19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 26 Eylül 2017 EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: ZARİFE SELÇUK döGzaazgeüytrelacüiknlerıeşm‘Buayklaaraaşnıllıırk’ Gazeteciler, siyasi parti temsilcileri, hak savunucuları, hukukçular dahil pek çok kişi Cumhuriyet davası için İstanbul Adliyesi’ne akın etti Gazeteciler, siyasi parti temsilcileri, hak savunucuları, hukukçular dahil pek çok ki şi, gazetemiz yazar, yönetici ve çalı şanlarının yargılandığı kumpas dava sının üçüncü oturumu için Çağlayan’daki İs tanbul Adliyesi’ne akın etti. “Herkes için ada let”, “Gazetecilere öz gürlük”, “Savunmaya SEYHAN AVŞAR özgürlük” pankartlarının açıldığı eylemde, “Gazetecilik suç değil dir”, “Özgür basın sus turulamaz”, “İfade öz gürlüğü engellenemez” yazılı dövizler taşındı. Açıklamaya CHP Grup ZEHRA ÖZDİLEK Başkanvekili Engin Altay, CHP genel başkan yardımcısı Ercan Kara kaş, CHP milletvekilleri Utku Çakırö zer, Gürsel Tekin, Sezgin Tanrıkulu, Mahmut Tanal, Ali Şeker, Musa Çam, Onursal Adıgüzel, Hilmi Yarayıcı, Ba rış Yarkadaş, Gülay Yedekçi, Ömer Fethi Gürer, Ali Haydar Hakverdi, Er doğan Toprak, Mehmet Tüm, Gamze Akkuş İlgezdi, Nurhayat Kayışoğlu, İb rahim Özdiş, Didem Engin, Mehmet Gökdağ, Eren Erdem, Erdin Bircan, Ne cati Yılmaz, Mehmet Tüm, İlhan Ciha ner, Hürriyet Kaplan, Bülent Bektaşoğ lu, Bülent Öz, Ömer Fethi Gürer, Nihat Yeşil, Yakup Akkaya, Atilla Sertel, Si bel Özdemir, CHP Kadıköy İlçe Başka nı Ali Narin, CHP Ümraniye İlçe Baş kanı Cafer Çakmak, HDP milletvekili Garo Paylan, eski HDP milletvekili Ha sip Kaplan, Türkiye Gazeteciler Sen dikası, DİSK Basınİş, Sınır Tanıma yan Gazeteciler, Avukat örgütleri, Ber kin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan, Ge zi Direnişi gazileri, akademisyenler ve çok sayıda yurttaş katıldı. Haksız tutuklama CHP’li Ercan Karakaş, adliye önünde yaptığı açıklamada, hukuksuz tutuklamanın son bulmasını isteyerek, “Dünyanın hiçbir yerinde gazeteciler muhalefet ettikleri, hukuk devletini ve adaleti savundukları için yani gazetecilik yaptıkları için tutuklamazlar. Yargılamazlar. Maalesef dünyanın 200 ülkesinin içerisinde Türkiye bu konuda son yıllarda muhalefeti, muhalif yazarları tamamen etkisiz hale getirmek için yargı önüne çıkartırıyor’’ dedi. Karakaş, Çin’den sonra en çok gazetecinin tutuklu olduğu ülkenin Türkiye olduğunu belirterek ülkenin hukuk konusunda da arka sıralara düştüğünü söyledi. Karakaş özetle şunları söyledi: “Hak, hukuk, adalet diyenler bu haksız tutuklamalara, baskılara karşı hiçbir zaman ‘Evet’ demiyoruz demeyeceğiz.  Nuriye ve Semih yıllarca kamuda çalışmışlar , öğretmenlik yapmışlar. Haksız bir şekilde ekmekleri, işleri ellerinden alınıyor. Demokrasinin kırıntısı olan bir ülkede haksızlığa uğradığını düşünen insanlar ne yaparlar? İşte bugün burada bizim yaptığımız gibi, bir meydanda bir araya gelirler ve haklarını savunurlar. Yetmiyor, onların avukatlığını yapan 14 genç avukat gözaltına alınıyor ve çeşitli şehirlere sürülüyor. Hakkını arayan iki kişinin avukatlığını üstlenen kişileri neden tutukluyorsunuz?’’ Karanlık gidişin ancak dayanışma ile aşılabileceğini söy KURTULUŞ ARI Balonlara da gözaltı Adliyeye gelenler dayanışma mesajı verirken Yazarlar Sendikası ve Türk Tabipleri Birliği üyesi Ayşegül Tözeren, dava için basın açıklaması yapılırken iki adet dev balon uçurmak istediklerini, böylece adliye camlarından gazetecilere özgürlük taleplerinin ve alandaki hareketliliğin tutuklular tarafından da görülebileceğini ancak balonlara el konulduğunu ifade ederek “Balonlarımız gözaltına alındı. Hem balonlarımız gözaltında hem de gözaltında kayıp” diye konuştu. ‘Direnenlerin avukatlığıNA DEVAM’ Avukat örgütleri adına açıklamayı okuyan Yaprak Türkmen ise avukatların birçok kesimin saldırılarıyla karşı karşıya kaldığını kaydetti. OHAL’in muhaliflere yönelik bir cadı avına dönüştüğünü söyleyen Türkmen, “Binlerce kamu emekçisi ihraç edildi. Gazeteciler, akademisyenler, avukatlar tutuklandı. İşten atılmalarına karşı Ankara’da başlattıkla rı eylemlerle işlerini geri isteyen Nuriye ve Semih siyasi bir kararla tutuklandı. Bugün ise ölümle karşı karşıyalar’’ diye konuştu. Cumhuriyet çalışanlarından 5 kişinin tutuklu olduğuna dikkat çeken Türkmen, “Geçen hafta itibarı ile 16 avukat arkadaşımız gözaltına alınmış, 14’ü tutuklanmıştır. Arkadaşlarımız intikam mantığı ile tutukluluklarının 2’nci gününde fark lı hapishanelere sürgün edilmiştir. Arkadaşlarımız sadece mesleklerine inanarak icra ettikleri ve Nuriye ile Semih’in avukatlıklarını yaptıkları için tutuklanmışlardır. Bizler baskı ile hizaya gelecek avukatlar değiliz. Gücümüzü tarihsel haklılığımızdan alıyoruz. Bundan sonra da direnenlerin avukatlığını yapmaya devam edecek, Nuriye ve Semih’i savunacağız.’’ leyen Karakaş, ‘’Bundan sonrada içerideki avukatlar, gazeteciler için bu dayanışmanın devam etmesini diliyoruz” diye konuştu. ‘İlk duruşmada çöktü’ Cumhuriyet Davası Koordinasyonu adına açıklamayı ise gazetemiz Sorumlu Yazıişleri Müdürü Faruk Eren yaptı. Eren, Cumhuriyet davası iddianamesinin ilk duruşmada çöktüğünü hatırlatarak, “İddianamenin çökmesine rağmen arkadaşlarımızın cezaevinde tutulması konusunda ısrar devam ediyor. Arkadaşlarımız, aylardır mesleklerinden, sevdiklerinden ve özgürlüklerinde mahrum. Bugün buradan arkadaşlarımızı da alıp gitmek istiyoruz” dedi. Türkiye’de 160’tan fazla gazetecinin tutuklu olduğuna ve ülkenin dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi durumuna geldiğine dikkat çeken Eren, “Bu tabloy la gurur duymayın. Aksine utanın ve gazetecilerin özgürlüklerini geri verin. İktidar ise ısrarla hapishanelerde hiçbir gazetecinin bulunmadığın iddia edebiliyor. Bizler arkadaşlarımızın gazeteciliğinin tanığıyız. Onların yaptıkları haberler, yazdıkları yazılar nedeniyle tutuklandıklarını biliyoruz’’ dedi. Gazete, dergi, televizyon, yayınevi ve haber ajanslarının kapatıldığının altını çizen Eren şu ifadeleri kullandı: “Binlerce gazeteci işsiz kaldı. Hakikatin peşindeki gazeteler ve gazeteciler, iktidarın uygulamalarını eleştiren her haber nedeniyle soruşturma ve davalara maruz kalıyor. Sahada haber takibi yapan gazeteciler silahla tehdit edilmeye va ran baskılarla engelleniyor. Yüzlerce internet sitesi anayasaya aykırı erişim engeli kararlarıyla kapatılırken, sansür ve otosansür olağanlaşıyor. Gazetecilerin tutuklanma gerekçeleri arasında yayın politikasının değiştirilmesi, gazetenin zarara uğratılması dahi yer alabiliyor. Arkadaşlarımızı hapishanelerde tutmak için her duruşmada yeni bahaneler uyduruluyor. Haber vermek, haber almak ve haber olmak haktır. Basın özgürlüğü önündeki engellere son verilsin. Gazetecilere özgürlük’.’ l İSTANBUL/Cumhuriyet ‘Bir diş daha söküldü’ Duruşma sonrasında Adalet Nöbeti’ni başlatan avukatlardan Kemal Aytaç, “Her duruşmaya umudumuzu mücadelemizi taşıyoruz. Bugün bir diş daha söküldü, Kadri Gürsel tahliye edildi” dedi. Diğer tepkiler şöyle: Cumhuriyet Davası Koordinasyonu’ndan gazeteci Ertuğrul Mavioğlu: “Sevinmiyoruz, itiraz ediyoruz. Neden diğer arkadaşlarımız tutuklu? Tek bir gazeteci içerde kalmayana dek kavgamızı sürdüreceğiz.” Gazeteci Elif Ilgaz: “Bir dahaki duruşmaya hepsini alacağız. Dimdik ayaktayız, onların arkasındayız.” CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş: “Tam 11 aydır süren tutukluluk ne yazık ki yine devam ediyor. Tek sevincimiz Kadri Gürsel’in taliye edilmesi.” CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu: “Bugün Kadri dostumuzun tahliye olması adaletin gerçekleştiği anlamına gelmez. Yargı bağımsız değil demiyorum, çünkü yargının bağımsız olması için önce yargının olması lazım.” CHP Milletvekili Mahmut Tanal: “Siyasi iktidar vatandaşın öğrenmesinden, eleştirmesinden rahatsız oluyor. 330 günden beri delillerin toplanmaması Cumhuriyet Savcısı’nın ve mahkemenin görevini yapmadığının, görevini kötüye kullandığının açıkça tescilidir.” Bir sandalyeye 3 milletvekili, konsolos ayakta Cumhuriyet davasının 3. duruşması için bir kez daha Çağlayan’dayız. STK’ler, si Umut Oran, Erdoğan Toprak, Gamze Akkuş İlgezdi, Sezgin Tanrıkulu, Gülay Yedekçi’nin payına üçte bir san yasi partiler, siyasiler ve du İZLENİM dalye düşüyor. Ya nöbetleşe otu yarlı yurttaşlar Adliye’nin ruyorlar ya üleşip. önünde buluşuyor. Fransa İstanbul Başkonsolo Davanın başlangıç saati 14.30 su Bertrand Buchwalter ise Ka olarak duyurulsa da, önceki du dıköy Belediye Başkanı Aykurt ruşma bir türlü bitmeyince, otu Nuhoğlu’nun kendi yerini ver rum 1.5 saat rötarla başlıyor. Bu süre zarfında tahminen 200 kişilik kalabalık bir izleyici grubu, ARİF KIZILYALIN mesiyle salona girebiliyor. Nuhoğlu yıllar sonra bir davada izleyici olduğunu söylüyor. “ En 27. Ağır Ceza’nın büyük salonuna gire son12 Eylül duruşmalarıydı..” derken bilmek için inatçı bir bekleyiş sürdürü adeta sesi titriyor. yor. Kapılar açıldığında ise büyük sa HDP’li Celal Doğan ayakta kalınca dı lon yetersiz olduğundan, sığmakta zor şarı çıktı, Hasip Kaplan, cüppesiyle mü luk çekiyoruz. dafi hukukçu sırasında kendine yer bu Gazeteciler tek ayak üstünde. Mil labildi Mahmut Tanal’la. letvekilleri ya ayakta, ya bir sandalye Adliyenin dışında ise gergin bir ha yi 23 kişi paylaşıyor. İlhan Cihaner, va hâkim. Fakat birden kendisini gaze teci gibi göstermeye gayret eden çember sakallı bir meczubun provokatif eylemiyle ortam iyice ısınıyor. Bu şahısın, ‘vatan haini’ sözüne meydandaki Cumhuriyet gönüllüleri yanıtı veriyor: “Hain sensin...” Elbet, meczup tabanları yağlayıp kaçıyor. Tanıkların dinlendiği bölüm ise ilginç diyaloglara sahne oldu. Özellikle Rıza Zelyut’un, “Türkiye’nin en büyük yazarı benim” ifadesi günün lafıydı, mahkeme heyeti dahil herkes güldü. Karşılıklı sorucevap bölümünde, Zelyut’un 2011 yılında Güneş gazetesinde, Fettullah Gülen’i neden övdüğü sorusuna verdiği, “Patron öyle istedi!” iması mizah tonunu iyice yükseltti duruşmanın. Akın Atalay’ın Zelyut’a yönelik “Akıl ruh sağlığı yerinde olmayan kişiler” yorumu bu tanık ifadesini düşürecek ni telikteydi. Yine Zelyut’un, “Bu operasyon(!) sonrası Aydın Engin gibi isimlerin gazeteye alındığı” iddiasını ise tutuksuz sanık Aydın Engin çürüttü: “Beni gazeteye İlhan Selçuk aldı..” Salon yine karışırken, İlhan Cihaner’in bulunduğu bölümden “Bu dava İlhan abiyi de FETÖ sanığı yapar..” sesleri yükseldi. Tanık ifadelerinin davayı iyice sulandırmasından sonra Mahkeme Başkanı, “Bu davada bazen olağan olmayan şeyler söyleniyor ama zaten bu davanın ruhunda bu var” dedi. Bu yorum üzerine genel kanı ise “Dava burada düşer” şeklindeydi. Ne var ki olmayan deliller ve garip tanık ifadeleri arkadaşlarımızı aylarca özgürlüklerinden yoksun bırakmıştı. haber 11 Kürd referandumu, bir turnusol kâğıdı Dün Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin düzenlediği referandum, bölgenin içinde bulunduğu ortamda acil miydi? Bağımsızlık yerine bir Irak federasyonu veya konfederasyonu içinde yer almak, en başta bölge Kürtleri için en iyi çözüm olabilirdi. Karşı taraftan bunu onlara öneren çıktı mı? Diğer taraftan, IKBY içinde siyasal olarak sıkışan Barzani yönetimi, bağımsızlık referandumunu gündeme getirerek, bu durumu aşmayı mı esas olarak hedefledi? Muhtemelen. Sonucun açık ara “evet” olacağı kuşkusuz olan bu referandumla ilgili sorulacak çok soru var. Bu soruların hemen hepsi Barzani muhalifi Kürd siyasal hareketleri tarafından dile getirildi. Muhalefet, Mesud Barzani’nin süresi biten IKBY başkanlığını fiilen uzatılmasına tepki gösterdiği için, Ağustos 2015’ten beri IKBY meclisi kapalıydı. Mesud Barzani 2015’te, cihatçılara karşı savaşılan ortamı neden gösterip başkanlık seçimi yaptırmamıştı. Yeğeni Başbakan Neçirvan Barzani, meclis başkanını görevden almış ve muhalif Goran partisi milletvekillerinin Erbil’e girmesini yasaklamıştı. Büyük ölçüde Barzani devleti olan IKBY, fiilen başkanlık sistemiyle iki yıldır idare ediliyor. Muhalefet meclisin başkanlık yasasını yürürlüğe koymasıyla açılmasını talep ediyordu. Bağımsızlık referandumunun yöntemi, zamanlaması ve kapsadığı coğrafya ile ilgili eleştirilerde haklılık payı var. Bunların hepsini Kürdler dile getiriyor. Ama aynı Kürdlerin, etnik kimlikleri nedeniyle dışlanmaya devam ettikçe, eşit vatandaş statüsü elde edemedikçe, çeşitli vesilelerle aşağılandıkça, bu bağımsızlık ülküsünü hep yüreklerinde hissetmelerinden daha doğal ne olabilir? Referanduma karşı olduğunu açıkça ilan etmiş bazı örgütler, referandumdan bir gün önce taraftarlarını sandığa gitmeye ve “evet” oyu vermeye çağırdı. Referandum kararını KDP tek başına almadı. İki yıl aradan sonra ilk kez eylül başında, referandum kararı almak için toplanan 111 üyeli IKBY meclisinde, oturuma yalnız 68 milletvekili katıldı. El kaldırarak yapılan oylamada, 65 evet oyu çıktı. Barzani’nin partisi KDP’nin milletvekili sayısı 38’di. Sadece Barzani’nin partisi referandum kararını onaylamamıştı. Sonuçlarından endişeli de olsalar, on yılların birikmiş özlemi ve ArapTürkİran ulusdevletlerinin aşağılayıcı tehdit ve tepkileri karşısında, referandum ister istemez bir haysiyet meselesine dönüştü. HHH Bu referandum Türkiye’de milliyetçiliğin nasıl esas büyük koalisyonu oluşturduğunu bir kez daha gösterdi. Türk milliyetçiliği, sağdan sola yayılan bir yelpaze içinde ve sürekli aktif olan bir koalisyondur. Hem etnik hem de dini temellidir. Yakın zamana kadar büyük kentlerde eğitimli ve modern Türk aileleri Yahudi, Rum veya Ermeni komşularından “ecnebi” diye bahsetmekte bir sakınca görmezlerdi. Sadece tescilli aşırı milliyetçiler arasında değil, muhafazakârların ve modern, eğitimli, laik kesimin içinde de Kürd Kürt oldu ama Kürd kimliği taşıyarak “yerli ve milli” olması bir türlü kabul edilemedi. Tayyip Erdoğan, tekrarlattığı 2015 seçimi öncesinde, “Meclis’e 550 tane yerli ve milli milletvekili gönderin” deyince, Sözcü gazetesi on AKP adayının fotoğraflarını, “Kim milli, kim yerli?” başlığı altında yayımlamıştı. “Kürt kökenli”, “Zaza”, “Ermeni kökenli”, “Afgan asıllı” ibareleriyle. Milliği ve yerliliği sorgulanan bu kişilerin sekizi Kürttü. Bugün IKBY’deki referandum konusunda sergilenen aşağılayıcı ve tehditkâr tavrın özünde bundan farkı yok. Bu referandum, bir turnusol kâğıdı gibi, Türk milliyetçi koalisyonunu bir kez daha gösteriyor. IKBY yönetimini tasvip etmeyen, yapılan referandum konusunda çekinceleri olan bir Türkiyeli Kürt olsanız, bugün Türk milliyetçiliğinin sergilediği tavır karşısında, gönlünüz Irak Kürdistanı’nda yapılan referandumda olmaz mı? Adliye önünde provokasyon Eski Ahsen Tv ve şimdi Beyaz Tv muhabiri olan Bülent Yapraklıoğlu, du ruşmayı izlemeye gelen yurttaşla ra “Kim vatanımıza ihanet ediyor sa o vatan hainidir. Bunlar vatan sever değil vatan haini” diye bağı rarak provokasyon girişimin de bulundu. Yurttaşlar Bü lent Yapraklıoğlu’nu al kışlar ile protesto ettiler. Yapraklıoğlu’nun yurttaşla ra hakaretler ettiği anlarda polisin olaya müdahale et Bülent Yapraklıoğlu memesi dikkat çekti. Kaçarak uzaklaşmaya çalışan Yapraklıoğlu, yurttaşların tepkisi sonucu gözaltına alındı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle