18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 13 Ocak 2018 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY ‘İlişkiler ilerlemez’ haber 11 AB, gazeteciler hapiste tutulurken Ankara ile ilişkilerde ilerleme olmayacağını vurguladı Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı JeanClaude Juncker, Türkiye’de gazeteciler hapiste tutulduğu müddetçe Avrupa BirliğiAnkara ilişkilerinde ilerlemenin görülemeyeceğini vurguladı. AB’nin dönem başkanlığının Bulgaristan’a geçmesine yönelik törene katılmak üzere bu ülkeyi ziyaret eden Juncker, Türkiye’nin geçmişteki Avrupa hedeflerinden uzaklaştını belirtti. “Gelecek aylarda Türkiye’nin nasıl ilerleyeceğini görmek durumundayız. Ancak Türkiye’deki hapishanelerde gazetecilerin bulunması sürerken bir ilerleme de olmaz” dedi. AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Johannes Hahn ise Türkiye ile AB ilişkilerinin gerçekçi bir şekle sokulması gerektiğini söyledi. Alman haber ajansı DPA’ya yaptığı açıklamada Hahn, Türkiye ile tam üyelik yerine kısa süre önce Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un gündeme getirdiği “stratejik ortaklık” kurulabileceğini ve diğer AB üyelerinin de bu öneriyi tartışmalarını umduğunu belirtti. ‘Tatlı sözler yetmez’ DW’nin aktardığı habere göre Hahn, Türkiye’nin başta Almanya olmak üzere bazı AB ülkeleriyle kriz havasını arkaya atıp yakınlaşma adımlarıyla ilgili olarak “Sadece tatlı sözler yetmez. Önemli olan olgulardır ve bu olgular henüz değişmemiştir” dedi. “Hâlâ on binlerce gazeteci, avukat, akademisyen ve devlet görevlisi cezaevindedir ya da geçim imkânları ellerinden alınmıştır. Hukuk devleti açısından kabul edilemez olan bu durumda değişiklik olmamıştır” dedi. Avrupa Parlamentosu Türkiye Forumu da yerel mahkemelerin Anayasa Mahkemesi’nin kararını acilen uy gulaması çağrısı yaptı. Avrupa Parlamentosu Türkiye Forumu’ndan yapılan açıklamada, Anayasa Mahkemesi’nin gazeteciler Alpay ve Altan’ın serbest bırakılması kararını memnuniyetle karşıladıkları belirtilerek “Eğer alt mahkemeler Anayasa Mahkemesi’nin kararına saygı duymazsa bu Türkiye’nin anayasal krizini derinleştirecek, hukukun üstünlüğü, güçler ayrılığının erozyonu devam edecektir” denildi, haksız yere tutuklu bulunan bütün gazeteci ve vatandaşların serbest bırakılması çağrısı yapıldı. l Dış Haberler 81 ilde OHAL’e hayır CHP, OHAL’E KARŞI 81 İLDE EŞZAMANLI AÇIKLAMA YAPTI: ARTIK YETER, DEMOKRASİ İSTİYORUZ DENİLDİ CHP örgütleri 81 ilde eşzamalı olarak OHAL karşıtı açıklama yaptı. Ankara’dan İstanbul’a, Edirne’den Kars’a kadar bütün illerde okunan ortak açıklamada, “Bu olağanüstülüğü normalleştirmeye çalışanlara karşı CHP, Demokratik Kitle Örgütleri ve Sendikalar olarak bir kez daha ifade ediyoruz; OHAL’e artık yeter, OHAL kaldırılsın, demokrasi istiyoruz” ifadeleri kullanıldı. CHP 81 örgütünde OHAL’e karşı eş zamanlı ortak bir basın açıklaması yaptı. Meclis’te ise açıklamayı Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba okudu. Türkiye’nin 18 aydan beri OHAL rejimi ile yönetildiğini söyleyen Ağbaba, 20 Temmuz’da ilan edilen OHAL’in, milli iradeye, demokrasiye, insan haklarına ve özgürlüklere yönelik bir karşı darbe halini aldığını kaydetti. CHP’nin Türkiye’nin dünyadan soyutlanmış bir diktatörlüğe evrilmesine ve evrensel hukuk kurallarından koparılmasına seyirci kalmayacağını belirten; iktidara gelirken OHAL’i kaldırma vaadiyle yola çıkanların, bugün OHAL’den beslenen ve baskı rejimini KHK’ler eliyle kuran bir yapı haline geldiğini, hükümetin baskılarının tüm kurumları sardığını ve anayasanın fiilen lağvedildiğini anlatan Ağbaba şöy İSTANBUL le konuştu: “Yemin ettikleri anayasayı savunmak yerine cüppelerini iliklemeye çalışan kimi yüksek yargı mensupları ile birlikte OHAL kanunsuzlukları adeta zor kullanılarak resmileştirilmiştir. 12 Eylül askeri darbesinde bile görülmeyen hukuk dışılıklar, insan hakkı ihlalleri ve özgürlüklerin kısıtlanması bugün Türkiye’nin normali haline getirilmek istenmektedir. Yüz binlere ulaşan ihraç ve tutuklamalar dalgası, darbecilerle uzaktan yakından ilgisi olmayan yurttaşları da içine katmış, yargısız infazlarla dikta rejiminin muhalifleri cezalandırma aracı olarak kullanılmış ve kullanılmaya da devam etmektedir. İktidar partisinin FETÖ ile el ele vatanseverlere kumpas kurdu ANKARA Vedat ARIK ğu yıllarda, bu terör örgütü ile mücadele eden ve bu yüzden cezalandırılan gazeteciler, siyasiler ve akademisyenler gibi yurttaşlara, bugün FETÖ yaftası vurulmaya çalışılmaktadır. OHAL KHK’leri, toplumun üzerinde sallanan bir kılıç olarak, seslerini yükseltmek isteyen tüm kesimlere yönelik bir silah halini almıştır. Bu olağanüstülüğü normalleştirmeye çalışanlara karşı CHP, Demokratik Kitle Örgütleri ve Sendikalar olarak bir kez daha ifade ediyoruz; OHAL’e artık yeter, OHAL kaldırılsın, demokrasi istiyoruz.” CHP İstanbul İl Örgütü de dün Şişhane Meydanı’nda toplanarak iktidarı uyardı. OHAL’in kaldırılmasını is teyen İl Başkanı Cemal Canpolat bundan sonraki sürecin sokakta gösteriler olarak süreceğini söyledi. Canpolat, “‘Olağanüstü Hal’in uygulanmasından sonra parlamentonun kapısında savcıların beklediği, güçlü parlamenter sistemin askıya alındığı, her gün hangi milletvekilinin tutuklanacağının kararlarının talimatla verildiği bir ‘Olağanüstü Hal’ dönemi yaşıyoruz” dedi. CHP’den OHAL forumu CHP, 15 Ocak Pazartesi günü “OHAL’de Yeter Forumu” düzenleyecek. Forumda OHAL’den mağdur olanların yanı sıra gazeteciler, akademisyenler ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri yer alacak. l Haber Merkezi Olağanüstü ‘pardon’ SİNAN TARTANOĞLU Mor Beyin uygulaması ile ByLock uygulamasına iradesi dışında yönlendirilenler için iade KHK’si yayımlandı. Bu şekilde ByLock kullanıcısı gibi görünen 11 bin 480 kişi arasında yer alan 2 bin 168 kamu görevlisinden 1823’ü göreve iade edildi. 345 kişi ByLock uygulamasına Mor Beyin üzerinden yönlendirilse de iade edilmedi. Devlet 1823 kişiye “pardon” dedi ama bu kişiler ihraç edildikleri için tazminat talebinde bulunamayacak. Yöneticiyken ihraç edilenler de bir daha yönetici olamayacak. 10 gün içinde görevlerine başlamayanlar da kendiliklerinden çekilmiş sayılacak. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, daha önce, 11 bin 480 kişinin telefonuna iradesi dışında ByLock programı yüklendiğini açıklamıştı. Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ ise hafta başında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda toplanan Bakanlar Kurulu’nun arıdından Mor Beyin tuzağına düşen 11 bin 480 kişinin içinde yer alan 2 bin 168 kişinin kamudan ihraç edildiğini, bunlar ile ilgili iade KHK’sinin hazırlandığını açıklamıştı. KHK dün Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. 1823 iade Mor Beyin yazılımı nedeniyle telefonunda ByLock tespit edildiği için kamudan ihraç edilen 2 bin 168 memurdan bin 823’ü kararname ile görevine iade edildi. İade KHK’sinde birinci sırayı 544 memur ile Milli Eğitim Bakanlığı aldı. MEB listesinde öğretmenlerin geniş yer kapladığı görüldü. Çoğunluğu polis memuru olmak üzere 458 kişi Emniyet Genel Müdürlüğü’ne iade edildi. Sağlıık Bakanlığı’ndan 204, Adalet Bakanlığı’ndan 79, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan 19 kişi iade edildi. Jandarma Genel Komutanlığı’ndan İradeleri dışında ByLock’a yönlendirildikleri ortaya çıkan 1823 kamu görevlisi KHK ile göreve iade edildi. 10 günde göreve başlaması gereken bu kişilere tazminat ödenmeyecek 99, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan 81 kişi iade listelerinde yer aldı. Görevlerine iade edilen isimler arasında Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nde daire başkanı olarak görev yapan Ömer Bayır da yer aldı. Ağrı Vali Yardımcısı olarak görev yaparken tutuklanan ve ihraç edilen, Ahmet Can Pınar da görevine iade edilen isimler arasında görüldü. Tazminat yok KHK ile görevlerine iade edilenlerin, 10 gün içinde göreve başlamaları gerekiyor. KHK’ye göre iade edildiği halde 10 gün içinde görevlerine başlamayanlar görevlerinden kendiliklerinden çekilmiş sayılacak. Bu kişilerin ihraç edildikleri tarih ile görevlerine başladıkları tarih arasındaki mali ve sosyal hakları toplu olarak ödenecek. Ancak devletin pardon dediği bu kişiler, ihraç edildikleri gerekçesiyle tazminat talebinde bulunamayacak. İhraç edildikleri makam yöneticilik ise, iade edilmelerine rağmen yeniden yönetici olamayacaklar. İade KHK’sinde yönetici görevinde olan 26 kamu görevlisi var. Mor Beyin uygulaması üzerinden istemi dışında ByLock’a yönlendirilen 345 kamu görevlisi hakkında ise iade kararı verilmedi. Bu isimlerin ByLock ile ilgili gerekçeleri ortadan kalksa da iltisak ve irtibatı gösteren ve ihracı gerektiren başka delillerinin olduğu belirtildi. 262 kişi ihraç edildi Hükümetin yayımladığı 31. OHAL KHK’si ile ayrıca kamu kurum ve kuruluşlarından 214, TSK’den ise 48 kişi ihraç edildi. Milli Eğitim Bakanlığı’ndan 106 memur, üniversitelerden ise 60 öğretim üyesi ihraç edildi. Ayrıca, Hatay Güney Radyo TV Yayıncılık AŞ (Hatmar FM) ile Prestij Medya Yayıncılık AŞ. (YEK TV) kapatıldı. Ordu gibi ‘Özel Harekât’ Bakanlar Kurulu kararıyla Emniyet Genel Müdürlüğü’ne bağlı olan Özel Harekât Daire Başkanlığı kapatıldı. Bunun yerine daha önce KHK ile kurulan Özel Harekât Başkanlığı faaliyet gösterecek. Başkanlık statüsüne yükseltilen Özel Harekât’ın personel sayısının bu yıl 40 bine çıkması bekleniyor. 694 sayılı KHK ile EGM Özel Harekât Daire Başkanlığı, Özel Harekât Başkanlığı adı altında müstakil bir başkanlık olarak yeniden yapılandırılmıştı. Bunun gerekçesi, “Düzenleme ile, polis özel Harekât birimlerinin hem tek merkezden kontrol edilebilecek, karar alma ve uygulama, temsil ve yönetimde etkinliğe sahip, hızlı reaksiyon gösterecek bir yapıya kavuşturulabilmesi, iletişim halinde bulundukları birimler ile temaslarında temsil ve yönetim kademesi yönünden farklılıkların azaltılabilmesi amaçlanmaktadır” olarak açıklanmıştı. Özel Harekât Başkanlığı, merkez teşkilattaki statüsü itibarıyla Teftiş Kurulu Başkanlığı ve Özel Güvenlik Denetleme Başkanlığı ile eşit düzeye yükseltildi. Özel Harekât Başkanı’nın mali ve diğer özlek hakları da Polis Teftiş Kurulu başkanı ile eşitlendi. Teşkilatın taşrada yapılanması da bu kapsamda yenilendi. İçişleri Bakanı Süley man Soylu, geçen yıl 14 bin Özel Harekât polisi alındığını açıklamıştı. Toplam Özel Harekât sayısının bu yıl içinde 40 bine ulaşması bekleniyor. Özel Harekât Başkanlığına bu yıl içinde milyonlarca dolarlık silah ve teçhizat ve araçgereç alınacağı öğrenildi. Dün Resmi Gazete’de yayımlanan kararla birlikte bunun son adımı olarak Özel Harekât Daire Başkanlığı da kaldırılmış oldu. l ANKARA / Cumhuriyet AYM kararı ve istibdat idaresi Türkiye’de hukuk devleti yürürlükte değil. Bunu söylemek malumun ilanı. Ama kanun devleti de yürürlükte değil. Daha doğrusu ülkenin başına çöreklenmiş iktidardaki güç, kanun devleti kurallarını da kabul etmiyor. Kanun devleti, evrensel hukuk ilkelerine uymasa da, iktidardaki gücün kendi koyduğu yasalara uymasını öngörür. “Burası kabile devleti değildir” diye böbürlenilen Türkiye’de, bir kabile devletinde yöneticinin tabi olduğu töreler, kurallar bile artık geçerli değil. Kendi koyduğu kanun ve kuralı işine gelmeyince tanımayan, sadece kendinin o an için ihtiyaç duyduğu kararın geçerliliğini kabul eden yönetim tarzı, hikmeti kendinden menkul diktatörlüktür. AYM bireysel başvurularla ilgili dört karar verdi. AYM eski üyesi Alparslan Altan’ın tutuklanmasının hukuki olmadığı iddiasını reddetti. Buna karşılık Mehmet Altan ve Şahin Alpay hakkında, “suç işlendiğine dair kuvvetli belirti yeterince ortaya konulamadığı” için tutuklanmalarının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal ettiğine karar verdi. Ayrıca bu iki kişinin sadece yayımladıkları yazılar ve yaptıkları konuşmalara dayanarak tutuklanmalarının, ifade ve basın özgürlüklerini ihlal ettiğine de karar verdi. Hemen tahliye edilmelerine hükmetti. Turhan Günay’ın maruz kaldığı dokuz aylık tutukluluğun, kendisine yöneltilen suç delillerinin mesnetsizliğini dikkate alarak, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal ettiğine karar verdi. Buna karşılık, Günay’ın ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasını incelemeye almadı. Kararda Günay’la birlikte tutuklanan ve aynı davada yargılanan diğer kişilerin yaptıkları başvuruların ayrıca ele alınacağı belirtiliyor. AYM’nin bu başvuruları, özellikle halen tutuklu olan üç arkadaşımızla ilgili olanları, ne zaman (bir hafta, bir ay, altı ay sonra?) ele alacağı meçhul. Kararın açıklanmasını izleyen saatlerde, 13. ve 26. Ağır Ceza Mahkemeleri, AYM’nin Altan ve Şahin hakkındaki ihlal kararlarından iktidarın memnuniyetsizliğini, gece yarısı aynı usul bahanesini icat edip hemen uygulamayı reddederek gösterdi. Tutuklamaları kaldırmaya niyetlerinin olmadığını, delillerin yeterince toplanmamış olması (!) gibi bahanelerle ayrıca ifade ettiler. AYM’nin gerekçeli kararının Resmi Gazete’de yayımlanması için yasal bir süre yok. Tutukluluk halleri kaldırılmış olan sanıkların tutuklanmaya devam ettirilmesi bir başka psikolojik işkence biçimi değil mi? Bu fiilen tanımama kararını hükümet adına Bekir Bozdağ’ın, AKP adına Hayati Yazıcı’nın beyanları tamamladı. Hem hükümet, hem parti, Reis’lerinin bundan önce AYM’nin Dündar ve Gül’ün tahliye edilmeleri kararı sonrası söylediklerini tekrarladı. O zaman Reis, önce “karara sessiz kalırım” deyip, ama dayanamayıp bir dakika sonra “AYM’nin verdiği karara uymuyorum, mahkeme kararında direnebilirdi” diyerek, kanunda ve anayasada olmayan bir yetkiyi ağır ceza mahkemesine atfetmişti. Şimdi mahkeme ilk elde direnmiş oldu. Mahkemelerin usul bahanesiyle alınan geçici ve belki kalıcı direnme kararı, kanun devletinin de yürürlükte olmadığının anlamlı bir işaretidir. Anayasayı açıkça ihlal ederek aylardır KHK’lerin Meclis’e sunulmaması ve alınan daha nice kararlar gibi... AYM ihlal kararlarında, olağanüstü hal döneminde temel hak ve özgürlüklerin durdurulması ve sınırlandırılmasını öngören anayasanın 15. maddesinin söz konusu hürriyet kısıtlayıcı kararlar için geçerli olmadığının da altını çiziyor. Halbuki Türkiye AİHM’de savunmalarını OHAL’den beri sürekli bu gerekçeye dayandırıyor. Yakında AİHM’de de tutuklamalarla ilgili ihlal kararları çıktığında Bozdağ ve Yazıcı’nın aynı şeyleri söyleyeceğini, mahkemelerin de gene direneceğini tahmin edebiliriz. Bu da Türkiye’nin zaten sonu ilan edilmiş AB üyeliği macerasından öteye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamının dışına çıkmasının hızlanması demek olacak. Ufukta, Rusya’nın ardından, Avrupa Konseyi üyeliğini askıya almak veya üyelikten çıkmak gözüküyor. AKPMHP ittifakı içinde yerli ve milli Türkiye iyice şekilleniyor. Bugün Türkiye’de iktidar hikmeti hükümet bile değil, bir hikmeti muktedir mantığı sergiliyor. Vardığı hukuk tanımama seviyesinde geri dönüşün yollarını da giderek daha fazla kendine kapatıyor. “Tökezlersek, mahvoluruz” korkusu içinde davranıyor. Bu ise iktidardaki gücün, iktidarı hiçbir hâl ve koşulda bırakmayacağı, böyle bir ihtimal belirdiğinde her şeyi göze almaya hazır olduğu kanaatinin yaygınlaşması ve güçlenmesine yol açıyor. Bozdağ dün AYM’nin “anayasa ve yasaların çizdiği sınırı aştığını” ilan etti. Çünkü sınır, mutlakiyetçi iktidarın uygun gördükleriyle her gün farklı çiziliyor. Buna isteyen faşizm, isteyen totalitarizm, isteyen Şark despotluğu der. Söz konusu olan kindar ve kıyıcı, katıksız bir istibdat idaresidir. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle