24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 11 Ocak 2018 TASARIM: SERPİL ÜNAY yorum 13 Fergana atları Wuti (İÖ 15687) 57 yıl hüküm sürmüş bir Çin hakanıdır. Uzun iktidarı süresinde ülkesinin topraklarını genişletmiş, Konfüçyus ilkelerini benimsemiş, bu ilkelerin devlet memurlarına öğretilmesi için okullar açmış. Ancak Wu, bugün, başarıları yanında despotluğu, çok sayıda suçsuzu gözünü kırpmadan öldürtmesi nedeniyle de anımsanıyor. Sarı Nehir taştığında kızar, hava koşullarının ne olması gerektiği konusunda bile buyruklar yayımlarmış. Yaşlanmaya başladığında insanı ölmez kılabileceklerini söyleyen sihirbazlarla ilgilenmeye başlamış: Bunlardan birini damat edindiği biliniyor. Zamanla ölmezliğe kavuşmak için kutsal yerlere yaptığı yolculukların giderleri, devletin bütçesine ağır gelmeye başlamış, fakirleşen köylüler ayaklanmışlar. Dahası da var: Topraklarına komşu ülkelerde bulunduğunu duyduğu atları istemeye, verilmediğinde de savaş ilan etmeye başlamış. Atların en iyisinin Fergana’da bulunduğunu, Fergana hanlarının “Cennet atları” olarak anılan kısraklara binip dolaştıklarını duyduğunda elçiler, hediyeler yollayıp bu atlardan istemiş, verilmeyince askerlerini saldırtmış. Bu zorbanın ileri yaşlarında belirginleşen, at merakı nasıl yorumlanmalı? Atları neden istiyordu? Acaba ordusunu güçlendirmek için mi istiyordu bunları? Bu konuda kafa yormuşlardan Arther Wiley, bu tutkuyu bambaşka bir şekilde yorumlamış: İnsanlar öldükten sonra bedenden ayrılan ruhlar göğe nasıl yükselirler? Eski Çin inançlarına göre imparatorları birtakım atlar alıp götürürmüş. İmparator Wu günün birinde yeryüzündeki yaşamının sona ermekte olduğunu gösteren alametler belirdiğinde olması gerekenleri şöyle tasarlarmış: Sarayından çıkacak, nerelerden geldiği belirsiz hoş ezgilerin eşliğinde tüm görkemiyle merdivenlerden inip Fergana atlarının çektiği bir arabaya kurulacak ve bu atlar, Wu’nun arabasını Cennet’e yani sonsuz huzur ve sükunun egemen olduğu kutsal bir dağın tepsindeki yeşim taşından yapılmış bir saray külliyesine taşıyacaklar. Bunları, Bruce Chatwin’in “Benim Burada Ne İşim Var?” başlıklı kitabında okudum. Çin imparatoru Wu’nun yıllar boyunca asıp kesmeye, aklına eseni yapmaya bir türlü doyamadığını, iktidarının ebediyen sürdürmek için çareler aradığını öğrendiğimde bu yaşamöyküsünün günümüzün diktatörlerini daha iyi anlamamıza yarayabileceğini düşündüm: Onlar da oturdukları yerlerden kıpırdamamak için akıllarına geleni yapmıyorlar mı? Onlar da tıpkı eski zalimler gibi günün birinde çok istedikleri halde yerlerinden kalkıp başka yerlere gitmek zorunda kalacaklarını bilmiyorlar mı? İşte onlar da bunu bildiklerinden Fergana atları değil ama Fergana atları gibi hızlı kaçan jetler bulundururlar saraylarına yakın alanların birinde. ‘Evlatlık’ soruşturması Adana Cumhuriyet Başsavcılığı, bazı Türk çocuk ların İncirlik Üssü’nde görevli ABD’li subaylara para karşılığı evlatlık olarak verildiğine yönelik iddiaların ardından soruşturma açıldığını duyurdu. Başsavcılık tarafından yapılan açıklamada, “Adana İncirlik Hava Üssü’nde çalışan bazı ABD’li askerlerin yaygın olarak 19801990 yılları arasında para karşılığı bebek satın aldıkları ve yurtdışına götürdükleri yönünde iddiaların basın yayın organlarında haber olarak yer alması ihbar kabul edilerek resen soruşturma başlatılmıştır. ‘Soybağını Değiştirmek’, ‘Resmi Belgede Sahtecilik’ ve ‘Göçmen Kaçakçılığı’ suçlarından başlatılan soruşturma kapsamında Cumhuriyet Başsavcılığımızca Adana İl Emniyet Müdürlüğü’ne yazılı talimat verilmiştir” denildi. l DHA 11 OCAK 2018 SAYI: 33699 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:51 06:34 06:55 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08:21 13:18 15:41 08:03 13:02 15:28 08:22 13:25 15:55 Akşam 18:02 17:50 18:17 Yatsı 19:28 19:14 19:38 AKP yöneticilerine bakarsanız seçimler zamanında yapılacak. Yani 2019’da... Ama MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin çıkışına bakarsak mümkün olan en kısa sürede yapılacak. Hem de yerel seçimlerden önce ya milletvekili seçimleri ya da Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak. AKP’lilerin büyük kurtarıcı rolü verdiği Devlet Bahçeli’nin AKP’ye ilk can simidi atışı değil bu. 17/25 Aralık sürecindeki Bahçeli ile taban tabana zıt bir politika izlemeyi tercih eden bugünkü Bahçeli, ilk kurtarıcılığını 7 Haziran seçimlerinde yapmıştı. AKP tek başına hükümet kuramayacak bir pozisyondayken daha ilk saatlerde koalisyona kapısını kapatmış ve “En erken seçim ne zaman olacaksa o zaman da seçim olsun” deyivermişti. Oldu da... Sayın Bahçeli durmadı tabii. 7 Haziran’dan yaklaşık bir yıl sonra 7 Mayıs 2016’da ağzından şu cümle çıktı: “Eğer ihtiyaç hâsıl olursa, eğer gerek duyulursa, Türkiye’nin milli ve tarihi çıkarlarını savunmak için düne kadar hükümete verdiğimiz fiili destek hukuki bir boyut alabilecek ve Milliyetçi Hareket Partisi yalnızca ülke ve milleti için her türlü sorumluluğu almaya hazır olduğunu kanıtlayacaktır.” O gün bu sözlerinin bir “zımni koalisyonu işaret ettiği” değerlendirmelerine ise hem kendisi hem de parti yöneticileri şiddetle karşı çıkıyordu. Ama bugün işte 2016’da söylediği o “fiili desteğin hu Bahçeli erken seçimin startını verdi kuki boyut” alacağı gün geldi. Demem o ki, bugün yaşadığımız siyasi tablonun senaryosu çoktan yazılmış. Zamanlaması ise ince hesaplarla uygulamaya konulmuş. AKP’lilerin iddiasına göre daha neredeyse iki yıl olmasına rağmen bizzat MHP Genel Başkanı, Erdoğan’ın adaylığını ilan etti. Ardından da AKP sözcüsü “Erdoğan dışında adayımız olamaz” dedi. Bu yazı yazılırken henüz Bahçeli ve Erdoğan, Saray’da buluşmamışlardı. Ama “zirve”nin sonucunu biliyoruz zaten; ittifak alternatiflerini somutlaştırmak. Muhtemelen seçim yasasında bir değişikliğe gidilecek öyle ki bu değişiklik “yerel seçimlerde bir ittifakı” bile kapsayacak boyutta olabilecek. Üstelik bunu AKP’ye yakın yazarlar dün Bahçeli’yi yere göğe koyamadıkları köşelerinde yazmaya başladı. Gelelim zurnanın zırt dediği yere. Neden mi erken seçim? AKP anketlerde istediği oy oranını hâlâ yakalayabilmiş değil. Bahçeli’nin çıkışıyla bir rüzgâr etkisi yaratmaya çalışıyorlar. Bu rüzgârın en küçük kıpırtısını hissettikleri anda da “her şey hazır ne diye 2019’u bekleyelim” deyip sandığı ortaya çıkaracaklar. Onun da altyapısını son anayasa değişikliğinde oluşturmuşlardı. Malum anayasanın 67. maddesinin son fıkrası “Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz” diyordu. AKP ne yaptı? Bu maddeyi ortadan kaldırmak için son anayasa değişikliğine şöyle bir madde ekledi: “Anayasanın 67’nci maddesinin son fıkrası hükmü, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra birlikte yapılacak ilk milletvekili genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi bakımından uygulanmaz.” Gördüğünüz gibi erken seçim alternatifini anayasa değişikliğine bile yazdıran bir AKP var karşımızda. Bakmayın siz seçimler zamanında yapılacak söylemlerine. “Madem bir erken seçim hazırlığınız yoktu bu maddeyi neden koydunuz” diye sorarlar adama. Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN [email protected] Bahçeli’nin sistem dediği! İBRAHİM Ö. KABOĞLU Prof. Dr., hukukçu 8Ocak günlü basın toplantısında “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” kavramını tekrarlayarak kullanan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, anayasa, devlet ve milli duruş kavramları karşısındaki konumunu yeniden vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2. dönem adaylığını açıkladığı konuşmasındaki şu dört öğe, doğruluk ve gerçeklik testinden geçirilmeli: 16 Nisan’da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (CBHS) kuruldu; 3 Kasım 2019 seçimleri CBHS kurallarına göre yapılacak; seçimlerden sonra da CBHS uygulanacak. Bu nedenle, muhalefet partilerinin kendilerini sisteme göre ayarlaması gerekir.” 16 Nisan halkoylaması ile “anayasa sayfası” kapandı; bu çerçevede seçime girecek olan muhalefet partileri, bu süreci kabul etmişlerdir. Devletin beka sorunu nedeniyle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adaylığını destekliyorum. Bu destekle, yerli ve milli bir duruş sergiliyorum; muhalefet partileri bu özelliği temsil etmiyor. Gerçekten var mı? Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, seçimler için en güçlü slogan olarak kullanılacak gibi; oysa bu bir yanılsama. Çünkü: Bir kez, anayasa hukukunda böyle bir kavram yok. Ama olsa da fark etmez. Çünkü hükümeti ortadan kaldırmak, 6771 sayılı kanunun öncelikli amacı idi. Cumhurbaşkanlığı ise örtülü bir biçimde kaldırıldı. “Cumhur” başkanlığı, “parti” (halkın bir kısmı) başkanlığına indirgendi. Uygulama ise bunu teyit etti. Ya sistem? “Eşgüdüm içerisinde bulunan kurumlar bütünü” şeklinde tanımlanan sistem ile 6771 sayılı kanun düzenlemesi arasında bir ilişki yok. Zira bu metnin özü, kurumlar eşgüdümünü değil, bütün kurumları bir kişinin güdümüne koyma hedefini yansıtıyor. Anayasal düzlemde hukuki öngörülebilirlik ve hukuki güvenlik ilkelerinin ikinci plana atılması da güdümlü yapıyı pekiştiriyor. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI Anayasa değişikliği, Bahçeli’nin “Anayasa suçu işleniyor” beyanı üzerine yapıldı; ne var ki, bugün, Ekim 2016’ya göre anayasa ihlalleri dizisi daha belirgin hale geldi. Suça karşı çıkan kişi de “suç ortağı” olmuş durumda Bahçeli ‘devletin bekası’ gerekçesiyle Erdoğan’a destek verdiğini söylüyor ama asıl gerekçe kendi bekası. Özetle hükümetin, cumhurbaşkanlığının ve sistemin olmadığı bir düzenlemeyi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olarak adlandırmak, tam bir yanılsama. ‘Anayasa sayfası’ kapandı mı? Oysa demokratik anayasal düzen, tek kişinin güdümünde değil, kurumlar arası eşgüdüm yoluyla kurulabilir ancak. Karşılaştırmalı anayasa hukuku ilkeleri gereği, OHAL yönetiminde anayasa değişikliğine sürekli itiraz edildiği halde, değişikliğin de ötesine geçilerek, “anayasal düzeni” ortadan kaldıran oylama sonucu üzerinde OHAL belirleyici oldu. 3 Kasım 2019 seçimleri ardından, 6771 sayılı metin, yürürlüğe (tümüyle) girecek. 16 Nisan oylaması, sadece bir anayasa oylaması değildi, aynı zamanda veya daha çok “kişi projesi” olarak nitelenen metin üzerinden kişinin oylaması söz konusu idi. Evetler için olduğu kadar hayırlar için de... Buna karşılık, 3 Kasım 2019’da, yalnızca “siyasal iktidar sahibi” oylanmayacak, daha çok [email protected] [email protected] “anayasa oylanacak”. Bu açık ancak fark şurada olacak: “Proje sahibi”, “iktidar için anayasa” diyecek, muhalifler ise “demokratik anayasa için iktidar” diyecek. Bu nedenle, yasama ve Cumhurbaşkanı için yapılacak oylamada seçmenler, şu tercihle karşı karşıya: Yürütme (doğrudan)yasama(dolaylı) ve yargı (güdümünde) yetkilerini kendisinde toplayan tek bir kişi yönetimi mi, yoksa yürütme/kural koyma (yasama), kuralları uygulama (yürütme) ve denetleme (yargı) erklerini, meclis, kurul ve özerkbağımsız organlara bırakan bir hukuk devleti mi? Ayrışma şurada: TanzimatMeşrutiyetCumhuriyet çizgisinde uzun bir evrimin sonucunda şekillenen erkler ayrılığını savunanlar mı ulusal kimlik yanlısı ve yurtsever? Yoksa, “Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenir” (6771 sy. Kanun md.10/son) şeklindeki büyük sapmayı içselleştirenler mi yerli ve milli? Oysa, siyasal ve anayasal tarihimiz, demokratik hukuk devletinin ortak kavramları ile örülü: Erkler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, anayasal denge ve denetim düzenekleri, yöneticilerin hesap verebilirliği (görev+yetki+sorumluluk), devletin insan hakları karşısındaki yükümlülükleri (saygı+koruma+geliştirme) vb. Kimin bekası? 16 Nisan’da oylanan metin de, devletin bekası adına gerekçelendirildi ve savunuldu. Buna karşın, yürürlüğe girişi 3 Kasım 2019 sonrasına bırakıldı. Eğer anayasa değişikliği devletin bekası için yapıldıysa neden metni bütün olarak yürürlüğe koyma yerine, cumhurbaşkanının partisinin başına geçmesi ve HSYK’yi yeniden yapılandırmasına öncelik verildi? Bu soru, kimin bekası sorusunun da yanıtı niteliğinde. ‘Anayasa suçu’ devam ediyor Anayasa değişikliği, Devlet Bahçeli’nin “Anayasa suçu işleniyor” beyanı üzerine yapıldı; ne var ki, bugün, Ekim 2016’ya göre anayasa ihlalleri dizisi daha belirgin hale gelmiş bulunuyor. Değişen ne? Anayasa suçuna karşı olan kişinin eleştirisi doğrultusunda değişiklik yapıldığı halde ihlal sürdüğüne göre, suça karşı çıkan kişi de “suç ortağı” olmuş durumda. Cumhurbaşkanlığına aday gösteren ve gösterilen arasında iki ortak payda daha var: Beka ve vuruş tarzı. Neyin bekası olduğu 16 Nisan’dan sonra görüldü: “Proje sahibi” ve partisinin. Aday ilan eden açısından da, devletin bekası adına, Bahçeli olanı ve partisini kurtarması öne çıkmıyor mu? Siyasal yarış yerine, muhalifler “dış güçlerle işbirlikçi” ilan edilerek belden aşağı vuruş alışkanlığı. Vuruş, üstelik, “devletin beka sorunu” denilerek, devlet olanakları ile yapılacak... C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle