25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 11 Haziran 2017 10 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Ahmet Şık’a da öncelik ‘Damatlar’ hapse mi girmeli? Tartışma İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı ile başladı, AKP kurucusu, ağır topu Bülent Arınç’ın damadı Ekrem Yeter’le sürüyor... Her iki damat da geçmişte Gülen Cemaati ile iyi ilişkileri olduğu için gözaltına alındılar, tutuklandılar ve kısa (ama çok kısa) süre sonra da tahliye edildiler. Tutuksuz yargılanacaklar(mış). Birincinin uyku ile sorunu varmış, karakola gidip imza vermesi ve yurtdışına filan çıkmaması koşuluyla serbest bırakıldı. Öteki için somut bir gerekçeye de ihtiyaç duyulmadı. Delil durumu, sabit ikametgâhı olması ve kaçma şüphesi olmaması yeterli bulundu ve serbest bırakıldı. Darbe girişimine doğrudan katıldığına ilişkin somut kanıtlar olmayan, daha sonra darbe girişimini destekleyen etkinlikleri saptanmamış, ancak eskiden Cemaat, bugün FETÖ diye adlandırılan dinbaz örgüte yakınlıkları bulunan kişiler ille de yargılanacaklarsa tutuklu mu yargılanmalıdırlar, tutuksuz mu? Biraz hukuk kültürü olan, ceza hukukunun temel kurallarından biraz haberi olan, yukarıdaki soruyu duraksamadan “Zaten tutuklanmaları yanlıştı” der. Savcıların elinde yeterli kanıt varsa soruşturma açar, iddianamesini yazıp mahkemeye sunar; mahkeme iddianameyi ciddi bulursa kabul eder ve yargılamaya başlar. Sonunda bir suç saptanır da hapis cezasına hükmedilirse sanıklar tutuklanıp hapse konur. Tersi durumda ise beraat eder. Bu kadar yalın. Böyle olmadı ve her iki damat da önce gözaltına alındılar, ardından mahkeme kararıyla (“Mahkeme” yerine “Sulh Ceza Hâkimliği” demek çok daha doğru) tutuklandılar. Birkaç gün hapiste kaldıktan sonra yine “Sulh Ceza Hâkimliği” kararıyla serbest bırakıldılar. Kanımca damatlar hakkında verilen “tutuksuz yargılama” kararları hem Türk Ceza Kanunu’na, hem hukuka, hem adalete uygun. Ama her iki karar da vicdan kanatıyor. Neden? Cevap art arda kolayca sıralanabilecek sorularda yatıyor. İçerdeki 13 can arkadaşımın her biri için tek tek yazarım. Biriyle yetineceğim: Akın Atalay neden tutuklu? Hayır çok eski arkadaşım olduğu için değil; babama bile vermeyeceğim yetkileri duraksamadan verdiğim kadim avukatlarımdan biri olduğu için değil; gazetemin en yetkili sorumlusu olduğu için de değil. Cumhuriyet yazar ve yöneticileri önce gözaltına alınıp sonra tutuklandıklarında Akın Atalay yurtdışında idi. Derin hukuk bilgisi ve “AKP hukuku”na ilişkin zengin deneyimleriyle tutuklanacağını biliyordu. Bile bile, bir saniye bile duraksamadan Türkiye’ye döndü. Şimdi... Ey sulh ceza hâkimliklerinde hüküm kesen yargıçlar, ey saçma sapan iddianamelerin altına imza atan hukuk fakültesi diplomalı savcılar, ey cumhurbaşkanlığını baş yargıçlık sanıp “Bunu onun yanına bırakmam... Ben bu makamda oturduğum müddetçe asla serbest bırakılmayacak...” gibi fetvalar veren “Reis” nam zat cevap verin: Akın Atalay neden tutuklu? Devam ediyorum: Nazlı Ilıcak’ın yazdıklarından hoşlanmayabilirsiniz. Hoşlanmayan çok kişi var, biliyorum. Peki bu onun tutuklanması için hukuksal bir gerekçe midir? Yoksa 15 Temmuz gecesi bir tankın direksiyonunda filan mı gördünüz onu? Ahmet Altan’ı, Mehmet Altan’ı, Murat Aksoy’u, Şahin Alpay’ı... Ah, hepsini ve herkesi burada sıralayamam... Soruyorum: Bu meslektaşlarım neden tutuklandılar? Dikkat edin, “Neden hâlâ tutuklular” diye sormuyorum; “Neden tutuklandılar” diye soruyorum. Kadir Topbaş’ın ya da Bülent Arınç’ın damadı olmadıkları için mi? Başka bir cevabınız var mı? Depardon Fransa’da Amaç mesaj vermekti Hasankeyf’te fotoğraf çekerken gözaltına alınıp, bir ay boyunca sınırdışı edilmeyi bekleyen Fransız gazeteci Mathias Depardon ülkesine döndü. Depardon’u Paris’teki Charles de Gaulle Havalimanı’nda aralarında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un danışmanının da olduğu çok sayıda Fransız yetkili karşıladı. Gaziantep’teki Geri Gönderme Merkezi’nde tutulan Depardon, “Bence amaçları, Türkiye’nin güneydoğusunda haber yapan Türk ve yabancı gazetecilere güçlü bir mesaj göndermekti” diye konuştu. l Haber Merkezi AİHM, tutuklu muhabirimizin dosyasını öncelikli olarak görüşecek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yazdığı haberler ve at ri Müdürlüğü’nden Şık’ın avukatı Fikret İlkiz’e gönderilen 9 Haziran tarihli yazıda, başvu tığı tweet’ler nedeniyle tutuk runun görüşülme usulüne iliş lanan gazetemizin muhabi kin kurallar paylaşıldıktan son ri Ahmet Şık’ın yaptığı başvuruyu öncelikli ola KEMAL GÖKTAŞ ra “öncelikli görüşme” talebiyle ilgili olarak başvurunun AİHM rak inceleyece İçtüzüğü’nün 41. maddesinde ğini bildirdi. AİHM, ni yer alan kriterler arasında olmaması san ayında Cumhuri na konu itibarıyla AİHM’nin öncelik yet yazar ve yöneticile li olarak inceleyeceği davalar arasın rinin yaptığı başvuru da yer aldığı belirtilerek başvurunun yu da öncelikli olarak “Mümkün olan en kısa sürede incele inceleyeceğini bildir neceği” belirtildi. AİHM daha önce de miş ve bu ayın başında Cumhuriyet gazetesi yazar ve yöne da içtüzüğünde de ticilerinin yanı sıra tutuklu gazeteci ğişiklik yaparak ler Ahmet Altan, Mehmet Altan, Atilla tutuklu dosya Taş ve Murat Aksoy adına yapılan baş larına öncelik vurularda aynı kararı vermişti. verilmesinin yolunu aç İçtüzük değişmişti mıştı. AİHM’nin aradan geçen 5 aylık sü AİHM reye rağmen başvurularla ilgili ka Ahmet Şık Yazı İşle rar vermemesi tartışılırken sürpriz bir adımla bu ayın başında AİHM İçtüzüğü değişikliği gündeme gelmişti. İçtüzükte yapılan değişiklikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki haklarla doğrudan bağlantılı olarak gözaltında ya da tutuklu olanların başvurularını “acil” koduyla işleme koyacak. İçtüzükteki değişiklikten önce başvurucuların yaşam veya sağlıklarıyla ilgili risk söz konusu olduğunda başvurular “acil” koduyla işleme konuluyordu. AİHM İçtüzüğü’nün değiştirilmesinde Türkiye, Rusya ve Azerbaycan gibi ülkelerde tutuklanan gazetecilerden gelen başvuruların etkili olduğu ifade edilmişti. Yargı işkencesi Cumhuriyet’i susturma operasyonu kapsamında tutuklanan muhabirimiz Ahmet Şık’ın, haksız tutuklama kararına karşı AİHM’ye yaptığı başvuruda “derhal serbest bırakılmasına karar verilmesi” isteniliyor. Şık hakkın da 8 Twitter paylaşımı, 4 haber ve bir de basın özgürlüğü ile ilgili bir panelde söylediği iddia edilen bir cümlenin tutuklama gerekçesi yapıldığı belirtilen başvuruda “Başvurucuya bu düşünce açıklamaları ve haberler dışında bir eylem yüklenmemiştir” deniliyor. Şık’a suçlama olarak yöneltilen haberlerden biri hakkında daha önce soruşturma açılarak takipsizlik kararı verildiği, diğerleri ile ilgili olarak da Basın Kanunu’ndaki 4 aylık dava açma süresi geçmesine rağmen dava konusu yapıldığı vurgulanıyor. Başvuruda Şık’ın Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi’nde düzenlenen “özgürlük ve güvenlik, ifade özgürlüğü” haklarının ihlal edildiği, ayrıca Sözleşmenin “Sözleşme hükümleri ile izin verilen kısıtlamalar öngörüldükleri amaç dışında uygulanamaz” hükmüne aykırı davranıldığı belirtilerek Şık’ın derhal salıverilmesi ve 20 bin Avro tazminata karar verilmesi isteniliyor. kurtuluş arı Karanlığa karşı mum yaktılar Türkiye Yazarlar Sendikası, 9. Kadıköy Kitap Günleri’ne paralel olarak Haydarpaşa Garı’nda tutuklu gazeteciler, yazar ve akademisyenlere dikkat çekmek için başlattığı ‘Özgürlük İçin Söz Ver!’ eylemlerini dün de sürdürdü. Dün akşam 21.00’de başlayan eylemde TYS üyesi yazar ve şairler, Haydarpaşa Garı önünde özgürlük şiirleri okuyup, ‘Özgürlük Posta Kutusu’na ‘özgürlük mektupları’ attılar. Eyleme katılanlar yaktıkları pek çok mumu hem denize hem de kıyıdaki kayaların üzerine bıraktılar. Eylem TYS Başkanı Mustafa Köz’ün açış konuşmasıyla başladı. Köz, “Yazarın tutsak edilmesinin ülkenin dilinin tutsak edilmesi” anlamına geldiğini, bu yolla topluma “yazma, düşünme, konuşma!” denmek istediğini vurguladı. Köz, yazar, akademisyen ve gazetecilerin tutuklanmasının bütün ülkenin özgürlüğünün elinden alınmış olması demek olduğunu belirtti. TYS eski başkanı şair Ataol Behramoğlu da “Bu dönemde 1980 döneminden daha ağır koşulların oluştuğunu” söyledi, mevcut iktidarın yazar, akademisyen ve gazetecileri tutsak alamayacağını ifade etti. Eylemde gazetemiz yazarı Özgür Mumcu da bir konuşma yaparak, “Ya hepimiz içeride olacağız, ya hepimiz dışarıda” mesajını verdi. Eyleme CHP milletvekilleri Barış Yarkadaş ve Kadir Gökmen Öğüt de destek verdi. l Kültür Servisi barışa Ezgilerle çağrı Eskişehir’deki Barış Akademisyenleri müzik grubu kurdu. Grup üyeleri, müzik yaparak hem üretmeye hem direnmeye hem de barış çağrısı yapmaya devam ediyor ‘Bu suça ortak olmayacağız’ baş lıklı bildiriye imza attık ları için önce açığa alı nıp sonra ihraç edilen EZGİ ATABİLEN Barış Akademisyenleri Eskişehir’de bir müzik grubu kurdu. Adı ‘Barı şa Ezgiler’. Hem hayallerindeki üniver sitenin ilk adımları olduğunu söyledik leri ‘Dayanışma Dersleri’ni düzenliyor, hem de pek çok enstrümanla dillerinin döndüğü birçok dilde şarkılar seslen diriyorlar. Hiçbir yere gitmiyor, pes et miyor, üretmeye devam ediyor ve aynı zamanda bir sağaltma aracı olarak gör dükleri müziğin gücüyle barışın sesini yükseltiyorlar. Grup üyelerinden Mu rat Yıkılmaz, Ozan Devrim Yay, Sultan Zengin ve Osman Şişman’la yaptığı mız bu söyleşiyi okuyacak olanlara da bir notları var: “Akustik gitar kutusu na ihtiyacımız var. Enstrüman desteği ne de açığız.” n Barışa Ezgiler ne zaman kuruldu? Murat Yıkılmaz: Nisan 2016’da tu tuklu akademisyenler Kıvanç Ersoy ve Muzaffer Kaya’nın tutulduğu Silivri’yi ziyaret ettik. Eskişehir’den yaklaşık 20 kişi onları ziyarete giderken Ozan ‘sev dikleri bir şarkıyı seslendirin’ diye fi kir verdi. Bir akordeon, bir gitarla yol da minibüste çalıştık. Silivri’nin önün de yaklaşık 20 kişilik grup küçük bir dinleti yaptık. Ama grup biz açığa alın dıktan sonra kuruldu. Geçen ekimde. n Grubun tüm üyeleri barış akade misyeni mi? Murat Yıkılmaz: Şu an 11 kişiyiz. 5’imiz imzacı ve ihraç edilmiş akade misyen. Solist desteği veren başka ar kadaşlarımız da var. ‘Müzik bizi güçlü kılıyor’ n Müzik yapmak sizin için bir mücadele yöntemi mi? Murat Yıkılmaz: Burada mayıstan beri Dayanışma Dersleri yapıyoruz. Baskı gören, soruşturulan, uzaklaştırılan arkadaşlarımıza destek vermek için. Açığa alındıktan sonra bu dayanışmayı büyütelim diye düşündük. Ben önermiştim “Arkadaşlar, enstrü Can HACIOĞLU Sultan Zengin: Osmangazi Üniversitesi Tarih Bölümü’nde yüksek lisans öğrencisi. Solistlik ve vokalistlik yapıyor. MURAT YIKILMAZ: Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Psikolojik Danışma Merkezi’nde akademik uzman olarak görev yapıyordu. Doktorasını yeni tamamlamıştı. Grupta gitar ve ukulele çalıyor. OZAN DEVRİM YAY: Anadolu Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü öğretim üyesiydi. Grupta ney, akordeon ve kaşık çalıyor. Ayrıca grubun solisti ve vokalisti. Osman Şişman: Anadolu Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’nde görevliydi. Perküsyon çalıyor. man çalanlarımız var aramızda, müzik de yapalım” diye. Hiçbirimiz profesyonel değiliz bu arada. Hepimiz çalarken öğreniyoruz, gelişiyoruz. Sonra bu yaptığımız şey çok sevildi. Biz bunu bir direnme biçimi, bir karşılık verme, baskı gören insanların sanat yoluyla verdiği bir tepki olarak görüyoruz. Bizi bir arada tutuyor, çok mutlu ediyor. Burada baskı gören herkesle bir aradayız. Müzik bizi güçlü kılıyor. b‘Siülerüçcaülışkaumrsıuynodruaz’ n Müzik dışında ne yapıyorsunuz, akademiden ihraç edilenler için soruyorum. Hayat nasıl devam ediyor? Ozan Devrim Yay: Pasaport iptaliyle yurtdışı araştırma projelerine dahil olma olanağımız da ortadan kalktı. Sözleşmelerimizin yenilenmediği süreçte dahil olduğum bazı bilimsel projeler vardı. Bu işlere maddi beklenti olmadan, fiilen devam etmek istedim. Ama TÜBİTAK ve üniversitenin çok açık baskılarıyla o projelerden de çıkartıldık. ‘Neler yapabilirim’i araştırma aşamasındayım hâlâ. Onun dışında hepimiz denk gelirse çeviri gibi ufak tefek işlerle ilgileniyoruz. Murat Yıkılmaz: Aramızda çeviri yapanlar, dergi çıkaranlar, kafe işletenler var. Çalışma olanaklarımız Hayalimizdeki üniversiteyi kuracağız n Bundan sonrası için ne düşünüyorsunuz? Murat Yıkılmaz: 100 binden fazla insandan söz ediyoruz aslında. İmzacı olduğu için ihraç edilmiş 500’e yakın akademisyen var. Biz buradayız. Hiçbir yere gitmiyoruz. İşe geri dönmek ve hakkımızı geri alabilmek için her türlü hukuki mücadeleyi vereceğiz. Bunu yaparken de daha çok insana sesimizi duyuracağız. Barış talebini müziğimizle de gündemde tutmayı sürdüreceğiz. Dayanışma Dersleri’mizin sayısı bir yılda 24’ü buldu. Her disiplinden insan geldi, burada konuk ettik. Şimdi onu Eskişehir Okulu olarak büyüteceğiz. Duyurusunu da yaptık, herkes katkı yapacak. Sonbaharda Dayanışma Dersleri’ni tıpkı hayalimizdeki üniversite gibi kuracağız Eskişehir’de. Ozan Devrim Yay: Ben kamu görevimden atıldım belki ama hâlâ Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin üyesiyim. Akademik birikimimi oda faaliyetleri üzerinden devam ettirmek gibi bir niyetim de var. ihraç edilen herkes gibi kısıtlanmış durumda. Özel üniversitelerde, özel okullarda, hatta sürücü kursunda bile iş bulmamız söz konusu değil. Çünkü çalışamayacağımız her yere bildirilmiş, yasaklanmış durumda. Şimdilik aslında çok ciddi bir faaliyet içine girmiş, işini yoluna koymuş, eski yaşam standardına kavuşmuş kimse yok. Herkes tutunabilmek için kişisel anlamda çabalıyor. Sendikamız Eğitim Sen’in bir dayanışma fonu var. Onunla ayakta duruyoruz biraz da. n Yaklaşık 10 konser vermişsiniz bugüne kadar. Hiç engelle karşılaş tığınız oldu mu? Ozan Devrim Yay: İki hafta önce terör örgütü üyeliği ve propaganda suçlamasıyla bir haftalık gözaltı süreci yaşadım. Bunun dolaylı etkileri dolayısıyla iptal etmek zorunda kaldığımız bir konserimiz oldu. Doğrudan bir baskı değil ama dolaylı etkileri oluyor yaşadıklarımızın. Murat Yıkılmaz: Biz şunu biliyoruz; fiziksel olarak gözaltında değiliz ama psikolojik olarak hepimiz, her imzacı her an gözaltında. Bunu hissediyoruz. Ozan örneğinde de bunu yaşadık. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle