29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 14 Haziran 2017 Turhan Selçuk İlhan Selçuk Aydınlanma çınarlarını anıyoruz Aydınlanmanın iki çınarı gazetemiz İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı İlhan Selçuk ile gazetemiz çizeri Turhan Selçuk ölümlerinin 7. yılında Hacıbektaş’ta düzenlenecek törenle anılacak. 18 Haziran 2017 günü ilk tören saat 11.30’da Hacıbektaş’ta Çilehane Tepesi’ndeki Selçuk kardeşlerin mezarları başında yapıla cak. Burada yapılacak konuşmaların ardından çiçek bırakma ve saygı geçişi düzenlenecek. “Karanlıktan Aydınlığa Müzesi”ndeki Turhan Selçuk karikatür sergisinin gezilmesinin ardından 13.30’da Hacıbektaş Veli Kültür Merkezi’ne geçilecek. Turhan ve İlhan Selçuk Belgeseli izlenecek. Belgeselden sonra ise Prof. Dr. Yakup Kepenek ile eski Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık’ın konuşmacı olarak katılacağı “Anılarda İlhan ve Turhan Selçuk” konulu söyleşi gerçekleştirilecek. Hacıbektaş’taki anma töreni için Cumhuriyet gazetesi önünden 17 Haziran 2017 akşamı ücretsiz otobüsler kaldırılacak. l İSTANBUL / Cumhuriyet CHP heyeti, Silivri’de Oğuz Güven ve diğer tutuklu gazetecilerle görüştü Güven: En güzel hediye iddianame CHP Cezaevleri İzleme ve İnceleme Komisyonu Silivri Cezaevi’nde Gazetemizin İn ternet Yayın Yönetmeni Oğuz Güven, Die Welt’den Deniz Yü cel, Sözcü’den Gökmen Ulu, BirGün’den Mahir Kanaat ve Zaman gaze tesi eski Muhabiri Ha İKLİM ÖNGEL bip Güler’le görüştü. Ziyaretin sonunda hazırlanan rapora göre gaze tecilerin ilettikleri şöyle: YALVAR YAKAR REVİRE GÖTÜRDÜLER Oğuz Güven: 8 Haziran yaş günüm. 59 yaşına bastığım gün aldığım en güzel hediye iddianamenin hazır lanması... Cezaevleri çok ama çok ka labalık. Yemeklerden pek sorunumuz yok. Kitap, banyo pek sorun değil. An cak sağlık hizmetleri berbat. Allah göstermesin doktora çıkmak, sevk almak, tedavi olmak buralarda şans mı desem ne desem. Anlatmakta zorlanıyorum. Doktor için dilekçe veriyorsun bir haftada cevap veriliyor. Bir haftaya dek Demokrasİ sınavı hastalığını kıvranarak geçiriyorsun. Ya iyileşiyorsun ya da daha kötüye gidiyorsun. Bugün cuma, dün akşamdan beri yan koğuşta karın ağrısından inleyen var. Zar zor, yalvar yakar revire gönderdiler. Doktor yokmuş. Hemşire bakmış. Hemşire ne anlar? Sevk edin demişler. Benim yetkim yok. Pazartesi gelince doktor sevk eder demiş. Ya adamcağızı acil bir durumu varsa mesela apandisit ise ne olacak? Bizim tek suçumuz haber yapmak. İşimiz bu. Bu ülkeye, bu mesleğe gençliğimizi verdik. 59 yaşındayım, bugüne dek bir telefon görüşmem olmamış, üyesi olmadığım bir örgüte dolaylı olarak destek vermekmiş suçumuz. Ya böyle bir şey böyle trajikomik bir durum var mı kardeşim! Bir iddianame hazırlanması bi DİSK Yönetim Kurulu üyeleri ile DİSK’e bağlı sendikaların temsilcileri, dün gazetemizin Şişli merkezindeki binasına destek ziyaretinde bulundu. DİSK Genel Sekreteri Dr. Arzu Çerkezoğlu, zor bir dönemden geçildiğini vurgulayarak “Cumhuriyet gazetesi’nin yaşadığı süreci hep birlikte biliyoruz. Halkın haber alma hakkı elinden alınmaya çalışılıyor. Bütün bu yaptıkları güçlerinden değil güçsüzlüklerinden” dedi. Çerkezoğlu, DİSK İstanbul Bölge Temsilcisi Adil Çiftçi, Basınİş Sendikası yöneticileri ve şube temsilcilerinin bulunduğu grup, gazetemiz İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç, yazıişleri müdürümüz Bülent Özdoğan ve gazetemiz yazıişleri editörlerinden Faruk Eren görüştü. Heyet, daha sonra 1 ay önce tutuklanan Oğuz Güven’in genel yayın yönetmenliğini yaptığı gazetemizin internet servisini de ziyaret etti. DİSK Genel Sekreteri Çerkezoğlu, yaptığı açıklamada iktidarın elinde yalnızca sopa olduğunu belirterek, demokrasi güçlerinin çok önemli bir sınav verdiğini söyledi. 16 Nisan referandumunun bunun çok önemli köşe taşlarından bir tanesi olduğunu vurgulayan Çerkezoğlu, “Biz özellikle basına, halkın haber alma özgürlüğüne, gazetelere yönelik bu baskılara karşı basın özgürlüğünden yana olmayı bir görev olarak görüyoruz. Son olarak Disk Basınİş üyesi Oğuz Güven’in tutuklanması trajikomik bir olay. Cumhuriyet gazetesi ile yanyana olduğumuzu ifade etmek için geldik” diye konuştu. Gazetemizin İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç ise Cumhuriyet gazetesinin doğruları yazmak görevini üstlendiği için her ik tidarı bir ölçüde rahatsız ettiğini söyledi. Erinç, şunları kaydetti: “FETÖ’cülerle kurdukları kumpası şimdi tek başlarına sürdürmeye çalışıyorlar. Niyet okuyarak ‘bu haberi niye yaptınız, bu başlığı niye verdiniz’ gibi sorularla karşı karşıyayız. Tabii bir de Cumhuriyet’in geleneksel yayın politikasından vazgeçildi gibi bir algı yaratıldı. Aslında öyle bir şey yok, olması da mümkün değil. Çeşitli kişiler, hırsları akıllarının önüne geçen eski ardaşlarımızın bir bölümü böyle bir kampanya başlattılar. O da ne yazık ki etkili oldu, iktidarın hukuksuzluğunun da önü o çabalar sonucu açıldı. Biz özveri ile baştan beri Cumhuriyet’in yaşaması, görevini sürdürmesi için arkadaşlarla birlikte çaba harcıyoruz. O açıdan sizin bu ziyareteniz de direncimizi artırıyor.” l İSTANBUL / Cumhuriyet le umut kırıntısı oldu bu ülkede. Ha pishane köşelerinde unutulan nice insanlar var. Biz dimdik ayaktayız. Kızımla onur duyuyorum. Ona selamlarımı iletin. Yaş günüm için yazdıklarından çok mutlu oldum. da hapishane düşüyor. SPOR YOK, SOHBET HAKKI YOK FETÖ SUÇLAMASI KAHREDİYOR GÖKMEN ULU: Marmaris Postası internet gazetesi bir haber geçti. Turban Otele geleceği dedikoduları dolaşmaya başladı. Saat gece yarısı 00.30 dolaylarında, otelin önündeyiz. Biz Habip Güler: OHAL nedeniyle tecrit söz konusu. Spor, sohbet hakkı yok. Mektup engellemesi devam ediyor. Yemek ve kitap konusunda sıkıntı yok. Sağlık ile ilgili sıkıntılar devam ediyor. Dilekçe veriyorsun. Bir hafta sonra ancak hastaneye sevk ediliyorsun. HEP YALNIZIM, TEKİM haber peşinde koşarken Erdoğan’ın ilk açıklamaları. Halkı sokaklara davet edişini ilk duyuran benim. Bizleri ödüllendirecekleri yerde FETÖ’cülükle suçlamaları bizi kahrediyor. Ama biz gerçeği biliyoruz. Türkiye de özgür basını, Sözcü ve Cumhuriyet başta olmak üzere, susturmak istiyorlar. Susmayacağız. 10 ay önce iftiralar atıldı. Delil yok. FETÖ’cüler kumpas davalarında ne yaptılarsa şimdi kötü kopyasını bizlere uygulamaya çalışıyorlar. BEN DAMATLAR YÜZÜNDEN BURADAYIM Mahir Kanaat: Ben burada damatlar yüzünden tutuluyorum. Damatların durumu ortada. Ne kadar kıymetlendiler birden. Rüşvet ve damat iddiası bizi buralara getirdi. Damat hediyesi. Onların suyu hürmetine içerdeyiz. Bazılarının başına gemicikler bizim başımıza teCritteyim Deniz Yücel: Kapalı cezaevinde benim sırada, polisler, hâkimler örgüt ileri gelenleri var. Haftada da olsa 23 kişi bir arada olabiliyorlar. Ben hep tek ve tecritteyim. Hep yalnızım. Sanırım benim örgütten Türkiye’de tek olduğum için böyle oluyor. Referandum öncesi Almanya ile kriz çıkarmak için beni tutukladılar. Şimdilerde ise benim üzerimden, benim hakkımda, Kayseri Halı Tüccarları gibi, yani tüccar kafasıyla bir pazarlık yapmak istiyorlar. Ama benim iade ile ilgili talebim yoktur. Yeterki bir an önce iddianamem hazırlansın. Almancada şef sözcüğü sıradan, natürel bir günlük konuşmasıdır. Garsona da seslenmek için “şef” dersin. Ey kudretli Türk Savcısı şef kelimesini “Başkomutan” olarak çevirmiş. Güler misin ağlar mısın? Sizler gelince mutlu oluyorum. Sizler bizim oksijenimizsiniz. Yücel, büyükelçi ile görüştü Almanya’nın Türkiye Büyükelçisi Martin Erdmann, AlmanyaTürkiye vatandaşı gazeteci Deniz Yücel’i ilk kez hapiste ziyaret etti. 105 gündür tutuklu, 118 gündür özgürlüğünden yoksun olan, “terörist” ve “Alman ajanı” olmakla suçlanan Yücel’le tutulduğu Silivri Cezaevi’nde 1 saatten uzun süre görüşen Alman Büyükel çi “Deniz iyi durumda” dedi. Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel de Alman elçinin Yücel’i ziyaret etmesine izin verilmesini memnuniyetle karşıladığını söylerken “Bu adil bir yargı süreci istediğimiz ve Deniz’i özgür görmek istediğimiz gerçeğini değiştirmez. Bunun için çalışmaya devam edeceğiz” diye altını çizdi. l Haber Merkezi Polis eylemcileri plastik mermi yağmuruna tuttu. Tüm sokağı gaza boğdu. Yüksel’deki direnişe müdahale bitmiyor OHAL mağdurlarının “İşimizi geri istiyoruz” diyerek başlattıkları direnişin 217. gününde polis yine müdahale etti. İhraç edildikten sonra direnişe başlayan öğretmen Acun Karadağ ile sosyolog Veli Saçılık’ın İnsan Hakları Anıtı önüne gelmesiyle birlikte polis anonsları başladı. Karadağ ile destekçilerin “Bugün Nuriye ve Semih’in açlık grevinin 97. günü. Nuriye ve Semih serbest kalana kadar, işimizi geri alana kadar burada eyleme devam edeceğiz” açıklaması yaptığı sırada polis ekipleri sert müdahale etti. Çevredeki yurttaşların sloganları ve yuhalamaları üzerine ekipler, plastik mermi yağmuru başlattı ardından tüm sokağı gaza boğdu. l ANKARA/Cumhuriyet Malatya eylemcileri Ankara’ya gidiyor Malatya’da KESK üyesi öğretmenler Erdoğan Canpolat, Umut Sertaç Ökdemir, Özkan Karataş ve sağlıkçı Cengiz Uğurlu’nun KHK ile ihraç edildikleri işlerini geri almak için başlattıkları eylem 120. gününde sonlandırıldı. Eylemcilerden Erdoğan Canpolat yaptığı konuşmada, “Burada bugün eylemimize son veriyoruz. Ama bunu eylemimiz bittiği için değil. Eylemimizi Yüksel’e (Ankara’ya) taşımak amacıyla son veriyoruz. 120 günün 104 günü gözaltına alındık. Bugün açlık grevinin 97. gününde olan Gülmen ve Özakça ölüm sınırına geldi. Artık Yüksel’i güçlendirmek, onları hem hapisten kurtarmak hem de işlerine geri iade etmek gerekiyor” dedi. Polis 2 KESK üyesini gözaltına aldı. l SELAHATTİN GÖKATALAY / MALATYA EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY haber 11 Bir yaz gecesi darbesi ve Küçük Prens’in yüreği Yırtalım tüm o raporları, dağıtalım o komisyonları. İsimleri unutalım, kim kiminle, neden, ne zaman, ne konuşmuş... O ona neden öyle demiş, öbürü ne zaman nereye gitmiş... Kim kimi, korumuş, kim neyi saklamış... Peşine hiç düşmeyelim; cevapsız soruların, belirsiz soruşturmaların labirentinde kaybolmayalım. Elimizde, olmuş şaibeli bir darbe, olacağı varsayılan şaibeli bir darbe de cebimizde. İkisi arasındaki derin boşlukta yapılan ve adı asla konmayan gerçek darbeyse tam tepemizde! İktidardakinin aleni suçlarını yutarak; Firardaki yardımcı suçluyla ilişkilerini kendi ifadesine dayanıp gerçekten artık yok sayarak; Hukukun çiğnenmesine, suçsuz insanların hapislerde çürütülmesine göz yumarak; Bundan sonra ne ülkeyi kurtarabiliriz, ne de kendimizi. 15 Temmuz’un aslında ne olduğunu anlamak için derin bilgilere ihtiyaç yok. Tarih bilmediğimizi var sayın, politikadan hiç anlamadığımızı; Okuma yazmamız bile olmasın; kör olalım, sağır olalım, fark etmez. Azıcık aklımız varsa ülkenin başına geleni şıp diye görür, neden korkmamız ve neye dur dememiz gerektiğini biliriz. Aksi halde çıkarılan tüm yersiz rüzgârlara kapılır gideriz. Sanki Gülen hareketinin şifreleri neredeyse otuz yıl önceden beri en ince detayına kadar deşifre edilmemiş gibi; Birileri yıllar içine bu örgütün desteğiyle adım adım iktidara yürümemiş gibi; Ülkedeki siyasi dil 80’den itibaren sistematik bir incelikte değişmemiş gibi; O dilin kurnazlığıyla laiklik sorgulanmamış, Cumhuriyetin kuyusu kazılmamış, aydınlar tek tek satın alınmamış gibi; Kürt meselesi önce yükseltilip sonra en yüksekten aşağıya pat diye kasten bırakılmamış gibi; Ortaklık karışmamış, iki taraf alenen birbirine girmemiş gibi; İstihbaratı güçlü olan, öbürünün kirli çamaşırlarını ortaya dökmemiş gibi; Kirli çamaşırları ortaya dökülen berikini terörist ilan etmemiş gibi; Filler tepişirken ülke kirli dünya siyasetlerine peşkeş çekilmemiş gibi; Düne kadar bu oyunun aktörlerine “Yürü ya kulum” diyen Batı, meseleden elini eteğini kurnazca çekmemiş gibi; Ortadoğu alev alev değilmiş gibi; O alevler ülkeyi sarmamış gibi... Başlangıçta tehlikenin farkına ısrarla nasıl varmadıysak şu anda da o tehlikenin sonuçlarının farkına ısrarla varmamaktayız. Ülkenin aklını, “iyi tarikat kötü tarikat” oyununa doğru çeken; Ve o akılla kedinin fareyle oynaması gibi oynayan irade; Ortalığı bulandırarak yol alma tekniğini her geçen gün daha da ilerletiyor. Ve biz o bulanık atmosferde her geçen gün biraz daha geriliyoruz. O yüzden yaşadığımız bu yaz gecesi darbesi ve bundan sonra yaşayacağımız diğerleri... Çağdaş hukuku sisteminden tamamen silip atmış bu ülkede artık tanıklarla, sanıklarla, soruşturmalarla raporlarla anlaşılamaz. Tilki’nin Küçük Prens’e dediği gibi: “İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir”. Bunun için de öncelikle yürekli olmak gerekir. GAZETECİYE 9 yıl 4 ay HAPİS Ceza gerekçesi: Haberin dili Elazığ 2. Ağır Ceza Mahkemesi, haber takibi sırasında gözaltına alınarak 7 Aralık 2016’da tutuklanan KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabiri Mehmet Güleş’e, tarafından verilen 9 yıl 4 ay 15 gün hapis cezasının gerekçeli kararını açıkladı. Mahkemenin hazırladığı 17 sayfalık gerekçeli kararda, muhabir Güleş’in “sözde haber geçerken kullandığı örgütsel jargon, dil, haberlerin sunumu, ele alınan haber konuları birlikte değerlendirildiğinde silahlı örgütünün basın yayın ayağına üye olduğu sonucuna vardığı” ifade edildi. Kararda, Güleş’e istinat edilen “örgüt üyeliği” suçunun hukuki değerlendirmesini yapan mahkeme, Güleş’in KHK ile kapatılan DİHA muhabiri olduğuna dikkat çekerek, DİHA’nın “Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) Mayıs 2015 tarihli toplantısında tarif olunan ‘Legal Görünümlü İllegal Yapı’ tanımına uygunluk gösterdiğini” belirtti. Mahkeme, Güleş’in, çatışmalarda ölen HPG’lilerin cenaze törenleri, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilişinin yıldönümü olan 15 Şubat ve Diyarbakır Cezaevi’nde ölen PKK’nin kurucularından Mazlum Doğan’ın ailesiyle yapacağı röportajlarla ilgili görüşmelerini “örgüt üyeliği” için delil olarak gösterdi. l Yurt Haberleri C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle