24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 19 Temmuz 2017 2 Atatürk yok 15 Temmuz var Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, yeni müfredattaki cihat kavramını ‘15 Temmuz’ ile Evrim Teorisi’nin çıkarılmasını ise ‘seviye’yle savundu Atatürk’e ilişkin konuları yeni müfredatta daraltan Milli Eğitim Ba kanlığı, artık 15 Temmuz dar be girişimini İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersinde anlata cak. Sadece tarih dersinde de ğil birçok ders te 15 Temmuz’a yer veren MEB, Gezi Direnişi’nin “arkasında yer alan iç ve dış güç OZAN lerin amaç ve ÇEPNİ hedefleri”ni an lattı. 17 25 Ara lık süreci ve FETÖ gibi çok ye ni konular da müfredatta yer al dı. Milli Eğitim Bakanı İsmet Yıl maz müfredata girmesinin ardın dan çok tartışılan cihat kavramı nı “Biz doğrusunu öğreteceğiz. Cihat dinimizde var. 15 Temmuz da cihat” sözleri ile savundu. Ba kan Yılmaz, ‘Evrim Teorisi’nin müfredattan çıkarılmasını ise “öğrenci seviyesinin üzerinde yer alıyor” diyerek savundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayının ardından ilk ve ortao kulda 17, liselerde 24, imam ha tip ortaokulu ve liselerinde ise 10 dersin müfredatı aylar süren ertelemenin ardından açıklandı. 15 Temmuz birçok dersin öğre tim programına girdi. 15 Temmuz ve Atatürk Darbe girişiminin üzerinden sadece 1 yıl geçmesi, yaşananlara ilişkin davaların sonuçlanmaması ve darbe girişimi hakkında henüz herhangi bir akademik çalışma yapılmamış olmasına karşın birçok derste 15 Temmuz’un anlatılması müfredatlarla kazanım olarak hedeflendi. İlkokul Türkçe dersinde, zorunlu “Millî Mücadele ve Atatürk” teması altında konu olarak Atatürk, Çanakkale, Cumhuriyet, Milli Mücadele, Sarıkamış Harekâtı’nın yanında 15 Temmuz da yer aldı. Ayrıca aynı başlık altında Kut’ül Amare, milli irade, millî kimlik konularının da yer alması dikkat çekti. 15 Temmuz efsanesi Lise Türk Dili ve Edebiyatı’nda Eğitim Sen ve Eğitim İş tepki gösterdi... Eğitim Sen: Ekuvrrbimanteeodriilsdii MEB’in hazırladığı müfredatın son haline tepki gösteren Eğitim Sen’den yapılan açıklamada, “Tüm ülkeyi ve gelecek nesilleri yakından ilgilendiren eğitim müfredatı gibi bir konuda, müfredatın ideolojik olarak iktidara yakın çevrelerin müdahalesiyle daha da geriye götürülmesi söz konusudur. Evrim Teorisi, iktidarın özellikle 4+4+4 sonrasında hayata geçirdiği “dindar ve kindar nesil yetiştirme” projesine kurban edilmiştir. “15 Temmuz darbe girişimi”nin eğitim müfredatına girmesi hatta Felsefe dersi müfredatı içine yerleştirilerek anlatılmak istenmesinin eğitim bilimine ne katkısı olacağı tartışmalıdır” denildi. Eğitim İş: ‘yMaEnBd’ianşksıleanvudzikua’ Eğitim İş Sendikası yöneticileri, MEB’in kılavuzunun “yandaş” Eğitim Bir Sen olduğunu belirterek “Yangından mal kaçırırcasına yeni müfredatı getiren Bakanlık, bu müfredatı hem şeffaf olmayan bir süreçte hazırlamış, hem de pilot uygulamaya gitmemiştir. Müfredata genel olarak bakıldığında; çağdaşbilimsel eğitimden uzaklaşıldığı, Cumhuriyet’in değerlerinin geriletildiği görülmektedir. Türkçe dersinden ‘Atatürkçülük’ kavramının çıkarılması bile, müfredatın siyasi niyetini ortaya sermektedir. Bugüne kadar her müfredat değişikliğini ‘sadeleştirme’ olarak sunan AKP’nin, şimdiye kadar ki hiçbir değişikliğinde bunu yapamadığı da, aslında bunu hedeflemediği de açıktır” dedi. 15 Temmuz’un “destan” ve “efsane” başlığı altında öğrencilere sunulmasına karar verildi. 10. sınıf düzeyindeki öğrencilerden yakın çevrelerindeki “inanılan efsaneleri” sözlü kültür kaynaklarından derlemeleri istenecek. MEB ayrıca Nihal Atsız’ın “Bozkurtların Ölümü”, Cengiz Aytmatov’un “Gün Olur Asra Bedel” gibi eserlerin destan türünden etkilenerek yazıldığı bilgisinden hareketle “15 Temmuz Demokrasi Zaferi ve Şehitleri” konusunda öğrencilere yazı yazdıracak. Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi dersinde ise Demokrat Parti döneminden itibaren 15 Temmuz anlatılmaya başlanacak. 1990 sonrası Türkiye’de meydana gelen olayların değerlendirildiği ünite kapsamında “2013 gezi parkı olaylarının arkasında yer alan iç ve dış güçlerin amaç ve hedefleri ile bu olayların Türkiye’ye etkileri”, “FETÖ/ PDY’nin amaç ve hedefleri ile 1725 Aralık 2013 ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimlerindeki rolleri” ele alınacak. Demokrat Parti Dönemi’nde Türkiye’de meydana gelen siyasi, ekonomik gelişmeleri değerlendiren ünitede öğrencilere 27 Mayıs ve 15 Temmuz darbe girişiminin ben zer ve farklı yönleri ele alınarak anlatılacak. Atatürkçülük kalktı 8. sınıf İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersinde “Atatürkçülük” ünitesini kaldıran, Atatürkçülük’ün dersteki ağırlığını yüzde 19’a kadar düşüren MEB, lisede İnkılap Tarihi dersinde 15 Temmuz’u anlatacak. Bakanlık, öğrencilere cihatı İmam Hatip Meslek Dersleri ile Temel Dini Bilgiler derslerinde anlatmaya hazırlanıyor. Bakan İsmet Yılmaz, bu durumu, “Cihat bizim dinimizde var. Siz buna yok deseniz de yok olmuyor. Dört başı mağmur şekilde cihat kavramının evlatlarımıza verilmesi bizim bu ülkenin en büyük kazanımıdır” diyerek savundu. Cihat artırıldı İmam hatip öğrencilerine “Dini Merasimlerde Hitabet ve Dua” ünitesinde “Asker Uğurlama Merasimi” konusunda cihat, şehitlik ve gazilik konularına değinilmesi ve 15 Temmuz’a atıf yapılması istendi. Siyer dersi programında ise “Peygamberimizin münafıklarla mücadele metodunu yorumlar. Peygamberimizin diğer din mensuplarıyla ilişkile rinin dayandığı ilkeleri kavrar” kazanımları kapsamında cihadın önemine de değinilmesi talimatı verildi. Ortaokullarda ise Temel Dini Bilgiler dersinde “Allah Yolunda Mücadele: Cihat” konusuna dokunulmadı ve “Medeniyetimizin Esasları” konusunda da cihat yer aldı. Ortaokul ve lisede Peygamberimizin Hayatı dersinde ise cihat kavramının yer alması dikkat çekti. Hükümete yakınlığı ile bilinen EğitimBirSen ise Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Liselerinin ders programından “Alkollü İçki ve Kokteyl Hazırlama Dersi”nin talepleri doğrultusunda çıkarıldığını duyurdu. ‘Evrim seviyenin üstünde’ Bakan Yılmaz, ‘Evrim Teorisi’nin müfredattan çıkarılmasını ise “öğrenci seviyesinin üzerinde yer alıyor” diyerek savundu. ‘Evrim Teorisi’nin bir teori olarak açık, sade ve rahat bir şekilde anlaşılabilmesi için öğrencilerin bir felsefi altyapıya sahip olması gerektiğini belirten Yılmaz, “Biz evrim konusunda bir seviyelendirme, öğrenci gelişim düzeylerine uyumlandırma ve disiplinler arası bir yaklaşımı getirdik” diye konuştu. l ANKARA TBB en iyi hukuk fakültelerini seçti. İlk sırayı İstanbul Üniversitesi aldı. Ankara Üniversitesi 2., Marmara ise 3. oldu En iyi hukuk iÜ’de Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) hukuk eğitimindeki standartları belirlemek amacıyla başlattığı “ölçmedeğerlendirme” çalışmaları sonucunda İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Türkiye’deki en iyi hukuk fakültesi seçildi. Listede 2. sırayı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 3. sırayı ise Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi aldı. Listede ilk10’da 8 devlet üniversitesi yer aldı. Türkiye’deki hukuk fakültelerinin dekanlarının katılımıyla yaklaşık 3 yıldır yürütülen çalışmaya, 73 hukuk fakültesinden 54’ü katılırken 37 hukuk fakültesi dekanının katı İLK 10’daki hukuk fakülteleri 1 İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi 2 Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi 3 Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi 4 Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi 5 Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi 6 Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi 7 Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi 8 Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi 9 Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi 10 Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi lımıyla kurulan komisyon, bir hukuk fakültesinin hangi asgari standartları taşıması gerektiğine dair ölçütleri belirledi. Çalışmaya, son şekli ise YÖK ile yapılan ortak çalışma sonrasında verildi. TBB Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu şunları söyledi; “Kontrolsüz şekilde açılmış ve sayısı her geçen gün artan hukuk fakültelerinin pek çoğunun eğitim kalitesi ne yazık ki istenilen seviyede değil. Üniversiteye girecek adaylar tercihlerini yapmadan önce önlerinde hukuk fakültelerini objektif ölçülere göre sıraladığımız cetveli bulacaklar. Bu cetvel, hukuk fakültelerinin tercih edilme sıralamasının oluşumunda en önemli etken olacak. Amacımız, üniversite adaylarının daha bilinçli tercih yapabilmelerinde yol gösterici olmak. Ayrıca hukuk fakültelerinin de eksikliklerini görerek kendilerini geliştirmelerini sağlamak.” eğitim EDİTÖR: FiGEN ATALAY TASARIM: EMİNE BİLGET Düşlerindeki özgür dünya için Ali İsmail Korkmaz’ın anısını yaşatmak için kurulan ALİKEV’de, 963 gönüllüsü var Ali İsmail Korkmaz’ın anısını yaşatmak ve “toplum için gençlik” düşünü hayata geçirmek amacıyla 2014 yılında kurulan Ali İsmail Korkmaz Vakfı (ALİKEV), 2016 yılı faaliyet raporunu yayımladı. Rapora göre Vakıf, 2016 yılında 3.126 kişinin hayatına dokundu; 55 öğrenciye burs desteği verdi, 281 kişiyle iyilik peşinde koştu, 963 gönüllüsüyle gençlerin toplumsal fayda sağlayan etkinliklerde yer alarak daha önyargısız, daha çatışmasız, daha eşitlikçi, daha sosyal bireyler haline gelmesine katkıda bulundu. 280 kişi koştu Vakıf tarafından 4 sosyal sorumluluk projesi gerçekleştirildi, 46 düş elçisi yetiştirildi, yıl boyunca toplam 160 saat süren 13 eğitim ve atölye düzenlendi. Vakıf kütüphanesine 10.380 adet kitap kazandırıldı, 17 film gösterimi yapıldı ve 75 takımın katılımıyla futbol turnuvası düzenlendi. İstanbul Maratonu’nda ise 280 koşucu ALİKEV için koştu. Vakıf yetkilileri 2016 yılını şöyle değerlendirdi: “Bu yıl ilk defa hayata geçirdiğimiz burs fonumuzda 55 öğrenciye destek vermeye başladık. Başlangıç hedefimiz 40 olmasına rağmen, destekçilerimizin katkıları sayıyı 52’ye çıkardı. İlk defa yer aldığımız İstanbul Maratonu’nda ‘iyilik peşinde koşanlar’ sayesinde artık, burs fonumuzdaki 52 gencin dört yıllık eğitim desteği garanti altında. Gençlerin ALİKEV’deki sosyal sorumlu luk projelerini desteklemek için Ali İsmail’in düşlerinden yola çıkarak ‘Düş Elçileri’ programını başlattık. Ali İsmail’in ‘toplum için gençlik’ hareketine sahip çıkan 46 genç, programın eğitimlerine katıldı ve kendi projeleri ile topluma hizmet için harekete geçti. 2016 yılında kaynağımızın tamamını bağışlar oluşturdu. Pek çok alanda, gönüllü desteği sayesinde zorlukları aştık. Daha gidecek çok yolumuz, yapılacak çok projemiz var. ” Korkmaz Ailesi ise duygularını şöyle aktardı: “Ali İsmail 2011 yılında, yani henüz 17 yaşındayken, ‘Toplum İçin Gençlik’ isimli bir hareket başlatmış ve arkadaşlarını da örgütleyerek bu kapsamda birçok etkinlik yapmıştı. ‘Düşlerinde Özgür Dünya’ olan Ali İsmail, bu düşlerini gerçekleştirmek için birçok faaliyet yapmıştı ve toplum için yenilerini yapmayı planlıyordu. Hatta bu kapsamda yaptığı ve yapmayı planladığı etkinlikleri raporluyor ve günlüğüne yazıyordu. Ali İsmail şu an yaşıyor olsaydı muhtemelen toplum yararına çalışmalar yapıyor ve bu çalışmalarına kurumsal bir kimlik kazandırmayı hedefliyor olacaktı. Biz ailesi olarak, Ali İsmail’in bu hayallerini bir vasiyet olarak gördük ve onun yarım kalan düşlerini hayata geçir mek için Ali İsmail Korkmaz Vakfı’nı kur duk.” Beyin göçü kaçınılmaz Bilim Akademisi’nin, “Akademik Özgürlükler” raporuna göre, Türkiye, kendi kendisini yöneten, baskıdan uzak bir üniversite ortamı yaratılmazsa, yükseköğretiminde bir sıçrama sağlayamayacak. Genç ve yetenekli araştırmacıları ülkeye çekebilmenin de tek yolu, her türlü düşünceye açık, yaptığı hataları kendi kendine düzeltmenin usulleriyle donatılmış üniversite. Bilim Akademisi, raporun sonuç bölümünde, “Yeni bir beyin göçü dalgasının yaşanması kaçınılmaz” uyarısı da yapıyor. Endişe duyuyoruz Raporda, OHAL, akademiden uzaklaştırılan akademisyenler, ifade özgürlüğü önündeki engeller, rektör atamaları, Wikipedia’ya erişim engeli, TÜBİTAK gibi pek çok konu ele alındı. Raporda, “Kurunun yanında yaşın da yandığı, adil yargılama ilkelerine uyulmadığı, bireylerin savunma haklarının gereği gibi tanınmadığı bir ortamda toplumun adalete olan güveni sarsılmakta, yerini her kademede şüphe ve korku almaktadır. Bu ortam demokrasinin gelişmesini ve sağlamlaşmasını engellediği gibi, doğal olarak bilimin ilerlemesine de ciddi şekilde sekte vurmaktadır” denildi. Tabela üniversite Raporda, 1923 2001 döneminde, yani neredeyse 80 yılda Türkiye’de kurulan üniversite sayısının 79 olduğuna, son 15 yılda ise 120’ye yakın üniversite kurulduğuna da dikkat çekildi. Bu rakamları bir kalkınma olarak görmenin mümkün olmadığı’ belirtilerek, şöyle devam edildi: “Zira bu üniversitelerde istihdam edilecek araştırmacıların bu kadar kısa bir süre içerisinde yetiştirilmesinin mümkün olmadığı herkes için aşikârdır. Kadroları yetiştirip sonrasında planlı bir şekilde üniversitelerin kurulmasına izin vermek yerine, neredeyse hiçbir kontrol icra edilmeksizin, ‘tabela üniversitesi’ kavramının yerleşmesi sonucunu doğuracak bir yaklaşımla ‘her ile bir havaalanı’ gibi üniversite açılmasının vahim sonuçlarıdır aslında şu anda yaşadıklarımız.” l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle