ama şefin savaşma arzusunun gerçekleşmesi, barış isteği içinde olan bir toplumun ikna edilmesine bağlıysa (aslında hiçbir toplum sürekli savaşmak istemez), o zaman şef ile kabile arasındaki ilişki tersine döner. Güney Amerikalı savaşçı Fusive’nin yazgısı da bu oldu. İstenmeyen bir savaşı zorla kabul ettirmeye kalkıştığı için kabilesi tarafından yalnız bırakıldı. Bu savaşı tek başına yürütmekten başka çaresi kalmamıştı.” Elbette Clastres’in Fusive örneği devletsiz kabile toplumları için söz konusu ama devletli toplumlarda da bu örnek üzerinden bazı çıkarsamalara varma imkânı yok mu hiç? Özellikle mutlak iktidarın süreklilik arzusunun, savaş haliyle kopuşsuz bağı açısından?.. Diğer çalışma, dünyada tarihsel sosyolojinin büyük ismi Immanuel Wallerstein’in ABD’de 11 Eylül (2001) olayı sonrası kaleme aldığı “Amerikan Gücünün Gerileyişi” (2003) kitabı... Wallerstein, 2. Dünya Savaşı sonrası süper güç konumunda ABD’nin attığı her adımın (Vietnam’dan Soğuk Savaş’a kadar) esasen başarısızlık ve yenilgi getirdiğinden bahisle başlayıp 11 Eylül’ün bu gücün gerileme sürecinin önemli bir dönüm noktası olduğunu kaydettiği kitabında şöyle bir not da düşmekte: “ABD’nin önümüzdeki on yıl içerisinde dünya meselelerinde tayin edici güç olma konusunda gerilemeyi sürdüreceğine pek şüphe yok. Asıl soru, Amerikan hegemonyasının azalıp azalmadığı değil, ABD’nin zarafetle, dünyaya ve kendisine asgari zararı vererek düşmenin bir yolunu bulup bulamayacağıdır.” Wallerstein 10 yıl demiş. Biz, o kitabı yazdıktan bu yana 15’inci yılın içindeyiz ve işte Suriye’yi, Afrin’i acı acı, “zarafet”ten bucak bucak uzak, tecrübe ediyoruz!.. Ne dersiniz, zihnimde Clastres’in, Wallerstein’in yazdıklarının alçaktan uçuş yapması çok mu yersiz, anlamsız?! C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle