19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Hollywood’dan Rusya karşıtı komite ABD’de yönetmen Rob Reiner’ın kurduğu, eski Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper’ın üyesi olduğu “Rusya’yı So DUNYA ruşturma Komitesi” ünlü oyuncu Morgan Freeman’ın yer aldığı bir videoyla progapandaya başladı. “Saldırıya uğradık. Perşembe 21 Eylül 2017 Savaştayız” diyen Freeman, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den “Sovyetler’in çökmesinden dolayı öfkeli bir KGB ajanı, intikam yoluna giriyor. Kaostan faydalanıp Rusya’nın liderliğine yükseliyor, gözlerini can düşmanı ABD’ye dikiyor” diye söz etti. Kremlin ise Freeman’ın “aşırı duygu yüklenmesi” kurbanı olduğunu söyleyerek videoyu ti’ye aldı. [email protected] TASARIM: BAHADIR AKTAŞ [email protected] 7 Katalan operasyonuBinlerce kişi Katalan bayraklarıyla özerk yönetim binalarına koşup operasyonu protesto etti. “Sorunun bu mu, İspanya” yazılı bir seçim sandığı da ellerde dolaştı. İspanya güvenlik güçleri, bağımsızlık referandumuna hazırlanan Katalan özerk yönetimine baskın düzenleyip biri üst düzey yetkili olan 14 kişiyi gözaltına aldı ‘İdlib’de 850 Nusracı öldürdük’ Astana’da Rusya, İran ve Türkiye’nin Kaide kolu Nusra’nın kontrolündeki İdlib’de gerilimi azaltma bölgesi kurma yönünde anlaşmasının ardından Nusra saldırısı haberi geldi. Çatışmasızlık bölgesi Dün Rusya Genelkurmay Başkanlığı Ana Harekat Dairesi Başkanı Orgeneral Sergey Rudskoy, Rusya ve Suriye ordularının, İdlib’deki gerilimi azaltma bölgesine saldırı düzenleyen yaklaşık 850 Nusra militanını öldürdüğünü açıkladı. Nusracıların bölgede görevli Rus askeri polislerini kuşatma altına aldığını, ancak Rus hava kuvvetlerinin desteğiyle Suriyeli birliklerinin karşı saldırıya geçtiğini ve yeniden kontrolü sağladığını aktaran Rudskoy, kendi taraflarında sadece 3 Rus özel kuvvetler askerinin yaralandığını kaydetti. 187 tesis, 11 tank, 4 muharebe aracı, 46 arazi aracı, 5 havan mermisi, 20 nakliye aracı ve 38 silah deposunu da imha ettiklerini duyurdu. Rudskoy’a göre, Nusra saldırısı, Suriye hükümet güçlerinin Deyr ez Zor’un doğusuna ilerleyişini durdurmak amacıyla ABD istihbaratı tarafından planlandı. Rakka’da sona doğru ABD destekli, Ankara’nın “terör örgütü” kabul ettiği YPG’nin başını çektiği Suriye Demokratik Güçleri (SDG) de IŞİD’in kalesi Rakka’nın yüzde 8090’ını ele geçirmiş durumda. Dün muhaliflerin Gözlemevi’nin açıklamasına göre “Koalisyon uçaklarının ağır bombardımanı altındaki IŞİD son 48 saatte en az beş kilit mahalleyi SDG’ye bırakarak çekilmek zorunda kaldı. Böylelikle kentin yüzde 90’ının kontrolü SDG’ye geçmiş oldu.” SDG de yüzda 804lik kontrol sağladığını açıklarken “Bu saldırıları sona yaklaşmakta olan Fırat’ın Gazabı operasyonunun final sahnesi olarak görüyoruz” dedi. Netanyahu BM’ye eşiyle katıldı. ‘İran Perdesi’ne izin vermeyeceğiz’ İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, “Bazıları hâlâ İran ile varılan anlaşmayı savunuyor. Kuzey Kore için de aynı şeyleri söylemişlerdi, ama böyle olmadığını gördük. Eğer bir değişiklik olmazsa bu anlaşma İran’ın Kuzey Kore gibi olmasına neden olacak” iddiasında bulundu. Soğuk savaş dönemindeki “demir perdeye” atıfla “Hazar Denizi’nden Akdeniz’e, Tahran’dan Tartus’a uzanan İran Perdesi, Ortadoğu’nun tam ortasından geçiyor” diyen Netanyahu, “İran’ın Suriye’de hiçbir üsse sahip olmasına izin vermeyeceğiz” vurgusu yaptı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, “Benim Suriye’deki düşmanım IŞİD çünkü Fransa’ya saldıran onlardı, (Devlet Başkanı) Beşar Esad değil. Esad suçlu, en başta da Suriye halkının düşmanı ve işlediği suçlar nedeniyle cezalandırılmalı ama gidip gitmeyeceğine Suriye halkı karar vermeli” diye konuştu. İspanya’da polis ve jandarma, 1 Ekim’de tek taraflı bağımsızlık referandumu ilan eden Katalonya Özerk Bölgesi’nde hükümet binalarını bastı. Ekonomi, içişleri, telekomünikasyon, çalışma ve sosyal işler, dışişleri bakanlıkları, vergi dairesi ile başkanlık binasına operasyon düzenlendi. Katalonya Başkan Yardımcısı ve Ekonomi Bakanı Oriol Junqueras’ın yardımcılarından Josep Maria Jove dahil 14 kişi gözaltına alındı. Fiili OHAL eleştirisi Ekonomi Bakanlığı önünde toplanan Katalanlar, “Geçemezler” (No Pasaran), “Oy kullanacağız”, “Defol” sloganlarıyla operasyonu protesto etti. Güvenlik güçleriyle gergin anların yaşandığı protestolar dün gece boyu devam etti. Junqueras, İspanya güçlerini, Katalonya Özerk Yönetimi’nin kurumlarına ve dolayısıyla yurttaşlarına saldırmakla suçlarken “Buna izin vermeyeceğiz” dedi. Özerk Yönetim Başkanı Carles Puigdemont, kabinesini acil toplarken, Madrid hükümetini “Defacto OHAL uygulamakla” suçladı. ‘Elbette tepki verilecek’ İspanya Başbakanı Mariano Rajoy ise arama ve gözaltıları savundu. Katalan yönetimini bağımsızlık referandumu konusunda daha önce uyardıkları Twitter’da ‘Erdoğanlaşma’ etiketi Tepkilerini Twitter’da da yansıtan Katalan hükümeti yetkilileri, mahkeme kararı olmadan gözaltı yapıldığını, böyle bir şeyin en son 1939’da diktatör Franco’nun askerlerinin Katalan hükümet sa rayını bastığında yaşandığını savundu. Franco benzetmesi eşliğinde İspanya’da demokrasinin tehlikeye girdiği uyarısı yaparken “İspanya’nın Erdoğanlaşması” etiketini kullanmaları dikkat çekti. nı, aramanın mahkeme emriyle yapıldığını söyleyen sağcı Halk Partisi (PP) lideri, “Referandumun yapılamayacağını biliyorlardı, çünkü bu sadece İspanyolların karar verme hakkı olduğu ulusal egemenliği tasfiye etmek olur. İspanya’da yasalar uygulanmazsa adaletsizlik olur ve buna hiçbir şekilde izin veremeyiz. İspanyol devleti, yasaların çiğnenmesine, anayasaya ve Katalonya özerklik statüsüne karşı çıkılmasına elbette tepki verecektir” dedi. Operasyonun devam edeceğini belirten Rajoy, Katalonya’ya ait mali kaynaklara da el koydu. Dün Bigues kentindeki baskınlarda da 10 milyon oy pusulası ele geçirildi. İspanya güvenlik güçleri, Terrasa şehrinde dağıtım şirketi Unipost’a önceki gün yaptığı operasyonda üzerinde Katalan hükümetinin logosu olan, seçimde kullanılacak 45 bin zarfa el koymuştu. Dün Unipost binasının önünde toplanan göstericiler güvenlik güçlerini içeri sokmadı. Polis araçlarının üzerine çiçek koyup sokakta oturarak girişi engellemeye çalıştılar. Katalan Meclisi Başkanı Jordi Sanchez de Twitter hesabından barışçı direniş çağrısında bulundu: “Vakit geldi. Barışçıl olarak direnelim. Kurumlarımızı şiddet kullanmadan savunmak için dışarıya çıkalım.” İspanya solu karşı çıktı Merkezi hükümetin operasyonun desteklenmesi için sunduğu teklif, İspanya meclisinde Sosyalist İşçi Partisi, radikal solcu Podemos ve küçük partilerin birleşmesi sonucu 166’e 158 oyla reddedildi. Partiler politik etkinliklerini iptal ederken Podemos sözcüsü “Avrupa demokrasisinde siyasi tutukluların bulunması kabul edilemez. PP bizi tolare edilemeyecek otoriter bir gerilemeye götürüyor” dedi. ‘Nefret konuşması’ Trump’ın BM’ye ilk hitabına, İran ‘Ortaçağa ait nefret söylemi’ derken uluslararası toplum tepki göstermekte söz birliği etti ABD Başkanı Donald Trump’ın Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda ilk kez yaptığı konuşmada özellikle Kuzey Kore ve İran’ı yıkıp yok etmekten söz etmesi adeta infiale yol açtı. İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif, “Trump’ın cahilce nefret söylemleri, BM’ye değil ortaçağ dönemine ait. Cevaba değmez” diye tweetledi. Ardından İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, BM Genel Kurulu’na hitabında, Trump yönetimine atıfla “dünya siyasetine yeni çıkan haydutlardan” söz etti. “Nükleer anlaşmayı ilk bozan taraf olmayacağız ama taraflardan birinin bozması halinde kararlı şekilde cevap vereceğiz” diyen Ruhani, kimsenin Washington’ın sözüne güveninin kalmayacağı uyarısı yaptı. Anlaşmanın BM’de onaylanmasıyla uluslararası toplumun malı haline geldiğini belirtip değişikliğe gitmeyi reddetti. Ruhani ile görüşmesinin ardından Genel Kurul’da İran ile nükleer anlaşmaya sahip çıkan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ardından anlaşmada değişikliğe gidilmesine destek sundu. ‘Düşman üslere’ tehdit Kuzey Kore, “provokasyona dair en ufak bir işarette, kararlı ve önleyici saldırılarıyla düşman üslerini yok etmeye hazır olduğunu” duyurdu. Alman Başbakanı Angela Merkel, Trump’ın K. Kore’yi yok etme tehdidine karşı olduğunu belirtti. Maduro: Yeni Hitler Trump’ın “sosyalist diktatör” dediği Venezüella Devlet Başkanı Nicolas Maduro, “uluslararası siyasetin yeni Hitler’i” yanıtını verdi. “Kim Trump’ın önceki günkü konuşmasına sadece İsrail liderliği destek verdi. se Venezüella’yı tehdit edemez ve kimse Venezüella’nın sahibi değil” diyen Maduro, Trump’ın kendisini ölümle tehdit ettiğini ileri sürdü. Avusturya Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen “190 ülkenin liderlerine değil de taşradaki seçmenlerine seçim konuşmasıydı” dedi. İranlılara yanlış çeviri Bu arada İran devlet televizyonda Trump’ın konuşmasını çok yumuşak bir dille çeviren simültane tercüman Nima Çitsaz alay konusu oldu. Çitsaz, Trump’ın “Şiddet, kan ihraç eden yolsuz haydut devlet” sözlerini “İran İsrail’i yok edeceğini söylüyor”, “İran halkının muazzam ABD ordusundan bile daha çok korktuğu şey kendi liderleri” sözünü “ABD ordusu da İran halkı da çok güçlü” diye çevirdi. Trump: İran için kararımı verdim BM Genel Kurulu vesilesiyle dün Filistin lideri Mahmud Abbas ile biraraya gelen ABD Başkanı Donald Trump, İran’la nükleer anlaşmaya ilişkin “Kararımı verdim, ne olduğunu bildireceğim” dedi, ama başka açıklık getirmedi. Trump ekimde anlaşmayı onaylamazsa ABD Kongresi İran’a yaptırımları yeniden uygulayıp uygulamama konusunda 60 günde kararını verecek. ABD’nin BM Temsilcisi Nikki Haley’e göre Trump anlaşmadan çekilme değil, memnuniyetsizlik sinyali verdi. Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, “İran’la nükleer anlaşma revize edilmezse ABD uymak zorunda değil. Uymamız isteniyorsa istediğimiz değişiklikler yapılmak zorunda” dedi. ‘Dünya Trump’a mı Kalacak?’eni dünya düzeninin (düzensizli ğinin?) anahtarlarını tanımlamak Yiçin Osman Ulagay’ın kaleme aldığı “Dünya Trump’a mı Kalacak?” başlıklı son kitabı, uluslararası düzendeki yön kaybını irdeliyor. Küreselleşme krizinin, evrene 200 yıldır yön vermekte olan Batı’nın krizi olduğunu belirten Ulagay, “bütün referansların sarsıldığı, tüm ölçülerin ve otoritelerin sınandığı” krizin pek çok katmanlı olduğunu belirtiyor; ’89 da “duvarın düşmesinden” bu yana dev eksen kayması kaydeden dünyanın belirsizliklerinin Putin, Erdoğan, Trump gibi “akıl” yerine güdüleri okşayan liderlerin önünü açtığını anlatıyor. Nereye gittiği belli olmayan bu keşmekeş içinde beri yandan her zaman olduğu gibi insanlığın karanlık yüzüyle aydınlık yüzünün sürekli mücadelede olduğunu hatırlatan sevgili Ulagay, yaşadığımız bunalım döneminin sonunu iyilerle kötüler arasındaki bu mücadelenin belirleyeceğini vurguluyor. BM’nin 72. genel kurulu açılışında dünya liderlerini dinlerken, son günlerde elimden düşürmediğim Osman’ın el kitabında döne döne yaptığı bu saptamaları hatırladım. Uyurgezerlik tehdidi New York’taki zirvede “iyilerle kötülerin mücadelesine”, BM’nin yeni genel sekreteri (eski Portekiz Başbakanı, eski Sosyalist Enternasyonel Başkanı) Antonio Guterres’le Trump’ın söylevleri çok açık örnekti mesela. Guterres uluslararası büyük “dayanışma krizinden” bahsetti ve lafı eğip bükmeden “Dünyanın paramparça olduğunu” söyledi. Aslı Aydıntaşbaş’ın 17 Eylül yazısında bahsettiği yakın dönemin referans kitabı “Uyurgezerler”e yaptığı bir göndermeyle “(I. Dünya Savaşı’nda olduğu üzere) uyurgezerlikle bir savaşa sürüklenme” ihtimaline karşı tüm dünyayı uyardı. BM genel sekreterinin uyarılarını hiç sallamayan Trump bu ürkütücü tehlikeye karşın, İranKuzey KoreVenezüella’dan oluşan yeni bir “şer ekseni” ilan etti. Trump’ın şer ekseni, W. Bush’un 15 yıl önceki şer grubundan Irak’ı çıkartarak yerine Venezüella’yı monte etmişti… Milli egemenliğin sözcüsü Trump Kuzey Kore başta olmak üzere “yeni şer eksenine” dehşet verici tehditler savuran ABD Başkanı, küreselleşmeyle yıllardır dolaşımdan kaldırılan “milli egemenlik” kavramını da derin dondurucudan çıkarıp seçim kampanyasında olduğu gibi “America First/Önce ABD” dedi ve ekledi: “Geleceğin tehditlerini ancak (Önce ABD’ye yol açmak kaydıyla!) kendi egemenliklerini kucaklayan milletlerle savuşturabiliriz!” Milliyetçiliklerin yarattığı iki dünya savaşı ardından inşa edilen BM’nin kuruluş ideallerine taban tabana zıt olan bu milliyetçi “Trump doktrini” yükselen popülizmlere yeni bir ivme ve güç kazandıracak söylem olarak kayıtlara geçti. Evrenselliğin sesi Macron Trump karşısında Guterres’in yanında “dünyada yeni liderlik umudu” olarak yükselen diğer ses Macron oldu. Macron, Trump’ın tarihin tozlu raflarından indirdiği ve “Herkesten önce ben!” diyen popülist milliyetçilik söylemlerine karşın, “Ülkelerin bir başlarına daha güçlü oldukları fikri yanlıştır” diyerek konuştu: “Çok taraflılık çok daha etkindir. Kendimizi duvarlarla koruyamayız. Dünyada esas olan karşılıklı bağımlılıktır.” Macron, Trump’ın karşı koyduğu iklim anlaşmasına da bağlı kalacağını yineledi ve ABD Başkanı’nın yırtmaya yeltendiği İran nükleer anlaşmasını yok saymanın yanlış olduğunu belirtti. Kore krizine çıkış yolunun ayrıca diplomasiden geçtiğini söyledi. Eski Kıta’dan çıkan Macron ve Guterres’in “akılcılığı” mı, “Vahşi Batı” örneği Trump’ın anlayışı mı geleceğimize damga vuracak? Karşımızdaki bahis bu. NATO’yu kızdıran anlaşma BM Genel Kurulu toplantılarında nükleer silahların yasadışı ilan edilmesini öneren bir anlaşmaya 51 ülke imza attı. Hiçbiri nükleer silahlı güç olmayan Avusturya, Brezilya, Meksika, Güney Afrika, Yeni Zelanda’nın hazırladığı taslak anlaşma, daha önce 122 ülkenin oyunu alıp dün BM Genel Sekreteri Antonio Guterres tarafından imzaya açıldı. Nükleer silah sahibi 9 ülke, anlaşmaya karşı. NATO da “Kuzey Kore’nin nükleer programı gibi vahim bir tehdit varken anlaşma güvenlik sorunlarını hesaba katmıyor, dünya liderlerinin birlik olmasını engelliyor” tepkisini gösterdi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle