18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Salı 2 Ocak 2018 PEN’den yeni yıl mesajı PEN Yazarlar Derneği’nin yeni yıl mesajında, “Türkiye Cumhuriyeti insan haklarına dayalı laik, demokratik, sosyal bir hu kuk devletidir. Dilek ve talebimiz 2018’de tüm yurttaş ve kurumlarımızın anayasadaki bu tanıma uygun davranması, dü şünce ve ifade özgürlüğü sağlanması, tutuklu yazar ve gazetecilerin serbest bırakılmasıdır” talebinde bulundu. EDİTÖR: öznur OĞRAŞ ÇOLAK [email protected] 15 Cenk Taner’li Kesmeşeker’in 10. albümü ‘Kadıköy’ dinleyicilerle buluştu ‘Direniş değişmedi’ Cenk Taner’in öncülüğünde 1990 yılında kurulan Kesmeşeker’in 10. albümü “Kadıköy” Ada Müzik etike tiyle müzikseverlerle buluştu. Yeni albümde söz ve müzikler yine Cenk Taner‘e ait. Cenk Taner’e bas gitarda Canay Cengen, vurmalı çalgılarda ise Gökhan Özcan eşlik edi yor. Ayrıca, Cansun Küçük türk, Özgür Ulusoy ve İlkay Özboyar da çalımlarıyla kat ORHUN ATMIŞ kıda bulundular. Biz de Cenk Taner’le yağmurlu bir günde, üzeri albümün kapağındaki gibi şemsiyelerle kaplı bir Ka dıköy sokağında buluştuk. n İlk olarak “Neden Kadıköy” diye so ralım... Kadıköy bizim şarkılarımızda ismi çok ge çen bir semt. Büyüdüğümüz, yaşadığımız, tüm hayatımızı geçirdiğimiz bir yer. Bu al bümüzde de isim aramaya gerek kalmadı. Taçlandırma oldu 10. albümümüzde. Güzel lik yaptık yani birbirimize. n Kesmeşeker’in 10. albümü... Bakıl dığında da 25 seneyi aşan uzun bir kari yer var. 10 albümün özetini alabilir mi yiz sizden? 28. seneye giriyoruz bu yıl. Dünyada da böyle 30 seneye yakın kariyer zordur as lında. Böyle grup azdır. Bizim ülkemiz de de tabii ülke şartlarından dolayı, 2 ki şi bile birlikte iş yapamazken, grup halin de yapmak biraz deli işi tabii. 91’de çıkmış tı ilk albüm, 90’larda bayağı bir albüm yap tık. Sonra 2000’lerde bir albüm, ardından 2010’larda tekrar albüm yapmaya başla dık. Sonra tek sabit eleman ben kaldım ta bi Kesmeşeker’de. Ama vokali ben yaptığım için ve sözleri, müziği ben yazdığım için çok bir değiştirmedi. Aksine eleman değişimleri gruba bir dinamizm getirdi. Çok iyi arkadaş lardı hepsi. O kan değişimleri bugüne kadar getirdi grubu. Belki aynı insanlar olsaydık bu kadar gitmezdi büyük ihtimalle. n Dediğiniz gibi 90’larda çok albüm yap tıktan sonra 20002010 arası sadece 2 al büm çıktı. Genel olarak bakıldığında ülke çapında da 90’larda oldukça popü ler olan isimler, grup lar 2000’lerde dur gunlaşmış gibi gö züküyor sanki. Ne değişti o dö nemde? ‘Onlar tahmin vardı. Belki özlenen o samimiyet olabilir. n Peki, sosyal medyanın yaygınlaşması sizin tanınırlığınızı etkiledi mi? ediyordur’ Tabi. Bizi en pozitif etkileyen durumlardan biri internet oldu. Çünkü biz dinleyicilerimize “uçsuz bucaksız azınlık” demiştik, motto muz oldu. Aslında ters bir motto gibi gözük n Şarkılarınızda insanların hoşuna giden, ta se de onu söylememizin nedeni, gittiğimiz nıdık bir his var. Yazarken nasıl bir ruh halin her yerde Kesmeşeker dinleyicisi olmasıydı. de oluyorsunuz? Ama o insanlar birbir Her albümün hali başka oluyor. leriyle iletişim kura Kızgın olduğunuzda başka, sa mıyorlardı. İnternetle kin olduğunuzda başka yazıyor birlikte bir araya ge sunuz. Bazen dertleşmek isti lebildiler. Dolayısıyla yorsunuz. Bazen de hikâye an bizim çok işimize ya latıyorsunuz. O tamamen o anki rayan bir mecra oldu halime bağlı. internet. n 10. albüm olduğu için belki aralarından ilk 3 yapmak istersiniz... Var tabii. Onu cevaplarsam din n Genç kuşaktan nasıl tepkiler geliyor? Kesmeşeker dinle leyicilere karşı garip bir durum yicisi aile gibi geliyor. Hiç bugüne kadar bu olacak. Herkesin üçü beşi farklı oluyor. On nu söylemediğimde beni yanıltan bir dinle lar tahmin ediyordur benim hangilerini öne yici olmadı. Birbirimizi seven insanlarız. On çıkardığımı. lar birbirlerini bulunca da kırk yıllık arka daş gibi muhabbet eder, ortak konu da Kes meşeker olmuş olur. Dolayısıyla bizim için ‘Dışarıya çok özel bir dinleyici var. Gençlerin de keş fetmesi bizim için harika oluyor. Genel dönük olsunlar’ de şöyle bir durum var; ağabeyden karde ndFKzneıitryaa0Ylerıdsedrri1iaa0nıi.nodnıntkkB’lliöki4aözaubia9rnr.cşyudl5T0düaaa’ldaadk’kcğeglnkeauaıryszirğspkouçadaaoçıprnozmnaetanıkkıtyavçaritkdyoaa.çoniokaarAragkdlelnlemazçüııgslyarrreızkea.i,romneğutBdrroilıilzaplu.ıegaşenBdvrravrkni.auiabnraurrİıpöaryeezşadmzlniaalaçigıbrmekrkı.ılilitaeeBdmosraarynuairnşaylntieldglalaoaaaedciürryrrlkieoanıueaçdnıkelmklkadçaye.tihıcaag.mrkir?aiaet.lkıe şe, babadan oğula devreden bir grup olduk hep. Böyle olumlu anlamda bir misyoner faaliyeti var dinleyenlerde, hep tanıtmak isterler grubu. Gizli de kalsın isterler bir yandan. Çünkü Kesmeşeker o tavrını hep sürdürdüğü için. Bugüne kadar hiç sponsor almadık, içimize sinmeyen yerlere çıkmadık, televizyon kanallarını seçiyoruz, zaten çıkacak televizyon kanalı kalmadı, medyada öyle bir seçim yapıyoruz. Öyle bir duruşumuz var. O duruşu da seviyor insanlar. ‘Gençler Metin Kurt’u tanıdı’ Aslında 2010’lardan sonra başarılı genç gruplar çıktı. 90’lara karşı nedense bir nostalji var. Sanki, bizim jenerasyondaki 68’lere duyulan nostalji gibi. Tabii çok önemli yıllardı. Bembeyaz da değildi tabii. İyi şeyler de kötü şeyler de vardı. Ama bir üretim patlaması olmuştu. O da darbenin 10 sene sonrasına denk geldi. Normaldir, 10 sene sonra başlaması. Yeniden keşfedilmeye başlandı her şey. Şimdiki gençler de internetten sonra 90’ları tekrar keşfetmeye başladılar. ‘Samimiyet özleniyor n İnsanlar biraz da o 90’lardaki ruhu arıyor sanki. O zaman işler biraz yeraltından yürüyordu tabii. Hani, anaakım medyaya çıkmak gibi bir şey yoktu, çoğu grup için diyelim. Büyük bir yardımlaşma vardı. Herkes birbirine yardım eder, birbirinin n Metin Kurt’u kapağa taşıdığınız “Doğdum Ben Memlekette (2011)” albümünde de bunu gösterdiniz... O şarkı da mesela çok özel bir duruma hizmet etti. Metin Ağabey gibi bir sporcunun da olduğunu, milli takımda oynadığını anlattı. Genç kuşak Metin Ağabey’i de o şarkıdan sonra tanıdı. Böyle bir sosyal durum da oluyor. n Bu albümün ilk şarkısı “Değişti Zaman.” Neler değişti sizce genel olarak? Özellikle 1 numara oldu o şarkı Kesmeşeker’in geldiği yolu göstermesi açısından hem de. 90’lardan 2017’ye ne değişti diye sorarsanız eğer, şarkının ilk kıtasında o var: “Değişti zaman, geçti günler, güzel şehirlerde güzel insanlar var, güzel şehirlerde güzel isyanlar var.” Değişmeyen tek şey de bu: Güzel insanlar ve güzel isyanlar. Direnme değişmedi. Bu güzel. Yoksa zaman grubunda çalar, büyük paslaşmalar tabii ki de değişecek. Girdik de ne oldu? Ne olacak? Karanlık bir yıl bıraktık geride. Acaba 2018 neler getirip neler götürecek hayatlarımızdan? Her ne kadar yeni yıl kutlamalarından haz etmesem de böyle kutlamaların yapıldığı Taksim, Şişli, Beşiktaş, Nişantaşı, Kadıköy gibi meydanlardaki sokak şenliklerinin terör nedeniyle yasaklanması insanı daha da karamsar yapıyor. Televizyona bakıyorum; dünyanın dört bir yanında bizim gibi terörden nasibini alan pek çok büyük şehir ışıl ışıl, cıvıl cıvıl. Bizde ise spiker “huzurlu” bir yılbaşı geçirmekte olduğumuzdan söz ediyor! Taksim meydanını çepeçevre sarmış silahlı/silahsız polislerle, koca koca köpeklerle, bariyerlerle nasıl bir huzurdur bu anlamak zor! İyi ki İzmir’imiz var. Hoş, İstanbul’da söz konusu meydanlara saat 12’ye doğru insanların şöyle ya da böyle aktığını da biliyoruz... Evet, yasaklarla olmuyor bu işler! Kültürel çöküntü Yasaklar ve şiddet çevremizi sarmış durumda. Nefes almakta zorlanıyoruz. Çok değil, daha birkaç yıl önce esen o utanç verici Ergenekon ve Balyoz fırtınasının el üstünde tutulan hâkim ve savcıları bugün ya hapisteler ya firarda. Şimdi ise FETÖ, OHAL, KHK, Bylock histerisi içinde oradan oraya savruluyoruz. Çünkü, elmalarla armutlar birbirine karışıyor. Elbette ki en ağır biçimde cezalandırılmaları gereken darbeciler bir yana; gazeteciler, yazarlar, sanatçılar, eğitimciler, akademisyenler tutuklanıyorlar ve adeta yaşam hakları ellerinden alınıyor bu insanların. “Demokrasi” ve “özgürlük” sözcükleri giderek anlamlarını yitiriyor... O kadar çok örnek saymak mümkün ki... İşte tiyatro cephesinde yaşanan bir kıyım. Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü’nün belkemiğini oluşturan onca değerli akademisyen bir çırpıda işlerinden edildiler geride bıraktığımız yıl bir bildirinin altına imza attıkları için. Kolay mı yetişiyor bu insanlar? Atatürk, 27 Ekim 1931’de yaptığı bir konuşmada “İlim ve fen teşebbüslerin merkezi, uygulamaları ise mekteptir. Mektebin vereceği ilim ve fen sayesindedir ki Türk ulusu, Türk sanatı, iktisadiyatı [...] bütün mükemmel ve yeni şeylerle inkişaf eder [...]Bu hayat ancak ilim ve fen ile olur...”* derken nasıl da kucaklamış sanatın her alanını. Aklıma takılanlar Toplum olarak bir kültürel çöküntünün içinden geçiyoruz. Aklıma, bir on sekizinci yüzyıl düşünürü bir oyun yazarının, dramaturg ve eleştirmen Lessing’in “id rak yeteneği” üstüne söyledikleri geliyor birden. Bu kavramı özgür düşünce ve mantık ile buluşturuyor Lessing. Buradan hareketle eleştiri kurumunun gücünden ve eleştirinin dünyanın geleceği için var olmak durumunda olduğundan söz ediyor. Sözü fazla uzatmıyorum; arkadaşım Ayşegül Yüksel geçtiğimiz hafta yıl içinde oynanan oyunlara dair güzel bir inceleme yazdı. Ben de, 2018’in şu ilk günlerinde belli satırbaşlarıyla aklıma takılan birkaç noktaya değinmek istiyorum. Buna bir bellek tazeleme de diyebiliriz. Evet, ödenekli tiyatrolar genelde iktidar partisiyle iyi geçinmek, repertuar politikalarını ona göre belirlemek durumundalar, biliyoruz... Bu arada, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından özel tiyatrolara verilen devlet desteği neden Ak Parti ile yıldızı barışık olmayan tiyatrolara verilmiyor gibi bir soru takılıyor mesela zihnime... Aslında, bu maddi katkı bir “destek” değil, bir“hak”tır.. Öte yandan, ne güzel ki, özel tiyatrolar adeta buldukları her mekânda, ki çoğu küçük mekanlar olmak durumunda, sergiledikleri oyunlarla bizleri içlerine çekiyorlar. Evet, “buldukları her mekân” diyorum çünkü İstanbul gibi bir metropolde tiyatro mekanı bir ciddi problem. Zorlu PSM, Unique Hall gibi çok amaçlı sahnelerin yanında tiyatroya sevdalı kimi sanatçılar Baba Sahne, DasDas gibi tiyatro mekânları inşa ediyorlar, tıpkı ustaları Yıldız Kenter’in, Müjdat Gezen’in yıllar önce yaptıkları gibi, ama yeterli mi? Neden mekân ve altyapı desteği sağlanmaz? Sağlanamaz? Ses Tiyatrosu’nu ayakta tutmak için Ferhan Şensoy yıllardır direniyor... AKM ise başlı başına bir yılan hikâyesi. 2008’den bu yana uzayan bir yılan hikâyesi. Umarım, on yıllık bir beklemenin, çürümeye terk edilmenin sonu iyi biter... Sonuçta olan İstanbul halkına oluyor... Türkiye’ye oluyor. Selda Güneysu’nun “Tiyatroya Gitmiyoruz” (30 Kasım 2017) başlıklı yazısında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın verilerinden yola çıkarak belirttiği husus düşündürücü: Nüfus artsa bile seyirci sayısı azalıyormuş. Neden acaba? Salt mekân sorunu mu? Hayır. Mekan sorunun ötesinde AK Parti’nin taraflı kültür ve sanat politikaları, tiyatro, opera, bale gibi sahne sanatlarını dışlayan tutumudur üzerinde önemle durulması, incelenmesi, sorgulanması gereken bu sorun... Gal Gadot Yılın en çok kazandıran kadın oyuncusu Gal Gadot 2017’nin gişede en çok kazandıran kadın oyuncusunun “Wonder Woman”ın başrolünü üstlenen Gal Gadot olduğu açıklandı. Yıl içinde önce “Wonder Woman” ardından “Justice League / Adalet Birliği” ile beyazperdede boy gösteren İsrailli oyuncunun iki filmi toplamda 1.4 milyar dolar hasılat getirdi. Bu hasılat Gadot’yu “Hızlı ve Öfkeli 8” ve “XXX: The Return of Xander Cage” filmleriyle 1.6 milyar dolar hasılat toplayan Vin Diesel ile yıl içinde üç filmde boy göstererek 1.5 milyar dolarlık gişe hasılatına imza atan Dwayne The Rock” Johnson’ın ardından üçüncü sıraya yerleştirdi. Forbes dergisinin açıkladığı ve Box Office Mojo’nun derlediği verilere göre ilk 10’a giren diğer iki kadın oyuncu 1.3 milyar dolarla listede 4.lüğe yerleşen Emma Watson (“Güzel ve Çirkin”) ve 1.08 milyar dolarla listede 6.’lığı alan Daisy Ridley (Star Wars: Son Jedi) oldu. TAM LİSTE: 1. Vin Diesel (1.6 milyar dolar) 2. Dwayne “The Rock” Johnson (1.5 milyar dolar) 3. Gal Gadot (1.4 milyar dolar) 4. Emma Watson (1.3 milyar dolar) 5. Johnny Depp (1.1 milyar dolar) 6. Daisy Ridley (1.08 milyar dolar) 7. Tom Holland (888 milyar dolar) 8. Chris Pratt (864 milyar dolar) 9. Chris Hemsworth (845 million) 10. John Boyega (815 milyar dolar) C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle