29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Bakırköy’de ücretsiz yaz okulu Bakırköy Belediyesi ve Bakırköylü Sanatçılar Derneği (BASAD) işbirliği ile düzenlenen ücretsiz yaz sanat okulu 3 Temmuz’da başlayacak. Bakırköy Belediye Başkanı Dr. Bülent Kerimoğlu, “Bakırköy’ü kültürsanatın başkenti yapma iddiamız var. Bu amaçla sanatın her dalına Bakırköy’de ev sahipliği yapıyoruz. Kültür ve sanat merkezlerimiz sezon boyunca tiyatro, sergi ve konserlerle sanat severlere kapılarını açık tutuyor. Ayrıca yaz sanat okulunda 1 Eylül’e kadar yaratıcı drama, gitar, bağlama, resim, dans ve halk oyunları kurslarını ücretsiz vereceğiz” diyor. (0 212 570 45 95) Pazartesi 26 Haziran 2017 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Şöhrete giden yol [email protected] ‘Sosyomanya’ 26 Ağustos’a 15 sosyal medyadan geçerdekgörülebilir Bozlu Art Project’te açılan ‘Sosyomanya’ sergisi sosyal medya üzerinden insan psikolojisiyle ilgili ilginç saptamalar yapıyor İzlemiş olanlar hatırlayacaktır, sosyal medyanın ve teknolojinin insanlar üzerindeki çeşitli etkilerinden hareketle yazılan çarpıcı senaryolarıyla kültleşmiş “Black Mirror” dizisinin ilk bölümü, İngiltere başbakanının bir domuza tecavüz edişi üzerine kurgulanmıştır. İşte o unutulmaz bölümdeki domuz şu günlerde Nişantaşı’ndaki Bozlu Art Project’in çatısı altında, yine sosyal medyadan hareketle düzenlenmiş “Sosyomanya” başlıklı bir karma sergide karşımıza çıkıyor. Çağatay Odabaş’ın o ikonik domuz imgesiyle ürettiği işi her ne kadar diziyi izlememiş olanlar için çok bir şey ifade etmiyor olsa da, izleyenler ve az çok bu meselelere (sosyal medya, bağımlılık, iletişim/sizlik vb.) kafa yoranlar için korneadan beyine yansıdığı anda birçok çağrışımı da uyandıracaktır şüphesiz. ‘Haz Dolabı’nın içindekiler “Sosyomanya”da sosyal medyanın bağımlılık tarafına konsantre olan bir diğer iş de bir süredir sanal âleme ve sanalın kendisi üzerine dair işler üreten Ali Alışır’a ait. “Haz Dolabı” adını verdiği yerleştirmesinde Alışır, bir ecza dolabının içindeki ilaç ve tıbbi malzemeyi sosyal medyanın bir izdüşümüne dönüştürerek nasıl bir sosyal hastalığın pençesinde kıvrandığımızı hatırlatıyor bize. Sabah, öğle ve akşam birer doz aldığımız bu ilaçlardan bağımsız yaşa yanımız kaldı mı sahi? Ve bu le karşılaşıyorsunuz. Tıp bağımlılık aslında şöhret ya kı Instagram’da gördüğü da en azından fark edilmek müz her bir fotoğrafla ta üzerine geliştirdiğimiz sap nıdığımız/tanımadığımız lantının bir uzantısından baş onlarca insanın hayatına ka neye tekabül ediyor hayatımızda? Sorular çok, yanıtlarla yüzleşebilmek ise cesaret istiyor elbette. EKMORLUAKHISA baktığımız gibi, kapıdaki deliklerden de farklı hayatlara bakarken yakalıyoruz kendimizi. Boynu Gözetleme delikleri delik başka bir çok işinde de kullandığı bu metafor için “Hem Beyza Boynudelik’in “Duvar”ı ise ötekiyle ilişkimiz, ama sınırlı, aslın sosyal medyanın bireyler üzerindeki da çok yakın görünen ama fazlasıy bir başka etkisini irdeliyor. Sosyal la mesafeli bir ilişkiyi de temsil edi medya üzerinden birbirini “takip” yor; hem de kendi olanaklarına bak eden insanların bir noktadan sonra madan, ötekinin olanaklarını sürekli röntgenci konumuna düşüşünü vur kontrol eden, neredeyse kontrol deli gulayan “Duvar”da 100’e yakın ka si haline gelmiş kentli insanı da ifa pı gözetleme dürbünü var ve her bi de ediyor” diyor. rinden baktığınızda farklı bir imgey Şurası bir gerçek, artık bilaistis Sergide kimler var Küratörlüğünü Özlem İnay Erten’in yaptığı sergi, günümüzde patolojik seviyeye varan sosyal medya kullanımının bireylerin iç dünyasındaki yansımaları ve toplumsal ilişkilere etkisine odaklanıyor. Ali Alışır, İlgen Arzık, Beyza Boynudelik, Özgür Demirci, Utku Dervent, Evren Erol, Çağatay Odabaş, Meliha Sözeri, Berkay Tuncay ve Semih Zeki’nin yapıtlarının yer aldığı sergi, sosyal medya kavramına sanatçıların gözünden bir bakış sunuyor. na herkesin cebinde bir telefon var ve bu yine de daha çok iletişim halinde olduğumuzu göstermiyor. Sosyal medya ile olan ilişkimiz de biraz Andy Warhol’un şöhret kehanetinin bir yansımasına dönüşmüş durumda. Herkes bol miktarda ‘like’ alıp Instagram’da 15 dakikalığına ünlü olmak istiyor. Ama bir gün değil mümkünse her gün! “Sosyomanya”nın tüm bu çağrışımlara açık ve meseleyi farklı yönlerden irdeleyen yapısı en azından bu anlamda ilgiye değer. Sergi 26 Ağustos’a dek Bozlu Art Project’te görülebilir. Kazım Koyuncu Hopa’da anıldı ‘Kürk Mantolu Madonna’ sahneye uyarlanacak Sanatçı Kâzım Koyuncu, ölümünün 12’nci yılında Artvin’in Hopa Yeşilköy’deki mezarı başında anıldı. Anma törenine annesi, ablası, ağabeyi ve kardeşi Niyazi Koyuncu, Halkevleri Hopa Şube Başkanı Kamil Ustabaş, Hopaspor’un, ‘Denizin Asi Çocukları’ ve ‘Şehrin Azizleri’ taraftar grupları, dostları ve sevenleri katıldı. Saygı duruşu ile başlayan anma töreni, Kâzım Koyuncu ile ilgili duygu ve düşüncelere yer verilen konuşmalarla devam etti. Kâzım Koyuncu’yu, aramızdan ayrılışının 12’nci yıldönümünde anmak için sevenleriyle, dostlarıyla bir araya geldiklerini ifade eden sanatçının ağabeyi Hüseyin Orhan Koyuncu, “İçimizdeki hüzün, burukluk her zaman var. Böyle özel zamanlarda daha duygusal oluyoruz. Onu anmak, sevenleriyle bir arada olmak bizi iyi geliyor. İyi ki böyle bir insan aramızdan geçti, var oldu. Kazım’ın düşünceleri, fikirleri, yaptığı ne varsa sevenleri sayesinde yaşatılacak. Geriye güzel işler bıraktı, sevgi bıraktı. Sanatsal kişiliğinin yanı sıra yaptıklarıyla gençlere örnek olması bizi mutlu ediyor. Özellikle gençlere iyi bir miras bıraktı. Anma törenlerinde ailesi olarak ister istemez daha çok üzülüyoruz. Sevenleri bizleri yalnız bırakmıyor. Onları burada görmek bizi mutlu ediyor. Herkese teşekkür ediyoruz” dedi. Anma töreninde söz alan köy sakinlerinden Hasan Bilgin de “Kâzım dillerin zenginliği içerisinde türkülerini söylerdi. Türkülerinde insani değerler vardı, isyan vardı, direnme vardı. Doğa vardı, deredeki balık vardı, demokrasi vardı, devrimcilik vardı. Çünkü türküler hangi dilden olursa olsun hiçbir zaman hiçbir toplumu aldatmamıştır” diye konuştu. Anma töreni, konuşmaların ardından sona erdi. l DHA Yönetmenliğini Engin Alkan’ın üstlendiği oyunda, Tuba Ünsal başrolde olacak. Sabahattin Ali’nin ünlü “Kürk Mantolu Madonna” adlı romanı sahneye uyarlanacak. Yönetmenliğini Engin Alkan’ın üstlendiği oyunda, Tuba Ünsal başrolde olacak. Ünsal, “Kürk Mantolu Madonna”da ana karakter Maria Puder’i canlandı racak. Provalara çok yakında başlanacak. Sabahattin Ali’nin ‘Kürk Mantolu Madonna’ kitabını aynı zamanda sinemaya uyarlanması da gündemde. Hatta filminde başrol oynayacak isimler tartışılıyor. Son olarak Beren Saat’in oynayacağı konuşulan Maria Puder rolünü dünyaca ünlü Fransız yıldız Marion Cotillard canlandıracağı iddia edilmişti. Yüksel Arslan’a müze sergisi Geçtiğimiz nisan ayında hayata veda eden Yüksel Arslan’ın çalışmaları Fransa’da ilk kez bir müzede sergileniyor. 24 Haziran’da Fransa’nın Lille kentindeki Modern Sanatlar Müzesi LaM’da (Lille Métropole Musée d’Art Contemporain et d’Art Brut) açılan sergide sanatçının 70 yapıtının yanı sıra Paris’teki atölyesini anımsatan Afrika heykelleri, Anadoluİslam sanatından örnekler, el yazmaları ve defterleri yer alıyor. Müzede eşzamanlı açılacak olan André Breton ve Büyülü Sanat başlıklı serginin tamamlayıcısı niteliğindeki sergi 15 Ekim’e kadar ziyarete açık olacak. Greenfell kurbanları için sanatçılar el ele verdi Greenfell Tower yangınında mağdur olanlara bağış toplamak için 50’den fazla sanatçının bir araya gelerek kaydettiği single İngiltere’de liste başına yerleşti. Stormzy, Rita Ora ve Liam Payne’in de yer aldığı projede, 50’den fazla sanatçı ‘’Bridge Over Troubled Water’’ şarkısını mağdur aileleri ve geride kalanlar için söyledi. Simon ve Garfunkel’ın klasikleşmiş parçasını düzenleyen isimse Simon Cowell oldu. Official Charts Company’nin açıklamasına göre şarkı, ilk gün 120.000 kopya sattı. İlk gün satışları göz önüne alındığında son 10 yılın en yüksek satış rakamını yakalayan şarkı 48 saat sonunda 170.000 kişi tarafından satın alındı. Emeli Sande, Robbie Williams, Kelly Jones ve Paloma Faith’in de yer aldığı ünlü isimlerden oluşan koronun şefliğini Gareth Malone üstlendi. Uzun İnce bir yol Sevgili İlhan Selçuk, Hacıbektaş’ı mekân bilmenizin üstünden 7 yıl geçti. Mezar yerini ayarladığınızı haber verdiğinizde, “Niçin Hacıbektaş?” diye sormuştum. “Atatürk Kurtuluş Savaşı’na başlarken, Erzurum Kongresi’nden önce en son o ocağa uğradı. Orası Bektaşiliğin ocağı, ilim irfan ocağıdır” demiştiniz. Hacıbektaş’ın yeri ayrıydı sizde. Siz bir Anadolu Aydınlanmacısıydınız. Hesapladım; teşvikiniz, hatta ısrarınızla “Cumhuriyet” gazetesinde yazmaya başlayalı 18 yıl olmuş. Bazen düşünürüm, niye bu kadar ısrar ettiniz diye... Sonuçta ben tiyatrocuyum. Tiyatro yaşam biçimim olmuş. Hatta yazar arkadaşlarım arasından bunu soranlar da çıktı. “Senin işin değil ki bu. Niye yazıyorsun gazetede? Aleyhine olur” dediler. Belki oldu da, bilmiyorum. Önemli de değil. Siz bana “yaz” derken bunu bir icazet olarak, bir el verme olarak görmediniz. Bektaşiliğe tüm yakınlığınıza karşın, Aydınlanmacı yanınız böyle yaklaşımları hiç hoş karşılamazdı. Israrınızdaki asıl neden, bizim kuşağın her şeye karşın direnmeyi, doğrularını korumayı sürdüren bedel ödemiş üyelerini, o kuşağın misyonunu önemsemenizdi. 12 Mart döneminde farklı koğuşlarda da olsa Maltepe Cezaevi’ndeki kader ortaklığımızı önemsemenizdi. Maltepe Cezaevi Şimdi Anadolu’da, “uzun, ince bir yol”da bir kafile ilerliyor, bir zamanlar birlikte yattığımız Maltepe Cezaevi’ne doğru. O yolu “uzun ve ince yapan”, bize “bilmiyorum ne haldeyim” dedirten; sürdürülmesi olanaksız bir durumu ısrarla sürdürmeye çalışan, artık hukuksuzluğu gizleme kaygısı bile taşımayan ceberut bir iktidar anlayışı. Maltepe Cezaevi’nde, DP iktidarından beri (darbe dönemleri hariç) tutuklanan ilk CHP milletvekili Enis Berberoğlu yatıyor. Ama “adalet” kafilesi sadece onun için değil, tüm adaletsizliklere “yeter artık” demek için yürüyor. Siz (OHAL’i bilmem ama) bu “hal”i öngörmüştünüz. 18 Haziran 2009 tarihli “RTE+Feto’ya Hayat Öpücüğü” başlıklı yazıda şöyle demişsiniz (zaten zihninizde o “+” simgesi hiç silinmedi): “F tipi polisle ve CIA ile al takke ver külah bir gazetede pazarlanan soru işareti bir belgeyle [Taraf gazetesinde çıkan ‘İrtica İle Mücadele Eylem Planı’ belgesi] TSK yine hedef haline getirildi... Genelkurmay Başkanı [İlker Başbuğ] açık seçik askeri darbeye karşı tavrını ortaya koymuştu ya... Şimdi diyorlar ki: Geç bunları, bugün Türkiye’de birinci sorun askerdir ve darbedir... Feto (Fethullah) hemen Gülen’ci TV’lere çıkıp siyasal nutuk attı (...) Başbakan RTE (…) ne dedi: Biz bu işin peşini bırakmayacağız... Başbakan, Deniz Feneri davasını kovalayacak değil ya... Derdi gücü Ergenekon’daki askerin dosyası...” Sevgili İlhan Selçuk, tiyatroda olsa yaşanan sürece “baht dönüşümü” derdik: Sizleri yargılayanlar, yani “+” işaretinin bir tarafı darbe teşebbüsünden içeri girdi! Siyasal İslamcı iktidar destekçisi sözde liberallerin kurdukları darbevesayet/demokrasi denklemlerinin hepsi iflas etti. Ama hukuksuzluk üstelik katlanarak, üstelik daha çıplak ve acımasızca devam ediyor; demek ki tek sorun tasfiye edilen tarafta değilmiş. Sonunda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Bıçak kemiğe dayandı, yarın adalet talebiyle yürümeye başlıyorum” dedi. Ve şimdi Anadolu’da, “uzun, ince bir yolda” Kılıçdaroğlu’nun başını çektiği kafile çoğalarak, ezberleri bozarak yürüyor. Adalet istiyorlar. Evet, adalet istiyoruz. Peşini bırakmayacağız bu işin. HHH Bu yazı çıktığında eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, haksız yere atıldıkları işlerine iade talebiyle başladıkları açlık grevinin 109. gününde olacaklar. Tehlike sınırları çoktan aşıldı, bedenleri göz göre göre tükeniyor, farkında mıyız? C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle