18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 13 Ocak 2018 10 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN / ASLAN YILDIZ TASARIM: İLKNUR FİLİZ AYM’yi yok saydılarYEREL MAHKEMELER AYM’NİN HAK İHLALİ VAR KARARINA KARŞIN İKİ GAZETECİYİ BIRAKMADI Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararına rağmen gazeteci Şahin Alpay’ı serbest bırakmayan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, dün yapılan itirazı da reddetti. Mahkeme, AYM’yi kendini yerel mahkemenin yerine koymakla suçladı. Mehmet Altan’ın tahliye edilmemesine yapılan itiraz da gün içinde karara bağlanmadı. Gazeteciler Şahin Alpay ve Mehmet Altan hakkında açılan davalara bakan yerel mah rarların Resmi Gazete’de yayımlanacağına AYM Başkanlığı’nın karar verdiğine dikkat çekildi. Mahkemelerin bireysel başvurular üzerine hak ihlali tespitine dair karar verme yetkisinin sınırlarını sıraladı. AYM’nin Ku kemeler, kesin ve bağlayıcı nitelikte AYM Başkanlığı yerine geçerek ihla ruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkın olan Anayasa Mahkemesi kararına iki le ilişkin kararın Resmi Gazete’de ya da Kanun’un 49. maddesinde düzenle gündür direnerek bir hukuk skanda yımlanmasından sonra hüküm ve so nen “kanun yolunda gözetilmesi gere lına imza attı. Alpay’ı yargılayan 13. nuç doğuracağına karar vermesinin ken hususlarda inceleme yapılamaz” Ağır Ceza Mahkemesi, AYM’yi ‘görev düşünülemeyeceği ifade edilen itiraz hükmünü anımsatan mahkeme, ay gaspı’ yapmakla suçladı. dilekçelerinde, AYM kararlarının ke nı kanunun 50. maddesinde düzenle Alpay ve Altan sin olduğunun ve mahkemeleri bağ nen “yerindelik denetimi yapamayaca hakkında Anayasa ladığının altı çizilerek, “Bu nedenle, ğı” hükmüne de kararında yer verdi. Mahkemesi’nin (AYM) ‘içeriğine katılmasa’ bile, her yargıç, AYM’nin hak ihlalinin tespitine yöne hak ihlali kararı verme Anayasa Mahkemesi kararlarına uy lik kararının herkes için bağlayıcı ol sinin ardından yargıla makla yükümlüdür” denildi. duğunun ifade edildiği kararda şu ifa CANAN COŞKUN maları gerçekleştiren İstanbul 13. ve 26. ağır ceza mahkemeleri, ön ceki gün gerekçeli kararın ulaşmama sı ve Resmi Gazete’de yayımlanma mış olması gibi gerekçelerle Alpay ve Altan’ın tutukluluk hallerinin deva mına hükmetmişti. Alpay ve Altan’ın avukatları da mahkemelerin kararla rına dün itiraz etti. Avukatlar, AYM kararlarının kesin olduğunu ve mah kemeleri bağladığını belirterek, “Mah kemelerin bu kararlara karşı direnme veya uymama gibi bir tavır geliştirme si beklenemez” dedi. İtiraz dilekçele rinde, AYM içtüzüğüne göre genel ku rul kararlarından yalnızca iptal ve iti raz başvurularına ilişkin olanlarının Resmi Gazete’de yayımlanma zorun luluğu olduğu belirtilerek, hangi ka Muhalefet şerhi geciktirebilir Avukatların dilekçelerinde, AYM’nin ihlal kararlarının geneli ilgilendiren bir nitelik taşımadığı, kararın uygulanabilmesi için herkese duyurulmasının gerekmediği ifade edilerek, kısa kararların hemen mahkemelere bildirildiğine dikkat çekildi. Mahkemelerin bu kararlara karşı direnme veya uymama gibi bir tavır geliştirmesinin beklenemeyeceği kaydeden avukatlar, muhalefet şerhlerinin gerekçesinin yazılmadığı sürece, gerekçeli kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasının da gecikeceğini ifade etti. Alpay’ın itiraz başvurusunu reddeden İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, dosyayı bir üst mahkemeye gönderdi. Mahkeme, ret kararında AYM’nin delere yer verildi: “Hiçbir merci ve kurum AYM karar larını yerine getirmekten kaçınamaz. Ancak AYM’nin bireysel başvuru üzerine hak ihlali olup olmadığı noktasındaki değerlendirmesi de sınırsız değildir. AYM hangi nedenle olursa olsun yerel mahkemenin yerine geçerek ‘delil değerlendirmesi’ ve ‘yerindelik incelemesi’ yapamaz. Delil değerlendirmesi yapamayacağı için ceza mahkemelerinin ‘mahkumiyet ya da beraat’ yönündeki kararlarının yanlış olduğunu söyleyemeyeceği gibi, yerel mahkemece sanığa ilişkin ‘delil duruma takdir edilerek’ diğer yasal koşulların da bulunması kaydıyla sanığın tutukluluğuna karar verilmişse ‘delil durumu yetersizdir. O nedenle başvurucunun hakkı ihlal edilmiştir’ şeklinde bir ka rar vermesi de mümkün değildir.” Mahkeme, AYM’nin kendini yargı lamayı yapan yerel mahkemenin yerine koyarak karar verdiğini öne sürerek, “AYM’nin gerekçesi dikkatli okunduğunda sanığın yayımladığı yazılar haricinde herhangi bir somut olgunun dosyada olmadığı ifade edilmiştir. Bu tespit dikkate alındığında mahkememizce sadece sanığın tahliyesine değil beraatına da karar vermek gerekir” ifadelerini kullandı. AYM’nin böyle bir hak ve yetkisi olmadığını savunan mahkeme, “AYM’nin dosyamızın esasına girerek karar vermesi ‘görev gaspı’ niteliğindedir. Yasalar ile kendisine tanınan sınırların dışına çıkılarak ve hatta açıkça yasak konulan alanlara müdahale ederek vermiş olduğu kararlar için ‘kesin ve bağlayıcı’ olduğundan söz edilemez” yorumunda bulundu. Mahkemenin tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda çok ayrıntılı açıklamalar yapabileceğini ileri süren heyet, ‘kimsenin bilmediği’ bu gerekçeleri ihsası rey (tarafını belli etmek) olacağı ve bu durumda heyet reddedileceği için açıklamadığını savundu. Mahkeme, “AYM’nin heyetimizden ihsası rey yasağının çiğnenmesine yol açacak talebini yerine getirmemiz kanunen mümkün değildir” dedi. ‘Karar kesin ve bağlayıcı’ Mahkemenin kararına muhalif kalan üye hâkim Kadir Karakoç ise, AYM kararının kesin ve mahkemeyi bağlayıcı nitelikte olması nedeniyle Alpay’ın tahliye edilmesi gerektiğini belirtti. l İSTANBUL HÜKÜMETTEN AYM’YE TEPKİ Sınırı aştılar AYM’nin Alpay ve Altan kararına Başbakan Binali Yıldırım ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ tepki gösterdi. Yıldırım, “Anayasa Mahkemesinin kararını beğeniriz beğenmeyiz, bunun incelenmesi, değerlendirmesi ayrı bir şeydir. Ancak takdir edersiniz ki ilk derece mahkemesi dosyaya hâkimdir, dosyanın içeriğini biz de, Anayasa Mahkemesi de bilmiyor, doğru kararı verecek olan birinci derece mahkemesidir. Yerel mahkeme dosya içeriğini de dikkate alarak, hukuka uygun bir karar verecektir” dedi. Temyiz mahkemesi değil Başbakan Yardımcısı Bozdağ ise, Twitter’dan yaptığı açıklamada, AYM’nin bireysel başvuruları karara bağlarken, anayasa ve yasaların kuralları ile bağlı olduğunu belirtti. Bozdağ, “Anayasa ve yasaların çizdiği sınırı aşmış, kendini ilk derece mahkemesi yerine koyarak vaka ve delil değerlendirmesi yapmış, suçun oluşumunu ve delil durumunu değerlendirmiştir. Bireysel başvuruları inceleyip karara bağlarken Anayasa Mahkemesi, ilk derece mahkemesi veya istinaf mahkemesi ya da temyiz mahkemesi veyahut da süper temyiz mahkemesi gibi davranamaz ve bu mahkemeler gibi karar veremez. Kararlar, Can Dündar kararının kötü ve yanlış bir kopyasından ibarettir. Anayasa Mahkemesi, algıları değil anayasa ve yasaları gözetmek ve gereğini yapmakla yükümlüdür” dedi. CHP’den Bozdağ’a tepki CHP Sözcüsü Bülent Tezcan, Bozdağ’ın açıklamasına tepki gösterdi. Tezcan, “Bozdağ demokratik hukuk devletinin bakanı olarak değil ‘20 Temmuz darbesinin bakanı’ olarak konuşmuştur. Bu ifadeler bir darbeci ağzın ifadeleridir. Anlaşılıyor ki AYM bu kararıyla AK Parti’nin sınırlarını aşmıştır” dedi. l Haber Merkezi GÜL: TUTUKSUZ YARGILANSINLAR Anayasa Mahkemesi’nin gazeteciler Mehmet Altan ve Şahin Alpay hakkındaki kararıyla ilgili açıklamalarda bulunan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Ben cumhurbaşkanı iken ve ayrıldıktan sonra da gazetecilerin tutuksuz yargılanması hem adalet açısından hem Türkiye’nin imajı açısından doğru olduğunu hep söylemişimdir. Bugün de o görüşteyim. Türkiye’nin rahatlaması ve imajıyla, iyileşmesi açısından da hak, hukuk bu konularda yargılama yine devam eder yazarların, çizerlerin, gazetecilerin” dedi. Gül, OHAL ile ilgili ise “İnşallah son kez uzatılır” dedi. Beraat gibi gerekçe AYM, KARARINDA TUTUKLU GAZETECİLER KONUSUNDA İLKELER BELİRLEDİ OHAL sürecinde tutuklu gazetecilerle ilgili ilk kararını veren Ana yasa Mahkemesi (AYM), bundan sonra tutuklu gazeteciler sorununa nasıl yak laşacağına ilişkin ilkelerini de belirle miş oldu. AYM Tutuklu gazeteci ve ya zarlar Altan ve Alpay ile ilgili verdiği hak ihlali kararının ge rekçesinde, tutuklama tedbirinin hukuki olma masının yanında, tutuk lamaya neden olan ya zı, açıklama ve konuşma ALİCAN ULUDAĞ ların suç işlendiğini göstermesi için yeterli bulmayarak “somut olgu lar” istedi, “beraat” gibi gerekçeler orta ya koydu. Ayrıca hükümet yetkililerinin AYM’nin yetkisini aştığı eleştirilerine de yanıt niteliğinde ifadelere yer verilen kararda, yargı mercilerinin tutuklama tedbrine ilişkin takdir aralığını aşıp aş madığının Anayasa Mahkemesi’nin de netimine tabi olduğuna işaret edildi. Kararda, Altan’ın tutuklanmasına ge rekçe olarak gösterilen söz ve konuşma larının Star gazetesinde 2010’da yayım lanan “Balyoz’un anlamı” başlıklı yazı, darbe teşebbüsünden bir gün önce Can Erzincan TV’de yayımlanan program daki konuşması ve kendi internet site sinde 20 Temmuz 2016’da yayımlanan “Türbülans” başlıklı yazıdan ibaret ol duğuna dikkat çekildi. Star gazetesinin FETÖ yayın organlarından biri olduğu na dair iddia bulunmadığı belirtilen ka rarda, “Soruşturma makamlarının bu dönemde FETÖ/PDY’nin bir suç örgütü olduğuna ve bunun kamuoyunca bilin diğine dair bir tespit ve iddiası da mev cut değildir. Soruşturma makamlarını, anılan soruşturmaların başlamasından üç yıl önce yazılmış ve yazıldığı dönem de ülke gündeminin ilk sıralarında yer alan güncel bir davaya ilişkin yazının FETÖ/PDY’nin amaçları doğrultusunda kaleme alındığı kanaatine sevk eden ol gusal temeller ortaya konulmamıştır.” ‘Kuvvetli belirti yok’ Altan’ın, Can Erzincan TV’de darbe teşebüsünü bir gün önceden bildiği suç lamasına neden olan sözlerine değini len kararda, “Bu sözlerin tereddütsüz bir şekilde darbe çağrısı olarak nitelen dirilmesi ve başvurucunun bunları erte si günü gerçekleşecek olan darbe teşeb büsünü bilerek kamuoyunu buna hazır lamak amacıyla söylediğinin kabul edil mesi zordur” ifadesi kullanıldı. Kararda, başvurucunun bu sözleri darbe teşeb büsünün ortamını hazırlamak amacıyla söylediğinin olgusal temellerinin soruş turma makamlarınca ortaya konulama dığı vurgulandı. Mahkeme, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasın da suç işlendiğine dair delil olarak Al tan hakkında “ByqLock” üzerinden ya pılan bazı yazışmaları gösterdiğini be lirterek “Bununla birlikte somut olayın koşulları ve başvurucu hakkında kul lanılan ifadelerin içeriği dikkate alındı AYM, Altan ve Alpay hakkında yazı ve konuşmalar dışında, “suç işlendiğine dair kuvvetli belirti” ve “kayda değer somut olgular” ortaya konulmadığı Knı belirtti. ararda, bu şartlar olmadan yapılan tutuklamanın basın özgürlüğü ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarına ilişkin anayasal güvenceleri anlamsız hale getire Oceği vurgulandı. lağanüstü halde özgürlüklerin sınırlandırılmasının meşru olmadığını kaydeden Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeleri, Cumhuriyet davasındaki suç lamaları çürütecek nitelikte. Mehmet Altan Şahin Alpay ğında bunların tek başına suç şüphesini gösterir kuvvetli bir belirti olarak değerlendirilmesi mümkün görülmemiştir. Bu itibarla hâkimliğin ortaya koyduğu gerekçeler kapsamında somut olayda suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin yeterince ortaya konulamadığı sonucuna varılmıştır.” ‘OHAL de olsa...’ OHAL döneminde hakların durdurulmasına ilişkin anayasanın 15. maddesi yönünden olayı değerlendiren mahkeme, suç işlendiğine dair belirtinin bulunmaması durumunda kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin tüm güvencelerin anlamsız hale geleceğine vurgu yaptı. Kararda, “Dolayısıyla hangi nedenle benimsenmiş olursa olsun olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde de kişilerin suç işlediklerine dair belirti bulunmadan tutuklanmaları ‘durumun gerektirdiği ölçüde’ bir tedbir olarak kabul edilemez. Bu itibarla, olağanüstü hal döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen anayasanın 15. maddesinin, başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik anayasanın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen gü vencelere aykırı bu müdahaleyi meşru kılmadığı değerlendirilmiştir” denildi. Gerekçede, basın ve ifade özgürlüğü yönünden yaptığı değerlendirmede ise müdahalenin ihlal oluşturmaması için sadece kanuni dayanağının ve meşru amacının bulunmasının yeterli olmadığına işaret edildi. Kararda, buradan yola çıkılarak olaya ilişkin şöyle denildi: “Tutuklama tedbirine başvurularak ifade ve basın özgürlüklerine müdahale edilmesinin hangi zorlayıcı toplumsal ihtiyaçtan kaynaklandığı ve demokratik toplum düzeninde neden gerekli olduğu somut olayın özelliklerinden ve tutuklama kararının gerekçelerinden anlaşılamamaktadır. Başvuru konusu olayda tutuklama gerekçelerinde, yayımlanan yazılar, Can Erzincan TV’de yapılan konuşmalar dışında herhangi bir kayda değer somut olgu ortaya konulmadan başvurucunun tutuklanmış olmasının ifade ve basın özgürlüklerine yönelik caydırıcı etki doğurabileceği de açıktır. Açıklanan nedenlerle suç işlediğine dair kuvvetli belirtiler ortaya konulmadan temelde yazılarına ve konuşmalara dayanılarak başvurucu hakkında tutuklama tedbirinin uygulanması ifade ve basın özgürlüklerine ilişkin olarak olağan dönemde anayasanın 26. ve 28. maddelerinde yer alan güvencelere aykırıdır.” OHAL nedeniyle bu özgürlüklere yapılan müdahalenin meşru olup olmadığını inceleyen mahkeme, anayasanın 15. maddesi kapsamında ifade ve basın özgürlüğünün OHAL durumunda sınırlandırabileceğini kaydetti. Ancak bu müdahalenin durumun gerektirdiği ölçüde olup olmadığının incelenmesi gerektiği ifade edilen kararda, “suç işlendiğine dair belirti olduğu ortaya konulmadan tutuklama tedbirinin uygulanmasının durumun gerektirdiği ölçüde bir müdahale olmadığı sonucuna varıldığı” kaydedildi. Kararda, “Bu itibarla olağanüstü hal döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen anayasanın 15. maddesinin, başvurucunun ifade ve basın özgürlüklerine yönelik anayasanın 26. ve 28. maddelerinde belirtilen güvencelere aykırı bu müdahaleyi meşru kılmadığı değerlendirilmiştir” denildi. Altan’da anlatılan gerekçelerin aynısı, Alpay’ın kararında da anlatıldı. Kararda, “Başvurucunun görüşlerini Zaman’da yayımlanan yazılarında dile getirmiş olması da bu yazıların FETÖ/PDY’nin amaçlan bilinerek ve bu amaçlar doğrultusunda kaleme alındığına dair tek başına yeterli bir olgu olarak değerlendirilemez” denildi. Cumhuriyet davası AYM’nin gerekçeleri, Cumhuriyet davasındaki suçlamaları da çürütecek nitelikte. Gazetemizin yayın politikasının suçlama konusu yapan savcılık ve mahkeme, Cumhuriyetçileri FETÖ ile bağlantılandıracak haber dışında somut olgu ve belirti ortaya koyamadı. Akın Atalay Murat Sabuncu Ahmet Şık TahliyeMAHKEMEYE DİLEKÇE VERİLDİ istiyoruz CANAN COŞKUN Anayasa Mahkemesi’nin Kitap eki Yönetmenimiz Turhan Günay’ın Cumhuriyet davasındaki tutukluluğu ile Anayasal haklarının ihlal edildiğine ilişkin karar vermesinin ardından aynı dava kapsamında tutuklu bulunan Genel Yayın Yönetmenimiz Murat Sabuncu, İcra Kurulu Başkanımız Akın Atalay ve muhabirimiz Ahmet Şık’ın bu karara dayanarak tahliye edilmeleri istendi. Gazetemiz avukatlarının Cumhuriyet davasına bakan İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunduğu dünkü tahliye talepli dilekçede, yazar ve yöneticilerimiz adına AYM’ye ayrı ayrı bireysel başvuruda bulunulduğu anımsatıldı. Dilekçede, AYM’nin önceki gün Kitap eki Yönetmenimiz Turhan Günay ile birlikte gazeteciler Mehmet Altan ve Şahin Alpay’ın benzer nitelikli başvuruları ile ilgili ihlal kararı verdiği anımsatıldı. Kararda, Günay ile ilgili tutuklanmasının hukuki olmadığı belirtilerek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği tespitinin yapıldığı ifade edildi. Dilekçede, halen tutuklu bulunan Sabuncu, Atalay ve Şık’ın bireysel başvurularının AYM’nin tutukluluğu hakkında ihlal kararı tespit ettiği Turhan Günay’ın başvurusu ile aynı kapsamda olduğu vurgulanarak, “Tutuklama kararları aynıdır, iddianame aynıdır, suçlamalar ve kanıt olarak dosyaya konulanlar aynıdır” ifadeleri kullanıldı. AYM’nin verdiği kararın emsal bir karar olduğu vurgulanan dilekçede, “Aynı davada yargılananlar için emsal karar olduğu gibi hukuka uygun bir karardır. Bu durumda eşitler arasındaki tüm hukuka aykırılıkların ve eşitsizliklerin giderilmesi gerektiği kanaatindeyiz” denildi. Bireysel başvuruları derdest olan diğer yazar ve yöneticilerimizin aynı gerekçelerle tutuklu olduklarının anımsatıldığı dilekçede şu ifadelere yer verildi: “Özgürlüklerin bir an önce iade edilmesi ve aslında başlangıcından itibaren hukuk dışı olmasına rağmen bu denli uzun sürmüş tutukluluğun derhal sona erdirilmesi hukukun bir gereğidir. Sayın Mahkemenizin özgürlüğün asıl, tutukluluğun son derece istisnai bir tedbir olduğunu göz önüne alarak tutuklu sanıklar hakkında derhal tahliye kararı verilmesi talebimizdir.” Hukukçular değerlendirdi ‘Tutuklu gazetecilere ışık tutar’ Eski AİHM yargıcı Rıza Türmen: AYM’nin bu kararı uygulanmıyorsa eğer, hukuk devletiyle bağdaşmayan bir şey. Hele siyasetçinin çıkıp bu karar yanlıştır demesi büsbütün hukuk devletiyle bağdaşmayan bir şey. Kararın uygulanmaması adil yargılama hakkını ihlal eder. Ama işin başka bir yanı var. Kararın geç uygulanması, bu kişilerin tutukluluk sürelerinin keyfi bir şekilde uzatılmış olması hâlâ tutuklu olmaları ayrı bir ihlal nedeni. Özgürlüklerinden yoksun bırakılmaları ayrı bir ihlal nedeni. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. ve 6. maddesinin ihlali. Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu: Hak ihlalinin tespiti mahkeme tarafından öğrenildiği anda o ihlalin giderilmesi gerekir. Gerekçesini öğrenip ona göre dirememez. Gerekçeli kararı beklemek kişi özgürlüğüne yapılmış yeni bir ihlal olarak kabul edilebilir. Bu ihlal kararı, ilkesel bakımdan hangi olayların hak ihlali olacağı konusunda mahkemelere ışık tutar. Bunun dışında bireysel hak ihlaline emsal demek zaten mümkün değil. Basın ve ifade özgürlüğü ile kişi özgürlüğü konularında hangi ilkelerin esas alınacağı konusunda elbette diğer davalara ışık tutar. Bu kararın Cumhuriyet yazarları için de kararmış olan hukuk anlayışı üzerinde bir aydınlatıcı etkisi olur. TBB Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu: Bir hâkim, uyuşmazlığın tarafları kim olursa olsun hukuku uygulamak zorundadır. Bu karar mahkemeleri ve idareyi bağlayıcıdır. İlgili şahıslar hakkında derhal tahliye kararı verilmelidir. AYM, tutukluluğun hak ihlali olduğuna hükmetmiştir. Bu karar, ağır ceza mahkemeleri açısından mutlak olarak bağlayıcıdır. Mahkemelerin, AYM’nin gerekçesini görüp görmemesinin bu noktada hiçbir önemi yoktur. Kararın gerekçesi yazıldığında, diğer gazeteciler için de emsal olabilir. Avukat Turgut Kazan: Türkiye’de hukukun gerçekten zerresinin kalmadığını gösteren çok çarpıcı bir örnek ile karşı karşıyayız. O iki mahkeme, Resmi Gazete diyerek kendisini kurtaracak şekilde gard alıyor. Siyasal iktidarın tavrını görmek istedi. İktidar, “tanımayın bu kararı” dedi. Ancak siyasal iktidar böyle bir şey diyemez. Bu mahkemelere baskıdır. Anında, hiç gecikmeden, UYAP’a düşer düşmez tahliye kararı verilmesi gerekir. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle