04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 14 Ağustos 2017 6 Dur ihtarına uyduk haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK ZEHRA ÖZDİLEK Ramazan Altürk, Sultangazi’de polis tarafından taranan araçta iki arka İstanbul Sultangazi’de polisin ateş açtığı araçta iki arkadaşını kaybeden ve ağır yara daşını yitirdi. Kendisi ağır yaralandı, 4 aydır omur iliğindeki mermi ile yaşama tutunmaya çalışıyor. O gece polisin dur ihtarı üzerine durduklarını lanan Ramazan Altürk (18) ilk kez Cumhuriyet’e konuştu. Omuriliğin ancak yine de ateş açıldığını söylüyor de hâlâ kurşun olan ve felç olma ris ki devam eden Altürk, “O gece poli sin dur ihtarına uyduk, sadece hızlı girdik. Hızlı girince polisler silahlarını çekmiş bize dur diye bağırıp duruyorlardı. Dinimize, ırkı AYŞE ALTÜRK MELİKE ALTINIŞIK RAMAZAN ALTÜRK SADIK ALTÜRK mıza küfür ediyorlardı... Uyandı ğımda Barış’ı ve Oğuzhan’ı kaybet tiğimi öğrendim. Onların anneleri, kaybettiğim arkadaşlarımın yoklu ğunu benimle gideriyorlar, ben de onları annem olarak görüyor ve sa hipleniyorum” diye konuştu. İstanbul Sultangazi ilçesi Ga zi Mahallesi’nde polisin ‘dur ihtarı na’ uymadığı gerekçesiyle ateş açı lan araçta Barış Kerem ve Oğuz han Erkul hayatını kaybederken bi ri ağır üç kişi yaralan mıştı. Ağır yaralanan ve olaydan 4 ay sonra yavaş yavaş toparlanmaya başlayan Ramazan Altürk ve ailesi ile Barış Kerem’in annesi Melike Altınışık’la bir araya geldik. Ramazan Altürk sorularımızı yanıtladı. n Kendini anlatır mısın? 18 yaşındayım. 12 yıl dır Gazi mahallesinde oturuyoruz. Oğuz ile ilkokuldan beri tanışıyoruz, Barış’la da lisede tanıştık. Lise son sınıfa gidiyorduk. Şu an mezun oldum, okulum bitti. Yaşadığım olaylardan dolayı ders çalışamıyorum. Artık bu mahallede kalmak istemediğim için de üniversiteyi yurt dışında okumak istiyorum. Hayallerim değişti, önceden hayalim burada inşaat mühendisliği okumaktı ama şimdi vücudumdaki kurşun buna müsade etmiyor. Eczacılığa vücudumun daha uygun olduğunu düşünüyorum. n 14 Nisan gününü anlatır mısın? Sabah okulda Oğuz, Barış ve diğer arkadaşlarla anlaşıp akşam Gazikent Ormanı’na gitmeye karar verdik. Orada türkü söyleyip fotoğraf çektirdik. Bir ara ben çerez, su almaya gittim yürüyerek. O zaman polis yoktu. Ailelerimiz aramaya başlayınca oradan araç ile çıktık. Ben, Barış ve Oğuz arkadaydık. Oğuz’un iki kuzeni de öndeydi. Arabayı süren ‘Abi çevirme var ne yapalım dedi’ ben de ‘Korkma, ışığı ve camı aç’ dedim. Dediklerimi yaptı. Onların bize ne yapcağı KURTULUŞ ARI nı bilmiyorduk. Gittiğimizde direkt iki polis karşımızdaydı. Arabanın önüne geçip ‘dur dur’ diye bağırmaya ve küfür etmeye başladılar. ‘Polis bizi koruması gerekirken katletti’ n Siz ihtara uydunuz yani? Evet uyduk, zaten yolda tuzaklar vardı, sadece biraz hızlı girdik. Polisler silahlarını çekmiş bize dur diye bağırıp duruyorlardı. Dinimize, ırkımıza küfür ediyorlardı. Benim arkadan camım açıktı. Polislerden biri bana ‘sen ne bakıyorsun’ dedi. Silahı çekip kafama tuttu. Bende refleks olarak kendimi geri çekince bacağıma sıktı. Diğer polisler de hedef almış bekliyorlardı. Onlar ateş edince korktuk, arkadaşım gaza bastı. Kaçan bir arabaya ateş edilmiş olsaydı eğer benim dizimden vurulmam mümkün değildi. Hafızam gitmişti biraz, yaramdan dolayı. Uyandığımda Barış’ı ve Oğuzhan’ı kaybettiğimi öğrendim. Polis bizi koruması gerekirken resmen katliam yaptılar. Araca 36 kurşun isabet et miş. n Hiç tehdit aldınız mı? Tehdit değil de evimizin önünde polisler bekledi. Aracın önünde oturan Birkan’ı tehdit edip, söylemediği şeyleri ifadesine yazmışlar. n Sağlık durumun nasıl peki? O zamanlar kurşun diz kapağımdan çıkıp omuriliğime girdiği için durumum kritikti. Kurşun hâlâ omiriliğimde duruyor. Müdahale edemiyorlar, felç kalma riskim var. Sağ elimi omuzumdan yukarısına kaldıramıyorum. Boynum ve belim ağrıyor. Düz yatıyorum, sağa ve sola dönemiyorum. Boyunluk dört aydır var ve şimdilik çıkarma gibi bir durumum yok. Eski duruma dönmem ve eski hayatımı yaşamam artık çok zor. Denize gitmem, spor yapmam yasak. Gizlilik kararı var n Hukuki süreç nasıl gidiyor? Polisler araçtaki sazı silah san mış. Saz öndeki arkadaşın kucağındaydı. Hadi sazı silah sandılar diyelim, neden öndeki arkadaşlara kurşun gelmedi. Gizlilik kararı olduğu için avukatlarımız şu an bilgi alamıyor. n Barış ve Oğuzhan’ın annesi seni oğlu gibi görüyormuş... Kaybettiğim arkadaşlarımın yokluğunu bende gideriyorlar, ben de onları annem olarak görüyor ve sahipleniyorum. Artık üç annem var. Mahkemeden umutlu değiliz BABA SADIK ALTÜRK: Mah kemeden pek umutlu değiliz. Ramazan’nın ifadesini bir buçuk ay sonra aldılar. Savcılığa gittik, suçlular bizim oğlanlarmış gibi davranıyorlar. Bunu yapan katiller dışarda olmamalı. Bu devlet bizimse, biz buranın vatandaşıysak, demokrasi ve adalet varsa bu insanların yargılanması lazım. Bugün bizim başımıza geldi, yarın başkalarının başına gelebilir. Tek isteğimiz bu insanların adaletin önüne çıkarılıp yargılanması, çocuklarımızı geri getiremezler bari cezalarını çeksinler. Kardeşinin polis korkusu ANNE AYŞE ALTÜRK: Şırnak’tan İstanbul’a gelerek yeni bir hayat kurmaya çalıştık ama bize yaptıkları ortada. Diyecek çok şey var ama ne fayda. Hiçbir suçu günahları yokken katledildiler. Polisler durmadılar, kaçtılar diyor ama durdukları halde bunu yapmışlar. Tekerleğine sıksaydın, gözaltına alsaydın, hakkı yoktu onları öldürmeye. Hayatımız altüst oldu. Psikolojimiz bozuldu. Sekiz yaşında kızım var, dışarı çıkmaya korkar oldu, arkadaşlarıyla parka bile gitmiyor artık. Polis aracını gördüğünde kor kuyor, ‘abim gibi yapacaklar bize’ Eren’in ismi duvarlara yazıldı diyor. Dün pazara gittim, gidip gelene kadar ağlıyor. Ben nasıl okula gideceğim diyor. Trabzon’un Maçka ilçesinde PKK’lilerin girdikleri evden erzak çaldığını gören ve teröristlerin girdiği evi güvenlik güçlerine gösterirken açılan ateş sonucu şehit düşen 15 yaşındaki Eren Bülbül için Taksim İstiklal Caddesi’ne “İyi ki varsın Eren” hastagıyla grafiti çalışması yapıldı. Çalışmayı gören yurttaşlar, ülkemizde meydana gelen terör saldırılarını kınayarak, şehitler için üzüntülerini dile getirdi. Dündar isimli bir yurttaş, “Teröre karşıyız, olanları kınıyorum. Çocuklar ölmesin, onların hiçbir suçu yok. Masum çocuklar ölmesin, iyi ki varsın Eren. Onlar hâlâ gönlümüzde yaşıyor” dedi. l İHA Barış Altınışık Ramazan Altürk MAGANDA KURŞUNU İKİ YIL SONRA CAN ALDI Emre iki yıl dayandı Sultangazi, Gazi Mahallesi’nde 2 Ağustos ması üzerine ailesi tarafından Bayrampaşa’da özel bir 2015 tarihinde arkadaşları ile hastaneye götürüldü. Son dö yolda yürürken bir maganda nemde durumunda düzelme nın tabancasından çıkan kur görülen ancak, beklenmedik şunla omuriliği zedelenerek durumda son bir haftada du felç olan lise öğrencisi Ahmet rumu kötüye giden Ahmet Emre Çavuş yaşamını yitirdi. Emre Çavuş yeniden Cerrah Çavuş’un cenazesi bugün Ga paşa Tıp Fakültesi’ne götürü zi Mahallesi Cemevi’nde kılı Ahmet Emre Çavuş lürken önceki gün yoğun ba nacak cenaze namazının ar kım ünitesinde bilinç kay dından toprağa verilecek. bı ile karşılaştı. Doktorlar kullanılan Olay tarihinde 17 yaşında olan, tüm ilaçları keserken, kendisine ge kaldırıldığı İstanbul Üniversi len liseli gençte bilinç kaybı görül tesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi dü. Testlerde, Ahmet Emre Çavuş’un Hastanesi’nde omuriliğinin zedelen kasıklarında gizli enfeksiyon tespit diği belirlenen Ahmet Emre Çavuş, edildi. Çavuş dün gece saatlerinde göğsünün altından itibaren felç ol yaşamını yitirdi. Gazeteci olan ba du. Şişli’de özel bir hastanede teda ba Bülent Çavuş, oğlunun ölümünün vi gören Çavuş, hastanenin kapatıl ardından “Bu duruma iki yıl dayana bildi. Şimdi ona yakışır bir şekilde cenaze töreni yapıp son yolculuğuna uğurlayacağız. Destek olan herkese teşekkür ederim” dedi. Birçok kişi ziyaret etmişti Ahmet Emre Çavuş’u aralarında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Sultangazi, Avcılar, Bakırköy Belediye başkanları, Beşiktaş Spor Kulubü Başkanı Fikret Orman, futbolcu Arda Turan, sanatçı Yeşim Salkım ve çok sayıda ünlü ziyaret etmişti. Çavuş ailesini tanıyanlar geçen 28 Mart’ta Küçükköy’de bir düğün salonunda hastane masraflarının karşılanması için bir gece düzenlemiş, gecede çok sayıda sanatçı hiçbir ücret almadan sahne almıştı. l İSTANBUL / Cumhuriyet Acı bizi kardeş, anne, evlat yaptı BARIŞ’IN ANNESİ MELİKE ALTINIŞIK: Ramazan artık üç ailenin çocuğu oldu. Biz evladımızı kaybettik, Ramazan’ı kaybetseydik onun durumunda da Barış olacaktı. Ramazan’ın psikolojisi altüst oldu, uyku uyumuyor, odadan çıkmıyor, çıkıp sadece duş alıyor. Her geldiğimde daha da zayıflamış görüyorum onu. Bize bu devletin polisi öyle bir şey yaptı ki, acı bizi bir araya getirdi. Acı bizi kardeş, anne, evlat yaptı. Biz nefes aldıkça bu acı geçmeyecek. Çocuğumu kaybediyorum ben ve kime güveneyim, hangisine güveneyim. Ramazan’ı Barış’a benzetiyorum. Yaramızı onda sarıyoruz. Eğitiminde, evliliğinde her zaman yanında anne olarak var olacağım. Cihat eğitimi ve karanlık niyetler üzerine, mesela... Okullarda “Cihat” kavramının müfredata girmesine “liberal” kanattan ve hadi hinoğluhin demeyelim ama “saf Anadolu çocuğu” ayaklarına yatanlardan destek geldi: “Ne yani Cihat’ı IŞİD gibi küresel dinci teröristlerin eline mi bırakacağız.. Onlar ‘Cihat’ açıyorlar diye biz yabancı mı kalacağız. Cihat onların bildiği gibi değil, esas insanın kendi nefsine karşı mücadeledir...” Biliyorsunuz, Cihat, “İslam dininde temel ibadetler” başlığı altında okutulacak. İslamın müktesebatında Cihat’ın dönem dönem çok farklı içerikler kazandığını ve kullanıldığını görmek mümkün. 15 yıldır iktidarda olan AKP şimdi durdu durdu Cihat’ı müfredata soktu, neden? Hem de Cihat’ın küresel çapta İslamcı teröristlerin ana savaş, cinayet ve öldürme sloganı olduğunu bile bile. Namı kötüye almış yürümüş bir kavramdan toplum için iyi bir şey çıkarmak mümkün mü? Cihat günümüzde kaçınılmaz olarak siyasi bir kavram kılığına bürünmüştür. Afganistan’dan Afrika’ya, Amerika’ya, Avrupa’ya, Avustralya’ya kadar, tüm dünyayı saran bir “Cihat” saldırısı yaşanmaktadır. Kavram, dini devletler kurmak için terörist amaçlarla da kullanılmaya açıktır ve kendilerini İslamla özdeşleştirmiş olanların elinde bir savaş aracıdır. ‘Diriliş Muştusu’ Ama bu kavramdan ilerisi için siyasi amaç çıkarmak mümkün. Taze habere bakalım: İlki “Çocuklara din kampı”. AKP “Diriliş Muştusu” adıyla Bakanlık tesislerinde çocuklara din ve siyaset eğitimi vermeye başlamış ve bu eğitimde Cihat kavramı da var (Cumhuriyet, Ozan Çepni’nin haberi). Cihat öğrenimi “Diriliş Muştusu”nun bir unsuru. İkincisi, iktidarın önde gelenlerinin, konuşmalarında iktidarı korumak için millete görev ve ödev veren konuşmaları... Bir ülkenin silahlı kuvvetleri, 400 bine yaklaşan polis kuvvetleri, jandarma kuvvetleri, meşru düzeni korumak ve ayakta tutmak için varlar. Hepsi iktidarın emri altındalar, hatta fazlasıyla. Ama iktidarın liderleri milleti sokağa dökmeye sık sık vurgu yapıyor. Cihat dini bir kavram ve hemen her dönem siyasi içeriğiyle piyasaya sürülmüştür. Bu kavramın tasavvufi anlamda kendisiyle, nefsiyle ve Allah için mücadele içeriği ile kullanıldığını ve derslere konduğunu mu sanıyor musunuz? Bir tanıma bakıyorum: “Cihad, Allah yolundaki her türlü faaliyet ve hareketin adıdır. Hakkı üstün ve hâkim kılmak için gayret sarf etmektir. Başka bir ifadeyle cihad, İslamın aksiyon yönüdür, onun hamle gücüdür.” Şüphesiz ki “savaş” da bunların içindedir. Nitekim kavram açıklanırken deniyor ki: “Allah yolunda olma şartı; Kur’an namına ve İslâm uğrunda olma şartı. ‘Savaş ve cidal’ ancak bu şartın gerçekleşmesi hâlinde ‘cihad’ olurlar.” ‘Allah için iktidarı koru’ İktidarın anlayışını deşifre etmek gerekirse: Tamam Ordu, Polis, Jandarma var.. Ama bunlarda sorun olduğu veya yetersiz kaldığı durumda, en sağlamı milleti devreye sokmaktır, bunun bir Cihat, yani Allah yolundaki iktidarı milletçe savunmak olduğu fikrinin sağlam unsurlarını yetiştirmek ve bu fikri yaymaktır. Bu nedenle millete “Yeni 15 Temmuz’lara var mısınız” diye sesleniyorlar. Bir iktidar partisinin üstelik yasadışı faaliyet olarak 18 yaş altı çocuklara “Diriliş Muştusu” adı altında kamplara çekmesinin anlamı nedir? Ne demek “Diriliş Muştusu”?.. Bunu Türkiye çeşitli zamanlarda hep yaşadı. “Komanda kampları” ülkeyi kana bulamanın aracı olarak kullanıldı. “Mücahit” yetiştirmeleri gördü ve görüyor bu ülke hâlâ... En son FETÖ hareketi de bir tür “mücahit” hareketiydi ve geldiği nokta, siyasi iktidarın yol açmasıyla ülkenin temel kurum ve kuruluşlarını ele geçirmek ve sonuçta yüzlerce insanı katletmek oldu. Not: Evrim konusu, yeni içeriklerle sürecek, merak etmeyin! Dünkü Ali Sirmen’in yazısını okumadınızsa okuyun derim, bu yazıyı da ben yazmak isterdim, Ali’nin eline sağlık! C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle