24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 19 Ocak 2018 EDİTÖR: SERKAN OZAN haber 11 ‘Herkes sorumlu’Ankara Tabip Odası, Gülmen ve Özakça’nın sıvı almakta bile zorlandığını açıkladı GÜALÇM3L1E8INKGVGÜERNEÖDVZÜİANRKDÇEA Ankara Tabip Odası, ihraç edildikleri işlerini geri alabilmek için açlık grevi yapan akademisyen Nuriye Gülmen, öğretmen Semih Özakça ve Esra Özakça ile Mehmet Güvel’in sağlık durumu ile ilgili açıklama yaptı. Eğitimcilerin uyku bozukluğu, özellikle ayak ve bacaklarda ağrı ve yanma hissi, denge kaybı, kasiskelet sistemine ait problemler, tansiyon düzensizlikleri, sindirim sistemi rahatsızlıkları çektiklerini belirten hekimler, açlık grevinin 241. gününde olan Esra Özakça’nın 57 kilodan 37 kiloya, 316 gündür açlık grevi yapan Semih Özakça’nın 86 kilodan 45 kiloya, Nuriye Gülmen’in ise 59 kilodan 33 kiloya düştüğü bilgisini verdi. Üç eğitimcinin de sıvı alımını engelleyen ağız içi yara ları olduğunu son bir haftadır sı vı alımında ciddi azalma olduğunu aktaran hekimler, “Sağlık durumlarının kritikliği ve anlık değişimlere açık olması nedeniyle; açlık grevcilerini her gün farklı uzmanlık alanlarından, en az iki hekim muayene etmektedir. Derin kaygılar çerçevesinde, bireylerin özerkliğine saygı duyarak yaşamdan yana tavır almanın herkesin insani sorumluluğu olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz” dedi. Toplantıda konuşan Türkiye İnsan Hakları Vakfı Genel Sekreteri Metin Bakkalcı, hiçbir soruşturma ve kovuşturma geçirmeden ihraç edilen açlık grevcilerinin sesini duymayan OHAL Komisyonu’nu eleştirdi. Komisyonun etkin değerlendirme yapabilmesinin öznel ve nesnel zemininin olmadığını belirten Bakkalcı, “Nuriye ve Semih başta olmak üzere direnenler, aslında bu ülkede bu kadar kötücüllerin baskın olduğu bir ortamda umut ışığı oldu. Büyük kazanım yarattılar. Bizim tahmin edemeyeceğimiz kadar kötücüllermiş. ‘Vicdanı olan var mıdır’ diyerek onlara bir şans verildi. Ancak hiçbir karar alamıyorlar. Asıl yok olan bu kötücüllerdir” dedi. Açlık grevcilerin sivil ölüme direnip yaşamı savunduklarını vurgulayan Bakkalcı, “Bu yaşama olan inanç ve çabadır. Hepimize çok şey öğrettiler. Tıp ortamının bilgi birikiminin yeniden gözden geçirmemizi sağladı bu süreç. Bütün bu süreçte yaşama olan inançlarıyla çok özel bir örnek oluşturdular. ‘Aslolan onurlu yaşamdır’ deriz. Bir kez daha hepimize öğrettiler. Onlar aslında kazandılar” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet Güç bir gün gider hak hep baki kalır Kaboğlu: AYM kararları yoruma açık değildir Adalet Nöbeti’nde konuşan KHK ile ihraç edilen anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, son dönemde gündemdeki konulardan biri olan Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmamasına değindi. Kaboğlu, Şahin Alpay, Mehmet Altan ve Turhan Günay hakkındaki hak ihlali kararlarının Türkiye’nin içinde bulunduğu hukuki ve siyasal bunalımdan çıkışı için bir fırsat olduğunu söyledi. Bu kararların bireysel başvuru çerçevesinde verilen kararlar olduğunu anımsatan Kaboğlu, bu kararların anayasanın ilgili maddelerince uyulması ve uygulanması zorunlu kararlar olduğuna dikkat çekti ve konunun yoruma açık olmadığını vurguladı. Kaboğlu, üç kararın ortak noktasının kişi özgürlüğü ve güvenliğine dair saptama olduğunu anımsatarak, “Bu bakımdan yerel mahkemelerin yapması gereken şey iki gazeteciyi serbest bırakmaktır. Bu kararlar emsal niteliğinde kararlardır. Benzeri durumda olan gazeteciler ve diğer tutukluların bu hallerinin sona ermesi için uygulanması gereken kararlardır” dedi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) OHAL başvurularında AYM’nin varlığını göstererek iç hukuk yollarının tükenmediği savıyla başvuruları geri gönderdiğini anımsatan Kaboğlu, “Böyle bir olasılık söz konusu değildir. AYM’nin kararının yerine getirilmemesi demek anayasanın etkisizleştirildiği anlamına gelir. Bu bakımdan da ikincilik ilkesi ortadan kalkar ve Türkiye’deki davalar AİHM’ye taşınır” diye konuştu. İstanbul Barosu Disiplin Kurulu üyesi avukat Türkan Yılmaz da yaptığı açıklamada avukatlık mesleğinin itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını vurgulayarak “Yargı erkinin üçlü sacayağından avukatın çekilmesine, avukatlara yönelik fiili saldırılara, haksız tutuklanmalara, gözaltılara, kötü muameleye, KHK’lerin Meclis bypass edilerek itirazı mümkün olmayan olağan kanun yoluna dönüştürülmesine karşı olduğumuz için buradayız. Gazeteciler cezalandırıldığı, halkın haber alma hakkı engellendiği, gerçekleri değil bilmenizi istediklerini kabul etmediğimizi bildirmek için buradayız” dedi. Gazetemizin yayın politikasının hedef alındığı dava kapsamında asılsız ve akıl dışı iddialarla tutuklu bulunan avukatımız ve İcra Kurulu başkanımız Akın Atalay nezdinde tüm haksız tutuklamalara karşı çıkmak için avukatların Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde başlattığı Adalet Nöbeti dün 42. kez tutuldu. Adliye binasındaki 1 saatlik nöbetin ardından bina önünde basın mensuplarına açıklama yapıldı. Basın açıklamasında ilk sözü telefonunda ByLock yüklü olmadığına ilişkin bilimsel raporlara rağmen 9 ay cezaevinde tutulan ve geçen günlerde serbest bırakılan çalışanımız Emre İper aldı. İper, şunları söyledi: “Aradığımız adalet aslında hepimizde. Beynimiz ve kalbimiz adaleti yaşatacak en yüce iki organ. Yeter ki doğru şekilde ve doğru yolda kullanabilelim. Bunun içinde gün gibi açık olan şeyleri korkusuzca haykırmak gerekiyor. Saklanmak adaletten önce kendimizi öldürmektir. Kendinize dokunulmadığı için saklandığınız veya göz yumduğunuz hukuksuzluklar bir gün sizi bulmasa da emin olun ki çocuklarınızı bulur. Adalet ülkemizde her şeyden önce çocuklarımızın yaşaması için ge reklidir. Ne yazık ki yok edilen adalet duygusu ile parçalanan ve yok edilen bir dünyaya doğru yol alıyoruz. Kendi çıkarlarımızın peşinden koşmak yerine bilimin ve gerçeğin peşinden koşmayı ilke edinerek aklı hür ve vicdanı hür kararların altına imza atmalıyız. Ayrıca adalet size yapılanlar bittiğinde değil, topluma bu hukuksuzlukları yapanlar da adalet karşısında adil bir biçimde yargılandığında yerini bulur. Adalet sistemi bir öç mekanizması değil bir gün herkese lazım olacak toplumsal bir olgudur. Unutmayınız ki iyi insanlar her zaman haklının yanındadır. Güçler bir gün kaybedilir fakat hak her zaman baki kalacaktır.” ‘Silivri’ye son selam’ İper, konuşmasının sonunda, Silivri’de tutuklu bulunan Genel Yayın Yönetmenimiz Murat Sabuncu, İcra Kurulu başkanımız Akın Atalay ve muhabirimiz Ahmet Şık’a selam göndererek, “Umarım ki sevdiklerimize uzaktan son selamımız olsun. Bilimsel deliller ışığında hukuk içtihatlarının yol gösterdiği gibi bir an önce adaletli kararlar alınsın insanlar sevdiklerine ulaşsın” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet ‘Yalanı reddettim, yargılanıyorum’ Yeniden yargılanan gazeteci Hasan Cemal bir kez daha yargıç karşısına çıktı CANAN COŞKUN PKK’nin çekilme süreci ile ilgili 2013’teki “Çekilme Günlüğü” yazı dizisi nedeniyle 13 yıla kadar hapis cezası ile yargılanıp beraat eden gazeteci Hasan Cemal, istinaf mahkemesinin bu kararı bozması nedeniyle dün yeniden hâkim karşısına çıktı. İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi, 31 Mart’taki duruşmada, yazı içeriği, yazının yazıldığı tarih ve tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde atılı suçun unsurlarının oluşmadığına karar vererek, oy çokluğu ile Cemal’in beraatına hükmetmişti. Karara muhalif kalan üye hâkim ise Cumhuriyet davasında genel yayın yönetmenimiz Murat Sabuncu, İcra Kurulu başkanımız Akın Atalay ve muhabirimiz Ahmet Şık’ın tahliye edilmesi yönünde muhalefet şerhi koyan Halit İçdemir’di. İçdemir, Cemal’in mahkum edilmesi yönünde koyduğu şerhte, yazı dizisinde geçen “Karpuzlar İran Kürdistan’ından” başlığı ile ilgili “Dilimlenmiş meyve tabakları taşıyan örgüt üyelerinin fotoğrafıyla birlikte örgüt üyelerine sempatik bir tavır kazandırılmaya çalışılmıştır” dedi. Kararın ardından duruşma savcısı Edip Şahiner, İçdemir’in muhalefet şerhiyle büyük oranda benzerlik gösteren bir dilekçe ile beraata itiraz etti. Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi de, Hasan Cemal’in “Fehman Hüseyin” başlıklı yazısı nedeniyle İstan bul 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldığını ve bu kararın kesinleştiğini anımsattı. Mahkeme, kesinleşen cezaya konu yazıda PKK’nin yasal bir oluşum gibi gösterildiğini, örgütün yöneticilerinin faaliyetlerinin meşru şekilde ifade edildiğini savundu. Farklı tarihlerde yazılan söz konusu yazıların tek suç kabul edilmesi gerektiğini ifade eden mahkeme, Cemal hakkında yetersiz gerekçe ile beraat kararı verildiği iddiasıyla kararı bozdu. İstinafın kararının ardından dün İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülen duruşmaya Hasan Cemal ve avukatı Fikret İlkiz katıldı. Savunması sorulan Cemal, mahkeme ye kendini savunmak için gelmediğini buna ihtiyacı da olmadığını belirterek “Ben de yalanda yaşamayı reddettim. Bu nedenle buradayım, mahkemenizin önündeyim. Terörü, şiddeti reddettiğim için buradayım. Barışı savunduğum için buradayım. Yalanda değil gerçekte yaşamak isteyenler, özgürlüğü savunanlar kazanacak sonunda” dedi. Ardından duruşma savcısı Halil İbrahim Kuş, esas hakkındaki mütalaa olarak ilk yargılamada örgüt propagandası suçlaması ile 13 yıla kadar hapis cezasının talep edildiği mütalaayı tekrar ettiğini söyledi. Bunun üzerine Cemal’in avukatı İlkiz, savunma için süre verilmesini talep etti. Mahkeme de süre vererek, duruşmayı 3 Nisan’a erteledi. Biz domuz da yeriz sizi de yeriz Ülke gerçekleri mi sizi şekillendirecek? Yoksa siz mi ülkenin gerçeklerini şekillendireceksiniz? Solun önce buna karar vermesi gerekiyor. Devrimin ne anlama geldiğini hatırlaması gerekiyor. Ve kendi gücüne tekrar güvenmesi. Bölünerek zayıflayan sol gelenek kendi geçmişine bakıp da... Sağa göre tek avantajı olan tartışma kültürünü bir dezavantaj gibi kodlama hatasına bir kez daha düşerse... Gerçekten bölünerek yok olur. Oysa bölünerek çoğalmak da mümkündür. Önemli olan eksende kalmaktır... Ve aynı merkeze bağlı olarak ortak bir eksende dolaşabilen farklı fikirlerin de aslen ortak bir güç oluşturduğunu unutmamaktır. Sol, bölünen parçalarının ortak bir menfaatte buluşabileceği alanları doğru değerlendirir ve ortak ideallerine birlikte sahip çıkmayı becerirse tüm rüzgârlar bir anda tersine döner. O yüzden; Bugün kendisini solcu olarak tanımlayan bir politikacının... Atatürk’ün askeri mi yoksa yoldaşı mı; Devrimlerinin bekçisi mi, izcisi mi olduğu... Onun peşinden mi gittiği, yanında mı yürüdüğü, önüne mi geçtiği; Demirtaş’a selam yollayıp yollamadığı; Kürt hareketine sempati duyup duymadığı; Ermeni meselesini tartışıp tartışmadığı; Soykırım kelimesini cümle içinde kullanıp kullanmadığı; Domuz eti yiyip yemediği, Sosyal medyada şakalar yapıp yapmadığı; Tweet atarken dikkatli olup olmadığı; Kimin kızı, oğlu, karısı, kocası, annesi babası olduğu; Şu aşamada sol açısından zerre kadar mühim değildir. Atatürk’ün askeri de yoldaşı da bugün bu ülke için aynı kaygıları taşıyorsa... Ve bir şekilde Cumhuriyeti korumak gerektiğine inanıyorsa, laikliğin öneminin farkındaysa, başka hiçbir şey düşünmeden birlikte davranır. Solcuların kendi içlerinde yapacakları her türlü koalisyon iktidar için müthiş bir tehdide dönüşür. Solun içinde farklı fikirlerle meseleyi tartışma kültürünün değerini görmezden gelip; Bu meziyeti tam tersine bir değersizleşme olarak kodlayan iktidarın telaşından öğrenilecek tek şey; Solcuların ortak bir menfaatte birleşebilmesinin sağ için korkutucu olduğudur. İktidarın diline doladığı meselelerle biçimlenmeye kalkacak bir sol daha baştan savaşı kaybetmiş sayılır. Solcular Kürt meselesini de, Ermeni meselesini de, inanç meselesini de, Cumhuriyet meselesini de, ordu meselesini de, Atatürk meselesini de farklı açılardan tartışabildikleri için solcudurlar. Olaylara pragmatik ya da dogmatik yaklaşmadıkları için solcudurlar. HHH Şu anda politikada kritik bir göreve gelen bir kadın karakterin kişisel hikâyesi üzerinden yeni bir tarih yazılıyor. Bu yeni tarihte kelimelerin nasıl seçileceği, cümlelerin nasıl dizileceği, anlamların nasıl yorumlanacağı çok önemli. Hem iktidar açısından hem de muhalefet açısından... Mesele ölüm kalım meselesi olduğundan... Solu birbirine yedirtmeye çalışan iktidara dönüp hep birlikte; “Biz domuz da yeriz, sizi de yeriz ama birbirimizi yemeyiz” diyebilmeliyiz. Araç’ın dosyasına gizlilik kararı geldi Antalya’da sahte kimlik taşıdığı gerek çesiyle ve örgüt üyeliği iddiasıyla gözaltına alınan ve Gazipaşa İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde 15 Aralık 2017 günü 3. kattan atlayarak intihar ettiği iddia edilen 19 yaşındaki Murat Araç’ın dosyasına gizlilik kararı getirildi. Ailenin avukatlarından Hadi Cin, “Şüphe oluşturan hususların araştırılmasını, şüphelerin giderilmesini istiyoruz. Gizlilik kararı şüpheleri artırıyor. Savcı bey, olay öncesi ve sonrası fotoğrafları, kamera kayıtlarını, telsiz konuşmalarını istediğini söyledi. Ölü muayene raporunda dişlerin kırık olduğu söyleniyor, otopside dişlerin sağlam olduğu söyleniyor. Tüm şüphelerin giderilmesini talep ediyoruz” dedi. l Yurt Haberleri Gazeteci Durgut’a gözaltı Özgürlükçü Demokrasi gazetesi muhabiri İhsan Durgut, Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde gözaltına alındı.Gazeteci Durgut’un haber için gittiği Şemdinli ilçesinden Hakkâri merkeze döndüğü sırada Haruna Karakolu’nun kontrol noktasında gözaltına alındığı kaydedildi. l Yurt Haberleri C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle