23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 22 Ocak 2018 10 EDİTÖR: SERKAN OZAN Kuyumcu terazisinde yazı tartmak Çalıştığım, patron izin verdiği kadar da yönettiğim bir gazetede, Kıbrıs’a “Barış Harekâtı” adı verilen askeri müdahalenin ikinci aşamasında, oraya kalıcı olarak gidildiği belli olunca, habere “Silahla barış götürmek” gibi “ironik” bir başlık attım. Ve kovuldum... Ulusal çıkarlara aykırı yayın yaptığım kanısına varılmıştı. “Ulusal çıkar nedir, ne değildir” gibi bir tartışmaya akademik ya da felsefi bağlamda bile savaş koşullarında yer olamazmış. “Türkiye tek yürek” olmalıymış ve medya da buna hizmet etmeliymiş... Etmeyeni de kapı önüne koyarlarmış... Zaten öyle yaptılar... HHH Yine bir savaş ortamındayız. Doğru habercilik yapmak, ancak yapayım derken gazeteyi akbabaların didiklemesine fırsat bırakmamak gerek. Yani haber ya da yorum yazarken, bırakınız paragrafları, cümleleri, tek tek sözcükleri bile kuyumcu terazisinde tartmak gerek. Mesela önceki gün, Afrin harekâtı başladığı saatlerde Diyanet İşleri Başkanlığı, bütün camilerde yatsı ve sabah namazlarında “Fetih Suresi”nin okunmasını istedi. Bunun tırmıklanabileceği kanısındayım. HDP’den milletvekili seçilmiş, eski Diyarbakır Müftüsü Nimetullah Erdoğmuş’un itirazını Kuran yorumuna dayandırıp “Fetih, savaşın değil barışın karşılığıydı” yollu açıklamaları bana hayatı ve gerçeği zorlamaktan öte bir anlam ifade etmiyor. Fetih, benim bildiğim, bir başka ülkeyi, kenti, kaleyi askeri güçle ele geçirmek demek. Buna savaş deniyor. Barış denmesinin de mümkün olamayacağı kanısındayım. Bunu uzun uzun açıklayabileceğimi de sanıyorum. Gel gör ki... Gel gör ki elimdeki kuyumcu terazisi “Sakın haaa!” diyor; başka da bir şey demiyor... Peki. Vazgeçtim. Bunu yazmayacağım... HHH Afrin’de Kürt, Arap, Türk(men), Süryani, Ermeni, Maruni halklar yaşıyor. Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye sınırında kanton (ya da eyalet ya da özerk bölge) statüsü edinmeyi önlerine hedef olarak koymuşlar. Kabul, bu hedef belirlemede Kürt damgası belirgin ve baskın. Kürt kesimini de PYD ve onun silahlı kolu YPG temsil ediyor. Peki, böyle bir gelişme Türkiye için neden bir tehlike? Belki benim bilmediğim, aklımın ermediği bir neden vardır. Ama bugüne kadar bu konuda beni ve benim gibi pek çok kişiyi ikna eden bir gerekçe, bir kanıt ortaya konmuş, konabilmiş değil. “Eğer orada bir Kürt devleti, devletçiği, bağımsız kantonu filan oluşursa bu Türkiye’deki Kürtler için bir çekim merkezi olur ve Türkiye’nin bölünmesinin önü açılır” yollu yazılar, derin analizler okudum. Bu görüşe karşı Öcalan’ın Ortadoğu’da dört ülkeye serpilmiş Kürtler için önerdiği ve “demokratik konfederasyon” diye adlandırdığı modelden söz etmek mümkün. Keza Selahattin Demirtaş’ın anayasa referandumu boyunca bıktırırcasına yinelediği “Bir ulus devlet kurmak, Türkiye’den kopmak gibi bir niyetimiz de, hedefimiz de yok” cümlelerini hatırlatmak da mümkün. “Bu sözleri bir tartışsak” diye önermek yararlı... Gel gör ki... Gel gör ki elimdeki aşırı hassas kuyumcu terazisi, “Sakın ha, savaş halindeyiz, şimdi bu tartışmaların, bu hatırlatmaların sırası değil. Kendinin de, gazetenin de başını belaya sokma” uyarısını önüme koyuyor... Peki. Vazgeçtim. Bunu da yazmayacağıım. HHH E, peki ne yazacağım ? Kar geliyormuş. Sizi karakışa karşı uyaran bir Tırmık ister misiniz? Ya da... İstanbul’un berbat trafiği üstüne gülümseten gözlemcikler paylaşma mı? Anladım, anladım. “Şu yazıyı burada bitir; koy noktayı” diyorsunuz... Peki. Bugünkü Tırmık burada bitti... haber Hizan’da çığ: 5 şehit Terör örgütü PKK’ye yönelik operasyonda meydana gelen felakette 12 asker de yaralandı Bitlis’in Hizan ilçesi kırsalında terör örgütü PKK’ye operasyonda olan askerlerin üzerine çığ düşmesi sonucu 5 asker şehit oldu, 12 asker yaralı kurtarıldı. Bitlis Valiliği, yaralı askerlerin helikopterlerle Bitlis ve Hizan’daki hastanelere kaldırıldığını, bölgedeki arama ve kurtarma faaliyetlerinin devam ettiğini açıkladı. Bitlis’in Hizan ilçesi İncirli köyü Giriziyaret Tepesi mevkiinde terör örgütü PKK’ye yönelik başlatılan “Şehit Jandarma Uzman Çavuş Erdal Kavallı Operasyonu” kapsamında dün saat 12.20’de Batman Jandarma Komando Tabur Komutanlığı tarafından yapılan arama tarama faaliyeti esnasında çığ düştü. İhbar üzerine bölgeye çok sayıda askeri birlik ve arama kurtarma ekibi sevk edildi. Ekiplerin kısa sürede bölgeye ulaşmasıyla 12 asker yaralı olarak kurtarıldı. Ekipler, çığ altında kalan askerler Jandarma Astsubay Üstçavuş Ferruh Kulaoğlu, Jandarma Sağlıkçı Astsubay Çavuş Hilmi Öz, Jandarma Uzman Çavuş Durmuş Tek, Jandarma Uzman Çavuş Yüksel Kapdan, Jandarma Uzman Çavuş Ali Taştepe’nin şehit olduğunu belirledi. Yaralı kurtarılan 12 asker ise helikopterlerle Bitlis ve Hizan’daki hastanelere kaldırılıp tedavi altına alındı. Yaralı askerlerin hayati tehlikelerinin bulunmadığı bildirildi.Van ve Erzurum’dan dağcılık konusunda uzman AFAD ekibinin de arama tarama faaliyetine katılmak üzere bölgeye geldiği bildirildi. Soylu bilgi verdi Siirt’in Eruh ilçesini ziyaret eden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile telefonda görüşerek bilgi verdi. Bakan Soylu, “Sabahleyin Bitlis’te çığ düştü askerlerimizin üzerine. Operasyon yapan birlikti. 20 asker vardı, 5 jandarmamız şehit düştü. Diğerleri nin ise kollarında ve ayaklarında kırıklar var” diye konuştu. 5 eve acı haber gitti Bitlis’in Hizan ilçesinde çığ düşmesi sonucu şehit olan askerlerin evlerine acı haber gitti. Nişanlıydı: Jandarma Uzman Çavuş Durmuş Tek’in Mersin’eki ailesine acı haber verildi. Merkez Toroslar ilçesi Tozkoparan Mahallesi’ndeki evlerinin önünde acı haberi alan baba Salim ile anne Sebahat Tek, gözyaşlarına boğuldu. Şehit Tek’in Nevşehir’de üniversite okuyan Ayşe Başbudak ile nişanlandığı, kardeşinin ise asker olduğu öğrenildi. 15 gün önce izne gelmişti: Jandarma Uzman Çavuş Ali Taştepe’nin (22) Konya’nın Ereğli ilçesi Çayhan Mahallesi’ndeki ailesine acı haber verildi. Baba Çakır Taştepe ile anne Gülten Taştepe büyük üzüntü yaşadı. Amcasının oğlu, şehidin 15 gün önce izne geldiğini belirtti. Başbakan’ın korumasıydı: Jandarma Sağlıkçı Astsubay Çavuş Hilmi Öz’ün İzmir’deki ailesine acı haber ulaştı. Öz’ün Karşıyaka’daki baba ocağında yas hâkim olurken, şehidin babası Özer Öz’ün Başbakan Binali Yıldırım’ın uzun yıllardır yakın koruması olduğu öğrenildi. Balıkesir’e acı haber gitti: Jandarma Astsubay Üstçavuş Ferruh Kulaoğlu’nın Altıeylül ilçesine bağlı Dinkçiler Mahallesi’nde yaşaşan babası Necdet Kulaoğlu’na acı haber askeri yetkililer tarafından verildi. Çankırı’ya acı haber: Jandarma Uzman Çavuş Yüksel Kapdan’ın Çankırı’daki ailesine acı haberi ulaştı. Merkez Abdulhalik Renda Mahallesi’nde yaşayan aile bireyleri fenalaşınca 112 Acil Servis müdahalede bulundu. Şehit babası Abdurrahman Kapdan’ın oturduğu sitede apartman görevlisi olduğu öğrenildi. l DHA/ İHA Ferruh Kulaoğlu Hilmi Öz Durmuş Tek Yüksel Kapdan Ali Taştepe SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI Çığ haberinin ardından bölgeye ulaşan ekipler askerleri arama çalışması başlattı. Bitlis Valiliği Hizan ilçesine bağlı 7 köy ve bunlara bağlı 9 mahalle ile Tatvan ilçesine bağlı 7 köy 4 mahallede dün gece 00.01’den itibaren ikinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini açıkladı. ‘Eşini neden andın?’ 12 Eylül’de tutulduğu cezaevinde intihar ettiği öne sürülen eşi İrfan Çelik için yıllardır adalet arayan Mukaddes Erdoğdu Çelik, eşi için yapılan anma törenine katıldığı için yargılanıyor Yazar Mukaddes Erdoğdu Çelik (64), 12 Eylül darbesinden üç gün sonra eşi, TKP/ ML hareketinin önderlerinden İr fan Çelik’i kaybetti. Tutuklu oldu ğu koğuşta kendini astığı öne sürü len Çelik’in ölümü kayıtlara intihar olarak geçti. Hiçbir kamu görevlisi ne soruşturma dahi açılmadı. Mukad des Erdoğdu Çelik ise eşinin işkencede öldü rüldüğünü söyleyerek yıllarca adalet peşinde koştu. Davasına baka HİLAL KÖSE cak savcı da mahkeme de bulamadı. Ancak, eşinin ölüm yıldönüm lerinde yapılan anmaya katıldığı için yargılanıyor. Daha önce de eşini an lattığı “Bizim Çakır” adlı kitabı nede niyle iki ayrı davada sanık sandalye sine oturtulan Çelik, “12 Eylül huku ku sürüyor” diyor. Çelik, ilk kez İstanbul Eğitim Ens titüsü Matematik Bölümü ikinci sı nıf öğrencisiyken 13 Nisan 1973 yı lında gözaltına alınıp tutuklandı. Bir yıl tutuklu kaldı. TKP/ML TİKKO ör güt üyeliğinden yargılanıp beraat et ti. Politik mücadeleyle tanışmasına neden olan dava sonrası da yolu adli ye koridorlarına sık sık düştü.12 Ey lülü darbesinden yaklaşık üç ay ön ce yeniden tutuklandı. Eşi İrfan Çe lik de Davutpaşa’da tutukluydu. Da vutpaşa’daki tutuklular, 1980 Ma yıs ayından beri yoğunlaşan saldırıla ra grevlerle karşılık vermişlerdi. İr fan Çelik, eşine gönderdiği bir mek tubunda, “Başıma her an bir şey ge lebilir, hazır ol” demişti. 1. Ordu Se limiye Kışlası 4. Blok’ta tutulan Çe lik, 15 Eylül’de savcılığa çağrıldı. Savcı Erdoğan Savaşeri, Çelik’e ‘İr fan Çelik Davutpaşa’da kendini as mış’ dedi. İntihar iddiasına hiç inan mayan Çelik, Türkiye’de yargı yolla rı tükenince 2010 yılı Temmuz ayın da AİHM’ye başvurdu. Hasan Ferit Gedik’in cenazesi de delil Yıllarca adalet bekleyen Çelik, eşi için yapılan anmaya katıldığı için İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor. İlk duruşmada, hak Mukaddes Erdoğdu Çelik kındaki adli kontrol kararı kaldırıldı. İddianamede, “25 Mayıs 1981 yılında hayatını kaybeden MLKP üyesi Ali Ekber Yürek ve 14 Eylül 1980 tarihinde hayatını kaybeden MLKP üyesi İrfan Çelik isimli şahısları anmak amacıyla, 24 Nisan 2012 tarihinde Davutpaşa eski cezaevi önünde, MLKP terör örgütünün açık alan yapılanmaları olan Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) ve Sosyalist Kadın Meclisleri’nin organize ettiği, şahısların fotoğraflarının bulunduğu pankart ile eylem düzenlenmiştir. Görüntülerden Mukaddes Erdoğdu Çelik’in de eyleme katıldığı, grupla hareket ettiği tespit edilmiştir. 2 Aralık 2013 tarihli İnternet Tespit Tutanağı’nda belirtildiği gibi ‘12 Eylül faşizmine bedenini barikat eden İrfan Çelik’in eşiyim. 33 yıldır hesabını henüz soramadığımız bir siyasi cinayete kurban verdiğimiz İrfan Çelik ve bütün devrim şehitleri anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Devrimciler ölür, devrimler sürer’ şeklinde konuşma yaptığı tespit edilmiştir” deniliyor. Çelik’in, Kadıköy Yoğurtçu Parkı’nda düzenlenen IŞİD’e karşı savaşırken ölen Suphi Nejat Ağırnaslı anmasına katılması, Ağırnaslı’nın fotoğrafını yakasında taşıması, uyuşturucu çetelerinin saldırısı sonucu Gülsuyu’nda öldürülen Hasan Ferit Gedik’in cenazesine katılması da iddianamede suç delili olarak gösteriliyor. Hakkındaki davayı Cumhuriyet’e değerlendiren Çelik, “Binlerce insan böyle durumda. Ya tweet attığı için ya da cenaze törenine katıldığı için yargılanıyor. Son derece absürd şeyler. 12 Mart’lardan, 12 Eylül’lerden çıktık geldik. Çok ağır şeylerden geçtim. Eskiden operasyonların da bir dini imanı vardı. Sizi ararlar, bulamazlar diyelim, o zaman yakalanırdınız. Şimdi kendi açık adresinizde ‘yakalanıyorsunuz.’ Bu nasıl bir şey ki? Bu hukuksuzluk doktora tezi bile olabilir” dedi. Polislerin kapıya vurduğunu duymadığını söyleyen Çelik, gözaltına alınışını da şöyle anlattı: “Yatarken kulaklığımı çıkarıyorum. Kapı sesi duymamışım, kapıyı kırmaya çalışırlarken komşularım duymuş. Bütün mahalleye seni ‘terörist’ olarak göstermek istiyorlar. 20 tane arabayla geliyor. Silahlı külahlı robokoplar kapıda. ‘Ne oluyoruz’ dedim. 64 yaşına girdim, 20’lerinde polis kadın, ‘ince arama yapacağım’ diyor. Gecenin 5’i olmuş. Her şey tamamen keyfi... Gözaltına alırlarken, saatinizi alıyorlar. Eskiden de alırlardı. İşkencede günü zamanı yitirirdik. Ama şimdi içerde beş vakit namazı gösteren ilanlar, hem de saat var. Rejim dayattığı İslami yaşam tarzını hücreye taşımış...” Eski tas eski hamam Çelik, sağlık sorunları olduğu için avukatlarının uğraşları sonucu 6. gün emniyetten çıkarıldığını belirterek, “Yaşlıydım, hastaydım bırakmak zorunda kaldılar. 1997’de de aynı iddialarla yargılandım 11 ay içerde kaldım. Gizli tanık, Nâzım Hikmet Marksist Bilimler Akademisi’nde çalıştığımı söylemiş. İddianamede söylenen bütün şeyler yasal. FETÖ’yle hesaplaşmayı bütün muhalefetle hesaplaşmaya çevirdiler. İnsanların hayatlarıyla oynuyorlar” diye konuştu. Çelik, eşini anmasının dava konusu yapılmasını ise şöyle yorumladı: “37 yıl oldu, eşim iki günlük sorgudan sonra atıldığı tecrit koğuşunda ölü bulundu. Ben 12 Eylül yargılaması da dahil mahkeme bulamadım. Zamanın 1. Ordu Adli Müşaviri Hanefi Öncel, ‘bir komünist öldü diye subaylarımı yargılatacağımı mı sanıyorsun’ dedi ve yargılatmadı. Kışlanın müdürü de ‘isyanın elebaşı olduğu için önce onu aldık’ demişti... Düşünün böyle bir memleket... Erkek egemen düzenin kadını kocaya göre tarif etmesini geçtim, eski tas eski hamam...” ‘Suphi çocuğum gibiydi’ Çelik, savcılıkta verdiği ifade’de örgüt üyeliği iddialarını reddederek, “Ben araştırmacı sosyalist bir kadın yazarım. Kocam 12 Eylül sürecinde gözaltındayken öldürüldü. Katıldığım iddia edilen cenaze, anma gibi törenlere katılmam normaldir. Eşim bu uğurda vefat ettiği için benzer ölümler beni etkiliyor. Suphi Nejat Ağırnaslı’nın annesini tanırım. Suphi çocuğum gibidir. İnsanlık gereği cenaze törenine katıldım” dedi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle