20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 21 Eylül 2017 EDİTÖR: ALPER İZBUL/ASLAN YILDIZ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN ‘Saray’a para var üreticiye yok’ Ordu’dan başlayan ‘Fındık İçin Yürüyoruz’ etkinliği dün Giresun’da sona erdi. Buradaki mitingde Kılıçdaroğlu, 6 maddelik çözüm paketi sundu Kılıçdaroğlu, Giresun’da halka seslendi Giresun’da düzenlenen “Fındık İçin Adalet” mitinginde konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 6 maddelik çözüm paketini açıkladı. Kılıçdaroğlu, “Namus sözü veriyorum; Sizin hakkınızın savunmazsam sonuna kadar yediğim ekmek bana haram olsun. Fındık üreticisine gelince para yok ama Marmaris’te 350 odalı yazlık saray inşa ediliyor. Nerede bir sorun varsa çözüm adresi CHP’dir” dedi. CHP’nin organizasyonuyla Ordu’dan Giresun’a “Fındık İçin Yürüyoruz” etkinliğinin son gününde partililer ile fındık üreticilerinden oluşan yaklaşık 3 bin kişi dün sabah saatlerinde Ayvasıl mevkiinde toplandı. “Emeğime saygı”, “Fındığımız dalda, emeğimiz rafta kalmasın” ve “Fındıkta sömürüye son” pankartları açan katılımcılar, “Emekekmek fındık demek” sloganı atarak yürüyüşe geçti. Yürüyüşte, bir grup fındık üretici üzerlerine fındık topladıkları çuvalları giyerek fiyatları protesto etti. Grup 3 günde yaklaşık 45 kilometre yol yürüyerek saat 17.30 sıralarında Giresun Atatürk Meydanı’ndaki miting alanına ulaştı. Alın terine saygılıyız Giresun’a gelen CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Fındık İçin Adalet” mitinginde konuştu. Alın terine her zaman saygı duyduklarını ifade eden Kılıçdaroğloğlu, “Alın terine saygı duymayı öğreten kişi rahmetli Bülent Ecevit’tir. Emek demiştir, ekmek demiştir, iş demiştir, aş demiştir. Ne ezen ne ezilen insanca hakça bir düzen demiştir. İnsanca ve hakça bir düzeni bu ülkeye getireceğiz” dedi. Sandıkta sorun Fındığın stratejik bir ürün olduğunu, 500 binden fazla ailenin gelir kaynağı olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Milyarlarca dolar fındık ihracatından para kazanıyoruz. Peki bu fındığı eken üreticiye ne veriyoruz? Alın terinin karşılığını veriyor muyuz? Hükümet fındıkta istikrarı sağlamalı. ‘Çifçiye vereceğiz ama elde yok’ diyorlar. İnanıyor musunuz olmadığını? Suriyelile CHP’den fındık için 6 maddelik çözÜm paketi Kılıçdaroğlu CHP’nin 6 maddelik çözüm paketini şöyle 1açıkladı: FİSKOBİRLİK’i en görkemli en şaşaalı hale getireceğiz. Bu kuruma siyaset bulaşmayacak. 2Ürün alımı, ihracatı yapacak. Yeniden oturup fındık kanunu çıkaracağız. Hep beraber ortak akılla fındık kanunu çıkaracağız. 3Fındık İhtisas Borsası kuracağız. Fındığın fiyatı bu ülkede belirlenecek. Fındığın nasıl ihraç edileceğine biz karar 4vereceğiz. Fındık ARGE merkezi kurmak zorundayız. Fındığı bizden alıyorlar işleyip geri satıyorlar. Fındık bizde üretici bizde imkân da bizde biz niye yapmıyoruz. Niye biz para kazanmıyoruz. 5Fındık ekim alanları. Bu coğrafya fındık ekiyor. Düz alanda fındık üretirseniz buradaki insanın alın terini çalmış olursunuz. Karadeniz’in fındığına başka 6birisini ortak etmeyelim. Fındık ağaçları yaşlandı. Fındık ağaçlarını gençleştireceğiz. Gençleştirirken fındık üreticisinin gelirini düşürmeyeceğiz. Ona uygun teşvik getireceğiz. Çocuklarımız kobay mı? TEOG’un kaldırılmasını değerlendiren Kılıçdaroğlu “Çocuklarımızın durumuna bakın Allah aşkına. Her bakan değişti, milli eğitim politikası değişti. Bizim çocuklarımız kobay mı Allah aş kına? Bizim çocuklarımız denek mi? Her zaman değişiyor, her ortamda değişiyor. Sınav kalktı, sınav geldi, o gitti, bu geldi. Dünyada böyle bir ülke yok” diye konuştu. re 30 milyar dolar harcadık. Onlar birinci sınıf vatandaş oldu. Karadeniz’dekiler ikinci sınıf vatandaş. Bunun sandıkta hesabını soracak mısınız?” “FETÖ’ye ne diyorlardı, ‘Ne istediniz de vermedik?’ Bir kez çiftçinin hakkını ver” diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: Saray’a var çiftçiye yok “Demokrasilerde hesap sandıkta sorulur. Oturdular masaya İmralı’da, Oslo’da, Habur’da. Hiç dediler mi çiftçilerle bir masaya oturalım, geldiler mi, hayır. Namus sözü veriyorum; Sizin hakkınızın savunmazsam sonuna kadar yediğim ekmek bana haram olsun. Fındık üreticisine gelince para yok ama Marmaris’te 350 odalı yazlık saray inşa edi liyor. Nerede bir sorun varsa çözüm adresi CHP’dir. Fındık, üzüm üreticisinin sorunlarını çözeceğiz. Elin oğlu çözüyor da biz mi çözemeyeceğiz.” Karşıma çıkamıyor “4 yıl içinde terörü bitireceğim” diyen Kılıçdaroğlu, “Karşıma çıkmaktan korkuyor. Devleti yöneten adamda cesaret, özgüven olur. Terör konusunda karşıma çıkmıyorsun fındık konusunda karşıma çık. Biz haklıyız, o haksız o yüzden karşımıza gelemez” ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu, “Cebini düşünen siyasetçi istemiyoruz. Birlikte mücadele edeceğiz, Türkiye’nin çözülmeyecek hiçbir sorunu yok. Ben hazırım. Barıştan, huzurdan, alın terinden yana olanlara oy verin” dedi. l Yurt Haberleri Ordu’da fındık protestosu Tüm Köy Sen Ordu Şubesi yöneticicileri ve fındık üreticileri ellerinde pankartlarla Ordu Ticaret Borsası önünde toplanarak, fındık fiyatlarının ve Ticaret Borsası’nın serbest piyasada oluşan fiyatların, bilgilendirme panosunda yazmamasını protesto etti. Tüm Köy Sen Ordu Şube Başkanı Zekai Sağra, fındık fiyatlarını protesto etmek amacıyla cumartesi günü miting yapacaklarını söyledi. l DHA ‘Suriyelilere 5 bin, bize 2 lira’ Çorum’un Osmancık ilçesinde önceki gün Kılıçdaroğlu’nun yanına yaklaşarak “Biz emekliyiz. Emekli bitti” dedikten sonra bayılan iki çocuk babası Şaban Taşlı, o anları anlattı. Kılıçdaroğlu’na emeklilerin sorunlarını anlatmak istediğini söyleyen Taşlı, “O esnada tansiyonum düştü ve bayıldım. ‘Suriye’den 3 bin, 4 bin kişi getirdiler, 5’er bin TL para verdiler. Bize vermiyorlar’ diyecektim. Bize de 2 lira, 3 lira zam veriyor. Ben 485 TL alıyorum. Sayın Kılıçdaroğlu bayılmamdan sonra Laçin’den bana telefon açtı. Kılıçdaroğlu bana, ‘Şaban bey nasılsın’ dedi.‘İyiyim sayın Genel Başkanım. Sen bizi Osmancık’ta ziyaret ettin, ben de sizi Ankara’da, genel merkezinizde ziyaret edeceğim’ dedim ”diye konuştu. l DHA Düğünde takı suçu! Manisa’da HDP’liler için hazırlanan iddianamede, düğünlerde takı takmaları, ‘örgüte taban kazandırma faaliyeti’ olarak yer aldı Manisa’da HDP yöneticilerine yönelik hazırlanan id dianamede “dü ğüne giderek ta kı takmak” suç sa yıldı. Parti yöneti cilerinin telefonda birbirleriyle yap HAKAN DİRİK tıkları görüşmelerde geçen “çay içmek”, “maça git mek”, “düğüne gitmek” gibi ko nuşmaların yapılacak eylemler için “şifreli haberleşme” oldu ğu öne sürülen iddianamede kat ledilen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’yi anmak da suç unsurları arasında yer aldı. Manisa’da 57’si tutuklu 138 kişi hakkında hazırlanan iddianame, Manisa 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi. HDP’lilerin avukatlarından Arif Ali Cangı’nın verdiği bilgiye göre, iddianamede yasal pek çok etkinlik suç olarak nitelendirildi. Katledilen Elçi’yi anmanın yanı sıra 10 Ekim katliamında yaşamını yitirenlerin cenazelerine katılmak, Nevruz kutlamaları için bildiri dağıtmak gibi etkinlikler suç kapsamında değer lendirildi. Telefon görüşmelerinde maça ve düğüne gitmek, birlikte çay içmek gibi konuşmaların “şifreli görüşmeler” olduğu ileri sürüldü. “Düğün” ve “damat” gibi kelimelerin yapılacak eylem, “süs”ün de patlayıcılar olduğu savunuldu. HDP’lilerin gerçekten düğünlere gitmesi ve takı takılması ise “örgütün taban kazanma faaliyetleri çerçevesinde” değerlendirildi. Davanın ilk duruşması 11 Aralık’ta görülecek. Avukat Cangı, kabul edilen iddianameyle yasal siyasi çalışmaların bir terör faaliyeti gibi gös terilmek istendiğini belirtti. Cangı, “Yasal siyaset yargı eliyle engellenmek isteniyor. HDP’nin Manisa’daki yasal siyasetini bir terör faaliyetiymiş gibi değerlendiren, yönetici ve üyelerini her birinin terör örgütü üyesi ve kurucusu gibi gösteren bir iddianame. İçindeki değerlendirmeler hukuki değildir. Kolluk tarafından kanunsuz gösteri işlemi yapılmayan basın açıklamaları dahi örgüt faaliyeti olarak nitelendirilmiş, ‘barış’ sözcüğüne başka başka anlamlar yüklenmiştir” dedi. haber 5 Acı çığlık… Kadınları çok sevdiği için onları döven, öldüren, hakaret eden… Kadınların emeğini sömüren. Hayatın anlamını, var oluşunun güzelliğini birden unutuveren… Meksika’da deprem… Onlarca cansız beden… Türkiye nere, Meksika nere? 27 Kasım 1999… Yazımın başlığı “Gök ölünce”… Arife Bebe’nin ölümünü anlatıyorum… Arife Bebe öldü. Dışarıda kar ve soğuk vardı. Tüpgaz patladı, çadırlar yanmaya başladı. Marmara depremi sonrasıydı. İzmit’ten Adapazarı’na; Düzce’den Gölcük’e dek o ağır yaşam koşulları için binlerce insan, adlarını bile hiç duymadıkları şairlerin dizeleriyle uyanıyorlardı. Gece karanlığının içindeyken uzaklarda çalan bir ezgi, ayak sesleri dinlenen sokaklardan ölü kentlere ulaşılıyordu. “Bir gök ölüyor ellerinde ve inceliğinde bir başka gök doğuyordu.” Yeni bir günle uyanan insanlar puslu sabahın ayazında çadırlarından çıkıyorlardı. Ellerini ısıtacak güneş gecenin karanlık sokağında mı sıkışıp kalmıştı? Ülkeler ve toplumlar farklı olsa da onlar aynı acıyı paylaşıyorlardı. Türkiye ve Meksika. Bir deprem… Çöken binalar, çığlıklar, kurtarılmayı bekleyenler. Arife Bebek sevilmeye doymadan, yaşamı kucaklayamadan Carlos Oquendo de Amat’ın “Melek ve Gül” şiirinden olduğu gibi uçup gitmişti. Belki o saatte bir gül kolu büyüyor ve küçük bir kız çocuğu ağlıyordu… HHH Serin ağaçlar altında yaşanan mevsimler yoktu artık ve gecenin sessizliği içindeydi her şey! O anda ölüme düşen bir başka fotoğrafta Metin Göktepe’nin annesi Fadime Hanım, dünyanın orta yerinde şeytanın fırtınasını parçalıyordu. Elitis’in duvar resmini hiç silmediği halde. Polislerin avukatı ilginç bir açıklama yapmıştı: “Basit cop kullanmak ölüm için yeterli değildir.” Metin, salt copla değil başı duvara vurularak öldürülmemiş miydi? Bir polis memuru ise şöyle diyordu 1. Ceza Dairesi’ndeki temyiz duruşmasında: “Ben ifademi işkence altında verdim.” Zaman akıp geçiyordu… Sabah haberlerini dinlerken öğrendim Meksika’daki depremi. Peş peşe gelen ilk depremde yüzlerce ölü. Artık güneşin kucağına esrik kuşları konmuyor. Ölümsüz güneşin bir renge dönüştüğü günleri geri istemiyoruz. Biz ölümlere alıştık, zaman zaman da ölümlere alkış tutan bir toplum olduk. Kadınları çok sevdiğimiz için canını acıtıyor, tacizde bulunuyor, dayak atıyor, yetmedi öldürüyoruz. Depremlerde binlerce insanımız yaşamını yitiriyor ama bir türlü önlem almıyoruz. Arife Bebek, Kocaeli depreminde can verdi. O hiçbir zaman uyanmayacak. Ağlamayacak… Çok ölümler gördük biz, çok acılar çektik… Sis gecenin içinde yürüyor sessiz sedasız. Hayata yüreklerimizden bir şeyler koparıp gidiyor ansızın. Bir acıyı yaşıyoruz… Paslı bir gün döküntüleri içinde nice işkencelere, tacize, şiddete uğramış kadınlarımız, çocuklarımız. Alıştık her şeye… HHH Ölüme! Gölgeler bahçesinde yıkanan rüzgâr bunca acıların üzerinde esmeyi sürdürüyor. Çaresiziz… Sığındığımız limanda var gücümüzle bağırıyoruz: “Zamana yakalandım körpecik ve ölürken türkümü söylediysem de denizler gibi zincirlerimle…” O sabah bir kez daha yüzüne bakmıştım yıllar önce… Gözlerinde bir hüzün bulutu vardı. Karl Krolow’un ağıtları tüm yüzlere yansıyordu. İşkenceden geçmiş, sorgulanmış, demir parmaklıklar arkasına atılmış çocuklarımız bağlaşık bir çığlık gibi düşlerin pıhtısında karşımıza çıkıyor… Ellerimin erişemediği yerlerde belki aydınlanmak istiyor yüreğim… Soruşturma dosyası Soylu’yu yalanladı İçişleri Bakanı Soylu, Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesine yönelik saldırı olayında “Ermeni” sözünün geçmediğini iddia etti, ancak tutuklanan şüpheli “Burası Ermeni mezarlığı değil” diyerek itiraf etti. ALİCAN ULUDAĞ İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, tutuklu HDP Eş Genel Başkanı Aysel Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk’un cenazesine saldıranların “Buraya Ermeni gömdürmeyiz” şeklinde cümleler kullanmadığı açıklamasını soruşturma dosyası yalanladı. Ankara’nın Gölbaşı ilçesine bağlı İncek Mahallesi’nde 13 Eylül akşamı Hatun Tuğluk’un cenazesi saldırıya uğramıştı. Saldırı üzerine İncek’e gelen Bakan Soylu’nun ise karakolda saldırganlardan Murat Alp ile fotoğraf çektirmesi tartışma yaratmıştı. Bakan Soylu, Nagehan Alçı’ya yaptığı açıklamada, “Karakolda görüntüleri izledim. ‘Buraya Ermeni gömdürmeyiz, buraya Alevi gömdürmeyiz’ gibi cümleler edilmemiş” iddiasında bulunmuştu. Ancak Cumhuriyet’in ulaştığı soruşturma dosyası ve şüpheli ifadeleri Soylu’yu yalanladı. Gözaltına alınan yedi kişiden Cemil Özdemir, Barış Şimşek ve Murat Alp 18 Eylül’de tutuklanmıştı. Şüphelilerden Şimşek, ifadesinde, kalabalığın toplu şekilde slogan atarak, “Buraya PKK’lı gömülmez, şehidimiz var” diye bağırdıklarını, kendisinin de PKK’lı gömülmesini istemiyorum diye bağırdığını, bundan başka da kalabalıkta bazı cümleler söylemiş olabileceğini, ancak ne söylediğini hatırlamadığını söyledi. Bakan Soylu ile çekilen fotoğrafı basına yansıyan şüphelilerden Alp da benzer şekilde ifade verdi. Tutuklanan Özdemir de, ifadesinde, mezarlıkta 5060 kadar kişinin toplandığını, herkesten ayrı ayrı buraya terörist cenazesi gömülmez gibi farklı sesler, bağırmalar olduğunu belirterek, “ben de burası Türkiye Cumhuriyeti devleti mezarlığı, Ermeni mezarlığı değil, teröristler gömülemez diye bağırdım” diye ifade verdi.   Soruşturma dosyasına iki polis tarafından hazırlanan Görüntü İzleme Tutanağı da girdi. Tutanakta, kalabalık içinde Özdemir’e benzerliği ile dikkat çeken şahsın, “Sabaha kadar buradayız, sıkıntı ise sıkıntı. Burası Türk toprağı. Burası Kürt toprağı değil. Ermeni toprağı değil burası. Leyla Zana’nın anasının toprağı değil burası, gitsin istemiyoruz” şeklinde söylemlerde bulunduğu belirtildi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle