02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 8 Nisan 2017 6 Bizim iddianamenin çıktığını, FETÖ yöntemlerini artık tek başına uygulayan iktidarın “hizmete özel” medyasından öğrendik. Üzerinde “Gizli/Kısıtlı Dosya” yazılı iddianameyi haberlerin ardından gazetemiz hukukçuları da her nasılsa edinip bizlere ulaştırdılar. İddianame, kimi kıdemli muhbirlerin, kimi yolu bir süre Cumhuriyet’ten geçtiği için ayrıldığında gönül koymuşların ve kimi yayın organının Cumhuriyet düşmanı yazar ve yorumcuların kanaatlerinden oluşuyor. Delil diye bula bula ByLock sahibi kişilerle yapılan telefon görüşmeleri ya da el konulan telefonumun rehberinde yer alan kişiler sıralanmış. HHH Benimle ilgili bölümü okurken gelecekteki adalet adına umutlanıverdim. İddianamede ByLock’çulardan sadece birisinin dökümü verilmiş. İyi ki de verilmiş. Adlarının baş harfleri yazılı olduğu için kendilerini çıkaramadığım kişiler de var. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti başkanı olduğum süreçte (20012013) gazetecilerle konuşmam normal. Yerel medya eğitim seminerleri nedeniyle Türkiye’yi dolaştığımız için de Adıyaman Valilik personeli ve Ordu’daki bir kaymakamla konuşmuş olmamızın da yadırganacak bir yanı yok. İddianamenin üstünkörü yazıldığının bir örneği de B. B. Ş. adlı reklamcıyla konuşmam. 4 Nisan’da açıklanan iddianameye göre B. B. Ş. tutuklu. Oysa 13 Şubat 2017’de salıverildi. B. B. Ş’yi Basın İlan Kurumu’nun Basın şıp hasret giderelim”, “Aynı menzi le yürüyorduk” gibi lafların edildiği, Fethullah Gülen’i yere göğe sığdı ramayanların her ortamda düzdük leri övgülere de sıra gelecek olma sından... HHH Peki Halit Esendir kim? Oktay Ekşi’ye kızarak Basın ByLock Ağaları Konseyi’nden ayrılan gazete ve gazetecilerin AKP Cemaat ortaklığı ile kurdukları Medya Etik Görev Başında... Konseyi’nin başkanı. Benim TGC başkanlığım döneminde oluşturulan Gazeteci İlan Kurumu olduğu süreç kapsamında (20012009) yönetim kurulu üyeliğim döneminden tanıyorum. O da denetim kurulu üyesiydi. İlginç yanı ise ByLock’çu olmayışı. lere Özgürlük Platformu’na katılmak istedi ve ne tesadüf 4 Kasım 2010’da yapılan başkanlar toplantısına da katılmıştı. Ama baktı ki sadece gazetecilik konuşuluyor, protesto eylemleri yapılmasından söz ediliyor, AKP adına HHH Gelelim Halit Esendir’e. İddianamede şöyle yazıyor: “Şüpheli Mehmet Orhan Erinç’in adına kayıtlı ...6570 No’lu hattan ve kullanımda bulunan Yenigün Haber Ajansı Basın Yayın AŞ adına kayıtlı ...0179 No’lu hattın Halit Esendir’in kullanımında bulunan ...1766 No’lu hat ile (30/04/2010, 03/05/2010, 27/05/2010, 27/09/2010, 08/06/2010 ve 17/04/2013 tarihlerinde) irtibatının olduğu.” Umutlanmamın nedeni irtibat (!) tarihleri. Benim telefonla konuşmam suç delili sayıldığına göre aynı tarihlerde “Ne istediler de vermedik”, “Dön de kucakla bizleri tehdit ederek ayrılmayı yeğledi. AKP’ye yakın cemaatçi iken iyiydi ama sonradan FETÖ’cü ilan edildi. Ben TGC Başkanlığı’nı 26 Nisan 2013’te bıraktım. 2010 yılı benim için ilginç bir yıldı. FETÖ’cü ve AKP yandaşı gazeteciler kol kola girip hazırladıkları listelerle beni, dolayısıyla da TGC organlarını devirmek istediler. Ama üyeler izin vermedi. Şimdi kol kola gezenlerden FETÖ’cülerin çoğu içeride, dışarıdaki AKP’liler ise bize FETÖ’cülüğü yamamaya çalışıyorlar. Adlarını “Siz Kanka Değil miydiniz?” başlığı ile bu köşede yazdım (24 Eylül 2016). Hâlâ da görev başındalar. Ne yazılması istenirse onları yazıp haberleştiriyorlar. Bizler ise ByLock’çu dolayısıyla da FETÖ’cü sayılıyoruz... HHH Şunu da ekleyeyim. İfademi Basın Savcısı’nın alacağını öğrendiğim de “Basın Yasası’nı ve mevzuatını” bilir diye düşünmüştüm. Bilmiyorlar diyemem ama yanıldığım açık. Demek ki iddianameyi, Saray’ın talimatı ile görüşünü değiştiren Vakıflar Genel Müdürlüğü görevlileri ile ortaklaşa hazırlayınca böyle oluyor. Henüz bize tebliğ edilmeyen denetleme raporundaki kanaatleri de iddianameden öğreniyoruz. Vakıfların denetleme raporu idari bir işlem olmaktan çıkıyor, yargının korumasına sokuluyor. Ama ilginç bir bölüm daha var. Vakıflar Genel Müdürlüğü bizi suçlayayım derken kendi şirketi olan Vakıf Gayrimenkul Değerleme AŞ’yi suçluyor. Savcılık da üzerine atlayıveriyor. Hem de ne suçlama. Başta da kendi şirketine inanmamak geliyor. Varsa kendi iç sorunlarına Cumhuriyet’i alet etmeleri ayıp oluyor doğrusu. Sorum Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün bağlı olduğu Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak’a. Saygınlık kaybının yanı sıra, suç yaratmak kastıyla kendi şirketini de suçlayarak yaptırılan ikinci değerlendirme için yapılan ödeme Hazine zararı da sayılabilir mi? Sonra öğrendim ki “Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu” da Kaynak’a bağlıymış... HHH Bu bir savunma yazısı değil, adaletsizliğin bir bölümünü vurgulama yazısıdır. Zarara uğratan belli Cumhuriyet iddianamesinde gazetemize ait mal varlıklarının değerinin altında satıldığı belirtiliyor. Ancak satış için de iddianame için de değer biçen Vakıflar Genel Müdürlüğü Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının suçlandığı ve uzun süreli hapis cezaları istenen savcılık iddianamesinde Cumhuriyet Vakfı’na ait bir bina ile Cumhuriyet’i yayımlayan Yenigün Anonim Şirketi’ne ait binanın değerlerinin çok altında satılarak vakfın ve şirketin zarara uğratıldığı iddiası önemli bir yer tutuyor. Savcılık Cumhuriyet Vakfı ve şirket yöneticilerinin bu yüzden hem zararı tazmin etmeleri, hem görevi kötüye kullanmaktan cezalandırılmaları hem de görevlerinden alınmalarını istiyor. Savcılık her iki binanın Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait olan yani resmi bir devlet kurumu niteliği taşıyan Vakıf Gayrimenkul Değerleme AŞ’nin hazırladığı bilirkişi raporuna dayanılarak ve bu resmi kurum tarafından verilen bedellerle satıldığına ise hiç değinmiyor. Oysa her iki bina, binalara değer biçen Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bağlı bu şirketin verdiği fiyatlarla satıldı. 400 bin TL kâr Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait ekspertiz şirketi İstanbul Şişli’deki binaya 2.400.000 TL değer biçti ve vakıf da bu binayı o fiyatla sattı. Yenigün AŞ’ye ait Ankara Çankaya’daki binaya yine aynı resmi ekspertiz şirketi 19.11.2015 tarihinde 2.500.000 TL değer biçti. Yenigün AŞ. ise binayı 2.900.000 TL’ye sattı. Yani Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bağlı şirketin biçtiği değerden 400.000 TL daha yüksek bir gelir elde etti. ‘Yeni’ ekspertiz Savcılık iddianamesi Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yeni bir inceleme yaptırttığını ve bu yeni inceleme sonucunda elde edilen “yeni” ekspertiz raporlarında Şişli’deki vakfa ait binanın aslında 3.300.000 TL değerinde olduğunu ileri sürerek vakfın 900.000 TL zarara uğratıldığını; Ankara Çankaya’daki binanın ise değerinden 663.600 TL düşüğe satıldığını iddia ediyor ve bu zarara yol açan Yenigün AŞ, yöneticilerinin cezalandırılmasını istiyor. Bu durumda savcılık aslında Cumhuriyet Vakfı ve Yenigün AŞ. yöneticilerini, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait ekspertiz şirketinin verdiği değerlendirme raporuna tamamen uydukları için suç işlediklerini iddia etmiş oluyor. Duruşmalar başlayınca Savcılığın bu “zararların” esas sorumlusu olan Vakıf Gayrimenkul Değerleme AŞ. yöneticileri hakkında da ceza isteyip istemeyeceği henüz bilinmiyor. Polisin müdahalesiyle burnu kırılan avukat Gökmen Yeşil, önümüzdeki hafta ameliyat olacak. Avukatlar pes etmedi Gazetemizin Silivri’de tutuklu avukatları İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör için adalet isterken adliyede po lis saldırısıyla yaralanan avu katlar suç du yurusunda bu lunacak. Saldı rıda burnu kırı lan Çağdaş Hu kukçular Derne ZEHRA ÖZDİLEK ği İstanbul Şubesi Başkanı avukat Gökmen Yeşil, “Kafamda şişlikler, sır tımda ve kalçamda darp izleri, ağrıları var. Burnum kırıldı. Önümüzdeki hafta içi ameli yat olacağım. Darp eden polis ler hakkında suç duyurusun Gazetemizin tutuklu avukatlarıyla dayanışmak için Adalet Nöbeti tuttukları sırada polis saldırısıyla karşılaşan avukatlar suç duyurusunda bulunacak. Birçok avukat eylem için başvurdu. da bulunacağız” dedi. Saldırıda ayağı kırılan avu kat Erkan Ünüvar ise bugün ameliyat olacak ve tedavisi nedeniyle iki ay mesleğinden uzak kalacak. Ünüvar, “Yere yatırıp kelepçelemek isterlerken ayağım ters döndü. İlk başta polis önemsemedi. Bayağı beklettiler o sırada ayağım şişti. Hastanede film çekilince kırık olduğu anlaşıldı. Sert bir müdahaleyi geçen bir şey bu. Hınç ve kin var” dedi. Gözaltına alınıp ardından serbest bırakılan Kemal Aytaç şikâyetçi olacaklarını belirte rek eylemin keyfi bir uygulamayla engellendiğini kaydetti. Aytaç, “Birçok avukat arkadaşım beni aradı, haftaya nöbete katılmak istediklerini söylediler. Nöbet, saat 11.3012.30 arası olacak. Süreyi kısaltmamız bu olayla alakalı değil kendi tasarrufumuz. Birçok avukat arkadaşım beni aradı, haftaya nöbete katılmak istediklerini söylediler” dedi. Beko: Kara bir leke DİSK Genel Başkanı Kani Beko, avukatlara yönelik polis şiddetini kınadı. Görüntü lerin Türkiye’nin adalet ve hukuk tarihine kara bir leke olarak geçtiğini belirten Beko, “‘Avukatları çalıştıkları ortam olan adliyeden gaz bombası atarak, tekme tokat çıkarmak Türkiye’de adaletin geldiği noktayı gözler önüne sermektedir. Yeni anayasa için ‘tarafsız ve bağımsız yargı’ adına evet oyu istendiği bir dönemde gerçekleşen bu saldırı, gerçekte nasıl bir rejim inşa edildiğinin sembollerinden biri olarak tarihe geçmiştir. 6 Nisan 2017, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir adliyesinde, hukukun, adaletin ve cumhuriyetin saldırıya uğradığı bir gün olarak tarihe geçmiştir. Ülkemiz bu görüntüleri hak etmemektedir” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL Ucu açık soruşturma Yavuz Yakışkan’ın ardından muhasebe çalışanımız Emre İper gözaltına alındı. Avukatlarımız İper için yeni dosya numarası verilmesine tepki gösterdi Gazetemizin önceki gece gözaltına alınan muhasebe çalışanı Emre İper ve ulaştırma görevlile rimiz Emre İper den Yavuz Yakışkan’ın Vatan Caddesi’ndeki Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ndeki işlemleri sürüyor. Yakışkan’ın, gözaltındaki üçüncü günü geride kaldı. İper hakkındaki dosyaya da gizlilik kararı alındı. İper’in ve Yakışkan’ın neyle suçlandığı gazetemiz avukatlarına bile söylenmedi. İper’in Yavuz Yakışkan ile yan yana koğuşlarda kaldıkları, sağlık durumlarının iyi olduğu öğrenildi. İper’in dosyasında kısıtlama kararı bulunuyor. Serbest bırakılmalılar Gazetemiz avukatları, çalışanlarımızın ifadeleri alınarak bir an önce serbest bırakılma ları gerektiğini söylediler. Avukatlarımız, “Emniyet ve savcılık hiçbir açıklama yapmasa da çalışanlarımızın, tutuklu yazar ve yöneticilerimize yönelik gerçek dışı suçlamalarla ilgili olarak soruşturuldukları anlaşılıyor. Zira yazar ve yöneticilerimiz aleyhine sürdürülen soruşturmada üç ay önce dinlenen tanıklara Yavuz Yakışkan ile ilgili olarak sorular sorulmuştu. Düzenlenen iddianamede ise Emre İper’in adı rumuzlanarak yer alıyor. Buna rağmen iddianamede değerlendirilmeyip yeni soruşturma numarası verilmesi ucu açık bir soruşturmanın yürütüldüğünü gösteriyor. Yazar ve yöneticileri mize yönelik haksız suçlama ve tutuklamaların devamı niteliğinde olduğu görülen bu gözaltının derhal sona erdirilerek arkadaşlarımızın bırakılmasını bekliyoruz” dediler. Çocukları uyuyordu İper’in Erenköy’deki evine baskın düzenleyen 5 polis, evin her köşesinde arama yaptı. İper’in eşi Sema İper, arama sırasında iki çocuğunun uyuduğunu belirterek “Polisler sakin davrandılar. Çocukları uyandırmadılar. Tüm odalara, mutfağa, çekmecelere hatta buzdolabına bile baktılar” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet haber EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: SERPİL ÜNAY Yap boz’un parçaları yerine otururken İngilizceTürkçe sözlükte “puzzle” (pazıl) karşılığı olarak bulmaca deniliyorsa da, aynı adla anılan oyun “yap boz oyunu” diye adlandırılıyor. Bu yazının konusu bakımından da oyun ve yap boz sözcükleri daha uygun. Çünkü özelliği bulmacadan çok, bilinçli olarak karıştırılıp yeniden yapılandırılmaya dayanan bir oyun karşısındayız. HHH Önce Irak hedef seçildi. Bahane, Irak diktatörünün kimyasal silah kullandığıydı. Bunun ne kadar gerçek ne kadar yalan olduğu da bulanık kaldı. Sonuç: Bölünüp parçalanan bir ülke. Sayısı milyonla ifade edilen insan ölümü. Bir ülkenin bir yap boz oyununda gibi kültürüyle, insanıyla, coğrafyasıyla param parça edilmesi ve sonra yine tıpkı bir yap boz oyununda gibi emperyalizmin çıkarları doğrultusunda yeniden kurgulanması… HHH Ardından Libya, onun ardından Suriye. Libya ülke olmaktan çıktı. Haritada ne olduğu belirsiz bir coğrafya parçası olarak duruyor. Suriye yönetimi beklenmedik bir direniş gösterdi. Rusya desteği bu direnişi daha da güçlendirdi. Bu destek yap boz oyununun sonunu getirmiş gibi görünürken bu kez yine bir kimyasal silah kullanma haberi ve hemen ardından ABD saldırısı…. Saldırının önceden planlandığı iddia ediliyor. Bush, Saddam yönetimini ve Saddam’ın kendisini yok etmişti. Şimdiki başkan aynı sonuca Esad yönetimi ve Esad’ın kendisi bakımından ulaşmayı hayal ediyor olamaz mı? HHH Siyaset bilimci, Ortadoğu uzmanı, jeopolitisyen ya da tarihçi olarak değil, sadece aklımı kullanarak oyunun parçalarını bir araya getirmeye çalışıyorum… Şimdi, yukarıdaki senaryoda Türkiye’nin rolünü ve olası sonuçlarını anlamaya çalışalım. Baştan alalım ve sorularımızı sıralayalım: Bush, AKP Başkanlığı dışında hiçbir titri yokken Recep Tayyip Erdoğan’ı neden Beyaz Saray’a davet edip ağırladı? Yoksa Samuel Huntigton’ın, alt başlığı “dünya düzeninin yeniden kurulması” olan “Medeniyetler Çatışması” adlı kitabında tanımladığı “karşıAtatürk” Tayyip Erdoğan mıydı? Parlamento dışındaki AKP’nin seçimlerden çoğunluk partisi olarak çıkacağı besbelliyken koalisyon ortağı MHP’nin başkanı Bahçeli’nin, sonucu kendi partisini de parlamento dışında bırakacak bir erken seçim önerisiyle koalisyonu bozması sadece bir siyasal körlük olgusu muydu? Türkiye’nin Irak’a müdahalesi konusunda Başbakanlık’ça hazırlanan tezkerenin 1 Mart 2003’te TBMM’de beklenmedik reddinin Bush yönetiminde ve defalarca dile getirdiği üzere Tayyip Erdoğan’da yarattığı hayal kırıklığı, parlamentoyu işlevsiz bırakacak bir tek adam rejimi projesinin (daha da önceden değilse eğer) o sırada tasarlanmaya başlanmış olabileceğini akla getirmiyor mu? Obama yönetimi döneminde bir ölçüde küllenen bu projenin Trump yönetimiyle birlikte (yine 2002 erken seçiminin mimarı olan politikacı tarafından) beklenmedik biçimde gündeme getirilmesini ve aynı kişinin kısa süre önce ateşli karşıtı olduğu projenin bu kez ateşli savunucusu olmasını nasıl açıklayacağız? Bütün bunlar birer rastlantı mı, yoksa bir yap boz oyununun, yıkıp kendi hesapları doğrultusunda yeniden kurma projesinin parçaları mı? HHH Propaganda çalışmaları olanca hızıyla ve çok büyük ölçüde tek taraflı olarak devam ediyor. Evetçi çığırtkanlığın tek bir inandırıcı gerekçesi yok. Tayyip Erdoğan anayasal suç işleyerek bu beyin yıkama ve göz boyama, göz korkutma operasyonunda bir tarafın en başında yer alıyor. Yap boz oyununun parçaları olarak Hollanda, Almanya krizlerinden sonra şimdi Trump yönetiminin saldırısı da kurguda yerini almış oluyor. Ülkemiz, parlamentonun işlevsizleştirilip bütün yetkilerin tek elde (bir diktatörde) toplanacağı ucube bir sistemin hedeflendiği ve amaçlanan sonuçlara ulaşıldığında bu diktatörün de benzerleri gibi tasfiye edileceğinin hiç kuşkusuz hesaplandığı bir kurguya kurban seçilmiş olarak 16 Nisan halkoylamasına doğru yol alıyor… Gazeteciler 100 adımla özgürlük isteyecek Gazetemiz muhabiri Ahmet Şık’ın tutukluluğunun 100. günü olan 9 Nisan Pazar (yarın) günü gazeteciler bir araya gelerek tutuklu tüm gazetecilere özgürlük isteyecek. 13.00’te gerçekleştirilecek etkinliğin duyuru videosunda, “Konuşma, görme, anlatma, düşünme, yazma, çizme, unut, uyu, itaat et, rahat et, yoksa... Ama yürek dinlemez hakikat susmaz, direniş bitmez. 100 gündür Ahmet Şık tutuklu, hakikat esir. 100’üncü günde gazetecilere özgürlük için yürüyoruz. Tüm tutuklu gazeteciler için yarın (Pazar) saat 13.00’te Beyoğlu Tünel’de buluşuyoruz” ifadeleri kullanıldı. l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle