27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 19 Temmuz 2017 14 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY Köşemen Yaz sergileri, yazlık sergileri Yaz ayları galeriler, müzeler açısından tatil ayları olarak kabul edilirdi. Bu alışkanlığın değişmekte olduğunu görüyoruz. Galeriler sergi tarihlerini haziran ayının sonuna dek uzattı. Birçok müzede ve bazı galerilerde yaz aylarında da sergiler devam ediyor. Yaz tatilinin de kısa süreceği anlaşılıyor. Birçok galeri eylül ayında eşzamanlı olarak başlayacak olan İKSV’nin İstanbul Bienali ve Contemporary İstanbul’la birlikte yeni sezonu başlatacak. Bu sıcak yaz günlerinde İstanbul’daki galerilerin çoğu tatilde ama müzelerde ve sanat kurumlarında birbirinden çekici sergiler sürüyor. Sanat sayfamızda her pazartesi yayımlanan “Sanatta Bu Hafta” bölümünden sergileri izliyorum. Pera Müzesi’nde Çiftdüşün Çiftgörü ve Jose Sancho Erotik Doğa (6.8.17), Sakıp Sabancı Müzesi’nde Feyhaman Duran İki Dünya Arasında (30.7.17) ve Selim Turan Tez Antitez Sentez (13.8.17), İstanbul Modern’de Liman (20.7.17), Roger Ballen Retrospektif ve Fahrelnissa Zeid (30.7.17), Borusan Comtemporary’de Sinan Projesi ve Günlerin Tortusu (3.9.17), Elgiz Müzesi’nde 9. Teras Sergisi (28.10.17), Arter’de Görme Biçimleri (13.8.17), Akbank Sanat’ta Beni Bul (29.7.17) ve sanat galerileri Anna Laudel Contemporary’de Odalar & Duvarlar (25.8.17), Amerikan Hastanesi Operation Room’da Furkan Temir (19.8.17), Bomontiada Leica’da Arslan Sükan Prelude (5.8.17), Balat The Pill’de Surreal House (22.8.17), Gürel Art Space’de Art of Flowers (29.7.17), Bozlu Art Project’te Sosyomanya (26.8.17), Merkür’de Sevgisiz Algı (30.07.17), Mixer’de Kara Kutu – Mixer Sessions II (29.7.17), 42 Maslak Art Space’de İstanbul’dan İzler (15.8.17) süren sergilerden tespit edebildiklerim. Yaz sergilerinin genellikle karma sergiler olduğu eleştirisi getiriliyor. Ölü sezon böyle geçiriliyor, deniyor. Tartışmaya değer. Arter’de Görme Biçimleri ve Akbank Sanat’ta Beni Bul karma sergilerini gezdim. Arter’deki Görme Biçimleri, John Berger’in eserinden esinlenerek Sam Bardaouil ile Till Fellrath’ın küratörlüğünde gerçekleştirilmiş. Çoğu Türkiye’de ilk kez sergilenen 33 sanatçının yapıtları yer alıyor. Resim, heykel, yerleştirme, video ve fotoğraftan oluşan işler. Akbank Sanat’taki Beni Bul’un alt başlığı Otoportreye Çağdaş Dokunuşlar. 23 sanatçı ve bir kolektifin otoportre fotoğraflarından oluşuyor. Küratörlüğünü fotoğraf sanatçısı, eleştirmen Merih Akoğul yapmış. Akoğul’un sergiyi, eserleri açımlayan metinleri dikkate değer. Sergi kataloğu bu konuda bir eser olarak da değerlendirilmeli. Basılı mı bilmiyorum, internet sitesinden ulaştım. Kanımca karma sergiler iyi bir konseptle, iyi küratörlerle oluşturulmuşsa bireysel sergilerden daha çok tercih edebileceğim etkinlikler. Bu iki sergi bunun örnekleri. Son yıllarda örnekleri artan bir eğilim de yazlıklarda açılan sanat galerileri. Özellikle Bodrum’da yoğunlaştıklarını görüyoruz. Palmarina’daki Mine, Oasis’te Nurol, Casa Dell Arte, Art Suites Gallery, Galeri Arteo, Osmanlı Tersanesi, Mor, Cam Art, Gündoğan Galeri Costa, Şevket Sabancı Kültür Merkezi... Yazları Bodrum neredeyse sanatın merkezi İstanbul’a rakip olacak hale gelmiş. Küratör İbrahim Karaoğlu Bodrum’dan iki sergi öneriyor. Hanefi Yeter’in “Avunma” adlı resimheykel sergisi Bodrum Belediyesi Şevket Sabancı Kültür ve Sanat Merkezi’nde 10 Ağustos’a kadar sürecek. Yeter’in özellikle son iki senede yaptığı resim ve heykellerden oluşuyor sergi. Yeter, sergi açılışında “insanın sorunları, sevgileri, mutlulukları, doğayla ilişkisini yan yana getirmeye çalıştım” demiş. Zahit Büyükişliyen’in “Hommage a Don Quijote”ı 6 Eylül’e kadar Yalıkavak’taki Art Suites Gallery Bodrum’da. Soyut resmin ustalarından Büyükişleyen, Don Kişot’tan yola çıkarak yaptığı resimleri bir araya getirmiş. İki sergi de İstanbul’da da tekrar edilir umarım. 19 TEMMUZ 2017 SAYI: 33523 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.48 03.40 04.11 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.41 13.17 17.13 05.29 13.02 16.56 05.56 13.25 17.16 Akşam 20.41 20.22 20.41 Yatsı 22.24 22.02 22.17 Türkiye yakın tarihinin hiçbir döneminde böylesine yalnızlaşmamış, uygar dünya tarafından böylesine dışlanmamıştı. Kaç dostumuz kaldı diye sorduğumuzda, aklımıza Katar, Azerbaycan, Pakistan bir de “konjonktürel dostumuz” Rusya Federasyonu’ndan başka ülke gelmiyor. İktidar dış politikada gaf üstüne gaf yapıyor. İç politikamızdaki uygulamalar uygar ülkelerin anlayamayacakları kadar karmaşık ve vahim. Sayın Cumhurbaşkanı, içeride ve dışarıda akli melekeleri yerinde hiçbir insanın anlamasına olanak olmayan siyasetler izliyor. Yurtdışında artık kimse söylediklerine bir anlam veremiyor, söylediklerine inanmıyor. Yel değirmenleriyle savaşa tutuşmuş Don Kişot gibi davranışlar sergiliyor. Almanya, Hollanda, Belçika, Avusturya gibi ülkeler onun da, başka AKP’li politikacıların da ülkelerinde Türkiye kökenli yurttaşlarıyla buluşmalarına izin vermiyor. Bu ülkelerde arada bir yazıştığımız, haberleştiğimiz meslektaşlarımız var; kendilerine sorduğumuzda bize sayısız neden sıralıyorlar. Bu ülkelerde toplam beş milyona yakın yurttaşımız, soydaşımız yaşıyor. Bunlar siyasal açıdan tekçi bir blok oluşturmuyorlar. İçlerinde AKP ve MHP yandaşları gibi CHP yandaşı sosyal demokratlar, sosyalistler, HDP yandaşı Kürtler, bağımsız liberaller, çok sayıda Ezidi, Yalnızlık (I) Süryani, muhalif Aleviler de var. Sayın Cumhurbaşkanı her konuşmasında bu gruplardan bir ya da birkaçını küstürüyor. Örneğin, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı “teröristlikle” suçluyor. Oysa ortada ne bir iddianame ne de bir yargı kararı var. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu Adalet Yürüyüşü’nde PKK’li ve FETÖ’cü teröristlerle kol kola yürümekle suçluyor. Kol kola yürüdüğü insanlar TBMM’de üçüncü büyük grup olan HDP’nin milletvekilleri. Haklarında yargıdan gelen bir herhangi bir suçlama bulunmuyor. Yurtdışındaki HDP yanlısı gibi CHP yanlısı sosyal demokratlar da bu suçlamalardan rahatsızlık duyuyorlar. Batılı ülkelerin yönetimlerine de bu suçlamalar inandırıcı gelmiyor. Cumhurbaşkanı’nın ve AKP’li politikacıların ülkelerinde yurttaşlarımızla buluşmalarına bu “ayırımcı” söylemleri nedeniyle izin verilmiyor. Kendilerince haklı değiller mi? Sayın Cumhurbaşkanı iki de bir Fransa’daki OHAL ile Türkiye’deki OHAL’i karşılaştırıp dünya Fransa’yı niçin eleştirmiyor, diye soruyor. Oysa ikisi arasında belirleyici farklar var. Türkiye, OHAL’e ilişkin olarak ilgili Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 13 maddesine kısıtlama şerhi koymuş. Bunlar arasında “tutuklulara iyi muamele”, “adil yargılama” gibi maddeler bulunuyor. Bunlar Fransa OHAL’inde yok! Gözaltı süresi Fransa’da beş gün, Türkiye’de otuz güne kadar uzatılabiliyor. Türkiye’de zanlı/sanık ile avukat görüşmesine kısıtlama/yasaklama konulabiliyor. Türkiye’de toplantı, gösteri yürüyüşleri yasaklanabiliyor. Fransa’da bunlar da yok! Böyle olunca Sayın Cumhurbaşkanı ve AKP’li politikacılar Avrupa ülkelerinde inandırıcılıklarını yitiriyorlar. Her iktidar gibi AKP’nin de bir ömrü var. Eninde sonunda iktidarını başka bir siyasal partiye bırakacak. Kalıcı olan bu ülkenin her inançtan, her mezhepten, her etnisiteden, her sosyal sınıf ve katmandan toplumudur. Ülkenin içine düştüğü yalnızlığın ceremesini hayatın her alanında toplumumuz çekiyor. (Devamı cuma gününe) Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN posta@cumhuriyet.com.tr Kaboğlu’nun ‘sivil ölümü’ ALAIN BOCKEL Prof. Dr. Profesör İbrahim Kaboğlu, 7 Şubat 2017 tarihli KHK ile Marmara Üniversitesi’ndeki görevinden ihraç edildi. 43 yıllık hizmetine rağmen emeklilik haklarından mahrum edildi ve pasaportuna el konuldu. Bu karar, Türkiye’deki 15 Temmuz 2016 darbe girişimini takip eden kitlesel tasfiye hareketi kapsamında alındı. Bu tür bir yaptırıma uğrayan kişiler, resmi olarak “terörist işbirlikçisi” olarak kabul ediliyor. Toplumun dışına itiliyor, hukuken ya da fiilen her türlü iş imkânından yoksun bırakılıyor. Bu bir sivil ölümdür: Gelir yok, iş yok, dost bir ülkeye sığınma imkânı yok. Bu kanun hükmünde kararname tümüyle hukuk dışı: Ayrım yapmaksızın ve sorgusuz sualsiz bir terör örgütüyle veya ulusal güvenlik için tehlike arz eden yapılarla ilişki içinde olmakla suçlanan binlerce insanı mağdur ediyor. Üstelik itiraz yolu da yok. Hukukçu ve eski diplomat Alain Bockel, Le Monde gazetesindeki yazısında, ulusal güvenlik için tehlike arz eden yapılarla ilişki içinde olmakla suçlanan binlerce kişiye yönelik 7 Şubat 2017 tarihli KHK’nin tümüyle hukuk dışı olduğunu söylüyor. çüde geciktirir. Adaletin yerini bulması yıllar alır. Profesör Kaboğlu elbette bu durumdaki tek kişi değil. Onun etkilendiği KHK aynı zamanda 330’u akademisyen olmak üzere 4 bin 400 devlet memurunu da ilgilendiriyor. 67 yaşındaki bu seçkin anayasa hukuku profesörü son derece saygın bir kişilik. Bugünkü iktidar döneminde İnsan Hakları Danışma Kurulu Başkanı olarak seçilmiş ve 2003 2005 yılları arasında bu görevde bulunmuştu. Ders vermek üzere pek çok Avrupa üniversitesine, özellikle de Fransız üniversitelerine davet ediliyor; Şubat 2017’de de Paris III Üniversitesi’nde ders vermekteydi. Yani ne bir teröristtir ne de tehlikeli bir devrimci. Yıllar alacak OHAL şartlarında, kanun hükmünde kararnamelerin yasaya uygunluğu olağan başvuru yolları kullanılarak denetlenemiyor. Tek bir imkân var; o da ilgili kişilerin tek tek ve bireysel olarak temel haklarının ihlali gerekçesiyle yargıya, şu durumda Anayasa Mahkemesi’ne başvurması. Oysa birkaç KHK ile yüz binden fazla insan yaptırıma uğramış durumda. Halihazırda birkaç bin başvuru almış olan Anayasa Mahkemesi ise henüz bu başvurulardan hiçbirine ilişkin bir karar almış değil. Geriye, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) kalıyor ancak Avrupa Konseyi, yoğun başvuru ihtimali karşısında, Türk makamlarından kararların gözden geçirilmesi amacıyla bir komisyon kurulmasını talep etti. Böyle bir komisyon 2017’nin ocak ayında kuruldu ve yedi üyesi de mayıs ayında atandı. Oldukça siyasi bir yapısı var (Türk hükümeti tarafından atanan beş yüksek memur KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Bu denli ihlale şahit olmadık Daha önce bireysel hakların ve temel öz gürlüklerin savaş halinde olmayan bir ülProf. Dr. İbrahim Kaboğlu, 7 Şubat’ta ihraç edildi. kede bu denli ihlal edildiğine hiç şahit ol madım. Laikliğe saygı ilkesine bağlıdır; ile iki hâkim). Komisyon çalışmalarına an darbe girişiminin arkasında oldukları res cak bir yıl sonra, 17 Temmuz’da başladı. mi olarak açıklanan ve geçen yılki kap Sadece iç hukuk yollarının tüketilme samlı tasfiyenin hedefi olan imam Gülen’in si sonrasında başvurulabilen İHAM, bu ko destekçileri “Gülenciler”le hiçbir bağlantı misyonun kararını beklemek zorunda. Ko sı yoktur. Demokrasiye saygılıdır; PKK ile misyonun pek çok talep alması bekleni de hiçbir ilişkisi yoktur ve her türlü şiddet yor, 200 binin üzerinde olası başvurudan çağrısını reddeder. Ne hükümeti devirmeye söz ediliyor. Sonrasında idari yargı nezdin teşebbüs şüphelisi olabilir ne de devlet için de yapılacak başvuruların olacağı öngörülü bir tehlike teşkil edebilir. yor. İHAM, ancak bu prosedürün başarısız Galatasaray (ve Marmara) Üniversite olması halinde müdahil olabiliyor. İHAM, si’nde birlikte çalışırken bizzat gördüğüm son kararıyla kendisine başvuru yapılma üzere hukuk devletine ve insan hakları dan önce, eksik ve yetersiz kalsa da süreci na saygıya son derece bağlıdır. Bu bakım fazla uzatsa da, ulusal makamlara başvuru dan da Türkiye için tehlikeli bulduğu ve yapılmasını temenni ediyor. 16 Nisan 2017’de referanduma götürülen Böyle bir prosedür, tek gerçek garanti an son anayasa değişikliğine ilişkin kamuo lamına gelen İHAM’ın denetimini önemli öl yu önündeki eleştirilerinde sözünü sakın behicak@yahoo.com.tr mamıştır. Aynı şekilde, geçen yıl, Güneydoğu’daki yoğun şiddet kullanımını kınayarak Kürt sorununun barışçı yollardan çözümü için çağrı yapan ünlü akademisyenler bildirisinin de imzacısıdır. Darbenin araçsallaştırılması ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr Aktif bir muhalif olarak hukuk devletine saygı konulu pek çok konferans vermiş ve konuşmalar yapmıştır. Yeni çıkan (ancak henüz çevirisi yapılmayan) kitabı 15 Temmuz Anayasası’nda da son değişiklik ile darbenin araçsallaştırılmasını eleştirmektedir. Böyle bir şöhret doğal olarak onu saf dışı bırakılması gereken bir sorun haline getiriyor. Hapis cezası almadı veya herhangi bir şiddet eylemine maruz kalmadı; ancak tehdit altında olduğunu ve siyasi duruşu sebebiyle her an sorun yaşayabileceğini biliyor. Mağduru olduğu bu yakışıksız ve etkili itiraz yolları bulunmayan hukuk dışı önlem ile sessizliğe mahkum edilmek isteniyor. İbrahim Kaboğlu bugün Türkiye’de pek çok insanın içinde bulunduğu trajik ve umut kırıcı durumun ideal bir tanığı. Bunu bu kadar yüksek sesle dile getirmemin nedeni; Afrika’da, Ortadoğu’da ve Asya’da geçen kırk yıllık akademisyenlik ve diplomatlık tecrübem boyunca daha önce bireysel hakların ve temel özgürlüklerin savaş halinde olmayan bir ülkede bu denli ihlal edildiğine hiç şahit olmamamdır. Çev: Gülden Kurt Yazı için: http://www.lemonde.fr/idees/article/2017/06/09/turquielamortciviledibrahimkabogluopposantactifetdefenseurdeletatdedroit51413763232. html#PTOxCPAkPsHfsHRS.99 C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle