05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 17 Mayıs 2017 14 haber/yorum TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Köşemen Odunpazarı’nın ‘Ahval’i Hanefi Yeter’in son dönem çalışmalarından oluşan sergisi “Ahval” Eskişehir Odunpazarı Belediyesi Çağdaş Sanatlar Galerisi’nde 12 Mayıs Cuma akşamı açıldı. İbrahim Karaoğlu’nun küratörlüğünü yaptığı sergide Hanefi Yeter’in son döneminden 26 resim ve 10 heykel yer alıyor. Sergi 11 Haziran’a dek sürecek. Ahval, “durumlar, haller, vaziyetler, davranışlar, olaylar” anlamına geliyor. Serginin adına uygun olarak Hanefi Yeter’in insan sorunlarını kaynak alan, bir türküden ya da bir sözden yola çıkarak yaptığı resimler yer alıyor sergide. Hanefi Yeter’in kırk yılı aşkın sanat çizgisinde iyice belirginleşmiş biçim ve içeriğin bütünselliğine önem veren lirik anlatımının son örneklerini görüyoruz. Resimlere, heykellere bakarken insanın aklına dizeler, şiirler geliyor. İbrahim Karaoğlu da sunuş yazısında Hanefi Yeter’in bu niteliğine dikkati çekmiş, “gerçeği ve gerçeküstünü şiirsel bir prizmadan süzerek, duygu yoğunluğuyla yansıtmıştır” diyor. “Şiir yüklü” resimler ve heykeller... Edip Cansever’in “Masada Masaymış Ha” şiirinden yola çıkarak yaptığı “Masa” tablosu özellikle dikkatimi çekiyor. Bazı yeni teknik arayışlar içinde olduğunu anlatıyor Hanefi Yeter. Ahşap üzerine çalışıyor. Serginin afişinde yer alan tablo mu heykel mi diye tanımlayamadığımız işini ise dekupe tekniği ile yapmış. Heykellerin çoğu alüminyumdan bir kısmı da metalden, demirden. Heykel deyince biraz canı sıkılıyor. En sonu sergiden bir gün önce olmak üzere Beyoğlu’ndaki atölyesine üç kez hırsız girmiş. Kamera kayıtlarından hırsızların kâğıt toplayıcıları oldukları görülüyor. Hırsızların metal heykelleri yükte ağır pahada hafif şeyler sanarak kilo hesabıyla satacaklarını düşünüyor. Eskişehir Odunpazarı Belediyesi Çağdaş Sanatlar Galerisi 4 Mart’ta Salvador Dali sergisi ile açılmış. Dali’nin litografilerinden oluşan sergiyi 7 bin kişi gezmiş. Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, Hanefi Yeter’in sergisinin açılış konuşmasında “Kent güzelliği sadece fiziksel değildir. Kent, ruhuyla görünür hale gelir. Bir kentin ruhunu da ancak sanatla kurtarabilirsiniz” diyor. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen de günlük programını kesip Hanefi Yeter’in sergisine bir ön ziyaret yapıyor. Eskişehir belediyeleri arasında sanat ve müzecilik alanlarında tatlı bir yarış var. Billboard’larda Hanefi Yeter’in sergisininkiler ile birlikte Tepebaşı Belediyesi’nin “7. Eskişehir Şiir Buluşması”nın afişleri yer alıyor. Uluslararası festivalin onur konuğu şair Tuğrul Tanyol. Sanatın kentin ruhuna katkısının yanında turizme nasıl güç verdiğini ertesi sabah görüyoruz. Sokaklar turist dolu. Odunpazarı Belediye Başkanı Danışmanı Özgür Baş’ın rehberliğinde müze ve sergileri geziyoruz. Koruma kapsamındaki Odunpazarı evleri müze olarak değerlendirilmiş. Çağdaş Cam Sanatları Müzesi’ne de, Ahşap Eserler Müzesi’ne de akın akın ziyaretçi geliyor. Kurtuluş Müzesi’nde kim önce girecek kavgası var. Ama esas kalabalık Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesi’nde. Dünyadaki pek çok müzeyi kıskandıracak yüzlerce metrelik bir kuyruk var ve bu kuyruk gün boyu eksilmiyor. Elif Aydoğdu Ağatekin’in Etosanat’ta 26 Mayıs’a kadar sürecek olan “176 km” sergisini de gezdik. Her gün işe gidip gelirken kat ettiği 176 kilometreden izlenimlerini atık seramikleri kullanarak anlatmış. Kavramsal ve bütünlüklü anlatımı ile etkileyici bir sergi. İnşaatı süren Erol Tabanca’nın koleksiyonun yer alacağı modern sanat müzesi ve yakında açılacağı umulan Eti’nin Şehir ve Göç Müzesi de Eskişehir’in kültür turizmine büyük katkıda bulunacak. Odunpazarı’nın ahvali güzel. Odunpazarı’nı gezerken Çağdaş Sanatlar Galerisi’ni de ziyaret etmeyi ihmal etmeyin. 17 MAYIS 2017 SAYI: 33460 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.49 03.40 04.10 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam 05.38 13.08 17.01 20.24 05.25 12.52 16.44 20.06 05.52 13.15 17.04 20.25 Yatsı 22.04 21.43 21.58 Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN [email protected] Mustafa Kemal düşmanlığı AYDIN TONGA Yazar İktidar kavgasında en güçlü silahlardan biri hiç şüphesiz din silahıdır. Tarih bu kavganın acımasız, kanlı yüzünü açık bir biçimde ortaya koyar. Özellikle ortaçağ Hıristiyanlığı, o Hıristiyanlığın kilise yorumu, engizisyonlar, cadı diye yakılan kadınlar, giyotine gönderilen binlerce insan o tarihin karanlık sayfalarının başında gelir. İktidar kavgasında dini bir araç olmaktan çıkarmak elbette kolay olmadı. Zira iktidar sahipleri için bu kabul edilecek bir durum değil. Dolayısıyla din adına hareket ettiğini söyleyen muktedirler, iktidarın nimetlerinden ve fırsatlarından yararlanmak, sahip oldukları ayrıcalıklı konumlarını sürdürmek için “kutsal” diye sahiplendikleri isim ve söylemler başta olmak üzere her türlü olguyu bu yolda “harcamaktan” geri durmamışlardır. Bu noktada İslam tarihinin karanlık sayfalarının, ortaçağ kilise hâkimiyetinden pek farklı olmadığını söyleyebiliriz. Bağnaz din yorumu Daha dört halife döneminden itibaren başlayan iktidar mücadeleleri ve akabinde Emeviler, Abbasilerle devam eden otoriter, ganimet ve mülk odaklı din siyaseti günümüze kadar varlığını sürdürdü. Bu siyasetin vazgeçilmez unsuru da hiç kuşkusuz bağnaz, totaliter geriyi, geçmişi kutsayan din yorumu oldu. Günümüzde de bu egemen söylemin İslam topraklarında farklı veçhelerle sürdürüldüğünü ifade edebiliriz. Son günlerde Mustafa Kemal’e karşı yükseltilen çirkin seslerin arkasında, belirttiğimiz siyaset tonunu görmemek elde değil. Öyle ki edep ve asgari saygınlıktan uzak bu seslerin temel motivasyonunu da iktidar odaklı din siyaseti ile bu siyasete rengini veren bağnaz söylem oluşturuyor. Dahası bu kimseler ancak Mustafa Kemal’e sataşmakla, saldırmakla imtiyazlı koltuklarının hakkını vereceğini düşünüyor, kendilerine bahşedilen din iktidarını böyle sürdüreceğini sanıyorlar. Bir yönüyle kendi iç dünyalarında bu çok da karşılıksız bir beklenti değil. Nitekim Cumhuriyet’in kuruluşunda bile karşı karşıya kaldığımız kimi hadiseler din egemenliğinin gücünü göstermeye yeter. Nasıl mı? Örneklerle devam edelim. Kadınlara haklar Misal Mustafa Kemal’e rağmen kadınlar ancak 1930’da belediye seçimlerine katılabilmişler ve ancak 1934’te seçme seçilme hakkı Bugünün koltuk meraklısı din bezirgânlarının Mustafa Kemal’e saldırması, dünden kalan çirkin stratejilerinin zorunlu bir sonucu olarak zuhur ediyor. Mustafa Kemal’e saldırmakla imtiyazlı koltuklarının hakkını vereceğini düşünüyor, kendilerine bahşedilen din iktidarını böyle sürdüreceğini sanıyorlar. Siyasal İslamcılar, kendi tabanlarını konsolide edebilmek için Mustafa Kemal ve annesi Zübeyde Hanım’a ‘saldırmak ve hakaret etmek’ gibi çiğ yolları kullanmakta hiçbir beis görmüyorlar. na kavuşabilmişlerdir. Çünkü söz konusu dönemin bağnaz egemen zihniyeti kadınlara verilen bu hakka şiddetle karşı çıkmıştı. Ve nihai olarak 1923, 1927 ve 1931 tarihlerinde kadınlara seçilme hakkı tanınmadığı gibi seçme hakkı da tanınmamıştır. Dönemin vekillerinden Tunalı Hilmi Bey, din adına kadın düşmanlığı yapan vekillere, isyanını şöyle dile getirmişti: “Seçmek ve seçilmek hakkını vermiyorsunuz, fakat kadınları saymıyorsunuz da...” (Güldal Okuducu, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türk Kadınının Kısa Tarihi). İçki yasağı Cumhuriyetin kuruluş sürecinde geçmişin ve tabii olarak din iktidarının gücünü göstermesi bakımından bir diğer çarpıcı örnek ise içki yasağıdır. Buna göre Birinci Meclis 1920’de ülkede içki üretilmesini ve hatta içki içilmesini yasaklar. 1926’ya kadar da bu yasak devam eder. Bu arada bir ara not olarak hatırlatalım ki, halihazırda ilahiyat fakültelerinde ve imam hatiplerde okutulan fıkıh kitaplarında içkinin cezası 40 ila 80 değnek olarak aktarılmaktadır. Devam edelim. Mezhep hanesi Söz konusu yılları ve dahi bir yarım yüzyılı etkileyen diğer bir çarpıcı hadise ise nüfus cüzdanlarında yer alan mezhep hanesidir. Düşünebiliyor musunuz “dini inancınızı” ifade etme buyruğunun yanına bir de mezhep hanesi eklenmiş! Ve siz ister istemez mezhebinizi açıklamak durumunda kalıyorsu nuz! Peygamberin ölümünden 150200 yıl sonra oluşturulan bu mezhepler bir anda “din” gibi değer görüyor ve “kimliğin” bir parçası olarak dayatılıyor. Ta ki, 1972’ye kadar bu uygulama devam ediyor. Çocuklar Unutmamalı ki, Mustafa Kemal’e ve yeni rejimin “seküler” kadrolarına rağmen hayat buldu bu uygulamalar. Peki, bu nasıl başarıldı? Bağnaz kadrolar, arkasına aldığı bin yıllık din geleneği, “kadın düşmanı” söyleminin halk nezdindeki karşılığı ve provokatör ruhları ile bu sonuca ulaştılar. Öte yandan yakın bir dönemde yayımlanan bir kararname de bu gücün tarihi ayağını ifşa ediyor. 1917’de yayımlanan ve döneme göre reformist olarak adlandırılan “Hukukı Aile Kararnâmesi”ndeki kimi maddeler oldukça çarpıcı. Buna göre bahse konu kanunda kız çocukları için ergenlik yaşı 9, erkekler için ise 12 olarak kabul edilir. Diğer bir ifadeyle bu kanun uyarınca kız çocuklarının 9, erkeklerin ise 12 yaşında evlendirilebileceği kabul edilir. Hemen belirtelim ki, dört mezhep için de bu evlilik yaşları geçerlidir. Yine bu kararnamede erkeklerin birden fazla kadınla evlenmesi hakkı da geçerliliğini sürdürmüştür. (Abdurrahman Yazıcı, Osmanlı Hukukı Aile Kararnamesi (1917) ve Sadrettin Efendi’nin Eleştirileri). Truman’ın tıpkısı Dini, iktidar çıkarları için kullanan ya da düşünsel kimliğini bu söyleme yaslayan kimselerin arkasında işte bu tarih yatıyor. Üstelik sözünü ettiğimiz tarih bize hiç de uzak değil. Mustafa Kemal de o tarihin din bezirgânlarına, iktidar heveslilerine karşı mücadele etmiş bir kurtuluş önderidir. Dolayısıyla bugünün koltuk meraklısı din bezirgânlarının Mustafa Kemal’e saldırması, dünden kalan çirkin stratejilerinin zorunlu bir sonucu olarak zuhur ediyor. Çünkü onlar din adına sömürdükleri, akıllarını kötürümleştirdikleri, kin ve nefretle zehirledikleri kitlelerle ancak böyle buluşabileceklerdir. Çünkü onlar “dinsel söylemin” gücünü böylesine fütursuzca kullanmakta hiçbir beis görmezler. Tıpkı ABD başkanı Truman’ın Hiroşima’ya atılan atom bombası sonrasında yaptığı konuşma gibi. Truman insanı, doğayı ve cümle mahlukatı acıya, kana, gözyaşına boğan atom bombasını üç gün sonra radyoda şöyle yorumlar: “Bu bombayı düşmanlarımıza değil de bizim elimize verdiği için Tanrı’ya müteşekkiriz; onun yoluna ve amacına uygun kullanımında da bize rehberlik yapması için ona dua ediyoruz.” (Eduardo Galeano, Ve Günler Yürümeye Başladı). KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] [email protected] Hâkim: Sarraf’ın avukat ücretlerini kim ödüyor? New York Güney Bölgesi Federal Mahkemesi’nde dört ayrı suçtan 75 yıl hapis istemiy le yargılanan İran asıllı Türk işadamı Rıza Sarraf’ın avukatlarına yeni sorular yöneltildi. Davanın hâkimi Richard Berman, Sarraf’ın avukatla rının Rudolph Giuliani ve Michael Mukasey ile ilgili gö rülen çıkar çatışması duruşmalarında, sorduğu sorula ra savunmadan gelen yanıtların tatmin edici olmadığını belirterek, yazılı olarak yanıtlanmasına hükmetti. Hâkim Berman, ayrıca Sarraf’ın avukatlarının ücretlerinin İran mı? Türkiye mi? Halk Bankası mı? ABD tarafından mı ödendiği sorusuna verilen cevapları eksik bulduğunu kaydetti. Hâkim Berman, Sarraf’ın sa vunma avukatlarından tam ce vaplarını alamadığı bu soruları yanıtlayıp açıklık kazandırılma sına hükmetti. Berman, daha ön Rıza Sarraf ceki sorularının dışında, Giuliani ve Mukasey’in ABD Başkanı Donald Trump ile ilişkilerini de sor du. ABD hükümetiyle ne tür ilişkiler içerisinde ol duklarının belirtilmesini istedi. Trump’ın kararnamesiyle ilginiz var mı? Hâkim Berman, Sarraf’ın avukatlarının Başkan Trump’ın yedi ayrı Müslüman ülkeden gelen göçmenlere getirilen kısıtlamalarla ilgili yayımlamış olduğu kararnameyle bir bağlantılarının, bu konuyla ilgili verdikleri bir hizmetin olup olmadığını ve ABD hükümetine siber saldırılarla ilgili projeler konusunda bir hizmet verip vermediklerini de sordu. Berman, Giuliani ve Mukasey’in daha önce mahkemeye vermiş oldukları yazılı ifadede bu konuların yer almadığını belirterek sorularının savunma tarafından derhal yanıtlanmasına hükmetti. l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle