18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 16 Ocak 2018 EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: İLKNUR FİLİZ haber 14 ÖzAgecanr Geçen hafta yazımız şöyle başlıyordu: “Türkiye, Rusya’dan faturası 2.5 milyar dolar tutan, S400 füzelerinden satın alıyor. Türkiye, Fransa ve İtalya’nın SAAM füze yapımına katılma anlaşma Özgen Acar ‘Türkiye’nin uzun menzilli füzelere karşı korunması yeterli mi’ sorusunu gündeme getirdi. Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde, Suriye sınırına yakın boş alanda önceki gece meydana gelen şiddetli patlamanın nedeninin, Suriye’den atı sı imzaladı. lan uzun menzilli füze olduğu orta KavşiaçikTnüsrökziyleeş’nmine, ABD’den füze alımı yaptığı duyuruldu!” Bugün de son beş yılda bu alan Kavşak ya çıktı. Reyhanlı’ya düşen füze, Suriye’de rejimin en güçlü olduğu, Akdeniz’e AKP’ye bugün yarayan yanlış uygulamalar da basınımıza yansıyan haberlere göz atalım: HHH 10 Şubat 2013 – Hürriyet: “(…) Füze kalkanı defolu çıktı. ABD Kong Füzelerle Ördük Anayurdu (2)... resi (NNSA), F16’ları tara kıyısı bulunan Lübnan sınırına yakın Tartus’tan fırlatıldı. Reyhanlı’da 4’üncü Hudut Bölüğü’nün 200 metre açığına düşen, askeri alanda maddi hasara yol açan ve düştü Özellikle, “uzun dönemkısa dönem” sonuçlar arasındaki büyük farklar AKP’ye ekonomik olarak olumlu yansımış ve halen de yansımaktadır. Özelleştirmelerden büyük altyapı projelerine, uzun dönemde büyük sorunlar yaratan uygulamalar, AKP’ye kısa, hatta orta vadede olumlu katkı sağlıyorlar. Altyapı tesislerinin ve kurumlarının özelleştirilmeleri 2003’ten 2016’ya kadar AKP iktidarının eline, “kendi amaçları doğrultusunda kullanabildiği büyük kaynak yarattı”. Limanlardan havaalanlarına, köprülerden koylara devredilen haklar ve “özel imtiyazlar” kamudan özel şirketlere büyük kaynak transferi doğurdu. Orhangazi ve 3. köprü örneklerinde olduğu gibi. Doğrudan imtiyaz gelirleri dışında ve bundan çok daha büyük olarak “dolaylı yararlar” getirdi: üçüncü havalimanı İstanbul’a 34 milyon ek şehirleşme büyümesi getirirken inşaatla ilgili 200 tür girdide talep (ve gelir) üretiyor. Arsa fiyatlarındaki artışın “sağladığı” rant, kısa vadede bölge insanlarına yansıyor. Buna karşılık uzun vadede “çevre ve dolaylı makro ekonomik maliyetler” olarak, “halka ve devlete” büyük sorunlar getirecek. Ayrıca verilen hesapsız devlet garantileri, uzun vadede büyük bedel yüklüyor. Ama AKP’ye bugün kaynak sağlıyor. resi soruşturma komisyonu, Obama yönetiminin İran tehdidine karşı hazırladığı ‘füze kalkanı’ planında birçok yönden ciddi sorunlar bulunduğunu bildirdi. İptal edilme riski doğan planın en önemli parçalarından biri, Malatya Kürecik radarı.(…)” 23 Şubat 2013 – NTV: “(…) Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Suriye’den gelecek olası bir tehdide karşı NATO tarafından konuşlandırılan Patriot hava savunma sistemlerinin Türkiye’ye yıllık maliyetinin 15 milyon lira olacağını düşünüyoruz. Ancak bir hayat bile tüm bu maliyetlerden daha önemli. Akçakale’de 5 vatandaşımız, masum insan kadın ve çocuklar Suriye’den atılan topla öldü. (…)” 2 Mart 2014, Haber Türk Ajansı: “(…) ABD, Adana’daki İncirlik Üssü dahil Avrupa’daki 5 ülkede konuşlandırdığı eski tip (B61) atom bombalarını, yeni ve modernize edilmiş ‘güdümlü’ nükleer bombalarla (B6112) değiştirmeye hazırlanıyor. ABD Ulusal Nükleer Güvenlik Dai yeni tip (B6112) güdümlü nükleer füzelerin fotoğraflarını yayımladı. İncirlik’teki 60 70 civarında B6112 Nükleer füzesi. ki (B61) tipi atom bombasının yerini modern (B6112’ler) alacak. Yeni füzeler ayrıca, Belçika, İtalya, Almanya ve Hollanda’da konuşlandırılacak. NNSA, B6112 güdümlü nükleer bombanın ilk denemesinin ‘başarılı’ geçtiğini bildirdi. (B6112 füzeleri, B614) savaş başlıklarıyla, 50 kilotona kadar uzanan farklı etki yayma seçenekleri sunabilecek. ABD, elinde bulunan 400 500 kadar nükleer bombanın günün koşullarına uygun biçimde modernize edilmesi için 10 milyar dolarlık bir bütçe ayırdı. (…)” HHH 23 Mart 2014 – Milliyet: “(…)Sınır ihlali yapan Suriye uçağı, Türk fından havadan havaya füzeyle düşürüldü. Genelkurmay’dan flaş açıklama geldi... AMRAAM füzeleri savaş uçaklarından fırlatılarak diğer hava araçlarını vurmaya yarıyor. 1980’lerin sonunda geliştirilen füzeler, takip sistemlerinin zor yanıltılması nedeniyle en ölümcül füze olarak biliniyor. Ses hızının 4 katı üzerinde uçabilen ve 72 kilometre menzilli füze, pilot tarafından atıldığına ‘aktif’ yani kendi başına veya ‘yarı aktif’ yani uçak radarından bilgi alarak hedefini bulabiliyor.(…)” 26 Mart 2015 – Hürriyet: “(…) Türkiye’nin olası saldırılara karşı NATO’dan istediği ve sınırdaki 3 kentte konuşlanmış Patriot bataryalarının hiçbiri, Suriye’den atılan füzeyi tespit edemedi. Bu durum, ğü yerde 7 metre derinliğinde çukurun açılmasına neden olan füzenin, taktik balistik füze olduğu anlaşıldı. Suriye’nin elinde uzun menzilli SCUD füzeleri bulunuyor. (…)” 8 Aralık 2017 – Aydınlık: “(…) ABD’de Ploughshares Vakfı Başkanı Joseph Cirincione, ABD’nin hava savunma sistemi Patriot için ‘elek’ nitelendirmesinde bulundu. The National Interest için kaleme aldığı makalede Cirincione, ‘Eğer bu sistemler büyük bölgeler veya tüm ülkenin savunmasında kullanılacaksa savaşa, düşmanın füzelerine karşı kalkanımız olduğu yönünde büyük bir yanılgıyla girme riskiyle karşı karşıyayız, oysa elimizde sadece elek var’ ifadelerine yer verdi. Nev York Times, geçen günlerde, Suudi Arabistan’ın ABD’den aldığı Patriot hava savunma sistemlerinin, Yemen’den Şii Husilerin fırlattığı (Burkan2H füzesini) vuramadığını bildirmişti. (…)” (Devam edecek…) Büyük kanal projesi “daha lafı edilirken bile arazi sahiplerine bir rant sağlıyor”. Hiç gerçekleş mese bile “kimilerini memnun kılıyor”. Üstelik dış borç yükü gelecek neslin sırtına ağır bir yük olarak binerken. Bütün bunlar “yanlış politika ve uygulamaların, kısa vadede AKP’ye yarar sağlamasına yol açtı”. Üstelik dış borç, dolar olarak 3.5 kat arttı. Dış açık anormal bir düzeye çıkarak ekonomiyi yeni dış kaynağın kölesi yaptı, siyasi büyük ödünlere açık hale getirdi. Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN [email protected] Rüzgârı zapt etmek Sosyal devlet yerine İslamcı örgütlenme uygulamaları Sosyal devlet ve sivil toplumsal örgütlenmeler yerine, İslamcı örgütlenmeler geçmeye başlayınca iktidar iki boyutlu olarak avantaj sağlıyor: hem kendisi daha güçlü hale geliyor, hem de rakiplerinin altını boşaltarak onları zayıflatıyor. Birey, “vatandaşlıktan yandaşlığa geçmeye başlıyor”. Sivil toplumsal örgütlenmeler siliniyor ve İslami örgütlenmeler karşısında demokratik zemin iyice zayıflıyor. Siyasal İslam düzeni, “İslamcı örgütlenmelerin üzerine oturtularak, çağdaş hukuktan tamamen uzaklaşmış oluyoruz”. Yukarıda özetlediğim ekonomik uygulamalar ile, İslami örgütlenmeler ve siyasal İslam arasında bir bütünleşme fiilen gerçekleşiyor. Yanlış uygulamalar uzun vadede çok kötü ekonomik sonuçlar doğursa da, siyasal İslamın yerleşmesi açısından AKP’ye destek oluyor. AKP’nin karşısındaki CHP’nin (ve diğer muhalefetin) AKP’nin örgütlenme avantajlarına karşı sivil toplumsal örgütlenmeler üzerinde yoğunlaşmaları gerekir. CHP, Ekmeleddin İhsanoğlu örneğinde stratejik bir hata yapmıştır. Bugün, parti içi yapılanmadan başlayarak, toplumsal sivil örgütlenme kurmak zorunda. Doğu ve Erdoğan için bir ekleme Acaba Sevgili Doğu Perinçek de dün Andrew Mango’nun düşündüğü gibi mi bakıyor? Son kitapta da andım. (*) Ünlü Türkolog A. Mango’ya AKP iktidara geldiğinde sormuştum: “Avrupa yeni AKP iktidarına nasıl bakıyor?” Bana “Erol, ehvenişer bir gelişme diye düşünüyorlar” demişti. Acaba Doğu Perinçek de bugün “bu ABD belasından bizi ancak Erdoğan gibi biri kurtarabilir” diye mi bakıyor? “Gerisi Allah kerim” demeye mi getiriyor!.. Erdoğan’ı bu noktaya iten Gülen’e (ve FETÖ’ye) de bir iki laf etmek gerekmez mi? (*) Gergedanlaşmak, syf 110114, Der Yayınları, 2018. 16 OCAK 2018 SAYI: 33704 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:50 06:33 06:54 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08:20 13:20 15:46 08:01 13:04 15:33 08:20 13:27 16:00 Akşam 18:08 17:55 18:22 Yatsı 19:32 19:18 19:43 NEVAL OĞAN BALKIZ Yard. Doç. Dr., Hukukçu akademisyen Gandhi’nin deyimiyle “Düşünceye gem vurmak, zihne gem vurmak demektir. Bu ise rüzgârı zapt etmekten de zordur”. Türkiye’de iktidar, “rüzgârı zapt edeceğine” inanarak, kendi politik görüş, söylem ve eylemlerine uymayan her türlü düşünceyi, bilgiyi ve haberi tehlike kabul ediyor. Bunları savunan, yazan kişileri, yayımlayan gazete ve televizyonları, radyoları “en uygun yöntemlerle bertaraf edilmesi, susturulması” gereken unsurlar olarak görüyor. Düşman hukuku Olağanüstü hal koşulları gerekçesiyle de, belirgin işlevi somut, maddi eyleme karşılık verme olan ‘vatandaş ceza hukuku’ ortadan kaldırılıyor. Alman ceza hukukçusu Günter Jakobs’un tanımlamış olduğu, düşünceyi sorgulamaya ve bu sorgulamadan yapılan çıkarımlara dayalı niyet saptamalarına göre “tehlikenin önlenmesine/ bertaraf edilmesine” yönelik “düşman ceza hukuku” uygulamalarını devreye sokuyor. Bu ceza hukuku anlayışı, hukukçu profesör Hayrettin Ökçesiz’in tanımladığı gibi, giderek “tüm hukuku ve yurttaşları hedef alan bir teröre”, sistematik insan hakları ihlallerine dönüşüyor. Zira “her yurttaş, her an, bu uygulamaların olası bir objesi haline” getirilme, hukuken “kuşku ve hayati tehlike altında tutulma” tehdidi altında. İçinde bulunduğumuz koşullarda, bu tehdidin en yoğun olduğu kesimlerden birini basın ve elbette gazeteciler oluşturuyor. Umut tüketimi Türkiye toplumu, giderek ağırlaşan sosyoekonomik sorunların baskısı altında, çoğulculuk ve katılımcılık özellikleri ortadan kaldırılmış tekçi bir kamusal alan, yargı, yasama ve yürütme erkleri ile, kurum ve kuruluşlarının işleyişi ve örgütlenme biçimi tek merkezli bir yapı oluşturma temelinde değiştirildi. Meclis’in yasama, denetim ve soruşturma yetkisi sınırlandırıldı, seçim zamanlarında sandığa gitmekten ibaret olan “biçimsel bir seçim demokrasisi” koşullarına sürüklendi. Bu koşullar içinde son 15 yıldır her türlü politik, ideolojik söylem ve araçlarla beslenen taraftarlıkla iktidarı destekleyen kitlelerde bir değişim yaşanıyor. Zira, “Her yurttaş, her an, bu uygulamaların olası bir objesi haline” getirilme, hukuken “kuşku ve hayati tehlike altında tutulma” tehdidi altında. Bu tehdidin en yoğun olduğu kesimlerden birini basın ve elbette gazeteciler oluşturuyor Avukatlar her hafta perşembe günleri cezaevindeki arkadaşları için Çağlayan Adliyesi önünde ‘Adalet Nöbeti’ tutarak durumu protesto ediyor. AKP’nin “umut dağıtabilme” kapasitesi ortadan kalkıyor. 15 yıldır AKP bu kapasitesini kullanarak, ekonomik demokrasiye de hiç değinmeden, derin toplumsal eşitsizliklerin ağırlığında yaşayan halka, “Yaptıklarımızla size hemen eşitlik ve iyi yaşam koşulları sağlamasak da, gelecek için iyi bir yaşam umut edebilmenize olanak veriyoruz. Bizleri iktidarda tutmazsanız, yaşadığınız koşullara umutsuzca saplanıp kalacaksınız” diyordu. Ancak şimdi, bu söylem inandırıcılığını yitiriyor ve sanal gerçekliğin örtüsü aralanıyor. Yeni fikir ve bilgi için Tam da bu zamanda gerçekliği kavramak, başta düşünceyi açıklama özgürlüğü ve onun gerektirdiği koşullardan olan basın özgürlüğü olmak üzere, bütün insan hak ve özgürlüklerinin her birimizle zorunlu bağlantısını yeniden kurmak, hayati bir önem taşıyor. Ancak bu bağlantı sağlıklı kurulabilirse, Türkiye’de düşünceyi açıklama özgürlüğü, basın özgürlüğü ve haber alma hakkı alanlarında yaşananların şahısların ve kurumların kimliğini aşan boyutu kavranabilir. Felsefe hocası İoanna Kuçuradi’nin deyimiyle, bir ülkede düşünceyi açıklama özgürlüğünün var olması, “herkese, egemen olan fikirlere, egemen tabulara ne kadar aykırı olursa olsun, yeni fikirler ve bilgiler getirme hakkının” tanınmış ve bu hakkın yasal güvenceye bağlanmış olması anlamına gelir. Yani bu özgürlük, “böyle bir fikir veya bilgi getiren bir kişiye, hiç kimsenin (herhangi bir devlet organının, yargıçların, polisin vb.) dokunamayacağının, mevcut ya da geçerli olanlara ne kadar aykırı olursa olsun, niteliği veya içeriği ne olursa olsun, onun başka haklarına zarar verilmeyeceğinin güvence altına alınmış olması” demektir. Açıktır ki bu özgürlük kapsamında “dokunulmaması ya da korunması gereken, yeni bilgi ya da düşünceler değil, bunları getiren kişilerin kendisidir”. Rahatsız edici de olabilir Dolayısıyla bu özgürlüğü savunmak, “bütün düşüncelerin, görüşlerin, normların değerce birbirinden farksız, eşit olduğunu öne sürmek” demek değil. İnsan haklarına ters düşen, onlara zarar verdiği/vereceği anlaşılan düşüncelerin yayılmasını ya da böyle bir normun geçerli kılınmasını, teorik bakımdan savunmak anlamına da gelmiyor. Aksine bu özgürlük, “düşüncelerin, görüşlerin, bilgilerin niteliklerine göre çeşitli açılardan değerlendirmelere tabi tutulmasını, bilgisel açıdan değerlendirilmeleri sonucunda insan haklarına ters düştüğü, onları ihlal ettiği (veya edeceği) anlaşılan veya şiddete, silahlı direnişe ya da ayaklanmaya kışkırtıcı niteliği bulunan düşüncelerin öğretilmesi, yaygınlaştırılması ve propagandasının yapılması aşamasında kimi ted bir ve yasakların öngörülmesini kapsar. Ancak bu tedbir ve yasakların yeni bilgi ya da düşünce getiren kişilerin hiçbir hakkına zarar vermeyecek nitelikte olmasını da şart koşar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, düşünceyi açıklama özgürlüğüne dair birçok kararında (özellikle Karataş/ Türkiye Kararı 1999) bu özgürlüğün, “demokratik toplumun ilerlemesinin ve her bireyin gelişmesinin temel koşullarından biri olduğunu” ve “yalnız taraftar bulan, zararsız ya da ilgilenmeye değmez görülen bilgi ve düşünceler için değil, aynı zamanda devlete ya da nüfusun bir bölümüne kırıcı gelen, şoke eden ya da rahatsız eden bilgi ve düşünceler için de geçerli olduğunu” karara bağladı. Nakledilme biçimi Mahkeme, bu özgürlüğün “ifadelerin yalnızca içeriğini değil, onların nakledilme biçimini” de kapsadığını belirtiyor. Dolayısıyla, “halkın farklı bir perspektiften bilgilendirilme hakkının” da düşünceyi açıklama özgürlüğünün bir biçimi olduğunu, “devletin de bu özgürlüklere haksız (şiddete, silahlı direnişe ya da ayaklanmaya kışkırtıcılık niteliği taşıması halleri dışında) karışmama ödevi bulunduğunu da vurguluyor. “Zihinlerimize vurulmak istenen gem”den kurtulma, gazetecilere özgürlük, herkes için adalet isteme zamanı! VEFAT Gazetemiz Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya’nın kayınpederi BAŞALİ ŞAKACI yaşamını yitirdi. Ailesine ve yakınlarına başsağlığı dileriz. c Çalışanları C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle