06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 19 Temmuz 2017 10 Yargı sahiden ‘altın çağında’ymış Hatırlarsınız (zaten unutulacak gibi değil) Vatan Partisi’nin değişmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez başkanı, lideri, önderi, “Führer”i, Reis’i Doğu Perinçek 20 Haziran’da “sahibinin sesi” Ulusal Kanal’da canlı yayına ve siyasal çizgisinin doruğuna çıktı. AKP yargısını övdü, alkışladı ve “Türk yargısı son 50 yılın altın çağını yaşıyor” buyurdu. Sonra da bu derin analizini açıkladı: “Bu mu kötü yargı? Bundan daha iyi yargıyı nereden bulacaksınız? Bu yargı Fethullah Terör Örgütü’nü kovuşturunca, soruşturunca, hapislere atınca mı kötü oldu? Bunun için altın devir diyorum..... Şu an hapiste olanların hepsi ya PKK’li ya da FETÖ’cü. Haksızlıklar görmezden gelinebilir...” Okudum. Okudunuz. Benim sırtım üşüdü. “Haksızlıklar görmezden gelinebilir” cümlesi bile bir siyaset esnafının işini bitirebilir, siyasetin çöp sepetine yollanmasına yetebilir. “Yok say, geç” dedim ve öyle yaptım. Ta ki... Ta ki dün sabaha kadar. Dün sabah insan hakları savunucusu olarak geceyi gündüze katan 10 seçkin aydından 6’sı 15 günlük bir gözaltı süresinin ardından yargıç karşısına çıktılar ve tutuklandılar... Kimilerini tanımıyorum. Kimilerini uzaktan tanıyorum. Özlem Dalkıran’ı ise yakından, çok ama çok yakından tanıyorum. “Terör örgütüne üye olmamakla birlikte terör örgütünün propagandasını yapmak” gibi bir “suçu” ona yakıştırabilen bir savcı ve bu savcının iddiasını ciddiye alıp tutuklama talebini kabul eden bir yargıç var. Doğu Perinçek’ten özür dilemeliyim. Türk yargısı sahiden de altın çağını yaşıyormuş. Perinçek yerden göğe haklıymış. Türk yargısı öyle son elli yılın filan değil, futbol medyasının pek sevdiği bir deyimle söyleyeyim, “bütün zamanların” en altın çağını yaşıyor. Gerçi savcı hangi örgüt olduğunu belirtme ihtiyacı bile duymadan “örgüt propagandası yapma” suçlamasını yapıp tutuklama isteğinde bulundu. Sulh ceza yargıcı, savcının isteğini duraksamadan kabul edip tutuklama kararı verdi. Ancak onlardan birkaç gün önce “Türk yargısı”nın baş, hatta en baş yargıcı Tayyip Erdoğan, Büyükada’da bir otelde bir araya gelen insan haklarında yoğunlaşmış sivil toplum örgütü temsilcilerinin aslında 15 Temmuz’un yıldönümünde yeni bir darbe hazırlığı için buluştuklarını zaten tartışma kabul etmez bir netlikle dile getirmiş, hüküm kesmişti. Garibim savcının ve yargıcın “Yav Reis, sen öyle diyorsun ama muhbirin söylediklerine, kanıtlara, ifadelere baktık. Ortada suç filan yok” diyecek, diyebilecek halleri yoktu elbet. O yüzden Doğu Perinçek yerden göğe haklı. Türk yargısı sahiden altın çağını yaşıyor. 15 Temmuz’dan bu yana hemen her gün yeni bir eşik aşan Türk yargısı, bu kararla çok önemli ve yeni bir eşiği de aştı. Vatanımıza, milletimize hayırlı olsun. Rahmetli hukuk devletimizin cenaze namazında saf tutunlara da benden “okkkkkkalı” bir selam olsun. BARIŞ AKADEMİSYENLERİ DAVASI Yabancı heyet salona alınmadı Barış bildirisini imzaladıkları için tu tuklanan ve 22 Nisan 2016’daki ilk oturumda tahliye edilen Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan, Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı, Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya ve Doç. Dr. Kıvanç Ersoy’un yargılandığı davaya dün devam edildi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen beşinci duruşmaya, sanık akademisyenlerden Mungan ve Ersoy ile aileleri ve meslektaşları katıldı. Mahkeme Başkanı Bülent Dalkıran, yurtdışından davayı izlemek için gelen heyetin salona alınmasına izin vermedi. Savcının ilk duruşmadaki talebi üzerine akademisyenlerin TCK’nin 301. maddesine göre yargılanması için Adalet Bakanlığı’ndan beklenen izin yazısı mahkemeye gelmedi. Beraat talebine ret Akademisyenlerin avukatı Meriç Eyüboğlu, dosyanın Bakanlık’tan dönmesinin beklenmesine gerek olmadığını belirterek beraat talep etti. Mahkeme ise dosyanın dönüşünün beklenmesine karar vererek, davayı 26 Aralık’a erteledi. l İSTANBUL/Cumhuriyet haber EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ / ASLAN YILDIZ TASARIM: ZARİFE SELÇUK bilinmeyen örgüt! Büyükada’da gözaltına alınan hak savunucularından 6’sı ‘silahlı terör örgütüne yardım ettikleri’ iddiasıyla tutuklandı. Ne soruşturma savcısı ne de tutuklayan yargıç örgüt ismi belirtmedi Büyükada’da 5 Temmuz’daki dijital güvenlik toplantısına yapılan baskınla gözaltına alınan hak savunucularının soruşturması nı yürüten İs tanbul Cumhu riyet Başsav cılığı Terör ve Örgütlü Suç CANAN COŞKUN lar Soruşturma Bürosu sav cılarından Can Tuncay, savunucuların be lirtmediği örgüte üye olma dan yardım ve yataklıktan tutuklanmalarını istedi. Sav cı Tuncay’ın 10 kişi hakkın daki tutukluluğa sevk yazısı POLİSE İŞLEM YAPILMAMIŞ Savcı Tuncay, İnsan Hakları Gündemi Derneği’nden Günal Kurşun’un tutuklanmasını talep ederken de akıl almaz bir garabete imza attı. Kurşun’un ByLock kullanıcısı olduğu bildirilen polis Ali Çamkömürü ile görüştüğü için tutuklanmasını isteyen savcı Tuncay, Çamkömürü’nün hakkın da henüz adli bir işlem yapılmamış olduğunu belirtti. Polis Çamkömürü’nün Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nün 13 Temmuz 2017 tarihli yazısı ile ByLock kullanıcısı olduğunun belirtilmesi akıllara hak savunucularına gözaltına alınmalarının ardından suç arandığı ihtimalini getirdi. hukuki garabetlerle dolu. ‘Duyuru yapmadılar’ Savcı Tuncay, tutuklanmasını talep ettiği 10 kişi ile ilgili Büyükada’daki toplantıyı ‘herhangi bir duyuru yapmak sızın organize ettikleri’ suçlamasını yarattı. Savcı tutukluluğa sevk yazısında ne ile suçlandığı bilinmeyen hak savunucuları hakkında çevirmen olduğu belirtilen tanığın “İçeride bulunan şahısların cep ETİMOLOJİK HARİTA Savcı, toplantının moderatörlüğünü yapan Ali Ghravi’nin oteldeki eşyalarının aranması sırasında “Asya kıtasına ait olan, detaylı bakıldığında Türkiye sınırlarında yer alan Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgesinin etimolojik olarak ve ayrıca ayrı bir devlete ait topraklarmış gibi gösterilen haritanın” bulunduğunu öne sürdü. Bu iddia gözaltının ilk günlerinde yandaş Akşam gazetesi tarafından Türkiye haritası olarak nitelenmişti. Savcı Tuncay’ın ise ‘etimolojik’ olarak belirttiği haritanın arama motorunda yapılan kısa bir araştırmada aslında bir kelimenin bölgelere göre nasıl değiştiğini gösteren bir harita olduğunu gösteriyor. telefonlarını polislerin alacağı, bu telefonlardaki bilgilerin nasıl saklanacağı, bu bilgilerin telefonlar yakalansa bile nasıl gizli tutulabileceği, bilgilerin polis veya başka şahıslar tarafından ele geçirilmesi nin nasıl engellenebileceği ve şifrelemelerden bahsettikleri” şeklinde ifade verdiğini belirtti. Savcı ayrıca bu tanığın “içlerinden birinin dernekte bulunan bilgisayarının polisin ele geçirmesi durumunda çoğu kişinin yanacağından bahsettiğini, içeridekilerin elektronik cihazlarının polisin eline geçmesinden çok endişe ettikleri” şeklindeki iddiasını da tutukluluğa dayanak yaptı. Ancak dosyada bu iddiayı destekleyecek başkaca bir somut delil yer almadı. Biber gazı hassasiyeti Tutuklanan 6 aktivist şu isimlerden oluşuyor: İdil Eser (Uluslararası Af Örgütü), Günal Kurşun (İnsan Hakları Gündemi Derneği), Özlem Dalkıran (Yurttaşlık Derneği), Veli Acu (İnsan Hakları Gündemi Derneği), Ali Gharavi (IT stratejisi danışmanı) Peter Steudtner (şiddetsizlik ve esenlik eğitimcisi). Adli kontrolle serbest bırakılan 4 aktivist ise şunlar: İlknur Üstün (Kadın Koalisyonu), Nalan Erken (Yurttaşlık Derneği), Nejat Taştan (Eşit Haklar için İzleme Derneği), Şeyhmus Özbekli (Hak İnisiyatifi). ‘İnsan haklarına ağır saldırı’ Uluslararası Af Örgütü tutuklamalara tepki gösterip adaletin sarsıcı biçimde hiçe sayıldığını ve baskı sürecinde yeni bir dip noktaya varıldığını belirtti Uluslararası Af Örgütünden dün yapılan açıklamada 6 insan hakları savunucusunun tutuklanmasıyla adaletin sarsıcı biçimde hiçe sayıldığını ve darbe girişiminin ardından yaşanan baskı sürecinde yeni bir dip noktaya varıldığını belirtti Genel Sekreter Salil Shetty, “Bu aktivistler masumdur. Soruşturmanın sürdürülmesi hakikat ve adaletin artık Türkiye’ye ne kadar yabancı olduklarını gösteriyor” ifadelerini kullandı. Shetty, “Bu meşru bir soruşturma değildir, tamamen siyasi bir amaç taşıyan ve Türkiye’de insan hakları için korkutucu bir gelecek vaat eden bir cadı avıdır” dedi. “Türkiye’de insan haklarını savunmanın artık bir suç olduğunu öğrendik. Şu an Türkiye ve uluslararası kamuoyu için bir dönüm noktasındayız” diyen Shetty açıklamasını şöyle sürdürdü: “Dünyanın her yerinde liderler sözlerini esirge MERKEL KINADI: TUTUKLAMA HAKSIZ Almanya Başbakanı Angela Merkel, insan hakları savunucularının tutuklanmasını sert bir dille kınadı. Merkel, “Biz bu tutuklamanın net olarak tamamen haksız olduğu kanısındayız” dedi. Alman vatandaşı Peter Steudtner’in serbest kalmasını sağlamak için her düzeyde girişimde bulunacağını söyleyen Merkel, “Kendileri açısından bu tutuklamaların suçsuz insanların zorlu bir sürece sokularak cezaevine gönderildiği bir başka olay olduğunu” ve “bunun da büyük bir endişe kaynağı olduğunu” ifade etti.  ‘Sınırları aştı’ Koalisyon ortağı SPD’nin başbakan adayı Martin Schulz “Hoş görülebilecek sınırların aşıldı meye ve ilişkilerini her zaman olduğu gibi sürdürebileceklermiş gibi davranmaya artık bir son vermeli, 10 insan hakları savunucusuna yöneltilen bu ğını” belirterek, Merkel dahil kimsenin daha fazla sessiz kalamayacağını söyledi. Schulz, “Türkiye’de olanlar katlanılmaz. Erdoğan hukuk devletini dinamitliyor” dedi. SPD Genel Sekreteri Hubertus Heil Türkiye’deki gidişatın “korkunç” olduğunu söyledi ve Erdoğan’ın “bütün sınırları aştığını” ifade etti. Sol Parti Milletvekili Sevim Dağdelen de Alman vatandaşlarının “rehin” alınma riski olduğunu söyleyerek hükümetten Türkiye’ye seyahat uyarısı yapmasını talep etti. Dağdelen, “Artık umut etme ve rica etme zamanı geçmiştir” dedi. Hristiyan Birlik Partileri’nden Michael Brand ise tutuklamaların siyasi olduğunu belirterek, suçlamasının “saçma” olduğunu söyledi. temelsiz suçlamaların düşürülmesi, derhal ve koşulsuz serbest bırakılmaları için Türkiye yetkilileri üzerinde ciddi bir baskı oluşturmalıdır.” pueyna’rdıen Uluslararası PEN, yayımladığı açıklamayla Türkiye hükümetini ifade özgürlüğü konusunda bir kez daha uyardı. Tutuklamalar öncesinde yayımlanan açıklamada “PEN’in neredeyse 100 yıllık tarihinde hiçbir dönemde, hiçbir ülkede bu kadar yazarın hapsedildiği kaydedilmedi” denildi. Tüm dünyadaki PEN örgütlerinin imzasıyla yayımlanan metinde OHAL’in kaldırılması, yasakların ve baskıların durdurulmasını isteyip ifade özgürlüğüne sahip çıkılması için çağrıda bulundu. Açıklama Uluslararası PEN Başkanı Jennifer Clement’in demeciyle şöyle sona erdi: “Adalet Yürüyüşü tarihi bir aydınlık ve cesaret anıydı. Dünya Ankara İstanbul arası 450 kilometre yürüyüşünü saygıyla izledi. Türk hükümeti ve yargısının insanların bu cesur adalet çağrısına kulak vermesini umuyoruz.” Savcı Tuncay, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şube Direktörü İdil Eser’in, tutuklanmasına pek çok sivil toplum örgütünün ortaklaşa yürüttüğü Güney Kore’nin Türkiye’ye biber gazı kartuşu ve gaz bombası ihracını protesto amaçlı “Kore bize gaz verme” kampanyasını dayanak yaptı. Ayrıca 25 bin kişinin imzaladığı açlık grevindeki Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için başlatılan kampanyayı da suç olarak sevk yazısına kattı. 10 hak savunucusunun sorgusunu gerçekleştiren İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörü İdil Eser, suçlama konusu edilen toplantının moderatörü Ali Ghravi, insan hakları aktivisti Peter Steudtner, İnsan Hakları Gündemi Derneği üyeleri Veli Acu ve Günal Kurşun ile Yurttaşlık Derneği üyesi Özlem Dalkıran’ın silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklamalarına karar verdi. Ancak kararda da hangi örgüt olduğu belirtilmedi. Serbest bırakılan hak savunucuları Nalan Erkem, İlknur Üstün, Nejat Taştan, Şeyhmus Özbekli’nin yurtdışına çıkışları yasaklanarak, haftada 3 gün karakola imza verme şartı konuldu. l İSTANBUL CHP’DEN TEPKİ Büyükada tutuklamalarına tepki gösteren CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeynep Altıok, “Ergenekon, Balyoz çuvalının büyüğünü kullanmak gerçek teröristin işine yarar” uyarısında bulundu. Altıok “Baskı ve şiddet rejiminde her türlü ihlal serbest olsun isteniyor. Korkuyla da sinmeyen kararlı savunucular da susturulsun ki ortalıkta sorgulayan da kalmasın isteniyor” dedi. Meclis kürsüsünde ‘ölmesinler’ eylemi CHP’li Aytuğ Atıcı, TBMM’de tam 11 kez ‘Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevinde ölmemelidir’ dedi TBMM Genel Kurulu’nun dünkü oturumunda CHP Milletvekili Aytuğ Atıcı bir dakikalık konuşma hakkını açlık grevinin 132. gününü geride bırakan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için kullandı. Atıcı, 11  kez “Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevinde ölmemelidir” dedi. CHP’li Nurhayat Altaca Kayışoğlu da “Başbakan’a sesleniyorum: Bu iki genç eğitimcinin çığlıklarını duyun artık. OHAL komisyonunda öncelikli olarak Nuriye ve Semih’in dosyaları incelensin” diye konuştu. CHP’li Atila Sertel ise, “Bir insan, bir baba, bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak Sayın Başbakana sesleniyorum: Onlar ölmemeli, aramıza dönmeli” ifadelerini kullandı. CHP milletvekilleri Tur Yıldız Biçer ve Ali Haydar Hak ÖZAKÇA’DAN SESLİ MESAJ Semih Özakça, kendi sesinden “Direnişimiz devam ediyor ve devam edecek. Bu inançla herkesi sımsıkı kucaklıyor ve içerde dışarıda direniş mücadelemize kararlılığımızla devam edeceğiz” mesajı verdi. Adaleti, onuru, ekmeği beraber savunacaklarını belirten Özakça, “Güzel günler, güneşli günler hepimizi bekliyor, buna tüm kalbimle inanıyorum” dedi. Gözaltında kalp krizi Yüksel Caddesi’nde eylem yapmak isteyen üç kadına polis ekipleri sert müdahalede bulundu. Eylemcilerden Cemile Karakaş gözaltı sırasında kalp krizi geçirdiği ve hastaneye kaldırıldığı öğrenildi. verdi Gülmen ile Özakça’yı Sincan Cezaevi’nde ziyaret etti. Biçer, ikilinin öncelikli taleplerinin sağlık değil işlerine geri dönmek olduğunu söylediklerini aktardı. Biçer, Özakça’nın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’dan taleplerini de şöyle dile getirdi: “Soylu bakan makamında otururken hakkımızda dedikodu yaparak, elinde hiçbir somut veri olmadan her aklına geldiğinde, hiçbir mahkeme kararı olmadan bizi suç layabiliyor. Bir an önce bunu neye dayanarak yaptığını açıklamaya davet ediyoruz ve Bozdağ’ında bu söylenenleri eğer varsa somut verilerle desteklemesini yoksa da bunları kınayan ve gerçeği açıklayan bir konuma gelmesini bekliyoruz.” Biçer, “Bizim öncelikli talebimiz, Nuriye ve Semih’in özel durumu nedeniyle OHAL komisyonunda dosyalarının ön sıralara alınması yönünde olacaktır” dedi. ‘Öldük mü?’ CHP’li Hakverdi de, iki eğitimcinin ağırlaşan sağlık koşulları nedeni ile görüşmeye tekerlekli sandalyeyle geldiklerini söyleyerek, “Eriyen bedenlerine ve cezaevi koşullarının ağırlığına rağmen artan kararlılıkları ve umut do lu bakışları ile karşıladılar beni” dedi. Hakverdi, Gülmen’in “Öldük mü?” diye her gece yarısı kontrole gelmeye devam ettiklerini söylediğini aktardı. OHAL komisyonunun iki eğitimcinin dosyasını ivedilikle incelenmesi gerektiğini belirten Hakverdi “Semih ve Nuriye kararı OHAL komisyonunun güvenilirliğinin sınanacağı en önemli sınavdır” dedi. Doktorlar gözlemledi Gülmen ve Özakça, Anayasa Mahkemesi’ne yaptıkları bireysel başvurunun reddinin ardından AİHM’ye başvurmuştu. AİHM’nin isteği doğrultusunda Gülmen ile Özakça’nın muayenesi hükümetin belirlediği doktor tarafından 14 Temmuz’da yapıldı. l ANKARA / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle